Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - NURCULUK VE FETHULLAH GÜLEN TARİKATI
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3 ... 6, 7, 8 ... 40, 41, 42  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Bu başlık kilitlenmiştir; cevap yazamaz, iletileri değiştiremezsiniz 7. sayfa (Toplam 42 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
SEFİR_61
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Sep 24, 2004
İletiler: 7
Şehir: OSMANLI.

İletiTarih: Cmt Eyl 25, 2004 12:33 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

arkadaşlar ben 2 sene onların arasında kaldım bu insanlar seni yedirir içirir onda bi sorun yok .ama sana derlerki vefa borcunu öde gelbize hizmet et ee ben ayrılmak istiyorum bu sefer de dini öne sürerler burdan ayrılırsan işte sapıtırsın seni yoldan çıkarırlar.böyle bişey olmaz ya insan iradeli oldukça onu kimse şaşırtamaz bu böyle biline.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
aslanderen40
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jul 11, 2003
İletiler: 133
Şehir: kırşehir

İletiTarih: Cmt Eyl 25, 2004 8:34 pm    ileti konusu: CEVAP Alıntıyla Cevap Gönder

SEFİR 61 ARKADAŞIMINDA DEDİĞİ GİBİ YAPILAN İYİLİKLERİN KARŞILIĞINI BİR ŞEKİLDE DİNİDE ORTAYA ATARAK İSTİYORLAR. YANİ YAPILANLARIN ASIL AMACI DİNİ ÖĞRETMEK DEĞİL KENDİ ÖĞRETİLERİYLE ADAM YETİŞTİRMEK. ADAM YETİŞTİRMEK AMA NE İÇİN KİM İÇİN ONU BULUP DÜŞÜNMEKTE HEPİMİZE KALMIŞ.
ANADOLUDA BİR SÖZ VARDIR: HER SAKALLIYI DEDEN SANMA. DERLER.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM ICQ
ozbeken
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 24, 2004
İletiler: 566

İletiTarih: Cmt Eyl 25, 2004 10:18 pm    ileti konusu: cennetin Alıntıyla Cevap Gönder

kardeş cennetin yolunu bellidir. Ehl-i sünnet alimlerinin kitapları piyasadadır. Cennetin yolu ne tarikatten geçer ne de nur cemaatinden. Kim ki Kurana ve efendimizin sünnetine uyarsa cennetlik olur. Hadise bu kadar basittir. Kimse kendi din yorumunu din diye dayatamaz. Ehl-i sünnet alimlerinden ayrılmayalım yeter.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
karadereli
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Mar 23, 2003
İletiler: 15
Şehir: Türkiye

İletiTarih: Pzr Eyl 26, 2004 8:27 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

1.Nuriye (vya Nerimanda olbilir) Akmanın bundan birkaç ay önce Zaman Gazetesinde bir Fetullah Gülenle ilgili bir Röpörtajı yayınlandı.Sevdiğim bir abinin ricası üzerine on günlük yazı dizisinin ilk iki veya üç sayısını aldım.Röpörtajın yanılmıyorsam 2. gününde F.gülen Filistindeki süren Müslüman katliamı üzerine "Filistindeki savaşı sürdüren filistinli bir silah tüccarıdır" vb. laflar ediyor.Ama yazıda ne İsrailin Nede Katil Amerikanın yaptığı gasp ve katliamlardan ve hiç bahsetmiyor.
2.11 Eylül saldırılarının gündeme oturduğu sıralar hatırlarsınız Amerika ısrarla saldırıları USAME BİN LADİN yaptı derken çeşitli otoriteler çok daha değişik seneryolar ileri sürüyolardı.İşte bundan bir zaman sonra (Yanılmıyorsam Sızıntı dergisinde)F. Gülen Hocaefendi(!) U.Bin Ladenden nefret ettiğini belirtti.Nefretinin sebebini terör saldırıları ile açıkladı.Bu noktada Halen daha faili meçhul olan ve saldırı akşamı hatırlasınız Japon Kızıl ordusunun saldırıyı üslendiği bir ortamda F.Gülen saldırıyı U.BİN ladinin yaptığını nereden biliyordu.(Bilindiği gibi ikiz kulelerde çalışan yüzlerce yahudi saldırı günü tesadüfen(!)işe gelmediler.)Saldırı hakkındaki onlarca şahibeyi F.Gülen Bilmiyormuydu da böyle muallakta bir konu için iftira niteliği taşıyabilecek atıflarda bulundu.
Neden Fetullah cemaatine(orjinal ismi nedir bilmiyorum,hizmet falan
diyorlar)mensup insanlar (birçoğuyla tanışıp evlerine gitme fırsatım oldu)%95 oranında risalei nur ve F.Gülen kitapları okuyup başka kitaplara kötü gözle bakarlar.Neden bu tip hoca efendi(!)dedikleri zat hakkında olumsuz bir soru sorulduğu zaman stndart cevaplar verirler ve bu konunun haklılığını düşünmekten kaçınırlar.
3.Neden Necip Habremitoğlu Fetullah Gülen ve örgütlenmesi hakkında yazdığı Köstebek kitabından hemen sonra gözünden vurularak öldürüldü.Amerika-Fetullah ilişkilerinin bundapayı nedir.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
bidost
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jul 21, 2004
İletiler: 280

İletiTarih: Pts Eyl 27, 2004 7:12 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

ARKADAŞLAR BİZİM BU FETOYMUŞ NURCUYMU İŞİMİZ OLMAZ ÇÜNKÜ ALMADAN VERMEK ALLAHA MAHSUS DİYE BİR DEYİM VARDIR TABİKİ CEMAATİNE KAYDETTİKLERİNİN HER TÜRLÜ ŞEYİNİ VERECEK ONLAR BELLİ MERTEBELERE GELİNCEDE ALMAYA BAŞLAYACAK BUNDAN DOĞAL NE OLABİLİRKİ
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
gazibaba
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Sep 28, 2004
İletiler: 151
Şehir: türkiye

