Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - OSMAN BATUR
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Per Nis 30, 2009 1:33 am    ileti konusu: OSMAN BATUR Alıntıyla Cevap Gönder

29 Nisan 1951 Günes'in Söndügü Gün OSMAN BATUR

Asıl adı Osman İslâmoğlu idi. Batur, O’na milletinin verdiği bir unvan, bir sıfattır. Kahraman ve cesur anlamındadır. O, bu unvan ve sıfatla özdeşleşmiş, böylece anılmaya hak kazanmıştır. Altay vilâyetindeki Köktogay bölgesinin Öndirqara mevkiinde doğdu. Altay Kazaklarından Orta halli bir çiftçi olan İslâm Beyin oğludur Göçebe Kazak hayatını yaşayarak büyüdü.

Dedesi din adamı idi. Arkadaşları gibi o da 10 yaşından çok önce usta bir binici ve iyi bir avcıydı. 12 yaşında Kazak Türklerinin büyük kahramanı Böke Batur, ondaki yeteneği görüp yanına aldı. Ona savaş taktiklerinin inceliklerini öğretti. Aynı zamanda Türkçülük ruhu ile Rus ve Çin kinini aşıladı. İki yıl sonra Böke Batur’un büyük yenilgisi oldu. Böke Batur, Osman’a; “Benim işim bitti, ama ileride Türk milletinin sana ihtiyacı olacak, benden ayrıl.” diye buyruk verdi....




Türküz dedik çekip çekip vurdunuz...
Bizi vurup bizden hesap sordunuz...
Ölümden öteye köy mü kurdunuz,
Korkumuz yok, korkumuz yok sizden...


Böke Batur yenilgiden sonra Türkiye’ye gelmek için Tibet’ten geçerken yakalandı ve başı kesilerek öldürüldü.

Osman Beğ, 40 yaşına kadar doğduğu bölgede tarımla uğraşarak geçimini sağladı. 1940 yılında Çin zulmü dayanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Camilere tecavüz eden, Kur’an-ı Kerim’i yakan Çinlileri protesto eden Türkler, ‘isyancı’ oldukları bahanesiyle tutuklandı. Resmî makamlar, Türk’lerin ellerindeki silâhları toplamaya başladılar. Babası ve ailesinden bâzı kişiler, silâhlarını Çin askerlerine teslim ettiler. Osman Beğ, “ -Bu gün silâhımızı alanlar, yarın canımızı da alırlar. Ben silâhımı Çinlilere vermem. İstiyorlarsa ve güçleri yetiyorsa, gelip alsınlar !”

Dedi ve tek başına dağa çıktı. Savaştan başka kurtuluş yolu olmadığına inanıyordu. Başlattığı mücadele aynı gün destek gördü. Arkasından ilk gidenler arkadaşı Süleyman ve büyük oğlu Şerdiman oldu. Silâhını Çinlilere teslim eden babası İslâm Bey, oğlu için hayır duâlarını ve başarı dileklerini dile getirdi. Oğlunu koruması için Cenab-ı Allah’a duâ etti. Annesi Ayça Hanım: “- Ben oğlumu bu günler için doğurdum. Çinliler asırlardır koyun boğazlar gibi biz Türk’leri öldürüyorlar. Bizim canımız, bizden önce ölenlerin canından daha kıymetli değildir. Bizden sonrakilerin yaşaması için oğlum, ben diğer çocuklarım ölmeye hazırız !” Diyordu.

Bundan sonra Osman BATUR’UN hayatı göçler, gizli tertipler ve baskınlarla geçti. Küçük akıncı toplulukları ile Çin ve Rus kuvvetlerini pusuya düşürür, öldürür ve kaçardı. Şöhreti kısa zamanda yayıldı. Cesur, şüpheci ve mağrurdu. İdealinden fedakârlık ettiği veya dostuna ihanet ettiği olmadı.

