Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - BÖLÜCÜLERDEN kürtcülük KONFERANSI
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: 1, 2  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 2 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Pts Mar 06, 2006 9:54 am    ileti konusu: BÖLÜCÜLERDEN kürtcülük KONFERANSI Alıntıyla Cevap Gönder

Şimdi de Kürtçülük Konferansı


İstanbul Bilgi Üniversitesi, Ermeni Konferansı’ndan sonra şimdi de Kürtçülük Konferansı’na ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
11–12 Mart 2006 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilmesi planlanan “Türkiye’nin Kürt Meselesi, Sivil ve Demokratik Çözüm Arayışları” başlıklı konferansa bütün kesimlerden katılım sağlanacağı iddia edilse bile, Düzenleme Kurulu ve davetli konuşmacılara bakıldığında konferansın daha ziyade Kürtçü, liberal, İslamcı ve II. Cumhuriyetçi saflardan katılımcılarla yapılacağı dikkati çekiyor.

Konferansın Düzenleme Kurulu, Ali Bayramoğlu, Murat Belge, Oral Çalışlar, Cengiz Çandar, Ali Değermenci, Yılmaz Ensaroğlu, Ümit Fırat, Haşim Haşimi, Şinasi Haznedar, Mustafa Karaalioğlu, Ercan Karakaş, Selahattin Kaya ve Sezgin Tanrıkulu’ndan oluşuyor.

Düzenleyicilerden Oral Çalışlar, bu konferans fikrinin “Kürt sorunu”na çözüm arayışı çerçevesinde ortaya çıktığını, bu konuda duyarlı olanlar tarafından meselenin tartışılması ve demokratik kanalların açılmasını amaçladıklarını ifade ediyor.

Peki, bu “çözüm”, nasıl bir çözümdür? Demokratik kanallar ve “Kürt sorunu”na çözüm derken kastedilen nedir? Düzenlenen bu Kürtçülük Konferansı gerçekten bağımsız bir girişim midir ve neyi amaçlamaktadır? Gerçekte Konferansın arkasında hangi güçler vardır?

Konferansın Düzenleme Kurulu ve davetli konuşmacıların ağırlıkla Kürtçü çevrelerden olduğu dikkate alınırsa, Kürtçülük Konferansı’nın niteliği ve neyi amaçladığı daha iyi anlaşılacaktır. Yalnız bu konuya geçmeden önce, biraz gerilere gidelim ve 2004 yılı Aralık ayı başında, (9 Aralık) Le Monde ve International Herald Tribune gibi kimi Avrupa gazetelerinde yayınlanan bir ilanı hatırlayalım. Zira Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenecek PKK destekli, AB korumasında Kürtçülük Konferansı’nın geçmişi, adı geçen gazetelerde yayınlanan bu ilanlara kadar dayanıyor ve bu girişimin ilk ivmesi o ilanlarla verilmiş bulunuyor.

"Türkiye’deki Kürtler Ne İstiyor ?"

Paris Kürt Enstitüsü’nün öncülüğünde, “Türkiye’deki Kürtler Ne İstiyor ?” (What do the Kurds want in Turkey ?) (Bkz: Ek: 1) başlığı ile kaleme alınan ve adı geçen İngiliz ve Fransız gazetelerinde yarım sayfa olarak yayınlanan bu ilanlarda, sayılarının 15–20 milyon olduğu iddia edilen Türkiye’deki Kürtlerin, 20. yüzyıl boyunca adaletsizlik içinde yaşadığı savlanıp, Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinde bu durumun değişebileceği yönünde bir umudun doğduğu ifade ediliyordu. İlanda önemli bir fırsat olarak nitelenen AB sürecinin, hem Türkler hem de Kürtlere uzlaşma ve “Kürt sorunu”na barışçı çözüm bulma şansı sunacağı belirtilirken, Türkiye’nin öncelikle gerçek bir demokrasi kimliğine kavuşması gerektiği savunulmaktaydı. Bu çerçevede Türkiye’nin, İspanya’nın Bask ve Katalan, İngiltere’nin İskoç ve Belçika’nın Valonlar bölgeleri için tanınan ve Ankara’nın Kıbrıs’taki Türk azınlık için de istediği hakların, bölgesel güvenlik ve istikrar için Kürtlere de tanınması talep edilmekteydi. Üstelik bu taleplerin Türkiye’nin AB üyelik sürecinde temel kriterler olarak benimsemesi çağrısı yapılıyordu!..

Bunun yanı sıra ilanda, şu üç talep dile getirilmekteydi:

“Kürt halkının varlığını tanıyan, kendi dilinde eğitim, yayın hakkını garanti altına alan ve kendi kurum ve kuruluşlarını oluşturmasına izin veren yeni demokratik bir anayasa”,

“Türkiye’de silahlı çatışma ve şiddete son verecek, ülkeyi güven ve uzlaşı ortamına kavuşturacak genel af”

“Avrupa’nın da desteğiyle Kürt bölgelerinde ekonomik kalkınmanın hayata geçirilmesi”

Kısacası, Türkiye’nin belli bir bölgesi için kısa bir sürede federasyona dönüşmesi amaçlanan bir özerklik talep edilmekteydi !..

Bilgi Üniversitesi’nin düzenlediği Kürt Konferansı’nın Düzenleme Kurulu’nda yer alan Ümit Fırat ve Sezgin Tanrıkulu ile davetli konuşmacılar arasında bulunan Nilüfer Akbal, Ruşen Aslan, Osman Baydemir, Ali Bucak, Şerafettin Elçi, Haşim Haşimi, Muhsin Kızılkaya, Ahmet Türk ve Mehmet Uzun gibi isimlerin, Paris Kürt Enstitüsü’nün öncülüğünde hazırlanan ve Kürtlere özerklik talep eden bu ilanın imzacılarından olduğu görülmektedir. Bu isimlere ek olarak, konuşmacılar arasında yer alan Kürtçü araştırmacı- yazar İsmail Beşikçi, Uluslararası Kürt İnsan Hakları Merkezi Kurucusu ve Eski Başkanı Sertaç Bucak ve Zozan Özgökçe gibi isimler de Konferansın asıl kimlere söz söyleme ve düşüncelerini ifade etme platformu olacağı ve hizmet etme amacı güttüğünü göstermektedir.

Paris Kürt Enstitüsü’nün sponsorluğunda hazırlanan, Avrupa gazetelerinde yayınlanan bu ilan Türk kamuoyunda oluşan tepkiler yüzünden Leyla Zana gibi kimi imzacılar tarafından reddedilmek zorunda kalındı. Ne var ki, bu ilanın arkasındaki asıl güçler, girişimlerine son vermediler ve Türkiye’yi bölmeyi amaçlayan uzun soluklu bir planın ilk aşaması olan bu talepleri çeşitli kanallardan Türk kamuoyuna taşımak ve dillendirmek için her fırsatı değerlendirmeye devam ettiler.

Bu konferans için bir üniversitenin seçilmiş olması da bu kurumsal çatının sağlayacağı saygınlık ve meşruiyetten yararlanmayı amaçlamaktadır.

Bu çerçevede 2.1.2005 tarihinde Flash TV’de yayınlanan “Alternatif” isimli bir tartışma programına katılan eski DEP milletvekili Sırrı Sakık ve eski HADEP Başkanı Murat Bozlak, “siz ne istiyorsunuz?” sorusuna, gayet net bir şekilde, madde madde sıralayarak aşağıdaki yanıtı verdiler :

1. Kürt kimliğinin yasal ve anayasal olarak tanınması.
2. Genel Af. (Tüm tutuklu, hükümlü ve dağdaki PKK'lıları ve Abdullah Öcalan'ı da kapsayacak şekilde.)
3. 20 000 tane faili meçhul cinayetin çözülmesi. (Rakam Sakık'a aittir. Ben bunun kasıtlı bir psikolojik savaş yalanı olduğunu düşünüyorum. S.E)
4. Ana dilde eğitim.
5. Boşaltılan köylerde yaşayanların zararlarının karşılanması ve bölgenin ekonomik sorunlarının çözülmesi.

Bu taleplerle, Avrupa gazetelerinde çıkan ilandaki talepler arasındaki birebir örtüşme bir yana, Flash TV’de bu istekleri dillendiren Murat Bozlak ve Sırrı Sakık’ın Paris Kürt Enstitüsü tarafından hazırlanan ilanın da imzacılarından olması, bu girişimlerin birbirinin devamı olduğunu göstermektedir.

Kürtçü çevrelerin PKK’nın günümüzdeki siyasal hedefi olan bu talepleri Türkiye kamuoyuna taşıma ve benimsetme amaçları, bu girişimlerle sınırlı kalmadı. Şemdinli Olayları’ndan sonra, kendini “Yurttaş Heyeti” biçiminde adlandırarak bölgeye giden bir heyet de, yaptığı basın açıklaması (bkz. Ek -2) ile bölge halkının talepleri adı altında ayrılıkçı terörist örgüt PKK’nın isteklerini, meşrulaştırıcı bir şekilde, Türkiye kamuoyuna taşıyordu.

“Kürt sorununun… bir asayiş ve güvenlik sorunu olarak ele alınmasının yetersizliğinin” vurgulandığı basın açıklamasında, “Kürt kimliklerinin tanınması, Kürt dili üzerindeki her türlü baskı ve engellemenin kalkması, Kürtçe yayın ve eğitim üzerindeki kısıtlamaların son bulması” gibi talepler dile getiriliyordu. Kürt kimliğinin tanınmasından kastedilenin Anayasal tanıma olduğu açıktı. Zira aynı açıklamada “Kürt kimliğinin tanınması ve ülkemizdeki tüm yurttaşlarımızın kimliklerini özgürce yaşayabilmeleri için yasal ve idari düzenlemelerin yapılması” gerektiği vurgulanıyordu. “Kürtçe yayın ve eğitim üzerindeki kısıtlamalar…” ifadesi ile anadilde eğitim talebi yineleniyordu. Yine “Bölgede hemen her aileden bir gencin dağda olmasının yarattığı kanamaya çözüm getirecek yasal düzenlemelerin yapılması” şeklindeki talebin bir genel af çağrısı olduğu da kamuoyunun yabancısı olmadığı bir istekti.

Bu talepler Şemdinli olayları vesilesiyle “yöre halkının masum istekleri” etiketi altında sunulmaya çalışılsa da, ayrılıkçı terörist örgüt PKK’nın günün şartları dolayısıyla taktiksel olarak gerçekleştirmeyi şimdilik benimsemek zorunda kaldığı hedefleridir. “Yurttaş Heyeti” isimli oluşum, bir anlamda PKK sözcülüğüne soyunmuştur. Ve bu isteklerin kökeni de Paris Kürt Enstitüsü’nün Avrupa gazetelerinde yayınladığı ilana dayanmaktadır.

Daha da ilginci Yurttaş Heyeti’nde yer alan isimlerden bazılarının Avrupa gazetelerinde yer alan ilanın imzacıları olmaları, kimi isimlerin de Mart ayında Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenecek Konferans’ın düzenleyici ve konuşmacıları arasında yer almalarıdır. Örneğin, Yurttaş Heyeti’nde yer alan Ali Bayramoğlu ve Sezgin Tanrıkulu, Bilgi Üniversitesi’nde yapılacak olan Konferans’ın Düzenleyiciler Kurulu’nda yer almaktadırlar. Yine sözde “Yurttaş Heyeti”nde yer alan Ahmet Hakan Coşkun, Derya Sazak, Ercan Karakaş gibi isimler Konferans’a davetli olan konuşmacılar arasındadırlar.

Kısacası, Mart ayı içinde Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenmesi planlanan bu Konferans, çağrı metninde iddia edildiği gibi “Kürt sorunu” şeklinde adlandırılan terör sorunun demokratik ve barışçı yoldan çözülmesini ve sivil seçeneklerin tartışılmasını amaçlamamaktadır. PKK’nın güncel taleplerinin Paris Kürt Enstitüsü kanalıyla AB tarafından desteklenmesi ve Helsinki Yurttaşlar Heyeti korumasıyla ile Türk kamuoyuna taşınıp, meşrulaştırılması hedeflenmektedir.

Konferans Düzenleme Kurulu’nda yer alan Murat Belge, Ümit Fırat gibi isimlerin Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin (HYD) Yönetim kurulunun yıllardır değişmeyen elemanları olmaları, Muhsin Kızılkaya, Ferhat Kentel gibi davetli konuşmacıların da HYD’nin yönetiminde bulunması varolan ilişkinin organik kanıtlarıdır.

Ayrıca Konferans’ın Düzenleyiciler Kurulu’nda yer alan, Kürtçü Serbesti gazetesinin de yazarı olan Ümit Fırat, aynı gazetenin başyazarı Ahmet Zeki Okçuoğlu tarafından “yirmi yılı aşkın bir süredir faaliyet yürüten Paris Kürt Enstitüsü'nün değişmez ve değiştirilemez genel başkanı” Kendal Nezdan’ın “aşağı yukarı aynı süreden beridir Türkiye’deki ayağı” olarak” tanımlanmaktadır.

Bu konferans için bir üniversitenin seçilmiş olması da bu kurumsal çatının sağlayacağı saygınlık ve meşruiyetten yararlanmayı amaçlamaktadır.

Bu çerçevede Konferans’ın destekçilerinin;
1. Paris Kürt Enstitüsü (perde arkasında AB)
2. Helsinki Yurttaş Derneği
3. Bilgi Üniversitesi
4. PKK
5. Her türlü Kürtçü yasal-yasadışı örgüt ve parti

olduğu söylenebilir. Kısacası bu Konferans, Türkiye’yi kısa vadede özerklik, orta vadede federasyon ve uzun vadede de bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına götürmeyi amaçlayan bir projenin ilk adımıdır. Katılımcılardan, Kürtçü ve bölücü düşünceleri yıllardan beri benimseyen ve destekleyenler bu amaçlarını gizlememektedirler.

Peki “demokrasi”, “barış ve sivil çözüm” sözünü dillerinden düşürmeyenler ?

Onların gerçek düşüncelerinin ne olduğunu, kaynaklarını göstererek, teker teker önümüzdeki günlerde açıklayacağız.

