Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - İSLAM GÜNEŞİ
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, ... 11, 12, 13  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 2. sayfa (Toplam 13 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
turkiyem20
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Sep 06, 2004
İletiler: 301
Şehir: DENİZLİ

İletiTarih: Pzr Tem 17, 2005 7:32 pm    ileti konusu: Çocuklarımıza isim koyma konusunda bilgiler.. Alıntıyla Cevap Gönder



**************************************************************

“Çocuğumuza isim koyma konusunda aile içinde anlaşmazlığa düştük. Her birimiz başka bir adı tercih edince bir tek isimde birleşemedik.

Ayrıca modern isimlerden söz edenler de oldu. Çocuklarımıza isim koyma konusunda dikkate almamız gereken bağlayıcı ölçü var mı? Nelere dikkat etmeliyiz isim koyarken? Bir de çocuk dünyaya geldikten sonra kurban kesmekten söz ediyorlar. Bu da mecburi bir adak mı, yoksa durumu müsait olanların kesmeleri gereken isteğe bağlı bir şükür kurbanı mı? Bu konularda bize bilgi verebilir misiniz?”

Efendim, bu kadar çok sorunun cevabını kısaca şöyle özetleyebilirim:

- Her ana-babanın borcudur doğan çocuklarına Müslüman ismi koymaları. Zaten doğan çocuk ana-baba üzerinde üç hakla birlikte doğar. Birincisi: Müslüman ismi koymaları. İkincisi: Baliğ oluncaya kadar dinini öğretmeleri, ilmihal bilgilerini almasını sağlamaları. Üçüncüsü de: Evlendirerek Müslümanca bir aile yuvası kurmasını temin etmeleridir. Bu üç görevin en başında gelen Müslüman ismi koyma konusunda ise dikkate alınacak ilk husus, ismin manasının güzel olması, gayrimüslime mahsus isim olmamasıdır. Nitekim Efendimiz (sas) Hazretleri hicretin yedinci senesinde Hayber’e gelerek İslam’la şereflenen meşhur sahabi Ebu Hureyre’ye ilk olarak adını sormuş, o da: “Abdüşşems” olduğunu söylemiş, yani güneşin kulu! demiş... Bunun üzerine Efendimiz: “İnsan ayın, güneşin kulu olmaz, senin adın Abdurrahman’dır.” buyurmuştur. Yani güneşin kulu yerine, Rahman’ın kulu manasına gelen adı uygun bulmuştur. Kötü manalı isimleri hep iyi manalı isimle değiştiren Efendimiz, adının “Abdul’üzza” olduğunu söyleyen birine de “Sen Uzza putunun kulu değilsin, Allah’ın kulusun.” diyerek adını “Abdullah” olarak düzeltmiştir. Nitekim adının cemre, yani ateş parçası olduğunu söyleyen bir kızcağıza da: “Senin adın cemre değil, Cemile.” buyurmuş, cemreyi, ‘güzel kız’ manasına gelen Cemile ile değiştirmiştir. Anlaşılan odur ki, manası kötü olan, Müslüman’a uymayan kelimeleri isim olarak koymayı Efendimiz uygun bulmamış, hep manası güzel olan kelimeleri tavsiye buyurmuştur.

Bu itibarla kolay yazılıp söylenebilecek, güzel manalı isimlerden birini koyacak olan kimse çocuğu kucağına alır, kıbleye doğru yönelir, hafif eğilerek önce sağ kulağına rahatsız etmeyecek sesle bir ezan, sonra da sol kulağına bir kamet okur. Bundan sonra konan adı söyler, mesela, senin adın Abdullah, yahut da Cemile’dir, diyerek isim koymayı sünnet üzere tamamlamış olur. Ezan ve kamet için mutlaka bir hocaefendi çağırmaya gerek yoktur. Ana-baba olmayı bilenlerin bu kadar kolay bir görevi yerine getirmeyi de biliyor olmaları icap eder.

Ailede kimin tercih ettiği adın konulması konusuna gelince: Kur’a çekme usulü buna bir çare olabilir. Önce herkes tercih ettiği ismi bir kağıda yazar. Hepsini de bir kutuya koyup içinden birini çekerler. Çıkan ad tercih edilir. Kur’ada çıkan isme herkesin razı olması makul olur. Yeter ki konan isim, söylenmesi ve yazılması kolay bir isim olsun. Yanlış söylenecek, yanlış yazılacak zor kelimelerden meydana gelmesin.

