Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - ÖRTÜLÜ HARP (DAR_I HARP)
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 2. sayfa (Toplam 6 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Pts May 29, 2006 2:50 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder



Az gelişmiş ülkelerin siyasal seçkinlerinin ve kültürel yaşamının temel sorunu hegemonik dünyanın ürettiği ideolojik söylemin sınırları içinde düşünmeleridir. Bu tür bir düşünce tarzı akılcı olmaktan, yenilikçi olmaktan, sorgulayıcı olmaktan çok uzaktır. Bu düşünce tarzı esasen azgelişmiş ülke siyasal seçkinlerine düşüncelerinin kendilerine ait olduğu düşüncesini verir. Ama bu düşüncede özgün olan, milli olan, yerel olan hiçbir unsur yoktur. Gelecek için önerdiklerimiz gerçekçi görünmemiştir. Eğer “gerçekçi” olsa idi bu projeler tarihsel bir dönüşüm veya büyük bir olay olarak tarihe geçmezdi. Türkiye’nin bugün ihtiyaç duyduğu proje, kuru ve monoton bir gerçekçilik değil, rasyonel temelleri ve büyük bir coşkusu olan bir gelecek planıdır. Gelecek, geçmişin karalanması ve küçümsenmesi üzerine değil, geçmişin kazanımları ve olumlu birikimleri üzerine inşa edilmelidir. Bu gelecek planı, Türkiye’nin birikmiş ve kronikleşmiş ağır politik, ekonomik, sosyal ve etnik sorunlarına cevap niteliği taşıyacak, radikal çözümler olmak zorundadır.

Türkiye, politik, ekonomik, sosyal, ahlaki, kültürel, etnik ve askeri boyutları içeren bir krizden geçmektedir. Yaşanan kriz, devlet ve toplumsal yapıyı sarsmış, değerler sisteminde yıpranmalara neden olmuştur.

Krizin yarattığı en büyük tahribat, Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşlarının beyinlerinde ve yüreklerinde meydana gelen tahribattır. İnsanımız, ülkesine, devletine, geleceğine ve kendisine olan güvenini yitirmektedir. Mevcut siyasal elit, genel yaklaşımı ile Türkiye’nin sorunlarını kendi yetenekleri ile aşmaya muktedir bir ülke olmadığı düşünce ve inancını savunmaktadır. Genel bir kötümserlik havası Türkiye’nin üzerini kaplamıştır.

Oysa, Türkiye’nin dar bir tarihsel perspektife sıkışmayıp, geniş bir tarihsel açıdan bakınca, gelecek için umutsuz olmaya, öz güvenini yitirmeye, küçük beklentilerin ve hedeflerin peşinde koşmaya hakkı yoktur.

Türk tarihi ve Türk tarihinin sahip olduğu jeopolitik, bu jeopolitik üzerinde oluşturulan Türk uygarlığı her türlü kötümserliğin yanlış, haksız ve temelsiz olduğunu ortaya koymaktadır. Türk ulusu ile ilgili her türlü analizde akıllarda tutulması gereken temel husus, Türk ulusunun tarihin en kıdemli uluslarının başında geldiğidir. Bugün dünya milletler ailesinin bir çok önemli mensubu, tarihin değil süjesi, objesi bile değilken, Türkler tarihin en dinamik unsurlarından, yön vericilerinden birisi olarak tarih sahnesindedirler.

Toplamı 85 milyon km2 olan Asya, Avrupa ve Afrika’dan oluşan Dünya Adası’nın 55 milyon km2si tarihin değişik dönemlerinde Türk halkları tarafından hakimiyet ve/veya yaşam sahası haline getirilmiş, hükmedilmiştir. Tarih, Türk milletini onca acımasızlığına rağmen, gömememiştir, gömemiyecektir.

200 milyar ABD Dolarına ulaşan iç ve dış borçlar, Türkiye’nin son 50 yılına damgasını vuran yeteneksiz ve büyük ölçüde çürümüş olan Türk siyasal eliti, Türkiye’nin aşabileceği küçük engellerdir ve 100 sene sonra Türk tarihini yazan tarihçiler için bugünün siyasal eliti ancak bir dipnot detayı kadar önem taşıyacaktır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yenildiği tarihte, Türk Orduları, Cumhuriyet’in sahip olduğu alandan daha büyük bir alanı kontrol altında tutmaktadırlar; ama, Anadoluya dönüş esas itibarı ile tamamlanmıştır. Ancak, yaşanan süreç içinde, son sığınak olarak düşünülen Anadolu’nun da, Türkler için güvenli bir yer olduğunu söylemek mümkün değildir. Birinci Dünya Savaşının, Anadolu Türklüğüne yönelik siyasi hedefi, Balkan Türklüğünün başına gelenin, yani aynı durumun Türkiye Türklüğünün de başına getirilmesi esasına dayanır. Yani, etnik olarak, işgaller ile, soykırımlar ile, sürgünler ile Türklerin yok edilmesi hedeflenmiştir. Batı, bu hedefe oldukça yaklaşmıştır. 1920 tarihinde, dünya Müslümanlarının ancak %2’si, 400 milyonun 10 milyonu, yani Sakarya ile Aras nehirleri arasında yaşayan Türkler özgürdür. Onlar da, kelimenin gerçek anlamında, bir ölüm kalım mücadelesi vermektedirler.

Büyük Zafer’den ancak beş yıl sonra, M. Kemal Atatürk, 1927’de, Büyük Nutku, Batı’ya karşı kazanılan savaşın nihai bir galibiyeti temsil etmediğini; ancak, bir ateşkes olduğunu anlatan “Gençliğe Hitabı” ile bitirir. Çünkü, İstiklal Savaşı’nı kazanan kadro, bütün bir Batı emperyalizmini ağır bir askeri yenilgiye uğratmadığını; ancak, Bolşevik Devrimi’nden sonra ortaya çıkan yeni küresel şartlar ile, savaş bıkkını ve sosyalizmin ideolojik tehdidi altında bulunan Batı Avrupa halklarının Anadoluya ordu sevkedememelerinin yarattığı koşullarda, çıkarabildikleri son ordu ile Yunan Ordusunu yendiklerinin farkındadır. Bu nihai bir galibiyet değil sadece ateşkestir. Bundan dolayı, “Gençliğe Hitap”, bir gün Batı Avrupa’nın Türkiye’yi yine yenilgiye uğratabileceği ihtimali üzerine kurulmuş bir öngörü olarak yorumlanabilir.

1922 ile 1071 arasındaki 861 senenin özeti, bir ulusun, Türk milletinin tek başına bir uygarlık adına, İslam medeniyeti adına birleşik bir kıtanın uluslarına karşı ve bir uygarlık ile yaptığı mücadeledir. Dünya tarihi boyunca, bir milletin birleşik bir uygarlık ile tek başına böyle bir mücadele verdiği görülmemiştir. Ancak bu 861 sene süren ve hala bitmiş görünmeyen mücadele, Türk ulusunu çok yıpratmıştır ve hala yıpranmanın derin izlerinin tam anlamı ile silindiğini söylemek mümkün değildir.

Batı uygarlığına karşı son savaşından Atatürk’ün önderliğinde galip çıkan Türkiye, Cumhuriyet’in üzerine kurulduğu akılcı strateji ve küresel dengelerden azami istifade ile 1901 ile 1921 arasındaki felaket koşullarından, bugün olduğu noktaya ulaşmıştır ve bu nokta gerek Türkiye gerek Dünya Türklüğünün son dört yüz yılda yakaladığı en olumlu tarih dilimidir.

2001 yılından tarihe bakarsak, Cumhuriyet, Türkiye halkı için ikinci bir Ergenekon olmuştur. 825 sene süren “sürekli savaş”tan sonra, Atatürk’ün Yurtta Sulh, Cihanda Sulh ilkesine, kendisine karşı girişilen bütün dolaylı saldırı ve örtülü harp yöntemlerine rağmen, mümkün olduğunca sadık kalan Türkiye, Osmanlıdan devr aldığı, 10 milyonluk, fakir, hastalıklı, bitap düşmüş ulusu, 75 milyonluk genç, sağlıklı, dinamik bir nüfusa ulaştırmayı başarmıştır. Anadolu Türklerinin sayısı 75 yılda yüzde 600 artmıştır.

2001 senesinde, Dünya Türklüğünün büyük bir bölümünün de bağımsızlığa kavuştuğunu görürüz. Kazakistan, Özbekistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgısıztan bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Bu ülkeler, bütün olumsuzluklara rağmen, geçtiğimiz on yılı, Türkiye Cumhuriyeti’ni geçirdiği heyecan ile geçirmişlerdir. Dünya enerji kaynaklarının öenmli bir bölümüne sahip olan, genç ve eğitimli bir nüfusa sahip olan zinde bu ülkeler önemli bir potansiyeli temsil etmektedirler.

M.Ö. başlayıp M.S. 3.000 yılın başına uzanan Türk tarihinin jeopolitik eksenini özetlersek, karşımıza çıkan manzara şudur: İlk bin yılda Türk tarihinin ana ekseni Asya’da dönmüştür. 2. bin yılda özellikle Osmanlı çağlarında küresel bir hegemoni peşinde olması ve üç kıtaya yayılmasına rağmen, jeopolitik yayılmanın siklet merkezini Avrupa oluşturmuştur. 2. bin yılın son iki yüzyılında ise amaç jeopolitik yayılım olmaktan çıkmış, Atatürk’ün kısa süren yönetimi hariç, Avrupa’ya ilhak politikası şeklini almıştır. 3. bin yılın başında, Türkler için amaç ne Asya jeopolitiğine dönüş ne Avrupa’ya ilhak olabilir.