PKK destekli AB korumasında yapılan bu Kürtçülük Konferansı’na Türkiye’nin egemenliği, bağımsızlığı ve ulusal ve ülkesel bütünlüğü konusunda duyarlılık gösteren herkesin “hayır” demesi ve düzenleyicilerin gerçek kimliklerinin tüm kamuoyuna duyurulması için gayret sarf etmesi bir vatandaşlık görevidir.

Kürtçülere, Türkiye’nin sahipsiz olmadığını gösterelim !..


EKLER

EK - 1 : Le Monde ve International Herald Tribune isimli gazetelerde yayınlanan ilan

WHAT DO THE KURDS WANT IN TURKEY?
The Kurds make up about a quarter of the population of Turkey, numbering between 15 and 20 million, according to the October 2004 Report of the European Commission.
Like all historically constituted human communities, they have the right to live in dignity in the land of their ancestors, and to preserve their identity, culture and language and hand them down freely to their children.
Having been victims of great injustice throughout the 20th century, the Kurds now pin their hopes for a better future on the process Turkey must undergo to become a member of the European Union, which they perceive as being, above all, a multicultural area of peace, democracy and pluralism. To join this family of democracies, Turkey itself must become a true democracy, with respect for its own cultural diversity and political pluralism. In particular, it must guarantee its Kurdish citizens the same rights that the Basques, Catalans, Scots, Lapps, South Tyroleans and Walloons enjoy in the democratic countries of Europe - and which it is itself demanding for the Turkish minority in Cyprus.
Public conscience will not abide a policy of double standards, which would eventually undermine the moral credibility of the European Union and tarnish the image of the Turkish government in European public opinion.
The European process offers both Turks and Kurds new and promising prospects, and gives them a chance for reconciliation on the basis of a peaceful settlement of the Kurdish question, with due respect for existing borders. This opportunity must be appreciated at its true value.
We the undersigned, representing Kurdish society in all its political and cultural diversity, consider that such a settlement calls for:
- a new and democratic Constitution, recognising the existence of the Kurdish people, and guaranteeing it the right to a public school system and media in its own language and the right to form its own organisations, institutions and parties with the aim of contributing to the free expres sion of its culture and its political aspirations.
- a general amnesty in order to establish a climate of confidence and reconciliation and, once
and for all, to turn the page on violence and armed conflict;
- the implementation, with European support, of a vast programme of economic development of the Kurdish region, particularly including rebuilding the more than 3,400 Kurdish villages des troyed in the 1990s, and incentives for the three million displaced Kurds to return to their homes.
We ask the Turkish authorities and the European leaders to do justice to the Kurds in Turkey by acceding to their legitimate demands in order to ensure regional peace and stability, and to consider the fulfilment of those demands to be an essential criterion by which to measure Turkey's progress along the road to membership of the European Union.

FIRST SIGNATORIES TURKEY :
Mehmet ABBASOGLU, Former President of the People's Democratic Party (Dehap),
Songül Erol ABDIL, Mayor of Tunceli;
Nesimi ADAY, Poet, writer ;
Müslütn AKALIN, barrister, President of the Bar at Urfa (Edessa);
Nilüfer AKBAL, musician ;
Abdullah AKENGIN, Mayor of Dicle ;
Abdullah AKIN, former Mayor of Batman ;
ibrahim AKSOY, Former Mayor of Malatya ;
ihsan AKSOY, writer ;
Haci AKYOL, barrister, former Mayor of the Yazihan Malayata;
Yusuf ALATAS, barrister, President of the Human Rights Associatîon of Turkey ;
Mahmut ALINAK, barrister, former Member of Parliament for Sımak ;
Süleyman ANIK, Mayor of Dargeçit, Mardin ;
Firat ANLI, Mayor of Yenişehir, Diyarbakir ;
M. Nezir ARAŞ, Mayor of Bulanık ;
Ruşen ARSLAN, lawyer, tvriter ;
ismail ARSLAN, Mayor of Ceylanpİnar ;
Mehmet Ali ASLAN, barrister, former President of the Workers' Party of Turkey ;
Naci ASLAN, Member of Parliament for Agri ;
Sedat ASLANTAS, barrister, General Secretary of the Human Rights Foundation of Turkey ;
Fahrettin ASTAN, Mayor of Beşiri, Batman ;
Nuran ATLI, Mayor of Mazidag ;
Mustafa AVCI, General Secretary of the Confedaration of Public Service employees (KESK);
Eshat AYATA, writer, publisher;
Sukran AYDIN, Mayor of Bismil;
Behrun AYGÖREN, former Mayor of Dicle ;
Hüseyin AYYILDIZ, Secretary General of Tüm-Belsen ;
ihsan BABAOGLU, Spokesman for the Democratic Platform, Diyarbakir;
Tuncer BAKIRHAN, President of the Democratic People's Party (Dehap);
Murat BATGI, actor,
Osman BAYDEMIR, Mayor of Diyarbakir ;
Seyhmus BAYHAN, Mayor of Lice ;
Mehmet Celal BAYKARA, barrister, President of the Foundation for Research on Kurdish Culture (KÜRTKAV) ;
Şefik BEYAZ, President of the istanbul Kurdish Instİtute ;
Ekrem BİLEK, former Mayor of Siirt;
Nevzat BİNGÖL, journalist, writer ;
Nadir BİNGÖL, Mayor of Ergani;
Kemal BİRLİK, former Member of Parliament for Sirnak ;
Murat BOZLAK, Former President of People's Democratic Party (Hadep) ;
Ali BUCAK, barrister, President of the Urfa Cultural Centre ;
Aydin BUDAK, Mayor of Cizre ;
Feridun ÇELİK, former Mayor of Diyarbakir ;
Demir ÇELİK, Mayor of Varto (Mus) ;
Ömer ÇETİN, co-foun-der of the Research Foundation on Social Issues (TOSAV) ;
Yusuf ÇETİN, President of free contemporary Actors' Association (Çasod);
Murat CEYLAN, Mayor of Kurtalan ;
Emnıllah CİN, Mayor of Viranşehir ;
Muzaffer DEMİR, Former member of Parlement for Mus ;
Selim DEMİR, Mayor of Kozluk ;
Cafer DEMİR, President of Elazig Chapter of Human Rights Association ;
Ahmet Turan DEMİR, President of the Free Socİety Party (OTP) ;
Abdullah DEMIRTAS, Mayor of Suriçi, Diyarbakir ;
Hatip DİCLE, former Member of Parliament for Diyarbakir, former President of the Demoeracy Party {DEP) ;
ilhan DİKEN, President of the Diyarbakir Medical Assocoation ;
Seyhmus DİKEN, writer ;
Orhan DOĞAN, former Member of Parliament for Simak ;
Faik DURSUN, Mayor of Beytülsebap ;
Tarik Ziya EKİNCİ, former Member of Parliament for Diyarbakir, former General Secretary of the Worker's Party of Turkey (TIP) ;
Tahsin EKİNCİ, lawyer ;
Adnan EKMEN, former Minister, former Member of Parliament for Batman ;
Serafettîn ELÇİ, former Minister, former Member of Parliament for Mardin ;
Nuretttin ELHUSEYNI, writer, translator ;
Giyasettin EMRE, former Member of Parliament for Mus ;
Hamit ENGİN, Mayor of Hazro ;
Mehmet Ali EREN, barister, former Member of Parliament for İstanbul ;
Ahmet ERTAK, Mayor of Sirnak ;
Enver ETE, Spoksman for the Democratic Platform, Mardin ;
Mehmet Fuat FIRAT, former Menıber of Parliament for Erzurum ;
Ümit FIRAT, publisher, writer ;
ibrahim GÜÇLÜ, lavvyer, writer ;
Nezir GÜLCAN, former Mayor of Kurtalan (Siirt);
Ahmet GÜMÜSTEKIN, painter ;
Hasim HASIMI, former Member of Parliament for Diyarbakir, former Mayor of Cizre ;
Necdet İPEKYÜZ, former President of the Diyarbakir Medical Association ;
M. Tahir KAHAMANER, Mayor of Malazgirt ;
Hüseyin KALKAN, Mayor of Batman ;
Ramazan KAPAN, Mayor of Derik ;
Hasip KAPLAN, barrister ;
Seyhmus KARAHAN, former President of the Urfa Association of Civil Engineers ;
ZUİküf KARATEKIN, Mayor of Karapınar, Diyarbakir:
Selahattin KAYA, former Mayor of Bingöl;
Hasan KAYA, former President of the istanbul Kurdish Institute ;
Ferzende KAYA, journalist;
Mehmet KAYA, Mayor of Kocaköy, Diyarbakir ;
Fikret KAYA, Mayor of Silvan ;
Gülten KAYA, music publisher ;
Eren KESKİN, Former President of istanbul Chapter of Human Rights Association of Turkey (IHD) ;
Abdullah KESKİN, publisher ;
Abdullah KIRAN, writer ;
Muhsin KIZILKAYA, writer;
Servet KOCA-KAYA, musicien ;
Muhsin KONUR, Mayor of Silopi;
Burhan KORHAN, Mayor of Beşiri;
Mukkades KUBILAY, Mayor of Dogubeyazid;
Cabbar LEYGARA, barrister, former Mayor of Bağlar, Diyarbakir;
Ahmet MELİK, former Member of Parliament for Urfa;
Yilmaz ODABAŞI, poet, writer ;
Hüsnü OKÇUOGLU, former Member of Parliament for istanbul;
Selim ÖLÇER , former President of the Union of Medical Associations of Turkey;
Eyüp Sabri ÖNCEL, barrister, former President of the Urfa Bar;
Esat ÖNER, Mayor of Gercüş, Batman;
Mahmut ORTAKAYA, former President of the Diyarbakir ; Medical Association ;
Selim ÖZALP, former Mayor of Siirt :
Sahabettin ÖZARSLANER, former Mayor of Van ;
Mustafa ÖZER, barrister, former President of the Diyarbakir Bar ;
Hicri ÖZGÖREN, poet ;
Osman ÖZGÜVEN, Mayor of Dikili, izmir;
Yurdusev ÖZSÖKMENLER, Mayor of Bağlar, Diyarbakir;
Mesut ÖZTÜRK, former Mayor of Van ;
Fadil ÖZTÜRK, poet ;
Kemal PARLAK, spokesman of the Democratic Corısensus and Initiative for a solution to the Kurdish Question (DEMOS) ;
Selim SADAK, former Member of Parliament for Sİmak ;
Resul SADAL, Mayor of idil ;
Ethem ŞAHIN, Mayor of Suruç ;
Sirri SAKIK, former Member of Parliament for Mus,;
Rahmi SALTUK, musician ;
Suzan SAMANCI, vriter ;
Menderes SAMANCILAR, actor ;
Mehmet SANRI, publisher ;
Naci SAPAN, President of the Association of Journalists of the South-East;
Mehmet Emin SEVER, former Member of Parliament for Mus ;
Yasar SEYMAN, President of the Press Trade Union of Turkey (BAS-SEN). Former vice-President of People's Republican Party (CHP) ;
Enver SEZGİN, writer ;
Emir Alî SİMSEK, General Secretary of the Teachers' Union (Egitim-Sen) ;
Cihan SINCAR, Mayor of Kiziltepe ;
Malmıut SÖNMEZ, former Member of Parliament for Bingöl ;
Mehmet TANHAN, Mayor of Nusaybin;
Sezgin TANRIKULU, barrister, President of the Diyarbakir Bar;
Nimet TANRIKULU, President of Tunceli Cultural Genler;
Metin TEKÇE, Mayor of Hakkari ;
Hursit TEKİN, Mayor of Şemdinli;
Deniz TOPKAN, Spokesman for the Democratic Platform, Batman ;
Ahmet TULGAR, joumalist ;
Ferhat TUNÇ. musieian ;
Şehnaz TURAN, barrister, President of the Foundation for Research into Society and ihe Law (TOHAV) ;
Ahmet TÜRK, former Member of Parliament for Mardin ;
Sehmus ÜLEK, barrister, Viee-President of the MAZLUM-DER (Association for Human Rights);
Rojin ÜLKER, singer ;
Mehmet UZUN, writer ;
Behlül YAVUZ, former General Secretary of the Diyarbakir small shopkeepers and artisans Union ;
Feridun YAZAR, barrisler, former Mayor of Urfa, former President of the People's Labour Party (HEP) ;
Canip YILDIRIM, Publisher ;
M. Salih YILDIZ, Mayor of Yüksekova ;
Sedat YURTDAS, former Member of Parliament for Diyarbakir ;
Leyla ZANA, Former member of Parliament for Diyarbakir, winner of the European Parliament's Sakharov Prize ;
Mehdi ZANA, Former Mayor of Diyarbakir ;
Veysi ZEYDANLIOGLU, lawyer.
EUROPE : Aso AGACE, Director of the Women's Training Centre, Germany ;
Salih AKIN, Lecturer at Rouen University, France;
Haci AKMAN, University Professor of Bergen, Norvvay ;
Rohat ALAKOM, writer ;
STOCKHOLM Foundation for Kurdish Culture, Sweden ;
Faruk ARAŞ, essayist, Svveden ;
Nizamettin ARIÇ, musieian and film director, Germany ;
Günay ASLAN, journalist, Germany ;
Mustafa AYDOGAN, writer, Sweden ;
Kazim BABA, Politician, Germany ;
Hâlîn Evrim BABA, member of the Berlin Regional Parliament, Germany ;
Kurdo BAKSI, journalist, winner of the Olof Palme Peaee Prize,
Şiveden ; Riza BARAN, President of the Fridriechhein-Kreuzberg, local Council, Germany ;
Rojen BARNAS, writer and poet, Sweden ;
Hamit BOZARSLAN, Lecturer at the School for Advanced Studies in Social Sciences, France ;
Sermîn BOZARSLAN, President of the Federation of the Kurdish assoeiations in Sweden ;
Serhat BUCAK, Lawyer, Germany ;
Yilmaz ÇAMLIBEL, writer. Germany ;
Firat CEWERJ, vvriter and publisher, Sweden ;
Ali ÇİFTÇİ, publisher, Svveden ;
Mûrad CIVAN, research worker, Svveden ;
Faysal DAĞLI, Joumalist, Germany ;
Seyhus DAGTEKIN, poet and novelist, vvinner of the International Prize for Poetry in the French Language, Franee ;
Mehmet DEMİR, President of the Federation of Kurdish Assoeiations (YEKKOM), Germany ;
Abdullrahman DURRE, former Mufti of Diyarbakir, Germany ;
ELISHER, writer, Svveden ;
Hasan Basri ELMAS, Lecturer at Paris-VIII University, France ;
Dervvesh FERHO, President of the Brussels Kurdish Institute, Belgium ; FOUNDATION of Kurds from Anatolia, Svveden ;
Gülistan GURBAY, Researcher, Germany ;
Metin İNCESU, Director of the Center for Kurdish Studies (Navend), Allemagne ;
Haydar IŞIK, journalist, Germany ;
Ahmet KAHRAMAN, Journalist, Germany ;
Yasar KAYA, Former President of the Demoeracy Party (DEP), Germany ;
Cahit MERVAN, Joumalist, Germany ;
HfisenS METE, Writer, Svveden ;
Kendal NEZAN, President of the Paris Kurdish Institute, France ;
Ozz NÜJEN, actor, Svveden ;
Nihal OTURAN, Research Engineer, France ;
Mehmet Ali OTURAN, University Professor, France ;
Nalin PEKGUL, Presidenl of the National Federation of Women Social-Democrats of Svveden, former Member of the Swedish Parliament;
Sivan PERWER, musieian, Prise-vvirmer of the Charles Cros Academy for the Music of the World. Germany ;
REMZİ, painter, Paris ; Serdar ROSHAN, writer, Svveden ;
Mehmet ŞAHIN, Coordinator of the Kreise-Dialogue, Germany ;
Giyasettin SAYAN, member of the Berlin Regional Parliament, Germany ;
Abubekir SAYDAN, President of the International Center for Kurdish Human Rights, Germany ;
Nizamettin TOGUÇ, Former member of Parliament for Batman. Holland ;
Feleknas UCA, metnber of the European Parliament, Germany ;'
Ali YIGIT, Former member of Parliament for Mardin, President of the Union of Democratic Kurdish Federations in Europe (KONKURD), Holland ;
Kerim YILDIZ, Esecutive Director ot the Kurdish Human Rights Project, London ;
Kotan YILDIZ, Resarcher at the Technical University of Berlin,
Reso ZILAN, Linguist, Svveden ;
Ahmed ZIREK, actor, France.

