Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - LÂIKLIK BIR ATATÜRK ILKESI VEYA INKILABI MIDIR?
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
demiryumruk
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Apr 24, 2004
İletiler: 89
Şehir: otuken

İletiTarih: Pzr Eyl 26, 2004 5:20 pm    ileti konusu: LÂIKLIK BIR ATATÜRK ILKESI VEYA INKILABI MIDIR? Alıntıyla Cevap Gönder

Asagidaki yazi atadiyarin "Ataturkçuluk nedir "isimli sayfasindan alinmistir. sabayatçilarin ,masonlarin laiklik diye bir din icat etmeye calisdiklari.Her firsatta Ataturkçulugu kullandiklari bir gereçektir.simdi birde "laik Turkçuler" cikmistir!Turk kulturunde laiklik diye bir sey yoktur yazi bunun bazi sebeblerini acikliyor.

ATATÜRK'ün DI?N konusundaki düs¸üncelerini daha önce verdik... Bunlar son derece açıktır. (Bakınız: ISLAMI ESASLARA BAGLILIK ILKESI) Arasında LÂIKLIK ile ilgili herhangi bir tarif yoktur!.. ATATÜRK'ün hiç bir yerde LÂIKLIK ile ilgili bir BEYANAT'ına, yani uzun konus¸masına da rastlanmaz!... (örnek, bakınız: ATATÜRK Ilkeleri ve Inkilap Tarihi I-II, YÖK Yayınları, Ankara, 1986) Bunun bir sebebi olması gerekir.

LÂIKLIK ilk defa 1924'de Lozan Konferansı'nda Rıza Nur tarafından dile getirilmis¸, sonradan Cumhuriyet Halk Partisi'nin "6 OK"u arasında Inönü'nün gayreti ile yer almıs¸ bir husustur!.. (1931) Parti tüzüg?ünde açık bir tanımı olmadıgı için de, bugüne kadar süren bir tartıs¸maya yol açmıs¸tır... Anayasa'ya giris¸i 1937 yılındadır... Yani ATATÜRK'ün hastalanmasından sonra ve HATAY konusu ile mes¸gul oldugu en yogun günlerde... Ismet Pas¸a'nın özel çabasıyla ve sinsi bir oyunuyla girmis¸tir!... ATATÜRK'ün hiç bir konus¸masında geçmeyen s¸u andaki lâiklig?in ATATÜRK'le hiç bir ilgisi yoktur!..

LÂIKLIK tamamen HIRISTIYAN KÜLTÜRÜ'nün bir parçasıdır!... Ancak ve sadece Hıristiyan toplumlarda tarihin bir geregi olarak ortaya çıkmıs¸tır!.. Meseleye böyle bakılmadıg?ı için de, bizim toplumumuzda SORUN haline gelmis¸tir.

Ne demek istedigimizi tam olarak anlatabilmek için, HIRISTIYAN TARIHI'ne dönmek gerekir.

Bilindigi gibi HZ. ISA 25 yas¸ında peygamber olmus¸ ve 35 yas¸larında iken dünyadan ayrılmıs¸tır... HZ. I?SA, peygamberlik yaptıgı 5-10 yıl içinde kendisine INCIL vahyedilmesine ragmen, bu vahiy o tarihlerde yazıya geçmemis¸ti!..

Yine HZ. ISA'nın vaazlarını dinleyenler bir hayli olmasına ragmen, ona inanan ve onunla birlikte hareket eden kis¸ilerin sayısı, bu süre zarfında 100'ü bile bulmamıs¸tı!..

Bu yüzden bir kitabı oldugu halde, HZ. ISA hayatı boyunca yeni bir dinden söz etmemis¸, haç hiç tas¸ımamıs¸, bir kilise kurmamıs¸, ayin yapmamıs¸, ALLAH'a "baba", kendine "ogul" dememis¸ti!.. (1)

HZ. I?SA Yahudilerin içinden çıkmıs¸tır... Kendisine inananlar da, kars¸ı çıkanlar da, çogunlukla Yahudiler olmus¸tur... HZ. ISA, ISLAM dininde "ISRAIL OGULLARI'ndan bir peygamber" olarak bilinir.

M.S.38 yılına kadar HZ. ISA sadece Mesih olarak kabul ediliyor, Baba-Ogul ilis¸kisinden hiç söz edilmiyordu!.. Yine aynı tarihlerde ilk defa Antakya'da HZ. ISA'nın yolundan gidenlere HIRISTIYAN denilmeye bas¸landı... Ancak bu grup ta Yahudi âdetlerine göre hareket ediyordu.

