Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - ÖRTÜLÜ HARP (DAR_I HARP)
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 3. sayfa (Toplam 6 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Cum Haz 02, 2006 9:37 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Konuya devam ediyoruz.Eski dönemdeki belediye başkanına ve mhp nin tutumuna gelelim.
Her camia içerisinde çürük yumurtalar vardır.Hele bu bünyeden gelmeye;bir şekilde,ülkü
ve davadan habersiz adamların bünyeye alınmasının ve kontrolsüz büyümenin,teşkilatlardaki oluşturduğu sıkıntıları göstermek bakımından,Isparta belediyesinin geçen dönemi tarihi bir ibret dersidir.Bu işler atıp tutmakla olmuyor ülküdaşlarım.Tecrübe,tecrübe ,tecrübe!O işleri yaşayacaksınız,kazıklanacaksanız,ihanete uğrayıp satılacaksınız.Tüm bu başınıza gelenlerin bileşkesi;size olaylara çok farklı bakmayı,insanlar hakkında düşünceler hanesini daima açık bırakmayı,doğru ve sakin düşünebilmeyi öğretecek.Artık etekteki taşları döküyoruz.İsteyen kızsın,isteyen gücensin.Bu millet doğruları bilmek zorundadır.Bizimle birlikte mezara gidecek doğruların,bu vatana zerre kadar faydası yok!
Dyp nin kalesi olan ISPARTA'DA o yıllarda S.d faktörüne ve tesirine rağmen mhp sürekli büyümektedir.Sayın Demirelin Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemlerdeki dyp li başkan bu şehri mahvetmiştir.Bu kale zaptedilmelidir.Ayni İstanbul'un alınması gibi.Teşkilatlar oturur düşünürler.
Bünyeden gelen adayların geçmişte ateşli duruşlarını halkın tasvip etmedikleri düşünerek,iyi bir eğitim yapmış,iyi görünen,bir adayı alıp başkan adayı yaparlar.Bu başkan adayı Ankara'ya götürülüp tanıştırıldığında;teşkilata denir ki;"bu adamdan belediye başkanı olmaz!"
Teşkilat çok ısrar eder.Seçimin bu adamla yüzde yüz kazanılacağını iddia ederler.Haklıdırlar.Bu ısrar karşısında,bu gün despot denilen Büyük Liderimiz onları kırmaz ve hayırlı olsun denilir.Camia kenetlenir.Belediye personeli içinden yoğun bir destek gelir.Eski dönemin tüm pislikleri teşkilata sızdırılır.Bu bilgilerle teşkilat; öyle bir vurmaya başlar ki,seçimlerde dyp darmadağın olur.Dyp ezilerek seçimi kaybeder,üç hilal belediyeyi teslim alır.Kutlamalar devam eder,artık icraat başlayacak;o ne;belediye başkanı,geçen dönemin pisliğe bulaşmış hiçbir daire müdürünü görevden almıyor.Aynen devam.Elde yolsuzluk belgeleri var,bunlar adliyeye intikal ettirilmiyor.Soruşturma için müfettiş de istenilmiyor.Partiye defalarca çağrılıp ikaz edilir.İşine karışılmadığını ama bunların yapılması gerektiğini anlatmaya çalışırlar.Türk bayrağı,Kuran,silah koyuılmuş masada sabaha kadar,doğrular kendisine izah edilir.Bakın,mhp ye terörist diyen alçaklar demokrasi görsün!Bunun üzerine başkan bir kaç kişiyi görevden alır ve teşkilatla uyumlu çalışacak bazı ehil kişileri göreve getirir.Bunlar o kentin en tanınmış,dürüst,şerefli,en iyi okullarda okumuş memurlarıdır.Ama görevden aldıklarını ,başkan gizli gizli yanınına çağırmakta,eski fırıldaklar hakkında bilgi almakta,"ben sizin değerinizi bilemedim"gibi laflarla bu insanları okşayarak kullanmaya hazırlanmaktadır.Eski belediye başkanının projesi olan ve Isparta için tamamen zarar edecek olan aslında 45 milyon dolarlık ama dış kredi ile 155 miyon dolar sahte keşif biçilen raylı sistem için çalışma ve araştırmalara başlar.Belediyede çok ülkücü memur vardır.Bunlar teşkilatları bilgilendirirler.100 milyon dolar para yenilecek,bu fakir kentin insanlarının sırtına sarılacak,belediyenin tüm varlığı bu işe ipotek edilecektir.Bu olay önlenir.Gene rahat durmaz belediye başkanı;bu defa 7 milyon mark tutan,ama keşfi kwf denilen alman bankası aracılığı ile 27 nmilyon mark olan çöp depolama işine girişmeye kalkar.20 milyon mark yenilip yutulacaktır.Sıradan bir çöp depolama tesisi.Malzemeyi,atıkları değerlendirecek kompoze bir sistem yok.İki dağın arası tesviye edilecek,gaz ve zararlı sular için kil serilerek bir kil mambran(kabuk)oluşturulacak,bir kaç tane işletme binası,servis yolları falan yapılacak.Belediyenin makine parkı çok güçlü.Kesinlikle kendi imkanlarıyla yapılacak bir iş.Bu partide müzakere edilir,bu işi kendi imkanlarıyla yapmış ve başarmış olan,Celal Doğanın Antep'i pilot seçilir ve 5 meclis üyesi Antep'e incelemeye giderler.Aykırı görüşten olmasına rağmen,çok iyi karşılanırlar,itibar görürüler,ve konu kendilerine izah edilir.
Bu komisyon gelince bunu bir rapor haine getişrir ve derler ki"belediyenin değerli teknik elemanları bu işi biliyorlar,dış kredi ve bu kazık gereksizdir.Belediye bu işi kendi imkanlarıyla yapmalıdır!"Değerli ülküdaşlarım şu mhp nin asletine,iyi niyetine bakın!Şu bilimsel çalışmaya,araştırmaya bakın!Hayır yapacaktır başkan.Kwf ile temasa geçer dış kredi için.Ayni devletin imf tarafından incelendiği gibi,belediye mal varlıkları kwf bankası tarfaından incelemeye alınır.Muhasebe sistemi eleştirilerek,tek düzen sisteme geçilmesi için belediyeye ikazlar yapılır.Banka kredisi ile bu iş yapıldığı taktirde,banka alacağını garantiye almak için gelecek yıl çevre temizlik vergisinin fiatlarını bile belirler.Yılda milletten ev başına 40 mark toplanacak,su paraları ve mal varlıkları ipotek edilecektir.Bu arada belediye başkanı boş durmamakta,İzmit belediyesinden sefa sirmen ağabeyini incelemeye alıp,(bu şahsın yaptığı içme suyu barajı dillere destandır.Kazığın alası aTILMIŞ,izmit Türkiyenin en pahalı suyunu millete satmaktadır o yıllarda)içme suyunu yabancılara özelleştirmeye kalkışmaktadır.Şakır şakır gelir elde ettiği ve 30 adamla döndürdüğü çarkı,tüm makina ve tesisleri ile gavura devredecek işletmeyi onlara yaptıracaktır.Tüm bunları haber alan mhp teşkilat,daha bunun ilk başkan seçildiği yılın Haziran ayında,yani seçimlerden iki ay sonra,Haziran meclisinde faaliyet raporunu onaylamayarak,kendi getirdiği belediye başkanını düşürür!İşte camia bu!İşte ülkücülük bu!Ama danıştaydan karar geri döner!40 mahalle muhtarının ancak 3 ü ülkücüdür.Reis bunları çeşitli vaadlerle kandırarak,genel merkeze biz başkandan memnunuz diye fakslar çektirir.Öyle ki bu fakslar belediyeden çekilmiştir.Bunun üzerine genel merkez,teşkilat başkanlarını Ankarada toplar,belediye başkanı da çağrılır,ve orada olayı o dönemki milletvekillerinin kaypaklığı sayesinde tersine çeviren belediye başkanı teşkilatı alteder.3 meclis üyesi istifa ettirilir!Reis görevde kalır.Bu adam hakkında soruşturma açılmasını anap ve dsp cani gönülden engellerler Ankarada!Çünkü olay tüm Türkiyeye emsal olacak,dış kredi ile çalışmalar,ziftlenmeler kesilecektir!öYLEYSE BU BELEDİYE BAŞKANI DEVAM ETMELİDİR!gENEL MERKEZ DE MİLLETVEKİLLERİNCE YANILTILINCA BU ADAM 5 YIL GÖREVDE KALIR!