KURDISH INSTITUTE OF PARIS



EK - 2 : ŞEMDİNLİ'YE GİDEN YURTTAŞ HEYETİ'NİN BASIN AÇIKLAMASI
Şemdinli'de patlayan bombaların ardından, bir süre önce "artık çocuklarımız ölmesin" diyerek PKK'nın silahlı eylemlere önkoşulsuz son vermesini talep eden, hükümete de herkesin demokratik hayata katılabilmesi için gerekli yasal düzenlemeleri gündeme alma çağrısı yapan yurttaşların, emek örgütü temsilcilerinin ve basın mensuplarının katıldığı bir heyet olarak Şemdinli'ye gittik.
Amacımız, Şemdinli'de patlayan bombalardan ve 9 Kasım'daki son bombalama olayında halkın zanlıları suç kanıtlarıyla birlikte adli mercilere teslim etmesinden sonra, bölgede zor koşullarda yaşayan yurttaşlarla dayanışmak, onlara yalnız olmadıklarını hissettirmek ve seslerini duyurmaktı.
Şemdinli'de uç veren, ve kamu vicdanını uzun süredir rahatsız eden ilişkilerin bundan önce olduğu gibi takipsiz kalmaması için, gerçek suçluların "ucu nereye kadar giderse gitsin" ortaya çıkartılmasının takipçisi olmak; bölgedeki yurttaşların deyişleriyle, "kuyruğundan yakaladıkları canavarın gövdesinin de ortaya çıkartılması"na destek vermek ve kamuoyunun duyarlılığını arttırmak istiyorduk.
Hakkari, Şemdinli, Yüksekova ve Van'da yurttaşlarla yaptığımız toplantılarda öncelikli talep, boğulan seslerini bütün Türkiye'ye duyurmamızdı. Bölücü, ayrılıkçı ve terörist olmadıklarını, Kürt kimlikleriyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin eşit yurttaşları olarak barış içinde yaşamak istediklerini dile getiriyorlardı. "Bu devletin Kürt yurttaşları olarak adalet istiyoruz, can güvenliği istiyoruz, barış ve huzur istiyoruz" sözleri hemen her konuşanın dile getirdiği ortak arzuydu. Bu arzu ve talepleri dile getirirken, Türkiye toplumunun, sorunlarını kendi dinamikleriyle çözmesinin önemini de vurguladılar.
Biz; onların seslerini ve taleplerini duyurmak, adalet, özgürlük ve barış özlemlerini iletmek görevini üstlendik.
Şemdinli'de açığa çıkan ve Türkiye'yi hukuk devleti olmaktan uzaklaştıran ilişkilerin kamuoyuna açıklanması, suçluların adil bir şekilde yargılanması için bu davanın takipçisi olacağımıza söz verdik.
Biz Şemdinli'de tanıkları dinledik. Önemli şeyler anlattıklarına inanıyoruz. Adaletin de Şemdinli'deki görgü tanıklarının tanıklıklarına başvurmasını bekliyoruz.
Şemdinli ve Yüksekova'da yaşanan olayların temelinde ülkemizin demokratikleşmesi önündeki engellerin bulunduğunu; Kürt sorununun hepimizin sorunu olduğunu; konunun bir asayiş ve güvenlik sorunu olarak ele alınmasının yetersizliğini bir kez daha gördük. Bölge insanları; Kürt kimliklerinin tanınması, Kürt dili üzerindeki her türlü baskı ve engellemenin kalkması, Kürtçe yayın ve eğitim üzerindeki kısıtlamaların son bulması taleplerini ısrarla dile getirdiler. Dünyayı kendi dillerinden izleyebilecekleri televizyon, radyo gibi yayın organlarının yayın yapabilmesinin sağlanmasını istediler. Siyasal tercih ve taleplerinin Meclis'te yansıtılabilmesi için seçim yasasındaki yüksek barajların kaldırılması gereğinin altını çizdiler. Bu taleplerin, sorunun çözümü için taşıdığı önemi burada belirtmek istiyoruz.
Son bir yıl içinde yeniden rutin haline gelen: kar maskeli görevlilerin evlere gece baskınları yapmalarının, keyfi gözaltıların, kamu görevlilerinin yerel esnafı boykot etmelerine yönelik emirlerin, insanca yaşam alanını daraltan benzer baskıların son bulması, gündelik yaşama ilişkin en önemli taleplerdi. Bu taleplerin doğruluğunu ve haklılığını gördük. Bölgenin bir sürgün bölgesi olmaktan çıkartılması, tayin edilecek kamu görevlilerinin insan haklarına saygılı, bölgenin özelliklerine vakıf, deneyimli kadrolardan seçilmesi gereğini biz de tespit ettik.
Bölgede hemen her aileden bir gencin dağda olmasının yarattığı kanamaya çözüm getirecek yasal düzenlemelerin yapılmasını istiyorlardı. Bu insani talebin; barış, güven ve huzur ortamının gerçekleşmesinde ne kadar önemli olduğunu, bölgede bir kez daha gözledik.
Barış, adalet ve özgürlükten yana yurttaşlar olarak; bölgeye hukuk düzeninin egemen kılınması, bölgedeki insanların taleplerinin gerçekleşmesi, barış sürecinin gelişmesi için PKK'nın silahlı eylemlere önkoşulsuz son vermesi talebimizi yineliyoruz.
Kürt kimliğinin tanınması ve ülkemizdeki tüm yurttaşlarımızın kimliklerini özgürce yaşayabilmeleri için yasal ve idari düzenlemelerin yapılması ve bu düzenlemelerin sadece yasalarda kalmayarak uygulanması gerekliliğine inanıyoruz. Bölgede görülen işsizlik, yoksulluk ve ekonomik durgunluğun tahripkar etkilerinin giderilmesi için hükümetin yerel idareler ve meslek kuruluşlarıyla diyalog içerisinde sosyal ve ekonomik önlemleri hayata geçirmesini talep ediyoruz.
Şemdinli'de bombalama olayından sonra halkın müdahalesi ve zanlıları adalete teslim etmesiyle başlayan sürecin yargılama aşaması şüphesiz önemlidir. Ancak daha da önemli olan, sanık olarak yargılanan bu kişilerin içinde bulundukları örgütlenmenin tam olarak ortaya çıkartılması ve toplumsal denetimin etkin kılınmasıdır. Bu nedenle, kararlı bir siyasi irade önce toplumla paylaşılmalı, gerekleri de görev ve yetkileri belirli olan askeri ve idari teftiş kurullarıyla yerine getirilmelidir. Bölgede kamu kuruluşlarının yerel yönetim ve sivil toplum örgütleriyle işbirliğinin geliştirilmesi temel önemdedir.
Biz yurttaşlar, bu sürecin takipçisi olacağımızı, Şemdinli davasının unutturulmasına göz yummayacağımızı, tüm yurttaşlarımızın hakları olan adalet, barış ve özgürlüğe kavuşabilmeleri için elimizden geleni yapacağımızı duyurmak istiyoruz..
Türkiye'nin ve insanlarımızın geleceği konusunda sorumluluk duyan, barış ve adalete inanan tüm yurttaşlarımızı da bu sürecin takipçisi olmaya çağırıyoruz.

ŞEMDİNLİ'YE GİDEN YURTTAŞ HEYETİ
Adalet Dinamit,
Ahmet Hakan Coşkun (Gazeteci),
Ali Bayramoğlu (Gazeteci),
Bahri Bayram Belen,
Ergin Cinmen,
Eyüp Duman (Ağrı Barosu),
Feridun Taş (Muş Barosu),
Mahmut Kaçan (Ağrı Baro Başkanı),
Mebuse Tekay,
Sait Sever (Muş Barosu Başkanı),
Naci Yıldız (Van Barosu Başkanı),
Ayşe Berktay Hacımirzaoğlu, Bekir Türk,
Berat Günçıkan (Gazeteci),
Çiğdem Mater,
Derya Sazak (Gazeteci),
Ercan Karakaş,
Ersin Erincek,
Hakan Tahmaz,
Mehmet Ali Aslan,
Mesut Öztürk,
Murat Çelikkan,
Musa Çam (DİSK Genel Sekreteri),
Osman Kavala,
Oya Baydar,
Özdem Petek,
Özlem Dalkıran,
Prof. Dr. Fatma Gök,
Prof. Dr. Gençay Gürsoy (Türk Tabipleri Birliği, İstanbul Tabip Odası Başkanı),
Remzi Çalışkan,
Rüstem Batum (Televizyon programcısı),
Salim Uslu (HAK-İŞ Genel Başkanı),
Sevgi Göyçe (KESK Yön.Krl. Üyesi),
Sezgin Tanrıkulu (Diyarbakır Barosu Başkanı),
Tahir Elçi(Diyarbakır Barosu),
Tarık Ziya Ekinci, Vecdi Sayar (PEN Türkiye Merkezi Başkanı)




'Türkiye’nin Kürt Meselesi, Sivil ve Demokratik Çözüm Arayışları' konferansı


“Türkiye’nin Kürt Meselesi, Sivil ve Demokratik Çözüm Arayışları” başlıklı konferansın, 11 Mart tarihinde İstanbul’da gerçekleştirileceği bildiriliyor.


Henüz taslak olan programın tam olarak netleşmediğini belirten Düzenleme Kurulu’ndan Oral Çalışlar ise katılımcılarla görüşmelerin devam ettiğini bildirdi.


Kürt sorununa çözüm arayışı çerçevesinde bu konferans fikrinin ortaya çıktığını kaydeden Çalışlar, bu konuda duyarlı olanlar tarafından meselenin tartışılmasını ve demokratik kanalların açılmasını amaçladıklarını ifade etti


Düzenleme Kurulunda, Ali Bayramoğlu, Murat Belge, Oral Çalışlar, Cengiz Çandar, Ali Değermenci, Yılmaz Ensaroğlu, Ümit Fırat, Haşim Haşimi, Şinasi Haznedar, Mustafa Karaalioğlu, Ercan Karakaş, Selahattin Kaya ve Sezgin Tanrıkulu'nun yer aldığı konferansa İstanbul Bilgi Üniversitesi evsahipliği yapacak.

İki gün sürecek olan konferansın ilk oturumu “Kürt Meselesinin Evrimi ve Tarihi Arka Plan” başlığını taşıyor. Ardından, “Örgütlenmeler ve Deneyimler”, “Göçler, Psikolojik ve Sosyal Sonuçları ”, “Milliyetçilik ve Sosyal Hayat”, “Irak Deneyimi ve Bölgesel Etkileri”, “Kimlik Hakları, Sosyal ve Kültürel Boyut ”, “Azınlık Kavramı ”, “Türkiye'de Hukuk sistemi ve Kürt Meselesi”, “Kürt Meselesi ve Devlet Politikaları” ve “Kürt Meselesi ve Medya” başlıklı oturumlar gerçekleştirilecek.





Çalışlar, bu konferansın Haziran ayında açıklanan “Aydınlar Bildirisi” ve daha sonra Başbakan ile yapılan görüşmenin devamı olmadığını, bağımsız bir girişim olduğunu vurguladı.


(heddam.com)


İŞTE KONFERANSIN İÇERİĞİ!..