İkinci Dünya Savaşı’nın karışık günlerinde Doğu Türkistan Türkleri zulüm altında ezildiler. Osman, savaştan başka bir yol olmadığına inanmıştı. Yavaş yavaş Altaylar bölgesini Çinlilerden temizledi.

Bu sıralarda ona BATUR adını taktılar. Kısa zaman içerisinde, etrafında gözü pek insanlardan bir mücâhit ordusu oluştu. Zelebay Telci, Nurgocay Batur, Kâseyin Batır, Canım Han Hacı, Süleyman Batır, Musa Mergen Aktepe, Sulibay, Ökürbay , Nogaybay, Ahid Hacı, Halil Teyci, Karakul Zalin... bu mücâhidlerden birkaçıdır. O artık, soydaşlarının Osman Batur’u idi.

Osman Batur ve silâh arkadaşlarının mücâdelesi, 1941 yılı Ekiminden 1943 yılı Temmuzuna kadar gerilla savaşı şeklinde devam etti. 22 Temmuz 1943’te Altaylar, Çinlilerden tamamen temizlenmişti. Altay Türkleri artık bağımsızdı. Bulgun’da yapılan bir törende Osman BATUR Altay Kazak Türklerinin Han’ı ilân edildi. Mücâdelesini sürdürdü. Altay Geçici Halk Cumhuriyeti Başkanlığına seçildi.

1944 – 1945 yıllarında, Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki Doğu Türkistan Kazak Türkleri’nin yaşadığı bölgeleri de Çin istilâsından kurtardı. Sonra komünist ordunun baskılarıyla önce Altaylar sonra Tarbagatay dağları yavaş yavaş elden çıktı. 1945 yılının Ekim ayından 1947 yılının Şubatına kadar üç vilâyetten oluşan Doğu Türkistan hükûmeti’nin askerî ve mülkî âmiri olarak Vâli sıfatıyla görev yaptı. O’nu, Şubat 1947’den Eylül 1949’a kadar Doğu Türkistan Cumhuriyeti koalisyon hükûmetinin aslî üyesi olarak görüyoruz.

Aynı zamanda, Altay Vâliliği görevini de devam ettiriyordu. Bütün bu görevleri sırasında Çinliler ile silâhlı mücâdeleden bir an bile geri kalmadı. Çinliler, yönetimleri altında bulunan Türk’lerle meskûn bölgelerin birer birer elden çıkmakta olduğunu anlayınca, büyük bir ordu oluşturdular. Osman Batur ve beraberindeki mücâhidler, sayıca kendilerinden 10 kat fazla ve modern silâhlarla donanmış düzenli orduya karşı savaşa devam ettiler. 1949 yılında Osman BATUR daracık bir dağ bölgesine sıkışmıştı. Başlangıçta 30 bin savaşçı olan kuvveti 1950’de kadın ve çocuklar dahil 3-4 bine inmişti. Son sığındığı yer Gez Kurt bölgesiydi. Karakışta hayvanlar dağlarda barınamıyor, eteklere inmeye mecbur oluyorlardı.

1951 şubatında komünistler yine bir baskın hücumu yaptılar. Kazakların büyük bir kısmı yine baskından kurtuldu. Osman BATUR’UN kızı Azpay’la birlikte birçok kadın-kız komünistlerin eline geçti. Osman BATUR onları kurtarmak için bir geçitte 200 kişilik bir düşman birliğine tek başına hücuma geçti. Çok sayıda düşmanı öldürdü. Ancak cephanesi bittikten sonra Kamambal Dağı’nda yakalandı. Tung-Huang şehrine götürüldü. Ellerinden ve ayaklarından zincirlerle bağlanarak zindana atıldı. Her gün kesintisiz işkence görüyor, kendisine yardımcı olan Türk’leri ele vermesi için sıkıştırılıyordu. Çeşitli işkencelerden sonra bir atın üzerine bindirilip “Türkistan’ı, Çinlilerden kurtaracağım diyen adamın hâline bakın” diyerek sokak sokak dolaştırdılar. Bu hâlde bile son sözleri, bağımsızlık için mücadele edenlerin yolunu aydınlatacak bir meş’ale idi:

Osman BATUR her sokakta “Ben ölebilirim ama, dünya durdukça benim milletim mücadeleye devam edecek” diye haykırdı. Çinliler, işe yarayacak bilgi alamayacaklarını anlayınca Osman Batur’u göstermelik bir mahkemeye sevk ettiler. Mahkeme, önceden verilmiş kararı, 19 Nisan 1951 tarihinde açıkladı: “Devrim düşmanlığı suçundan idam...”

Karar, 29 Nisan 1951 tarihinde önce kulaklarını, sonra kollarını keserek Urumçi’de kurşunlanmak suretiyle şehit ettiler.

KİŞİLİĞİ

Osman Batur 1,85 boyunda, iri gövdeli bir insandı. Kısa ve kalın boynu, siyah saçları, yarı kapalı denecek ölçüde kısık gözleri vardı. Kaşlarının arası kırışıktı. Çok az konuşurdu. Kudret ve kötü tâlih şahsiyetinde birleşmişti. Daha 10 yaşında iken usta bir binici ve iyi bir avcı olmuştu. 12 yaşına geldiğinde Kazakların büyük kahramanı Böke Batur’un dikkatini çekti. Böke Batur O’nu himâyesine aldı. İyi bir silahşor, usta bir dövüşçü olarak yetişmesine katkıda bulundu. Sonra çete savaşlarının inceliklerini öğretti.

Rusların ve Çinlilerin, soydaşlarına yaptığı işkenceleri görüp yaşadığı için Rus ve Çin milletinden nefret ediyordu. Böke Batur’un telkinleriyle bu nefret, şuurlu bir inanca dönüştü. Dedesi dolayısıyla iyi bir Müslüman olarak yetişmişti. İslâmiyet’in komünizmle bağdaşmadığını anlamakta gecikmedi. Böke Batur, öğrencisinin yetiştiğine inandığı gün:

“- Benim sana verebileceğim başka bir şey kalmadı. Benim işim bitti. Artık bana ihtiyacın olmayacak. Fakat milletimizin sana ihtiyacı var.” Dedi. Osman Batur, hayatı boyunca kendisine ihtiyacı olanlar için mücâdele etti. Hayatı, bu mücâdele ile dolu olarak yaşadı ve inandığı ülkü uğruna can verdi. Mekânı Cennettir inşallah.

Kazaklar ve Uygurlar Osman Batur’u hiç unutmadılar. Dünya durdukça unutmayacaklar. “Bize sen ruh ve şuur verdin, hürriyet aşkını sen bize öğrettin. Ey büyük kahraman ! senin yolundan gidecek azimli kahramanlar yetiştireceğiz.” Diyerek O’nu anıyorlar. Adına şiirler yazılıyor, anma günleri düzenleniyor. Osman Batur, yeni ve genç Osman Batur’ların bedeninde yaşamaya devam ediyor.

Çinliler, Altay Türkleri’nin millî kahramanı Osman Batur’u işkencelerden sonra şehit etmekle ancak, bir büyük kahramanın aziz bedenini ortadan kaldırabilmişlerdi. Bağımsızlık düşüncesini, Türk’lerin bağımsızlık için mücâdele azmini yok edemediler. Edebileceklerini zannedip işkence ve zulümlerini sürdürdüler. Osman Batur’un tek erkek kardeşi Delihan İslâmoğlu, istiklâl için giriştiği savaşta esir alınarak şehid edildi. Osman Batur’un ikinci hanımı, üç oğlu ve beş kızı da esir alındı. 18 yaşındaki kızı Kabiyra ile 14 yaşındaki oğlu Baybolla, anneleri Mamey’in gözleri önünde doğranarak şehid edildi. 11 yaşındaki oğlu Kariy ve 9 yaşındaki kızı Sapiyan, 20 metre derinliğindeki kuyuya diri diri atıldı. Evlâtlarına yapılan bu zulme, işkenceye ve katliama dayanamayan Mamey Hatun, aklını kaybetti ve olay yerinin yakınındaki nehrin azgın sularına kendini attı. Osman Batur’un; Şerdiman, Nimetullah ve Nebî isimli oğulları, babalarının şehit edilmesinden sonra da bağımsızlık savaşını devam ettirdiler.