Çocuk doğduktan sonra kesilen şükür kurbanı Hanefi’ye göre mubah, diğer üç mezhebe göre de sünnettir. İmkanı olan yerine getirir, olmayan şükür namazları kılıp şükür duaları yaparak bu eksiğini tamamlamış olur. Mutlaka masrafa girmesi gerekmez.

***********************************************************


Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
ozbeken
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 24, 2004
İletiler: 566

İletiTarih: Pzr Tem 17, 2005 8:11 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

.......

En son ozbeken tarafından Cum Şub 01, 2008 1:42 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
mbd
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 16, 2005
İletiler: 13
Şehir: Turan

İletiTarih: Pzr Tem 17, 2005 10:31 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Neden çekiniyorsun ki kaynağı yazma konusunda galiba bazıları Ahmed Şahin'den alınmış
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM
ozbeken
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 24, 2004
İletiler: 566

İletiTarih: Pzr Tem 17, 2005 10:45 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

.......

En son ozbeken tarafından Cum Şub 01, 2008 1:42 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
mbd
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 16, 2005
İletiler: 13
Şehir: Turan

İletiTarih: Pzr Tem 17, 2005 11:02 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Kesin o diyemem ama tarzı benziyor.Ahmed Şahin malum Nur Cemaatinin önde gelnlerinden
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM
ozbeken
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 24, 2004
İletiler: 566

İletiTarih: Pzr Tem 17, 2005 11:22 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

.......

En son ozbeken tarafından Cum Şub 01, 2008 1:42 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
mbd
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 16, 2005
İletiler: 13
Şehir: Turan

İletiTarih: Pts Tem 18, 2005 12:02 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Elbette o cemaatte çok büyük insanlarda var.Benim Fettullah Gülen'e de büyük saygım var.Onun da milliyetçi olduğunu düşünüyorum.
Cevap yazarsa kim olduğunu göreceğiz...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM
ozbeken
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 24, 2004
İletiler: 566

İletiTarih: Pts Tem 18, 2005 1:01 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

.......

En son ozbeken tarafından Cum Şub 01, 2008 1:42 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
turkiyem20
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Sep 06, 2004
İletiler: 301
Şehir: DENİZLİ

İletiTarih: Pts Tem 18, 2005 7:44 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
turkiyem20
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Sep 06, 2004
İletiler: 301
Şehir: DENİZLİ

İletiTarih: Pts Tem 18, 2005 7:55 pm    ileti konusu: Saçları siyaha boyamak uygun mu? Alıntıyla Cevap Gönder



Saçları yaşlılıktan dolayı beyazlayan erkeğin beyazlarını siyaha boyatmasına mekruh gözüyle bakılmıştır. Zira yaşlı erkeğin saç ve sakalındaki beyazlar, onun saçını sakalını Müslüman olarak ağarttığının göstergesi sayılmaktadır. Bu ise mahşerde yaşlı Müslüman’ın iftihar belgesidir. Rabb’imizin müjdesi vardır saçını sakalını Müslüman olarak ağartanlara. Ak saçlı ihtiyar mahşerde diyebilecek ki: - Rabb’im, saçını sakalını Müslüman olarak ağartana azap etmeyeceğini bildirdin. İşte ben de huzuruna ak saçlı bir ihtiyar olarak geldim, bağışlanmamı istiyorum.

Ak saçlı ihtiyarın bu dileği kabul görecek, saçını sakalını Müslüman olarak ağartmanın hürmetine affa layık görülecektir. Bu sebeple affına sebep olacak beyazları siyaha boyamak gibi bir takdirsizlik yakışmaz yaşlı Müslüman’a. Bundan dolayı maneviyat büyükleri yaşlı erkeklerin saçlarındaki beyazları boyatmalarını büyük bir takdirsizlik olarak yorumlamış, hatta bazıları da mekruh görmüşlerdir. Özel sebeplerle boyatan büyükler istisna sayılmışlardır.

Ancak bu beyazlık yaşlılıktan değil de gençlikte hastalıktan dolayı meydana gelmişse, boyamaya caiz gözüyle bakılmış, genci yaşlı gösteren beyazların boyanmasında mahzur olmayacağı kanaatine varılmıştır.