Olabilecek ve olması gereken, Avrasya’da konsolide olmayı sağlayacak bir jeostratejinin izlenmesidir. Türkiye, Avrasya’nın kardeş toplumları ile Azeriler, Gürcüler, Kürtler, Kazaklar, Kırgızlar, Türkmenler, Özbekler ve diğerleri ile; Araplar, Farslar ve Ruslarla dostça bir etkileşim ve işbirliği içinde, kökleri bu coğrafyanın manevi ve maddi kültür unsurlarına dayanan bir jeopolitik üzerinde yeniden uyuyan Avrasya uygarlığını diriltmenin mücadelesini vermelidir.

Bu tespitin genel geçerli anlayışın temel kabüllerinden tamamen ayrıldığı açıktır.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
sinan37
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jan 17, 2006
İletiler: 558
Şehir: Kastamonu

İletiTarih: Pts May 29, 2006 6:32 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

DEĞERLİ ÜLKÜDAŞLARIM son yıllarda meydana gelen olaylar bizlere tekke ve zafiyeleri kapatan ATATÜRKÜN ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gösterdi.daha önce sürekli irtica uyarıları yapılıyorken kızıyordum ama Türkiyede sahte dincilerin yaptığı şerefsizlikleri gördükçe inanaın niçimden günaha giriyorum.Allah(cc)affetsin.

Az önce dinci bir sitede gezerken danıştaydaki saldırganın ülkücü olduğu yazıyor ve ülkücüler karalanıyordu.

ŞEREFSİZ SAHTE DİNCİLER 12 EYLÜLDE ALLAHA PEYGAMBERE SÖVÜLÜRKEN KAFALARINI BACAKLARININ ARASINA ALIP SAKLANIRKEN ÜLKÜCÜ GENÇLİK EZAN DİNMEZ BAYRAK İNMEZ DİYEREK ŞEHİT OLUYORLARDI.ŞİMDİ YİNE TÜRBANA SARILDILAR ŞEREFSİZLER 3,5 YILDAN BERİ NERDEYDİNİZ................

Son günlerde danıştay saldırısı ile tekrara başlayan türban davasının
sebebi Hükümet başarısızlığını nasıl örtecek? Türban sadece saçı mı örter? Dikkat ediyor musunuz? Habire "laiklik" konuşuluyor. 3.5 yıldır çıt yoktu. Yeniden ve aniden kıymete bindi "türban..." Neden? Dile kolay, 3.5 yıl... 1.200 günden fazla. Kıllarını bile kıpırdatmadılar "türbanlılar" için. Şimdi yeniden ve aniden akıllarına geliverdi. Neden? Şundan olabilir mi mesela... 2.5 milyon kişi, günde 1 doların altında gelirle yaşıyor. Günde 1 lira... Bunlar iktidara geldiğinde, 1.5 milyon kişi bu durumdaydı. 13 milyon kişi, günde 2 doların altında gelirle yaşıyor. Günde 2 lira... Bunlar iktidara geldiğinde 7 milyon kişi bu durumdaydı. Dolar düşüyor. Düşük doların altında kalanlar artıyor. Ya da şöyle diyelim... Gariban oylarıyla geldiler iktidara, zenginler daha zengin oldu, garibanlar daha gariban. 6 milyon kişi, işsiz. Her 100 gençten 22'si iş arıyor sokaklarda. Çalışırken işini kaybedenler? Sıkı durun... 1 milyon kişi, 1 yıldır iş arıyor. 1 yıldır... Peki işi olanlar? 5'te 1'i "ailece" açlık sınırının altında. 5'te 2'si "ailece" yoksulluk sınırının altında. "Zam" denilen oranlar inmiş yüzde 3'e 5'e... 800 lira alana, zam diye, 40 lira veriliyor. E seçim de geliyor... İşte bu yüzden, yeniden ve aniden sarıldılar "türban" a... Takke düştü, kel göründü çünkü. "Ekonomi iyiye gidiyor" palavrasını, başka türlü "örtme" imkânları yok.


BENCE FETULLAHÇILAR VE SAHTE TARİKATÇILAR PKKDAN DAHA TEHLİKELİDİR.SERVET AVCILARI ÜLKEMİZDEN ENAYİLERDEN TOPLADIKLARI PARALARLA ORTA ASYADAKİ TÜRK KARDEŞLERİMİZİ AMERİKALI MİSYONER ÖĞRETMENLERİN KUCAĞINA ATIYOR.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
sinan37
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jan 17, 2006
İletiler: 558
Şehir: Kastamonu

İletiTarih: Pts May 29, 2006 6:40 pm    ileti konusu: Re: Kadir21 Alıntıyla Cevap Gönder

Bedii demiş ki:
Elinize, dilinize ve Ülkünüze sağlık Kadir Bey.

Geniş bilgi,doğru yaklaşım ve harika tespitler...İşte biz de bunun için; bütün sözlerinizin altına, imzamızı atıyoruz.
ALLAH(c.c.) sizden ve sizin gibi düşünen, anlayan, hisseden ve gören Ülküdaşlarımızdan ebediyen razı olsun.
Kadir Bey," DEVLETİN MALI DENİZ, YEMEYEN D.....Z" diyen ve bu d....z sözcüğü ışığı altında hareket eden birtakım d.....rın, Yahudi vatandaşlarımızla bir arada zikretmiş olmanızı, pek doğru bulmadığımı ifade etmek isterim. Çünkü bunlar, DİN ADINA HER TÜRLÜ KÖTÜLÜĞÜ, REZALETİ YAPANLARIN VE MUKADDES NİZAMIN SIRTINDAN BİN BİR KÖŞEYİ BİRDEN DÖNENLERİN, BİZ, İSMİ GEÇEN KAVİMDEN, ÇOK DAHA A....İ VE A....K OLDUKLARINI BİLİYOR VE BUNUN BÖYLE OLDUĞUNA DA GÖNÜLDEN İNANIYORUZ.

Tanrı Türk'ü Korusun ve Yüceltsin!..


değerli Bedii ağabeyim söylediklerinde haklısın örneğin Yahudiler dinlerarası diyalogtan ellerini biraz çektiklerinde kendilerine soruluyor niye çekiliyorsunuz diye yahudiler net cevap veriyorlar:DİNLERARASI DİYALOGTAN SADECE VE SADECE HRİSTİYALARIN ÇIKAR SAĞLADIĞINI GÖRDÜK.

Bizim şerefsizler hala amerikadan emir alıp cianın emrinde işler yaparken papa diyaloğun isayı bilmeyenlere anlatmak insanlığı kiliseye döndürmek için kullanılacağını açık açık söylemiştir.

BENCE YABANCILAR DÜRÜST DAVRANIYORLAR HERŞEY AÇIK ASIL YALANCI YAHUDİLER BİZİM SAHTE DİNCİLER....
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
kocakurt_adil
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jan 27, 2006
İletiler: 104

İletiTarih: Pts May 29, 2006 8:07 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

ülküdaşlarım türk milletini çok büyük tehlikeler beklemektedir, biz ülkücü
ler milletimize bıkmadan ,yorulmadan dün KOMİNİZM bugün KÜRESEL BA-
TI HAÇLI ARTI İSLAMCI İTTİFAKI . önce bu islamcı! sahte karları ülkücüler
anlamalı onların ne derece TÜRK İSLAM DÜŞMANI OLDUKLARINI ,TÜRK
MİLETİNE ANLATMALIDIR.
-onları bilmemiz için misal

- milliyeti inkar ederler,arap,arapcıdır bunlar inadına ümmetcidir
-rusu,almanı,amerikalıyı müslüman olmasına inanırlar,türke inanamazlar
-aralarında gürcü tayyip,kürt memo,arnavut ahmed derler ama TÜRK KÜR
ŞAT DİYEMEZLER HAŞA DİNDEN ÇIKACAKMIŞ GİBİ RENKLERİ SOLAR.
-abd,ab ye biat edrler,TÜRK DEVLETİNE MİLLETİNE DÜŞMANLIK EDRLER
-çok korkaktırlar ama CİHAT KELİMESİNİ AĞIZLARINDAN düşürmezler
-DOLAR,ÜRO için ATMADIKLARI TAKLA,değiştirmedikleri GÖMLEK kalmaz.
-dün BÜYÜK ŞEYTAN ABD bugün BOP,DİYALOG KARDEŞLİĞİ
-
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Bedii
Özel Üye
Özel Üye



Kayıt: Aug 22, 2003
İletiler: 119

İletiTarih: Pts May 29, 2006 10:27 pm    ileti konusu: Örtülü Harp(Dar-ı Harp) Alıntıyla Cevap Gönder