M.S.44'de, daha önceleri HZ.I?SA'ya cephe almıs¸ olan TARSUSLU PAUL(PAVLUS - SEN POL), bu gruba katıldı... Bir süre sonra da pek çok kuralı degis¸tirerek kendi sistemini kurdu ve bunu grubun çoguna kabul ettirdi!.

Mesela sünneti, Cumartesi'nin din günü (Sabbath) olmasını kaldırdı!.. Bazı yiyeceklerdeki (domuz eti, s¸arap) yasakları iptal etti!.. ALLAH yerine HZ. ISA'ya tapmayı o koydu. (2)

Böylece bir süre sonra HZ. ISA'ya atfedilen, ama onun ögretilerinden tamamen ayrı, yepyeni bir din çıktı ortaya!.. Bu uydurma dinin sahte peygamberi de PAVLUS idi!.. . Yeni Ahit'te Pavlus'un yazdıkları, 4 "I?ncil"den fazla yer tutar.

Aslen Grek olan Pavlus'un kuralları Grek-Roma putperest düs¸ünce karmas¸asının bir muhassalası idi. Bu uydurma dinde öyle s¸eyler vardı ki, HZ. ISA hayatında bir defa bile dile getirmemis¸ti!.. Herhangi bir kimse onun saglıg?ında bunları söylemis¸ olsaydı, derhal reddederdi!..

Mesela "Communion" denilen ayin, tamamen ölmüs¸ krallarının etini yiyen putperest barbar kavimlerden alınmıs¸tır!..

Bu ayin sırasında papaz, önüne diz çökmüs¸ olan hıristiyanın agzına s¸araba batırılmıs¸ bir parça ekmek koyar... S¸arap HZ ISA'nın çarmıhta akan kanının sembolü, ekmek te onun etidir!..

Hıristiyanlıg?ın ileri gelenlerinden Peter, sonradan Pavlus'un görüs¸lerini benimsedi ve ikisi Roma'ya gidip bu uyduruk dini yaydılar... Thomas ise HZ.I?SA'ya sadık kaldı. (3) Aynı s¸ekilde Anadolu'daki, Suriye'deki, Mısır'daki hıristiyanların inancı da, Avrupa hıristiyanlarından farklı gelis¸ti.

Hıristiyanlar Roma'da, imparatorluk dahilinde büyük eziyetler gördüler... I?mparatorlar gah onları ezdi, gah destekledi.

303 yılında önemli bir olay cereyan etti... Imparator Dikletiyon ele geçirdigi bütün Hıristiyan eserleri yaktırdı!.. Böylece Hıristiyanlık temel kaynaklardan mahrum kaldı... O tarihten sonra herkes aklına geleni yazdı, hiç biri de bir digerini tutmadı.

Pavlus'un bu uydurma dini, 312-337 tarihleri arasında Roma I?mparatoru olan Konstantin tarafından benimsendi, ve RESMI? DI?N oldu.

Hıristiyanların yardımı sayesinde imparator olan Konstantin, (ki I?stanbul'u kuran kis¸idir) o tarihlere kadar Roma'nın resmi dini olan SOL INVICTUS (Günes¸) dini ile Pavlus'un kurallarını birles¸tirdi... 325 yılında I?znik Konseyi'ni topladı ve Hıristiyan dininin esasları orada bugünkü halini aldı.

Mesela Pazar günü eski Romalılar'ın GÜNES¸ DINI'nde de kutsaldı, yeni hıristiyanlıga "SUNDAY-SONTAG" olarak girdi, yani GÜNES¸ GÜNÜ!..25 Aralık yine Romalılarca kutsaldı, o da HZ ISA'nın dogum günü kabul edildi!.. Keza HAÇ Hıristiyanlık'tan çok önce Anadolu'da vardı... Dört yönü, tabiatın dört temel unsurunu sembolize eden bu is¸aret te Hıristiyanlıga bu dönemde girdi... Ilk bas¸larda Hz. Isa'nın sembolü BALIK idi!..

Baba-Ogul ilis¸kisi, Meryem'in "Allah'ın Anası" sayılması, teslis, hep bu dönemde inancın bir parçası oldu... Çünkü "insanların tanrı olması" Romalılar'ın alıs¸kın oldugu bir husustu, Hıristiyanlıg?ı daha kolay kabul etmelerini saglıyacaktı!..

Aynı konseyde sayıları 360'a ulas¸mıs¸ olan incillerden dört tanesi seçilip, digerleri imha edildi.