gERİ DÖNEN REİS,ARTIK KONTROLŞÜ ALMIŞTIR.öNCE TEŞKİLATI BİLGİLENDİREN DAİRE MÜDÜRLERİNİ KAFASI KOPARILIR HEPSİ BİR YERE SÜRÜLÜR.ANKARA KEÇİÖREN BELEDİYESİNDEN SÜPÜRME EKİPLEPLERİ GETİRİLİR.ŞU MEŞHUR TURGUT ALTINOKUN BELEDİYESİ.HANİ MELİH GÖKÇEK i YEMEYE KALKAN AKEPELİ BELEDİYE. başkanı.Memurların can güvenliği kalmamıştır.Gene de onurluca direnir,kahramanca savaşırlar!En sonunda olaya münferiden eski ocak genel başkanı el koyar ve bu pislikler belediyeden uzaklaştırılır!Bu hareketin ne yararı olmuştur.Teşkilattan ve direnişten gözü korkan banka,bu krediyi vermekten vazgeçmiş,iş yapılamamıştır.Yani hortum önlenmiştir.Siz sanmayın bu ülkede HEP oturup yatan insanlar var.Hayır!bU ÜLKEDE KELLESİNİ KOLTUĞA ALIP SAVAŞAN İNSANLAR DA VAR!BU KADAR REZALETE BU ÜLKENİN BATMAMASININ SEBEBİ BUDUR!sİZE ÇOK KISA ANLATMAYA ÇALIŞTIĞIM BU OLAY BİR İBRET DERSİDİR.BU OLAY MHP NİN MUHALİF O ZAMANKİ İSTANBUL KANADINCA ÇOK ÇARPITILMAK İSTENDİ.AMA KAHRAMAN ISPARTANIN KAHRAMAN EVLATLARI,TEŞKİLATLARI ASLA BU AÇIĞI VERMEMİŞLERDİR.
VAKT-İ ZAMANINDA ACILARINI ÇOK PAYLAŞTIĞIM,DERTLEŞTİĞİM,BÜYÜK MÜCAHİT HAFIZ DEMİRALAYIN KARDEŞLERİNE BURADAN BENDEN SELAM OLSUN.kAHRAMAN ISPARTA'YA BİR KES DAHA SELAM OLSUN.bozkurt yatağı şehrin büyük,dava adamlarına tekrar tekrar selam olsun.İnşaallah bundan da kurtulup,o güzel şehri,güzel bir belediye başkanına kavuşturup,şehrinizin makus talihini yeneceksiniz.Sizİn savaşınız Tüm TÜRKİYE'YE EMSAL OLACAKTIR.sİZ KORKUSUZ YÜREKLİ bOZKURTLAR!DAVANIZ KUTLU,KILICINIZ KESKİN,GAZANIZ MUBAREK OLSUN.BENİM YÜREĞİM DE BİLEĞİM DE HER ZAMAN SİZLERLE!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Cmt Haz 03, 2006 7:54 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Türk milletini mahveden,devleti içten sinsi sinsi kemirerek çökerten,bu gün milletin içinde bulunduğu;iktisadi,ahlaki ve her türlü sosyal çöküntünün nedeni olan bu konu hakkında görüşlerimizi belirtmeye devam ediyoruz.
Eğer toplumda bazı insanlar,bahsettiğimiz harbi başlatmışlarsa;bu hastalığı ortadan kaldırmadıkça,ne türlü düzenlemeler yapılırsa yapılsın faydasızdır.Devletin yağmalanması anlamına gelen bu olay;toplumda hiçbir denge bırakmayacak,milleti perişan edecektir.Nitekim,büyük ekonomik krizler,hep bu rezaletlerin sonunda başımıza gelmekte;her gelen kriz,ahlakı,toplumun dokusunu biraz daha bozmaktadır.Bundan daha da tehlikelisi;milletin artık bunu kanıksamış olması;"yahu adam yiyor,ama iş de yapıyor","bunların hepsi hırsız,ama hiç olmazsa bu dinimi yaşamaya izin veriyor","biz adam olmayız,bu böyle gelmiş böyle gider","bu daha insaflı bir hırsız,daha az yiyor" gibi düşüncelerin ortaya çıkmasıdır.İşte bugün bu noktadayız.Ben geçen ay çok uzun bir Anadolu gezisi yaptım.Çeşitli,rastgele insanlara sordum.İfadelerini size aynen aktarıyorum.Akepeye geçen seçim oy vermiş; konuştuğum her 10 kişiden 8 tanesi bana şunları söyledi."Ben akepeye oy verdim.Çok pişmanım.Elim kırılsaydı da oy vermeseydim.Ama bir seçim olsa gene bunlar kazanır!"
Değerli ülküdaşlarım;bu ifade,benim yukarıda söylediğim sözleri doğruluyor.Yahu nasıl bunlar kazanır sen oy vermezsen?Sen oyuna sahip çıkar da,bu yalancıları,sahtekarları,bu hırsızları tasfiye edersen,bunlar nasıl seçim kazanır?Bu nasıl bir çaresizlik ifadesi,nasıl bir kanıksama,kabullenme,teslimiyet?Yahu bu adamları abd seçmeni mi seçiyor?İstediği parayı yağdırsınlar,istediği haltı, düzenbazlığı yapsınlar.Sen oy vermezsen bu adamlar sandıktan nasıl çıkar?Abrakadabra'nın sihirli sandığı mı bu sandık?
Din yanlız ülkücünün değil,Türk Milleti'nin de yumuşak karnı.Bunların din adına hareket ettiğini nasıl düşünebilirsiniz?Elinde büyük imkan var iken dokunulmazlıkları neden kaldırmıyor bu adamlar?Allahını Peygamberini sevenler bir düşünsün.10 dakikada bu dokunulmazlıkları kaldıramazlar mı?
Neden kaldıramıyorlar?Çünkü başta partinin kurucuları olmak üzere,başbakan ve bir sürü bakan,hapsi boylayacaklar,Tuncay Mataracı'nın durumuna düşeceklerini biliyorlar da onun için!Böyle bir başbakanın,milletin önüne çıkıp da nutuk atması,beyaz sayfadan, temizlikten bahsetmesi;ne kadar büyük samimiyetsizlik,millet'e saygısızlıktır hiç düşünmüyorlar mı bu akepeye oy veren akılsız takımı?
Isparta belediyesinde olanları ilk kez Bozkurt net sitesinden biz duyurduk Türkiye'ye.rte nin albayrak holdingten adamı Hasan Balaman'ın marifetlerini açığa koyduk.Başta Milliyet olamak üzere,ntv ve bir çok tv gazete olayı işlediler.Bizden tam bir 24 saat sonra.Orada şu anda en büyük yolsuzluk,"Çarşamba pAZARI" adıyla anılan inşaat üzerine oynanan oyunlardır.Ben basında bu konuda tek satır bulamadım.Belediyenin şehrin merezinde çok büyük bir alandaki arsası elinden yok bahasına çıkıyor!Bu belediye başkanı kalkmış,"tehdit var da,tabanca,bıçak mı var ortada ?"diyor.Yahu bu ne cüret,bu insanları nasıl aptal yerine koyma?Senin tehdidini 3 tane meclis üyesi duymuş,bunlar tanık!İlla eline bıçak ya da tabanca da mı alman lazım?Senin başbakanın gelebilirse,eğer Ispartaya gelmeye cesaret edebilirse,bu hafta sonu il kongren var.Senin içişleri bakanlığında ne işin var?Hangi pisliği örtmekle meşgulsün?Sen kendi partinin meclis başkanı olan adamı,kime güvenerek,ve neyine güvenerek tehdit ediyorsun?İstanbuldan getirdiğin 5 tane ite güvenerek mi?Sırtını dayadığın başbakana mı?Odanda gazeteci dövdürdün,araba çarpmış olamaz mı diye milletle dalga geçtin?Sen kimsin yahu bu şehrin başına musallat oldun?Nereden çıktın sen?Bu şahıs tüm bu yaptıklarına karşı değerli ülküdaşlarım,çok büyük bir sürpriz olmadıkça görevden alınmayacaktır.Çünkü bu şahıs şu anda eğer ulaştıysa,başbakana çıkacak ve şunları söyleyecek"Efendim!Biz ne yaptıysak,sizinle birlikte ve sizin için yaptık!"Evet bu lafı söyleyecek.Yani başbakanı el altından,kibarca tehdit edecek!Çünkü bu adam belediye başkanlığı falan yapmıyor.Bu adam haftanın 3 günü en az İstanbulda.Değerli ülküdaşlarım!Bir belediye başkanı Ankara'da gezer gezecekse.Devletin tüm kurumları,iller bankası,onun işi olduğu tüm kurumlar Ankarada'dır.Bu adam İstanbulda ne yapıyor?Ne mi yapıyor?Ispartanın gerçek belediye başkanı olan ve İstanbulda oturan bir adamdan emirleri alnmaya gidiyor!Bunun yok başka izahı!
Şimdi göreceğiz bakalım içişleri bakanlığını.Lüzum-u muhakeme kararı alıp,bu başkanı adalete teslim edecekler mi?Suçların ,ispatlandığı taktirde tek biri,atılmayı gerektiren bu adam,görevde kalabilecek mi göreceğiz.Merakla bekliyoruz!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Cmt Haz 03, 2006 7:30 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Kadir ağabeyin verdiği değerli bilgiler ışığında, biraz daha bilgi sahibi olabilmek için, İsparta Belediyesi internet sayfasına baktım...