DAVA dostlarımızın"örtülü Harp-Dar-ı Harp" kavramı ile ilgili, değerli çalışmalarını büyük bir dikkatle ve istifade ederek okuyorum. Emek veren, zaman ayıran herkesin beynine, kalbine ve Ülküsüne sağlık.
Dostlar,merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey'in arada-sırada bizimle paylaştıkları bir tespitleri vardı. Şöyle derlerdi:"VATANDAŞLAŞMADAN" "DİNDARLAŞMAK" VE "DİNDARLAŞMADAN" DA "VATANDAŞLAŞMAK" MÜMKÜN DEĞİLDİR". Bu demektir: İyi bir dindar, aynızamanda iyi bir vatandaş ve iyi bir vatandaş ta iyi bir Müslümandır.
malaumlarıdır, iyi bir vatandaş olmak için, vatanı vatan; milleti millet ve devleti devlet yapan milli ve manevi değerlere yürekten bağlı olmak lazım.
Zira, DİN BİR BÜTÜNDÜR. Dindar, bütün olan dinin, tamamını kabul eddikten sonra, bu nizamı -mümkün-mertebe- a z ye kadar yaşamak ve yaşatmak zorundadır.
Evet, onu ifade etmeye çalışıyorum. Herşeyden önce, bu dini, çok iyi bilmek, öğrenmek, anlamak ve tanımak lazım. Ne var ki, bu yapılmamıştır, yapılamamıştır. Bütün sıkıntı buradan kaynaklanmaktadır. İslam Dinini, doğrudürüst bilmemek...
Ağyarını mani, efradını cami olan bu ilahi nizamı,din sarayının anhatar deliğinden bakarak tanımak tabii ki mümkün değildi. Maalesef böyle oldu...Hep o delikçikten bakarak, bu dini öğrenmeye ve öğretilmeye çalışıldı. Ve..böylece, din adına bir sürü cahil cühela ilahi vitrini işkal etti.
Bu yetmemiş gibi, bir de ortaya DİN BEZİRGANLARI- DİN TÜÇÇARLARI çıktı. Bunlar da soygunculuklarını devam ettirmek için, gençliği ve milleti bu yolda tahrik unsuru olarak kullandılar.
Bunların, bu bezirganların "kimi tegannnici, kimi propagandacı, kimi tarikatçı, kimi cemaatçı, kimisi büyücü ve üfürükçü, ançak hepsi geniş anlamda politikacı, hepsi sömürürücü, hepsi samimiyetsiz ve hepsinin kolduklarında birer balta saklanan önderler, cemaatı bir bataktan öbürüne saplamak ve her biri onu daha mükemmel şekilde soymak için birbirleriyle yarışıp durdular. herhalde,(Cenab-ı HAKK daha iyisini bilir) aralarında, birtakım yerli ve yabancı ajanlar da yer aldı.
Daha sonra ne oldu?..
Ne olmadı ki!!..
Türk beyinlerinde ve türk gönüllerinde bin bir yara oluşurken; Türk insanının cebinde de bin bir delik açıldı.
Sömür sömürebildiğin kadar...
beyni ve kalbi boşalttıktan sonra, insanın aşağılarını yuani cebini boşaltmak kadar kolay ne olabilirdi...
Bununla da kalmadılar....
Bunlar, bu yaratıklar, bu hususta o kadar ileri gittiler ki dostlar, ALTINDA TEMELİNDE 450 BİN ŞEHİDİN KANI, CANI BULUNAN BU KUTSAL MEMLEKETE VE BU MUKADDES VATANA, HARP DİYARI VE BU ASİL VE AZİZ TÜRK MİLLETİ'NE DE HARBİ DEDİLER.
Tabii bu bir maskeydi....
Akıttıkları Kanları, aldıkları canları ve soydukları malları kapatmak için kullanılan adice bir maske.
Bu bezirganlar sürüsü, kimbilir bu zihniyetle şu ana kadar kaç kişinin kaç Türk çocuğunun beynini yıkadılar ve kaç Türk ocağın sönmesine sebep oldular...
Çok...
Milyonlarca.....
"İŞİMİZ ZOR ALİ BEY, İŞİMİZ GERÇEKTEN DE ÇOK ZOR!!"
ALLAH(c.c.)yardımcımız olsun.
Ne yapalım.SAHİPSİZ VATANIN BATMASININ HAK OLDUĞUNU SÖYLEMEMİŞMİYDİ ŞAİR?!
Sahipsiz kalan Türk insanı, birtakım ajanların ve bazı din tüççarlarının; laiklik simsarı bir kısım insanların sürüsü bir diğer ifadeyle sermayesi haline gelmiştir veya getirilmiştir.
Şimdi herkes onun etinden, sütünden ve onun kemik ve derisinden bol bol faydalanmaktadır.
Sürü olmanın, sürü haline gelmenin bir gereğiydi bu...
Hatırlayın:Yüce HALIKK" SAKIN SÜRÜ OLMAYIN! SÜRÜLERDEN OLMAYIN!!" buyuruyordu.
Cenab-ı Peygamber de:BOŞ BEYİNLER,VE BOŞ GÖNÜLLER ŞEYTANIN HARMAN YERİDİR" diyordu, değil mi???
İşte mesle bu....
Tabii sadece bu değil, bu kadar değil....
Biz şimdilik, biranda aklımıza gelenleri, siz TÜRK İSLAM DAVASININ ŞANLI MENSUPLARI ile paylaşmak istedik.
Devam edeceğiz inşallah....
Rabbim, her iki cihanda yar ve yardımcımız olsun.
ALLAH(c.c.)'a emanet olunuz.

Tanrı Türk'ü Korusun ve Yüceltsin!..
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Sal May 30, 2006 8:21 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bedii ağabey ;

yazılarınızda ısrarla üzerinde durduğunuz bir konu var. EĞİTİM !

Önce aile içindeki eğitim, sonra okullarımızdaki eğitim...

Yüce Yaradan'a şükürler olsun ki, hep GERÇEK ÖĞRETMENLERİM oldu.

Öyle olmasaydı; bu sahtekar, karaktersiz, vicdansız, din bezirganlarının elinde oyuncak olmam işten bile değildi...

Öncelikli meselemiz MİLLİ EĞİTİM dir.

Yaşamakta olduğumuz bu karanlık günlerde, akp kadrolaşmasının devletin her biriminde hat safhaya ulaştığı bu günlerde, Milli Eğitim'den bahsetmek çok güç...

MHP iktidarı ile bu karanlık günler aydınlığa ulaşacaktır elbettte...
Ancak bizim kaybedecek bir saniyemiz bile yok.
Ülkü Ocaklarımıza büyük görevler düşüyor...
Eksik yada yanlış eğitimi gerçek Milli Eğitime çevirmek yine bizlere düşüyor...

Bilgiler paylaşıldığı sürece, beceriler milletin faydasına sunulduğu sürece bir anlam ifade eder...

Yüreği ve bileği güçlü, özü ve sözü bir, ahlak ve fazilet saibi,
yani bizlerin birer kopyası olan Ülkücüler yetiştiremedikten sonra,
davaya tam hizmet etmiş olamayız...

Allah yar ve yardımcımız olsun...

Saygılarımla
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Bedii
Özel Üye
Özel Üye



Kayıt: Aug 22, 2003
İletiler: 119

İletiTarih: Sal May 30, 2006 10:28 am    ileti konusu: Örtülü Harp(Dar-ı Harp) Alıntıyla Cevap Gönder

Rahman ve Rahim Olan ALLAH'ın Adıyla


Yerden Göğe kadar haklısın, Gelibolu'lu Ülküdaşım,
Ülkücü beyin ve kalbe sahip olmanızda, emeği geçen o mümtaz Türk öğretmenlerine, ben de buradan teşekkür etmek istiyorum. Onlara minnattarız..Her iki dünyada unutmayacağız.
Tabii başta liderler lideri; öğretmenler öğretmeni mümtaz insan Başbuğ olmak üzere.

Tabii ki eğitim..Hem de milli Eğitim...

Yani TÜRK'Ü TÜRK YAPAN MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERLE, TÜRK MİLLETİ'NİN BEYNİNİ VE KALBİNİ BESLEMEK. Milli eğitim...Türk'e ait, Türk'e has bir eğitim...Bu kavram kısaca bunları ihtiva etmektedir, değil mi?...
İyi de hani nerede....
Bin bir renkte, bin bir şekilde ve bin bir tığnette bir eğitime"MİLLİ" demek "Türk' ait Türk Milleti'ne has bir eğitim demek"mümkün mü Murat Bey???
Evet bütün mesle bu....
İsmine milli dedeğimiz, eğitim kavramının içini, milli olmayan , işe yaramayan ne kadar olgu varsa, tıka-basa doldurmuşuz.
Daha sonra ne oldu?
Ne olmadı ki....
Kenarda bekleyen bezirganlar,- mili ve manevi değerler tüççarları-, bu boşluktan faydalanmak istediler. Bir başka ifadeyle, Milli Eğitim'in yapmadığını, veya yapamadığını (hizmet maskesi altında ) sözde yapmaya kalkıştılar ve daha sonra da yıkmadıkları beyin, dağıtmadıkları gönül bırakmadılar.
İyi insan, güzel Müslüman yetiştireceğiz dediler; Türk çocuklarını vatansız, milliyetsiz yaptılar ve dolayısıyle onları Türk devleti'ne düşman bir yığın haline getirdiler.
Biz bu ve diğer benzeri söz ve tespitlerimizde,"DENİZE DÜŞEN" ve mecburen yılana sarılan ,çaresiz kalan insanlarımızı kastetmiyoruz.Biz her zaman onları masum günahsız olarak telakki etmişizdir.
Bizim muhatabımız, çobanlardır..Herhalde anlatabildim.
Ne oOacaktı.....
Denize düşen, boğulmakla karşı karşıya gelen insan , kurtulmak için; yılana -çıyana-akrebe sarılmayaçaktı da peki, ne yapacaktı....
Önemli olan, bu insanın denize düşmesine engel olmaktı. Bunu da yöneticiler yani devlet ve milleti idare edenler yapacaktı. Bu bir MİLLİ EĞİTİM'meselesiydi...
Kısaca dostlar, şunu ifade etmek istiyorum.
Arkadaşımız Gelibolulunun da altını çizdiği gibi, mesle EĞİTİM melselesidir.
Nedir eğğitim?
Efendim, EĞİTİM kavramının bir çok manası var. Bunlardan biri de; BEYNİ, KALBİ VE MİDEYİ YARATILIŞA UYGUN OLARAK BESLEMEKTİR
MALUM, İNSANI İNSAN YAPAN DA BU ÜÇ MEKANDI, DEĞİL Mİ?
BEYİN, KALP VE MİDE....
Bunları daha önce de sizlerle bir kaç defa paylaştık.Bu sebeple b urada tekrar uzun uzun anlatmayı gereksiz görüyorum.
Söz buraya gelmişken, şunu da yazmalıyım.
Dostlar, bazı gerçekler vardır. Bunları bir değil, bin kez tekrar etmiş olsanız bile, yine de gereksiz bir iş yapmış olmazsınız. Bilindiği gibi, milli ve dini kültürümüzde "tekrar" kavramının yeri ve öemi büyüktür. Bunun için şanlı atalarımız" ETTEKRARU HASEN, VELEVKANE YÜZSEKSEN" demişlerdir.. Tekrarlamak iyidir. Velevki yüz seksen kez de tekrar edilmiş olsa bile.. ..
Mukaddes kitabımızda da, cenab-ı HAKK tekrar prensibini uygulamıştır.Bunlardan biri, Rahman suresinde (Febieyyiâlâı Rabbikümatükezziban) ilahi mesaşıdır.Başka yerlerde de var.....
Benim Ülküdaşlarımızdan istirhamım.
Bizim bildiğimiz ve bu toplunmun bilmediği bir çok şeyler vardır, oalabilir... Bunları, o insanlarla paylaşmayı, elebbete ki isteriz. Ama mğnkün olmaz..Sebebi, bir değil...bir çok...
Gelin çok iyi bildiğimiz ve bu milletin de bilmesini ve mucibince amel etmmesini istediğimiz gerçekleri, bulduğumuz her bir fırsatta, her bir zemnide ve zamanda, döne döne, altını çize çize ve büyük harflerle yaza yaza anlatalım. Daha ki, Türk beyinlerine ve Türk yüreklerine kazıyıncaya kadar.
Bu öenmli bulduğumuz tespitleri, bendeniz, "aspirin" olarak kabul etmişimdir. Sözlerin aspirini....İlmin irfanın lideri...
Bilindiği gibi;
Bu dünyada, yüz kusur yıldan beri, adı geçen ilaç hüküm sürmektedir. Şu anda onun yerini alaçak başka biri( sadece benzerleri var) yoktur.İlaçların kıralıdır bu.(Benim bu şahasere karşı ayrıca özel bir ilgim vardır. Onu çok severim. Her gün bir tane alırm. Önceleri bunu sabah kahvaltısından sonra(sulandırarak) içerdim.Bir tavsiye üzerine, bir iki aydan beri akşam yatarken uygulamaya başladım.Tansiyonu olanlar ve uyku proplemi çekenler için bunu, yani yatarken içmeyi, özellikle tavsiye ediyorum.)
Ülküdaşlarım,
İlmin ve irfanın; söz ve sohbetin aspirini mesabesinde olan sözleriniz, mutlaka vardır. Eğer yoksa, bunlardan bir tutam( daha fazla zaman kaybetmeden) edininiz. Bunları, biraz önce söylediğimiz gibi, her yerde, her zaman kullanınız. Lütfen inanın, bu tespitlerden bazıları vardır ki, bir kitapa -hatta bir kaç kitaba-bedeldir. Kişiyi, bir kitap okuyup bitirmiş gibi besleyebilmektedir. Maalesef, kitap okutamıyoruz. Okutsakta anlayan ve hayatına uygulayan yok deneçek kadar az.
Bütün mesle beyin ve yürek hazinemizi, en yakınlarımızdan başlayarak, muhataplarımızla paylaşmaktır. Bunu nasıl, ne şekilde ve nerede yapabiliyorsak, öyle hareket etmeliyiz.
Bu defa da galiba çok uzun yazdım.
Başlarken, bu kadar detaylandırmayı, düşünmemiştim. Laf lafı açtı.Ve..buralara kadar geldi ve dayandı.
daha fazla uzatmayacağım.
Yüce Mevla, beyin ve kalp sermayemizi artırsın ve tesirini halk etsin.
HAKK'ın birliğine emenet olunuz.
Bütün DAVA dostlarımıza selam.