Ama bu esaslar HZ. ISA'nın felsefesine daha yakın olan DOGU Hıristiyanları ile BATI Hıristiyanlarının arasını açtı... Çünkü Lyon piskoposu Ireneus daha 180 yılında Ortodoks kilisesini kurmus¸ ve bu inanç DOGU'da yayılmıs¸tı... Kısa bir süre sonra Roma ?mparatorlugu DIN yüzünden ikiye bölündü (395)... Dogu Roma'nın bas¸kenti I?stanbul(eski adıyla Konstantinapolis) oldu, sonradan BIZANS diye anılmaya bas¸ladı.

Bugün bütün Dogu Avrupa (eski Bizans) ve Rusya ORTODOKS'tur... Batı Avrupa ise KATOLIK ve PROTESTAN'dır, bu yüzden yıldızları barıs¸maz!..

Konstantin'in yaptıgı bu kadarla da kalmadı... O tarihe kadar sadece bir kilise papazından fazla degeri olmayan Roma Piskoposu'na maas¸ bagladı, ve Roma Kilisesi'ni digerlerinden üstün tuttu. Böylece PAPALIK MÜESSESESI? olus¸tu!.. Roma Kilisesi'nin Bas¸ Piskoposu'na, bütün dig?er papazların "baba" sı anlamında PAPA denmeye bas¸landı.

380 yılında imparator Teodos, diger dinleri yasakladı, Hıristiyanlık Avrupa'da rakipsiz kaldı.

Tabii Ortodoksluk da, Ingiltere'de yayılan Mısır kökenli Kelt dini de, Roma'daki bu gelis¸melerden etkilendi... Pazar günü, baba-ogul ilis¸kisi onlara da sızdı, ama zaman zaman bunlara kars¸ı çıkanlar da olmadı degil... Meselâ 428 yılında Istanbul Patrigi Nestrorius, "Artık kimse Meryem'e ALLAH'ın Anası demesin!" dedig?i için Mısır'a sürüldü!.. Rusya'da bir kaç kere "ikonaları kırma" eylemi yas¸andı.

"Bütün bunların LÂIKLIK ile ne ilgisi var?" denilebilir... Hemen oraya geliyoruz.

Imparator Konstantin ölmeden önce öyle bir s¸ey yaptı ki, Roma Piskoposu'nu hayal bile edemiyecegi bir kudrete ulas¸tırdı... Konstantin IMPARATORLUK ALÂMETLERI? olan TAC ve ÂSÂ'sını bu kis¸iye bıraktı!..

Böylece kendinden sonra gelecek imparatora hükümdarlıgı PAPA vermis¸ oldu!.. Bu suretle ülke, TANRI'nın temsilcisi tarafından takdis edilmis¸ "Kutsal Roma Imparatorlugu" addedildi!.. Ondan sonraki hükümdarlar iktidara ancak "PAPA'nın izniyle" sahip olabilir hale geldiler.

Is¸te onun içindir ki, 476 yılında dagılan Batı Roma Imparatorlugu Birinci, S¸arlken'in kurdugu imparatorluk da Ikinci "Kutsal Roma Imparatorlugu" olarak bilinir... Üçüncüsüne de kim sahip çıktı biliyor musunuz?.. Hitler!.. Onun "3.Reich" ifadesi, is¸te bu "kutsal" imparatorluklara özenmesindendi.

Papaların kudreti arttıkça arttı... 9. ve 10. asırda bu kudret azalır gibi olduysa da, 1096'dan itibaren ISLAM alemi üzerine HAÇLI SEFERLERI? organize ederek tekrar güç kazandılar... Kendilerine "afaroz" ve "engizisyon" gibi haklar da uydurdular.

Afarozla emirlerini dinlemiyen kralları bile mevkilerinden edebiliyor, engizisyon ile yüzbinlerce masum insanı is¸kenceye yollıyabiliyorlardı!..

1300'lerde Papa 7. Gregoire Alman Imparatoru 4. Henry'i, Papa 8. Banifas da Fransa Kralı Güzel Filip'i afaroz etmis¸ti... Bunlardan 4. Henry yalınayak karlar üzerinde yürüyerek Papa'ya gelmis¸, diz çökerek affını dilemis¸ti!...

Amerika'nın kes¸fedildigi 1492 tarihinde Papa, dünyayı Portekiz ile Ispanya arasında pay etme kudretini kendinde görecek kadar küstahlatabiliyordu!..

Kısacası Avrupa krallar, prensler tarafından idare ediliyor, ancak kralları da Papa idare ediyordu!.. Kardinallerin etkisi ise hiç yabana atılmazdı... Alexandre Duma'nın mes¸hur ÜÇ SILAHS¸ÖRLER romanında dahi "Kral'la iktidar mücadelesine giren Kardinal" tipi göze çarpar!..