Elbette onlar kendilerini övüyorlar...

Ama ihale ilanlarında "açık ihale usulü" hemen göze çarpıyor...

Benim için en çarpıcısı, "ak masa"... Bazı belediyeler vatandaşa yardımcı olabilmek adına "beyaz masa" adlı bir hizmet veriyor görünüyorlar. Yani "beyaz masa"yı duymuşluğumuz vardı. Ama "ak masa" tuhaf ve abes geldi...

Bu nasıl bir belediyecilik ? Belediyecilik mi particilik mi ? "ak masa"ymış...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Pzr Haz 04, 2006 9:11 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli ülküdaşım,gelibolulu;
bunlar öyle propaganda yapan insanlar ki;komünistler bunların yanında amatör kalır.Ben geçen ay bu şehrimize,oradaki bazı dava arkadaşlarımla kucaklaşmak üzere bir ziyarette bulundum.Üniversiteden bir doçent arkadaşla öğretmenevinde yemek yiyeceğiz.Yemekhaneye girerken,mhp ni meclis üyesi ve mhp nin gurup başkanı abimizle karşılaştık merdivenlerde.Sarıldık,ülkücü selamlaşmasından sonra başladık konuşmaya.Kendisini birlikte yemeğe davet ettik.O,çok memnun olacağını,ama bu belediye başkanının,bir mahalle toplantısı olduğunu,orada bulunması gerektiğini söyleyerek,bizden izin istedi.İki gün sonra bu abimizle karşılaştığımızda; bakın neler olmuş?
Mahalle toplantısının amacı,mahallenin sorunları.Vali de davetli.Valinin olduğu bir toplantıyı,bu belediye başkanı açık açık siyasi bir gösteriye dömnüştürüyor,ve ucuz siyasetin gereği ne kadar propaganda varsa utanıp sıkılmadan bunu yapıyor.Bizim bir meclis üyemiz(mhp li)söz istiyor.
Başkan vermiyor.Mikrofonu da kapatıyor.Bizim meclis üyemiz şunalrı söylüyor direnerek!
"Siz ,sayın Valinin bulunduğu bir toplantıda,açık olarak parti propagandası yaptınız.Bunu yapamazsınız.Bu Valinin bulunduğu bir toplantı olduğuna göre,sizin bu toplantıyı siyasi bir konuma getirmeye hakkınız yok!Bu Vali devletin valisidir!Böyle bir olaya seyirci kalamaz,izin veremez!Madem bunu yaptınız,ben de size Çarşamba Pazarını soruyorum.Meclisten ısrarla sakladığınız,oyları saymayarak çeirdiğiniz bu anlaşmanın hükümlerini burada açıklayın!Ben meclis üyesi olarak bu anlaşmanın hükümlerinden
habersizim,müteahhitin mecliste verdiği bilgiler doğru ise,bu aras yok bahasına elimizden çıkmıştır!Hem meclis üyesi,hem bir vatandaş olarak sizden izahat istiyorum!"Bu sözler üzerine vali derhal toplantıyı terkediyor.Belediye başkanı hiçbir açıklamada bulunmuyor.Bu ne demek?Böyle önemli bir konu neden sır gibi milletten saklanıyor?Teşkilat bu adamla mücadelesini aslanlar gibi veriyor!Ne yapılması gerekiyorsa yapılıyor.Ben de kendilerine bunun için teşekkür ettim.İşin peşini bırakmamalarını,ibret-i alem için devr-i sabık oluşturmalarını ve bu olayın Tüm ülkeye emsal olmasını istedim.Konu budur.Neden bunun üzerinde bu kadar duruyorum?rte nin kadrolarını böyle oluşturduğunu tüm millet bilsin!
Bu partinin görevdeki tüm adamları birer unakıtandır.Bu olaylar bizim bu başlıkta yazdığımız yazıyı doğrulamıyor mu?Bu adamların devlet malına bakış açılarını ortaya koymuyor mu?Bu bir şehirdeki kaçıncı tezgah.Yayın bunu tüm vatan sathına.Ortaya çıkan tabloya ürkmeden bakabilirmisiniz?
Nedir bu terbiyesizlik,hak yeme,ziftlenme,adam koruma kollama,kadrolaşma?İşçi sendikalarına müdahale.Kaç işçi bize şikayete geldi!Sen işçinin sendikasına nasıl müdahale eder zorbalık yaparsın?Bu nasıl bir adalet anlayışı,bu ne biçim bir kalkınma stratejisi?Bu ülke bu güne kadar böyle organize bir soysuzluk görmedi!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Bedii
Özel Üye
Özel Üye



Kayıt: Aug 22, 2003
İletiler: 119

İletiTarih: Pzr Haz 04, 2006 12:24 pm    ileti konusu: Örtülü Harp(Dar-ı Harp) Alıntıyla Cevap Gönder

