Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - ÖRTÜLÜ HARP (DAR_I HARP)
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 4. sayfa (Toplam 6 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Çar Haz 07, 2006 5:27 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli ülküdaşım günay;
göndermiş olduğun yazı ;aklıma,büyük insan,büyük düşünür Bedii Ağabeyimin bir yazısında unutamadığım bir sözünü getirdi.Bedii Ağabey;bir yazısında"düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bir ülkede..."cümlesini kullanmıştı.Ben iletin konusundaki düşüncelerimi açıklamadan önce,bu iki değerli ilahiyatçıya,gözümüzün açılmalarına vesile oldukları için teşekkürü bir borç biliyorum.Vakt-i zamanında bunların ikisinin de düşüncelerine karşı olmakla ne büyük bir yanılgı içerisinde olduğumu da samimiyetle kabul ediyorum.Kendilerine yüzde yüz güvendiğim insanlara bu iki şahsı sormuş,kafamın karışık olduğunu söylemiştim.Ki danıştığım şahısların sayısı en az 10 dur.Bunların içerisinde,dini tahsil yapmış,ülkücü olan ya da olmayan insanlar vardı.İttifakla yazdıklarının doğru olduğunu söylediler bana.Bundan sonra bu şahısların eserlerini de okumaya ve değerlendirmeye başladım.Gördüm ki,bu işler,bize anlatılanlardan,daha doğrusu yutturulanlardan çok daha başka!Bu gün bu iki şahsın da yazdıklarını onaylıyor,yıllardır yaşadığım,izlediğim olayların da değerlendirilmesi;Büyük Atatürkün eserlerinin vicdanımda yeniden yorumlanması neticesinde,gerçeğin artık çok açık bir şekilde ortaya çıktığını görüyorum.Osmanlı zamanından beri yaşana bu olayları görmüş geçirmiş,bu devletin neden battığını çok iyi tesbit etmiş Mustafa Kemal Atatürk,dini bunların alayından iyi bilen Büyük Akif'in nasihat ve vasiyetleri ortada duruken,ne oldukları ,kimin adamı oldukları bazen belirli,bazen belirsiz adamların peşine ;başkalarının takılmasını bir dereceye kadar anlıyorum ama,ülkücülerin asla!Hele bugün Allahın nizamını getireceğiz iddiasıyla ortaya çıkan bugünün iğdişlerinin,ve onların babalarının yaptıklarını gördükten sonra!Yıllardan beri doğruları söyleyen gerçek alimlerin,yakıldıklarını,doğrandıklarını,sürüldüklerini bildikten sonra.Bilimsel deney yaparak bir şey icat etmeye çalışanların,bu uğurda kellelerini verdiklerini tesbit ettikten sonra!Hakaretlere ,saldırılara,maruz kaldıklarını yaşadıktan sonra!Matbaanın bu millete gelişini 300 yıl geciktirerek,insanları kasten cahil bırakanları gördükten sonra.
Burada sayın Yaşar Nurinin dar-ı harp fetvası veren kişileri tesbitinin anlatıldığı bu eserde,yazının altına onun ismini yazmamış olsaydın;bunu kabul etmeyecek tek ülkücü vicdan varmı dır?Bu yazıya tek bir olumlu cevap dahi gelmedi.Neden?ÇÜNKÜ BUNLAR SAKINCALI ŞAHISLAR?NEYE GÖRE ,KİME GÖRE?HANGİ DİNİ BİLGİYE,HANGİ TARİHİ GERÇEĞE GÖRE?
DEVLETİ YIKMAYA ÇALIŞMAKTAN BAŞKA HİÇBİR İŞİ OLMAYAN KÜRTLERİ ALİM KABUL EDİP,BU TÜRK EVLATLARININ ÖĞÜTLERİNE KARŞI ÇIKMAK,ONLARI KARALAMAK HANGİ VİCDANIN İŞİ?
dİNDAR İLE DİNCİ ARASINDAKİ FARKIN BU KADAR GÜZEL ANLATILDIĞI BİR YAZIYI REDDETMEK MÜMKÜN MÜ?Ne yaptı bu adamlar da damgalandılar?Ücret mi istediler,yoksa bağış mı topladılar?Şirketler mi kurdular?Kafa yordukları,göznuru döktükleri eserlerinden kazandıkları bir kaç kuruş bile eleştiri konusu oldu!Ama öbür tarafta,ihlaslı geçinenlerin,çalışmadan yıllarca ne ile kendilerini ve yandaşlarını beslediklerini,servetlerinin miktarını,kaynaklarını hiçbir kimse sorgulamadı!Ne kadar adaletsiz bir ülkede yaşıyoruz.Kendi yazdıklarımızı kendimiz dinler olduk.İşte bizi mutsuz kılan,soğutan da bu.
Değerli ülküdaşım,ülkücü sandıkta saklanan naftalinli yünlü kumaş değildir.15 inde de,30 unda da,40 ında da,70 şinde de ayni olan ,ayni düşünceleri taşıyan insan belki antika olabilir,türünün son örneği olabilir,ama ülkücü olamaz.Sürekli her şeyin değiştiği,tehditlerin bile yön değiştirdiği bir dünyada,hala üçyüz yıl öncenin kafasını taşıyan insanın başı,tek bir işe yarar.Şapka taşımaya!Bundan 30 yıl önce komünizm ile savaşıyorduk.Bugün kahrolsun abd diyoruz.Var mı bir tane abd ye karşı olmayan,ingilize diş bilemeyen ülkücü?Peki demezler mi adama,siz 30 yıl öncenin tam tersini bağırıyorsunuz bu kez.Ne cevap vereceksiniz?Yanıldık mı diyeceksiniz?Hayır!Yanılmadık.O günün tehdidi öyleydi,bugünün tehdidi böyle de ondan!Ülkücü kendisini kalıplara hapsetmiş,uyuyan,bastığı yeri görmeyen adam değildir.Ülkücü yüksek ahlak ve ruh taşıyan adamdan başka da bir şey değildir.Ruhun,kalu beladan,mahşer gününe kadar tekamül ettiği,hatta bazı alimlerin ileri sürdüğüne göre cennet ve cehennemin bu tekamülü sağlayan ilahi labaratuvarlar olduğunun düşünüldüğü bir hayatta,siz bilmem kaç yıl önceki adamların peşine takılamazsınız.Bunun tek istisnası Hz.MUHAMMED SAV. dir.Çünkü,o ezelden ebede kadar olacakları belirten mucize bir kitap ile birlikte görev yapmıştır.O her zaman günceldir.Bu ülkeyi 600 yıl öncenin görüş ve içtihatları ile(kesinlikle peygamberimizin içtihat ve kararlarını istisna olarak kabul ediyorum) yönetmeye kalkarsanız,işte bu halde oluruz.600 değil,bundan 100 yıl öncenin ilminin ve tekniğinin bile bugün ile ne benzerliği ne de alakası vardır.Önümüzde gelmiş geçmiş en büyük devlet adamı Hz Muhammed,Tc nin kurucusu büyük Atatürk,Başbuğumuz Alpaslan Türkeş örnekleri var iken,bir ülkücü nasıl koyunlaşır da,devlet ve millet düşmanı;toplumda fitnenin menbaı haline gelmiş,çoğu da kürt asıllı olan bu sözde alimlerin peşine takılır anlamak mümkün değil!
Herşey apaçık ortadaır.Dialog ile binlerec müridi ile birlikte ayağı kayan fethullah efendi ile,bize bunları yazan Sn Zekeriya Beyaz ile Yaşar Nuri Beylerin mukayesesi vicdanlarda yapılmalıdır artık!Hangisi milletin lehine konuşuyor,biraz aklı olan,vicdanı olan adam bulacaktır.Ben bu güzel eser hakkında bize bilgi verdiğiniz için size teşekkür ediyorum.Allah bu milletin gözündeki perdeyi çekip alsın,bize eşyanın gerçek yüzünü görmeyi nasip etsin.Ve başta dar-ı harp çiler olmak üzere,bu büyük milletin başına bela olanları da ,geri bırakanları da kahretsin!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Bedii
Özel Üye
Özel Üye



Kayıt: Aug 22, 2003
İletiler: 119

İletiTarih: Cum Haz 09, 2006 9:32 am    ileti konusu: Kadir21 Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli Ülküdaşım Günay Bey,

Yaşar Nuri Öztürk Bey'in bu muhteşem çalışmasını, buraya BOZKURTLARIN BEYİN VE KALP OTAĞINA taşıdığınız ve dolayısıyle TÜRK ÜLKÜCÜLERİNİN istifadesine sunduğunuz için, size ne kadar teşekkür etsek azdır.
Bahismevzu eseri bir kaç defa okudum. Her defasında söylenenlerin üzerinde derinliğine ve genişliğine düşündüm. İçimden ve dışımdan ÇOK DOĞRU, ÇOK!...demekten kendimi alamadım. Mutlaka biz de bu iki kavram(DİNDARLIK ve DİNCİLİK) arasındai farkı, biliyorduk;fakat bu denli uçurumlar olduğunu düşünmemeiştik, düşünmüyorduk.
Adı geçen kavramlara dürüst bakılmış ve doğru yaklaşılmış ve ikisi arasındaki farklar fevkalade güzel ifade edilmiş. Galiba bunlar üzerinde çok daha fazla tefekkür etmemiz gerekecektir.
Biri gündüzler kadar temiz, ak ve pak; diğeri geceler kadar karanlık..
Yer ve gök kadar birbirlerine ırak ve uzak.....
DİNDAR...ve DİNCİ...
İyi ki şu vatan topraklarında DİNDAR insanlar var.
İyi ki kutsal ülkede içiyle-dışıyla; beyniyle,-kalbiyle; özü ile-sözü ile; kanıyle-canıyla...maddi ve manevi hayatıyla İNANMIŞ İMAN ETMİŞ ...insanlar var...

Galiba bu insanların yüzüsuyu hurmetine bu vatan ayakta durmakta ve gökteki güneş yerleri ve gökleri aydınlatmaktadır.
Onlara yerlerin ve göklerin ışık insanlarına bizden selam olsun.
Size bir kez daha teşekkür ediyorum Günay Bey.
İnşallah daha çok konuşacağız.