Düzenleme Kurulunca tamamlanarak katılımcılara gönderilen taslağa göre Program ve katılımcıların sunuşları şöyle olacak:




TÜRKİYE’NİN KÜRT MESELESİ.. SİVİL VE DEMOKRATİK ÇÖZÜM ARAYIŞLARI

İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ 11 MART 2006 CUMARTESİ

1. PANEL: KÜRT MESELESİNİN EVRİMİ ve TARİHİ ARKA PLAN
(10.00 – 11.15)

Oturum Yöneticisi: Mete TUNÇAY (Prof. Dr. İstanbul Bilgi Üniversitesi)

Ruşen Arslan (Hukukçu)
İsmail Beşikçi (Sosyolog Dr. -Yazar)
Sertaç Bucak (Uluslararası Kürt İnsan Hakları Merkezi Kurucusu ve Eski Başkanı )
Ayşe Hür (Araştırmacı)

2.PANEL: ÖRGÜTLENMELER ve DENEYİMLER
(11.30 – 13.00)

Oturum Yöneticisi: Ümit FIRAT (Yayıncı)

Haşim Haşimi (Eski Milletvekili)
Ercan Karakaş (Eski Bakan - Milletvekili)
Zozan Özgökçe (Van Kadın Derneği Başkanı)
Ahmet Türk (Eski Milletvekili, DTP Genel Başkanı)

YEMEK ARASI

3.PANEL: GÖÇLER, PSİKOLOJİK ve SOSYAL SONUÇLARI
(14.00–15.15)

Oturum Yöneticisi: Ali BAYRAMOĞLU (Yazar, Yeni Şafak Gazetesi)

Bilgin Ayata (Johns Hopkins University, Doctoral Candidate)
Zübeyit Gün (Psikolog, Doctorat, Paris)
Engin Sustam (EHESS, Sosyoloji, Doctorat, Paris)
Füsun Üstel (Prof. Dr. Marmara Üniversitesi)

4.PANEL: MİLLİYETÇİLİK ve SOSYAL HAYAT (15.30–17.00)

Oturum Yöneticisi: Oya BAYDAR (Yazar)

Nilüfer Akbal (Sanatçı)
Servet Gün (Ankara Üniversitesi SBF Yüksek Lisans)
Ahmet İnsel (Prof. Dr. Galatasaray Üniversitesi)
Ferhat Kentel (Dr. İstanbul Bilgi Üniversitesi)
Muhsin Kızılkaya (Yazar)

5.PANEL: IRAK DENEYİMİ ve BÖLGESEL ETKİLERİ
(17.15–19.00)

Oturum Yöneticisi: Özdem SANBERK (Emekli Büyükelçi)

Ali Bucak (Avukat)
Ferda Cemiloğlu (İş Kadını)
Cengiz Çandar (Yazar, Bugün Gazetesi)
Hasan Yıldız (Dr. Siyaset Felsefesi Uzmanı, Yazar)
Çetiner Çetin (Gazeteci, Cihan Haber Ajansı)





12 MART 2006 PAZAR

1.PANEL: KİMLİK HAKLARI, SOSYAL ve KÜLTÜREL BOYUT
(10.00– 11.15)

Oturum Yöneticisi: Kürşat BUMİN (Yazar, Yeni Şafak Gazetesi)

Salih Akın (Doçent Dr. Rouen Üniversitesi, Fransa)
Osman Baydemir (Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı)
Fuat Keyman (Prof. Dr. Koç Üniversitesi)
Mehmet Uzun (Yazar)

2.PANEL: AZINLIK KAVRAMI
(11.30–13.00)

Oturum Yöneticisi: (Naz ÇAVUŞOĞLU (Prof. Dr. İstanbul Üniversitesi)

Zeri İnanç (Yazar)
Etyen Mahcupyan (Yazar)
Baskın Oran (Prof. Dr. Ankara Üniversitesi, SBF)
İlter Türkmen (Eski Bakan, Emekli Büyükelçi)

YEMEK ARASI

3.PANEL: YÜRKİYE’DE HUKUK SİSTEMİ ve KÜRT MESELESİ (14.00–15.15)

Oturum Yöneticisi: Murat BELGE (Prof. Dr. İstanbul Bilgi Üniversitesi)

Mehmet Elkatmış (Milletvekili, TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı)
Burhan Kuzu (Prof. Dr. Milletvekili, TBMM Anayasa Komisyonu başkanı)
Mithat Sancar (Doçent Dr. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Sami Selçuk (Doçent Dr. Eski Yargıtay Başkanı)
Sezgin Tanrıkulu (Diyarbakır Barosu Başkanı)





4.PANEL: KÜRT MESELESİ ve DEVLET POLİTİKALARI (15.30–17.00)

Oturum Yöneticisi: Selahattin KAYA (Eski Bingöl Belediye Başkanı)

Mehmet Altan (Prof. Dr. İstanbul Üniversitesi)
Hasan Cemal (Yazar, Milliyet Gazetesi)
Şerafettin Elçi (Eski Bakan – Milletvekili, Eski DKP Genel Başkanı)
Şükrü Elekdağ (İstanbul Milletvekili, Emekli Büyükelçi)
Nihat Ali Özcan (Doçent Dr. Strateji Uzmanı)
Mesut Yeğen (Doçent Dr. ODTÜ)

5.PANEL: KÜRT MESELESİ VE MEDYA (17.15–19.00)

Oturum Yöneticisi: Oral ÇALIŞLAR

Celal Başlangıç (Radikal Gazetesi)
Nevzat Bingöl (SKYTURK TV - Diyarbakır)
Namık Durukan (Milliyet Gazetesi)
Neşe Düzel (Radikal Gazetesi)
Ahmet Hakan (Hürriyet Gazetesi)
Mustafa Karaalioğlu (Yeni Şafak Gazetesi)
Derya Sazak (Milliyet Gazetesi)
Arif Sevinç (Dema Nû Gazetesi)


Geçtiğimiz yıl büyük tartışmalar yaratan Ermeni Konferansı’nın devamı gibi görülebilecek bu konferans da, 11-12 Mart tarihlerinde gene Bilgi Üniversitesi'nde gerçekleştirilecek.

Konferans Düzenleme Kurulu Üyesi Ümit Fırat'ın açıklamalarına göre, üniversitenin Dolapdere Yerleşkesi'nde yapılacak ve 2 gün sürecek konferansın Düzenleme Kurulu; Ali Bayramoğlu, Murat Belge, Oral Çalışlar, Cengiz Çandar, Ali Değermenci, Yılmaz Ensaroğlu, Ümit Fırat, Haşim Haşimi, Şinasi Haznedar, Mustafa Karaalioğlu, Ercan Karakaş, Selahattin Kaya ve Sezgin Tanrıkulu'ndan oluşuyor.

Konferansın başlayacağı 11 Mart Cumartesi günü, ''Kürt Meselesinin Evrimi ve Tarihi Arka Plan'' başlıklı birinci panel gerçekleştirilecek. Prof. Dr. Mete Tunçay'ın oturum yöneticiliğini yapacağı panelde, Ruşen Arslan, İsmail Beşikçi, Sertaç Bucak ve Ayşe Hür konuşmacı olarak yer alıyor. Oturum yöneticiliğini Ümit Fırat'ın yapacağı ''Örgütlenmeler ve Deneyimler'' başlıklı ikinci panelde de, Nebahat Akkoç, Ercan Karakaş, Van Kadın Derneği Başkanı Zozan Özgökçe ve Ahmet Türk, birer konuşma yapacak.

Ali Bayramoğlu'nun yöneteceği ''Göçler, Psikolojik ve Sosyal Sonuçları'' başlıklı üçüncü oturumda da, ABD Johns Hopkins Üniversitesi'nden Bilgin Ayata, Sabancı Üniversitesi'nden Yrd. Doç.Dr. Ayşe Betül Çelik, Zübeyit Gün ve Engin Sustam konuşmacı olarak bulunuyor.

''Milliyetçilik'' başlıklı dördüncü panelin oturum yöneticiliğini ise Oya Baydar yapacak. Panelde, Prof. Dr. Murat Belge, Servet Gün, Prof. Dr. Ahmet İnsel, Yrd. Doç. Dr. Ferhat Kentel ve Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne konuşacak.

''Irak Deneyimi ve Bölgesel Etkileri'' başlıklı beşinci oturumda da, Ali Fuat Bucak, Ferda Cemiloğlu, Cengiz Çandar, Haşim Haşimi, Namık Durukan ve Hasan Yıldız yer alıyor.

İKİNCİ GÜN

Konferansın ikinci gününde ise birinci panel ''Kimlik Hakları, Sosyal ve Kültürel Boyut'' başlığını taşıyor. Kürşat Bumin'in oturum yöneticiliği yapacağı panelin konuşmacıları, Nilüfer Akbal, Fransa Rouen Üniversitesi'nden Doç. Dr. Salih Akın, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Koç Üniversitesi'nden Prof. Dr. Fuat Keyman, Muhsin Kızılkaya ve Mehmet Uzun. ''Azınlık Kavramı'' başlıklı ikinci panelde, Prof. Dr. Naz Çavuşoğlu, Zeri İnanç, Etyen Mahcupyan, Prof. Dr. Baskın Oran ve Doç. Dr. Mithat Sancar konuşma yapacak.
''Kürt Meselesi ve Devlet Politikaları'' başlıklı üçüncü paneli ise Selahattin Kaya yönetecek. Panelde, Prof. Dr. Mehmet Altan, Mehmet Ali Birand, Hasan Cemal, Şerafettin Elçi, Doç. Dr. Nihat Ali Özcan, Sezgin Tanrıkulu ve Mesut Yeğen konuşmacı olarak bulunuyor. Konferansın son paneli de ''Kürt Meselesi ve Medya'' başlığını
taşıyor. Oral Çalışlar'ın yöneteceği panelde, Celal Başlangıç, Yavuz Baydar, Nevzat Bingöl, Ahmet Hakan, Mustafa Karaalioğlu ve Derya Sazak konuşmacı olarak yer alıyor.




Kürt Konferansı'na davet edilen isimlerin kimler olduğunu göreceğiz: Sertaç Bucak... O kim mi?..

“Dönüşmüş” olduğundan pek de şüphe kalmayan bu üniversite yani İstanbul Bilgi Üniversitesi, şimdi de, durum ve delil tespiti bile sayılabilecek kadar net bir biçimde, Anayasa’da, “Türkiye Cumhuriyeti, Ulusu ve ülkesiyle bölünmez bir bütündür” ifadesiyle bildirilen ilkeye karşı açıkça bayrak açmış olan “kişilere” -ve aslında onların amaçlarına da- açıkça kucak açmış durumdadır.

İşte, Kürtçü konferansın konuşmacısı Sertaç Bucak!..

Sertaç Bucak, “Kürd halkının varlığını kabul ederek, gereken yasal tedbirler alarak, Kürdler’in ulusal ve demokratik haklarını kabul etmelidir.” demişti.. Bilgi Üniversitesindeki Kürtçü konferansta yeni sözler söylememesi için bir neden var mı?

O hangi kesimi temsil ediyor?

Sertaç Bucak'a göre: "Türk devleti Kürt halkını teslim alma, Kürt ulusal mücadelesini söndürme gibi ham hayallerden vazgeçmelidir"

İstanbul Bilgi Üniversitesi, yabancı vakıfların destekleri karşılığındaki hizmetkârlığını, “Ermeni Konferansı”na ve “Sahte Soykırımın Provokatörlerine” kucak açarak göstermişti. Bir itibarla da “oluş nedenini” deşifre etmiş, gözler önüne sermişti…

Böylelikle herkes açıkça görme imkanına kavuştu : Uluslar üzerinde “etnik-dinî ayrıştırma” çalışmalarıyla tanınan Alman Böll Vakfı, turuncu devrimlerin mîmarı ABD’li George Soros, Ortadoğu ve Türkiye’ye “büyük ilgi duyan” İngiltere Büyükelçiliklerinin sağladığı destekler, Bilgi Üniversitesinde kolayca nitelikli(!) bir hizmet haline dönüşebiliyor!

Üniversitelerin bilim ve eğitim kurumu niteliği taşıması gerekmez mi? Ulusuna, ülkesine olumlu yönde yapacağı katkı ve etkinlikler yapması umulur…Ancak, bu üniversite, tam aksine, açıkça “ulusuna ve ülkesine karşı” etkinliklerde bulunuyor. Maalesef günümüzde, “dönüştürülmüş” kurumlar ve etkinlikleri, “Truva Atı” nitelemesiyle geçiştirilemeyecek kadar ciddi bir tablo oluşturmaktadır.

Yabancı sivil toplum kuruluşları, malum amaçları doğrultusunda “destekledikleri” eğitim kurumlarını, çok kısa bir süre içinde birer “dönüştürme merkezi” haline getiriyor… Bu kurumlar, hemen ardından demokrasi-özgürlük ve bilim kılıflarını kullanarak, -sözde- bilim yapma adına, “ihanet sayılabilecek nitelikteki” etkinliklere imza atıyor… ev sahipliği yapıyor… Kendileri gibi olma yolunda olan diğerlerine destek veriyor!.. Yani, ülke ve ulus değerlerinin altına açıkça dinamit yerleştiriyorlar… Kendilerini “dünya vatandaşlığıyla” payelendirip(!) Türk Ulusu ve Türk Devletine karşı bayrak açıyor, zaten önceden açmış olanlara da destek vererek, “hizmetlerini”, yaygınlaştırarak sürdürüyorlar!

İşte “yabancı vakıfların gözdesi Bilgi Üniversitesi”nin durumu da böyledir.

Delili ise; “Ermeni Konferansı”nı yaptıran, destekleyen ve katılarak Türk Ulusuna ithamda bulunanlarla, Kürtçülük Konferansını yaptıran, destekleyen ve katılarak ithamlarda bulunacakların umduğu faydadır. Bu umulan fayda, ortaktır, aynıdır. Bunlar, Türk Ulusunu ve bu anlamda da Türkiye’nin “hiç bir niteliğiyle bütün halinde olmasını istememektedir”. İki kesim gibi görünen bu düşünce sahipleri arasındaki çarpıcı paralelliğin nedeni, ortak zihniyete sahip olmalarıdır.

Açıkça bilmeleri gerekir ki; “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir.”[1].

“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir”[3]

Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin “esas temelidir”. Bu temele karşı yapılacak her tür etkinlik, “Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Türk Milletine” karşı yapılmış sayılır. Açıkça, suçtur, Cumhuriyet’le edindiğimiz değer ve ilkelere ihanettir!

Bu suçun bir diğer çarpıcı yanı; “vatana ihanet” olarak da bilinen adıyla, uzun zamandır, “cezası, yaptırımı kalmaması, neredeyse uygulan-a-maz” bir hale gelmesidir!

İşte, terör örgütü PKK’nın, Türkiye Cumhuriyeti üzerindeki bölücü amaçlarını “ilke edinerek savunan” bir kişi olan “Sertaç Bucak” da, diğerleri[2] gibi bu suçu işliyor.

Hem de her yerde… Her zaman… İşi, bu!..

“Sertaç Bucak”, Uluslararası Kürt İnsan Hakları Merkezi Kurucusu ve Eski Başkanı.

