Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.!
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Pzr May 28, 2006 5:51 pm    ileti konusu: Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.! Alıntıyla Cevap Gönder



Fetih Marşı
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?
Fatih’in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden...
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.!

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini ?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatih’in İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır.
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır.
Haydi artık uyuyan destanını uyandır.!

Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın.!

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan !
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan ....

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasin;
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.!

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın ?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.!

Gazi Murad Han sabah namazını kılmış, seccadesi üzerinde Kur’an-ı kerim okuyordu. Fetih sûre-i şerif’ini bitirmiş, Muhammed sûre-i şerif’ine başlayacaktı. İç hizmetkârlarından biri aceleyle içeri girdi. “Hünkârım! Gözünüz aydın olsun, bir oğlunuz oldu.” dedi. Bu habere çok sevinen yirmisekiz yaşındaki genç padişah ellerini semâya kaldırarak:

“Elhamdülillâh... Ravza-i Murad’da bir gül-i Muhammed açtı.” diyerek Yaradan’a şükretti, adını Mehmed koydu.



Devrinin en değerli âlimlerinin elinde yetişen Şehzâde Mehmed, yalnız İslâm Türk tarihinin değil, dünya tarihinin en seçkin simâlarından biridir. Osmanlı hükümdarları içinde hem en dâhi asker, hem en güzide devlet adamı, hem de en büyük âlim olanıdır. Akşemseddin ve Molla Güranî gibi zatların dizinde yetişmiştir. Zâhirî ve bâtınî ilimlerde mütehasis olan Akşemseddin -kuddise sırruh- Hazretleri şehzâdenin herşeyi ile bizzat ilgilenmişti.

Yaratılıştan sahip olduğu kabiliyet bir yana, babasının yanında büyük meydan muhaberelerine katılmış, tam bir askerlik tecrübesi elde etmişti, ondokuz yaşında hükümdar oldu.

Bir devlet adamında bulunması gereken bütün hasletlere sahipti. Sabırlı, tedbirli, keskin zekâlı, uyanık, asil tavırlı, nefsine hâkim, zevk ve sefâdan uzak, cömert, kızgınlığını gerektiğinde saklamasını bilen, nâdiren gülen bir kişi idi.

Osmanlı tarihinde, Yükselme devri diyebileceğimiz haşmetli bir devrin açılmasına sebep olurken; dünya tarihinde de Ortaçağ’ın bitip Yeniçağ’ın başlamasını sağlamıştır.

Onu şehzâdeliğinden beri kasıp kavuran, bütün hücrelerine kadar sinen bir ateş vardı, gece gündüz uykusuz ve huzursuz bırakıyordu: İstanbul’u fethetmek...

Osmanlı topraklarına saldıran Karaman beyini cezalandırdıktan sonra, ilk iş olarak İstanbul’un fethi hazırlıklarına başladı. Bizansı ortadan kaldırmayı kafasına koymuştu. Herşeyi en ince noktalarına kadar hesaplayarak çalışmalara ve hazırlıklara başladı. Çalışmalarını düşmanları çıldırtacak, dostlarını hayranlık içinde bırakacak kadar gizlilik ve mükemmellik içinde yaptı. Projesini bizzat kendisinin yaptığı Rumelihisarı denilen azametli kale dört ayda bitirildi ve gayet iyi tahkim edildi. Asya kıyısında Yıldırım Beyazıt’ın inşâ ettirdiği Anadolu hisarı vardı, böylece boğaz kesilmiş oldu.

Kışı Edirne’de geçirerek savaş hazırlıkları yaptı. Ortaçağ insanının hafsalasının alamayacağı azamette, iki tonluk gülle savurabilen, ikibin asker tarafından çekilen muazzam toplar döktürdü. Dökülen toplar o zamana kadar dünyada görülmemiş büyüklükte idi.

6 Nisan 1453’de muhasara başladı. Türk toplarının gök gürültüsünü andıran patlamaları, dünyaya fethin başladığını ilân etti.

22 Nisan gecesi yetmiş parçalık donanma Kasımpaşa sırtlarından kaydırılarak Haliç’e indirildi. Böylece Haliç’teki Bizans ve Lâtin gemileri iki ateş arasında kalmış oldu. Sultan Mehmed’in karadan gemi yürütmesi akıllara durgunluk vermişti. Böyle bir durumun tarihte bir eşine rastlanmamış, o zamana kadar bir benzerine teşebbüs dahi edilmemişti.