Gelelim hanımların beyazlayan saçlarını siyaha ya da herhangi bir renge boyamalarına. Hanımlar erkekler gibi yasaklı değiller. Beyazlayan saçlarını diledikleri renge boyayabilirler. Yeter ki boya ile sağladıkları cazibelerini meşru yerde kullansın, beyinin dikkatini yabancılardan kendi üzerine çekmeyi hedef alsınlar. Kendilerini yabancılara cazip gösterip de başkalarının aile bağlarını gevşetmeye sebep olacak bir gösterişe meyletmesinler.

Hanımların beylerinin beğeneceği bakımlı görüntüye girmeleri, kendilerini nikâhlısına cazip hale getirmeleri, yasak olmak şöyle dursun, aksine müstehap olarak da görülmüştür. Yani sevap olan bir bakımlılık halidir, denilmiştir.

Saç boyamalarda akla gelen bir başka husus da kullanılan boyanın tabaka teşkil edecek kalınlıkta olmamasıdır. Hangi boya tabaka teşkil ederek saçın ıslanmasına engel olur, onu bilme gereği vardır. Saçları renklendirmek için kullanılan saç kremine de bu gözle bakmak gerekir. Parlattığı saç telleri üzerinde tabaka teşkil etmiyor, gusülde ve abdestte saçın ıslanmasını önlemiyorsa bir mahzur akla gelmez. Nitekim saça kına yakmakta mahzur şöyle dursun, sünnet olduğu bile ifade edilmiştir. Demek ki kına gibi tabaka teşkil etmeyen boyalarda, renklerde bir şüphe söz konusu olmamaktadır.

Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
turkiyem20
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Sep 06, 2004
İletiler: 301
Şehir: DENİZLİ

İletiTarih: Pts Tem 18, 2005 7:57 pm    ileti konusu: Ne oldum deme, ne olacağım de! Alıntıyla Cevap Gönder





Yazımıza başlık olarak aldığımız cümle, peygamberler hariç hemen her insan için geçerli olan bir ikaz cümlesidir. Hiç kimse kendini bu ikazdan istisna edemez. Benim çizgim bugün çok iyidir, yarın da aynı şekilde iyi olacaktır, öyle ise ben garantideyim, bir iltica içinde olmaya gerek yoktur, diye bir şımarıklık duygusuna giremez. Nitekim bugünkü çizgim çok kötüdür, yarın da böyle çok kötü olacaktır, diye bir karamsarlık kuyusuna da düşemeyeceği gibi.

Öyle ise kimse çizgisinin doğru olduğu günlerinde şımarmasın, üzerinde Allah’ın tecelli ettirdiği nimetlerini nefsine alıp da benlik duygusuna yönelmesin, hep Allah’a iltica halinde olmaktan bir an olsun geri durmasın. Şunu unutmasın ki, her halin kendine göre imtihanı vardır. Bugün ayağın kaymıyor, yarın da inşallah kaymaz, sabit kalırsın. Ama unutma ki bu hayattan imtihan kalkmaz, ömür boyu devam eder. Hayatın böylesine sürpriz imtihan tecellilerinden dolayıdır ki, maneviyat büyükleri ikazlarda bulunmuşlar, “Ne oldum deme ne olacağım de!” diye tembihlerden geri kalmamışlardır. Bu ikazcılardan biri de Şah-ı Nakşibend Hazretleri olmuştur. O, bu konuda unutulması imkansız ikazını şöyle yapmıştır:

Bir ara adamın birinin düzgün çizgisinden söz ederler, hatta açık kerametlerini de sıralayarak anlatırlar. ‘Öylesine istikameti düzgün biri ki, sabah namazlarını hep Kâbe’de kılıyor!’ derler. Şah-ı Nakşibend, ‘Mühim değil!’ der.

‘Dicle nehri kenarına geldiğinde besmele çeker, suyun üzerinden yürüyerek geçer, ayağına su girmez.’ derler. ‘O da mühim değil!’ der. ‘Bahçesinde çalışılırken yağmur yağar da yer çamur olursa seccadesini havaya atıp namazlarını üzerinde kılar.’ derler. ‘O da mühim değildir!’ deyince şaşıran insanlar, bu defa sorularını şöyle sorarlar:

-Efendi Hazretleri o mühim değil, bu mühim değil de, sizin için ne mühimdir? Bir de onu söyleyin lütfen... Büyük veli hepimizi ikaz eden kitaplık çaptaki cevabını şöyle verir:

