Bozkurt NET

[kaganos]

Değerli Kardeşlerim,

Bir sitede bir kardeşimizin gönderdiği çok hoşuma giden bir iletisini sizlerle paylaşayım..

şu anki ülke durumuna ne kadar uyuyor görün...


Savaştan sonra ATA'mız Mersin'e gelir....

sahildeki lüks yalılar ,evler ilgisini çeker...

Bunlar kimin ...

Birisi Dimitri efendinin... diğeri Salomon efendinin....

ATA'mız kalabalıkta gördüğü yoksul ihtiyara sorar...

Bunlar,bunları yaparken sen nerdeydin....

Yoksul ihtiyar cevap verir;

'' YEMENDEYDİM PAŞAM''....

işte ülkenin durumu ....

BU ülkenin yoksul gençlerine güneydoğuda şehitlik....gazilik.....

layık görülürken....

Ülkenin TELSİM'i .. TELEKOMU... BANKALARI..... yabancılara

peşkeş çekiliyor....

Yani değişen bir şey yok.....

CAMBAZA BAK! taktiği bugünde çok güzel uygulanmakta....


Yazıklar Olsun!....

[bozkurt_1312]

Kaganoz gardasım o ŞEHİTLİK VE GAZİLİK bu ımansızların verecegı maldan mulkten dahada cok onemlıdır.Ulkenın evlatları peskes cekılıyor ve mallar satılıyor.o SEHITLIK VE GAZILIK bızım askerımıze ve bıze yeter .Unutmayalım kı ahıret gununde herkes yaptıgının hesabını verecektır .Orda kurtulus yoktur .yalan yoktur.aldatma yoktur.saklanma yoktur...MARDINDEN SAYGILAR

[sinan37]

CAMBAZA BAK...

PKK terör örgütünün silahlı eylemle sahneye çıktığı Eruh ve Şemdinli baskınları ile bugün arasında dolu dolu 22 yıl geçti. 22 yıl boyunca biz bir terör örgütünün ulu orta gerçekleştirdiği katliamlarını, infazlarını, silahlı saldırılarını, bombalama, mayınlama, pusu vs. eylemlerini dinledik, izledik... Bu eylemler nedeniyle yaralandık, şehitler verdik, zararlara uğradık. Daha ne kadar şehit vermemiz, daha ne kadar yaralanmamız gerekiyordu? Geçen bunca yıl boyunca bize "cambaza bak" dediler. Cambazı seyrederken biz, ipin altında onlarca entrika döndü. PKK'nın içinden TBMM'de koltuk sahibi milletvekili çıktı, yardım yataklık eden belediye başkanı, iş adamı vs. çıktı. Alman çıktı, İngiliz çıktı, Norveçli çıktı, kısacası çıkmayan kalmadı. Yüce devletimiz ne yaptı? Bu milletvekillerine, belediye başkanlarına, iş adamlarına hak ettiği cezayı verdi mi? Hayır... Destekleyen bu devletlerden tazminat talep etti mi? Bu devletleri çok uluslu kurumlara şikâyet etti mi? Hayır... Terör örgütünün yandaşları el ele verip askeri, polisi, devleti insan hakları mahkemelerine şikâyet etti de biz bu kadar şehidin hakkını, gazinin hakkını aynı şekilde aradık mı? Hayır...
Devletin gözüne sopalarıyla birlikte örgütün bayrağını soktular, sapık terörist başının posterlerini soktular. Düşünelim, bir tarihte arkadaşını şehit vermiş asker-polis gözlerine o paçavralar, sapığın posterleri sokulurken psikolojileri nasıldı? Nasıl sabır gösterdiler acaba, bu durum asker ve poliste "psikolojik travma" yaratmadı mı? Eğer bu durum rahatsız etmediyse bir sorun var demek değil midir?
Diğer tarafta ülke insanı artık bunları önemsemiyor mu? Bu uğurda bu kadar şehit ve yaralısı olmasına rağmen nasıl bu kadar duyarsız kalıyor?

Bunların hepsi bir soru değil aslında. Değil çünkü her şey ortada, her şey çok açık...
Bu ülkeye ve insanına yapılanlar söylenenlerden çok daha ağır. Hani milli gurur, hani milli onur, hani milli kimlik... Yoksa bu değerlerin ortaya çıktığı yer sadece kahve sohbetleri mi? Herkes kendini devlet zannettiği için devlet gibi davranıyor. Halk direnişi yok, sendikalar efemine kurumlar halinde, bir dönemin sokakları inleten işçileri nerede? İşçileri sokağa döken organizasyonlar nerede? Devrimci, solcu öğrencilere ne oldu? Fikirleri, özgürlükçü ve direnişçi ruhları modern kahvelerde mi tükeniyor, Mao, Lenin için daha çok kıyamet kopartan sol nereye düştü, yurt toprağı daha değerli değil mi? milli devlet politikası ve milli duruş, nerede?