Aziz Dosttum Kadir Bey,
Ve değerli DAVA arkadaşlarım;
Isparta Belediyesinde olup bitenleri, ibret, nefret ve dehşet içinde okudum. Çalışmalarınızdan öğrendiğimiz şeyler; içimizi yakmış ve yüreğimizi kanatmış da olsa, her şeye rağmen memnun olduk.Çünkü bunları, bu acı gerçekleri “EMİN” bir Türk Ülkücüsünden dinlemek ve daha sonra da mucibince hareket etmek, bizim için insani ve İslam’ı bir vazifedir. Bu ruh bu bedende kaldığı müddetçe ”İÇİMİZDEKİ haşaratla ve ” DIŞIMIZDAKİ”.ahtapotlarla mücadelemiz SON GÜNÜN, SON SAATİNİN VE SON DAKİKASINA KADAR devam edecektir.
BU VATAN TÜRKLERİNDİR BU KUTSAL VATANIN TEMELİNDE, HARÇINDA, DUVARINDA ÇATISINDA 450 BİN TÜRK’ÜN KANI, CANI VE İMANI VAR DIR. . HER KİM BU VATANA- ŞU VEYA BU ŞEKİLDE- KÖTÜLÜK YAPARSA; ON TIRNAĞIMIZ YAKASINDA OLAÇAKTIR. DAMARIMIZDAKİ KANA, YÜREĞİMİZDEKİ İSLAM İMANINA...YEMİN OLSUN Kİ; BUNLARI,(DEVLETİN, -MİLLETİN - MALINI, DOMUZCASINA YEYEN, EŞİNE VE DOSTTUNA PEŞKEŞ ÇEKENLERİ) EL AMAN DİLSELER... FERYADI FİKAN ETSELER... AYAKLARIMIZA DA KAPANSALAR YİNE DE AF ETMEYECEĞİZ.
HELE HELE BUNU, BU ALÇAKLIĞI ÜLKÜÇÜLÜK ADINA VE MHP’Yİ KULLANARAK VE ONA SIĞINARAK YAPAN(LAR) OLURSA; KİN VE NEFRETİMİZ ÇOK DAHA DERİN, SAVAŞIMIZ ÇOK DAHA ŞİDDETLİ OLACAKTIR.

Kadir Bey, biraz aşağınızda, yanınızda İZMİR vilayetimizin Belediye Başkanı Sosyal Demokrattır, değil mi? ISPARTA Belediyesi’nde olup bitenlerin kırkta biri, burada İzmir’de, İzmir belediyesinde olmamaktadır.
Siz bunu, çok iyi bilenlerdensiniz.
Evet şunu demek istiyorum.
Bu memlekette, solcular, din bezirganlarından, İslam tüccarlarından ve milliyetçilik simsarlarından kısaca “ DAR-I HARP” zihniyeti ile hareket eden yaratıklardan çok daha dürüst ve çok daha onurludurlar.Küçük bir araştırma yapıldığında, bunun böyle olduğunu herkes bilecek ve görecektir.
Biliyor musunuz Dostlar,şu son yıllarda, ortaya çıkan(?!..) HORTUMCULARIN tamamına yakını, dinci, milliyetçi ve liberal geçinenlerden oluşmaktadır. Hatta bunlardan biri, vilayetimizin birinde, bir köye cami yaptırdığını, o günkü gazetelerden okumuş ve inşa edilen caminin resmini de görmüştük.
Ey ALLAH’ım!! Ne Olur Sen Bize Biraz daha Fazla Sabır ver!
Endişe ederim ki, burnunun ucuyla gören, bakan ve düşünen kardeşlerimiz, bu sözlerimizi de yanlış anlayacaktır.
Hayır! Biz burada, bu mukayeseyi yapmakla solcu vatandaşlarımızı övmek onları temize çıkarmak gibi herhangi bir gayrette bulunmak niyetinde değiliz, asla! Acı bir gerçeği anlatmak DİN ADINA VE DİĞER MUKADDES KAVRAMLAR ADINAYAPILAN GÜNNAHLARI, SERGİLENEN ZULÜMLERİ GÖSTERMEK ANLATMAK İÇİN VERDİK BU ÖRNEĞİ.
Evet bir kez daha tekrar ediyorum.
Vatan, millet ve devlet kavramlarında, solcular, oduncu, kömürcü .. lerden çok daha dürüst ve samimidirler.
Bunu, 35 yıldan beri, otuz beş dakika DAVA sının dışında kalmammış, bir kez olsun kalbi küt küt diye atmamış biri, bir Türk Milliyetçisi, bir Ülkücü ve bir MHP’li olarak söylüyorum.
(Anlatabildim mi, iki de bir bize, MHP edebiyatı yapanlar; bin bir kapıyı birden dolaşanlar ve en son(???) geldikleri kapının dibinde, elleri sopada ve gözleri kapıda bekleyen talihsiz dostlar. Lütfen hattınızı ve hududunuz biliniz!!. Biz dün de buradaydık...Bugün de buradayız..Ve yarınlarda da (AALLAH’ın İnayetiyle)hep burada olacağız. Ya siz....Yutkunmayın, konuşun....Geç kardeşim...geç.....Senin atomun göklerde bile yokken; sen kısa bandolunla sokaklarda dolaşırken; sen kapılar, pencereler, eşikler arası dolaşıp dururken....Biz bu kutsal davanın başında, ortasında ve sonunda DİLİMİZ DUADA; ELİMİZ KİTAPTA; GÖZÜMÜZ KIZILELMADA bekledik...bekliyoruz ve ebediyete kadar da bevliyeceğiz.
Türklerin DAVA anlayışıdır bu.....
Mülklerin... anlayışı bizim işimize yaramadı, yaramayacaktır.
........................................
Bir Defa Daha Hatırlayalım.
Sık sık paylaşmaya çalıştığımız o meşhur ayı sözünü, bu ülkede en çok zikreden ve gereği gibi yaşayanların yüzde doksanının, maalesef din, iman, kitap... esnafı olduklarını görüyoruz.
Acı değil mi.....
Hem de nasıl.....
Gerçekleri bilmek, anlamak ve dolayısıyla kabul etmek zorundayız, DAVA arkadaşlarımız. Bunun BENDENİ-SENDENİ YOK!!
Alçak her yede alçaktır...
Hırsız, her yerde hırsızdır...
Senin hırsızın kötü, benim hırsızım iyi... Olmaz...
Devlet malına el uzatan ana baba bir kardeşimizde olsa, ona karşı çıkmak ve bulduğumuz her bir fırsatta bu hırsızla savaşmak bir emri ilahidir.İman ve itikadımızın gereğidir.
Söz buraya gelmişken, iki cihan Peygamberi’nin “.......kızım Fatma’da olsa...”.diye başlayan maruf ve meşhur sözünü burada hatırlatmak isteriz.
ÜLKÜDAŞLAR’ım bilirler, TÜRK sözcüğü,içinde bir çok anlam bulunduran mukaddes bir kavramın adıdır. Bunlardan bu manalardan biri ve bizim için en önemlisi: ALLAH’IN EMİR VE YASAKLARINA UYAN VE DEVLETİNİN VE DEVLETLERİN YASALARINA AYKIRI HERHANGİ BİR İŞ YAPMAYAN İNSAN demektir TÜRK.