Onun:

“Ey Kostantiniyye! Ya sen beni alacaksın, ya ben seni!” sözü gönüllere ürperti vermektedir.

Son taarruzdan önce İstanbul önünde askerlerine:

“Bu büyük zaferi muhakkak kazanacağımız, hadislerle tebşir edilmiştir.” demişti.

29 Mayıs günü sabah namazını müteakip yapılan duâdan ve hükümdarın hitabesinden sonra henüz şafak sökmeden Türk topları gümbürdemeye başladı. Top ve tekbir sesleri ile, davul, kös ve boru sesleri birleşerek İstanbul semâlarına dalga dalga yayıldı. Hendekleri bir anda aşan mücahitler, ölümü hiçe sayarak dayadıkları merdivenlerle surlara tırmanmaya başladılar. Diğer taraftan Topkapı ve Edinrekapı mıntıkasından coşkun bir ırmak gibi İstanbul’a aktılar.

Bu büyük akın esnasında Akşemseddin -kuddise sırruh- Hazretleri çadırında secdeye kapanmış, gözyaşları ile, aşk ve vecd içinde fetih için duâ ediyordu.

Sonunda surlara tırmanan yiğit Ulubatlı Hasan, Türk sancağını surlara dikti. Fecirle birlikte surlarda Türk bayrakları dalgalanmaya başladı. Elliüç günlük muhasaradan sonra yapılan nihai taarruzla “Şehirler incisi” adı verilen İstanbul fethedildi.

Osmanlı bayrağını Topkapı üzerinde gören ve o andan itibaren Fatih ünvanını alan Sultan Mehmed, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin müjdesine mazhar olmanın verdiği sevinçle atından inip yere kapandı ve Allah-u Teâlâ’ya hamd ve senâda bulundu.



Resulullah Aleyhisselâm Fetih’ten sekizyüz sene kadar evvel bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuştu:

“Kostantiniyye muhakkak fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır, onu fetheden askerler ne güzel askerlerdir!” (Ahmed bin Hanbel)

Bu Hadis-i şerif’ten başka, ilk Osmanlı hükümdarı Osman Gazi’nin evlât ve ahfâdına bir buçuk asır öncesinden bir de vasiyeti vardır:

“İslâmbol’u aç gülzar yap!” buyurmuştur.

Sebe sûre-i şerif’inin 15. Âyet-i kerime’sinde geçen: “Beldetün Tayyibetün” sözü ebced hesabı ile Hicrî 857 olan İstanbul’un fethine tarih düşürülmüştür.

İstanbul’u fethettiğinde Sultan Mehmed yirmibir yaşında idi. Kendisine bu tarihten itibaren “Fâtih” ve “Ebül-Feth” ünvanları verildi.

Fethin üçüncü günü Ayasofya cami hâline getirildi.



İstanbul uzun asırlar boyunca birçok cengâver kumandan ve asker tarafından kuşatılmasına rağmen; Fatih ve onun madde ve mânâ erlerinden, gönül sultanlarından oluşan muazzam ordusuna kadar hiç kimseye nasip olmamıştır.

Gerçek bir mürşid-i kâmil olan Akşemseddin -kuddise sırruh- Hazretlerinin büyük mânevî gücü, bedeni toprak altında bulunmakla birlikte mübarek ruhu müminlerin gönlünde olan Hazret-i Eyyüb el-Ensârî -radiyallahu anh-in varlığı ile birleşince ve bu büyük fetih gerçekleşince Fatih Sultan Hazretleri şöyle söylemiştir:

“Bendeki bu sevinci görürsünüz. Kostantiniye’nin fethine seviniyorum sanmayın. Akşemseddin benim zamanımda yaşamıştır, ona sevinirim.”

Akşemseddin -kuddise sırruh- Hazretlerine “İstanbul’un mânevî Fâtihi” denilmesinin sebebi budur.



İstanbul’un fethine İslâm âlemi büyük bir sevinç duyarken, Avrupa haçlı âlemi de üzüntü içinde kaldı, büyük bir yasa büründüler.