En önemlisi yüreği yanan şehit anası, babası, kızı, oğlu nerede? 90'lı yıllarda bu bölücü terör örgütü şimdikinden daha çok militana sahipken bu kadar azmamıştı, kudurmamıştı, gemi azıya almamıştı. Ve onun işbirlikçileri bu kadar açık ve fütursuz söylemlerde bulunamazdı. Şimdi kim bu örgüte ve işbirlikçi belediye başkanlarına, savcılarına, milletvekillerine bu kadar destek veriyor? Hükümetler gitmek için gelir, halk kalır. Görünen o ki, Cambaza bak taktiği milletimiz tarafından bozulmazsa bu gün halk gidecek, hükümet kalacak!

[hasan1299]

türk milleti için vatan uğruna şehi ,gazi olmak mal,mülk sahibi olmaktan daha kıymetlidir.türk insanı vatanı için gözünü kırpmadan canını feda eder.diğer yandan vatanı peşkeş çekenler var.kanla aldığımız toprakları masa başında verenler var.devletin en önemli gelir kaynaklarını bedavaya satanlar var.bu topraklarda kan dökerek yaşayan terör örgütü var.hepsi türk milletinden aynı muameleyi görecektir.bu vatanı satanları bizde satacağız.ALLAH TÜRK ü korusun ve yüceltsin

[thegreen_wolf]

Cambaza bak cambaza!

Çocukluğumuzun bayram yerlerinde cambazlar olurdu. İp cambazları. Tel üstünde akla gelmedik numaralar yapar, biz çocuklarda ağzı açık izlerdik. Sadece çocukları mı? Kadınlar, yetişkinler hemen herkes ip cambazını seyretmeye gelirdi.

İp cambazı tam nefesleri kesecek bir numara yapmaya kalktığı anda yanı başımızda biri hemen “cambaza bak, cambaza! Vay bee ne numara yapıyor!” der ve zaten dağınık olan dikkatimizi iyice dağıtırdı. İşte olan da o zaman olur, bize cambaza bak diyen o anda cebimizde ne var, ne yok götürürdü.

Siyasetin akrobasisindeki ipte öyle cambazlar var ve bunlar öyle numaralar yapıyorlar ki, onlara bu numaraları yaparken birileri de “zuladan” donumuzu götürüyor ama biz hala hayranlıkla cambazı seyretmeyi sürdürüyoruz.

“Yerel ve ulusal siyasi cambazları” seyretmek yeterli olmayınca ve üstelik donumuzun da gittiğini fark edip “ciyaklamaya” başlayınca, bu kez “bölgesel ve küresel çapta siyasi cambazlar” sahne alıyor, ne yapıp edilip bu halkın ve bölge halklarının dikkatlerini yeniden cambazlıklara çekiyorlar. Tabii uluslar arası siyasi cambazları seyretmenin bedeli donu kaybetmekle kalmıyor, başka şeylerimizi de götürüyorlar. Bir zaman sonra farkına varıyoruz, varmasına da…

E tabii, bunca toz duman arasında atı alan bırakın Üsküdar’ı, Diyarbakır’ı, Bağdat’ı geçip Şam’ın ve Tahran’ın kapılarına dayanıyor.

Sömürgeciliğin icadından bu yana değişmeyen strateji bu. Yapay gündemler oluşturmak ve halkı yapay gündemlerle meşgul edip “gerçek gündemleri” gözlerden kaçırmak.

IMF güdümlü Türk ekonomisi son 5 yılda milyonlarca aç, on milyonlarca yoksul üretti. Kimin haberi var?

12 milyon işsizin varlığı ve giderek bu sayının artmasının getireceği sosyal patlamaları düşünen MGK, “işsizliğin milli güvenlik tehdidi” halini aldığını belirledi. Kim rahatsız bundan?

Öyle ya ölen ölür, kalan sağlar nasılsa bu “çarkı” döndürmeye yeterlidir?

İtalya Napoli’deki NATO üssü’nün İzmir Urla’ya taşınacağından, şimdilik oraya 4000 Amerikan askerinin yerleşeceğinden, dahası Urla’da ev tutmaya bile başladıklarından haberi olan var mı?