I?s¸te LÂIKLIK, Fransız I?htilali ile birlikte "hükümdarların üzerindeki KILISE ETKISINI KALDIRMA" akımı olarak ortaya çıktı!.. "DIN is¸leri ile DEVLET is¸lerini ayırma" aslında "PAPAZLAR'ı POLITIKA'ya karıs¸tırmama" demektir!.. Bu bir!..

Ikinci s¸ikayet konusu, ta eski Grek ve Roma döneminden kalma KLERI?KUS yani DIN ADAMLARI-RAHI?PLER sınıfının ayrıcalıkları idi.

Papa'nın krallara taç giydirme veya onların saltanatını ellerinden alma kudreti, bütün papazlara yayılmıs¸tı... Kiliseler bagıs¸lar, günah çıkartmalar, cennet anahtarı satıs¸ı(!) ve el koymalar ile muazzam servet sahibi olmus¸lardı... Bu yüzden sade vatandas¸ sefalet içinde yüzerken; rahipler ve rahibeler de sözüm ona inzivada, ama asiller gibi son derece refah içinde yas¸ıyorlardı!.. MÜLKIYET sadece TANRI adına(!) kilisenin ve onun kutsadıgı yönetici sınıfın, yani asillerin hakkı idi!.. (4)

Buna bir de HIRISTIYAN geçinen FEODALIZM'in, sade vatandas¸ı SERF, yani "toprag?a bagımlı köle" sayan uygulaması eklenince, (5) FRANSIZ IHTILALI'nin sadece ASILLER'e degil; aynı zamanda RUHBAN SINIFI'na da kars¸ı oldug?unu görmek zor olmaz.

LAIKLIK, hükümdarları PAPA hegomanyasından kurtarmayı istedig?i gibi, KILISE ve PAPAZ SINIFI'nın da mallarına el koymayı amaçlıyordu!..

Zaten daha önceleri de KILISE MALLARI'na kars¸ı halk ayaklanmaları vardı... 1100'lerde ALBIGEOIS hareketi bas¸gösterdi. 1208'de Papa 3. Innocent bir HAÇLI SEFERI? düzenledi; ama bu sefer MÜSLÜMANLAR'a kars¸ı deg?il, "KILISE MALLARI'nın halk yararına kullanılmasını" istiyen Hıristiyan Albigeoisler üzerine idi!.. 1221'de yeni bir seferle bu kis¸ilerin çogu katledildi, yine de tepki ortadan kaldırılamadı.

13. asırda Thomas Aquin I?SLAM felsefesinden yararlanarak mülkiyet hakkının herkese ait oldug?unu, ticaretin günah olmadıg?ını dile getirdi!.. Böylece serfler zamanla çalıs¸malarına kars¸ılık aldıklarını biriktirebilir hale geldiler... Bunlardan meslek sahibi olanlar dolas¸ma hakkını da elde ettiler... Sonraları büyük s¸ehirlere yerles¸tiler ve Fransa I?htilali'nin BURJUVA sınıfını olus¸turdular. (BURJUVA kelime olarak zaten S¸EHIRLI demektir.)

1500'lerde Batı Avrupa ülkelerinde Papalıgın otoritesine kars¸ı husumet arttı... Sonunda Martin Luther önderliginde PROTESTAN (Isviçre, sonradan Amerika), sonra CALViN (Fransa) ve ANGLI?KAN (Ingiltere) kiliseleri ortaya çıktı.

Yine 1500'lerde Fransa'da kilise aleyhine kanunlar çıkmaya bas¸ladı... 1764'de kral Cizvit tarikatını dagıttı... Ve nihayet 1789'da Fransız Ihtilali kilise mallarına el koyarak LÂIKLIGIN temelini attı!.. Ama Papalık önemini tamamen kaybetmedi... Napolyon bile ihtilalden çok sonra Imparatorluk tacını giyerken Papa'yı davet etme geregini duydu.(1801)

Napolyon yasaları Protestan, Katolik, Yahudi dinini tanıyor, onlara yardım ediyordu... 1905'de ise devletin her din ve mezhebe es¸it mesafede olacagı kabul edildi, böylece ancak o tarihte I?SLAM tanınmıs¸ oldu!..Ama dikkatinizi çekeriz... Bu kabul sömürgeciligin en yogun oldugu, BATI hegemonyası altında inleyen FAS, TUNUS, CEZAYIR, MISIR, HINDISTAN, ENDONEZYA gibi ülkelerin patlama noktasına geldigi dönemde olmus¸tur... Yani INSANI degil; tamamen POLITIK bir karardır!..