Bucak, Cumhuriyetin değiştirilemez bu “temellerine” karşı, “Türk Ulusu değil, Türk ve Kürt Ulusudur” diye yola çıkarak, Ulus bütünlüğünü tehdit ediyor! O, bir yandan etnik bölünmeyi savunarak anayasaya, bir yandan da terör örgütü PKK ile aynı amaçları güttüğünü gizlemeyerek, ülkenin bölünmez bütünlüğüne kafa tutuyor!.. O, zaten, “Türkiye’den de topraklar içeren hayali Kürdistan” için yıllardır ­çalışıyor!..

Sözde AB üyelik sürecini geçirdiğimiz bu günler, hemen hemen her yerde yüzlerimize karşı fütursuzca yapılan PKK artığı eşkıya diklenmeleriyle dolu…Çünkü, her isteyen, ülke ve ulus hakkındaki bölücü düşüncelerini ifade edip, propagandasını yapabiliyor. Atatürk’e, Cumhuriyet’e, Ulus’a, Türklük’e küfür, neredeyse yasalarla korunur hale gelmiştir. Kalkan ise; sözde özgürlüktür, sözde demokrasidir. Bu değerlere küfretmek, AB medeniyetinin vazgeçilmez unsuru, hatta kıstası sayılmıştır demek, hiç de mübalağa olmayacaktır.

Görüldüğü gibi bu durum, şimdi, daha da riskli bir boyuta taşınmak üzeredir. Bu bölücüler, “dönüştürülmüş üniversitelerde” bu bölücü fikirlerini ifade etmek istemektedir. Bu etkinlikten açıkça umdukları ana amaç, bölücü isteklerini hem yasal hem bilimsel bir zemine oturtmaya çalışmaktır.

Günümüzde, bu ihanet dolu kararlılığın destek noktasını, yukarıda sözü geçen yabancı STK ve dönüştürülmüş üniversiteler oluşturmakta, iktidarlar, bu zihniyet sahiplerini kendi emellerine, zihniyetlerine dokunmadığı sürece kollamakta, -TCK’ da hükümleri olmasına karşın- ciddi sayılabilecek hiçbir yaptırım uygulatmamaktadır.

İşte bu amaçlar doğrultusunda; Konferans Düzenleme Kurulu, Bucak’ı, bu bilimsel(!) toplantıda konuşmacı olarak görmek istiyor ve davet ediyor. Kendilerini “Helsinki Yurttaşları” olarak tanımlayan birçok ismin bulunduğu söz konusu Düzenleme Kurulu; Ali Bayramoğlu, Murat Belge, Oral Çalışlar, Cengiz Çandar, Ali Değermenci, Yılmaz Ensaroğlu, Ümit Fırat, Haşim Haşimi, Şinasi Haznedar, Mustafa Karaalioğlu, Ercan Karakaş, Selahattin Kaya ve Sezgin Tanrıkulu’ndan oluşuyor.

Böylesine isimlerden oluşan bir düzenleme kurulu, “Sertaç Bucak gibileri” seçmedeki amaçlarını, “tüm kesimlerin katılımını sağlamak” diye tanımlıyor..

Biz de Sertaç Bucak kimdir, daha da yakından tanıyın istedik.

İşte; İstanbul Bilgi Üniversitesi ve 11–12 Mart’ta planladıkları “Türkiye’nin Kürt Meselesi, Sivil ve Demokratik Çözüm Arayışları” başlıklı konferansın konuşmacısı “tüm kesimlerden seçilmiş Sertaç Bucak”!

KİM BU “TÜM KESİMLER” ?

Sertaç BUCAK, Uluslararası Kürt İnsan Hakları Merkezi Kurucusu ve Eski Başkanı

Sertaç Bucak, “Helsinki Yurttaşlarından” Prof. Dr. Mete Tunçay (Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi) tarafından yönetilecek olan “KÜRT MESELESİNİN EVRİMİ ve TARİHİ ARKA PLANI” adlı oturumda konuşmacı. Yani Ayşe Hür, Ruşen Arslan, İsmail Beşikçi gibi… (Tüm liste için bakınız)

Diğerlerinin yanı sıra Bucak da “tarihçi değil”. Ancak onun “en belirgin özelliği”; Bilgi Üniversitesi’nin destekçisi olan “Böll” Vakfının vatanı Almanya’da uzun yıllar Kürtçü teşkilatlanma için çalışması, Irak’ın kuzeyine “Güney Kürdistan”, İran’ın kuzey ve doğusuna “Doğu Kürdistan”, Türkiye’nin doğu ve güneydoğusuna “Kuzey Kürdistan” demesidir! Zaten bu bile , “Uluslararası Kürt İnsan Hakları Merkezi” kurucusu olan Sertaç Bucak’ın “ne olduğunu” kolayca özetliyor. Yine de diğer faaliyetlerini görelim.

Onun asli görevleri; Almanya’da barınan veya buraya kaçan PKK teröristlerinin yanı sıra, gerektiğinde kullanılmak üzere bu ülkede barındırılan Kürtçü militanları teşkilatlı tutmak, kaynak sağlamak, teşkilatlanmayı Avrupa’da lobi faaliyetleri için canlı tutmak, bunun için da sıkça propaganda yapmak.

O, şimdi, “olgunlaşan faaliyetlerini” Türkiye’de sürdürüyor!

Almanya’da, IMK yani “Uluslararası Kürt İnsan Hakları Derneği” başkanı iken terör örgütü PKK’nın yan kuruluşlarından biri olan “Avrupa Kurd Platformu, PKE-PLATFORM”[4] adındaki bölücü örgütün ortak bildirisine imza atarak, yayımlamışlardı. 2 Temmuz 2004’deki bildiri şöyle diyordu: “Kürdistan; Ortadoğu’da 500.000 km yüzölçümü ve yaklaşık 35–40 milyon nüfusuyla Türkiye, İran ve Suriye gibi sömürgeci devletler tarafından paylaşılmış bir ülkedir.”

Tekrar hatırlatmakta belki de fayda var. İşte buna imza atan ve savunan “Kürdistan” savunucusu “Sertaç Bucak”, şimdi de Bilgi Üniversitesinde konuşmacı!

Devam ediyor… “Kıbrıs’ta ki 100 bin Türk için federasyonu az bularak, konfederasyon ve hatta bağımsız bir devlet isteyen Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürd politikasının temeli dün olduğu gibi bugün de inkâr, asimilasyon, zulüm ve soykırımdır.”

Küstah sözlerin ardından, Sertaç Bucak’ın bildiride yer aldığı şekliyle önerisi de şu: “Türkiye Cumhuriyeti boş hayallere kapılmadan, gerçeği görerek; Kürdler ve Kürdistan sorununun çözümü için gerekli adımları atmalıdır. Kürd halkının varlığını kabul ederek, gereken yasal tedbirler alarak, Kürdler’in ulusal ve demokratik haklarını kabul etmelidir.”

Yani Federatif bir yapı… Federasyon!

Sizce, bu “Sertaç Bucak”, ne anlatabilir Bilgi Üniversitesi’nde?

“Sertaç Bucak”, yine Almanya’dan, -kurucusu olduğu- IMK “Uluslararası Kürt İnsan Hakları Derneği” imzasıyla yayımladığı bildirisinde: Ulus bölücülüğüne örnek olarak; “Ortadoğu’da yerleşik bir ulus olduğumuz halde, Türk devleti halkımızı böylesi bir inkâr politikasıyla karşı karşıya bırakmıştır.” demektedir.

Aynı bildirinin devamında ise Türkiye Cumhuriyetine hakaret ederek şöyle diyor: “21. yüzyılın başında böylesi bir uygulama, dünyada eşi görülmemiş bir zorbalıktır. Dünyanın gözleri önünde büyük bir ulusa karşı bu zorbalığı sürdürmeye çalışmak, akıl almaz bir pervasızlıktır, aynı zamanda bu çağda dünyaya meydan okumaktır.”

“Türkiye Devletinin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne” karşı takındığı küstahça, hain tavrını: “Kürt halkının federasyon, konfederasyon, bağımsızlık ve olası başka bir çözümü özgürce tercih edebilmesi için adil ve demokratik referandum koşullarının yaratılması gerektiğine inanır.” diyerek self determinasyon gibi bir hayalle sürdürmektedir.

Sizce, “Sertaç Bucak” bölücü değil de nedir?

Sizce “Sertaç Bucak”; “Türk devleti Kürt halkını teslim alma, Kürt ulusal mücadelesini söndürme gibi ham hayallerden vazgeçmeli, sorunun barışçı ve adil çözümü için Kürt kuruluşlarıyla diyaloga evet demelidir.”derken terör örgütü PKK’yı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne denk ve muhatap görmüyor mu?

Bu hasta bir düşünce değil midir? Bu düşünceler ve düşüncelerin sahipleri ya da savunucuları üniversitelere girebilir mi?

Bunu, o gün geldiğinde göreceğiz!

Sertaç Bucak, Almanya’dan Türkiye’ye döndükten sonra, bölücü faaliyetlerini, AKP hükümetinin ve AB’nin demokrasi, özgürlükler(!) çerçevesinde açık açık devam ettirmiştir. Bu faaliyetlerin biri de, 4 Eylül 2005’de, Cumhuriyet’in başkenti Ankara’da, Büyük Sürmeli Otelinde gerçekleşmiştir. Kurucusunun, Şeyh Sait'in torunu Abdülmelik Fırat[5] olduğu, HAK-PAR Partisi’nin düzenlediği toplantıda Sertaç Bucak yine konuşmacıdır!

Söze, siyaset(!) yapabilmek için devletin terörle mücadelesini kesinlikle durdurmasını, derhal son vermesini isteyerek başlıyor; “Siz silahı bırakın, devletin elinden o olanağı alın bakın hem burada hem Avrupa’da nasıl siyaset yapılır.” Yani PKK’nın siyaset yapmasını, muhatap olduğunun kabulünü talep ediyor.

Ana amacını ve hayalini çok da geciktirmeden sözlerine ekliyor : “ABD’nin Ortadoğu’da Kürtlerle komşu olması, yalnızca bölgeyi değil Türkiye’de yaşayan Kürtlerin de kaderinin değişmesinde olumlu bir rol oynayabilir. Eğer Kürtler kendi meselelerine sahip çıkıp onu politik arenada ilerletebilirlerse...”

Sizce bu Sertaç Bucak kim?
“O”, hangi “kesimi” temsil ediyor?

(HEDDAM)

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Md.3(Değiştirilemeyecek hükümler)

[2] Bilgi Üniversitesi Kürtçülük Konferansı

[3] Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1930 (Prof. Dr. Afet İnan, M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, s. 351)

[4] 20 Temmuz 2002 de İsveç’in başkenti Stokholm’de kurulmuştur.

[5] Abdülmelik Fırat :Başka bir hain olan ama Bağımsızlık Devrimi’nin pençesinden kurtulmayı elbette ki başaramamış, İstiklal Mahkemesi’nin kararıyla, isyan ve genç Cumhuriyeti arkadan hançerlemenin bedelini asılarak ödeyen, İngiliz işbirlikçisi Şeyh Sait’in torunu! Ayrı bir yazıyla incelenebilecek bir kişilik olan Abdülmelik Fırat’ın tanımına göre Şeyh Sait, bir kahraman! Bunu basın açıklamalarıyla bir çok kez dile getirmiş, hain Şeyh Sait'i anma törenlerini defalarca düzenlemiştir, hala da düzenlemektedir.


Murat Belge … Öğretim üyesi… Profesör…
Branşı: İngiliz Dili ve Edebiyatı…
Görevi: Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü Başkanı…
Görüldüğü gibi Murat Belge, bir siyaset bilimci değil, sosyolog değil, tarihçi değil!..

Üstelik milliyetçi de değil !.. Milliyetçi dünya görüşünü benimsemeyen, özellikle de “Türk” ve “Atatürk Milliyetçiliği” ile ilgili kavram ve terimleri neredeyse bir “küfür” gibi kullanacak kadar bu dünya görüşüne uzak olan bir “bilim adamı” (!) Murat Belge…

Murat Belge milliyetçi değil ama, Ermeni ve Kürt milliyetçiliği söz konusu olduğunda bu tür girişimlerde her zaman başı çekiyor, Ermeni ve Kürt milliyetçiliğinin tezlerinin Türk kamuoyuna taşınmasına öncülük eden Konferansların değişmez konuşmacısı oluyor !..


Bütün bu sıfat ve özelliklerine ek olarak Murat Belge’nin bir görevi daha var: Helsinki Yurttaşlar Derneği üyesi… Hem de Yönetim Kurulu’nun “değişmez” bir üyesi !..

Belge’nin adı, Bilgi Üniversitesi’nde 11-12 Mart 2006 tarihinde yapılacak Kürtçüler Konferansı’nın Düzenleme Kurulu’nda da yer alıyor. Belge, Kürt milliyetçiliği konusunda uzman olmamasına rağmen, Kürtçülük Konferansı’nın düzenleyicileri arasında !..

Peki Belge sözde “Kürt sorunu”nun niteliği ve nasıl çözülebileceği konusunda neler düşünüyor? Bu konuyu merak edenler, Murat Belge’nin Radikal gazetesindeki yazılarında bu soruların yanıtını bulacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Radikal gibi herkesin gözü önünde olan yayın organlarında, kamuoyuna daha ılımlı ve hoş görünen bir görüntü sergileniyor. Bir de gerçek düşünceler ve benimsenen tutum var ki, Kürtçülük Konferansı’nın içeriği ve hedefleri ile asıl o uyuşuyor.

Belge’nin Kürt meselesi konusundaki gerçek görüşlerini, Metin Sever’in “Kürt Sorunu - Aydınlarımız Ne Düşünüyor ?” (Cem Yayınları, İstanbul, 1992) adlı kitabında dile getirmiş olduğunu görüyoruz.

Bu düşünceleri bilmek, Murat Belge’yi tanımak için faydalı olacaktır.

İşte Helsinki Yurttaşı, gerçek Murat Belge !...