Her Türk 29 Nisanlarda Osman BATUR’U rahmet ve şükranla yad etmeli ve onun mücadele azmini kendisine şiar edinerek, gelecek nesillere aktarmalıdır.

Mehmet EMİN diyor ki;

Ey atamın huzurunda dize gelen alçak nesil
O alnında taşıdığın ejder başlı tunç tolganla
Kadın gibi ağladığın zamanları bir hatırla
Bir cehennem olmuş olsan seni kanla söndürürdüm
Her kim benim Türk ruhuma dokunursa ona ölüm!

Osman BATUR; ruhun şad olsun.

Tanrı Türk’ü Korusun.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Per Nis 30, 2009 6:40 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Türküz dedik çekip çekip vurdunuz...
Bizi vurup bizden hesap sordunuz...
Ölümden öteye köy mü kurdunuz!..
Korkumuz yok, korkumuz yok sizden...

Tarihte hep çilelerle yumak olmuştur Türk milleti. Kerkük’te Nejdet Koçak olmuştur. Kırım zindanlarında Mustafa Cemiloğlu olmuştur. Tahran ve Moskova’nın çocuklarıyla beraber çalışmam diyerek Azerbaycan’da Elçibey olmuştur. Başbuğ Alparslan Türkeş olmuştur. Doğu Türkistan’da Çinliye silahımı vermem diyerek mücadelenin yolbaşcısı Osman BATUR olmuştur.

Tarihte ipeğiyle ünlü, günümüzde yan sanayi ürünleriyle ünlü Türk’ün korkusundan Çin Seddi’ni yapan işkencenin adıdır Çin. Komünist Çin.

Yaptıkları işkencelere aymazlıklara karşı bir yiğit isim baş göstermiştir karşılarında. Adı Osman BATUR’dur.

1890 yılında Altay vilayetinin Köktogay bölgesinde Öndirqara mevkiinde dünyaya bir yiğit gelmiştir. Babası İslambay annesi Ayça Hatun’dur. Osman Batur, Kazak Türklerinin Orta Cüz kolunun Kerey kolundan, Molki aşiretinden gelmekteydi.

1940 yılına kadar Köktogay bölgesi Kürti mevkiinde Kızıltas pınarı denilen bölgede tarım ile uğraşmıştır. Doğu Türkistan Genel valisi Sheng She-t Sai’nin bölgede yaşayan Türklere karşı yürüttüğü politikalar ve uygulamalar Osman BATUR’un mücadelesinde önemli yer tutmaktadır. Sheng She-t sai’nin bölgede iyice baskı ve zulme başlamasıyla birlikte Köysu’da ilk Kazak Kurultayı toplanmış ve zulme karşı mücadele için karar alınmıştır. Bundan sonra Çin ise Türklerin arasında bulunan lider ruhlu ve önde gelen isimleri tutuklamaya camilere mescitlere saldırır hale gelmiştir.