Ancak gerek Fransa'da, gerekse diger Batı ülkelerinde uygulamalar eskiden farklı olmadı... Meselâ kadınlar, zenciler, hıristiyan olmıyanlar bu ülkelerin hiç birinde 1950'lere kadar parlamentoya giremediler!

Öte yandan 200 yıllık Amerikan tarihinde bir tek Katolik cumhurbas¸kanı vardır, digerleri hep Protestan'dır... Ingiltere'de ANGLIKAN mezhebinden olmayan bir prens sırası gelse de KRAL olamaz!..Yani sadece HIRISTIYAN olması yetmez!.. Yani BATILILAR sadece diger dinlere degil; kendi mezheplerinden olmıyanlara da fazla söz hakkı tanımazlar. Kısacası, BATILI devletlerin "laik"oldug?u, bütün dinlere "es¸it" davrandıgı kuyruklu bir yalandan ibarettir!..

Ya PAPA'nın SIYASI etkisi ve yetkisi?.. O dahi fazla degis¸medi... 1962 yılında PAPA, FIDEL CASTRO'yu "komünist" oldugu için AFAROZ etti!.. Bir ay sonra da KENNEDY KÜBA'ya abluka uygulayıp dünyayı savas¸ tehlikesinin önüne attı!..Yani "LAIK-SEKÜLER" ABD, DIN'i POLITIKA'ya âlet etti!..

Bununla da kalmadı. 1979'da göreve gelen s¸imdiki Papa 2. JAN PAUL,1980'de kendi ülkesi olan POLONYA'da dayanıs¸ma hareketini bas¸lattı ve 10 yılda sosyalist blogun çökmesini sagladı. Zaten bunun için o göreve seçilmis¸ti. Kenedisi 2000 yıllık Hıristiyan tarihinde 2. Italyan olmayan Papa'dır. S¸imdi de Hıristianlıg?ı Türkiye'ye ve Asya'ya yaymaya çalıs¸ıyor.
S¸imdi burada duralım ve bu sistemin BIZIMLE herhangi bir BAGLANTISI olup olmadıgına bir bakalım...

Çogu kimse PAPA ile HALIFE'yi aynı kefeye koyar... Aslında aralarında hiç bir benzerlik yoktur!..

Aynı s¸ekilde KILISE ile CAMI, PAPAZ ile I?MAM arasında da paralellik kurulamaz!..

HALIFE, bir I?SLAM DEVLET REISI olan HZ. MUHAMMED'in yerine geçen kis¸inin aldıgı addır... I?lk 4 halifeden sonra da, "hükümdarlık" niteligi, "din reisi" niteliginden agır basmıs¸tır... Tıpkı SALTANAT gibi, babadan og?ula geçmis¸tir... Aynı dönemde 2 veya 3 halife bulundugu olmus¸tur.

I?lk 4 halife de dahil olmak üzere, hiç bir halife PROFESYONEL DIN ADAMI deg?ildi!.. ISLAM'DA HIÇ bir zaman bir IMAM, MÜEZZIN, HACI, HOCA, S¸EYH, hatta S¸EYH-ÜL ISLAM, HALIFE OLMAMIS¸TIR!...

Çok s¸as¸ırtıcı gelebilir ama, ISLAM'da hiç bir DI?NI? MESLEK yoktur!.. Yani IMAMLIK, MÜEZZINLIK, hatta HALIFELIK para getiren, ömür boyu yapılan, geçim kaynagı bir meslek deg?ildir!.. Kimseye böyle ünvanlar hayat boyu verilemez!.. ISLAM'ın ilk dönemlerinde namazı o gün camiye gelenler arasında en bilgili, en saygı gören kis¸i kıldırırdı. Ezanı o günkü cemaat arasında en güzel sesli olan okurdu... Bunlar çok sonraları birer MESLEK haline dönüs¸müs¸tür!..

Öte yandan ISLAM'da hiç bir hükümdar afaroz edilmedigi gibi; Emevi, Abbasi, Fatımi ve Endülüs Emevi halifeleri ancak vali tayin edebilirlerdi... Hükümdarlara taç giydirme veya tacını elinden alma hakları yoktu!..

Tersine; tayin ettikleri valilerden çogu, sonradan, halifenin arzusu hilafına kendi devletini kurmus¸, ancak S¸EKLEN halifeye baglılıgını sürdürmüs¸tür!..