Evet insan, özellikle de Müslüman Türk,, açlıktan öleceğini bilse, susuzluktan çatlayacağına yüzde yüz inansa yine de devlet-millet malına el uzatmaz, uzatmayacaktır!! Peki, ne yapacak? Efendim, İLLA YAŞAMAK İSTİYORSA, AYAKLARINI YEYECEK, (affedersiniz) S....İ İÇECEK YİNE DE BAŞKASININ(ÖZELİKLE DE MİLLETİNİN) MALINA, CANINA , NAMUSUNA ZARAR VERMEYECEK. BU BÖYLE YAPMAK, BÖYLE YAŞAMAK DAMARIMIZDAKİ KANIN, VE YÜREĞİMİZDEKİ İSLAM İMANININ BİR GEREĞİ BİR VECİBESİDİR!!! BİR BAŞKA İFADE İLE; İNSANIM, MÜSLÜMAN’IN VE TÜRK’ÜM DEMENİN, DİYEBİLMENİN İLK VE SON ŞARTIDIR.
Yeri geldiğinde, birkaç defa paylaştığımız ve burada da bir kez daha paylaşmanın gereğine bir değil; bin defa inandığım şu tespitle, sohbetimi bağlamak istiyorum.
Dostlar, can, kan ve iman kardeşlerim!
ŞANLI ATALARIMIZ, DİN, İMAN AHLAK, NAMUS, EDEB VS.. SÖZKONUSU OLDUĞUNDA, HER DEFASINDA AYNEN ŞÖYLE DERLERDİ:
GERÇEK İNSAN, HAKİKİ MÜSLÜMAN ŞU İKİ ŞEY BAHİSMEVZU OLDUĞUNDA ANLAŞILIR. BUNLAR; SARI LİRA İLE BEYAZ TOPUKTUR
Bütün mesele bu....
Ahlak ve terbiyenin, edep ve namusun...şeref ve haysiyetin ölçüsü, ne namazdır, ne oruç; ne hacdır ve ne de o bu şu..... faziletin doğru ve dürüstlüğün tek kıstası PARA VE DE K.....R
Bunlar söz konusu olduğunda:” EN EHAFFULLAH” ben ALLAH’tan korkarım. Bu para benim değildir. Bun da, bu parada insanın, insanlığın ve bir milletin hakkı vardır. Keza, bu k....r bana aittir değildir. Annesi, babası, kardeşi, kocası vardır. Hiçbir kimsesi yoksa”ALLAH’ı” vardır. Bakamam, edemem....y.......m.
Demektir, diyebilmektir, insanlık, İslamlık ve Türklük!!!....
Şan da budur, şeref de budur....Ve haysiyette budur...
Dünya da bu dur, ahrette budur.....
Kısaca bütün (evet bütün) mesele budur...
Gerisi mi çok kötü bir hikayedir.
ELİNE, BELİNE VE DİLİNE sahip olamayanların “ben bir insanım, ben bir Müslüman’ın ve ben bir Türk’üm” demeleri-diyebilmeleri yaladır-yanlıştır... fıtrata yaratılışa aykırıdır.
Hemen şunu da eklemek istiyorum.
HAKLAR...üç kısma ayrılmaktadır.
1- ALLAH hakkı
2- Kul hakkı.
3- Ve kamu hakkı.
E n yakıcı, en yıkıcı en dağıtıcı ve en...en...en....olanı tabii ki kamu hakkıdır. Yani Devlet-millet- hakkı.
Millet hakkı, diğer haklardan çok daha tehlikelidir. hem el uzatanını ve hem el uzatanın tüm yakınlarını yani annesini- babasını, çoluk ve çoğunu kısaca “ usül ve furü”una girenlerin tamamını muhatap almaktadır. Yüce HALIKK millet hakkının cezasını veremeye bu dünyada başlamaktadır Ve ebediyete kadar bu iş bu azap sürüp gitmektedir.
“DAR-I HAP”çilerin nasırlaşmış kalpleri, kirlenmiş kanları ve bin bir yara-bere içinde kalmış imanları çınlasın!
ALLAH Her iki dünyada onları hep ağlatsın!
En büyük korkumuz, onlarla bu insanlarla aynı kabristanlığı paylaşmaktır.
RABBİM bizi, sizi...böyle bir felaketten korusun!(Âmin!..)

Hayır!..Hayır!..bu konunun peşini bırakmayacağız!
Devamlı gündem de tutmak istiyoruz.
Lütfen kanı, canı ve imanı ile sıkıntısı olmayan herkesin bizi, mu meselede yalnız bırakmamalarını istiyoruz.
Bildiklerini, gördüklerini, okuduklarını yazsınlar!!
Ve..Türk çocukları ile paylaşsınlar....
Bunu, önemine binaen bir kez daha rica ediyoruz.
Cenab-ı HAKK doğruların yardımcısı olsun.
ALLAH(c.c.)’a emanet olunuz.

Tanrı Türk’ü Korusun ve Yüceltsin!..

Not:
Kardeşim, dosttum ve Ülküdaşım Vuslat Bey!

Yeni işinizde size, maddi ve manevi müzahir olan DAVA arkadaşlarımıza ben de buradan teşekkür etmek istiyorum.
Mutlaka başarılı olacakısınız... Çünkü siz, başarılı olmanın yolunu ve yordamını bilen ve gereğince hareket eden bir Türk münevverisiniz. Ülkücüsünüz.....
Neydi bunlar?
Ehliyet, disiplin ve doğru hareket etmek ve dürüst yaşamak.
Bu üç unsur yerine geldiğinde, bu dünyada, muvaffakiyetsizlik gibi herhangi bir şey söz konusu değildir. Bütün bunlardan sonra şayet başarı, elde edilmemişse; bunun mutlaka bir hikmeti ve bir sebebi vardır.İlk aklıma gelen şey; İmtihan....
İki; beklediğiniz TANRI misafirine, gönül ve yürek meyvenize ve onun saygıdeğer ANNE ve BABASINA ve dünya iyisi ablacıklarına cenabı HAKK’ın yardımcı olmasını diliyorum.
Gelmiş ve gelecek olan bütün Türk çocuklarına bizden selam ve bizden dua...
Yolları açık ve bahtları aydınlık olsun.
Not(2)
Can kardeşim Vuslat Bey,
Zatınızdan da ayrıca”ÖRTÜLÜ HARP(DAR-I HARP) konusunda da çalışmalar beklemekteyiz.Biz, bu kutsal hizmetin ifası için, beyin ve yürek gücünüzün ne denli zengin ve sağlam olduğunu biliyoruz....Bu çok büyük ve aynı amanda da fevkalade vahim mesele hakkında dostlarımız muhakkak bildiklerini, gördüklerini ve düşündüklerini Ülküdaşları ile paylaşmak isteyeceklerdir.
Bundan elbette ki eminiz....
Zaman ve zemininiz müsait olduğunda lütfen yazınız....
Selam ve sevgilerimle.