Not:
Ülküdaşım Kadir Bey,

Yaşar Nuri Bey'in eseri üzerine kaleme aldığınız tahlil yazınız için ,size de ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Gönül kulaklarımıza küpe olacak kadar önemli tespitlerde bulunmuşsunuz. ALLAH sizden ve sizin gibi bakan, gören, düşünen, anlayan, yaşayan ve yazan kardeşlerimizden razı olsun.
Can Dost, telaffuz etttiğiniz ve Ülküdaşlarınızla paylaştığınız o meşhur söz; merhum CEMİL MERİÇ Bey'e aiiitir. Bize , ondan büyük mütefekkirden intikal etmiştir.
Evet, bu ülkede, farklı, derin, geniş bilgiler, doğru ve güzel düşünceler, ilgiler, sevgiler.... KUTUZ KÖPEKLER GİBİ KOVALANMIŞ; SÜRGÜNDEN SÜ
RGÜNE GİDİP GELMİ,ŞLERDİR.
Çünkü gözü karanlığa alışan, karanlıkta doğan, KARANLIKTA BÜYÜYEN ve karanlıkta yaşayan insanları, gökteki yıldızlar hep rahatsız ede gelmiştir. İşte mesle budur.
Bunları, daha sonra, çok daha derin ve geniş konuşalım, olmaz mı Kadir Bey.
Cenab-ı MEVLA bu yolda,TÜRK'e hizmet yolunda beyin gücümüzü ve kalp sevdamızı, artırsın...
SON GÜNÜN, SON SAATİNİN VE SON SANİYELERİNE KADAR GECELERLE VE GECELERİN NEMRUT YÜZLÜ KARANLIKLARI İLE MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEKTİR.
Derin selam ve muhabbetlerimle.
ALLAH(c.c.)'a emanet olunuz.

Tanrı Türk'ü Korusun ve YÜceltsin!...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Cmt Haz 17, 2006 8:31 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Dar-ı Harpçiler bugün memleketin içinde bulunduğu halin en büyük sorumlularından olup,milletin en büyük düşmanlarıdır.Yanlız Türk milletinin değil,islamın da en büyük düşmanı olarak,tüm islam milletlerinin başına çok büyük bir beladır.Bu oluşum,yanlız Türkiye ile de sınırlı değildir.
Bunlar kökü dışarıda olan uluslararası bir şebekedir.Ülke içinde harıl harıl çalıştırdıkları matbaalar ile bastıkları yayınları yanlız ülkemizde değil,diğer islam milletlerini de zehirlemek için dış ülkelere göndermektedirler.Dışarıda okullar açılması da bunun bir başka türlü görünümüdür.Dış ülkelerde Türk bayrağını dalgalandırıyoruz diye yalan söyleyenlerin,içerideki bayrak yakılmaları hadiselerinde nasıl bir tepki verdikleri,daha doğrusu ,.küzün tren seyrettiği gibi olayları seyrettikleri apaçık ortadadır!Bu bayrağın dış ellerde dalgalanması size gurur veriyorsa,bu bayrağın adice katledilmesi nasıl oluyor da size acı vermiyor?Sıkı mı kımıldasınlar?Ya dershaneleri kapatılırsa,ya matbaaları,görüntülü yayınları durdurulursa,ya şirketleri çökertilirse?Biz Allah için ne yapmışız?Biz Allah için ne yapmadık onu bir söylesenize!Siz servetlerinize servet katarken,insanları dolandırırken bizler Allah ve Millet düşmanlarıyla harp ettik!Biz bulunduğumuz her noktada devletin yüksek menfaatleri için aslanlar gibi çarpıştık.Bizi kimsenin aşağılamasına ,kınamasına aldırmadan;bizi cahillikle,kaba kuvvet yanlısı olmakla,serdengeçti,marjinal diye tanımlamalara aldırmadan doğru bildiklerimizi yaptık.Sizler aşırdığınız paralarla mükellef iftar sofralarında ziftlenirken,biz ocaklarımıza kuru fasulye pilav ile iftar açtırdık.Sizin gibi bindirilmiş kıtalar olmadık.Toplantılara,gösterilere kendi imkanlarımızla gittik.Bizler devletten sizler gibi yardım ve destek de görmedik.Sizler üniversiteleri ,devlet kadrolarını yağma edip işgal ederken,bizlerin çocukları bileğinin gücü ile bir yerlere gelebildilerse geldiler.Yoksa dışlandılar.Nasıl oluyor da hala mason olarak bilinen rektörler öğretim görevlileri olarak sizleri işe alıyor.Daha 3 hafta önce gözümün önünde iki taneniz yardımcı doçent olarak işe alındı.Kim aldı?Akşama kadar size küfreden,odasında che quaveranın resmi asılı bir yardımcı doçent tarafından?Bunların alınması için kim emir veriyor da siz böyle adamların yanında üniversiteye alınıyorsunuz?Che quaveranın resmi asılı bir adamın emri altında nasıl çalışmayı kabul ediyorsunuz?Bu ne alçaklıktır,bu ne rezalettir,bu nasıl bir midedir?Bir belediyeye gitsem,sizlerin eşek kadar profesörleri ellerinde dosya ,kıçıkırık beş para etmez bir belediye başkanının karşısında iki büklüm,proje satmaya çalışıyor.Bu ne onursuzluk bu ne midesizik?Güya devleti yıkıp şeriatı getireceksiniz?Hangi şeriatı?Allahın indirdiğiyle hükmetmek için mi?Geri zekalılar!Bu kanunların çoğunda onlar zaten var.Ama sizin görmek işinize gelmez!GERİ ZEKALILAR!BİR DEVLETİN DAR-I HARP İLAN EDİLMESİ İÇİN O ÜLKEDE İSLAMIN TEK BİR ŞARTININ DAHİ UYGULANMAMASI GEREKİR!BU ÜLKEYİ NASIL BÖYLE BİR ÜLKE OLARAK GÖREBİLİYORSUNUZ?BU DEVLET İBADETİ Mİ YASAKLAMIŞ,BU DEVLET; NAMAZI ,ORUCU, HACCI,ZEKATI MI ENGELLEMİŞ?BU DEVLETİN KANUNLARINDA MECELLEDEN ALINMA ONLARCA KANUN HALA YÜRÜRLÜKTE!SİZ NASIL OLUYOR DA BU ALÇAK ,UĞURSUZ FETVAYI VERİYOR,DEVLETİ YAĞMALAMAK,İNSANLARI SÖMÜRMEK YETMİYORMUŞ GİBİ,BİR DE BU ÜLKEDE CUMA NAMAZI KILINMAZ DİYE İBADETLERE ŞÜPHE KARIŞTIRIP 10 REKATLIK CUMA NAMAZINA BİR SÜRÜ ZAM YAPIYORSUNUZ?CUMA NAMAZINI ON REKAT İLAN EDEN DİYANET ,NEDEN ZORUNLU İMİŞ GİBİ İMAMLARIN 6 REKAT DAHA FAZLA NAMAZ KILMASINA BİLE BİLE SES ÇIKARTMIYOR?BANA BİRİNİZ ZUHURU-AHİR DENİLEN O NAMAZIN ANLAMINI AÇIK AÇIK ERKEKÇE ANLATSANIZA!KIVIRMADAN AMA!BU MİLLETİN KAÇI KILDIĞI O NAMAZIN ANLAMINI BİLİYOR?SİZİN BIRAKIN BU DEVLETİ,BU GÜN İBADETLERİNİZE KARIŞMAYAN HER HANGİ BİR BATI YA DA DOĞU ÜLKESİNİ DE DAR-I HARP İLAN ETMEYE HAKKINIZ YOK.SANA İBADET ÖZGÜRLÜĞÜ VERİYORSA,CAMİLERİNİN AÇILMASINA ANLAYIŞ GÖSTERİYORSA,SENİN VATANDAŞLARINI İŞE ALIYORSA,SEN O DEVLETİ DE İSLAM DEĞİL DİYE KENDİ KAFANDAN GANİMET MALI İLAN EDEMEZSİN!
BU DİNİ DOĞRU ÖĞRENİN.ADAM GİBİ ÖĞRENİN'ZAHMET EDİP GÜVENİLİR ALİMLERİN ESERLERİNİ OKUYUN VE TEVBE EDİP BU PİSLİKLERDEN DERHAL VAZGEÇİN!YOKSA MİYARLARCA İNSANIN KUL HAKKIYLA ,RUHUNUZU İSLAM OLMAKTAN BAŞKA BİR SIFATLA TESLİM EDERSİNİZ DE HABERİNİZ BİLE OLMAZ!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
aslanderen40
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jul 11, 2003
İletiler: 133
Şehir: kırşehir

İletiTarih: Cmt Haz 17, 2006 8:51 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

kadir21 demiş ki:
!
BU DİNİ DOĞRU ÖĞRENİN.ADAM GİBİ ÖĞRENİN'ZAHMET EDİP GÜVENİLİR ALİMLERİN ESERLERİNİ OKUYUN VE TEVBE EDİP BU PİSLİKLERDEN DERHAL VAZGEÇİN!!


evet gönüldaşım gerçekten çok haklısın bugün ülkemizin %85 civarı müslümandır evet bu gerçek rakamlar daha öncelerde %95 lerden bahsederdik müslüman diye. peki bu insanlara ne olmuştur. dini yanlış yerlerden öğrenip yarım yamalak bilgileriyle insanlara fetva verdiler ve gelinen sonuç bu dur işte. sizlere başımdan geçen bir olayı kısaca nakletmek istiyorum izninizle; ben lise yıllarımdayken nur cemaatinin dershanesine gidiyordum ve evlerinedavet ettiler ülkü ocaklarında bu evlerle ilgili daima konuşmalarımız tartışmalarımız olmuştur ve merakla gitmeyi kabul ettim ilk hafta sohbetlerde Kur'an-ı Kerim den yapılıyordu daha sonraları külliyatlardan yapılmaya başlandı ve bizlerle sohbet eden insan "sizlere teyzenizle bile sarılmak haramdır" dedi peki bunun kanıtı dayandığı nokta nedir diye sorunca yine külliyatları gösterdi dinin dayanağı da açıklayıcısı da kur'an ve hadislerdir. ben bu durumu müftüye sordum ve teyzeme nikah düşmediği için onunla sarılmamda sakınca olmadığını söylediler. belki olay küçük ama dindeki şirke düşmede allahın emirlerinin yerine emir koymada küçük büyük yoktur.
vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.
Tanrı Türkü Korusun
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM ICQ
Bedii
Özel Üye
Özel Üye



Kayıt: Aug 22, 2003
İletiler: 119

İletiTarih: Cmt Haz 17, 2006 10:30 am    ileti konusu: Kadir21 Alıntıyla Cevap Gönder

Rahmanın Adıyla, Rahmanın Selamıyla.

Herkese bütün beyin ve yürek dostlarıma DAVA arkadaşlarıma, hayırlı günler dileyerek başlıyorum sözlerime.