Hele 1055 yılında sonra, yani Selçuklu Sultanı Tugrul Bey'in Bagdat'a gelip, Halife'yi Büveyhiler'in elinden kurtarıp tekrar tahtına oturttuktan sonra; fiiliyatta halifeler hükümdarlara tabi olmus¸tur. (1069) Zaten halifeler 100 yıldan beri Büveyhiler'in elinde oyuncak idi!..

Yani 945 yılından beri halifeler hükümdarları deg?il, hükümdarlar halifeleri idare ediyordu!..

Hilafet 1518'den sonra Osmanlılara geçtig?inde de, hükümdarların hiç bir DINI özelligi olmamıs¸tır!.. Hükümdar HALI?FE olmasına ragmen, DINI konularda S¸eyh-ül Islam'a danıs¸ırdı!..Yani HALI?FE, MÜSLÜMANLAR'ın DINI LIDER'i degil; SIYASI LIDER'i idi!.. Aldıgı fetvaya uyardı ama, fetva alması tamamen kendi arzusuna baglı idi... Öte yandan DIN ADAMLARI'nın DEVLET idaresinde hemen hiç bir fonksiyonu yoktu... Hele onların hakimiyetinden asla söz edilemez!.. Zaman zaman isyanlara sebep olmus¸lar, padis¸ahları zor durumda bırakmıs¸lardır ama, aslında bunu yapan onların kıs¸kırttıgı Yeniçeriler, Sipahiler, Leventler idi!.. Hemen sonra da kellerini vermis¸lerdir!..

Kısacası, Peygamberimiz'den sonra hiç bir halife bir dini kurul tarafından seçilmedigi, meslekleri "DIN ADAMLIGI" olmadıgı gibi, bir DINI HEYET te devlet idaresinde söz sahibi olmamıs¸tır!..S¸EYHÜLISLAM'lar bir DANIS¸MAN'dan, BILIRKIS¸I'den öteye geçememis¸tir.

Yani ISLAM ÜLKELERINDE, IMAMLARIN, MOLLALARIN SÖZÜ GEÇMEZ!.. BUNLAR ALLAH'LA KUL ARASINA, HÜKÜMDARLA TEB'A ARASINA GIREMEZLER!..S¸II IRAN HARIÇ!..O ayrı bir özellik tas¸ır.

ÖYLEYSE "PAPA'NIN HÜKÜMDARLAR ÜZERINDEKI YETKISINI KALDIRMAK" DEMEK OLAN LÂIKLIK; ISLAM ÜLKELERINDE TATBIK IMKÂNI BULAMAZ!..

Öte yandan ISLAM DÜNYASI'nda CAMILER sadece birer ibadet ve ve mes¸veret yeridir!... Servet sahibi bir MÜESSESE degildir!... Hepsi birer "hayır" olarak ins¸a edilmis¸, mülkiyeti DEVLET'e veya CEMI?YET'e ait olmus¸tur... ISLAM DIN ADAMLARI, MOLLALAR, CAMI IMAMLARI, TARIKATLAR hiç bir zaman bir SINIF tetkil etmemis¸ler, SERVET sahibi olmamıs¸lardır!.. ISLAM TARIHI bu dedigimizin delilidir.

Bir tek istisna vardır: S¸IILIK!.. (dikkatinizi çekeriz: ALEVILIK DEGIL; S¸iilik!) Bir milyarlık ISLAM DÜNYASI'nda cüz'i bir kesim, yani S¸II ISMAILIYE ve IRAN'daki S¸EYHIYYE kolları Peygamber adına halktan "bes¸te bir" toplıyarak servet sahibi olmus¸lar, ve MOLLALAR iktidar mücadelesine giris¸mis¸lerdir... IRAN ISLAM Cumhuriyeti bu akımın zamanımızdaki tezahürüdür.

AGA HAN ISMAILIYE mezhebinin, HUMEYNI de S¸EYHIYYE mezhebinin liderleridir... Bu gibi mezheplerin SAPIK sayılmasının bas¸lıca sebebi de, DIN'i alet ederek IKTIDAR ve MADDI SERVET pes¸inde kos¸malarıdır.

Bu istisnaya son zamanlarda bir de "sünni" oldug?unu iddia eden bazı TARIKAT S¸EYHLERI ile RADIKAL ISLAM denen kesimin MILITAN ÖRGÜTLER'i eklenmis¸tir... Bu kis¸iler hem POLITIKA'ya bulas¸makta, hem de SERVET pes¸inde kos¸maktadır... Ancak dikkat edilmesi gereken husus, bunların arkasında daima ISLAM'ı bölmek isteyen BATILI güçlerin oldugudur... Almanya'da barınan CEMALLEDDIN KAPLAN gibi!.. Amerikan destekli yobaz MOLLA örgütü TALIBAN gibi!... Hatta cinayet örgütü HIZBULLAH gibi!