B.Edipoğlu
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Pzr Haz 04, 2006 3:06 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli Hocam,Ağabeyim Bedii Bey;
Bir kez daha ayni duygu ve düşünceleri paylaşmanın sevincini ve onurunu duyuyorum.Yazınızın her harfi,her kelimesi,her cümlesi bir dürüslük abidesi,düşünce eseri ve emeği ve baştan sona kadar samimiyettir.Yazdıklarınızın tamamının altına imzamı atıyor ve sizinle ayni görüşleri paylaşmaktan şeref duyuyorum.
Biz lidere itaaat,disiplin,teşkilatların sözünden çıkmayın,dediğimiz zaman,"hayır,ülkücü robot değildir" diye itiraz edenlerin;itirazlarının haklılığının tek istisnası,bu bahsettiğimiz en büyük ahlaki zaafiyetlerden birisi olan dar_ı harp,yani örtülü harp meselesidir.Evet,eğer bizim teşkilatlarımızda da böyle yamuk adamlar varsa,bunları temizlemek,bunlarla mücadele etmek;ülkücülüğün en büyük referansıdır.Isparta'da geçmişte,ve bu gün yapılan mücadelenin bedeli,bazı insanlar için çok ağır olmuştur.Ne var ki;tüm bu yapılanlar,bahsettiğiniz 450.000 şehidin kanından daha büyük fedakarlık değildir.Bu yapılanlar,ülkücü olmanın,insan olmanın,islam olmanın sıradan bir gereğidir.Biz bu mücadeleyi yapan kardeşlerimizi,bu arada kendimizi asla bir kahraman olarak görmüyoruz.Biz insan olmanın,Türk olmanın,islam olmanın asgari şartlarından çok küçük birisini yaptığımıza inanıyoruz!Çünkü biz Türk -islam davasının erleri çok iyi biliriz ki,kamu haklarına olsun,kişisel haklara olsun saldıranlar ;domuzlardan dahi aşağılık yaratıklardır.Onların elde ettikleri menfaatler ,kan ve irinden başka bir şey de değildir.Ve de yüklendikleri yığınla günah!
Bu günün mücadelesinde ,şu anda bu işi tüm dikkatiyle takip eden ülkücü meclis üyeleriyle birlikte,akepe belediye meclis gurubundan 6-7 kadar üyenin desteği bizi en fazla teselli eden meseledir.Demek ki bu ülkede hangi görüş içerisinde olursa olsunlar,hala kendilerini ve vicdanlarını satmayan insanlar var.Bizimle hareket eden akepe gurubunun bu mücadelesi,aslında doğrudan rte ye bir isyan hareketidir.Çünkü,seçim kampanyasında Isparta ya gelerek,sözkonusu şahsa" bizzat kefilim" diyen rte ye;şimdi bu kefaletin hesabını soruyorlar!Yaptıkları hareketin ucunun nereye gittiğini de çok iyi biliyorlar.Biz 2002 şeçimlerinde,ve ardından gelen belediye seçimlerinde çok bilgilenmiş bir vaziyette idik.Ben akepeli belediye başkanları içerisinde,2 tanesinin bizzat rte tarafından atama ile yerleştirildiğini çok iyi biliyorum.Bunlardan biri Isparta,diğeri de Erzurum belediye başkanıdır.Bunların her ikisi çok özel görevlerle bu şehirlere tayin edilmişlerdir.Ben bu güne kadar Erzurum teşkilatımızdan,Erzurum hakkında bir şey duymadım bu satırlarda!Bozkurt yatağı Erzurum'a buradan sesleniyorum.Sizin ilinizde de üç aşağı beş yukarı bu işler dönmektedir.Dönmesi gerekiyor.İYİ TAKİBE ALIN BELEDİYENİZİ!
Özellikle doğal gaz dağıtım ihalesini iyi takip edin.
Değerli ülküdaşlarım.Bir mücadele veriliyor.Bunun sonucu başarılı,istediğimiz gibi de olur,arzulamadığımız gibi de.Bu işlerin sonunda zarara da uğrayabiriz.Ama asla susamayız!Bu işi içimizden yapanlar varsa,ayni tavrı onlara da koymakta zerre kadar teredüt etmeyiz.Bizden bu anlayışta çimizde böyle insanlar varsa bunlara sahip çıkamayız.Azer oğlu İbrahim aleyhisselam başka idi,baba başka;Nuh aleyhisselam başka idi oğlu başka,Yusuf as.başka idi kardeşleri başka.Asiya başka,firavun başka.
Bunlar ayni kandan,ya da bağdan.Ama dava başka!Bu dava,ne kan bağı dinler ne yoldaşlık. bazı içimizdeki fırsatçılar,ukalalık etmesinler!Yaparlarsa onları da teşhir ederiz!Her Türk islam ülkücüsü,önce Allahın partisine üye olmak zorundadır.Allahın partisi de hizbullah değildir!İslamsız asla olmaz!Onun için islam adına yapılan bu adilikler bizi çok daha fazla rencide etmekte ve yaralamaktadır.Ben bu konuda yazdığım her yazıdan sonra,içimden bir şeyler kopup gittiğini hissediyorum.Bedii Ağabeyim,bunu çok iyi bilir.Bu ülkede devlet din ile yıkılmak isteniyor,işte örneği cemaatler;u ülkede sosyal dengeler din adına bozuluyor,işte cemaatler;bu ülkede devlet yağmalanıyor işte cemaatler!İstiklal harbi yapıyoruz,milli kuvvetlere ayaklananlar bu cemaatler.Kürt isyanları çıkartılıyor Cumhuriyet ilan edilince,arkasında gene cemaatler.Turgut Özal gibi bir baş belasını bu milletin başına musallat edenler,el sıkışıp ittifak yapmış bu cemaatler.Hangi pis işin altını eşelesen,altından çıkan bu cemaatler.Toplumda fitne oluşturanlar,devleti,insanları bölenler gene bu cemaatler!İnsanları soyanalr bunlar,devlete kışkırtanlar bunlar,çocukları zehirleyenler bunlar,hep bunlar.Peki nasıl gideceğiz bu kzıl imamların peşinden?Bu cahil,haddini bilmez,onun bunun adamı,işbirlikçisi bu adamların arkasından bir Türk ülkücüsü nasıl bir koyun gibi gidebilir?
Kusura bakmayın ülküdaşlar,ben bunlara ülkücü demem.İnsanlara iyi bakın.Sizin safınızda olmayan,ama yaşadığı yüksek ahlak,vatanseverlik,devlet malını müdafaada en önlerde binlerce insan göreceksiniz.İşte sizin gerçek yoldaşlarınız bunlardır!Onlar ismen ülkücü değil,ama cismen ve manen en ileri seviyede ülkücülerdir.İşte bizim kazanacağımız kesim budur ancak.Atsız Ata yı laf olsun diye okumayın.
Başbuğun terbiyelerini askeri disiplin olarak algılamayın.Türklüğü ve islamlığı,şekilde değil,zerrelerinizde yaşayın.Böyle bir yüzde on,ne olursa olsun bu milletin yüzde 90 ını önüne katar,doğru çizgiye oturtur.İnsanlara başka şeyler söyleyip de,kapalı kapılar ardında her haltı yiyen samimiyetsiz insanların peşine takılanlar,bir sürüden başka mana ifade etmez.Ben kendi adıma,böyle bir sürüye tabi olmayı hiçbir zaman içime sindiremem.Böyle bir sürünün elemanı olacaksam,Allah üzerime yıldırımlar yağdırsın,ve benden geriye ne bir mezar,ne de bir zerre bıraksın.Yarın çekip gittiğinizde,geride bırakacağınız,namus ve şerefinizden başka bir şey değildir.Allaha ve hesap gününe inanan bir insan bu pisliklerin içerisinde bir domızdan farksız bu hayatı süremez.
Allaha emanetsiniz!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Pzr Haz 04, 2006 3:48 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Biz geçmişte hakkı üstün tutan bir milletin torunlarıyız.Tazmniattan beri, dozacı artırılarak bozuntuya maruz bırakılışımız, milletimizi toptan helake götürebilir. Tarihe baktığımız da , helak olan milletlerin bizde olduğu gibi , önce ahlaken çöktüğüne şahid oluyoruz.Beceriksiz ve faziletsiz idarecilerimiz ( çok azı müstesna ) milletimizi takip ettikleri politikalarıyla süratle sürüklüyorlar. Bu işin sonu nereye varacak?

İnsanlarımıza , kul hakkının mhiyetini çok iyi anlatmak lazım. Atalarımız fırından aldıkları ekmeği bile aman kimse görmesin , canı çekerde kul hakkını gasbetmiş olurum diye sarıp sarmalkayıp evlerine öyle götürürlermiş . Kişilk haklarını ihlal kul hakkına tecavüzdür.

Kul hakkı , tevbe ve göz yaşı ile ödenemiyecek haklarındandır.Kul hakkını üzerlerine geçirenler , hak sahipleri ile dünyada helallaşmadıkça ahirette bu hakları sahiplerine öderler.

Bugün toplumdaki huzursuzluğun, kazançlardaki bereketsizliğin, sebeplerinden biri de insanların kul hakkı konusunda ki vurdum duymazlıklardır.Bir örnek vereyim :

Fatih Sultan Muhammet Han Hazretleri İstanbul fethinin bütün hazırlıklarını bitirip orduya hücum emrini vermeden bütün askerlerini topluyor. Askerlerine diyor ki :Böyle hayırlı ve müjdeli bir fethin eşiğine geldik. Fethin müyesser olması için kimsenin üzerinde bir hak bulunmamalıdır. İçinizde kul hakkı olanlar varsa onlar hemen ayrılsın.

Ordudan kimse ayrılmadı. Neticede Fetih Müyesser oldu.