Çok çok teşekkür değerli Ülkadım, Kadir Bey;

Onlarca yıldan beri kilitli olan kapılarımızı açıyor ve sıkı sıkıya örtülü olan perdelerimizi de aralıyorunuz....
Biliyor musunuz Gönüldaşım,,bunları, Türk'ün bu acı gerçeklerini, yazmakta (haykırmakta) konuşup tartışmakta çok geçiktik, çok!! Sizce, acaba niçin, bu kadar geçilkmiş, olabiliriz....Kadir Bey??
İlk aklıma gelen şey:
Galiba; KUTUZ KÖPEK GİBİ, KOVALANMAKTAN KORKTUĞUMUZ için...
Bir de bu haramzadelerin, "oylarını" kaybetmemek için...
Aldık mı...Ne gezer....Beyefendi, ne gezer...Her seçimde, her defasında, havamızı aldık... havamızı..Hem de kirli ve pis cinsinden..Çünkü bu insanlar, milli iradelerinin (?!..)tecellisi olan "reylerini" açık artırma ile satıyorlardı. Hem de birtakım büyük büyük maddi ve manevi menfeatlar karşılığında... Bizim gücümüz, bizim vicdanımız, bizim demokrasi anlayışımız ve bizim din, iman, ahlak ve ....telakkimiz buna yetmedi, bu adamların milli iradelerini(?!) satın almaya izin vermedi. Söz verenler oldu; bu defa oyumuz sizin dediler...Son günün, son saatinin son dakikasında " büyüklerinden -ağababalarında-ağabeylerinden" gelen bir emir, herşeyi allak-bullak etti. Umudumuz, kursağıma dağıkılıp kaldı...Herzman olduğu gibi; gibi, hüsran ve hicranın dehlizlerinde kıvranıp durduk. Yıllar böyle geldi ve böyle de geçti....
Böyle olacağını, böyle yapacaklarını, bizi aldataçaklarını bilmeliydik...
Bu da bizim, biz Türkler'in zaafıdır. İnanmak...herkesi kendimiz gibi bilmek...

Bu kadarı da çok fazlaydı...

Türk milliyetcileri, buna, şunun bunun çıfıt çarşısını andıran oyuna, tenezzül ve tevessül etmmeliydi. Olacakları, olanları, geçmişi gözönüne alarak inanmamlıydı.. Ülkücülük şuuru, bunu anlamalı ve bunu gerektirmeliydi.
Herneyse... Olanlar oldu....
Cenab-ı HAKK gafletimizin sebep olduğu bu ve benzeri günahlarımızı affetsin.
Bu düzen, kimleri yerle bir etmedi ki....Bizi Türk milliyetcilerini sağlam bıraksın!
...............................................

Bundan sonrasına bakacağız....
Zaten başka çaremiz de yok...
Geçen geçti, giden gitti...
An şu an....
ALLAH için yazacağız...konuşacağız....tartışacağız....
Yüce HALIKK'tan sonra kendimize innacağız ve gerçek Türk Ülkücülerine güveneceğiz.
Beyni boş, kalbi fakir ve niyeti sakat insanlara bir daha bel bağlamayacağız.
Zillet ve meskenet içinde, yüz yıl yaşamaktansa, bir gün yaşamak (ama adam gibi )çok daha onurlu bir davranıştır Bunu unutmayacağız..
.Uzun yaşamak...çok mu önemli..Hiç te önemli değil...Bazı maymun cinsleri beş altı yüz yıl yaşarlarmış....
Onlara kutlu olsun....

"Haydi davran Ülküdaşım, erken çıkalım yola,
İşimiz, bu dünyada durmak değildir, bizim!...
"Lazım'ı" gereksizden ayırmak düşer kula,
Maksadımız boşa düş kurmak değildir bizim!...
At binip, pusat kuşan dağlar bizi ünlesin,
Nal sesleri dağlarda, ovalarda çınlasın,
Aldırma sakın gardaş el bizi ne anlasın......"

Anlayan ve anlatanlara bizden selam olsun.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
günay
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 28, 2004
İletiler: 4

İletiTarih: Cmt Haz 24, 2006 8:57 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Ülkücülerin düşünce ve fikirlerini paylaştıkları FORUMUN değerli temsilcisi KADİR21 Bey,

Son zamanlarda,, Prof.Dr.Zekeriya Beyaz’ın TÜRKLÜK KANIMIZ İSLÂM CANIMIZ isimli, kıymetli kitabını, bir kez daha okuma ihtiyacı hissettim...İyi ki hissetmişim...Çünkü, eksik bildiklerimi tamamladım ve unuttuğum bir çok meseleyi yeniden hatırlama imkanı buldum.
Kitap, 1977 yılında, Özlem Yayınları arasında çıkmış. Mürettip hatalarının dışında, sahasının önemli çalışmalarından biri olduğunu ifade etmeyi, milli bir vecibe olarak telakki ediyorum.
KADİR21 Bey,
Adı geçen kitaptan, bir kaç faslı , aşağıya alıyor ve dikkatlerinize sunuyorum...Bir de siz okuyunuz. Eğer faydalı bulursanız, kalsın; aksi takdirde çöpe gönderebilirsiniz.
Sorumlu olarak ve sorumluluğu da oldukça büyük biri olarak TAKDİR TABİİ Kİ SİZE AİT...
Maksadımız, iyi ve güzel; doğru ve gerçek olan her şeyi TÜRK GENÇLERİ İLE PAYLAŞMAK...
İzninizle:
Önemine binaen küçük bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Sayın Beyaz, mevzubahis olan çalışmayı 1977’lerin siyasi atmosferi içinde kaleme almıştır. Bu sebeple sık sık komünistlere atıfta bulunmuştur. İsterseniz siz, onları kaldırır, yerlerine bir başka........ koyarak okuyabilirsiniz.
Buyurun......



DEVLET DÜŞMANI DİNDAR OLABİLİR Mİ?

Dış ve iç düşmanlarımızın devletimizi yıkmak, hürriyet ve istiklalimizi yok etmek, milletimizi esir, vatanımızı istila eylemek, din ve mukaddesatımızı ayaklar altına almak için bin türlü ihanet plânlarını uyguladıkları şu günlerde bir de «Devlet düşmanı dindar olabilir mi?» diye sormak ve böyle bir konuyu incelemek zorunda kalmamız son derece üzücü ve sıkıcıdır. Çünkü devlet düşmanlığının ilk şartı dinsizlik olarak bilinmektedir ve bu bir gerçektir. Bugün Türk devletinin düşmanlarını şöyle bir göz önüne getirdiğimiz zaman genellikle dinden, İslâm’dan uzak olduklarını görürüz solcu ve komünistlerin içinde, anarşist ve bozguncuların arasında bir tek dindar kişi bulamazsınız. Hemen hepsinin dinden, imandan, vatan ve millet sevgisinden yoksun olan kimseler olduğunu görürsünüz. Dolayısıyla dine inanan, İslam’’’a bağlanan insanların devlet ve millet düşmanı olması düşünülemez. Bütün dindar insanlar aynı zamanda vatan ve milletine bağlı, devlete ulülemre bağlı, hürriyet ve istiklâle aşık kimselerdir. Çünkü bu kavramlar ayakta olmadıkça din de ayakta olamaz. Vatanımızda hür ve müstakil olmaz isek, devletimiz güçlü bulunmaz ise dinimiz de ayaklar altında kalır, mukaddesatımız da.
Böyledir, böyle olması, dindar insanların vatan ve devlete son derece bağlı olması gerekir.
Ama gerçek böyle midir?
Gerçek büyük kitle için böyledir. Müslüman Türk milleti ezici çoğunluğuyla devlet ve millete, vatan ve mukaddesata bağlıdır, hem de aşk halinde bağlıdır. Gerekirse bu mukaddes kavramlar uğruna canı ve cananı feda etmekten çekinmez. Ve Türk milleti dindar insanların böyle olduğu, böyle olması gerektiği inancındadır.
Ama Tekrar edelim ki bu hüküm büyük kitle içindir. Bütün dindarlar için değildir. Yani küçük de olsa, pek azınlık da olsa, dindar bir grup inanç ve davranışlarının sonuç olarak Türk devletine düşmandır. Her konuda olduğu gibi bunda da gerçeği görmek ve yanlış yolda olanları uyarmak zorundayız. Görelim :

ÖNEMLİ İDDİALAR

Şöyle diyorlar :

«Türkiye’de küfür rejimi hakimdir. Küfür kanunları hakimdir. Laiklik olduğundan İslâm hukuku ve İslâm düzeni uygulanamıyor. İslâm düzeni ve İslâm hukuku yerine kokuşmuş bir küfür düzeni ve küfür kanunları hüküm sürüyor.
Dolaysıyla Türkiye Dâr-ı harbdır. Yani İslâm Ülkesi değil küfür ülkesidir Burada Müslümanlar harb ederek bu küfür rejimini ve küfür kanunlarını yıkmalıdırlar. Kafirlerin hakimiyetine son vererek Müslümanların hakimiyetini kurmalıdırlar.
Türkiye Dar-ı harb olunca burada Müslümanlar için geçerli olan hukuk da dar-ı harb hukukudur. Buna göre, Türk devletine vergi vermek caiz değildir. Küfür devletine vergi vermek onu kuvvetlendirmektir ona yardımdır. Küfre yardım ise küfürdür. O halde vergi ve yardım değil, her fırsatta zayıflatmak ve yıkmak gerekir. Sonra bu devlete itaat de edilmez. Ülülemre itaat farzdır. Ancak bizden olursa itaat farzdır. Bu Ulülemr yani yöneticiler ise küfür kanunlarını ve küfür rejmini uygulayan birer kâfirdirler. Dolaysıyla kâfirlere de, emir ve kanunlarına da itaat edilemez. İsteyerek küfre itaat küfürdür.
Böylece Müslümanlar Dar-ı harb olan Türkiye’de küfür rejimini, küfür kanunlarını, ve bunların uygulayıcısı olan kafir idarecileri yıkmak ve devirmek için her an savaş halinde bulunmalıdırlar. Dar-ı harbde İslâm hukukunun ceza hükümleri de uygulanamayacağına göre bir çok haram fiiller de burada helâl olur. Yalan, hîle, tuzağa düşürme, çeşitli menfaat ve vurgunlar helaldir. Zina yapana ceza verilemez.»
Türk devletinin yıkılması ve Müslüman Türk milletinin büyük felaketlere düşmesi sonucunu doğuracak olan yukarıdaki iddiaların varlığı bir gerçektir. Hatta bu gibi kimseler Türkiye’de Cuma namazı kılınamayacağını da iddia etmektedirler.
Görünüşte birer İslâmi gerçek oldukları zannı uyandıran yukarıdaki ifadeler, yanlış ve tutarsız yorumlara dayanmakta, devlet ve millet için, din ve mukaddesat için son derece tehlikeli sonuçlar doğuracak nitelikler taşımaktadır. Konunun açıklanmasına geçmeden önce şu kadarını ifade edelim ki yukarıdaki iddialar doğrultusunda hareket edildiği takdirde devlet de yıkılır, din de yıkılır. Böylesi bir çalışma başta komünistler olmak üzere sadece düşmanlarımıza yarar Ve hemen ifade edelim ki bu türlü görüşler genellikle kendisini Türk milletine bağlı hissetmeyen, içinde bir başka milletin özlemini taşıyan azınlık haleti ruhiyesi içinde bulunan kimseler tarafından kışkırtılmaktadır. Bir başka deyişle Türk devletini yıkmak için dini duygular yanlış yorumlara alet edilmektedir.
Konuyu inceleyelim :

TÜRKİYE İSLÂM ÜLKESİDİR, DAR-I HARB DEĞİLDİR.