İletiTarih: Çar Eyl 29, 2004 3:06 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli Kardaşlarım; Bir konuda konuşurken veya fikir beyan ederken mutlaka ölçülü olunması gerekir.
bidost kardeş; iyi bir inceleme yaparak Nurculuk ve fetullah gülen hakkanda detaylı bilgiler sundu.
Bu konu hakkında gerekli eksik kalan bilgileride ben yazacağım,
Asıl bilinmesi gereken konular neler bir bakalım hep birlikte.
Tarikat nedir?
Tarikat kısaca yol demektir. insanı Allaha hakkıyla kul yapmak için kalbinin pisliklerden zikir yoluyla temizlenmesi böylece kendi yararına hak adına kazanılması diye bir açıklamada yapılır.
Tarikatların menşei Hz. Ali efendimize oradanda Hz. Peygamber sav. efendimize dayanır.
Nasılki namazı nasıl kılacağımızı, orucu nasıl tutacağımızı, fakir fukaraya nasıl davranacağımızı, zekatı nasıl vereceğimizi Mezhep imamlarımızın açıklamalarına göre yapıyorsak, insanın iç oluşunda, kalbi tatmin etme, nefsi ıslah etme aşamalarındada mutlaka bir Allah dostu dediğimiz Veli bir kula ihtiyaç vardır.
Bilirsiniz ki Osmanlıyı ayakta tutan üç müesssese vardır Medreseler, tekkeler ve ordu. Padişah savaş ilan ettiği zaman Allahın veli kulları çevresindeki talebelerini toplar mutlaka savaşa iştirak ederlermiş. Buda toplumu dinamik tutar ve halifeye bağlılığı sağlardı.
Bakınız İngiliz ajan lavrence ve hamper ortadoğu ve hicaz bölgesinin elimizden çıkmasını sağlayıp osmanlı parçalamak için abdulvahap vasıtasıyla tasavvuf ehline, dergahlara düşmanlığı körüklemiştir.

Gelelim meseleye Nur cemaati bir tarikat değildir; bir oluşum bir cemaattir. Zaten Sait nursi bunu kitaplarında dile getirmektedir. Sait nursi "Zaman hakikat zamanı tarikat zamanı değildir" diyerek tasavvufa olan karşıtlığını ortaya koymuştur. Zaten Abdulhamit Hanı devirenlerin arasında olması da düşündürücüdür.
Bu bilgilerden sonra
Nurcuların değişik isimler altında 30 dan fazla gruba ayrıldığını de bilirsiniz. Bunların bir kaç isminide versen yanlış olmaz herhalde: Med zehra, Yazıcılar, okuyucular, Kırkıncılar, Yeni asyacılar, Nesilciler, Fetullahcılar vs...
Bakınız Ülkemizde özellikle 1987 yılında sonra misyonerlik çalışması artmıştır. Bizler vatanını seven insanlar Misyonerlik çalışmasına Milli güvenlik meselesi olarak bakmaktayız.
Bu misyonlerlik çalışmasının Türkiyedeki saç ayaklarınıda size sunayım:
Sivil toplum örgütü olarak "Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı" Basın olarak "Zaman gazetesi, Aksiyon dergisi, Samanyolu tv, burç radyo Bunlar fetullah gülen ekibine ait. Yeni asya gazetesi, moral fm, Yeni asya vakfı bunlarda başka bir guruba ait
Diyalog ve hoşgörü toplantıları, abant platformu toplantıları adı altında misyonerlerle beraber bir araya gelip İtikadi konularda milletimizi tereddüte düşürecek konuşmalar yapmaları ve uygulamaları enteresan bir konudur,
Tarihte ilk defa bir müslüman! Papayı ziyaret etmiş ve zillet hali sergileyerek müslümanları papaya şikayet etmiş, papalık misyonunun bir parçası olmak istediğini papaya iletmiş, Harranda üç dinin öğretildiği bir ilahiyat fakültesi kurulması teklifini sunmuş vs bunun gibi ihanet kokan ifadeler kullanmış bu kişi fetullah gülenin ta kendisidir.
Bunları bir iftira olarak sunmuyorum belgelerle konuşuyorum ve konuşacağım.

İŞTE O MEKTUP....
Pek muhterem Papa cenapları,

Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekan kılma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasıyla bilen halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zatıalilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız.

Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik.

İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam'ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkanını bağrına basacaktır.

Beşeriyet, çelişen görüşler ortaya koydukları gerekçesiyle, zaman zaman bilim adına dini, din adına da bilimi inkar etmiştir. Bilginin tamamı Allah'a aittir ve din Allah'tandır. O halde bu ikisi nasıl çelişebilir? İnsanlar arasında anlayışı ve hoşgörüyü artırmaya yönelik dinlerarası diyaloğa yönelik ortak gayretlerimiz çok iş görebilir.

Kendi memleketimizde şimdiye kadar çeşitli Hıristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog içinde olduk. Bu naçiz gayretlerin boşa çıkmadığını acizane ifade etmek isteriz. Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle sözde medeniyetler çatışmasının gerçekleşmesini görmek isteyen yolunu şaşırmış ve şüpheci kimselere karşı dalgakıranlar gibi, isterseniz bariyerler gibi deyin, karşı durabiliriz.