* * *

Belge, “Kürt sorunu” dendiğinde ne düşünüyor. Okuyoruz :

“… burada bir milli mesele var. Burada bir halk yaşıyor ve herkes tarafından bilindiği halde resmi olarak kabul edilmiyor. Resmi düzeyde kabul edilmemesinden başlayarak bir dizi haksızlık söz konusu… Diplomatik bir haksızlık ve sonra da bu haksızlığa başkaldırma hareketini de zorla bastırma gibi yöntemlere başvurduğu için katlanarak ve büyüyerek bugüne kadar geldi.” (s. 53)

Murat Belge sorunu bir “milli mesele” olarak ele alıp “kendi kaderini tayin hakkı” (self determinasyon) ilkesini ima ediyor, ayrılmaya yeşil ışık yakıyor. Belge’ye göre işin temelinde haksızlık var ve terör örgütü PKK da bu haksızlığa karşı bir başkaldırıyı simgeliyor !.. PKK terörü ve vahşeti, Belge’ye göre “haksızlığa başkaldırma hareketi” !.. Devletin yaptığı ise, bu başkaldırıyı zorla bastırmak !..

Peki bu sorun nasıl çözülebilir ? Bu çerçevede özerklik, federatif yapı ya da bağımsızlık pratikte neyi değiştirir ? Murat Belge bakın neler diyor bu konuda :

“Bunların hepsi benim için tartışılabilir şeyler. Ben Kürtlerin bağımsızlığı dendiği zaman tüyleri diken diken olan insanlardan değilim. Bu da düşünülebilir…. Federatif devlet de olabilir ama federatif devlet dediğimizde bunun Türkiye’de zorlukları da var. Türkiye’de yaşayan Kürt halkının büyük çoğunluğu zaten metropollerde yaşıyor… Belki bu nedenle federatif sistem de yetmeyebilir, belki kantonlar düşünülebilir. Ama, Türkiye üzerinde imparatorluktan gelme bir yapıyız. Kötü bir şey değil bu. Bence artık ilkelleşmiş olan ‘her devlet bir ulusa dayanmalıdır’ düşüncesinden bakmadıkça, bu bir mesele değil, hatta başka türlü bir zenginlik olabilir. Çok daha küçük olan azınlıklar için de aynı şey söz konusudur.” (s.56)

Murat Belge Türkiye’nin bölünmesinin hiç de korkulacak bir şey olmadığını ; bu yolda her türlü alternatifin düşünülmesi gerektiğini açık açık söylüyor !.. Federatif seçenekler, hatta kantonlar… Üstelik Çerkez, Laz Boşnak, Gürcü ve benzerlerini kastederek “çok daha küçük azınlıklar için de aynı şey”in geçerli olabileceğini savunuyor Murat Belge ! Yeter ki, devletin ulusa dayanması gibi bir ilkellik söz konusu olmasın !..

Bütün bunlar yetmezmiş gibi, Belge akıl vermekten de geri kalmıyor. “Ben” diyor “bir Kürt olsam TC’nin bana dayattığı bu kimlik zorunluluğuna karşı ayrılmayı düşünürüm.” (s. 56)

* * *

İşte gerçek Murat Belge bu!.. Kamuoyu önünde “barışçı” ve “demokratik” çözüm olarak sunulan girişimlerde başı çeken bir sözde “aydın” !..

Bilgi Üniversitesi ve Helsinki Yurttaş Derneği üyesi !..

Su katılmamış bir AB’ci !..

Kürt milliyetçiliğinin tezlerini ve siyasal amaçlarını “ver-kurtul” anlayışı ile Türk kamuoyu gözünde meşrulaştırmaya çalışan Belge’nin düşünceleri ibretle okunacak içerikte...

Türkiye, Türk milletine “Medeniyet Projesi” diye yutturulmaya çalışılan AB yolunda, işte böyle “Helsinki yurttaşları” ile yürüyor !..



Azınlık Raporunu hazırlayan Baskın Oran, İstanbul Bilgi Üniversitesinde düzenlenecek "bölücü" konferansta "Azınlık Hakları" aldatmacasını kullanarak, "Kürtçülerin" amacına hizmet edecek.
“Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan yargılaması devam eden “Prof. Dr. Baskın Oran”ı, hazırlanmasında görev aldığı Azınlıklar Raporundan önce, Kürtçü, terör örgütü PKK’nın medya kanadında, yani Rizgarî, Demanû, KöXüz gibi yayımlardaki yazılarıyla tanıyorduk. Ayrıca Oran’ın yazıları, bir yandan terör örgütü PKK’nın medya kanadında yayımlanırken, bir yandan da “mandacı zihniyetin aşılanması için” yayın yapan Birgün, Agos gibi gazetelerde yayımlandığı biliniyor.

Her fırsatta “Türk halkını, Cumhuriyeti ve Kemalizmi” aşağılamak için kaleme sarılan Oran’ın bu çabası tabii ki Türkiye üzerinde geçmişten bu güne emelleri bulunan emperyalistlerin gözünden kaçmadı ve “TESEV aracılığıyla Azınlıklar Raporunu” yazdırarak ödüllendirdiler… Kanla kazanılmış bu toprakları bir kalemde pazarlayarak heybe doldurmak bir iş olmuş! Daha önce 4 kere uzaklaştırıldığı üniversite çatısı altından 5. defa atılsa da aydın (!) Profesörümüzün sırtı, yere gelmez sanırım!…

Emperyalist Batının gözüne girmek için uydurma sayılarla soykırımdan söz eden yazar Pamuk gibi, Baskın Oran da batının gözde “Profesörü” olmak için bakın neler yazmış:

“K., azgelişmiş ülkelerin yaklaşık 1960’larda ortaya koydukları milliyetçilik türünün 30 yıl kadar erken oluşmuş prototipidir (ön-modelidir)…

Daha önemlidir, çünkü AKP, 1920’ler K.’nin üzerinden silindir gibi geçtiği insanların torunları!... ”[1]

Oran’ın “K.” diye sözünü ettiği “Kemalizm”… Belli ki bu hizmetkâr Profesör, Kemalizm kelimesini yazmaktan bile korktuğu için “K.” diye ifade etmekle yetinmiş!… Demek ki tarihin derinlemesine bilinip, kavrandığı, Mülkiye gibi bir okulda hem Profesör olup hem de göz göre göre geçmişine, vatanına ve Milletine ihanet etmenin verdiği rahatsızlıktan kaçış böyle bir şey…

Baskın Oran da sahip çıkılması gereken değer ve kavramların kâğıt üzeride bile kendi başlarına yarattığı sorumluluk duygusundan onları tek harfle ifade etmekle kurtulmayı seçmiş.

Oran, “bugün K. vatanseverlik ile milliyetçiliği birbirine karıştırmaktadır… muasır medeniyete ulaşmak ile bağımsızlığı birbirine zıt şeyler sanmaktadır.” Satırlarında muasır medeniyetten söz ederken, bunun dış güçlerin kuklası olmamak anlamı da taşıyacağını nedense açıklamıyor.

Profesörün(!), Türk vatandaşlarından azınlıklar çıkartabilmek için insanları bilinçli ve bilinçsiz diye ayırması, yazdırılan raporun ne denli bir “zorlama rapor” olduğunun göstergesidir…

Oran, Lozan Antlaşmasında sayılan azınlıkların sadece gayri Müslimlerden oluşmayıp, uluslararası standarda göre Alevi ve Kürtleri


En son Vuslatim tarafından Pts Mar 06, 2006 10:01 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Pts Mar 06, 2006 10:00 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Konunun devami...

Önce Azınlık Raporunu hazırlayan Oran, şimdi de “Truva Atı” pozisyonundaki İstanbul Bilgi Üniversitesinde düzenlenecek “bölücü” konferansta “Azınlık Hakları” aldatmacasını kullanarak, Kürtçülerin amacına hizmet edecektir.

Sözde bilimsellik adı altında ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bilim merkezleri olması gereken üniversitelerimiz kullanılarak, Türkiye Cumhuriyeti işgal edilmektedir. 1918'de tankları, tüfekleri, silahlı askerleri ile gelen emperyalistler, artık bu yöntemi terk etmiş, yerine aydın adını verdikleri fedaileriyle ülke işgal etmekteler. Oysa bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi; “Hakimiyet, hiç kimseye ilim icabıdır diye, akademik tartışmalarla verilmez!”[2]

Peki Baskın Oran’a bu Azınlık Hakları raporunu yazdırtan hangi güçlerdir? Bu raporun arkasında kimler ve ne için vardır?

Azınlık Raporu, artık herkesin adını ezbere bildiği, “George Soros” gibi ve daha birçok yabancı kuruluş tarafından finanse edilen, TESEV –Türk Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı- adındaki sivil toplum örgütünün “Demokratikleşme Programı” altında yer almış, doğal olarak da dış güçlerin işine gelecek şekilde kaleme alınmıştır.

TESEV konusunda daha ayrıntıya girecek olursak, Dr. Necip Hablemitoğlu’nun, Alman Vakıfları ile ilgili araştırması bizlere ışık tutacaktır. Bu araştırmaya göre, CIA bağlantılı merkezlerden “proje bedeli” karşılığı para alan STK’ları arasında TESEV’de bulunmaktadır.

Belgelendirilemese de CIA bağlantılı bu kuruluşlarda el altından verilen yardımların dışında, açıkça ödenen bedeller de ortadadır. Örneğin, yine A.Ü. SBF öğretim üyelerinden Doğu Ergil’in TOSAV’ına Türk-Kürt sorun çalışmaları için 92.000 ABD doları ve 6250 pound verilmiştir. Hablemitoğlu’nun araştırmalarını yaptığı dönemde TESEV’e ödenen para 1.111.000 dolardır… Peki, şimdi TESEV ve Baskın Oran hazırlanan bu Azınlık Raporu karşılığında ne kadar para almıştır?

Necip Hablemitoğlu’nun Alman vakıflarına ilişkin araştırmasında işaret ettiği gibi, TESEV ve Baskın Oran tarafından hazırlanan Azınlıklar Raporunun amacının daha iyi anlaşılabilmesi için, Tamer Bacınoğlu’nun 06 Temmuz 1999’da Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan “Türkiye’de Alman Vakıflarının Marifetleri” başlıklı yazısına bakmak gerekiyor.

“Ülkemizdeki Alman vakıflarının programını en özlü ifade eden kişi sanırım Steinbach’dır.

Steinbach, 15 Eylül 1998 günü Katolik Kilisesi’ne bağlı Lingen Akademisi’nin çağrısı üzerine verdiği ‘İslâm’ın Avrupa İçin Önemi’ konferansında şöyle demiştir:

«Sorun, Atatürk’ün bir Paşa fermanıyla yarattığı yapay bir ürün Türk devleti ve Türk ulusudur.

Sorun, Kemalizm ve Kemalizmin ulusçuluk ve laiklik ilkeleridir.

Sorun, uyduruk, zorlama ve yapay Türk ulusudur.

Böyle bir ulus yoktur.

Olmadığını, Türkiye’de yaşayan Kürt/Türk, Müslüman/Laik, Alevi/Devlet çatışmalarında görmekteyiz.

Bu uyduruk ulusu Atatürk nasıl kurdu? Önce Ermenileri yok ettiler, sonra da Rumları.

Kürtleri şu güne kadar neden yok etmediler, bilinemez…»

Alman devletinin finanse ettiği Steinbach’ın enstitüsünün Türkiye’de bağlantısı olmadığı Alman vakfı ya da ‘araştırma kurumu’ yoktur. Örneğin, Steinbach’ın elemanlarından ‘Alevilik ve Kürtlük uzmanı’ Heidi Wedel, hem SPD’nin Friedrich Ebert Vakfı ile yakın ilişkidedir, hem de Amnesty International adına Türkiye raporları hazırlar.

Alman Doğu Enstitüsü’nün İstanbul şubesi bünyesinde ‘Gazi Mahallesi Araştırması’nı da yapmıştır.

Bu enstitü, Türkiye’de çalışan tüm Alman vakıflarına ‘bilimsel’ yol göstericilik görevini üstlenmiştir”.[3]

Görüldüğü gibi; TESEV, asli hizmetlilerinden biri Baskın Oran, ürünleri Azınlık Raporu ve Türk Ulusunu “ayrıştırmaya yönelik tüm faaliyetleri” bu kadar berrak bir şekilde ortada!

Bugün de, bu “ayrıştırma amacını” güdenler, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde “TÜRKİYE’NİN KÜRT MESELESİ SİVİL VE DEMOKRATİK ÇÖZÜM ARAYIŞLARI” adı altında yeni bir faaliyet planlamışlardır. Bu toplantıyı bir üniversite çatısı altına alma amaçları, hem süreklilik kazandırmak hem de “Türk Milletini ayrıştırma çabalarına” –sözde- bilimsel bir görüntü vermektir.

Baskın Oran ve onun gibiler, “Azınlıklar” hakkında -hiçbir zaman gerçekliği ve dayanağı olmamış- “bölücü fikirlerini” bu toplantıda daha cesaretle dile getirecek bir imkân daha bulacak, Türk Milletini ayrıştırma planları bir adım daha ilerleyecektir!

Baskın Oran diyeceğini Azınlıklar raporunda ve Kürtçü tüm zeminlerde zaten sürekli dile getirmektedir. Yani diğerleri gibi!

Açıkça görmek lazım!

Kendilerini “tüm kesimler” olarak adlandıran, “Helsinki Yurttaşları”ndan da oluşan bu güruh, söz konusu “PKK yanlısı, Kürtçü, bölücü konferansı” Bilgi Üniversitesinde yapmaya çalışarak, Türk Milletinin sabrını daha da zorlayacaktır!

(Melike F.Kaynak-Heddam)

--------------------------------------------------------------------------------

[1] B.Oran, “Kemalizmin neresindeyiz?” 21.05.2004

[2] Hanefi Altaş/Yeni Hayat dergisinin 2004/Kasım-Aralık-DEVLETİN TAPUSUNU ELİNDEN ALMAK

[3] Aydınlanma 1923. Geniş bilgi için bkz. Tamer Bacınoğlu, “Türkiye’de Alman Vakıflarının Marifetleri”, Cumhuriyet, 6 Temmuz 1999

Kaynak; Etikhaber.com
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Pts Mar 06, 2006 11:28 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bir yandan terörist olacaksın, diğer yandan demokrasi kılıfında, atıp tutacaksın...

Bu iş nasıl olacak ?