Türk mahkemelerinde İslâm hukukunun uygulanmamasına. Lâik bir memleket olmasına rağmen Türkiye İslâm Ülkesidir. İslâm hukukunda belirtilen bir Dar-ı harb, yani küfür ve küffar ülkesi değildir. Dolayısıyla Türkiye’de Dar-ı harb hukuku geçerli olma imkanına sahip olmamaktadır,
Türkiye’nin Lâik olması konusuna gelince onu kavrayabilmek için Türkiye’ye Laikliğin gelmesine sebep olan, İslâm hukukunu dondurarak zaman ve şartların gereklerine göre tekamülünü önleyen ve böylece İslam’a en büyük kötülüğü yapan zihniyeti İncelemek icap eder. Türkiye Laikliği kabul etmiştir, ya diğer Müslüman ülkelere ne oldu? Bugün hangi İslâm ülkesinde İslâm hukuku uygulanmaktadır? Bunun cevabı kocaman bir HİÇ dir maalesef. Öteki Müslüman ülkelerde de düzine düzine yabancı kanunlar uygulanmakta ve fakat İslâm hukuku uygulanmamaktadır. Demek ki, Müslüman ülkelerin tamamını bu yola zorlayan ortak sebepler vardır. Bu sebeplerin incelenmesi ayrı bir eser konusudur. Şu kadarını söyleyelim ki suç İslâm’ın esasında değildir. Suç içtihat kapısını kapalıdır diyerek İslâm hukukunu yeni meseleler ve yeni sosyal gelişmeler karşısında sukut ve donukluğa mahkum eden dolayısıyla İslâm hukukunun bütün Müslüman ülkelerde saf dışı edilmesine sebep olan mutaassıp zihniyettedir. (Bu çok önemli konunun geniş incelenmesini «İSLÂM ŞERİATINA BİR BAKIŞ» adıyla yayınlanacak eserimizde bulmak mümkün olacaktır.

DAR-I HARBİN NİTELİKLERİ

Türkiye’nin her şeye rağmen bir İslâm ülkesi olduğunu, yukarıdaki iddiaların yersiz ve tutarsız bulunduğunu anlayabilmek için, İslâm hukukunun Dar-ı harb konusuna dair hangi hükümleri getirdiğini incelemek gerekir. Bu konuda en yakın ve geniş açıklamaları merhum Ömer Nasûhi Bilmen'in: «Hukuki İslamiyet ve ıstılahat-ı fıkhiye kamusu»nda bulmak mümkündür. Şimdi İslâm hukukunun hangi ülkeyi küffar ve kürür memleketi sayarak Dar-ı harb-savaş sahası- saydığını, hangi memleketi İslâm ülkesi kabul eylediğini söz konusu eserin ilgili bölümünden görelim :
«Müslümanların eli altında hakimiyeti dairesinde bulunan yerler birer Dari İslam’dır ki, ehli İslam’, oralarda emin ve eman-Emniyet-içinde yaşayarak vazifei diniyelerini ifaya muktedir bulunurlar.
Müslümanlar ile aralarında müsaleha ve müvadea -barış ve anlaşma- bulunmayan gayri Müslimlerin hakimiyeti altında bulunan yerler de birer dari harbdir. -savaş sahasıdır-Bunların gayri müslim ahalisinden her birine (harbî) denilir?
Bîr dar-i harbin dar-i İslâm haline gelmesi için yalnız bir şart vardır ki, o da darda-Yurtta-İslâm ahkamının icra edilmeğe başlamasından ibarettir. Velev ki içinde onun eski gayri Müslüm ahalisinden bazıları mukim-yerleşik-bulunsunlar, velev ki-ister ki-O dar, dari İslam’’a muttasıl-bitişik-bulunmasın.
Binaenaleyh İslâm mücahitleri, gayri Müslimlere ait olan bir ülkenin her hangi bîr beldesini-İlini-feth ederek içinde Cuma namazı, bayram vesaire gibi İslâm ahkamını icraya başlasalar O belde bir dari İslam’’’a tahavvül etmiş olur. (İslâm yurduna dönüşmüş olur). Bu hususta bütün hanefi müctehidlerî müttefikdirler.
Bir dari İslâm’ın -Allah teala korusun- bir dari harbe tahavvülü-dönüşü-İmam-ı azama göre şu üç şartın tahakkukuna mütevakkıftır-bağlıdır.
1 - Dan harbe muttasıl olmalıdır.
2 - İçerisinde şirk ahkamı İcra edilmelidir. .
3 - İçinde evvelki eman-emniyet-ile emîn bir müslim veya gayri müslim kalmamış olmalıdır.
Evvelki emandan maksat, müslim için İslâmiyeti cihetiyle, zimmî için de akdi zimmeti sebebiyle İslâm hükümetinin kuvvetine müstenit olarak sabit bulunan ve emniyet ve selâmettir.
Bu üç şart tahakkuk etmedikçe bir belde veya bir ülke dar-i harb sayılmaz.
Bu kavle-hükme-göre bir İslâm beldesi mücerret-yalnız-ehli harbden birinin galebe ve istifasıyla veya ahalisinin bilirtidat-dinden dönerek-ahkamı küfri icra etmesiyle veya içindeki ehli zimmetin-gayri Müslüm vatandaşın-nakzı ahd ederek-anlaşmayı, itaati bozarak-tagallübde (galip gelmesiyle) dari harbe inkılap etmiş olmaz. Meğer ki mezkur üç şartın üçü de tahakkuk etsin»
Yukarıdaki açıklamalar Hanefi mezhebine aittir. Şimdi bir de Şafii mezhebine göre bir ülkenin nasıl olursa İslâm ülkesi olur, nasıl olursa küfür ve küffar ülkesi sayılır onu görelim:
«Şafii Fukahasının-hukukcularının-beyanına göre dari İslâm - İslâm Ülkesi-Üç kısımdır:
1 - Müslümanların ikamet ettikleri beldeler-şehirler
2 - Müslümanların feth edip eski ahalisini bir cizye-vergi-mukabilinde iskân eyledikleri beldelerdir. Bunların arazisi, gerek kendilerine temlik-mülk edilsin ve gerek edilmesin. İslâm hükümetinin İstilası altında bulunması kâfidir.
3 - Evvelce Müslümanların ikâmet edip bilahare gayri müslimlerin zapt ettikleri beldelerdir. Müslümanların bu beldelere-şehirlere-olan kadim (eski) istilaları, bunlarda dari İslâm olmak hükmünün devamı için kafidir.
Demek oluyor ki: Bir belde bir kere dari İslâm-İslâm Ülkesi-oldu mu artık ondan sonra mutlaka yani gerek bilahare oraya gayri Müslümler müstevli olsunlar ve gerek olmasınlar ve orada müslimlerin ikametine gerek müsaade etsinler ve gerek etmesinler Orası dari küfür, dari harb hükmünde olamaz.»
Yukarıya aldığımız her.iki mezhebin görüşünü şöyle özetlemek mümkündür:
Müslümanların emniyet ve selâmet içinde yaşadıkları ibadetlerini hür olarak yapabildikleri ülkeler İslâm ülkesidir. Böylesi bir ülke ve küffar memleketi sayılamaz. Orada dar-ı harb hukuk uygulanamaz. Bu, İslâm hukukun hükmüdür. Her hangi bir kimse kalkıp da şu ülkede İslâm’ın şu hükümleri uygulanmıyor, dolayısıyla orası İslâm Ülkesi değildir, Orası dar'ı harbdri. Bir çok haram işler orda helal olur. Oradaki devlete vergi verilmez diyemez. Derse başta İslâm hukukuna aykırı düşer, İslâm’ın karşısında yer almış olur. Asıl kendisi İslâm hükmünden dışarı çıkmış bulunur.

TÜRKİYE ELBETTE İSLÂM ÜLKESİDİR

Yukarıya nakledilen bir ülkenin İslâm yurdu mudur, yoksa küffar yurdumudur? konusuna dair İslâm hukukunun hükümleri karşısında Türkiye’mizi göz Önüne getirdiğimiz zaman varacağımız sonuç Türkiye elbette İslâm Ülkesidir şeklinde olacaktır. Çünkü:
1 - Türkiye’de Müslüman Türk milleti yaşıyor, nüfusun % 95 .den fazlası Müslüman’dır.
2 - Türkiye’de Müslümanlar İmanın altı farzını, İslâm’ın beş şartını yerine getirmek hak ve yetkisine sahiptir. Her türlü ibadet ve dini vecibeleri yerine getirmek serbesttir. Buna engel olmak suçtur.
3 - Türkiye’de din hizmetleri devletin himayesindedir. Dünyanın hiç bir ülkesinde olmadığı kadar Türkiye’de din görevlisi kadrosu vardır ve bunların hepsi devletten normal memurlar gibi maaş alırlar.
4 - Türkiye’de devlete bağlı dini öğretim yapan yüzlerce orta dereceli okullar, İman-Hatip liseleri ve yedi tane yüksek dini öğrenim yapan Fakülte ve Enstitü vardır. Ayrıca Türkiye’de bütün orta dereceli okullarda din ve ahlak dersleri bütün öğrencilere okutulmaktadır.
5 - Türkiye’de her yıl yüzlerce dini kitap yayınlanmakta, gazeteler ve dergiler neşredilmektedir... Evet Türkiye İslâm ülkesidir, İslâm yurdudur. Hem de o kadar ki, Türkiye İslâm ülkesi değilse, dünyada hiçbir İslâm ülkesi yok demektir.

O HALDE!

Bütün bunların ve daha nice İslâmi hizmetin görüldüğü Türkiye’yi dar'ı habdir yani küfür ve küffar ülkesidir diyerek devleti yıkmaya çalışmak başta İslam’a, hukukuna aykırıdır. Müslüman Türk milletine en 'büyük kötülüktür. İslâm’ın ve Müslümanların yıkılmasına çalışmaktır.