Tanrı Türk'ü Korusun ve Yüceltsin!..
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Bedii
Özel Üye
Özel Üye



Kayıt: Aug 22, 2003
İletiler: 119

İletiTarih: Çar May 31, 2006 12:56 am    ileti konusu: Örtülü Harp(Dar-ı Harp) Alıntıyla Cevap Gönder

Bir Defa Daha herkese Merhaba...

Dostlar!

Yanlış anlaşılmaya meydan vermemek için, bir iki huısusa, açıklık getirmek istiyorum.

Biz ne ehli tasavvufa ve ne de yolunda samimi olan herhangi bir cemaat mensubuna karşı değiliz. Bizi ilgilendiren ve doılayısıyle mukaddes kavramlar adına üzen bazı din bezirganları ve maneviyat simsarlarıdır. İsterseniz siz b una"din adına, d....lik" yapanlar da diyebilirsiniz. Bir diiğer ifadeyle, av. alparslan arslan gibileri canavarlaştıran zihniyettir.Bir de, devlet malını deniz ve yemeyenleri de d.....z kabul eden d....muzçuklarlardan nefret ediyoruz. Bilmiyorum, o yaratıklara karşı duyduğumuz kin ve hırsı, nefret sözcüğü ile ifade edebilir miyiz!! ALLAH biliyor ya, bu mantıkla hareket eden insanlardan tek kelime ile(affedersiniz) iğrenyoruz.
Cena-bı ALLAH onların, bir değil; bin bir defa belasını versin!(Eğer bunu, din, iman...ticaretini, bu kutsal vatanı"dar-ı harp" bu aziz ve asil milleti de "harbi" olarak telakki ediyorsak; bizim de versin...oldu mu...)
Defalarca bu insanlara şöyle dedik:(bunlara"insan "derken ahh bir bilseniz, ne kadar zorlanıyorum,demeyin gitsin!!) size göz lazımsa ; ele kola ihtiyacınız varsa; burun ve kulağınızı değiştirmek istiyorsanız, gelin verelim. Vermeyen namerttir. Ne olur yeterki siz, bu milletin malına , canına; namus ve haysiyetine el uzatmayın! Çünkü o can, o mal.. pek kutsaldır.Beytülmalın her kuruşunda, 72 milyon Türk Milleti'nin hakkı vardır. Bu milletin içinde, bir kaç parça lahanaya, bir avuç kurufasülyeye; bir demet pırasaya...ihtiyaçı olanların sayısı, ise, milyonlarcadır. Evet, bu vatan topraklarında dün olduğu gibi, bugün de bir bardak temiz su bulup içemeyenlerin miktarı, sayılmayacak kadar çoktur. Bunca çaresiz insanların yaşadığı bir cemiyette, nasıl olur da insan(özellikle de Müslüman) devlet malına, (millet malına) el uzatır. çalar-çırpar(moda tabiriyle)hortumlar...Ve bunu da din maskesi altında yapar!. İşte bunların, bu a.....kların bu davranışları bizi çıltırtıyor dostlar!
Buna, bu yapılanlara "DİN ADINA DİNSİZLİK" denilmez de ya ne denir, ALLAH aşkına, lütfen siz söyleyin!!!
Efendiler, bizim hedefimiz bunlar, bu kimslerdir..
Bütün sözlerimiz, kin ve nefretlerimiz, her türlü hakaretimiz...bunlaradır.
Biz bu insanların, daha çok cemaat ve tarikatlarda, bir takım kulüp ve kliklerde yer aldıklarını biliyor ve oralarda yetiştiklerine(?!!) inanınıyoruz. Yoksa herkesi, her yolcuyu, her bir klik ve kulüp mensubunu, bu noktada görmüş, tanımız değiliz, asla!!
Hayır! Hiç böyle bir şey olabilir mi??
Aklıyla değil de, burnuyla düşünenler ve anlayan insanlara bir kez daha hatırlatmak istedik.
Zikri geçen yol ve mekkanlarda, gökteki melekleri bile imrendireçek mümtaz insanların olduğunu, tabii ki biliyoruz. Sıkıntı, aşağılarda , -aşağıdakilerde- değil...Problem, idare mekanızmasında....Yani çoban olarak etrafta savrulup duranlardadır.
Hafızam beni yanıtmıyorsa, yukarda da bunlar herhalde ifade edildi. Bizim denize düşenlerle işimiz yok . Onlara sadece acır ve kurtulmaları içi dua ederiz... Muhatabımız düşürenlerdir.... Düşmelerine göz yumanlardır. Bir de yılan ve çıyanlardır...
Konu derin....
İçine, daha fazla girmek istemiyorum. DAVA dostlarım, neyi paylaşmak istediğimi, çok iyi anlamış olacaklardır.
Cenab-ı HAKK ilmimizi ve irfanımızı artırsın.
Bilerek, anlayarak, severek ve hissederek yaşamaktır, insanca, İslam'ca ve Türk'çe yaşamak....Bir diğer ifadeyle "adam" gibi yaşamak....
Gerisi mi, hikaye....
Yüce Mevla bu yolda bize güç, bize sabır ve bize metanet versin.
ALLAH(c.c.)'a emanet olunuz.
Saygı ve sevgilerimle.