Kurultayda Osman BATUR;

Ben komünist rejime karşıyım. Çin devleti bizim Türkistanlılara sembolik bir muhtariyet verdiler. Bu bize yeterli değil. Kanaatimce bunu da verecek değillerdi. Biz karşı çıkmazsak hakkımızı istemezsek bizi körleştirip sömürüp gidecekti. Biz gözümüzü açıp, hakkımızı istedikten sonra sembolik muhtariyet verdi. Kanaatimce bu muhtariyet Türkistanlıları memnun etmeyecek. Bizim milliyetçi aslanlarımız istiklallerini alana kadar yılmayacaklardır. Türkistanlılar sizlere hiç kimse severek istiklal vermez. İstiklalinizi hakkınızı alana kadar anlaşma yapana kadar mücadele edeceksiniz. Toprağını milletini kendi halkını kendi idare edip geçineceksiniz. Türkistanlıların buna göre davranması gerekmektedir. Çin kendi tarafına geçmeyenlere memuriyete almaz. Türkistan halkının cahil kalması için Türkistan’da okul açmaz. Artık Türkistan halkı gözünü açtı Türkistanlılardan Çin sekiz ton buğday aldı ve bu tohumun alan Çin birliğinin kumandan yardımcısı Türkistanlı Zekeriya Tancan Onun yüzbaşısı benim arkadaşım Nurgocay Batur. Bu birlik tamamiyle Türkistanlılardan kurulmuştur. Ben bu sefer hükümetten bir istekte bulunacağım. Bütün Türkistanlıların eli silah tutan erkeklerini eğitime çağırıp bunları eğitmelidir. Ben Türkistanın bağımsızlığı için ölüm pahasına savaşacağım. demiştir.

Alınan karar üzerine Osman BATUR’a “Han” unvanı verilmiştir. Osman BATUR ise Han ilan edilmesinden sonra Moğolistan ile irtibata geçerek onlardan yardım almıştır. Bu yardım sayesinde Çin hükümetinin gönderdiği askerleri dağıtmıştır. Bu olaydan sonra Osman BATUR’un gücünü daha iyi bir şekilde anlayan Urumçi’deki Çin yetkilileri Pekinden takviye kuvvet ile saldırmaya başlamışlardır. Osman BATUR’un büyük mücadelelerinden sonra kısa süre yaşamanı sürdürecek olan Doğu Türkistan Cumhuriyeti kurulmuş ve kendisi de Altay valisi ve askeri kumandan ilan edilmiştir. Devletin başındaki Ali Han Töre’nin esrarengiz bir biçimde 1946 da ortadan kaybolmasından sonra ise karışıklıklar meydana gelmiştir. Cumhuriyetin bu durumundan sonra ise Osman BATUR yeniden dağlara çekilmiştir.

Çinlilerin Türklerin elinde ne kadar silah varsa toplama kararı alması üzerine

“- Bu gün silâhımızı alanlar, yarın canımızı da alırlar. Ben silâhımı Çinlilere vermem. İstiyorlarsa ve güçleri yetiyorsa, gelip alsınlar !” almam demiştir.
Osman BATUR’a Çin Hükümeti Sarsümbe vilayetinden Kasen Zengi başkanlığında vekil olarak bir heyet göndermişti. Kasen Zengi, Osman BATUR’a
“Silahlarınızı teslim edin elindeki 5-10 silahla sen bir şey yapamazsın. Silahını ver kendi milletinin içerisinde kal.”demişlerdir.

Onlara hitaben Osman BATUR:

“Sizler bana niçin geldiğiniz? Sizin bağlı bulunduğunuz hükümet yalancı bir hükümettir. 1940’ta yapılan anlaşmayı madde madde kabul ettiği halde, şimdi bu anlaşmayı bozdu. Milleti asker kuvveti ile bastırdı. 1941’de yapılan savaşta Hacı Canımhan’ı gönderip milletin silahlarını teslim etmesini istediniz. Bu durumda millet silahlarını teslim etti. Yine hükümet verdiği vaatlerde durmayıp milletin ileri gelenlerinden on üç tane milletvekilini merkeze götürdü. Bu milletvekilleri ne zaman hükümet tarafından serbest bırakılırsa ben de, silahımı kendiliğimden teslim ederim. Eğer bunlar serbest bırakılmazsa 1940’taki anlaşmanın maddelerine uyarak silahımı size teslim etmem ve tek başıma kalana kadar hükümetle savaşırım.” demiştir.