Bu Ülke'nin Anayasası var. Kanunları var. Bu yasaları yapan TBMM. Mecliste Türkiye'nin dört bir yanından gelen milletvekilleri.

Başbakan hatta Cumhurbaşkanı etnik kökenine bakılarak seçilmedi hiçbir zaman...

Bir o tarafa bir bu tarafa kıvrmayın artık...

Gerçekten ne istediğinizi söyleyin açıkça...

Mazlum rolünü oynayan şeytanlarsınız...

Hainsiniz...

Konferanslarla falan olmaz. Açıkça savaş ilan edin de görelim. Öyle ya, haklıysanız bunu ispatlayın...

Biz bu Vatanı kan ve gözyaşıyla kurduk...

Kan ve gözyaşıyla koruruz ve bir karışına dahi zarar verdirmeyiz...

Siz bilmiyor musunuz bunu ? Bal gibi biliyorsunuz da...
Namertsiniz !!!




Bunların ki "köpeksiz köyde değneksiz gezmek"

Az kaldı...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Bozkurt-68
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 27, 2006
İletiler: 348

İletiTarih: Pts Mar 06, 2006 2:18 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bunlar sanirim...Bizim o Üniversiteyi yakmamizi istiyorlar,Onlar iceride Toplanti yaparken!!! Ülküdasiminda dedigi gibi SAVAS ilan etsinlerde görelim!!! Böyle yapmayi aliskanlik haline getirmisler,Adamlar! YETER
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
hasan1299
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Oct 25, 2005
İletiler: 806

İletiTarih: Pts Mar 06, 2006 5:34 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

türkiyede bu konferansa destek veren kürtlerin hepsi yok olmak istiyorlar.yüzyıllardır türk milletini sömürdüler.türk milletinin üzerinden yaşamlarını sürdürdüler.bu millet bu devlet onlara her türlü eşitliği sağlamıştır.cumhurbaşkanı,başbakan,millieğitim bakanı,içişleri bakanı,meclisbaşkanı olmuşlardır.seçme seçilme hakkına sahipler.yinede bu millete ihanet etmeyi sürdürüyorlar.bu konferansta alınacak kararları hepimiz biliyoruz türk devletinin aleyhine gelişecek her maddeye imzalarını atacaklar,ve yine bu toplantı sonrasında türk milletini sömürmeye devam edecekler.aralarındaki iyi kürt vatandaşlarımız alınmasın .artık bendeki kardeşlik bitmiştir yüzyıllardır kerdeşiz dedik etle tırnak gibiyiz dedik hep sırtımızdan vurulduk kardeş olduğumuzu bir türlü kabul etmediler.şimdi ne istiyorlarsayapsınlar bu millet artık daha affetmeyecek onları.bundan sonra kıssasa kıssas.unutmasınlar bu ülkenin yalnız bir dili vardır oda türkçedir herkes bu dili öğrenmek zorundadır bu dikli öğrendikten sonra neistiyorlarsa öğrensinler kürtçe hiç birzaman bu topraklarda resmi dil olmayacaktır bu kafalarına kazısınlar.ikincisi bu ülkenin bir tane bayrağı vardır.bu topraklarda hiç birzaman 2.bir bayrak dalgalanmayacaktır.sarı kırmızı yeşil rengteki paçavrayı ayaklarımızın altına alır ezeriz.,bu konferansa destek verenleride bu toplantıda konuşma yapacak olan satılmışlarıda ayaklarımızın altında ezeceğiz.hainlerin bu topraklarda yaşamaya hakkı yok.ALLAH TÜRK ü korusun ve yüceltsin
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
erol74
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jan 24, 2006
İletiler: 18
Şehir: TÜRKiYE-BARTIN

İletiTarih: Pts Mar 06, 2006 6:21 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

oynanan oyun oyuncular ve senaryonun devamı o kadar açıkki insan bunları görüpte susturamamanın ızdırabından kahroluyor.bu vatan için kan döken atalarımızın kemikleri sızlıyordur.bu oyuna müsade eden yöneten sınıfın gaflet sınırını aştığı ortada artık şanlı ordumuz dahi bu itlerin elinde oyuncak edilmeye çalışılıyor genelkurmay başkanlığı başbakanlık cumhurbaşkanlığı makamları kimlerin elinde kalmış...Rabbim bizi bu hainlerin elinden kurtarır inşallah.milletim uyansın artık bu gaflet uykusunun sonu gelsin.anadoludaki gariban vatandaşı enflasyon rakamlarıyla uyutuyorlar da vatanın satıldığının farkına varmıyor öylesine alışmışki uyutulmaya ve aldatılmaya.her fırsatta bildiklerimi çevremdekilere anlatmaya çalışıyorum bilinçlenen her bir fert bizim için çok önemli.herkes bildiği dilinin döndüğü kadarıyla kimseyi küstürmeden çevresindekileri aydınlatsın.makus talihini yensin bu millet her defasında üç-beş it yüzünden evlatlarını kaybetmesin.olaki bu meseleler kan dökülmeden halledilmiyor kanımız son damlasına kadar vatana feda.DEĞERLİ GÖNÜLDAŞLARIM ZAMAN ÇALIŞMAK ZAMANIDIR SATILMIŞ KADROLARI TEMİZLEYELİM ORDUMUZ DEVLETİMİZ HAKEDENLER VE BİZDEN OLANALAR TARAFINDAN YÖNETİLSİN
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
sinan37
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jan 17, 2006
İletiler: 558
Şehir: Kastamonu

İletiTarih: Pts Mar 06, 2006 7:55 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

.......TÜRKİYEDE KÜRTLER NE İSTİYOR....
ÜLKÜDAŞLARIM her tarafta hainler salyasını akıtarak konuşuyor.kim bunlar; 12 eylül öncesinde ÜLKÜDAŞLARIMIZA kurşun sıkan komünistler ,bomba atanlar ve kendilerine İslamcı adını takan ve akpyi savunan hainler bir araya gelmişler TÜRK milliyetçileri ile uğraşıyorlar.
Bunların ortalıkta olması normaldir çünkü meclisimizde BOZKURTLAR yok rahmetli Başbuğ 3 kişi ile titretiyordu meclisi.Ne demiş ATALARIMIZ BOZKURTLARIN olmadığı yerde çakallar ,hainler olur.
TÜRKİYEDE TÜRKÜN VATANINDA kürtlere istediklerini verelim
ÇÜNKÜ BİLİNMELİDİRKİ, BİZDE ;
"İSTEYENE İSTEDİĞİ KADAR SEVGİ, İSTEYENE İSTEDİĞİ KADAR MERMİ
GİDER"
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Ogul50
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Feb 11, 2006
İletiler: 211
Şehir: Almanya

İletiTarih: Pts Mar 06, 2006 8:16 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Allahin selami ile sizleri ülküdaslarim selamliyorum. alperen3775 cani gönülden katiliyorum. Dogrudur bize ve türk milletine karsi cok hainlikler ve oyunlar oynanmakta. Bunu biz ülkücüler daha acik görmekteyiz. Malesef bizim kadar milletimizin büyük bir kismi bu olaylari ve oyunlari görmemekte ve bununla yetinmezmis gibi pembe hayal dünyada yasamaktadirlar. Gercekleri yakinda onlarda görecek, ama benim korkum bunun cok gec olacagidir. Insallah bu korkularim gerceklesmez ve türk milleti bu serefsizlerin oyununu görür ve yeniden yüce ve adil milli suuruna sahib olur.
<EY TÜRK TITRE VE KENDINE DÖN>
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
erzurumlu1987
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Feb 18, 2006
İletiler: 11
Şehir: ERZURUM-TÜRKİYE

İletiTarih: Pts Mar 06, 2006 8:35 pm    ileti konusu: BÖLÜCÜLERDEN kürtcülük KONFERANSI Alıntıyla Cevap Gönder

BU KÜRTÇÜLER İYİCE AZITTI. MEYDANI BOŞ SANIYORLAR HERHALDE. BİLGİ ÜNİVERSİTESİ'NE GELİNCE TÜRK DÜŞMANLIĞI YAPAN BÜTÜN KONFERANSLAR BURADA DÜZENLENİYOR NEDENSE. AMA MERAK ETMEYİN BİLGİ ÜNİVERSİTESİ YÖNETİMİ DE KÜRTÇÜLER DE PAYLARINA DÜŞENİ ALACAKLAR.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
hlly
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Feb 20, 2006
İletiler: 45

İletiTarih: Pts Mar 06, 2006 10:26 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

kardeşler çevremizdeki kişilerin bilgi üniversitesine gitmesini engelleyelim.bu resmen paramızla rezil olmak olacaktır.madem sırtlarını açıkça belli yerlere dayıyorlar, onların destekleriyle ayakta dursunlar.sadece parayla gidecek kardeşlerimiz değil burslu kardeşlerimiz de lütfen burayı tercih etmesinler ki ne maddi yönden bunlar rahatlasın, ne iyi öğrencilerle övünebilsinler.bu yaptıkları ne bilimselliğe uyar, ne demokrasiye uyar.demokrat olacaklarsa hodri meydan.herşeyi tartışırız. ama hainlerle konuşacak tek kelimemiz yok.

nush ile uslanmayanı etmeli tekdir
tekdirden anlamayanın hakkı kötektir
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Sal Mar 07, 2006 7:57 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Konuyla ilgili haberin devami...


Bilgi Üniversitesindeki Bölücülük Konferansında Konuşmacı olan Radikal Yazarı Araştırmacı(!) Ayşe HÜR "ne söylemesi için” davet edilmiş olabilir?

Bilindiği gibi, terör örgütü PKK’nın haber ajansı Fırat bildirdiği ve malum Fettullah Gülen’in Zaman Gazetesi’nin de hemen destekler yönde haberlerle duyurdukları “Türkiye’nin Kürt Meselesi, Sivil ve Demokratik Çözüm Arayışları” başlıklı konferans, 11–12 Mart İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde yapılmaya çalışılacak!

İstanbul Bilgi Üniversitesi, Ermeni Konferansıyla gündeme oturduğunda, toplumları dönüştürmekle ünlü, Alman, Amerikan ve İngiliz kaynaklı “Sivil Toplum Örgütleri”yle de yakından temasta olduğunu hiçbir zaman saklamamış ve faaliyetlerinin bilimsel olduğunu iddia etmişti. Üniversite, söz konusu vakıflardan aldığı desteklerle yürüttüğü bilimsel(!) faaliyetlere, “bölücülere moral ve destek olacak bu –sözde- konferansı” da ekleyebilirse, aldığı cesaretle, yakın zamanda, yeni "dönüştürme projeleri" uygulamaya koyacak gibi görünüyor! Hatırlanırsa aynı üniversitede yapılan “Ermeni Konferansında” zayıf birkaç tepki dışında toplumun büyük kesiminden “çıt” çıkmamıştı.

Israrla, “tüm kesimlerin temsil edildiği” gibi bir tümceyle birlikte kullanılan bu bölücü konferansın katılımcıları, başta “Helsinki Yurttaşlarından” olan Murat Belge, Oral Çalışlar, Mete Tunçay, Sertaç Bucak ve Arif Sevinç, İsmail Beşikçi gibi birçok isimden oluşuyor. (Tüm liste için bakınız) Bahsedilen “Tüm kesimlerin, hangi kesimler” olduğunu anlamak için dikkatle incelediğimizde; federasyon, özerklik gibi talep sahipleriyle, terör örgütü PKK’ya şiddet yapıyor diyebilecek kadar haysiyetsizleşmiş yazar ve sözde aydınları… 2. Cumhuriyetçi ve AB-D mandacılarıyla, din simsarı bir tarikat şeyhinin gazetecilerini, bölücülükten yıllarca hapiste yatmış kişilerle birlikte görmekte hiç mi hiç zorluk çekmeyiz!

İşte birazdan, aşağıdaki yazılarıyla, daha da yakından tanıma fırsatı bulabileceğiniz kişi de, Kürtçülük üzeriden beslenen PKK tezlerinin dile getirileceğinden şüphe duyulmayan Konferansının konuşmacıları arasında.

Okuduktan sonra, “tüm kesimlerden hangisine mensup olduğuna” siz de rahatlıkla karar verebilir, bu konferansın “düşük IQ içeren kurgusunu” kolayca keşfedebilirsiniz!


KİM BU “TÜM KESİMLER” ?

Ayşe HÜR, Araştırmacı-Yazar, Radikal Gazetesi

O, bir “VATANSIZ” olabilecek kadar bu Cumhuriyete aidiyet hissettiğini, yazdığı yazıların tümünde gösteren, Türkiye, Cumhuriyet, Atatürk, Milli Mücadele kahramanları ve özellikle Cumhuriyet tarihimiz konusunda söylenmedik söz bırakmayan bir “kişilik”…

Araştırmacı(!)-Yazar, “Ayşe HÜR”.

Günümüzde, Türklük ve Cumhuriyet düşmanlarının en kolay kullandığı silahlardan biri olan “Medya” silahının arkasına, “RADİKAL Gazetesi’nde otur-tul-muş”, dehşetengiz araştırmalarıyla bir yandan verip veriştiriyor, bir yandan “dünya vatandaşlığının erdemlerinden bahsediyor”, bir yandan da sözüm ona tarihin gün yüzü görmemiş “gerçeklerini” belgeliyor!

Sözde “belge ve tanık kitaplarını” referans göstererek “düzdüğü yazılar” kesinlikle yenir yutulur cinsten değil! Araştırmacı(!) yazar “Ayşe Hür” ün, ara vermeksizin “yaratmak istediği kafa karışıklığı ve karalamaların”, hangi çevreler tarafından sahiplenildiğini, alkışlandığını, yer verildiğini ve desteklendiğini söylemek ise manasız olacaktır!

Helsinki Yurttaşlarından Prof. Dr. Mete TUNÇAY (Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi) tarafından yönetilecek olan “KÜRT MESELESİNİN EVRİMİ ve TARİHİ ARKA PLANI” adlı oturumda konuşmacı olan “Ayşe Hür”, yine aynı paneldeki Ruşen Arslan, İsmail Beşikçi, Sertaç Bucak ve yönetici olan “Mete Tunçay” kadar tarihle ilgili. Hiç birinin akademik tarih eğitimi yok!