Otuz yıllık hükümdarlığı sırasında Hazret-i Fâtih; yirmiden fazla devleti ve bu arada iki imparatorluğu tarih sahnesinden silmiş, topraklar kendisinden bir asır sonra yirmimilyon kilometre kareye ulaşmıştır.

Her sene en son keşiflere göre ordunun silahlarını yeniletmiş, ikinci derecede bir deniz kuvveti olarak teslim aldığı donanmayı, dünyanın birinci deniz kuvveti haline getirmiştir.

Ortaçağ’ı kapatarak Yeni Çağ’ı açan Fatih Sultan Mehmed Han, güya ihtida edip Yakup Paşa adını alan Venedikli bir yahudi tarafından zehirlenerek şehid edilmiştir.

Vefat ettiğinde kırkdokuz yaşında idi ve nereye yapılacağını kendisinden başka kimsenin bilmediği bir sefere çıkıyordu
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Sebas
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Apr 18, 2003
İletiler: 510
Şehir: Bordeaux / KahramanMaras

İletiTarih: Pzr May 28, 2006 6:05 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

konstantin, justinian, poulos moulos geç bunlari artik

ISTANBUL FATIH diye haykir bugun !!!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder MSNM
-ULKUCU-GARDAS-
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 10, 2004
İletiler: 395
Şehir: İSTANBUL

İletiTarih: Pzr May 28, 2006 6:14 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

akp zihniyeti sizi ilgilendiren bir beddua'dır. Üstünüze alının bence


"Allah’ın gazabına uğrasınlar
İstanbul’un Türkler tarafından alınacağını önceden bilen Bizanslı bilgeye Fatih Sultan Mehmet “İstanbul bizim elimizden çıkacak mı?” diye sorar. Bilge, “Sizin aranızda fesat artar, şahsi menfaat ön plana çıkar, emlakını yabancılara satanlar çoğalır ve yabancılardan medet umanlar artar ise o zaman İstanbul elinizden çıkar” cevabını verdi. •Bu cevap üzerine Fatih Sultan Mehmet ellerini kaldırıp şöyle der: “Dilerim Allah’tan ki, bunları yapanlar Allah’ın gazabına uğrasınlar”
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Pzr May 28, 2006 7:05 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Öncelikle, Bu gözbebeği şehrimizin fetih yıldönümünün Türk ve İslam alemi için hayırlı olmasını,uyuyan devin uyanmasını diler,bu fetihte emeği geçen,başta Fatih Sultan Mehmet Han olmak üzere,onu yetiştirip millete hediye eden zamanın gerçek alimlerini,zaferde en büyük yararlığı gösteren savaşçımızdan,askere su taşıyan saka' ya kadar tüm emeği geçenleri minnet ve rahmetle anar,şehitlerimizi saygı ve tazimle selamlarım.
Alıntı:
“Kostantiniyye muhakkak fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır, onu fetheden askerler ne güzel askerlerdir!” (Ahmed bin Hanbel)

Bu sözü milli görüşçüler,daha erbakan zamanında,İstanbul seçimlerini aldıklarında,rte ye ithaf ettiler.Yalansa çıksınlar ortaya!Başkomutan rte diyorlardı.İstanbul fethedilmişti!Burası gavur ülke ya!Utanmadan Fatih Han'ı devre dışı bıraktılar.İkiyüzlülük içerisinde kutladıkları fetih günü işte aslında o gündür ne yazık ki!
Biz üç gün önce değil,yarın kutlayacağız fethi.Çünkü bizim kutladığımız 1453 dür.Vatanın dağını taşını satanların,fetih kutlaması,olsa olsa kendilerinin milletin haklarına tasallut etmek üzere iktidara geliş yıldönümleridir!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Pzr May 28, 2006 7:36 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder


Fetihten hemen sonra

ulu hakan FATİH SULTANIN ricası üzere Molla Akşemseddin'in
askere hitaben yaptıgı kısa konuşma
fethin amacı acısından edebiyen hatırlanması gereken mesajlar içeriyor:


EY GAZİLER
BİLİN AGAH OLUN Kİ, CÜMLENİZ HAKKINDA AHİR ZAMAN PEYGAMBER'İ
OL SERVER_İKAİNAT EFENDİMİZ HAZRETLERİ,,,
''ONLAR NE GÜZEL ASKERDİR!'' BUYURMUŞTUR .
İNŞALLAH CÜMLEMİZ MAGFURUZ

<iframe>
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Pzr May 28, 2006 7:38 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder



Şanlı talebesinin başında iki çatal abhak sorgucu takip sözlerini
tamamlıyor:
''Bütün Ali Osman'ın ab-i ruyu oldun (şerefi, namusu, haysiyeti oldun)
Heman mücahid-i fi sebil-illak ol!''

Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Pzr May 28, 2006 8:02 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder



Öyle oldu!
Sadece ALLAHrızasını kazanmak için başta kendi negsi emmaresi olmak üzere tüm olumsuzluklarla hayatı boyunca 'CİHAD 'etti.

Roma imparatoru sıfatını kazanan SULTAN MEHMED'İN AYASOFYAYA girmesini hıristiyan tarihçiden dinleyelim:






Sultan, Ayasofya'ya gelince atından indi
Patrike ayaga kalk! BEN SULTAN MEHMED sana ve arkadaslarına ve bütün halka söylüyorum ki, bügunden itibaren artık ne hayatınız ve de ne hürriyetiniz hususunda korkmayın!'' dedi
O magrur Artakserks'i yenmiş olanagalip geldi.
O güne kadar 74 imparator tarafından savunulan muhteşem şehri aldı
Büyük iskenderle bütün dünyayı maglup etmiş olan Roma'ya galip geldi
Sonra Ayasofya'nın galerilerine girdi. kubbelerine çıktı. Her adımda şükrediyor dualar mırıldanarak yürüyordu
Mutluydu Nihayet Peygamber müjdesi tahakkuk etmiş mucize gerçekleşmişti.
..........................................



DAHA NE SÖYLENE BİLİR Kİ
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
asena_20
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jun 02, 2005
İletiler: 7
Şehir: türkiye

İletiTarih: Pts May 29, 2006 10:17 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bahçeli: Yeniden fetih gerek
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Bugün, Fatih Sultan Mehmet'in 553 yıl önce gerçekleştirdiği gibi İstanbul'un, sağduyulu, nitelikli, kültürlü, kararlı ve milli tarihimize saygılı yönetimler tarafından adeta yeniden fethi gerekmektedir'' dedi.


Bahçeli, İstanbul'un fethinin 553. yıldönümü dolayısıyla
yayımladığı mesajda, fethin, Fatih Sultan Mehmet'in başarısının
yalnızca çok önemli bir kenti ele geçirmekten ibaret olmadığını,
1453'ten sonra küresel çapta değişime yol açacak ve yankıları günümüzü
de şekillendirecek stratejik bir dönüm noktası olduğunu kaydetti.
İstanbul'un fethi ile Türklerin artık dönemin küresel güç
dengeleri arasında yerini aldığını, cihan imparatorluğuna adım
attığını belirten Bahçeli, ''Ecdadımızın yaklaşık bir asır önce
çekildiği coğrafyalarda bugün yaşanan kargaşa, iç savaş ve gerilim,
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethi ile zirveye ulaşan kudretli
ancak bir o kadar da merhametli ve koruyucu yönetiminin önemini bir
kez daha göstermektedir'' dedi.
Bahçeli, şunları kaydetti:
''Türkiyemiz bugün de küresel güç dengeleri arasında yerini almak
istiyorsa ecdadının yüzyıllar boyu bir yönetim prensibi olarak
kullandığı kardeşlik ve birlikte yaşamanın cazibesi artırılmalı,
onurlu, huzurlu ve saygın bir gelecek için Türkiye Cumhuriyeti övünçle
yaşanabilir bir çekim merkezi yapılmalıdır. Türk milletinin kabiliyeti
bunu başaracak güçtedir.
Yüce Peygamberimizin övgüsüne de yüzyıllar öncesinden mahzar olan
fetih hareketi ile İstanbul, diğer inançlara hürmet esasıyla çok
sayıda Türk-İslam eseri ile taçlandırılmıştır. İstanbul, uzun yıllar
imparatorluk coğrafyasının beşeri, kültürel ve ticari bir kaynaşma
merkezi olmuştur. Ancak bugün geldiğimiz aşamada tarihi güzelliğinden
ve anlamından maalesef çok uzaktır. Sürekli ve istikrarsız artan
nüfusu, bu nüfusun doğal ve tarihi zenginliğe yaptığı tahribat, yaşam
seviyeleri arasındaki derin farklılıklar ve artan asayişsizlik onu bir
kültür başkenti olmaktan hızla uzaklaştırmaktadır.
Bu nedenle bugün, Fatih Sultan Mehmet'in 553 yıl önce
gerçekleştirdiği gibi İstanbul'un sağduyulu, nitelikli, kültürlü,
kararlı ve milli tarihimize saygılı yönetimler tarafından adeta
yeniden fethi gerekmektedir. Bu, Türk ve İslam dünyasının sembolü olan
önemli bir dünya merkezi halini almış İstanbul'un hak ettiği
güzellikleri yeniden kazanabilmesi için zorunlu görünmektedir.
Bu muhteşem kenti bir Türk toprağı haline getirerek tarihe
damgasını vurmuş olan, başta büyük hakan Fatih Sultan Mehmet olmak
üzere fütuhatta yer alan ecdadımıza ve tüm şehitlerimize Cenab-ı
Allah'tan rahmet diliyorum.''