Geçen yıl bazı ünlü uluslararası bilim adamlarının katıldığı medeniyetlerarası barış ve diyalog konulu bir sempozyum düzenledik. Bu gayretin başarısından aldığımız teşvikle bu tür etkinlikleri tekrarlamak istiyoruz. Halihazırda üç büyük dinin bağlıları arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik olarak dinler arası diyalog konusunda Vatikan'ın da temsil edileceğini ümit ettiğimiz bir konferans düzenleme sürecinde bulunuyoruz.

Yeni fikirlerimiz varmış iddiasında bulunmuyoruz. Yine müsamahanıza sığınarak, bu misyonun hedeflerine yakından hizmet etmek için üstlenmek istediğimiz birkaç teklifte bulunmayı arzu ediyoruz. Hıristiyanlığın üçüncü bin yılına girişi münasebetiyle yapılacak kutlamalar vesilesiyle Ortadoğu'daki Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi bazı kutsal yerlere müşterek ziyaretleri içeren birçok etkinlikler önermek istiyoruz. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız Demirel'in, cenaplarının ülkemizi ziyaretine ve mezkur kutsal mekanları göstermeye davetini tekrarlamak için bir fırsat addediyoruz. Anadolu halkı size misafirperverliğini göstermeyi ve şevkle selamlamayı hararetle beklemektedir. Filistinli liderlerle diyalog kurmak suretiyle Kudüs'ü birlikte ziyaret etmemize davetiye çıkarabiliriz. Bu ziyaret bu mübarek şehri Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanların, hiçbir kısıtlama, hatta vize dahi olmaksızın serbestçe ziyaret edebileceği uluslararası bir bölge olarak ilan etme gayretlerine yönelik dev bir adım teşkil edebilir.

Üç büyük dinden liderlerin işbirliği ile, ilki Washington DC'de olmak üzere muhtelif dünya başkentlerinde bir konferanslar serisinin gerçekleştirilmesini teklif ediyoruz. İkinci serinin zamanı için Hz. İsa'nın doğumunun 2000. yıldönümü ideal olabilir.

Bir öğrenci değişim programı da çok faydalı olacaktır. İnançlı genç insanların birlikte eğitim görmesi birbirlerine yakınlıklarını artıracaktır. Öğrenci değişim programı çerçevesinde üç büyük dinin babası olduğu ikrar edilen Hazreti İbrahim'in doğum yeri olarak bilinen Urfa şehrindeki Harran'da bir ilahiyat okulu kurulabilir. Bu, ya Harran Üniversitesi'ndeki programların genişletilmesi suretiyle ya da üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek şumullü bir müfredata sahip bağımsız bir üniversite şeklinde gerçekleştirilebilir.

Önerilen programlar aşırı büyük işler gibi algılanabilir; ama bunlar erişilmez değildir. Dünyada iki tip insan vardır. Bazıları kendilerini topluma adapte etmeye çalışır. Diğer bazıları ise topluma uymaktansa toplumu kendi değerlerine adapte etmek ister. Toplum bütün ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borçludur. Onları yarattığı için Rabb'e şükürler olsun.

M. Fethullah Gülen / Rabb'in aciz kulu / 9 Şubat 1998

Link : http://arsiv.aksiyon.com.tr/arsiv/167/


Fetullah gülenin bu ihanet mektubunu okuyun okuyun efendim
Bu konuyla ilgili daha çok yazacağım.
gazibaba1@mynet.com
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
dagdeviren
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Apr 04, 2004
İletiler: 61

İletiTarih: Çar Eyl 29, 2004 8:53 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Rabbim bizi uyandırılmadan evvel uyananlardan, kendisine yönelenlerden, hakikatı görenlerden, hakkı bulanlardan eylesin. Herkes uyurken bizi uyanık kılsın, nedametin fayda vermeyeceği gün gelmeden, gecenin nur incilerini, bol ahiret sermayesini azık edinenlerden eylesin
Allah’ım Zâtına kul, Habibine ümmet olarak kabul etsin.


Şükrümüzü, rızkımızı, zikrimizi artırıp isyanımızı söndürüversin.
Hayırlı umur, hayırlı ömür, hayırlı şehadet kelimeleri içinde, iman ile Kur’an ile ölümü ümmet-i Muhammed’e nasip etsin.

Bizleri hidayete ermiş, hidayet vesilesi olarak şakirin ve zakirin, şükredici zikredici kullarından eylesin inşallah.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
aslanderen40
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jul 11, 2003
İletiler: 133
Şehir: kırşehir

İletiTarih: Per Eyl 30, 2004 1:28 pm    ileti konusu: fethullah gülenin amerikadan kovulması Alıntıyla Cevap Gönder

Fethullah Hoca ABD`den sınırdışı mı ediliyor?
ABD yetkilileri uzun bir süredir, ABD’de çok mükemmel bir çiftlikte gözleri gibi baktıkları hatta FBI tarafından koruma altında tuttukları M. Fethullah Gülen’i yurt dışına göndermek için harekete geçmişler. Türkçe’si sınır dışı etme kakarı almışlar.


Durup dururken ABD, Fethullah Gülen’i neden yurt dışı etme kararı aldı? Gerçekten düşündürücü. Yalnız bilinen bir şey var ki , devamlı üstüne basarak, Fethullah Gülen’in hastalığı dolayısı ile ABD’de bulunduğu söyleniyordu. ABD’de tedavi gördüğü belirtiliyordu. Hasta olan bir adamı, hem de tedavi gören bir adamı ABD neden sınır dışı etme kararı almış olabilir? Akla ilk gelen şey iyileşmiş olması. Yoksa misyon görevini ABD’de tamamladı da başka yerlerde de mi görevlendirme söz konusu olacak?