Yani bizi hep "lâiklik, vicdan hürriyeti, insan hakları" konusunda uyaran BATILI HRISTIYAN EMPERYALISTLER, is¸lerine gelince en YOBAZ sözde "islami" örgüt ve devletleri desteklerler!

"Müslüman" geçinen, ancak servet ve iktidar pes¸inde kos¸an bu güruhların aslında kötü bir "hıristiyan ekolü" taklitçisi oldugunu görmek zor deg?ildir.

ATATÜRK:

"ISLAM toplum hayatında hiç kimsenin bir özel sınıf halinde varlıgını korumaya hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler, DIN hükümlerine uygun hareket etmis¸ olmazlar!" (31.1.1923)

diyerek DIN adamlarının bir "sınıf" tes¸kil etmesini önledigi gibi;

"BIZDE RUHBANLIK YOKTUR, HEPIMIZ DINIMIZIN AHKÂMINI MÜTESAVIYEN ÖGRENMEYE MECBURUZ. HER FERT DININI, DIYANETINI,IMANINI ÖGRENMEK IÇIN BIR YERE MUHTAÇTIR, VE ORASI DA MEKTEPTIR!" (31.1.1923)

diyerek, DIN EGITIMI'nin MEKTEP'TE yapılmasını s¸art kos¸mus¸tur!..

Ayrıca:

"SOFTA SINIFININ DIN SIMSARLIGINA MÜSAADE EDILMEMELIDIR. DINDEN MADDI MENFAAT TEMIN EDENLER, IGRENÇ KIMSELERDIR!"

diyerek,

"BIZ DIN IS¸LERINI DEVLET VE MILLET IS¸LERI ILE KARIS¸TIRMAMAYA ÇALIS¸IYORUZ... TAASSUPKÂR HAREKETLERDEN SAKINIYORUZ... DIN VE MEZHEP HIÇ BIR ZAMAN POLITIKAYA ÂLET OLARAK KULLANILAMAZ!"

ifadesine açıklık getirmis¸; bununla "hoca-hoca takımının bir SINIF olarak iktidarda söz sahibi olmasını önlemek" istedig?ini belirtmis¸tir!..

Kesin olarak ifade etmek isteriz ki; bu düs¸ünce tarzı, kökü PAPALIK MÜESSESESI?'ne ve KILISE uygulamasına dayanan LÂIKLIK'ten tamamen farklıdır!..

ATATÜRK'ün düs¸ünce tarzı; 1400 yıllık tarihinde cami imamlarına, mollalara, hacı ve hocalara hiç bir zaman ayrıcalık tanımamıs¸ olan ISLAM FELSEFESI?'nden kaynaklanmaktadır!..

IRAN uygulaması ISLAM'a aykırıdır, LÂIKLIGE deg?il!... Uyduruk TARIKATLAR'ın tavrı ISLAM'a aykırıdır, LÂIKLIG?E degil!.. MILITAN ÖRGÜTLER'in tavrı ISLAM'a aykırıdır, LÂIKLIGE DEGIL!.. TALIBAN'ın "kızların okumasını yasaklaması, içki içene ölüm cezası vermesi" S¸ERIAT degildir; tam tersine KUR'AN'a aykırıdır!.. Onun için hiç birine sempati ile bakmayız.

ISLAM'ı "LÂIKLIK'e muhtaç" göstermek yanlıs¸tır!.. ISLAMI?YET'te ne HALIFELER, ne HÜKÜMDARLAR, ne de TARIKATLAR "ILAHI?" yetkilere sahiptir!

Onun içindir ki, öldürülen halife sayısı da, hükümdar sayısı da çok fazladır.

DIN ADAMLARI'na gelince bütün MEZHEP I?MAMLARI devrin hükümdar halifelerinden eziyet görmüs¸tür!.. Tarikat sisteminde de HACI BAYRAM gibi masum kis¸iler bile, "etraflarına fazla insan toplandı" diye zaman zaman takibe ugramıs¸tır!

Bunun için TÜRK DEVLET SISTEMI'ne "hükümdarların DINI yetkileri"ni veya DIN ADAMLARI'nın tahakkümü"nü kaldıracak LÂIKLIGI yamamak; yanlıs¸ olur!.. Böyle bir durum zaten yoktur!..