Tanrı Türk'ü Korusun ve Yüceltsin!..
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Çar May 31, 2006 4:03 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Başta dğerli Hocamız Bedii bey olmak üzere,tüm ülküdaşlarımıza,ehl_i beyin,ehl_i yürek sahibi bozkurt'lara;
Doğruların;fincancı katırlarını ürküttüğünü,bu davayı yaşamak yerine,bu davadan yaşamak ve ziftlenmek niyetiyle hareket eden; şikayetçi bulunduğumuz düşüncenin tetikçilerinin kuduracakalarını bizler çok iyi biliyoruz.Bunlar şunu bilsinler;insanları iğfal eden bu alçaklarla savaşımız yanlız bu satırlarla sınırlı kalmayacak;karada, havada,denizde,isterlerse uzaya kaçsınlar,bulundukları her ortamda tüm şiddetiyle devam edecektir.
Bu bakımdan salyalarını akıtıp,sağa sola saldırmasınlar!Şunu bilsinler ki;karşılarında,etini bedenini değil,tüm hücrelerini bu işe adamış;dava için dünyalarını ve tüm sevdiklerini terkedip bu uğurda fi_sebilillah savaşmaya niyetli insanlar var karşılarında!Bunlar ne kadar kudururlarsa kudursunlar,azgınlığın hangi mertebesinde bulunurlarsa bulunsunlar;Allah'ın razı olduğu islam,o muhteşem din;nurunu tamamlayacaktır.Tasavvuftan zerre kadar haberi olmayan,bir damla nasiplenmemiş,bu alçak menfaat odaklarının kiralık işbirlikçisi ve tetikçilerinin;Türk -İslam davasının yürekli erlerinden rahatsız olacakları,ve zerre kadar değeri olmayan fino köpekleri gibi,ayak altlarında dolaşacaklarını da çok iyi biliyoruz.Kalbinde hastalık taşıyan,inanmayı ve isbatı;peşine takıldığı sahtakarın göstereceği sözde mucizelere endekslemiş bu fino köpeklerine diyorum ki;önce içinizi yıkayın,ve o kara vicdanlarınızı adamakıllı bir temizleyin!Bizlerin,Allah ve Rasulüne iman etmesi,kalplerimizin mutmain olması(yatışması)için,hiçbir mucizeye ve keramete ihtiyacımız yoktur!Biz Rasulullah'a,onun getirdiği Kuran'a,tevhid akidesine yürekten bağlı insanlarız!Biz görmeden,tanımadan,işitip iman edenlerdeniz.Biz asla ve kata;işittik; isyan ettik diyenlerden de değiliz!Hiçbir zibidinin ne keramet gösterisine,ne de aklına ve yol göstericiliğine ihtiyacımız yok.Tasavvufta pişmek,yanmak isteyen insanların adedi milyonlarca olamaz!Tasavvuf herkesin de harcı değildir.
"Gönül aşkın ile yanıp tutuştu,oldu harap;
Müslümanlık kalın geldi fakir'e ya Rasulullah"
diyen Neyzen Tevfik,bile haddini bilip,o ağır yükün ifadesini belki biraz edebe aykırı sözlerle ifade ederken;bu kiralık tetikçilerin bağlı bulundukları,köpeklik yaptıkları,nemalandıkları HADDİNİ BİLMEZ adamların hangisinin PEŞİNDE TİNGİLDEDİKLERİ de bizim meselemiz değildir.
Neye inanıyorlarsa,kimin peşine takılıyorlarsa,bu akılsızlar bizim zerre kadar ilgi alanımız içinde değiller.AMAAAA!YILANLIK ,ÇİYANLIK YAPIP DA,BU ÜLKENİN TEMİZ,SAF,GÖZÜ AÇILMAMIŞ KÖRPE BEYİNLERİNİ İĞFALE KALKIŞIRLARSA BUNU HİÇ AFFETMEYİZ!
Ülkeyi meczuplar diyarı haline getirmeye çalışıp,bundan istifade keselerini dolduran,makamları ve mevkileri paylaşan bu odaklarla mücadelemiz,alacağımız son nefese kadar devam edecektir!kENDİSİ BİZZATİ EN BÜYÜK BİR MUCİZE OLAN YÜCE KİTABIMIZI BİR TARAFA BIRAKIP;SAPIK İÇTİHATLARI İLE;KENDİ DİNLERİNİ VE BARONLUKLARINI İLAN ETMEYE KALKIŞAN bu odaklarla olan kavgamız,sol ile zamanında yapılmış mücadeleden hiç de farklı olmayacaktır.Bu ülkeyi hiçbir güç,ne bir Cezayir,ne de İran yapamayacaktır!Milli kuvvetler,tüm gücü ile teyakkuz halindedir!Ülkücülerin arasına yapılacak sızma hareketleri bu sitede olsun,ocaklarda olsun anında bertaraf edilecektir!Onun için boş yere nefes tüketip havlamasınlar,ve başta bu otak olmak üzere,aramızdan,ocaklarımızdan defolup gitsinler!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Per Haz 01, 2006 8:26 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bu gün sizlere,milli görüş artıklarının temsilcilerinin usulsüzlük,yolsuzluk ve zihniyetlerine bir örnek olmak üzere çok uc bir örnek vereceğim.Elimizde çok bilgi ve belge olmasına rağmen,özellikle bu ilimizi seçmemin nedeni ;rte nin adamcılık zihniyetini ortaya koymak vr devleti şirketi ile karıştırmak alışkanlığına çok güzel bir örnek olması nedeni iledir.
Konu şu meşhur Isparta belediye başkanı Hasan Balaman'dır.Bu şahsı buradan sizlere teşhir ediyorum!Bunu okuduğunuzda,buraya yazdığımız konularda ,isyan ettiğimiz şikayetlerde ne kadar haklı olduğumuzu gözlerinizle göreceksiniz!
Kim bu Hasan Balaman?Hasan Balanman,Isparta'nın sütçüler adlı,çok dağlık ve mahrumiyet içerisindeki bir ilçesinin elemanı.Ormanlık bir bölgede tarım arazisinin olmaması nedeniyle,büyük göç vermiş,yetişenlerin İstanbula göç verdiği bir ilçe.Öyle bir göç ki,yaklaşık 5000 nüfuslu bu ilçeden her gün İstanbul'a,direkt bir otobüs seferinin olduğunu söylersem,göçün büyüklüğü ortaya çıkar.İnsanları çok zeki,aydınlık,pırıl pırıl.Ama buradan bir Hasan Balaman çıkmış nasılsa!
Liseyi bitirdikten sonra,Isparta ile alakası kalmayan,ve bu şehre sürekli oturmaya,ancak başkan seçildiğinde gelen bu zat,İl'in hiçbir problemini bilmediği,hiçbir kariyerinin olmamasına rağmen nasıl paraşütle bu bozkurtlar diyarı şehrimizin başına paraşütle indirildi ve şimdi neler yapıyor?Bunlara bir cevap arayalım.
Adını bir kaç ay önce tüm Türkiye'de gazeteci dövdüren(zaman muhabiri)başkan olarak duyuran bu za bu makama nasıl geldi.Bu zat,belediyenin bünyedinden yetişmiş iki akepeli yüksek mühendis başkan adayı ile,bizim şahsen tanıdığımız 7-8 adayı nasıl geride bırakarak,bir aylık bir kampanya ile Isparta'ya nasıl belediye başkanı oldu?Önce bunu öğrenelim.
Hasan Balaman,Albayrak gurubunun İstanbul belediyesindeki iş takipçisidir.Albayrak holdin kimdir?Herhalde bilmeyen yok.Rte ile tanışıklığı buradan gelmektedir.Denizliye gide doğal gaz,Isparta yakınındaki Keçiborlu,hatta Isparta Organize sanayiine gelmiştir.şEHİR İÇİ DAĞITIM DA BAŞLAYACAKTIR.İşte tam bu anda,Hasan balaman Ispartaya atanıyor.Daha önce mhp nin belediyesi olan bu ilimizde,ne yazık ki,bünyeden gelmeyen,genel başkanın itiirazına rağmen"efendim burada kale olan dyp yi yıkacak tek vizyon sahibi bu adamdır.Bize seçim kazandırır" telkini ile işbaşına getirdiği eski belediye başkanının,eli işte gözü oynaşta(hortumculuğu kastediyorum)olması nedeniyLE aşırı derecede mhp yıpranmıştır.Bunu avantaja çevirip basıran akepe,arkasına rüzgarı alarak,başarısız bir belediye başkanının ikinci kez aday gösterilmesine rağmen,asla diğer illerdeki gibi ezici bir fark atamıyor ve HaSAN BALAMAN ıSPARTA'YA BELEDİYE BAŞKANI SEÇİLİYOR.sEÇİM KUTLAMALARI BİTTİKTEN SONRA,daha personeli bile tanımayan bu başkan?derhal kadrolaşmaya başlıyor.Önce bir tane emekli;astsubaylıktan,subaylığa terfi etmiş bir meclis üyesini başkan yardımcısı yapıyor.Ardından,dyp,fazilet,ve akepeyi dolaşmış bir sakallı meclis üyesini de dükkanını kapatarak belediyede ayni göreve atıyor.
İstanbul belediyesinden kopuk takımından devamlı gece gündüz beraber olduğu bir kaç militanı şehre getirerek,bunları daire müdürlerinin üzerine gizli falan değil açık amir olarak atıyor.Kanunen hiçbir yetkisi olmayan bu adamlar,aslında tam yetkili.Bunlardan Fatih adı verilen azgın militan(zaman gazetesi muhabirirni hastahanelik eden bu adamdır)gece gündüz başkanla beraberdir.Artık din dersi hocalarını kültür müdürlüğüne atamaktan tutun,aklınıza ne geliyorsa tüm daire müdürlerini değiştiriyor.Bizlerin 30 yıldır tanıdığımız bir dükkan sahibini de,özel kalem müdürü olarak 5o yaşından sonra memur yapıyor.Sınavsız bilmemnesiz.
Ardından bunu başka yere kaydırıyor yerine yeni bir memur atama.Anlayacağınız kadrolaşma tam gaz.Bu arada emekliliği gelen personeli ayrılmaya zorluyor.Adam çocuk okutuyor,emekli olunca maaşı düşecek,ayrıca kanunen kalma hakkı var.Adam emekli olmazsa,ertesi günü çöpe sürüyor.Bu şekilde işçi memur,emekliliği gelen adamları bir bir temizleyerek kadrolaşıyor.Seçimlerde rakibi olan iki yardımcısın önce göstermelik başkan yardımcısı yapıyor,ardından onların da kafalarını koparıyor.Biri istifa ediyor,diğeri emekli oluyor.Personelin yeri sürekli değiştiriliyor,kilit ve para ile ilgili,ihale ile ilgili kısımlara hep bu getirdiği adamlar,ya da belediye içerisindeki yalakalar ya da fırıldaklar atanıyor.
Belediyenin eski pazar yerinde merkezde çok değerli bir mülkü var.Bu şahane pazar yeri,başlamış bulunan inşaatı yıkım kararı alınarak,yap sat olarak bir kaç müteahhitten oluşan bir guruba peşkeş çekiliyor.Bırakın resmi kurumu,bir arsanız olsa,böyle merkezi bir yeri kat karşılığı olarak müteahhite verseniz,yapılacak yapıların yarısı sizindir.YANİ ORAN /50 DİR.
bU YIKIM KARARINI MECLİSTEN GEÇİRİYOR.Gerekçe,eski proje ile yenisi uyum sağlamıyormuş.Hayır o değil,onu sağlatacak mimarlar çok!Yeni bir inşaat şekli ortaya çıksın,oradan müteahhitlere en yağlı kısımlar peşkeş çektirilsin.Bir süre sonra mhp li meclis üyelerini ikazı ile,akepeli bazı vicdan sahibi meclis üyeleri uyanıyorlar.Belediye başkanının bu konudaki yetkilerini geri alıyorlar.İşte bunu yazan; haber yapan zaman muhabiri,bu fatih denilen herif marifetiyle,beyin tramvası geçirecek derecede makamda dövdürülüyor!mÜTEAHHİTLER MECLİSE ÇAĞIRIYORLAR.Anlaşmalarını ne olduğu soruluyor.O zamana kadar başkan bu anlaşmayı meclisten saklamış,ama meclise de onaylatmış.Bi bakıyorlar ki dünya kadar alandan belediyeye yeşil alanlar,altı yedi kadar da önemsiz yerde dükkanlar kalmış!İnşaatın tamamı,yüzlerce dükkan müteahhitlere peşkeş çekilmiş.İçişleri bakanlığı vasıtasıyla da iş yapamıyorum,beni engelliyorlar diyerek yetkilerini geri almış.Sırf bu konu değil.Şu anda iki aydır bu ilimizde yüzlerce dosyada,yolsuzluktan dolayı müfettişler var.İncelemede.Ama bu adam gene alınmayacak.Çünkü rte nin adamı.Almazlar,alamazlar.Belediyenin elinde kalan gayr-ı menkulleri,otobüsleri tek tek satmaya devam ediyor.Özelleştirme adı altında,şirketlere iş veriyor.Daha geldiği yıl,kendisinden kat ve kat fazla nüfusa sahip Manisa belediyesine göre,Ispartanın temizlik işleri ihalesini Manisanın 3 katı bedelle müteahhite verdi.Bu da belgelidir!Hasan Balaman,bir kral,despot bir kral.Adam dövdürüyor,belediyeyi peşkeş çekiyor,darp var,tehdit var,yolsuzluk var ;var oğlu var!
Başkan yardımcısı,bir personelin burnunu telsiz vurmak suretiye kırıyor.Akla hayale gelmeyecek ne kadar iş varsa bu belediyede oluyor.Şimdi son numarası,tehdit ve baskı ile,ezici oranda kamusene bağlı işçileri,işten atma tehditi ile hak işe geçirmeye çalışıyor.Ve daire müdürleri ile ekip şeflerini bu işte kullanmaya kalkıyor.Ve bu ilde tüm bu olanlar ortada iken,bu belediye ıelini artist gibi yanağı üzerine koyup,pişmiş kelle gibi sırıtarak reklam fotoğrafları çektirip,otobüs duraklarına astırıyor.Şimdi size soruyorum ne yapmak gerekir?
Kanunlar ellerinde ,bu adamlar alınmıyor.Gazeteci döven it,gazeteci Denizliye terfi ettirilip davası geri aldırılıyor,ortada eli kolu serbest dolaşıyor.Geçenlerde bunların lojmanlarına bir şarjör sıkılıyor.Yapan belli değil?Bir belediye başkanı ile 5 itin bir şehrin geleceği ile oynamasını nasıl kabul edebilirsiniz.Bu adam süresini tamamlarsa,gayr-ı menkul bakımından çok büyük imkanlara sahip bu belediyeyi çırılçıplak hale getirecek.İtlerinin tasallut ve tecavüzleri her gün artıyor,sabırlar taşıyor.
Size başınız şişmesin diye çok ufak bir bölümü anlatıyorum!Ya burası neresi?Dağ başı mı bu memleket?İthal 5 tane itin,bir şehrin kaderi ile oynamaya hakkı var mı?Bu beş itin esamesi mi olur.Bunlar beş dakikada bu şehirden atılır.Ama adalet arkalrında,avukatlar arkalarında,güç para,iktidar arkalarında.Şu anda kendi partisinin muhalefet ettiği bu adam hala görevde.Ben içine tüküreyim böyle,dindarlığın da,böyle inançlı kadroların da.Ulan akılsız adamlar.Orası bir gavur ülkesi mi?Ulan zibidiler Isparta ;İtalyanı içeri sokmamış,işgal görmemiş,şerit istiklal madalyalı,sapına kadar mücahit ,müderris İbrahim Demiralay abimin memleketi.Meşhur Alayı kurup,meclisten izinli cephede savaşmış,bu gün mecliste köşesi olan büyük kahramanın memleketi!Her gün ruhuna okuduğum aslan parçasının memleketi.Ya siz kimsiniz?Buyrun inançlı kadrolardan size küçük bir ilde küçük bir kesit.Hırsızın;akepelisi ya da mhp lisi olmaz.Giden mhp li de hırsızdı.Bu da o yolda.Bu parti meselesi değildir.Bu;namus,şeref,devlet malını müdafaa davasıdır!İçine tükürürüm böyle inançlı kadroların. İşte yazdıklarımız budur!Bu ülkede eski gerçek alimleri bulsam,sizden önce kimseye sıra bırakmadan,kapılarında bekler öperim o adamların elini.Bunların ise suratlarına tükürüyorum.Bizi bu kadar çileden çıkartan,bu hareketler,bu ağır tahriklerdir.İkliyüzlü,alçak adamlardan nefret ediyorum.Devlet malını yiyenlerden nefret ediyorum.Yetkim olsa bunların meydanlarda ipini tek tek elimle çekmezsem adam değilim!Ülküdaşlarım bunlara dikkat edin.Bu cemaatlere çok ama çok dikkat edin.Büyük Atatürk bunlarla boşuna uğraşmadı.Bu alçaklar,Çanakkale için bir kitap bastırmışlar Isparta da.Teşkilat el altında bir tane edinmiş.Atatürkten tek kelime yok!Yahu Atatürksüz çanakkale nasıl anlatılır?Bu tarihi saptırmadır.Bu bir rezalettir.Bu kitap elime geçsin toplatılması için savcılığa suç duyurusunda bulunmacağım!Müdahil olacağım.Unutmayın çeşitli endişeler içerisinde ,haksızlığa ve zulme göz yumanlar,en az onları yapanlar kadar alçak ve şerefsizdir!Size dinsiz mi diyecekler,inançsız mı diyecekler!Desinler.Biz gösteriş için inananlardan değiliz.Biz çıkar için inanıyor görünenlerden değiliz!Bu alemlerin bir yaratıcısı,düzenleyicisi,adalet sağlayıcısı,hesap gübnü sahibi tek bir ALLAH var.Size sadece ondan korkmak yaraşır!Ülkücü bir şeyden korkacaksa,işte korkacağı ancak budur!Hepinizi saygı ve sevgi ile selamlarım.Allah'a emanetsiniz!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Per Haz 01, 2006 8:54 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bu herifler Müslümanlar (!)