Dinlerarası Diyalogu savunan Fethullah Gülen, Vatikan’da, Papa’ya sunduğu ünlü mektubunda, “Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz...” diyordu. Fethullah Gülen bu misyon gereği ABD’de idi de şimdi yine bu misyon gereği başka bir yere mi gitmek zorunda kalacak? Bunu zaman gösterecek.

Peki , acaba Fethullah Gülen’in ABD’den gönderilmesini isteyenler kimlerdi? Çarkın bir anda tersine dönmesi de gerçekten insanın aklına farklı şeyler getirmektedir. Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, neden acele ve gizli olarak ABD ye uçtu? Burada bazı temaslarda bulundu? Temaslar konusunda ilk akla gelen şey Zaman Gazetesinin ABD’deki durumudur. Oysa kazın ayağı hiç de öyle değilmiş. Öğrendik ki Zaman gazetesinin Genel Yayın Müdürü Dumanlı, Fethullah Gülen için Yahudi lobilerinden yardım istemek için ABD’ye uçmuş.

Akla şu sorular geliyor: Fethullah Gülen’i acaba ABD’li yetkililer sınır dışı etmek istedi de ABD’de ağırlığı bilinen Yahudi lobisinden bunun durdurulmasına katkı mı istendi? Ya da bu sınırdışı kararının alınmasında yine bu Yahudi lobisi etkili oldu da Yahudi lobisinden bu etkisini Fethullah Gülen’in ABD’de kalmasına yardımcı olmasına katkı şeklinde göstermesi talebinde mi bulunuldu? Akla gelen başka bir soru ise, Fethullah Gülen’in neden ABD’ de kalmak için bu kadar enerji sarf ediyor olduğu. Dumanlı’nın Fethullah Gülen’in ABD’de kalması için Yahudi lobilerini ikna edip edemediği ise ayrı bir soru konusu. Acaba Dumanlı’nın çabaları Yahudi lobilerini ikna etmeye yetmemişse, Gülen Türkiye’ye mi gelecek? Yoksa dillerde dolaşan başka bir ülkeye mi gidecek? Madalyonun öbür yüzü çevirdiğimizde ; Dumanlı ,Yahudi lobilerini ikna etmişse karşılığında neler aldılar. İlerleyen zamanlarda bunu hep beraber göreceğiz.

Bu bir yana Fethullah Gülen, Dinlerarası Diyalog ile her şeyin çözüleceğini belirtiyordu. Papa’ya sunduğu mektupta “üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesisi”nden bahsediyordu. ABD’den sınır dışı olayı güvenilen dağlara kar yağdığını bir kez daha gösterdi. Belki de Papa’ya bir mektup daha sunma zamanı geldiğini... Bu defa ki mektupta neler yer alacak, onu da bekleyecek, göreceğiz.



KARAR TÜRK ÜLKÜCÜLERİNİNDİR.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM ICQ
gazibaba
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Sep 28, 2004
İletiler: 151
Şehir: türkiye

İletiTarih: Per Eyl 30, 2004 1:36 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Fethullah Gülen ve çevresi, 1995 yılından itibaren "Diyalog ve Hoşgörü" adı altında yürütülen yeni bir sürece dahil olmuşlardır. Bu süreçle birlikte Fethullah Gülen'in ve çevresinin söylemlerinde ve eylemlerinde radikal bir dönüşüm söz konusu olmuştur. Bu dönüşüm sürecini Zaman Gazetesi'nin manşetlerinden izlemek mümkündür.
İsterseniz dönüşümü belgeleyen Zaman manşetlerine şöyle bir göz atalım:


* * *
DEĞİŞİM ÖNCESİ :

"Papa yine sahnede...
(Zaman, 22 Nisan 1990).

"Vatikan ve İngiltere Tarsus'u ABD Patrikhane'yi Merkez yapmak istiyor".
(Zaman, 17 Haziran 1990).

"Patrikhane entrika peşinde ... İstanbul'a gelen Yunan milletvekilleri hezeyan kustu: "Patrikhane İstanbul'da mahpusmuş".
(Zaman, 18 Haziran 1991).

"Hıristiyan teşkilatlarının Müslümanlara yönelik çalışmaları endişe ile takıp ediliyor. İslam Dünyası'nda Hıristiyanlık atağı".
(Zaman, 31 Ekim 1991).

"...Bizans Hayali: "Bir yıl önce kararlaştırılan ve adım adım hayata geçirilen bu plana göre;
l- Ortodoks dinine mensup Sırp milletinin devleti olan Sırbistan kurulacak.
2- Hıristiyan halkların tarihlerinin, törenlerinin tanınmaları için yoğun faaliyetler yapılacak.
3- Son olarak güçlü bir Ortodoks-Hıristiyan ittifakı ile başkentin İstanbul olacağı... Büyük Bizans İmparatorluğu kurulacak".
(Zaman, Ekim 1991).

"PKK Hıristiyan işbirliği..."
(Zaman, 25 Şubat 1992).

"Maddi vaatlerle diyalog kurdukları çocukların beyinlerini yıkamaya çalışıyorlar".
"İşte misyonerlerin merkezi".
(Zaman, 24 Temmuz 1992).

"Kiliseden sinsi tuzak; îslamî değerlere saygılı görünerek Müslümanlara Hıristiyanlığı anlatacaklar..."
(Zaman, 9 Haziran 1993).

"Patriğin cihan rüyası: Gazetemizin sempozyumu izlemesine yasak getiren Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos; "Rum Fener Patrikhanesi ekümeniktir dedi"
(Zaman, 25 Eylül 1995).

"Çift başlı kartal bulunan Bizans bayrakları ile süslenen Patmos Adası'ndaki kutlamalarda, Patrik Bartholomeos, Sırp Ortodoksları temsilcisi Eirineos'a plaket verdi".
(Zaman, 27 Eylül 1995).