Çeşme’ye 30 km. mesafedeki Mordoğan beldemizde bir havaalanı inşaatının başladığından, Adana–İncirlik’deki Amerikan üssünün İran–Suriye atış menzilinde olduğu için ana hava üssünün Urla’ya nakledileceğinden haberi olan var mı?

“Antalya’nın 2006 yılı çok karanlık.” Turizmle ilgilenen herkes biliyor ki 2006 yılında gelecek turist sayısında büyük bir düşme yaşanacak. Daha şimdiden bu sektörde çalışan 100 bin çalışan kapıya konuldu. Tüm oteller yarın kapasiteye göre kendini ayarlıyor. Tehlike çanları çalıyor ama ne gam!

Antalya halkına seyrettirilecek “cambaz oyunları” nasılsa var.

AK Partinin yaklaşan kongreleri, Büyükşehir Meclisine neden Türel’in başkanlık etmediği, Dokumanın önüne kurulan ve kurulacak olan protesto çadırları, bahar ayları nasılsa piknik ve bayramlarla geçer, yaz sıcağında nasılsa itler bile burunu dışarı çıkaramıyor eh güz gelince de Allah kerim!

Bir taraftan içinde bulunduğumuz bölge ABD emperyalizmince yangın yerine dönüştürülmek üzere. Bir taraftan ülkede açlık, yoksulluk, sefalet, yolsuzluk almış başını gitmiş. Beri yandan Antalya ne olacağı belli olmayan bir yaz sezonuna hazırlanıyor.

“Birileri” hala “sıkın dişinizi. Tünelin ucunda ışık göründü. Ekonomi iyiye gidiyor. Ha gayret!” diyor.

Bir başka birileri de, “Ortadoğu’ya demokrasi getiriyoruz. Feodaliteyi yıkıyoruz. 21. yüz yıl yaşam tarzını kuracağız.” Diyerek yaptıkları ve yapacakları katliamlara bizleri ortak etmeye çabalıyor.

"Cambaza bak, cambaza!" derler, adamın cebini boşaltırlar.

"Mankene bak, mankene!" derler, baldır bacak gösterirken ayağının altındaki toprağı, vatanı, devleti çeker alırlar.


Vay be! CAMBAZA BAK CAMBAZA…

[thegreen_wolf]

Millet "cambaza bakarken" fasulye, pirinç ithalatı başladı

Biliyor musunuz ki, soframıza gelen pirinç, fasulye, mercimek artık dışarıdan geliyor.
Türk halkı kendi yiyeceği pirinci, fasulyeyi, mercimeği bile üretemez duruma düştü.
Biliyor musunuz ki, soframıza pirincin, fasulyenin, mercimeğin gelmesi için "döviz" ödeniyor... "Döviz!.." Biliyor musunuz ki, tencereye girecek pirincin, fasulyenin, mercimeğin fiyatı dolar ve mark fiyatı arttıkça otomatik artacak.
Biliyor musunuz ki, IMF döviz göndermez ise sadece bankalar batmayacak, halkımız yiyecek pirinç, fasulye, mercimek bile bulamayacak...
Ey Türkiye... Sen bu hallere de mi düşecektin?..


Fasulye ABD’den geliyor
İstanbul’un gıda toptancıları şimdi Bayrampa’daki Mega Center’da toplanmış durumda. Ticaret aleminin içinde yaşayan gazeteci dostum Bülent Yardımcı ile gittiğim Mega Center’da Erbaş Gıda Ticarethanesi’nin sahibi Adil Erbaş ile konuştum.
Bakınız Adil Erbaş bana neler anlattı: Halkımızın yediği pirincin yarıdan fazlası dışarıdan geliyor. Kriz öncesi kilosu 350 bin lira olan ithal pirinç şimdi 750 bin lira. İthal pirinç küçük boy. Ama nemi yok. Ufalanmıyor. Uzun süre saklanabiliyor. Bizim Gönen pirincimiz iri ve lezzetli. Ama onun fiyatı da ithal fiyatına endekslendi. 650 bin lira idi, 900 bin lira oldu. Şimdi 1 milyon liraya satılıyor. İkinci kalite Trakya Baldo pirinci 550 bin liradan 750 bin liraya çıktı.
Beyaz fasulyenin en kıymetlisi Erzincan’ın "Dermason fasulyesi". Kabuk yapmaz. Kilosu 1 milyon 400 bin liraya çıktı. Ama piyasadaki fasulyenin yüzde 40’ı ithal fasulye Bulgaristan, Yugoslavya ve Amerika’dan getiriliyor.
Barbunya fasulyesi de ithal. Yarıya yakını Kanada’dan getirtiliyor. Türki cumhuriyetlerinden getirtiliyor. Kilosu 600 bin lira idi, 775 bin lira oldu. Şimdilerde 900 bin lira.