Doğu Türkistan Türkleri böyle bir yiğidin etrafında kenetlenmiştir. Durumdan vazife çıkaran Çin Hükümeti uçaklarla bölge halkına hitaben “ Osman’ın yanından ayrılın. Osman taraftarı olanlar Osman’ın yanına; hükümet taraftarı olanlar hükümet tarafına geçsin. Osman’ı yakalayacağız ve yanındakilerle beraber gereken cezayı vereceğiz” deniliyordu. Bu durumdan haberi olan Osman BATUR ise “ Benimle beraber olanlar hayatlarının sonuna kadar Sheng Tu-pan hükümetine karşı koyacaklardır. Hükümete karşı olmayanlar ise benim yanımda durmasın gitsin.” demiştir.

1942 yılının Mart ayında Osman BATUR’un bulunduğu yer olan Karamav’a gelmişlerdir. Osman BATUR’un bulunduğu yere üç teyyare ile aralıksız saldırılarda bulunmuştur. Bunun ardından Osman BATUR bulunduğu yerden Altay Dağlarına çekilmiştir.

Yapılanlara karşı Osman BATUR ve arkadaşları aralarında karar alıyor yerli halkın ve Türkistan toprağının hepsinin hürriyetini, dinini, milletini, bütün toprağını sahip çıkıp kendisine mal eden Sheng Tupan’ın komünist rejimine karşıyız. Bütün hudutlarımızda başta Rusya olmak üzere komşu devletlerin hepsiyle düşman değiliz. Sadece Sheng Tu-pan’ın komünist rejimine karşıyız. Toprağmızdan Sheng Tupan’ı çıkaracağız ve kendi malımıza kendimiz sahip olacağız demişlerdir.

Osman BATUR’un üzerine gelen Çinli askerlere karşı büyük mücadeleler verilmiş her defasında ipeği hoş Çinli leşlerini alıp gitmek ve silahlarını bırakarak kaçmak zorunda kalmıştır. Bu sayede silah edinilebilmiştir.

Büyük mücadelelerden geçen Türkistanlıların büyük bölümü ise göç kararı almış ve Hindistan’a doğru yönelmiştir. Osman BATUR ise yanındakilerle birlikte Türkistan’da kalmıştır. Çinliye karşı Türk’ün kahramanlık destanını yazmıştır.

Kahpe Çinli yapacağını yapmıştır. 15 Şubat 1951 günü Çin Kurtuluş ordusuna esir düşmüştür. Çin kuvvetleri tarafından kuşatılan Osman BATUR atına binip kaçmak üzereyken kızı Azapay’ın da düşmanla çarpışmakta olduğunu görmüştür. Kızını atının terkisine atarak tam göle girip karşıya geçmek isterken bindiği atın tökezlemesiyle birlikte göle düşmüşler ve atı kendilerine menzil ederek çarpışmaya başlamışlar ama çatışma sonunda esir düşmüştür. Osman BATUR Kanamhal’dan Dunguanktaki askeri karargaha götürülmüştür. Çinliler hakkında idam kararı vermişlerdir.
15 Mart 1951 günü boynuna levha asarak Urumçi sokaklarında gezdirmişlerdir. 28 Nisan 1951 günü üstü açık bir kamyonla Haydut Osman’a Ölüm Cezası Verildi yazılı bir levhayla götürülmüş ve 29 Nisan 1951 tarihinde idam edilmiştir.

Yeni doğan bebeklere Türk dünyasında Osman BATUR adı verilmiştir bir çok yerde. Onun gibi yiğit olsun diyerek….

Uçmağ içre bir can oldun. Mekanın cennet olsun Osman BATUR Beğ…

Sezer YOZGAT
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1