"Patrikhane Lozan'ı zorluyor. Bartholomeos ve beraberindeki 13 patrik Türnepa Yön. Kur. Başkanı Rahmi Koç"un verdiği yemeğe katıldı".
(Zaman, 22 Eylül 1995).


DEĞİŞİM SONRASI :

"Vatikan'dan sıcak mesaj...
(Zaman/17 Nisan 1996).

"Patrik Bartholomoes ve F. Gülen Hocaefendi toplumsal barışın önemini vurgulayan konuşmalar yaptılar".
(Zaman, Ekim 1996).

"Medeniyetler arası diyalog için ilk adım; Fener Rum Patriği Bartholomoes konuşmasının ardından, F. Gülen'e bir hediye takdim etti".
(Zaman, 2 Ekim 1996).

"Vatikan'da uzlaşma zirvesi".
(Zaman, 9 Şubat 1998).

"F. Gülen Hocaefendi, İslam ve Hıristiyan dünyasını temsilen "Dinlerarası Diyalog" çerçevesinde Papa 2. Jean Paul ile yarım saat görüştü". Bartholomoes: "Bol ürün bekliyoruz".
(Zaman, 10 Şubat 1998).

"Yunanistan'dan gelen 45 delegenin iştirak ettiği toplantıya Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomoes de katıldı.
Patrikten hoşgörü mesajı".
(Zaman, 19 Şubat 1998).

"Ehl~i Kitap iftarda. İftara Rum Ortodoks Patriği Bartholomoes'un yanı sıra, Ermeni Ortodoks Patriği Mutafyan, İstanbul Musevi Hahambaşısı David Aseo... katıldı."
(Zaman, 24 Aralık 1998).

"F. Gülen'in başlattığı diyalog çalışmaları sürüyor. Gülen önceki gün İstanbul'da Yahudi Örgütleri Başkanları Konferans Heyetini kabul etti".
(Zaman 10 Mart 1998).

"F. Gülen ile Papa görüşmesi önemli bir olaydır".
(Zaman, 12 Nisan 1998).

"Zaman'a özel açıklamalarda bulunan Protestan Kiliseleri Birliği İslam Dünyası ile İlişkiler Başkanı..."
(Zaman, 30 Kasım 1998).

"Harran'da Semavi Dinleri bir araya getirecek İlahiyat Okulu açılmasının, hoşgörü ve uzlaşmaya katkı sağlayacağı vurgulandı".
(Zaman, 15 Şubat 1998).




* * *
Dönüşüm yalnızca Zaman gazetesinde değildi elbette; Zaman camiasında da topyekün bir değişim yaşanıyordu.

Prof. Dr. Haydar Baş Bey, Fethullah Gülen'e bir mektup yazarak bu dönüşüm sürecinin vahametine dikkat çekmiş, Müslüman'ca ve kardeşçe uyarmıştı. İlginçtir Fethullah Gülen, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in mektubundan kısa bir süre sonra Papa'yı ziyaret ederek dönüşüm sürecini çok daha aşın bir noktaya taşımıştır. Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in mektubundaki uyarıların ne kadar haklı ve önemli olduğu Fethullah Gülen'in bu ziyaretinden sonra daha iyi anlaşılmıştır. Çünkü Alemlere Rahmet Hazreti Muhammed(as)'in Hıristiyanlar! İslam'a çağıran mektuplarındaki üslubun aksine Fethullah Gülen söz konusu mektubunda, PCID (Dilerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi/in misyonunun bir parçası olmaya söz vermektedir. Elbette bütün bunlar sözde kalmadı; ziyaretin ardından Fethullah Gülen ve çevresinin söylemlerinde ve eylemlerinde 1995'teki değişimin yönünde yeni bir kırılma yaşandı.

Biz burada önce Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in tarihî mektubuna, ardından da Fethullah Gülen'in değişimini yansıtan Papa'ya yazdığı mektuba yer vereceğiz. Diyalogculann çarpıttığı ayetlerden bazılarının değişik tefsirlerdeki manalarına değineceğiz. Bir karşılaştırma yapılsın diye Alemlere Rahmet Hazret-i Muhammed'in Hıristiyanlara ve diğer gayr-i müslimlere yazdığı mektuplara da en sonunda genişçe yer vereceğiz.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
ozbeken
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 24, 2004
İletiler: 566

İletiTarih: Per Eyl 30, 2004 3:03 pm    ileti konusu: Gazibaba Alıntıyla Cevap Gönder

Gazibaba sizi de ilgiyle izliyorum da Haydar Baş? Şu BTP Genel Başkanı olan şeyh efendiydi de mi ?
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
gazibaba
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Sep 28, 2004
İletiler: 151
Şehir: türkiye

İletiTarih: Pzr Ekm 03, 2004 3:10 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

özbeken gardaşım Fettullah gülenin düşmüş olduğu hata hem dini bütünlüğümüzü hem de milli bütünlüğümüzü tehdit etmektedir. bunun içindir ki dini ve milli konulardaki hassasiyetini çok iyi bildiğim Haydar BAŞ ; Fettullah Güleni en çok uyaran nasihat eden bir kişidir. Fettullah Gülen ve Nur cemaati yüzünden milletimizi ayakta tutan İslami kurumların tasavvuf ve tarikat müessesenin tenkit edilmesi hiçte hoş değildir. Bakınız Moskov ayısına karşı yıllardan beri şanlı mücadele eden şanlı Çeçenistan'ın %75'i Kadiri %25 Nakşi tarikatına mensuptur. Bu nefsi terbiyenin sonucudur. Bunun için Haydar BAŞ'ın Fettullah Gülen'e yazmış olduğu nasihat içeren mektubunu yayınlıyorum.