Bu ülkede yaşayan ve kendilerinden olmayanlar da kafir (!)

Bunların felsefesi bu...

Kendilerince kafir ilan ettikleri insanların haklarını gasp etmeye, onların kazançlarına tecavüz etmeye hak gözüyle bakıyorlar...

(İslami bilgileri benden daha ileri düzeyde olan Ülküdaşlarım vardır.)
İslam dininin, şiddetle haram kıldığı ve yasakladığı kul hakkıdır...
Hele hele kafir hakkı kat ve kat daha tehlikelidir...
Nedeni de; müslüman olan kul ile hesap günü sevap-günah alışverişi ile, bir biçimde haklar adilane paylaşılacaktır, ancak kafir olanın bir müslümandan, gasp edilen hakkına karşılık, isteyeceği tek şey "imanıdır"...

Mazallah en tehlikeli olan budur...

Sırf bu basit İslam bilgisinden yola çıkarak bile;
bunların felsefelerinin ne kadar Müslümanca olduğu açıktır...

Kimin kafir, kimin gerçek Müslüman olduğu elbette Yüce Yaradan'ın takdiridir...

Allah(cc) bizlere lutfettiği, Kur'an-ı Kerim ile, yanlışa düşüp kafirlerden olmamamız için, bizlere yetecek bilgileri vermiştir...

Bundan sonrası, bizim ne kadar anamak istememiz ile alakalıdır...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Per Haz 01, 2006 9:47 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bu konuya devam ediyorum.Bu ülkede bu belediyelerin nasıl keyfi çalıştıklarını,doğru dürüst denetime tabi olmadıklarını,bunların ülkenin parasını yiyen kurumlara dönüştüğünü,bu belediye başkanlarına bu kadar yetki verilmesinin ülkenin intiharı olduğunu kaç kere yazdım.Bu bahsettiğim pazaryerinin,199o lı yıllarda,doğruyol zamanında,klasik pazar yerinden çıkarılıp,tarihi ve nostaljik bu işin,kentsel tasarım adı altında yarışma ile,şehrin bağrında çok katlı yapıların projelendirilmesi ve o tarihi pazarın kalkması ilk ihanettir.Mhp bu projenin yanlışlığını görüp revize etmeye kalkıştı,ama projeyi yapan firmanın telif haklarına takıldı ve onlarla mücadele etmekten bir şey yapamadı.Kendi imkanları ile ihalesiz bu işi revize etmeye kalkıştı.Şimdi bu belediye başkanı,ilk dönemde yapılan inşaatları ve mhp nin yaptığı revizyonları tamamen yıkacak yeni bir proje ortaya çıkardı.3 başkan döneminde,kaç yüz yıllık Ispartanın tarihi pazarı kaldırıldı,yerine bir şey konulamadı ve üstelik böyle kıymetli bir mülk elinden bedavaya çıkıyor.3 başkan gören Isparta hala bir pazar yerine kavuşamadı.Dükkan yapıp kar da edemedi,milleti ve oradaki esnafı 9 yıldır da rezil etti ve ediyor.Bu işler nasıl oluyor?Meclis üyelerinin parmak kaldırmasıyla.Adam kaldırdığı parmaktağın neye mal olduğunu bilmiyor,ya da işine öyle geliyor!sÖK,YIK,YENİDEN YAP.öLÇÜ NE?TEKNİK Mİ,AKIL MI,MİMARİ Mİ ESTETİK Mİ?HAYIR ÖLÇÜ BELEDİYE BAŞKANININ ZEVKİ.Halk kendini yönetiyor diye kandırmayın artık milleti!Kaldırın bağlayın şunları bayındırlığa,eskisi gibi nafıa olsunlar bundan iyidir.İşte bu ülkenin meclisinde parmak kaldıranların kafa yapısı ne ise,belediyeler de o.Bunun adı da milletin kendini idaresi öyle mi?
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Per Haz 01, 2006 10:54 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

gelibolulu demiş ki:
Bu herifler Müslümanlar (!)