.........................................................................................................

bu haberi sizlerle paylaşmak istedim gönüldaşlarım bende 'tüm şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum'
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder MSNM
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Pts May 29, 2006 1:11 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

http://www.kutlusevda.com/modules.php?name=Animasyon&op=showcontent&id=19




sevgili ülküdaslarım buradan istanbulun fethi animasyonu izleyebilirsiniz


sevgi ve saygılarımla
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Pts May 29, 2006 10:07 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

İstanbul’un Fethi ve Ulubatlı Hasan
“Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan;
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan
Elde sensin dilde sen,gönüldesin baştasın
Fatihin İstanbul’u Fethettiği yaştasın...”(Arif Nihat Asya)
Tarihte cereyan eden olaylar ve kahramanlar, o ülkelerin tarihlerine Şan katarlar. Tarih sahnesinde kaldıkları sürece de milletin dilinden ve gönlünden silinmezler. Türk’ün tarihinde millete mal olmuş böyle sayısız kahramanlar mevcuttur. Ulubatlı Hasan sadece onlardan biridir. Adı; İstanbul’un fethiyle anılır.
Ulubatlı Hasan, fetih günü ön saflarda yer almak ve İstanbul’a ilk girmek için bizzat Fatih Sultan Mehmet Han’dan özel izin isteyen yiğitlerden biridir. İstanbul’un fethinde, ordunun cesaretinin doruk noktaya erişmesinde, onun düşman safları arasına, elinde bayrak olarak dalması ve surlara dikmesi, gönüllerde fethin meşalesinin yanmasına vesile olmuştur.

“Osmanlı ordusu 29 Mayıs Salı günü sabaha karşı Edirnekapı ile Topkapı arasında umumi bir hücum başlatmışlardır. Savunmanın temel direği olan Venedikli General Giustiniani’nin yaralanıp cepheyi terk etmesi Müslüman askerleri heyecana getirmesi ve Fatih’ten dördüncü saf Osmanlı askerinin de Topkapı surlarına tırmanması emrini almasıyla birlikte Ulubatlı Hasan, maiyetindeki 30 askerle beraber, Osmanlı bayrağını surlara dikmişlerdir. Nitekim beraberindeki 30 kişiden, atılan ok ve ateşlerle, 18’inin şehit olduğu gelen nakiller arsındadır.”(bilgi;Osmanlı araştırmalar vakfı )
Çok genç yaşta şehitlik rütbesini kazanan Ulubatlı Hasan’ın vücuduna 27 ok saplanmıştı. Arkadaşları bu okları çıkardılar ve bu mübarek şehidi Fatih’in huzuruna götürdüler. Fatih Sultan Mehmet Han, dua ettikten sonra şöyle demiştir: “Ulubatlı Hasan’ım! Ne kadar şanlısın. Eğer sultan olmasaydım, Ulubatlı Hasan olmak isterdim!”