"Muhterem Kardeşim Fethullah Efendi,
Allah'a hamd, Resulüne salât ü selamdan sonra mektubuma başlarken zat-i âlinize ve camianıza selam ve muhabbetlerimi sunarım.

Malumunuzdur ki, Mü'minlerin birbirlerini sevmeleri, sırat-ı müstakim üzere bulunmaları, varsa noksanlarını telafi edip birbirlerine yardıma olmaları, hakkı tavsiye etmeleri ve gerektiğinde emri bi'l ma'rûf - nehyi ani'l münker yapmaları Hakk'ın emri gereğidir ve bir vecibedir. "Müminler ancak kardeştir" ve kardeşler, birbirine yıkayan iki el gibidirler. Kardeşin kardeş üzerinde hem hakkı hem de sorumluluğu vardır. Eğer bir Mü'min kaderin şevkiyle bir camianın sorumluluğunu taşıyorsa bu sorumluluk, bu vebal daha da artmakta ve önem kazanmaktadır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) "Hepiniz çobansınız ve güttüğünüzden mes'ûlsünüz" buyurmaktadır. Bu sebepledir ki, birbirimizi lüzum görülen hususlarda aydınlatmak, istişare etmek, varsa bir yanlıştan sakındırmak, üzerimize bir borç olduğu gibi, kardeşlik hukukunun da bir gereğidir.

Öte yandan zat-i âliniz ve arkadaşlarınızın ülkemizde ve dünyada yaptığı hayırlı hizmetleri takdirle karşılıyor ve hayırla anıyoruz. Bu cümleden olarak bu mektubu, hem bir istişare maksadıyla hem de bir mükellefiyetin gereğini yerine getirmek üzere yazıyorum.

Zat-i âliniz ve hizmet camianızla ilgili olarak kamuoyunda tartışılan, medya yoluyla aleniyet kazanan ve aşağıda bir kısmına temas edeceğim hususlarda, i-nancımız, yolumuz İslam adına ciddi endişelerim hasıl olmuştur. Belki de meseleler, intikal ettiği gibi değildir, ki öyle olmasını çok temenni ederim fakat değil mi ki hadiseler bir noktaya gelmiştir ve tartışılmaktadır; o halde ciddiyet kazanmıştır. Eğer meseleler saptırılıp, kamuoyuna yanlış izlenim veriliyorsa, basın yoluyla tekzibinin çok isabetli olacağı kanaatindeyim.

Yaşadığımız devrin şartlarının zorluğunu ve vahametini kabul etmekle beraber, Mü'minlerin (hele de hizmette Öncü olup bir camiayı temsil ediyorlarsa) u-sûl ve metod açısından basiret vefirasetle yürümeleri, ancak Hakk'ın hududunu da korumaları bir zorunluluktur. Mevzuat ve hukuka ters düşmeden, Devlet ve Millet bütünlüğünü koruyarak zira bu Devlet, bu Millet bizimdir müsamaha hudutlarını sonuna kadar zorlamalı, fakat asla tavize yaklaşılmamalıdır. Buna hakkımız olmadığı gibi, Hakk'a ancak hak ölçülerin korunması suretiyle hizmet edilebileceği, diğer gayretlerin ise hizmet değil, bir vebal olacağı bilinmelidir. Bu ölçüler içerisinde, zat-i âlinizi incitmeden maksadımı anlatabilmek ümidiyle, bizi endişeye sevk eden hususlara ana hatlarıyla temas edeceğim.

I- Bir müddet evvel basına yansıyan bir beyanatınızda başörtüsüne "teferruat" demişsiniz. Bu söz, İslam'ı tahrif etmeyi meslek edinenler tarafından ele alınarak neredeyse tesettürün lüzumsuzluğuna hükmedildi. Belki maksadınız bu değildi, fakat olaylar sonuçlarıyla ölçüdür.

Çok iyi bilirsiniz ki tesettür, başörtüsü bir vecibedir, farzdır. Ayetlerle sabittir. Ayette başörtüsü, "Hamr" kelimesiyle anlatılır. Bir manası başı, diğer bir manası da göğsü örtmek hakkındadır. Ma'lumu-nuzdur ki, lafızların kelime manası esas alındığında mesele sapar ve saptırılır. Zira bu kelimenin elliye yakın manası vardır. Bir manası da içkidir. Sadece kelime manasından yola çıkarak kalkıp da ayette geçen 'Hamr' kelimesini içki anlamıyla kabul edersek "içkiyi örtmek" gibi bir şey ortaya çıkar ki, bu mantıksızlıktır.

O halde mefhumları, lafızların kelime manasıyla uğraşıp saptırmadan, İstılahı mana üzerinde durmak, ayetlerin nüzul sebeplerine inmek ve tarihî tatbikatı da dikkate almak esas olmalıdır. Nitekim tesettür ayeti indikten sonra, Müminlerin Annesi Hazreti Zeynep validemiz, hiç dışarı çıkmamıştır. Yine biliriz ki, bir farzı basite almak, helâli haram, haramı helâl kabul etmek, itikadı açıdan pek vahim sonuçlar doğurur. Neden Allah'ın emirlerini tartışma konusu yapmaya sebep oluyoruz? Bu bir mecburiyet midir? Mecburiyet ise nereden kaynaklanmaktadır?