Bu ülkede yaşayan ve kendilerinden olmayanlar da kafir (!)

Bunların felsefesi bu...

Kendilerince kafir ilan ettikleri insanların haklarını gasp etmeye, onların kazançlarına tecavüz etmeye hak gözüyle bakıyorlar...

(İslami bilgileri benden daha ileri düzeyde olan Ülküdaşlarım vardır.)
İslam dininin, şiddetle haram kıldığı ve yasakladığı kul hakkıdır...
Hele hele kafir hakkı kat ve kat daha tehlikelidir...
Nedeni de; müslüman olan kul ile hesap günü sevap-günah alışverişi ile, bir biçimde haklar adilane paylaşılacaktır, ancak kafir olanın bir müslümandan, gasp edilen hakkına karşılık, isteyeceği tek şey "imanıdır"...

Mazallah en tehlikeli olan budur...

Sırf bu basit İslam bilgisinden yola çıkarak bile;
bunların felsefelerinin ne kadar Müslümanca olduğu açıktır...

Kimin kafir, kimin gerçek Müslüman olduğu elbette Yüce Yaradan'ın takdiridir...

Allah(cc) bizlere lutfettiği, Kur'an-ı Kerim ile, yanlışa düşüp kafirlerden olmamamız için, bizlere yetecek bilgileri vermiştir...

Bundan sonrası, bizim ne kadar anamak istememiz ile alakalıdır...


KUL HAKKI

Kul hakkı deyince gerçekten çok önemli bir konuyu söz konusu etmiş oluyoruz.Kul hakkı müslüman olsun olmasın tüm insanları ilgilendiren geniş bir mevzudur.
Hak kavramını incelediğimizde;1-Allah Hakkı 2-Kul Hakkı diye ikiye ayrıldığını görürüz.
Adlarından da anlaşıldığı gibi birincisi Allah'la (C.C.) ile ilgili,ikincisi kullarla ilgili hakları belirtir.Bu husus (et-ta'zimü li emrillah veş şafkatü ala halkıllah.) Allah'ın emirlerine saygı göstermek ve mahlukata karşı şefkatli olmak düsturu ile ifade edilir. Konumuzu esas itibariyle teşkil eden kul hakkına gelince bu hak insanlar arasında cerayan ettiği için hayatın her alanını hatta bu hayattan sonraki ebedi hayatı dahi kapsamaktadır. Kul hakkı, hayatta daha çok insanların canları, bedenleri, ırz ve namusları, manevi şahsiyetleri, makam ve mevkileri, dini inanç ve yaşayışları gibi konulardaki kişilik haklarıyla, mallarına ve aile fertlerine ilişkin haklardan oluşmaktadır. Ve bunlara yönelik olarak yapılan kötülükler, verilen zararlar kul hakkına tecavüz sayılmakta ve bu tecavüz de "mazlime" ve bunun çoğulu olan "mezalim" kelimeleriyle ifade edilmektedir. (İslam Ansiklopedisi,T.D.Vakfı.C.26,S.350-Ank.2002)

Her ne şekilde olursa olsun insanın kendine ait olmayan bir şeyi helal ve meşru olmayan yoldan elde etmesi, kul hakkına tecavüzün ta kendisi sayılır ve günah açısından da en büyüklerinden biri kabul edilir. Kur'an-ı Kerim'de Allah Hakkı (Hukukullah) veya kul hakkı (Hukukul İbad) kavramları geçmemektedir. Ancak pek çok ayette konuya ilişkin kelimeler kullanılmaktadır.(el-İsra:26, ez-Zariyat:19,el-Bakara:279)

Ayrıca,insanların kumar,tefecilik,falcılık,hırsızlık, gasbcılık,ölçü ve tartıda hile,aldatma ve adam öldürme,hak yeme maddi, İftira,alay,çekiştirme,kötü lakap takma,gıybet,kusur arama gibi tutum ve davranışlar da,insanların manevi şahsiyetlerini yaralamakta ve zarar vermektedir.(Hucurat:11-12).

Bu önemli hususta hepimiz için çok kıymetli prensipler olduğunda şüphe olmayan bazı ayet ve hadislerin anlamını hatırlamak faideli ve isabetli olacaktır.

a)Ayetler:

"Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin.İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hakimlere(rüşvet olarak)vermeyin."(Bakara:188)

"Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah,sizi esirgeyecektir."(Nisa:29)

"Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi veya öldürmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe koyacağız;bu ise Allah'a çok kolaydır."(Nisa:30)

(Karşılıklı rızaya dayanan mal-para, emek-ücret vb. mübadele çeşitleri, hem fertler,hem de,onların teşkil ettiği toplum için faydalıdır;bu sebeple de meşrudur.Rızasız ve haksız kazançlar ise geçici refah ve menfaatler sağlamakla beraber arkasından isyanlar,ihtilaller ve felaketler getirir.Ayet "başkasının malını demek yerine,"mallarınızı"demek suretiyle "milli servet" mefhumuna ışık tutmaktadır.Mali haksızlıkların getirdiği felaketlerden birisi ve belki en önemlisi katildir;haksızlıkla ve haram yollardan servet yapmak,fert ve cemiyet olarak adım adım ölüme gitmek demektir. Çünkü,ferdi intikam duygusu,ferde öldürmelere yol açarken,sosyal sınıflar arası intikam duygusu da sosyal patlamalara ve ihtilallere sebep olmaktadır.) (Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali,T.D.V.Yay.Ank.1997.Shf82)

Ayetlerde geçen: Batıl :hırsızlık,hainlik,gasbetmek,kumar,geçersiz (haksız)değiştirmeler ve sefihlik,israf ve bütün meşru olmayan sebebler ve maksatların hepsini,yani hem kazanma sebebini
ve harcama şeklini kapsar.(Elmalılı,M.H.Yazır,H.Dini K.Dili. İst.1993.2/551)

"Rüştüne erinceye kadar,yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın."(İsra:34)

b)Hadisler:

1-"Birbirinizi hased etmeyiniz,birbirinizle (lüzumsuzca) yarışmayınız.Birbirinize buğz etmeyiniz.Ve birbirinizle ilişkinizi kesmeyiniz. Biriniz başkasının alışverişini bozmasın. Ey Allah'ın kulları kardeş olunuz. Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu yardımsız bırakmaz. Onu küçük görmez.(šç defa göğsüne işaret ederek)Takva buradadır. Kişiye müslüman kardeşini hakir görmesi,kendisine şer olarak yeter. Müslümanın müslümana kanı,malı ve ırzı haramdır" (Müslim,K.Birr.32)

2-"Sizden biriniz kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçek mü'min olamaz." (Müslim,K.Œman.71,BuharŒ,K.Œman.7)

3-"Peygamber Efendimiz(S.A.V)buyurdular: -Müflis nedir biliyor musunuz? Dediler ki:
-Müflis bizde para ve malı olmayandır.
-Peygamberimiz:
-Ümmetimden gerçek müflis,kıyamet günü namazla,oruçla,zekatla gelir.Şuna sövmüş,buna iftira etmiş,bunun malını yemiş,şunun kanını dökmüş,bunu dövmüş,buna şu iyiliğinden,şuna şu iyiliğinden verilir.Eğer iyilikleri(verilmesi gerekenlere)yetmeden tükenirse,borçlu olduğu kimselerin hatalarından alınır ve ona verilir.Sonra da cehenneme atılır.(Müslim,K.Birr.59)

Şimdi bu gerçekler bütün netliği ile ortada iken,gerekli ikazı yaparken,bir müslüman, kul hakkını almaya,yemeye nasıl cesaret edebilir? Şunu da özellikle belirtelim ki;kul hakkına(özel mülkiyete) devletin müdahale etmesine de İslam Dini müsaade etmemiştir. Zira kişiler birbirlerinin hakkına riayet etmekle,devletler ise bu hakları korumakla görevlidirler. Şimdi bu mühim hususa ilişkin örnekler verelim:

1-Devri Saadetten: Bir ara iki hasım,peygamberimizin (A.S) huzuruna muhakeme olmaya gelmişlerdi.Resulullah buyurdu ki:"Ben de sizin gibi bir insanım.Siz ise bana muhakeme için geliyorsunuz.Olabilir ki biriniz delilini diğerinden eksik ifade eder.Ben de dinlediğime göre hüküm veririm.Bundan dolayı her kimin lehine,kardeşinin hakkında bir şeye hüküm verirsem ona bir ateş parçasını (hüküm) vermiş olurum." Bunun üzerine taraflardan ikiside ağladılar ve her biri "Benim hakkım arkadaşımın olsun"dedi.Resulullah ta:"Haydi bakınız,araştırınız.Sonra kur'a atınız.Ondan sonra da birbirinizle helalleşiniz. "buyurdu. (Müslim, Çağrı Yay.İst.K.Akdiye, 4, 5 Buhari, Mezalim, 16,Elmalılı,M.H.Yazır,H.Dini.K.Dili.İst.1993, 2/22)