Şimdi , ceddimizin torunları olan bizlere ne oldu da bu hale geldi. Hak hukuk tanımaz bir toplum haline getirildik.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Pts Haz 05, 2006 8:20 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Şeyh sait adı verilen aşağılık yaratık,vakt-i zamanında Atatürk'ün en büyük eseri olan Cumhuriyete başkaldırmış bir kürttür.Bu aşağılık yaratık,bu Allah ve insanlık düşmanı,kendisine tabi olan Kürtleri bu başkaldırıya hazırlarken;Başta Atatürk olmak üzere,onunla birlikte medeniyete yürümeye çalışan Türkleri "gavur Türkler "olarak tarif edip,hedefe koymuş,bu idareyi de gavur idaresi olarak adlandırarak,o uğursuz isyanı başlatmış,ve ilk anlarda bir hayli muvaffak olarak,diyarbakırı kuşatacak kadar ilerlemiştir.Bu gün devleti yıkmaya çalışanların yaptıkları da bundan hiç farklı değildir.Bu idarenin Allahın emrettiği idareye uygun olmadığı iddia edilerek,devletin yıkılması,bu uğurda buna karşı çıkan insanların;devletle birlikte mal ve canlarının,bunlara helal olduğu şeklinde bir anlayış vardır.Tatlı mı olacak,kanlı mı"lafının manası bu kapıya çıkar.Devlete utanmadan bu tehdidi ileri sürenlerin,ardından kendilerine"pezevenkler"denilmesini nasıl sineye çektikleri,tabanları yağlayıp nasıl iktidarı bırakıp donlarını toplayarak kaçtıkları da tarihi bir gerçektir.Bu olaylar olmadan önce,başbakanlık konutunda toplanan şeyhlere şıhlara,zamanın geldiği söylenip,başkaldırmaları istenilmiştir.Ama onlar; o iftar sofrasında ağzını peçeteye silerek,yemekten kalkarken"bende o kadar ihlas yok"diyerek sıvışmışlar,çok da akıllılık etmişlerdir.Çünkü onlar,Cumhuriyetin gücünü,yaptırımlarını,bu kalkışmaya çalışanların başlarına ne geldiğini;ülkeyi bu yola götürmek isteyen ahmaklardan çok daha iyi biliyorlar.Çünkü onlar zamanında,bu işleri yapmaya kalkışanların cesetlerinin,o yağlı iplerde nasıl dakikalarca seğirdiğini görmüşlerdir,ya da duymuşlardır!Temelinde yüzbinlerce Türk'ün kanı olan bu Cumhuriyet'in kaderi bunların keyfine bırakılamaz!Bu gün cüneyt zapsu gibi bir adamın,bunların arasında olması rastlantı değildir.Hala pis ingiliz senaryosu oynanıyor.Yapılan bütün atakların amacı,lozanın yeniden sevre çevrilmesinden başka bir şey değildir.Dini,ahlaki çöküntüleri bir tarafa,bu şekilde talan edilen bir devletin düşeceği durumlar,tarihte çok sık görülmüştür.Konu bu bakımdan hayati bir önem taşımaktadır.EĞER BU MESELE ÇÖZÜLMEZ İSE,bu yağma önlenmez,sorumluları en ağır şekilde cezalandırılmaz ise,devleti bekleyen akibet çok açıktır.Bu da Türk milletinin mahvolması demektir.İşte asıl kanı da ,canı da helal olanlar,devleti yıkmaya çalışan bu kişilerdir.Büyük Atatürk,zaman zaman devletin karşılaştığı bu tehditler karşısında,milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına,olağanüstü yasalara başvurmak zorunda kalmıştır ki bu tamamen son derece haklı ve yerindedir.Demokrasinin tüm nimetlerinden adil bir şekilde faydalanarak,bu günlere kadar ulaşan bu alçakların,artık daha fazla konuşturulmaması ve susturulması gerekmektedir.Bu milletin sesinin kesilmesi anlamına gelmez.Çünkü bunlar hiçbir şekilde milleti değil,onun bir azınlığını temsil etmektedirler.Bu bakımdan,sayısal üstünlükleri ne olursa olsun,bunlara Cumhurbaşkanı seçtirilmesi,hiçbir
şekilde doğru değildir.Milletin tamamını ya da büyük çoğunluğunu temsil etmeyen bir guruptan çıkacak adam,Cumhur'un reisi olamaz!Özal bunu dinlememiş,sonuçlarını da görmüştür.Zaten başımıza bu seçim sistemini de bela eden kendisidir!Bilgisayarın başına geçmiş,yüzde 20 oy ile,nasıl milletvekilliğin tamamı kazanılır diye kafa yormuştur!Ve buna göre de bir seçim kanunu çıkarmıştır milletin başına.
Bunların; Allah'ın değil,şeytanın ipine sarılmış adamlar oldukları apaçık ortadadır.Bunlar şeytana vazife bırakmayacak şekilde,onu emekli ederek yerine oturan,ve insanların ayaklarını kaydıran adamlardır.Biz ne yazarsak yazalım,ne yaparsak yapalım,bunların bu domuzluklarına bile bile devam edecekleri,bundan asla vazgeçmeyecekleri ortadadır.Ama keser döner,sap döner.Elbet bir gün bunlara yaptıklarının hesabı sorulacaktır.Hesap gününe inanmayanlar olarak bu alçaklığı yapmakta tereddüt etmeyenler ,sanmasınlar ki bu iş;inanmadıkları ama ağızlarına sakız ettikleri,huzur-u mahşer'e kalır!Yağlı ip boyunlarına geçmeden önce,dini istismar eden her hain,bu hesaplaşmanın huzur-u mahşerde yapılacağını söylerler.Ama ortad ip yok iken de,servetlerinin kaynakları sorulduğunda,onun hesabını mahşerde vereceklerini söyleyerek,milletle dalga geçerler.Ayni korkut efendi gibi!Ama adalet Allah'ın şanındandır.Bu ihtişam bir gün kendilerine mutlaka göstericektir.Ben Zekeriya Hoca'nın,milletin abuk subuk işlerle ve tartışmalarla uğraşırken,bize musallat olan ve çürüten bu konuyu,örtülü de olsa gündeme getirmesinden büyük bir memnuniyet duyuyorum.Bu uğurda yapılacak mücadele,en büyük cihatlardan birisidir.Hz Ebubekir gibi çok hassa ve parayı aşmış bir kişinin,islamın mali esaslarından biri olan zekatı reddeden bir takım zındıklara karşı takındığı sert tavrı ve tehditi hatırlarsanız,bu meselenin ne kadar büyük bir dava olduğunu ve cihat olduğunu zaten görürsünüz.Konuya katkısı bulunan,ve ciddiyetini anlayan tüm ülküdaşlarıma teşekkür ederim.Allaha emanet olun.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Bedii
Özel Üye
Özel Üye



Kayıt: Aug 22, 2003
İletiler: 119

İletiTarih: Pts Haz 05, 2006 2:46 pm    ileti konusu: Kadir21 Alıntıyla Cevap Gönder

Harika sözler, muhteşem tespitler...

Yüzde doksan dokuz doğru ve samimi bir bakış açısı....
Sağ ol..var ol..Eğe'nin kahraman ruhlu evladı!
Cenab-ı HAKK Seden ve Senin üzerinde hakkı olan , başta sevgili BAŞBUĞU'muz olmak üzere emeği geçen, hzmeti bulunan bütün kaynaklardan razı ve memnun olsun.
Kim bilir,(ben çok iyi biliyorum, milyonlarca) ne kadar çok insanın yazmak isteyip de ne hikmetse yazamadığı; konuşmak isteyip de bir türlü ifade edemediği beyin ve kalp sancısını büyük bir vukufla yaziyorsunuz ve paylaşıyorsunuz.
Kadir Bey, bunlar yazılmalıydı...
Bu gerçekler anlatılmalı ve Konuşulmalıydı....
Ve... paylaşılmalıydı...
Bunlar bu hakikatler; vatan ve milletin;din-ü devletin meseleleri şu ana kadar mutlaka- ama mutlaka- yazılmalı ve Türk gönüllerine haykırılmalıydı...
Olmadı....
Yapılmadı...
Herkes birbirini idare etti.
Çünkü işin ucunda ve sonunda, lanet olasıca çıkar vardı, onun kavgası vardı.. Türk beyinlerinin sömürüsü ve Türk kasa ve keselerinin paylaşımı vardı..Eşe dosta peşkeşi vardı...
Bu yolda, Türk Milleti'nin madde ve mansını iç etme sömürme yolunda, ne vatanın yeri vardı ve ne de bayrak ve sancağın...Dahasını söyliyeyim. Dinin bile(evet İslam Dininin bile) bunda, uluffe dağılımınd, maddi ve manavi çıkarlar taksiminde hiç bir değer ve kıymeti yoktu. O, sadece (ve sadece) bu konuda bir araç olarak kullanıldı ve onun maskesi altında bu ülke, bu millet harman yerine benzetildi.
Vatansız,
Millet ve milliyetsiz,
Devletsiz, bayarksız, sancaksız...