II- Yine günümüzde Kur'an-ı Kerim'i tahrif planları yapan çevreler ve bunların avukatlığına soyunan İslam muhalifleri var. ''Yeniden yapılanma' adı altında İslam'ı, reformcu bir mantıkla tahrife kalkışmaktadırlar. Sanki Resûlüllah (s.a.v), Kuran-ı Kerim'i anlayamamış da, 14 asır sonra bu hilkat garibeleri anlamış... Bunlara göre "Hadis-i şerifler uydurmadır, îcma, kıyas, mezhep ve meşrep gibi kavramlar yoktur. Müctehid imamlar komisyoncu, Müslümanlar yobaz; İslam 1400 yıldan beri hiç anlaşılmamış.." Bunlara göre, 'Mezhepler haktır' demek küfür; ama lafzı da mu'cize olan Kur'an-ı Kerim'i Türkçeleştirmek uğruna, mezhep i-mamlannın fetvaları pek muteberdir ve asıldır.

Bu kadar vahim dalâlet, sapıklık ve tezat içinde yüzenlere binbir zahmetlerle kurduğunuz TV kanalınızda zehirli fikirlerini yayma fırsatı veriyorsunuz. Bundan daha da vahimi, sözünü ettiğimiz şahıs ve şahıslara plaket vermek suretiyle ödüllendiriyorsunuz; bunun adı tolerans, müsamaha oluyor. Böylece hem bu gibiler özendiriliyor, hem de büyük kitleler bu yapılanların meşru olduğu zannına kapılıyor. Buna razı olacağınıza asla inanmıyorum.

III- Basında ve kamuoyunda müşahade ettiğimiz daha büyük bir yanlış ise, Hıristiyan din öncüleriyle yakınlıklar kurulması, karşılıklı dostluk mesajları gönderilmesi ve bu yolda birlik-beraberlik, işbirliği, iyi niyet havasının verilmek istenmesidir.

Hatta son günlerde çıkan bir haberden takip ettiğimize göre bir iftar sofrasında bir Hıristiyan temsilciye dua ettiriliyor. Temsilci duasında teknik bir şekilde Allah Resûlü'nü tanımadığını ifade ediyor. "Ortak yanımız Allah-u Ekber dir. Allah-u Ekber diyelim" diyor. Şimdi soruyorum; "Muhammed'ür rasûlullah" demeden, gerçek manada Allah-u Ekber demek nasıl mümkün olur? Belli ki bu demagojidir. Bu şahıs, muharref İncil'e dayalı teslis inancını taşıyan ve Kur'an-ı Kerim'de şirk olduğu ifade edilen Hıristiyanlığı cazip ve meşru göstermek maksadındadır. Güya iki din arasında ortak bir taraf bulunuyor ve bu basın yoluyla kamuoyuna arzediliyor. Halbuki küfür olan Hıristiyanlık ile yegâne hakkın kendisi olan İslam'ın hiçbir ortak yanı yoktur. Küfür ile hak, karanlık ile aydınlık nasıl ortak cihet taşıyabilir?

Kaldı ki küfürde olanların duası makbul olmadığı gibi, böyle bir duayı meşru ve faziletli saymak da itikadı açıdan tehlikelidir. Bilindiği gibi itikadı konular son derece büyük bir önemi haizdir. Küçük bir açı farkı, vahim neticeler doğurabilir.

Sizden sâdır olan küçük bir açı farkı, topluma genişleyerek yansır. Hıristiyanlarla tesis edilmiş gibi görünen samimiyet bağı, muhabbet havası ola ki, gençliğe "Hıristiyan da olunabilir" kanaatini verirse, bu hatanın tamiri mümkün olamaz. Kimse de bu vebali kaldıramaz. Bütün bunlar sizin malumunuzdur.

Çok iyi biliniz ki, 'kelime-i tevhid' ancak nübüvvetle tamamlanır. Allah Resulünü inkar edenler, "Allah-u Ekber" kelimesinde nasıl samimi olabilirler?

Biz Hıristiyan veya diğer din mensuplarıyla görüşülmesin, irtibat kurulmasın demiyoruz. Ancak onlarla olan ilgi ve irtibat, Hakk'ı ketmetme-mek ve açıkça söylemek şartıyla meşrudur. Yani tebliğ esastır.

Nitekim Allah Resulünün o devrin Hıristiyanlanyla olan görüşme ve münasebetleri, tam bir tebliğ örneği ve hakkın beyanı şeklinde cereyan etmiştir.

Kur'an-ı Kerim'de Al-i Imran suresinin ilk seksen ayetini ve Meryem suresini ibretle inceleyiniz! İstirham ederim.

Bakınız ilgili ayetler;
Al-i İmran (1-8,18-32, 35-37, 42-51, 53-62, 62-64, 79-80, 85-86) ve Meryem (21-25).

Bakınız, şu ayet Hıristiyanlar hakkında inmiştir;

''De ki: Allah'a ve Rasûlüne itaat ediniz. Eğer yüz çevirirlerse muhakkak ki, Allah kafirleri sevmez."
(Al-i İmran -32).
"Andolsun 'Allah üçün üçüncüsüdür' diyenler kafir olmuşlardır."
(Maide-73)
"Müminler, müminleri bırakıp kafirleri dost edinmesinler."
(Al-i İmran -28).


Kaldı ki haham ve papazlarla işbirliği ihtiyacı nereden çıkmaktadır? Kimin için, neye ve kime karşı bir ve beraber olunacaktır.? Ancak ilhad fikri ve ateizm öldüğüne göre bu taviz, bu tahribat, bu zillet nedendir?

Bu tutum insanlara Hıristiyanlığı normal ve meşru kabul etme hissiyatını verir ki, gençliğimiz, teknolojik üstünlüğü elinde tutan Hıristiyan dünyasına, Hıristiyanlık dinine meylederlerse bu vebali kim taşıyabilir?