Bu yüzdendir ki ATATÜRK, KADRO dergisinde INÖNÜ bir bas¸yazısında LÂIKLIK konusunu is¸leyip tepki çekince, dergiyi kapattırmıs¸tır! (1934)
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
polatt
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 23, 2004
İletiler: 63

İletiTarih: Pzr Eyl 26, 2004 6:18 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Laiklik bir kültür, mezhep yada din değildir. Din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. İnsanların dinlerine müdahele etmemek, saygı göstermektir.. o kadar. Türkiye Cumhuriyeti laik bir hukuk devletidir. Laikliği saçma sapan anlayan veya öyle anlamak ve topluma öyle anlatmak işlerine gelen çevreler vardır. Bu laikliğin doğru bir ilke olduğu gerçeğini değiştirmez.


Laiklik Türkiye'de yıllardır tartışılan bir kavramdır. Atatürk ilkelerinin eleştirilmesinin gayet normal karşılandığı yıllarda yaşadığımızdan bu duruma şaşırmıyoruz. Biliyoruz ki bu memleket için, bu millet için iyi olan ne varsa muhakkak bazı çevreler tarafından tepkiyle karşılanacaktır.

İnsanları dinlerine göre ayırmamak, devlet ve din işlerini ayrı tutmak gibi ilkelerden oluşan laiklik fikri, her zaman geçerli ve gerekli olduğu gibi, bilhassa günümüzde gereklidir.

Laiklik ilkesi "gelişmeciliğin" yardımcısı olduğundan devletimizin ve milletimizin her yönden gelişebilmesi, kalkınabilmesi için de son derece gereklidir.Yüzyıllardan beri süregelen geri kalmışlığımızı üstümüzden atıp büyük kalkınma hamleleri yapabilmek için bu ilkeye, laikliğe, Türkçülüğe, Atatürkçülüğe sarılmalıyız. Türklüğün kurtuluşu bu yoldadır.

Türk dünyası, hem nüfus olarak hem de coğrafya olarak dev bir dünyadır. Karadeniz'in batısındaki Gagauz Yeri'nden Sibirya'nın doğusundaki Yakutistan'a uzanan bu büyük coğrafyada yaşayan Türkler arasında farklı dinlere mensup insanlar bulunduğu da bir gerçektir. Örnek olarak; Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Doğu Türkistan Türkleri vb. büyük çoğunlukla müslümandırlar. Gagauz, Yakut, Hakas Türkleri arasında ortodoksluk yaygındır. Yakutistan'da, Hakasya'da, Altay'da Tengricilik devam etmektedir. Sarı Uygurlar budisttir. Sayıları oldukça az olsa da, Karay Türkleri musevîdirler. Şu hâlde laisizmi reddetmek, Türk birliğinin önüne set çekmekten başka bir şey değildir. Oysa; "Oğuz, Kırgız, Tatar, Özbek, Kazak ve Yakut yok, yalnız TÜRK vardır!.." diyen Son Başbuğumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk değil midir? Ve biz onun yolundan ayrıldıkça zarar gördüğümüzü ne zaman farkedeceğiz? Atatürk de çok iyi biliyordu ki Türklerin refaha ulaşmasının ve dünyada hak ettiği yeri almasının yolu nihayet birleşmelerinden geçmektedir. Bu yolda da laiklik vazgeçilmez bir ilkedir.

Ve bugün laikliğe duyduğumuz ihtiyaç her zamankinden daha fazladır. Bu yüzden, Ey Türkler, bırakın kuduz köpekler uyuz inlemelerine devam etsinler; siz onlara kulak asmayın! Biz ne zor şartlarda bu devleti birlik olarak kurduk. Başımızda Başbuğ Atatürk vardı. Şimdi de onun aziz ruhu bizimledir. Yine birlik olalım. Atatürk'e, onun fikirlerine uyalım. Biz Atatürk'ümüze sarıldıkça bu millete ölüm yoktur!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
sancaktar
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jul 30, 2004
İletiler: 90

İletiTarih: Sal Oca 04, 2005 2:04 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

şunu çok iyi anlamak gerekli: bu memlekette eğer cumhuriyet ve onun değerleri laiklik olmasydı ne bir milli devlet kurulabilirdi ne de milliyetçilik varolabilirdi. cumhuriyet değerlerine ters gelen bir yapıda laikliği rededen bir yapıda milli düşüncenin varolması mümkün değildir.
milliyetçiliğin en büyük düşmanı ümmetçilerdir. bu çok açık ortada! adamlar millet olgusunu kabul edemiyor hazmademiyorlar çünkü onlar her şeye ümmet açısından bakarlar.
ben aşırı laikliğe de karşıyım, bunu da not edeyim.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1