DEVLETE VERGİ VERİLMEZ VE İTAAT EDİLMEZ

İslâm hukukuna, aykırı olarak İslâm’ın yüce hükümlerine ters olarak indî görüşlerle Türkiye İslâm Ülkesi değildir. Türkiye Küfür ve küffar ülkesidir, dolayısıyla Dar-ı harbdir ve dolayısıyla Türk devletine vergi vermek ve itaat eylemek gerekmez demek ve buna göre hareket etmek ne İslam’’a hizmet olur, ne de Müslümanlara. Bu türlü görüş ve davranış sadece düşmanlarımıza, dinimizin ve devletimizin düşmanlarına yarar, onlara hizmet olur. Çünkü bu türlü görüş ve davranış sonuç olarak Türk devletinin zayıflamasını ve yıkılmasını doğurur. Bu ise sadece düşmanlarımızın bayramı olur, İslâm’ın ve Müslümanların felâketi olur.
Bu sonucu meydana getirmek isteyenler, devlete düşman olanlar dindar olamaz. Duvarlara «Müslümanlar örgütlenin ve savaşın» diye yazılar yazarak Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmak İsteyenler, dini duyguları anarşistlerin ve komünistlerin arzuları yönünde istismar edenler dindar olamaz, İslam’’a bağlı olamazlar. Müslüman Anarşist olamaz. Müslüman devlet düşmanı olamaz. Müslüman bozguncu olamaz. Devletin yıkılması yolunda faaliyet gösterenler ister komünizm kisvesinde olsunlar ister dini istismar kisvesine bürünsünler bu gibiler dinin de, devletin de baş düşmanlarıdırlar. Komünistlerin . din ve devletimizi yıkmak için anarşi ve bozgunculuk, hattı ve cinayet hareketlerine girdikleri bir zamanda Bir takım gençlerin ve bazı çevrelerin Türkiye küfür ülkesidir, darı harbdir, savaş alanıdır, Müslümanlar örgütlenip savaşmalıdırlar şeklinde propagandalar yapmaları komünizme hizmetten başka bir mana taşımaz. Bu gibi kimseler gafil değilseler mutlaka haindirler.
Bu yanlış yola girenleri bir an için Türk devleti yıkıldığı veya parçalandığı zaman İslâm’ın ve Müslümanların halinin nice olacağını düşünmeye çağırırız,

MEŞRU MÜCADELE ESASDIR

Türkiye bir İslâm ülkesidir ama, İslâmî yönden bir çok eksiklerle, yanlışlıklar ve terslikler de vardır. Yer yüzündeki diğer İslâm ülkelerinde de durum aynıdır. Bundan önceki asırlarda da İslâm ülkelerinde dini yönden bir çok eksiklik, yanlışlık ve terslikler olmuştur. Bundan sonra da olacaktır. Hiç bir asırda, hiç bir ülkede hayat bütün yönleriyle yüzde yüz İslâmî gerçeklere göre yaşanmamıştır. Çünkü insanlar günah işlerler. Peygamberlerden başka hiç bir kimse masum değildir. Masum olmayan insanlar da gerek kişi olarak gerek toplum olarak, gerekse devlet olarak hata ederler, suç işlerler, yanılırlar, hatta zulüm ve haksızlık ederler. Önemli olan temel esaslar ve Yüzde kaç meselesidir.
Müslümanlara düşen yıkmadan, anarşi çıkarmadan meşru yollarla yanlışların düzeltilmesine, hak ve adaletin hakim olmasına çaba göstermektir. Her şeyden önce şikâyet ettiğimiz konuların meydana gelmesine sebep olan durumların ortadan kaldırılmasına çalışılmalıdır. Kendi hatalarımızı göz önüne getirmek ve bir milletin layık olduğu idareye kavuşacağı gerçeğini unutmamak zorundayız.
Sonra «İslam’’a göre Hilafet, Saltanat-Cumhuriyet» adıyla yayınlanan kitabımızda açıklandığı için burada ayrıca ele almak istemiyoruz. Rejim yani düzen başka O düzenin içinde uygulanan hukuk başkadır. Türkiye’de Düzen Cumhuriyettir. Müslümanlar şu veya bu kanuna karşı olabilirler fakat Cumhuriyet rejimine karşı olamazlar. Çünkü İslâmî düzen olarak karşımıza en yakın olarak yine Cumhuriyet çıkacaktır. İslâm’da krallık, babadan oğla geçme düzeni yoktur.
Hulasa Müslüman bir kimse devlet düşmanı olamaz. Olursa dindar olamaz. Türk devletini yıkmaya çalışmak aynı zaman da İslâm’ı ve Müslümanları yıkmaya çalışmaktır. Müslüman yıkarak değil yaparak düzeltmelidir.


En son günay tarafından Cmt Haz 24, 2006 9:18 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
günay
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 28, 2004
İletiler: 4

İletiTarih: Cmt Haz 24, 2006 9:12 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

TANRI DÜŞMANLIĞI KÜFÜRDÜR

Konferans ve seminer maksadıyla dolaştığım hemen bütün il ve ilçelere de dinleyiciler tarafıma en çok TANRI kelimesiyle ilgili sorular sormaktadırlar, Bu konu İslâm'a göre Milliyetçilik adlı kitabımızda diğer ithamların cevaplarıyla birlikte geniş olarak açıklanmış ise de, bir kez daha ele almakta fayda görülmüştür:
Türklüğe, Türk milliyetçiliğine, Türk Ülkücülüğüne düşman olan bazı belli çevreler Türkçe olduğu için TANRI kelimesine düşman olmuşlardır. Bununla Ülkücüleri çok ağır biçimde suçlamaktadırlar. Diyorlar ki:
«Ülkücüler Allah demiyor da Tanrı diyor. Tanrı Türk’ü korusun diyor. Tanrı Müslümanlıktan önce putların adı idi, dolayısıyla Ülkücüler puta tapmıyor, puta yalvarıyorlar.»
Bu itham ve iddia hemen bütün Türkiye’de yaygın bir fiskos hailinde her gün tekrarlanıyor. Bunu da yapanlar maalesef kendilerini dindar sayan, kendilerinden başka kimseyi Müslüman saymaya pek niyetli olmayan dini siyasi emellerinin bir aracı olarak kullanan bilinen çevrelerdir. Tabii Ülkücüler bu iddialardan yüzde yüz uzak olduğu için gülüp geçiyorlar, bu adamların tarafgirlik uğruna neler yapabileceklerini dehşetle düşünüyorlardır Bu arada meseleyi ilmi olarak kavrayamayan bazı genç ülkücüler de haklı olarak kızıyor, üzülüyor hatta bu çirkin ithamlar karşısında içi burkuluyor, gözü yaşan-yor. Bu çirkin ithamlar karşısında Ülkücü gençlerden birisi dayanamasa da karşısındakine gerekli dersi vermeye kalksa bunlar bağrışıyorlar: «Müslümanlarla Ülkücüler çarpıştı» Yani Ülkücüler Müslüm-man değildir. Çünkü Ülkücüler Tanrı diye puta tapıyorlar! İnceleyelim bakalım kimmiş dinsiz olan.

AMELLER NİYETE GÖREDİR

Önce şunu belirtelim ki, «Ülkücüler Allah demiyor da Tanrı diyor» sözü yanlıştır. Ülkücüler Allah da der. Tanrı da der, yaradan da der, Rabb da der, Mevlâ da der. Allanın diğer isimlerinin hepsini de söylerler. Tanrı kelimesini de yalnız Ülkücüler söylemez, Müslüman Türklerin hepsi söyler, hem de çok eskiden beri.
Yalnız Tanrı kelimesi değil, İslâm’dan önce Rab, Mevlâ, İlâh ve benzeri bir çok kelimeler de putlar için kullanılırdı. Hatta ELİLAH kelimesinin şiveye uydurulmuş şekli olan Allah kelimesi bile İslâm’dan önce kâbeye asılan cahiliye şairlerinin şiirlerinde geçiyordu. Peygamberimizin doğumundan önce ölen babasının adı da Abdullah-yani Allah’ın kulu-idi. Kur'anı kerimden sonra dinin en büyük kitabı olan Buharı' Hadislerinin ilki: «Ameller ancak niyetlere göredir» diye başlar. İslâm Hukuku mecellenin ikinci maddesi aynen şöyledir: «Bir şeyden maksat ne ise hüküm ona göredir»
İşte İslâm’dan önce ilah, Rab, Tanrı, Mevlâ, ve diğer bir çok kelimeler ile putlar kastediliyordu. Hüküm de ona göre idî. İslâm devrinde ise Müslümanlar bu kelimeler ile yeri göğü yaradan Allah’ı kastediyorlar bu defa hüküm buna göredir. Mesela Firavun: «Ben sizin en büyük Rabbınızım» dediğini bizzat Kur'anı kerim naklediyor. Keza ilah ve Rabb kelimelerinin putlar için kullanıldığını kur'-an-ı kerim sık sık tekrarlıyor. Peki şimdi Müslümanlar Rabb ve ilah dedikleri zaman putu mu kastediyorlar, putperest midirler. Elbette hayır? Ne kastediyorlarsa hüküm ona göredir. Hatta Allah kelimesi ile putu kastetseler doğru mu olur? Allah dediler diye doğru mu söylemiş olurlar? Elbette hayır! kasıt ne ise hüküm ona göredir.
Rab kelimesi, yetiren, büyüten terbiye eden demektir. Çocuk bakımcısı kadına mürebbiye denilmesi de aynı kökten gelir. İnsanlara da Rab denilmiştir. Netim Kur'an-ı kerimde Hz. Yusuf’la ilgili kıssada nakledilen hapishane arkadaşının söylediği rüyada kral için Rab kelimesi kullanılmıştır. Mevlâ kelimesi ise hem köle hem de efendi anlamına gelîr. Hangisini kastedersen hüküm ona göredir. «Biz Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler» derken Allah’ı kastediyoruz. Kur'an-ı kerimde de öyle kastedilmiştir.
İşte TANRI kelimesi de İlah kelimesinin Türkçe’si olarak yukarıdaki hükme tabiidir. Onunla neyi kastederseniz hüküm ona göredir. Müslüman Türkler Tanrı kelimesi ile yeri göğü yaradan Allah'ı kastederler. Bunu bilmemek aptallıktır. Bilerek İftira etmek ise insanı küfre götürür, bir Müslüman’a kafir diyen kimse, eğer o kimse kafir değilse kendisi kafir olur. Huda kelimesi Farsça efendi demektir. Ama onlar Allah manasına kullanırlar. Bir Pakistanlıya Allah’a ısmarladık dediğiniz zaman o size «Huda hafız» der. Yani Allah sizi korusun demek ister.
Atalarımız Mehter marşında nakarat olarak şöyle söylemişlerdir:
Allah yoluna cenk edelim şan alalım şan Kur'an’da zafer vaat ediyor hazreti YEZDAN
Buradaki YEZDAN kelimesi Arapça değildir. Eski Mecusiler tapındıkları putlarına Yezdan derlerdi. Peki Mehter Marşında putu mu söylüyorlar. Elbette hayır Kur'an’da zafer vaat eden Yezdan Allah’tır. Yezdan Allah anlamında kullanılmıştır.
İşte bütün bunlar hoştur, mübarektir güzeldir ama, Türkçe olunca olmuyor! Tanrı deyince hemen put oluyor. Öylemi? Farsça olunca, Mecusi putperestlerin söylediği olunca, putperest Arapların söylediği olunca mübarek ama, Müslüman Türklerin söyledikleri Tanrı hemen put öyle mi? Öyleyse en yakından başlayalım:
Necip Fazıl putperesttir. Çünkü Kitablarından birisin ismi «TANRI KULU» adını taşıyor. Hasan Basri Çantay putperesttir. Çünkü tefsirinde La ilahe illallah Cümlelerini hep Allah’tan başka Tanrı yoktur diye tercüme etmiştir. Yani Allah’a Tanrı demiştir. Dahası var Mehmed Akif de putperesttir. Çünkü Safahatının 88. sahifesinde O da tanrı diyor:
«Geçende komşuyu görmüş, demiş selam söyle Demek almayacak Tanrı selamını bile» Mevlid yazarı Süleyman Çelebi de putperesttir. O da Mevlidinde «Ondan yani Allah’tan başka Tanrı yok» diyor. Mektubuma başlamadan önce Tanrı selamlarını sunarım diyen Mehmetçik de putperesttir. Öyle mi? Bütün bunlar Putperest ise «Tanrı Türkü korusun» diyen Ülkücüler de putperesttirler.
Hayır beyler eğer bir putperest var ise, eğer bir dinden çıkan var ise o da yukarıdaki tertemiz Müslümanlara putperest diyen beyinsizlerdir. Çünkü İslam’’a göre bir Müslüman’a kafir diyenin kendisi kafir olur.
İşte Ülkücülere yapılan suçlama ve iftiraların en başında gelen Tanrı meselesinin özü budur, cevabı budur, Görülüyor ki bu adamlar kara cahildirler. Dini de İslâm’ı da bilmiyorlar. Beyinleri gibi vicdanları da karadır, kalpleri de karadır. Siyasi emelleri için Tanrıya bile düşman olmuşlardır. Allah hidayet eylesin Tanrı düşmanlığı küfürdür. Müslümanlara kafir demek küfürdür. Tevbe edin 'hakka dönün!