Mercimekler şimdi ithal
Bir zamanlar mercimekçi Ayşe Baysal Bacımız vardı. Dağ taş yığılan mercimek stokunu eritmek için halka mercimek tarifleri verirdi... Şimdi ortalıkta görünmez oldu... Çünkü, bırakınız dağ taş mercimek stokunu, çorba yapacak mercimeğimiz kalmadı. Kırmızı mercimeği Kanada, Hindistan ve Amerika’dan ithal ediyoruz. Halbuki bizim Mardin’in Kızıltepe’sinin, Urfa’nın, Harran’ının mercimeğinin üzerine yoktu.


Baklavaya ceviz yok
Konya ve Kırşehir’de yetişen yeşil mercimek de talebin yarısını karşılayamıyor. Kanada’dan getirilen yeşil mercimek 750 bine satılıyor.
Abdullah Oğlakçı da bakliyat ticareti yapıyor. Abdullah Oğlakçı diyor ki: Biz nohut Türkiye’den başka yerde çıkmaz sanırdık. Şimdi Meksika’dan gelen nohutu yiyoruz. Bizim nohut 700 bin liraya satılırken, 750 bin liraya Meksika nohutu geldi. Şimdi kilosu 1 milyon 400 bin liraya kadar çıktı.
Necati Seyitoğlu, ünlü "Seyitoğlu baklava, şeker ve helva" firmasının yöneticisi. Anlattığına göre Türkiye’de baklava için bile ceviz kalmadı. Ceviz, Moldova ve İran’dan geliyor. Helva fakirin yiyeceği bilinir. Yurtiçinde susam kalmadı. Susam Sudan’dan, Hindistan’dan, Pakistan’dan geliyor. Helva fiyatı dolar fiyatına endekslendi. 1 milyon 300 bin liradan 2 milyon 350 bin liraya çıktı. Ülkede vişne kalmadı. Reçel için ithal donmuş vişne getirtiliyor.


Dikim zamanı fiyat düşer
Bakliyat tüccarları bana ithalattaki oyunları da anlattı. İthalatçı, Türkiye’deki çiftçinin dikim zamanı fiyatı indirip, Türk üreticisinin ekimini, dikimini engelliyor. İçeride mal yetişmeyince de fiyatlara bindiriyor. Bir de Mersin Serbest Bölgesi’nden piyasaya akan mal var. Serbest bölgeden mal çıkışı gevşediğinde gümrüksüz ithal malı pirinç ve bakliyat fiyatları aşağıya inip, yerli üretimi vuruyor.
Uzun lafın kısası, "Cambaza bak... Cambaza bak..." diyerek milleti uyutanlar, şimdi milleti ithal pirince, fasulyeye, mercimeğe muhtaç duruma düşürdü.

[cebeka]

Bir ibretlik hikaye de benden:
Çanakkalede Türk kumandasında görevli Dimitriyva ismindeki askerin ölmeden önceki son vasiyetinin Türk şehitleri içine defnedilmesi olduğunu;nedeninin sorulduğunda ise bir asker için en kutsal şeyin uğrunda savaştığı toprak için anılması gerektiğiydi.

[sancaktar]

her duyuşumuzda her okuyuşumuzda bizleri heyecanlandıran bu kısa öyküyü, siteye aktardağı için kaganos kardeşimizi kutlarım. ben de bir zamanlar bu öyküyü bir topluluğa anlatmıştım, bir hayli duygulanmıştık... o anlar geldi aklıma.

[worcayk]

şimndi bu yola basvuruyolar ne olcak kım ne beklıyorlardıkı dınıde alet edıp ulkeyı satı yolar bu vatanın ne pahasına alındıgını unutmus bunlar ama hatırlayacaklar ama sandıkta mllı egıtım bakanın dtp ıle mhp'yı bır tutuyor dıyorkı mhp kan ve barut la buyu yor dtp ise karısıklık yaparak kendını buyutu yormus kım ınanır buna gecen scımde apoyu ascaz dıye gelmısız ıktıdara sımdıde kardes kavgası yaratıp gelecek mısız buna kım ınanır sorarım sıze