İstanbul’un fethi, bir beldenin sadece düşman işgalinden kurtuluşu olarak algılanmamalıdır. Dünyaya; insan haklarının, medeniyetin, dersinin verildiği ve işgal ile fetih arasındaki belirgin farkın anlatılmaya çalışıldığı ender bir olaydır. Onun içindir ki İstanbul’un fethi, çağı değiştiren bir olay olarak tarihe geçmiştir.

Ülkeler her zaman işgal, yada yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirler. Bu tehlikelerin bertaraf edilebilmesi için de; milletlerini, gerektiğinde toprakları için canını seve seve verebilecek evlatlar olarak yetiştirebilmelidirler. Eğitimini, öğretimini, bütün planlarını bu ideal üzerine bina edebilmelidirler. İstanbul’un fethi münasebetiyle, millet olarak kendi kültürüne yabancılaştırılmaya çalışılan milletimizin gönlünde; yeniden “fetih ruhunun” canlandırılması, vatan–millet kahramanlarının örnek şahsiyetler olarak daha yakından tanıtılması gerekmektedir. Yeni nesil, mutlaka milli ve manevi hassasiyetle, ideal sahibi olarak yetiştirilmelidirler.
Arif Nihat Asya milletimizin genç evlatlarına bu konuda bakın nasıl seslenmektedir;
“Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden
Senin de destanını okuyalım ezberden
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden
Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!”
Vatan için, millet için; “yardan, anadan, serden” günübirlik menfaatlerden, geçebilen bir nesil temenni ve duasıyla.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
turkuaz51
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 21, 2005
İletiler: 68
Şehir: turkiye

İletiTarih: Sal May 30, 2006 8:11 pm    ileti konusu: Fatih Sultan Mehmet Alıntıyla Cevap Gönder

Fatih Sultan Mehmet ;
Osmanlı hükümdarlarının yedincisi olup İstanbul’u almak suretiyle tarihte yeni bir devir açan ve Osmanlı devletini de bir imparatorluk haline getiren padişahtır. 1430 yılında doğdu. İkinci Murad’ın oğlu, Çelebi Sultan Mehmed’in torunudur. Annesinin Sırplı veya Zülkadiroğulları soyundan Alime Hatun adlı bir Türk olduğu hakkında iki rivayet vardır. Babası sağlığında onu iki defa tahta geçirerek Manisa’ya istirahata çekilmişti.

İlk defa 1444 yılında yani 14 yaşında iken hükümdar oldu. Fakat onun çocuk olmasından fayda uman Haçlılar Ordusu hududu aşınca ikinci Murat tehlikeyi karşılamak zoruyla tekrar tahta çıktı ve Varna muharebesinde düşmanı yendi.

Fatih ikinci defa bir yıl sonra, yani İkinci Kosova savaşının kazanılmasından sonra padişah oldu ama yine çocuk olduğu düşünülerek tekrar Manisa Valiliğine gönderildi.

Babasının 1451 Şubatında ölmesi üzerine Manisa’dan dolu dizgin Edirne’ye gelerek tahta çıktı. 21 yaşında bir delikanlı idi. Manisa’da hükümdarlık nöbetini beklediği yıllarda bütün zamanını okumaya vermiş olduğunu söylenir. Arapça ve Farsça’dan başka Latin, Yunan ve İbrani dillerini de öğrenmiş olduğu rivayet edilir.

Taca sahip olunca, vaktiyle tahta geçmişken Manisa’ya dönmesine sebep olan Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’yı içinde sakladığı hınca rağmen makamında bıraktı. Karamanoğlu İbrahim Bey’in isyanını da bastırdıktan sonra İstanbul’u almak için hazırlığa başladı.

Önce Boğaziçi’nde şimdi Rumelihisarı dediğimiz Boğaz Kesen kalesini yaptırdı. Bizans’ın yüzyıllarca kuşatmalara dayanmış olan sağlam duvarlarını yıkabilmek için Edirne’de toplar döktürdü ki aralarında o zamana kadar görülmemiş büyüklükte olanlar da vardı.