-Benim için mühim olan, onu o makama yükselten hali var ya, işte o halini son nefesine kadar düşmeden, kaymadan devam ettirmesidir, devam! Anladınız mı şimdi mühim olanın ne olduğunu? Sözlerine şunu da ekler. Der ki: Bugün, sabah namazlarını Kâbe’de kılacak makamdadır. Yarın? Yarınından emin misiniz? Yarın ne duygu ve düşünceye gireceğinden emin misiniz? Şöyle tamamlar sözlerini:

-Kimse bugününe bakıp da ne oldum dememeli, yarınını düşünüp de ne olacağım diyerek Allah’a iltica halinde olmalıdır. Yoksa Allah korusun ayağının kayması an meselesidir insanın. İnsanı ayakta ancak Allah tutar. Ona iltica halinde olmaktan başka çare yoktur. Evet, hiç kimse şu anki iyi haline bakıp da kendini garantide görmesin. Hep Allah’a iltica halinde olsun. Allah kendine iltica edenleri korur, nefsine itimat edip de benlik duygusuna girenleri ise itimat ettiği nefsiyle baş başa bırakır. Ne olursa işte kendi benliğiyle baş başa kalmasından sonra olur. Bir de bakarsınız ki nefsiyle baş edemeyen insan, minare başından kuyu dibine aşağı inişe geçmiş.

Şu da unutulmasın ki bu da bir son değildir. Yine dönüş, yine yükseliş söz konusu olabilir. Yeter ki niyet bozulmasın, ümit kesilmesin!.. Sakın ‘bu imtihanlar falan ve filanlar içindir, benim için değildir’ demeyesiniz. Senin, benim ve hemen her nefis taşıyan insan için bu türlü imtihanlar hayat boyu söz konusudur. Cennetle müjdelenmiş büyük insan Hazreti Ömer’in şu sözünü hiç unutmamak gerekir. Der ki, bu nefsine hiç güvenmeyip hep iltica halinde olan insan: ‘Herkes cennete gidecektir, bir tek kişi cehenneme.’ deseler, o bir kişinin ben olabileceğimi düşünür, hep Allah’a iltica halinde olurum, cennetle müjdelenmem bile bana garantideyim duygusu vermez.

Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
turkiyem20
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Sep 06, 2004
İletiler: 301
Şehir: DENİZLİ

İletiTarih: Çar Tem 20, 2005 6:28 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder



evet nerde kalmıştık
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
turkiyem20
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Sep 06, 2004
İletiler: 301
Şehir: DENİZLİ

İletiTarih: Çar Tem 20, 2005 6:47 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Müslümanlar zemane yatlı oldu
Helal yenmez haram kıymetli oldu

Okuyan kur'ana kulak tutulmaz
Şeytanlar semirdi kuvvetli oldu

Haram ile hamir tuttu cihanı
Fesat işler eden hürmetli oldu

Kime kim Hak'tan haber verirsen
Bakaır başın salar huccetli oldu

Şagrit üstat ile arbede çalar
Oğul ata ile izzetli oldu

Fakirler miskinlikten çekti elin
Gönüller yıkıban hetbetli oldu

Peygamber yerine geçen hocalar
Bu halkın başına zahmetli oldu

Tutulmaz oldu peygamber hadisi
Halayık cümle Hak'tan utlu oldu

Yunus gel aşık isen tövbe eyle
Nasuh'a tövbe ucu kutlu oldu.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
turkiyem20
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Sep 06, 2004
İletiler: 301
Şehir: DENİZLİ

İletiTarih: Çar Tem 20, 2005 6:49 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Güney Afrika Sundew bitkisi, yapışkan tüyleri ile böcekleri tuzağa düşürür. Bu bitkinin yaprakları uzun kırmızı tüylerinin ucu, böcekleri kendine çekecek kokuyu içeren bir sıvı ile kaplıdır. Sıvının bir başka özelliği ise son derece yapışkan olmasıdır. Kokunun kaynağına yönelen böcek, bu yapışkan tüylere takılır. Bir süre sonra yaprağın tümü, tüylere yapışan böceğin üzerine kapanır ve bitki, böceği sindirerek kendisi için gerekli olan proteini elde etmiş olur.


David Attenborough, The Private Life of Plants, s.81-83
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 2. sayfa (Toplam 13 sayfa)

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, ... 11, 12, 13  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1