İFTİRA İHANETİ

İslâm ahlakının temel kurallarından bir tanesi de: «Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapmamak» dır. Bu prensip toplum içinde kişilerin birbirleri ile olan ilişkilerinde, sosyal münasebetlerinde ve siyasî faaliyetlerinde ahlakî bir davranış ve insanî bir seviyede bulunmalarını sağlayacağı gibi, toplu halde sosyal huzur ve asayişin temin edilmesine de yardımcı olacak niteliktedir. Atalarımız peygamberimizin Hadis-i şeriflerinden özetlenen yukarıdaki prensibi bir başka türlü de vecizeleştirmişlerdi: Önce iğneyi kendine sonra çuvaldızı başkasına batır. demişlerdir.
Buna göre Müslümanlar başkalarının haklarına saldırmaktan, rakibini yalan ve iftiralarla çürütmeye çalışmaktan son derece sakınmak zorundadırlar. İslâm gıybet etmeyi, yani diğer Müslümanların eksik ve ayıplarını arkalarından çekiştirmeyi, gıyabında küçültücü söz söylemeyi kesin olarak haram kılmış ve bu türlü davranışları ölmüş Müslüman kardeşinin etini yemeye benzetmiştir. Ancak burada işaret edilmesi gereken bir nokta, siyasî konuların farklı bir durum arz ettiğidir. Milleti ve devleti ilgilendiren konularda devlet adamlarının arkasından konuşmak, onların yanlış ve hatalı tutumlarını söylemek gıybet sayılmaz. Fakat aynı siyasi kişilerin özel hayatlarına ait konularda gıybetin haramlığı kuralı aynen geçerlidir. Yani Müslüman bir siyaset adamının devlet ve millete ait çalışmaları, eksik ve yanlış davranışları yüzüne karşı ve arkasından tenkit edilebilir. Bu gıybet sayılmaz. Ama aynı siyaset adamının devlet ve millet işlerini ilgilendirmeyen konularda, sözgelimi aile hayatı hakkında arkasından küçültücü konuşmalar yapılması İslâm’ın yasakladığı gıybet sınırlan içine girer. Tabii söz konusu devlet adamının özel hayatındaki bir takım yanlış ve îslâmi yönden hatalı davranışları diğer insanlara örnek olma niteliği taşıyor ise bunların da tenkidi yapılabilir.

MÜSLÜMANA İFTİRA İSLAM’A İHANETTİR

Günümüzde kendilerini daha dindar olduklarını söyleyen bir takım kimseler, İslâm adına siyaset yaptıklarını da iddia etmelerine rağmen tam bir makyavelist bir davranış içine girmiş bulunmaktadırlar. Makyavelistlerin «gaye vasıtayı meşru kılar» prensibine uyarcasına, siyasî emellerine erebilmek için yalan, iftira, hile, haksızlık, zulüm de-menden ne icap ediyorsa yapmaktan geri katmamaktadırlar.' İşin kötüsü bütün bunları da İslâm adına yaptıklarını söylemektedirler. İskenderun Demir Çelik Fabrikasında bizim gurubumuzdan değildir diye bir çok Müslüman fakir işçilerin hak ve hukuklarına tecavüz ederek işten attılar, bir çoklarına haksızlık yaptılar. Sırası gelenleri değil, partilerine bağlı olanları, rüşvet verenleri işe aldılar, zulüm yaptılar. Bir takım kimseleri bizdendir diye layık olmadıkları, hakları olmadıkları mevki ve makamlara getirdiler.
Allah yolunda cihat etmekten başka, komünistlerle, mücadele etmekten başka bir suçlan olmayan İmanlı, milliyetçi ve Ülkücü gençlere akla hayale gelmez iftiralar ve isnatları pervasızca uy-,durdular ve halk arasında yaymaya çalışmaktadır hala... Din ve devletimizin düşmanı, namus ve ailemizin düşmanı mal ve mülkümüzün düşmanı, hürriyet ve istiklalimizin düşmanı olan komünistlerle hiç bir mücadeleye girmeyip, elden geldiği kadar o hainlere hoş görünmeye çalışıp da öte yandan mallarıyla, canlarıyla, kanlarıyla Allah yolunda cihat olarak komünistlerle mücadele eden ve bu yolda 55 şehit veren Ülkücü gençlerle mücadele etmek, onları yalan ve iftiralarla milletin gözünden düşürmeye çalışmak bizzat komünizme hizmettir. Çünkü komünizmin karşısındaki en güçlü kale olan Ülkücü gençlik hareketi çökertildiği takdirde din ve devletimizde beraber çökecektir. Komünistler her şeye hakim olacaklardır. Binaenaleyh komünistlerle uğraşmayıp da onlarla mücadele eden gerçek mücahit ülkücülerle uğraşmak sonuç olarak komünizme hizmet anlamını ifade eder.
Her biri bir pırlanta olan ülkücü gençler hakkında bugün öyle iftiralar öyle isnatlar uydurulup halk arasında ayılmaya çalışılıyor ki, - Özellikle Erzurum'da - bunlar ancak komünist mihraklar tarafından veya onlarla işbirliği halinde bulunan bölücü ve yıkıcılar tarafından ortaya atılabilir. Ne yazık ki bir takım dindar kimseler düşmanın bu soğuk savaş çalışmalarına alet olmakta, ve Ülkücülere yapılan çirkin iftiraları dilden dile dolaştırmaya çalışmaktadırlar. Gerçek şu ki, Ülkücüler yürekten inanmış birer Müslüman, milliyetçi, vatansever, tarihine ve mukaddes değerlerine bağlı, İslâm’ı fiilen yaşamaya çalışan, Allah yolunda canlarıyla, kanlarıyla cihat eden Türk milletinin yiğit teminatlarıdırlar. Her insan gibi onların da bir takım eksikleri elbette olacaktır. İslam’a inanan kişilere düşen görev eksiklerin düzeltilmesi için yapıcı yardımlarda bulunmaktır.

İFTİRAYI İSLÂM YASAKLAMIŞTIR

Müslümanlar kişisel ve toplumsal yaşantılarında, diğer Müslümanlarla ilişkilerinde ve siyasî faaliyetlerinde İslam’ın emir ve yasaklarına uymak zorundadırlar İslam’a göre gaye vasıtayı meşru kılmaz. Hedefe varmak İçin her türlü davranışa baş vurulamaz. İslam’’a göre meşru hedeflere ancak meşru araçlarla varılabilir. Başkalarına iftira ve isnatlarda bulunarak, diğer Müslümanların hak ve hukukunu çiğneyerek, zulüm ve haksızlık yaparak İslam’’a hizmet edilemez, siyasi çalışma yapılamaz. Kur'an-ı kerim yalan gibi iftirayı da şiddetle yasaklamıştır:
«Kim bir hata yapar veya bir günah işler de, sonra onu bir suçsuza atarsa, şüphesiz O iftira ve büyük bir günah yüklenmiştir.»
«Müminler arasında çirkinliklerin-söz ve hallerin-yayılmasını arzu edenler için, muhakkak dünya ve ahirette acıklı bir azap vardır. Siz bilmediğiniz halde Allah bilir.»
«Mümin erkeklerle mümin kadınlara işlemedikleri bir suç ile (dil veya elle) eziyet edenler (Onlara iftira atanlar) doğrusu açık bir günah yüklenmişlerdir.»
Şimdi burada denilecektir ki, «Efendim İslâm-da iftira atmak Müslümanlara karşı yasaktır. Müslüman olmayanlara karşı iftira etmek, yalan söylemek caizdir. Harb bir hiledir. Biz Müslüman olmayanlarla savaş halindeyiz. Dolayısıyla onlara her türlü hile, yalan ve iftira caizdir.»
Doğrudur bunlar. Ama siz iftirayı Müslümanlara yapılıyorsunuz. Hileyi, desiseyi, haksızlık ve yolsuzluğu Müslümanlara yapıyorsunuzdur. Allah yolunda cihat eden gür imanlı Müslüman Ülkücülere iftira ediyorsunuzdur. Buna karşılık dinsiz komünistlere karşı hilenizi, iftiranızı, onlarla mücadelenizi görmüyoruz. Binaenaleyh siz İslâm’ı bilmiyorsunuz, İslâm’ı ters yorumluyorsunuz. Kafirlere karşı yapılacak işleri Müslümanlara karşı yapıyorsunuzdur. Müslümanlar kafirlere karşı şiddetli, Müslüman kardeşlerine karşı şefkatli olmak zorundadırlar. Siz tersine, komünistlere karşı yumuşak, Müslümanlara karşı kahraman oluyorsunuzdur.
Burada bir başka yanlış yola girerek kendinizi haklı çıkarabilmek ve yaptığınız çirkin iftira ve tezvirata kılıf bulabilmek için önünüze gelene, sizin gurubunuz İçinde bulunmayanlara «bunlar kâfirdir» diye küfür çamuru atacaksınızdır.
Bizzat sizin için son derece tehlikeli olan bu hareket ise daha da çirkin ve daha da mesuliyetli bîr iştir. O kadar ki peygamberimizin hükmüne göre Müslüman’a kâfir diyenin kendisi kâfir olur.
Eh atalarımız ne demiş, kim ki kazar derin kuyu düşer kendi yüzükoyun.