2-İslam Tarihinden: Hz.Ömer'in halifeliği zamanında Şam valisi bir camiyi genişletmeye karar verdi ve caminin etrafındaki arsaların değerini ödeyerek istimlak etmeye başladı.Bu arada bir yahudi evini satmak istemediği için,istimlak bedeli zorla kabul ettirilerek evinin yeri camiye katıldı.Bu muameleyi hazm edemeyen yahudi,valiyi şikayet etmek üzere kalktı Medine yolunu tuttu. Oraya varıp da medhini çok duyduğu Hz.Ömer'i ihtişamdan uzak, sade kıyafeti içinde görünce son derece şaşıran yahudi böyle
sine eski ve yamalı hırkalar içindeki birinin,Şam valisi gibi debdebe sahibi bir kişiden hakkını alamayacağını düşünerek geldiğine pişman oldu.Bununla beraber şikayetini Halife'ye arzetti. Halife şikayet sahibini dinledikten sonra valiye hitaben bir beyaz deve kemiğine: "Allah'a yemin ederim ki ben Nuşirevan'dan daha adilim"diye yazıp imzalayarak yahudiye verdi.Yahudi mektubu Şam valisine götürdü.Mektubu gören vali yahudiden özür dileyerek hatasını affettirmeye ve yaptıklarını telafi etmeye çalışınca,hayretler içinde kalan yahudi valinin neden bu derece korktuğunu anlamak istedi:"Bu müphem mektubun manasını ve telaşınızın sebebini bildirirseniz hakkımı size helal edeceğim" deyince vali şunları söyledi: Hz.Ömer,hakkın yerini bulması için canını fedadan çekinmez.Bu mevzuda halifeye yardımcı olmak üzere bütün müslümanlar söz vermişlerdir.Bu itibarla halifenin sözü,bütün müslümanların sözüdür. Hz.Ömer,haktan başka bir şeyden korkmaz. Onun yanında müslüman, zimmi,büyük,küçük hepsi eşittir.Hz.Ömer,mektubunda"Ben daha adaletliyim."demekle benim hata ettiğime,hatamı tashih etmem gerektiğine işaret ediyor. (Prof.Dr.Y.Kandemir, Örn.İsl.Ahl. Shf. 114. İst. 1979.Nesil Yay)

3-Müslüman Türklerden: 1755 yılında çıkan bir yangında Babıali tamamen yanmıştı.Binanın yeniden yapılması ve istikbalde çıkması muhtemel bu çeşit kazalara karşı tedbirler alınması mevzu-i bahisti. Bunun için binanın etrafında lüzumu kadar boş saha bırakılmasına karar verildi. Bu maksatla civardaki evlerin satın alınarak yıktırılmasına başlandı.Ev sahiplerinin çoğu evlerini satmaya razı oldular.Yalnız ihtiyar bir kadın,evinin ecdadından kaldığını ve hiç bir meblağın,pahası kendince sonsuz olan evin kıymetini karşılamayacağını ileri sürerek satmayacağını söyledi. Yapılan teklif ve tehditler kadını ısrarından vazgeçiremedi. Vazifeliler kadına karşı çok söylendiler,sert ve kötü muamele ettiler.Ama kuvvet kullanmak haksızlık sayıldı.Netice de ev yıkılamadan kaldı. Padişaha,iktidarını kullanarak değerini ödeyip evi niçin istimlak etmediğini soranlara,padişah şu cevabı verdi: "Böyle bir şey yapmama imkan yoktur;çünkü mülkiyetidir." (Y.Kandemir.a.g.e.Shf.120) Kul hakkının kudsiyeti karşısında Osmanlı Cihan Padişahının takındığı tavır gerçekten takdire şayan bir olaydır. Konuyu bir dörtlükle bitirelim:

"Koru bizi kul hakkıyla huzuruna gelmekten

Nefsimizin batağına aklımızı çelmekten

Koru bizi kelime-i şehadetsiz ölmekten

Hesap Günü cümlemize müjdeler ver Ya Rabbi."

C.Numanoğlu
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Cum Haz 02, 2006 5:17 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:
Isparta'da AKP birbirine girdi

Isparta Belediye Başkanı AKP'li Hasan Balaman için, yolsuzlukların üzerine giden AKP'li Belediye Meclisi Başkanı Seyfettin Kalem'i tehdit ettiği iddiasıyla adli soruşturma başlatıldı. İçişleri de yolsuzluk iddiaları için müfettiş görevlendirdi

Tolga Şardan - Ankara

AKP'li bazı belediyelerden peş peşe gelen yolsuzluk, usulsüzlük soruşturmaları haberlerinde en ilginç halkayı Isparta oluşturdu. Makamında gazeteci dövdüğü gerekçesiyle hakkında inceleme yürütülen Isparta Belediye Başkanı AKP'li Hasan Balaman için, kentteki yolsuzluk ve usulsüzlüklerin üzerine giden AKP'li Belediye Meclisi Başkanı Seyfettin Kalem'i tehdit ettiği iddiasıyla adli soruşturma başlatıldı. İçişleri Bakanlığı da belediyedeki yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları için müfettiş görevlendirdi.

Hakaret davası
Seyfettin Kalem, Balaman'ın bazı yolsuzluk ve usulsüzlükler yaptığını belirterek kendisini uyardı. Belediyenin faaliyet raporlarının Belediye Meclisi tarafından incelendiği sırada Balaman'ın kendisini telefonla tehdit ettiği gerekçesiyle şubat ayında savcılığa suç duyurusunda bulunan Kalem, Başkan'ı "görevi kötüye kullanma, görevi engelleme, telefonda ölümle tehdit, hakaret ve sövme" ile suçladı. Kalem'in başvurusu üzerine savcılık inceleme başlattı.

Baba-oğul ihalede
İçişleri Bakanlığı'nın gönderdiği Mülkiye Başmüfettişi Gülcü Mahallesi'ndeki belediyeye ait işyerinin değerinin altında satıldığı ve Balaman'ın "görevini kötüye kullandığı" iddiasını araştırırken, ilginç bilgilere ulaşıldı. İşyerinin 250 bin YTL'lik satış ihalesine baba-oğul Ahmet-Mehmet Eski'nin kendilerine ait Gülmega ve Hasyem adlı firmalarla katıldığı, Hasyem'in 255 bin YTL teklif verdiği ihaleyi 260 bin YTL veren Gülmega'nın kazandığı belirtildi.
Diğer iddianın konusunu, belediyenin altyapı işlerinde kullanacağı "filler" maddesinin alımı oluşturdu. 2005'te açılan ihaleye, her ikisi de "Süleyman Demirel Bulvarı No: 61"i adres gösteren Kartaş ve Avpaş limited şirketleri katıldı. İki firmanın da yüzde 50 oranında ortağı ve tek imza yetkisine sahip ismi olan Mustafa Karabulut'un hem iki firmaya gönderilen davet mektubunu alan kişi hem de her iki firma adına ihaleye katılıp teklif veren kişi olduğu anlaşıldı.

Üyeler de şahit oldu

Kalem dilekçesinde, Balaman'ın "P...k, ben adamı süründürürüm. Sen kiminle uğraştığını biliyor musun? Adamı alnının orta yerinden vururum" diye tehdit ve hakarette bulunduğunu açıkladı. Kalem, "Telefonumun hoparlörü açık olduğu için Denetim Komisyonu üyeleri Abdullah Yiğitbaşı ve Uğur Bestelci de bizzat duymuştur" dedi.

Temizlik işleri ihalesi

Belediyenin temizlik işlerinde zarara uğratıldığı iddiası da araştırma konusu oldu. 2005'te 4.2 milyon YTL'lik temizlik ihalesi yapan belediyenin 2006'daki ihale bedelinin 5.2 milyon YTL'ye yükseldiği saptandı. Bu bedel, Isparta ile eşdeğer kentler Aksaray'da 2005'te 2 milyon YTL, 2006'da 2.6 milyon YTL, Kırıkkale'de 2005'te 2.5 milyon YTL Afyon'da 2005'te 2.5 milyon YTL olarak belirlendi.
Aynı ihale kapsamında kullanılan 34 araca 132 ton yağ verilirken, belediyenin 2004 faaliyet raporuna göre kurumun 274 aracına verilen yağ miktarı 21 ton olarak tespit edildi. 2006'daki ihalede araç ve işçi sayısı düşmesine karşın ihale bedelinin bir önceki yıla göre 1 milyon YTL artması da incelemeye alındı.
Müfettişin isteği üzerine hazırlanan soruşturma konularıyla ilgili bilirkişi raporlarında Balaman'ın suçlu bulunduğu yolunda görüş verildiği belirtildi. Hafta sonunda Başbakan Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla yapılacak AKP Isparta İl Kongresi öncesinde Ankara'ya giden Balaman, üst düzey bazı İçişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştü.

'İncelemeyi ben istedim'

Milliyet'in sorularını yanıtlayan Balaman, ihale konularındaki incelemelerin kendisi tarafından istendiğini öne sürerek, "Bizim yanlışımız yok. İddialara fazla kulak asmıyorum" dedi. Balaman, Seyfettin Kalem'i tehdit ettiği iddiasını yanıtlarken, "Öyle tehdit yok. Aslı astarı olmayan şeylerle ilgili hareket ettiği için mahkemeye verdim. Tehdit var da bıçak mı var, silah mı var? Önemli olan hizmet. Meyveli ağaç taşlanıyor" dedi.
Isparta Belediye Başkanı Balaman, hakkında çıkan habere öfkelenip Cihan Haber Ajansı Muhabiri Mustafa Altıntaş ile Zaman Gazetesi Isparta Temsilcisi Arif Bayram'ı "Basın açıklaması yapacağım" diyerek makamına çağırmış, sonra da iki adamıyla birlikte tekme tokat dövmüştü. İki gazeteci şikâyetçi olacağını açıklamıştı

Milliyet gazetesinin bu günkü ana başlığında olay patladı.Yorum ülküdaşlarımıza aittir.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 2. sayfa (Toplam 6 sayfa)

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1