Hazırlık tamamlarınca ordusunu İstanbul üzerine yürüttü. 6 Nisan 1453 günü karargahını Eğrikapı karşısındaki tepenin arkasına kurdu. Asker, Marmara’dan Halice kadar yayılarak şehri kuşatıyordu. Orduda üç büyük topla beraber, irili, ufaklı ön dört batarya top daha vardı. Bu üç büyük top şimdi Topkapı dediğimiz Saint Romain karşısına konulmuştu. Bunlardan başka tahta kuleler ve sair kuşatma aletleri de vardı. Denizden de Baltaoğlu Süleyman Bey’in komutasındaki donanma muhasarayı tamamlıyordu.

İmparator Konstantin Dragazes, Boğazkesen kalesinin yapıldığı günden beri şehri müdafaaya hazırlanmıştı. İmparator askeri ancak sekiz, dokuz bin kişiden ibaretti. Fakat otuz beş bin kişi kadar eli silah tutar İstanbul halkı ile gönüllüler, Cenevizliler, Venedikliler, ve yabancı kaptanlar gibi birkaç bin de yabancı yardımcıları ve Gran adlı bir de Alman topçuları vardı. Haliç, şimdiki Galata Köprüsünün hizasına bir kalın zincir gerilmek suretiyle Türk gemilerine kapatılmıştı.

Fatih’in Edirne’den getirdiği büyük top, kullanıldığı zaman patlamış ve Macar Mühendis Orban’ı da öldürmüştü. Baltaoğlu’nun komutasındaki donanma da pek iş göremedi. 20 Nisanda erzak ve mühimmat yüklü üç, dört Cenova gemisi, çaplarının büyük olmasından ve o sırada kendilerine elverişli bir rüzgar çıkmasından dolayı küçük gemilerden oluşan donanmayı yararak limanın ağzına geldi ve orada gerili bulunan zincirin indirilmesi üzerine içeriye girdi. Zavallı Baltaoğlu, bir gözünü kaybedecek derecede fedakarlıkla savaşmış olduğu halde bu başarısızlığından dolayı derhal Donanma Komutanlığından azledilmiş ve yerine Hamza Bey geçirilmiştir.

Bu türlü başarısızlıklar, Rumlardan rüşvet aldığı rivayet edilen Halil Paşa’nın muhasaradan vazgeçmesi için Padişaha bir daha ricada bulunmasına fırsat vermişti. Fakat İkinci Mehmed, azminden döneceklerden değildi. Toplar kara tarafından pek işe yaramıyor ve tahtadan yapılma hücum kulelerini de Bizanslılar Gregeois ateşiyle yakıyorlardı.

İkinci Mehmet, Zağanos Paşa ile hocası Molla Gürani ve Akşemseddin gibi değer verdiği alimlerden oluşan büyük bir meclis kurdu ve muhasaraya devam kararını verdi. Ve şehri Haliç’ten de sıkıştırarak müdafaa kuvvetlerini dağıtmak maksadıyla dahiyane bir tedbirde bulundu: Dolmabahçe ile Kasımpaşa arasına kızaklar döşeyerek bir gecede 67 parça gemiyi Haliç’e indirdi. Muhasara 53 gün sürmüştür.

Nihayet 29 Mayıs 1453’te Topkapı ve Eğrikapı üzerinden Türk askeri şehre girdi ve İstanbul alınarak tarihin Ortaçağı sona ermişti.

Fatih, şehri aldıktan sonra yirmi gün kadar İstanbul’da oturmuş, mağluplara o çağın değil, bu asrın bile galiplerinde rastlanmayan âlicenaplık göstermişti. Rumlara yeniden patrik seçtirmiş, ve sonraları Osmanlı Devleti için büyük güçlükler doğuran imtiyazları vermişti.

Edirne’ye dönüşünde Sadrazam Halil Paşa’yı öldürttü ve yerine ancak bir yıl kadar sonra Mahmut Paşa’yı Sadrazamlığa getirdi. 23 yaşında İstanbul’u almış olan Fatih, ondan sonra 28 yıl hükümdarlıkta bulunmuş ve bütün saltanatı zarfında iki imparatorluk, on dört devlet, iki yüz şehir fethederek “Fatih” unvanına tamamıyla hak kazanmıştır.