Kaynak: Zekeriya Beyaz, TÜRKLÜK KANIMIZ İSLAM CANIMIZ, s.329-340
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Maurad
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jan 20, 2006
İletiler: 71
Şehir: Türkiyem/Tekirdag

İletiTarih: Cmt Haz 24, 2006 12:30 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Zekeriya Beyaz'ın gözleri ne kadar kayıkta olsa şu yazısı gerçekleri olduğu gibi önümüze sermiş.
Kendisine sormak isterim(eğer ona nasıl ulaşabileceğimi söyleyebilirseniz)
İlahi adaleti mi beklemeli yoksa kafir kabul edilen bu adamları yok mu etmeli?
Dinimiz kafirleri öldürmek sevap demiş.E bu yazıdada sanki "bir insanın kafir olduğu nasıl ortaya çıkarılır formülü"nü vermiş.Ve bu özelliklere uyan kişiler bugün devletin başında.
Tayyip ve çetesinin sadece necmettin erbakan için yasa değiştirdiğini hepimiz biliyoruz.Bülent arınçın fetullahı övdüğünüde biliyoruz.Kendilerinin ne bela olduğunuda biliyoruz.Bilmek önemlidir ama bilmenin bir sonraki aşaması da eylem,hareket dir.
Şu noktadan sonra kimin ne olduğunu değil kime ne yapabileceğimizi tartışmak daha mantıklı olur.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Cmt Haz 24, 2006 7:21 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli ülküdaşım günay bey;
Öncelikle sizi saygı ve sevgi ile selamlarım.Büyük beyinli,büyük yürekli,ve su katılmamış gerçek bir ülkücü olduğunuz için de sizi kutlarım.
Bu eserleri çöpe atmak ne demek!Burada kaynak göstererek yaptığınız açıklamalar;camiamıza ışık tutacak değerde bilgilerdir.Bunları bize aktardığınız için başta siz,hemen ardından Sn Zekeriya Beyaz Bey'i hürmet ve saygı ile selamlıyorum.Keşke bu açıklamaları yapmak için bu kadar beklemeseydiniz.Burada binlerce lüzumsuz tartışma;bu değerli açıklamalarla çok daha önceden önlenebilirdi.Şu gönderdiğiniz iki yazı bu sitede gelmiş geçmiş,tüm zamanların enbüyük iki iletisidir.Vatan sevgisi ve devlete bağlılık,ve devlet düşmanları mükemmel şekilde anlatılmış.Dindarlık ile,dinci arasındaki fark apaçık ortaya koyulmuş.İkinci iletide ise,gerçekten ülkücülere yıllardır atılan pis çamur temizlenmiştir.Daha bir hafta önce kendini allame sanan bir genç arkadaşımız,"ben buradayım,bekliyorum tartışalım"diye meydan okumuştu Tanrı kelimesi üzerine.Bu yazıları en çok da bu genç kardeşimizin okumasını dilerim.Bu yazılarınızla hem bu anlamsız ,hedef saptıran tartışmalara bir açıklık getirdiniz,hem de sanıyorum;hala içi yatışmamış"acaba yanlış mı yapıyorum"diyen ,iyiniyetli,içi dışı bir; gerçek ülkücüleri yatıştırdınız.Sağolun varolun.Biz bu sitede bile,kendi sitemizde bile,kuduz köpek gibi kovalanan Zekeriya Beyaz ve Yaşar Nuri Bey'lere boşuna sahip çıkmadığımızı,bu gönderdiğiniz yazılar sayesinde ispatladık.
Akıl ve vicdan sahibi hiçbir ülkücü,şu gönderdiğiniz iki iletinin tek kelimesine dahi itiraz edemez,etmemelidir!Allaha şükürler olsun ki,güneşin etrafını saran bulutlar dağılıyor.Cesur,bilgili,akıllı,düşünen insanlar bir bir hak ile batılı ayırt ediyor.Umarız bunlar arkadaşlarımıza yararlı olur.Korkmayacağız günay bey.Kovalanmaktan,taşlanmaktan,gerekirse kellemizi vermekten artık korkmayacağız'Bu ülkede tabu haline getirilmiş,şablonlaştırılmış,insanları afyonlayan,koyunlaştıran düşüncelerin ipliğini tek tek pazara çıkaracağız.
Umarım çalışmalarımız,uyuyan insanların,geviş getiren koyunların uyanmasına neden olur.Çok ama çok teşekkürler.Selam ve saygılar.
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Bedii
Özel Üye
Özel Üye



Kayıt: Aug 22, 2003
İletiler: 119

İletiTarih: Pzr Haz 25, 2006 10:05 am    ileti konusu: Kadir21 Alıntıyla Cevap Gönder

Muhterek DAVA arkadaşım Kadir Bey,

Ben de sizin gibi düşünüyorum...
Sayın Beyaz'ın eseri gerçekten de mükemmel....
Zekeriya Bey,bahse konu olan çalışmasına bu mükemmelliği kazandıran, son yüz yılın "Ehlisünnet" alimlerinin başında gelen Ömer Nasuhi Bilmen Bey'in HUKUKU İSLÂMİYE KAMUSU isimli muhalled eserini, kaynak almış olmasıdır. Beyaz'ın bu hareketi, tespitlerinde, itiraza mahal bırakmamıştır.
ALLAH(c.c.) TÜRK TOPRAĞI kadar "bereketli "olan bu, beyni, kalbi ve niyeti sağlam olan insandan ve O'nun gibi düşünen Türk ilim ve irfan adamlarından razı olsun.
Kadir Bey, kahrolarak ifade ediyorum.
Bu millet, İslam sarayına dış kapının anahtar deliğinden bakarak, mukaddes nizamı anlamaya ve anlatmaya çalışan birtakım bezirgan yüzünden Zekeriya Beyazları, Yaşar Nuri Öztürkleri, Zekeriya Kitapçıları, Seyyit Ahmet Arvasileri ve benzerlerini maalesef tanıyamamış ve dolayısıyla kendilerinden müstefit olamamışlardır.
Sizin de çok güzel bir şekilde ifade ettiğiniz gibi; TÜRK MİLLETİ'ni artık bu bezirgan sürüsünün eline, diline... tefessüh etmiş vicdanlarına bırakmayacağız. Özellikle de TÜRK-İSLAM ÜLKÜCÜLERİNİ!...
Onlara bu insanlara, buradan bir kez daha sormak istiyorum:
Siz "ASRIN İDRAKİNE" İslam'ı bu beyinle, bu gönülle ve bu niyetle mi söyleteceksiniz?!...Dokuz yüz yıldan beri, İslam sarayına bir çivi bile çakmadınız ve çaktırmadınız....Neymiş...İCTİHAD KAPISI KAPALI İMİŞ... Kim kapatmış..neden kapatmış...Bu, Türk beyinlerini düğümlemek ve Türk yüreklerini kapatmak Türk vicdanlarına kördüğüm atmak değil de ya nedir??!....
Dokuz yüz yıl önce yaşamış, Kitab-ı Kerim'i o günlerin şartlarına uygun olarak açmış tefsirini yapmış; anlamış ve anlatmış olan o mübarek insanların her birine canlar kurban olsun....-ALLAH kendilerinden bir değil; binlerce razı olsun. Buna kimsenin itiraz ettiği yok. Onlar çok muhterem çok büyük ve çok derin din alimleri idi. Ama; bu üstün özellikler, onlarla bitmedi ve bitmemeliydi.. bu yol onlarla kapanmadı tabii ki kapanamazdı....Bu aziz insanlar, ilahi nizam içinde doğru ve güzel bir yol açmışlardı. Peki, bu yolu genişletmek; bozulan dağılan; kırılan dökülen tarafı varsa(ki elbette ki var...) tamir etmek ve dolayısıyla asrın ve asırların ihtiyacına cevap verecek bir hale getirmek lazım değil miydi....Büyük insan Mehmet Akif Bey'in"ASRIN İDRAKİNE SÖYLETMELİYİZ İSLAM'I" ifadesi, bunu gerektirmiyor muydu???

İslam Ülkeleri Niçin Bu Kadar Geri Kaldı?

Hiç kendi kendinize sormadınız.... altmışa yakın İslam ülkesi, niçin emperyalist Frenklerin kanlı ayakları altında sürünüp durduklarını... Efendim, öyle ya: BU DÜNYA KAFİRLERİN CENNETİ, MÜSLÜMANLARIN DA CEHENNEMİDİR(!)Binaenaleyh, İslam aleminin durumu normaldir.
Bu ve buna benzer sözler,vallahi de, billahi de yalan....İki cihanın saadet ve selamet dini olan İslam'a en büyük iftira..
İşte bunu yalanlayan ilahi ferman.”RABBININ (hüküm ve adalet) MAKAMINDAN KORKAN KİMSEYE İKİ CENNET VARDIR.”(Kur.Rahman sû.46)
Beyin ve yürek kapılarının açılmasını isteyenler, merhum Elmalı Hamdi Yazır Beyin ,HAK DİNİ KUR’AN DİLİ isimli muhteşem tefsirinin ilgili ayetine baksınlar.
Derin ve geniş mesele...
............................
Tabiinden olan Abdullah İbni Mübarek'in şu harika tespitiyle sohbetimi-şimdilik- noktalamak istiyorum.
Bu zatı şerif, (mealen) şöyle diyor:
BU GÜN İSLAM ÜLKELERİNDE, İKİ ÇEŞİT DİN HÜKÜM SÜRMEKTE. BİRİ, ALLAH'IN İNDİRDİĞİ KUR'AN VE SÜNNET DİNİ VE DİĞERİ HURÂFE LARDAN OLUŞMUŞ OLAN DİN YANİ KISACA UYDURULAN DİN.
Evet, acı ama gerecek..... Günümüz dünyasında İslam ülkelerinde hakim olan din, maalesef yüzde yetmiş-ve seksenlere varan uyduran dindir.
Acı değil mi.. DOSTLAR? .Hem de nasıl.....
Müslümanların geri kalışının sebepleri bir değil; pek çok...Bize göre başta gelen en önemli sebebi bu. İSLAM’I yanlış anlama ve dolayısıyla yanlış uygulama...
Evet, kısaca bu böyle.
Yüce HALIKK Müslümanlara, Hakiki İslam!ı öğrenmeyi ve öğretmeyi nasip etsin.
Bütün gönül dostlarıma selam.

Yukarda paylaşmaya çalıştığımız gerçekleri, teyit eden, merhum Akif Beyin, aşağıya alacağım dizelerini, bir defa daha yürek gözlerimizle okuyalım ve üzerinde derinliğine ve genişliğine duralım....düşünelim...