Nitekim bütün şehirlerimizde ve özellikle İstanbul, izmir, Ankara, Eskişehir ve Adana gibi vilayetlerde gençlere İncil okutma faaliyetine başlanmıştır. Ve bilmekteyiz ki, asırlardır süren Hıristiyanlaştırma ve misyonerlik faaliyetleri, özellikle günümüzde daha da organizeli ve sinsi bir şekilde hız kazanmıştır. Hâlâ tarihi haçlı taassubunda İstanbul, İzmir ve hatta Anadolu kurtarılmayı bekleyen işgal edilmiş topraklar olarak algılanıyor ve öğretiliyor.

İspanya'yı düşünün ki, 800 yıl yaşayan bir İslam medeniyetinden bugün bir iz bile bulamazsınız. Ehli küfrün hesabının ileriye dönük ve intikam dolu olduğunu asla unutmamalıyız. Sekiz asır Endülüs Müslümanlarının yaşadığı İspanya'da bir tek Müslüman bırakılmamış, hepsi katledilmiştir. Halbuki İstanbul'un fethinin üstünden 545 yıl geçmiştir. Sırplar, Bosna'da katliam yaparken 'Hedefimiz İstanbul-Anadolu, hatta Horasan' diyorlardı; unutmayalım. Haçlı taassubunun doğurduğu kin, tarih boyunca hızından hiçbir şey kaybetmeden yaşatılmaktadır.

Son günlerde manevi ve dini değerler üzerinde çıkarılan tartışmalar sebepsiz değildir. Bu, uluslararası organizeli bir güç tarafından planlanmakta, bu hususta yerli uşaklar kullanılmaktadır. İyi bilelim ki hedef, sadece dinimiz değil, devletimiz ve hatta vatanımızdır.

Bir baskı ve yılgınlık hali sergilenmesi de anlamlı değildir. Zira zat-i âliniz hukuk dışı bir iş yapmıyorsunuz ki, korkup endişe edeceksiniz.
Yaptığınız millete ve vatana hizmettir.

Kaldı ki siz, ne bir siyasi lidersiniz, ne de İslam namına seçilmiş bir temsilcisiniz. Her iki halde de böyle badirelere düşmenin anlamı yoktur. Nitekim biz, devlet ve millet kucaklaşmasıyla milli bütünlüğü temine çalışıyor, mevzuat ve hukukun üstünlüğünü hayata geçirmeye gayret ediyoruz.

Biz, bu tartışma, istişare veya uyarıyı nefsanî bir hesapla ve de kötü örnek teşkil edecek şekilde kamuoyu önünde yapmıyoruz. 'Kol kırılır yen içinde...' denildiği gibi, bu bizim kardeşlik ve inanç beraberliğinden kaynaklanan görevimizdir.

Samimiyet, ihlas ve vefanıza inandığım kardeşim o-larak, bu açık ve samimi düşünce ve uyanlarımı, edil-le-i şer'iyye ölçüleri ve hassas inancınız ve vicdanınızla kâmil anlamıyla değerlendirip, bir nefs muhasebesi yapacağınıza inanıyor, bu vesileyle tekrar kalbi muhabbetlerimi arz ediyorum. Allah'dan Sırat-ı Müstakim üzere daim bulunmanızı niyaz ediyorum".

Prof. Dr. Haydar Baş

(Bu Mektup Fethullah Gülen'e Papayı ziyaretinden bir hafta önce yazılmış ve bir heyet tarafından götürülmüştür. Mektup'ta ifade edilen tereddütlere gerek bizatihi veya gerek yayın organlarında malesef bir cevap alınamamıştır. Hemen akabinde Papa ziyaret edilerek o meşhur mektup Papa cenaplarına! takdim edildi ve "Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz." ifade edilmiştir. Bu sebeple bu 11-12 Şubat 1998 tarihinde YENİ MESAJ GAZETESİ'nde yayınlanmıştır )
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
liselim
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Mar 05, 2003
İletiler: 83
Şehir: TÜRKİYE

İletiTarih: Pzr Ekm 03, 2004 3:24 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

özeken abimden bu konuda özür diliyorum. ben mesajı bi öncekine cvp olduğunu farkedemedim. Affetsin beni.
TANRI TÜRK'Ü KORUSUN VE YÜCLTSİN....
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder ICQ
Sungurtekin
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Oct 17, 2004
İletiler: 16

İletiTarih: Cum Ekm 22, 2004 3:16 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

.....................
Bir Türkçü herhangi bir konuda yorum yaparken millî çıkarları göz önünde bulundurmalıdır. Millî çıkarlara ise bütün kardeşlerimizi kucaklamakla ulaşılır, yoksa bir cemaat dışındaki kardeşlerimizi karalayarak değil. Fethullah Hoca da ülkemiz ve Türk Dünyası için pek çok faydası olan bir kardeşimizdir. Elbette eleştirilecek yönleri vardır ancak ölçüyü aşmamak gerekir. Ortalıkta pek çok Türklük düşmanı varken kıymetli Türk'e sert çıkışmak yanlış olur.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
turhanbey
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Mar 20, 2004
İletiler: 360

İletiTarih: Cum Ekm 22, 2004 5:30 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Fethullah Hoca neyin çıkarını düşünüyor onu ben iyi biliyorum.Hoca efendi hoşgörü toplantıları yaparken müritleri bize kafir gözüyle bakıyor.
Bizden kasıt Ülkücüler yani Müslümanlar.Biz ki Türklük bilincini İslam şuuruyla yoğurmuş kişileriz.Fethullah efendi böyle yaparak mı Türklüğe hizmet ediyor...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Bu başlık kilitlenmiştir; cevap yazamaz, iletileri değiştiremezsiniz 7. sayfa (Toplam 42 sayfa)

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3 ... 6, 7, 8 ... 40, 41, 42  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1