Düşünmek lazım! Peki, “nasıl tarihsel(!) gelişimini” konuşacaklar? Konuşacakları; tarih mi olacak yoksa yeni bir ideoloji yaratmak üzerine mi?

Bakalım “Ayşe Hür”, ne konuşacağının ipuçlarını, oturtulduğu Gazetedeki yazılarından veriyor mu? Neden konuşmacı olarak seçildiğini anlayabilecek miyiz?

“Ayşe Hür”ün Radikal Gazetesi’ndeki 32 yazısı da değerlendirilerek yapılacak bir tespitle, “bu kişiliğin ne olduğunu” görmek mümkün. Satır aralarında eğip bükerek, ima ettiklerini ortaya koymak, onun bütünde de ne olduğunun göstermek adına doğru olacaktır. Bu tespitler, diğer “aktör”lerle olan ortak yönlerinin anlaşılmasını kolaylaştıracak, “Kurgu Konferansın” içyüzünü ve neden düzenlendiğini gözler önüne serecektir.

Şeyh Said'den Dersim'e,(12.02.2006) adlı yazısında Ayşe Hür; Şeyh Sait’in Türkiye Cumhuriyetine karşı ayaklanmasında-ayaklandırılmasında, İngilizlerin hiçbir rolü olmadığını, aslında bunun “resmi tarihçilerin işi” olduğunu iddia eder. “Her şeyi dış güçlere bağlamayı seven resmi tarihçiler ise, Şeyh Said'in bir adamının isyan öncesinde İstanbul'da kendisine İngiliz ajanı Mr. Templeton süsü veren Nizamettin Bey adlı bir istihbaratçı ile temasa geçmesini olaylardaki İngiliz parmağına kanıt olarak gösterir” der. Gerçek[1] ise, hiç de onun dediği gibi değildir.

O, “Şeyh Sait” gibi bir hain için ağıt yakacak kadar da romantik bir tablo ortaya koyar ve “astınız da ne oldu” mealinde: “Peki ülkeye huzur ve güven gelmiş midir?” diye okuyucusuna sorar! Cımbızla seçerek, sadece söyleyenin kendisini bağlamaktan öte gidemeyecek “kişisel görüşleri ve hiçbir hükmü olmayan sözleri”, Cumhuriyete mal ederek sürekli suçlamaktan asla geri kalmaz. İşin ilginç yönü bu özellik hemen hemen tüm yazılarında bir "standart" olarak yer almaktadır.

“Cımbızla seç, Türkiye Cumhuriyeti’ne yapıştır… Ve suçlayıcı imalarda bulun!”

O, dilinin altındaki baklayı, şöyle özetler: “Başımızdaki dert 20 yıllık terör meselesi mi, yoksa 80 yıllık Kürt meselesi midir? Yoksa ortada aynı zamanda bir de Türk meselesi mi vardır?”

“Ayşe Hür”ün bu yazısında olduğu gibi, tüm “araştırmalarının(!)” işlediği bir diğer ortak yan da; “Türkiye Cumhuriyeti; -kurucularıyla birlikte- faşist, çeteci, eli kanlı bir katilden başka bir şey değildir!” temasıdır.

Bilinçaltlarına işlemeye çalıştığı “tema” sürekli budur!

Trabzon Milletvekili Ali Şükrü’nün Topal Osman tarafından öldürülmesi olayını yazarken, “bu cinayeti, Mustafa Kemal Atatürk düzenletmiş” gibi bir ima eklemeyi asla ihmal etmeyecek kadar da ileri gider.

Değerli araştırmacımız(!) “Mustafa Kemal ve Kürt sorunu”, “Tarih her derde deva mıdır?” yazılarında Nutuk ve Atatürk’ü masaya yatırmış. NUTUK hakkında köşesine taşıdığı dedikodu, kulaktan dolma iddiaları, sanki bir değer taşıyormuş gibi göstermeye çabalayan “Ayşe HÜR”ün araştırmacılığı anlaşılan sadece dedikodu temeline dayanıyor. Bu temele dayanarak yaptığı çıkarımlar ise tam bir hezeyan! NUTUK metninin “Tevfik Bıyıklıoğlu ve İsmet İnönü tarafından yazılıp, Mustafa Kemal tarafından tashih edildiği, Nutkun en meşhur bölümü olan 'Gençliğe Hitabe'nin İnönü tarafından yazıldığı yönünde dedikodular da vardır” demesi bunun en açık örneğidir. Araştırmacı mı dedikoducu mu? Ama görevi tamamlanıyor. Çamur atılmıştır! İşlem tamam!

“Yanlış anlaşılmasın” diye başladığı bir sözünü, “çare seçeneklerini sıralamasıyla” devam ettirir.
“… çare özerklikte de olabilir, federasyonda da, hatta daha radikal uygulamalarda da. Belki de çağdaş insan hakları anlayışına uygun biçimde yeniden tanımlanmış Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığındadır veya ulusal sınırların anlamsız hale geldiği AB projesinde. Belki Türk kimliğinin beton gibi hepimizin üzerine dökülmesindedir. Tek bildiğimiz mevcut durumun pek çok kesimi mutlu etmediği.” diye de bitirir!

Bu saydığı seçenekler, Ayşe Hür’ün, günümüzde terör örgütü PKK ile devam eden, ancak yüzyıl başından beri onlarca defa kanlı isyanlar yapan İngiliz (ve hatta Rus) çıkarlarına hizmet eden ayrılıkçı terör için önerdiği, ama “yanlış anlaşılmaması” konusunda peşinen bir tembihte(!) de bulunduğu “çözüm(!) seçenekleridir”.

Vatana ihanetten ve binlerce cinayette maşa olmaktan hükümlü, PKK terör örgütü elebaşı Öcalan’ın mahkeme savunmasındaki gibi, “Ayşe Hür” de aynı dayanakları gündeme taşımaya kalkar...
Atatürk’ün, 1919 yıllarında, Kürtlerin Özerkliğiyle ilgili birtakım sözler ettiğini –hatta sözler verdiğini- savunur. Bu ifade ve görüşlerin Nutuk ve diğer belgelerde “sansürlendiğini”, hatta bunun Mustafa Kemal’in bilgisi dâhilinde yapıldığını iddia ediyor! Ve propagandayla karışık araştırmalarını(!) bu şekilde sürdürür.

“Kürtler Self Determinasyon hakkını kullandılar mı?” diye “Kongreleri sorguladığı” yazısında ise; Erzurum ve Sivas Kongrelerinde aradığı şeyin aslında bir “mutabakat” olduğunu söylerken “Lozan’da Kürt mutabakatı oldukça tartışmalı” demeden edemiyor. “Kürtlerin ezici bir kesimi Cumhuriyet'in kuruluş felsefesini başından beri kabul etmiş, bu mutabakatı bugüne kadar sürdürmüş ve sürdürmeye kararlılar. Bir kesimi, muhtemelen Türklerle mutabakata katılmasalar bile seslerini çıkarmadan, sessizce boyun eğmişler, hâlâ da bu suskunluğu koruyorlar. Bir diğer kesim ise, açıktır ki kongrelere ve BMM'ye katılmayarak, dahası isyanlarla ve maalesef terörle itirazlarını bugünlere taşıdılar” diyerek propagandaya devam ediyor!

“Şu Çılgın Türkler” için; “688 sayfalık tuğla gibi kitabın, okumaktan hiç hazzetmeyen ülkemizde satış patlaması yapan Kavgam’la tiraj yarışına girmesi hiç de şaşırtıcı değil.” diyerek karşılaştırdığı örnekle, tam bir “karartma” uyguluyor.

Aslında “Ayşe Hür” tam bir derya! Her yazısı ayrı bir inceleme(!) konusu olabilecek kadar dedikodu ve iddiayla dolu. Kendine temel sayarak “delil saydığı söylenti ve iddiaları”, yazıların satır aralarında kısa cümlelerle “zaten olmazdı” gibi ani dönüşlerle kıvırsa da, tüm bunlar amacını gizlemeye yetmiyor!

Araştırmacı(!) “Ayşe Hür”ün; Kıbrıs’ta katliamlar yapan terör örgütü EOKA -B’yi aklamaya çalışarak, “EOKA-B Türklere saldırdı, zaten TMT de boş durmadı” gibi havai ve hiçbir yeri yere basmayan ifadeler kullanarak, zihinlerde bulantı yaratmaya çalışmasını bildirmenin artık bir anlamı kaldı mı bilemiyorum?

Ya da Cemal Kutay'a dayandırarak iddia ettiği Ege’de, Teşkilat-ı Mahsusa’dan Eşref Kuşçubaşı’nın[2] 1 milyon 150 bin Rum’u tehcir ettiği “hezeyanını” açıklamak, “Ayşe Hür”ün hünerlerine yeni bir şey ekler mi? (Ermeni tezlerinin en ünlü savunucularından Vakahn N. Dadriyan’ın Kutay’a anlattığı ileri sürülen iddiası)

Ama, Ermeni Tehcirinden sözde Soykırım üretenler kadar hayalperest olan müthiş araştırmacı Ayşe Hür’ün Cumhuriyete karşı olan bakışı, belki bir şeyler düşündürür!…

"Ayşe Hür" Diyor ki; “İhanet gibi siyasi nedenleri ileri sürerek Osmanlı yönetimini haklı çıkarmaya kalkışmak ise kuruluşunu Osmanlıya başkaldırarak gerçekleştirmiş olan Türkiye Cumhuriyeti açısından kendi özünü inkâr etmek demektir.”

Ancak “Ayşe Hür” gibi bir Cumhuriyet karşıtı, Türkiye Cumhuriyet’ine karşı olan kinini, böylesi bir hezeyanla ifade edilebilirdi!

Anlaşılan o ki; araştırmalarından(!) ettiği bu ve bunun gibi daha nice temelsiz sonuç ve görüşe sahip olan “Ayşe Hür”, meseleleri, “Başımızdaki dert 20 yıllık terör meselesi mi, yoksa 80 yıllık Kürt meselesi midir” diye yorumladığı şekliyle, temelsiz, dedikodu ve söylentilerle değerlendirecek!

11–12 Mart’ta İstanbul Dolapdere’deki İstanbul Bilgi Üniversitesi'ne gidecek bu temelsiz iddiaları -ve kim bilir nicelerini de ekleyerek- gerçeklikmiş gibi anlatacak!

“Ayşe Hür” ve diğer bölücü yandaşları bilmeli ki; bu kurgu konferans, konusu, konuşmacıları, düzenleyenleri ve düzenlenmesinde bir sakınca görmeyenler dâhil tümü, Türkiye Cumhuriyet’inin ve Türk Milletinin tanımına, felsefesine, varlığına ve geleceğine bütünüyle aykırıdır, düşmanlıktır! Kabul edilemez!

Bu, açık bir “İhanettir”.

–Varsa- cezasını çektikten sonra gitmek isteyene sınırlarımız açıktır!

Türk Milleti bu “İhanet Toplantısını” ve bu toplantıya izin verenleri asla unutmayacaktır!



________________________________________
[1] Hâlbuki 20.yy. başından beri İngilizlerin, Ortadoğu’da, –özellikle Musul- petrollerini ele geçirmek için, Ruslarla kıyasıya ve şiddetli bir mücadeleye girişmiş, Rus ve İngiliz istihbaratının, -kimi elçi, kimi misyoner rahip kılığındaki- kışkırtıcı ve ajanlarla, bir yandan Ermeni, diğer yandan Kürtleri birbirlerine ve Osmanlı’ya karşı kışkırttığı, çıkan kanlı olaylardan da, -İngiliz ve Rusların- Petrol Bölgeleri ve civarındaki topluluklar üzerinde nüfuz kazanma amaölarını taşıdıkları “İngiliz gizli belgeleriyle” yıllar önce kanıtlamıştır. Dr. Sâlâhi R. SONYEL, “OSMANLI İMPARATORLUĞU'NUN SON DÖNEMİ VE TÜRKİYE'Yİ BÖLME ÇABALARI”, Türk Tarih Kurumu, BELLETEN, Sayı.231, Ağustos 1997
[2] Dadriyan, önde gelen bir Teşkilat-ı Mahsusa yetkilisi olan Eşref Kuşçubaşı ile ilgili bir kaynakla ilgili olarak da benzer küstahlıklarda bulunmuştur. Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi sırasında Eşref Kuşçubaşı, Arabistan, Sina yarımadası ve Kuzey Afrika'daki Teşkilat-ı Mahsusa operasyonlarını yönetiyordu. 1917 yılının başında Yemen'deki görevi sırasında ele geçirilen Kuşçubaşı, İngiliz ordusu tarafından 1920'ye kadar kaldığı Malta adasına gönderildi. İngiliz yetkililer Kuşçubaşı'nı sorguladılar ancak o, Ermeni olaylarında herhangi bir katkısı olduğunu reddetti. 1964'te 91 yaşında öldü. Dadriyan, Kuşçubaşı'nın, Türk yazar Cemal Kutay ile bir mülakatında, katliamlarda yer aldığını doğruladığını iddia ediyor. Ancak daha derin bir araştırma, Kuşçubaşı'nın bu tür bir itirafta bulunmadığını ortaya çıkarmıştır.




Kaynak; Etikhaber.com
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Cagan
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Apr 15, 2005
İletiler: 30
Şehir: Türkiye

İletiTarih: Çar Mar 08, 2006 11:28 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Biz YUmuşak Davrandıkça Çatlak ve Ürkek Sesler Bİr GÜn Gelecek Yükselecektir.O yüzden Tek çare var Çatlak ve Ürkek sesler Yukselmeden sesin çıktıgı yeri kesmek
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
BasbugAtilla
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 02, 2006
İletiler: 447
Şehir: İstanbul

İletiTarih: Çar Mar 08, 2006 2:47 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Kürtçü!!!!!!!!!
Kürt bir millet mi ki onun 'çü'sü olsun
İnsanlarda ırk,hayvanlarda cins vardır.Kürt ırkı veya milleti diye bir şey yoktur.Olsa olsa kürt cinsi olur...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Çar Mar 08, 2006 5:28 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bir KURT ulamak ıcın pesınde en az on tane cakal olması gerekır kı ulusun
sız on olursunuz kürtler biz bir yeteriz sana bunu untma ey bre kürt
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 2 sayfa)

Sayfa: 1, 2  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1