Asırlardır ki “insaniyet”in olmuş da mahkûmu,
Asırlar var ki, İslam’ın hederdir hun-i mazlumu.
“Ne gördün, Şark’ı hep gezdin?” deyip bir sor. Gördüğüm: Yer yer
Yıkılmış hanümanlar, devrilip gitmiş hükümetler;
Serab olmuş kanallar, dümdüz olmuş bürc ü bârular
Dökülmüş âbrûlar, habsedilmiş zinde bârûlar;
Bükülmüş beller, incelmiş boyunlar, çoşmayan kanlar;
Düşünmeyen başlar, aldırmaz yürekler, paslı vicdanlar;
Kasap görmüş koyundan baş beter yılgın cemaatler;
Tezellüller, tazarrular, esaretler, şenaatler;
Örümcek bağlamış tütmez ocaklar; yanmış ormanlar;
Ekinsiz tarlalar, ot basmış evler, küflü harmanlar;
Cemaatsiz imamlar, kirli yüzler, secdesiz başlar;
“Gazâ” namıyla dindaş öldüren biçare dindaşlar;
Ipıssız aşiyanlar, kimsesiz köyler, çürük damlar;
Mesaisiz sabahlar, fikr-i ferda bilmez akşamlar!...

Geçerken ağladım geçtim, dururken ağladım durdum;
Bütün bunlardı, zira,ü gezdiğim alemde meşhûdum.
Mezaristan kesilmiş rehgüzarım hüzn-i dûradûr...
Ne topraktan güler bir yüz, ne göklerden gülen bir nur!
Zeminden yükselir feryadı yüz binlerce âlâmın;
Ufuklar kıpkızıl bir halkadır boynunda İslam’ın!
Göğüsler hırlayıp durmakta, zincirler daralmakta;
Bunalmış kalmış üç yüz elli milyon cansa gırtlakta!
"Ne yapsam, neyle kurtarsam şu yatmış inleyen halkı?"
Deyip ezberde olsun, gezdiğin vâki'midir Şark'ı?
Benim beynim sağır, yahut gözüm körmüş....Peki.Lâkin,
Senin görgün yolundaymış da keskinmiş de idrakin,
Ne gördün, söyle evladım, ne duydun, lütfen izah et?
Hayır, hacet de yok izaha, pek meydanda mahiyet!
O mahiyet fakat iğrenç, o mahiyet fakat çirkin!
"Niçin?" dersen, sıkılmak hiss-i insanisi yok ilkin!
Evet, beynim sağırdır...Kâinâtım, çünki, hep feryâd...
İşitmem başka bir ses milletim eylerken istimdâd.
Gözüm görmez, evet, zira muhitim kapkaranlıktır;
Fakat sinemde imanım müebbed fecr-i sâdıktır.
Kör olmaz ağlayan gözler, sağırlaşmaz tutuşmuş beyn;
Yaşarmaz gözle yanmaz beyni hilkat addeder bir şeyn!
Geçilmez kahkahandan her taraf yangın içindeyken....
Yanan bir sineden, lâkin, ne istersin? Nedir öfken?
Beraber ağlamazsın, sonra, kör dersin, sağır dersin.
Bu hissizlikten insanlık hem iğrensin, hem ürpersin!
Ne ibret, yokmu, bir bilsen kızarmak bilmeyen çehren?
Bırak, tahsili, evlâdım, sen ilkin bir haya öğren!
(Safahat, s:451-452)

Not:
Dostlar, görülen luzum üzerine, yukardaki şiirin ikinci kısmını da buraya taşımak zorunda kaldım. İlgi ve bilgilerinize....(B.E.)
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
ASiLKaN
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Sep 03, 2003
İletiler: 8

İletiTarih: Pzr Haz 25, 2006 7:31 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Saygıdeğer büyüklerime bu önemli çalışmalarından ötürü çok çok teşekkür ediyorum. Bunlar, günlük gazetelerde veya dergilerde karşılaşamayacağımız gerçekler, ve üstünde derin derin düşünülmesi gereken şeyler. İçinde bulunduğum Türk gençliği adına konuşacak olursam da, bir çoğumuzun bilmediği, daha doğrusu bilemediği, göremediği konular. Keşke hepimiz bu üstümüzde oynanan oyunlardan habedar olabilsek, elden gelecek bir yardım olmasa da en azından görsek ve düşünsek...
Saygılar...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Pzr Haz 25, 2006 11:54 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli Ağabeyim Bedii Bey;
konuya yapmış olduğunuz güzel açıklama ve katkılar için teşekkür ederim.
Siz derin dini bilginizle,olayın din açısından açıklamasını gayet güzel bir şekilde yaptınız ve bizim buradaki çok önemli bir açığımızı kapatarak,olayı dini boyutlarıyla ele almak ve delil getirmek suretiyle,ne kadar doğru bir yol üzerinde olduğumuzu,tüm genç kardeşlerimize gösterdiniz.Yaklaşık 3yıldır bu sitede üyeyim.Şu Allah-Tanrı ikilemi oluşturmaya çalışanlardan;ülkücü sitede cemaat meselesini öne çıkarıp duranlardan,artık bizlere gına geldi.Bir insan bu kadar anlayışssız olamaz!
Utanmadan;kırk parçaya bölünüp,birbirlerinin kuyruklarına basıp rant kavgası yapmanın;devleti yıkmaya çalışmanın adını DAVA!?koyan bu şartlanmış;robot gibi mekanik,akılsız,düşünce üretemeyen,şeyhini uçurmaya kalkışmaktan başka hiçbir amacı ve bildiği olmayan adamların otak'ımıza yaptığı saldırılardan,sırnaşmalardan,dil uzatmalardan,mırmırlardan ve çakallıklardan bıktık usandık!Ama artık bunlarla anladıkları dilden konuşacağız!Hangi dava bu?Devleti yıkmaya kalkışmanın adı ne zamandan beri Dava oldu?Sizin oylarınızla başımıza bela ettiğiniz bu siyasilerin attığı kazıkları bu millet 1938 den beri çıkaramıyor!Kendilerine dokunulmasın,boş meydanlarda at oynatalım gayesiyle siyasi rüşvet olarak verdiği oylarla şu son geldiğimiz noktaya lütfen dikkatinizi çekerim.Bunların ekonomi diye bir problemleri yok!Türkçe diye bir dertleri yok!Gelir dağılımındaki adaletsizlik diye bir dertleri yok!Bunların vurgun,hortum diye bir dertleri yok!Bunların pul olan Türk lirası diye bir dertleri yok!Bunların yakılan Bayraklar,geçirilen çuvallar diye bir dertleri de yok!Bunların rezalet bir eğitim sistemi diye bir dertleri yok!Bunların üniversite kalitesi,üniversite kapısından kovulan,mesleksiz,becerisiz,milyonlarca Türk genci diye bir dertleri de yok!Bunların geri kalmışlık diye bir dertleri de yok!Tonlarla müslümanın kanı akarken ses çıkardıkları da yok!Ve bunu adı DAVA oluyor öyle mi?Bugün üyeliğini iptal ettiğim bir adam,ben davamı sizden iyi yaşıyorum diyor!Senin davan bu ise,sen gırtlağına kadar sapıklık içerisine düşmüşsün de haberin yok!İslamın bu kadar ayaklar altına alındığı ve ezildiği bir ortamda kurtuluş umudunu,şeyhinin eserlerini okumaya bağlayan kafalarla;bu milletin içine düştüğü zor durum;islamın boğulması;asla bir kader değildir!O saçmalıkları okuyuncaya kadar,Allah'ın verdiği aklı kullanıp,uyagrlığı yakalamak üzere bilime sarılsalardı bu millet bu hale düşmezdi.Yıllardır çalıştırdıkları matbaalarda güya Allah yolunda çalıştılar.Sanki msülüman olmayan bir millet içerisinde faaliyet gösteriyorlardı.Yazık o harcanan kağıtlara!Bu kağıtlar,milyonlarca ağacın yok olması bahasına elde ediliyor.Bir insan,"ben ne yapayım da şu millete zarar vereyim "diye düşünse;bundan iyisini yapamazdı!
Elbet hesap gününde bu yaptıklarının bedelini ödeyecekler.Bunları bu dünyada da,ahirette de bekleyen perişanlıktır.Bunlarla mücadelemiz,tek başına kalsak dahi sürecektir.Yabancı ülkelerle dirsek temasına girmiş,onların teşvikleriyle ekonomik alanda semirmiş bu çıkar guruplarıyla olan kavgamız başlamıştır.Amaçlarına hiçbir zaman ulaşamıyacaklardır.İstedikleri kadar aramıza sızmaya kalkışsınlar.Bizim camiamız bunlar gibi koyun olmayacaktır!Bunlar gibi bu üleknin başına bela olmayacaktır!Çünkü biz temiz bir kaynaktan geliyoruz.Yapılan yanlışlıklar görülecek,düzeltilecekve büyük camia yoluna devam edecektir.Biz asla dinsiz bir ülkü düşünmüyoruz.Ama bizim dinimiz,bunların anladıkları ve yapmaya kalkıştıkları din değil.Kim daha islam?Bunu elbet ancak Allah bilir;gittiğimiz tarafta da bu hesaplaşma nasıl olsa yapılacak.Ama bilsinler ki,biz kim daha islam,kim daha iyi yaşıyor davası peşinde değiliz.Bizim davamız ve yolumuz bellidir.Biz Türk-İslam davasına gönül vermiş insanlarız.İstedikleri kadar gelsinler.İstedikleri kadar kınasınlar.Şeytanın askerleri gibi;süvarileriyle,piyadeleriyla ,yaygara yapıp saldırsınlar.Ülkücü 3 hilal davasından,9 ışık doktrininden asla bir milim ödün vermeyecektir.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Pts Haz 26, 2006 8:18 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Yüce Tanrı'm sizlerden razı olsun...

Sayenizde, yeni şeyler öğrendim.

Şahsi menfaatler uğruna, oluşturulmaya çalışılan
"KAVRAM KARMAŞALARI"nın (ki bunda oldukça başarılılar) bizleri nerelere sürükleyebileceğini bir kez daha gördüm...

Bilgilerimiz, düşüncelerimiz, görüşerimiz hızla karmaşaya itilirken, bunlar ne değerli yazılardır...
Bunca kavram karmaşası içinde; hangi söz doğrudur, hangi kitap gerçekleri yansıtır, kimin söylediği müspettir sorularının da cevabı niteliğindedir.

Allah hem sizlerden, hem sizleri yetiştiren değerli büyükerimizden,hem de ailelerinizden razı olsun.
Haklarınızı helal ediniz...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Maurad
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jan 20, 2006
İletiler: 71
Şehir: Türkiyem/Tekirdag

İletiTarih: Pts Haz 26, 2006 11:54 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bu konunun açılması hepimizin yararına oldu.Çünkü siyasi düşünce ve bilgilerimiz her tartışam konusu ile yeni şekiller alacak ve beynimizi daha verimli kılacaktır.Yeni tartışma konularının ağabeylerimiz tarafından gündeme getirilmesi dileğiyle.
Mesela son olarak ekonominin sürüklenişinden bahsetsek iyi olur....
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 4. sayfa (Toplam 6 sayfa)

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1