Yaptığı savaşlar arasında başarısız olanlar da vardı. Fakat savaşlarının çoğu parlak zaferlerle bitmiştir. 1456’da meşhur Jan Hünyad, Firuz Bey’in ordusunu bozmuş, kendisini esir etmişti. Arnavutlukta yine meşhur İskender Bey, Fatih’in ordularını uzun müddet uğraştırdı.

1459’da Yunanistan ve Sırbistan istila edildi. 1462’de Trabzon İmparatorluğu da Osmanlıların eline geçti. İki yıl sonra Bosna alındı. Karaman hükümetine büsbütün son verildi. Arnavutluk nihayet istila edildi. 1475’de Gedik Ahmed Paşa komutasındaki ordu Kırım’ı aldı ve ondan sonra Kırım bir Osmanlı eyaleti haline girdi. İtalya topraklarında ve Avusturya içlerinde Türk akıncıları dolaştı.

Fatih Sultan Mehmet, Rodos kalesini almaya uğraşmış, fakat muvaffak olamamıştır. Rodos Şövalyeleri, Fatih’in torununun oğlu Kanuni Süleyman zamanına kadar Türk pençesinden kurtulmuş oldular. Akkoyunlu devletinin hükümdarı Uzun Hasan’ın mağlubiyetle neticelenen Otlukbeli Savaşı da 1472’de yapılmıştır.

25 Nisan 1481 günü Ordu-yu Hümayûn'un başında yola çıkan Fatih Sultan Mehmet, Üsküdar'a geçerek ilerlemeye başladı ve bir hafta sonra Gebze civarında konakladı. İstanbul'dan yola çıktığı günden beri sağlık durumu birden bozulmuş ve günden güne de kötüye gitmeye başlamıştı. Aslen Venedikli bir Yahudi olan özel hekimi Yakup Paşa (Asıl adı Maestro İacopo), ulu hakanı tedavi etmek bahanesiyle hareket gününden itibaren vermeye başladığı zehrin dozunu artırmakta idi. Bu Venediklilerin Fatih'e on beşinci suikast teşebbüsü idi. Bundan önceki on dördü hedefine ulaşamamıştı. Venedikliler bu kez astronomik bir ücret vaadi ile padişahın özel doktorunu elde etmişlerdi.

Fatih Sultan Mehmet, 3 Mayıs 1481 günü Gebze'deki otağında kan kusarak öldü. Ancak Yakup Paşanın foyası hemen meydana çıkmıştı. Venedik'in kendisine vaat ettiği 250 milyonluk muazzam serveti alamadan, Türk askerleri tarafından linç edildi.

Tarihlerimiz Fatih Sultan Mehmet’i şu suretle tarif ederler: “Orta boylu, kalın kemikli, omuzlarının arası geniş, gövdesi bacaklarından uzun, kaşları yüksek ve kavisli, çehresi beyaz üzerine siyah ve kıvırcık, boynu kısarak ve ön tarafına mail, alnı açık, gözleri parlak, ağzı küçük, burnu kiraza sokulmuş şahin gagası şeklinde kemerli idi.”

Kendi adıyla anılan Fatih semtinde yaptırdığı Fatih camiinin bahçesindeki türbede gömülüdür. Camiinin etrafında medreseler de yaptırmış ve bunları o zamana göre mükemmel denecek bir şekilde açtırmıştır. Eyüp camii ile Ayasofya medresesini de o yaptırmıştı.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM
Delikanli66
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Apr 08, 2004
İletiler: 1042

İletiTarih: Per Haz 01, 2006 4:41 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Allah nice fatihler gormeye nasip etsin biz Turk milletini.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
BasbugAtilla
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 02, 2006
İletiler: 447
Şehir: İstanbul

İletiTarih: Per Haz 01, 2006 5:50 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Tarihin en büyük imparatorunu rahmetle anıyoruz.Böyle muhteşem bir zaferi karalamak isteyenler yine her zamanki gibi işbaşındaydı.Erdoğan Aydın denilen komünist köpek 29 mayıs günü televizyonlara yaptığı açıklamada gemilerin karadan yürütülmesinin ve İstanbul'un fethinden sonra ortaçağ'ın kapanıp yeniçağ'ın başladığı sözünün yalan olduğunu söyledi.Allah(c.c.) bizi bubun gibi Türk-İslam düşmanı soysuz köpeklerden kurtarsın...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1