Olmazdı...
Ne din... ve ne de diyanet....
Ne namus ve ne de haysiyet...
Ne demokrasi ve ne de hürriyet...
Kısaca, vatansız ve devletsiz;bayarksız ve sançaksız İNSAN bile(Evet insan bile)) olunmaz ve insanca yaşanılmazdı.
Çünkü milli kavramlar, manevi mefhumların, hem başı, hem ortası ve hem de sonu idi.
Çünkü DİN BİR BÜTÜNDÜ.
O, bütün, maddi ve manevi değerlerin toplamından meydana gelmiş olan ilahi bir nizamdı.
Çorabımızı nasıl geyineceğimizi; çorbamızı nasıl ve ne şekilde iççeğimizi; abdest alırken başımızıan asıl mes vereceğimizi ve ayaklarımızı nasıl yıkayacağımızı; kapıdan çıkarken, ayağımızı dışarıya nasıl atacağmızı; dairede, masamızda nasıl oturacağımızı; gelen-gidenlerle nasıl konuşacağımızı; Yolda yürürken, nasıl yürüyeceğimizi,nereden gideceğimizi ; manavdan aldığımız elmayı armutu evimize nasıl götüreceğimizi; yemeğe oturduğumuzda kaşığı nasıl tutacağımızı, tabağın nersinde alacağımızı ve ağzımıza nasıl götüreceğimizi; gerdeğe ne zaman ve nasıl girceğimizi......... Ve askere giderken ne gibi duygular taşıyacağımızı ve nöbet tutarken en çok neye dikkat edecğimizi; Tüfeyi ateşlerken, ne düşüneceğimizi....kısaca içinde yaşamış olduğumuz şu dünyada maddi ve manevi ne varsa, ne kadar varsa, nerde varsa...hepsi (evet hepsi) bu dinin ilgi alanına girmektir ve bunları ve daha yüzlerce benzeri iyilik ve güzellikleri bize bu din öğretmketedir.
Cenab-ı HAKK buyurdu:
VELARATBİN, VELAYA'BİSİN İLLA FİKİTABILMÜBİN.
Yaş-kuru.. zerre -küre..yerde- gökte; madde ve manada..dünya ve ukbada... ne varsa, ne kadar varsa nerede varsa... hepsi evet hepsi ilahi Kitabın içinde mevcuttur.
İşte İSLAM, bütün olan, tam olan, eksiksiz olan bir bütünün bir tamın adıydı.
O'nun yalnız bir tarafına, sadece bir parçasına talip olmakla, sözde-öğrenip öğretmekle- Müslüman olmak mümkün değildi.(Bunları daha sonra-inşallah-çok daha etraflı yazacağız ve detaylarıyla birlikte paylaşacağız).
İşte böyle Dosttum, kardeşim, Ülküdaşım Kadir Bey.
Devam....
Nereye kadar mı?...
nereye kadar olacak...
Tabii ki;
Son günün, son saatinin son dakikasına kadar....
Yazacağız...Konuşacağız...Tartışacağız...paylaşacağız...
Yücelerin yücesi RABBİM bu yolda bize güç, bize sabır ve bize metanet versin.
Bunlarla birlikte;
Gerekirse fiziken de savaşacağız!
Bu vatanı, bu milleti ve bu devleti bir avuç din, iman..esnafına, madde ve mana simsarlarına ve içinde bulunduğumuz bozuk düzene ve bu düzenin alçak düzenbazlarına şu ana dek bırakmadık ve bundan böyele de asla ve kat'a bırakmayacağız!!
Çünkü bu dünyaya gelmenin, insan olarak doğmanın ve Türk olarak yaşamanın ve müslüman olarak ölmenin bir gereği ve bir vecibesidir, bu.
Ruhen, fikren ve bedenen savaşmak...
gersi mi...
Kötü bir hikaye....
Bir varmış, bir yokmuş.....
..............................
Siz bunları, bu gerçekleri, yukarda kaleme aldığınız kıymetli eserlerinizde çok çok güzel yazdınız, anlattınız, Can!
Burada, bu konularda ,daha fazla kalmak ve söylenenleri tekrar etmek istemiyorum. Bu sebeple derhal son noktayı bırakıyorum.

Şairin yürek diliyle bitriyorum.

Hiçbir şeyden pervamız yok,
Bize Serdengeçti derler!...
Kimimiz yay, kimiz ok,
Bize Serdengeçti derler!....

Ulu TANRI rehberimiz,
Yurda kurban her birimiz,
Delik, deşik bedenimiz,
Bize Serdengeçti derler!...

Ufkumuzda şanlı bayrak,
Yürüyoruz şanlanarak,
Hedefimiz hakikat, HAKK,
Bize Serdengeçti derler!...

DAVA dostlarıma selam.

Tanrı Türk'ü Korusun ve Yüceltsin!..
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Pts Haz 05, 2006 6:19 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli Hocam Bedii bey;
hakkımızdaki sözleriniz bize güç ve onur vermiştir.Ben de şöyle söylemek istiyorum.Sizin olduğunuz yerde,asla bize söz önceliği düşmez.Siz bu davanın merkezi olan insanlarsınız.Bizler,bu gün yazdıklarımızı,Başta merhum Başbuğumuz olmak üzere;sizin gibi bu davanın eğitimci,değerli fikir adamları ağabeylerimizin eserlerini okuyarak,bunlardan feyz alarak,bunlara kendi vicdanımızı,aklımızı,yüreğimizi katarak,ve yılların deneyimini de bunlara ekleyerek yazıyoruz.Sizin bu başlığa katkınız benden çok daha büyük olacaktır.Çünkü siz bu davanın tam merkezinde,o en buhranlı günleri;Başbuğun yanında bizzat yaşamış değerli bir dava insanısınız.Yanlış yazdığımızda da bizleri eleştirmeniz ve yol göstermeniz bizim için bir ihsan olacaktır.Amacımız,ne dine ne davaya,bir tek dahi siyah lekenin konmamasıdır.Bizim burada eleştirdiğimiz de asla islam değil,onu sapık içtihatlarına alet etmeye kalkışan madrabazlardır.
Bu şekilde bir açıklama yapıp size teşekkür ettikten sonra,yaşadıklarımızı,gördüklerimizi anlatmaya ve örnekler vermeye devam ediyoruz.
yIL 1999,mhp nin belediye seçimlerin aldığı ve milletvekili çıkardığı bir ilde,Belediye başkanı,il başkanı,belediye başkan yardımcısı ve ben oturuyoruz.Belediye başkanına o ilin cemaat lideri telefon açıyor ve bir istekte bulunuyor.Mesele şu.Bundan önce başka bir partinin belediye başkanı bir dönem önce bu cemaat tarafından desteklenmiş.İsmini de saklamıyorum açık açık konuşalım.Süleymancı bunlar!Bu desteğin karşılığında bir taviz koparmışlar.Bunlar başka imamların arkasında,başka mescitlerde namaz kılmıyorlar.Belediye başkanından Ramazan ayları ücretsiz otobüs alıyorlar.Bu otobüs,belli bir güzergahtan falan değil,tüm 40 mahalleyi dolaşarak, bunları toplayıp mescidlerine taşıyor.Teravih namazı bitinceye kadar orada bekliyor.TerAvihten sonra sohbeti müteakkip,bunları tekrar toplayıp ev ev ,kapı kapı dolaşıp yerlerine bırakıyor.Bunlar bizim başkandan da ayni ayrıcalığı istemişler.Yani adam bu desteğin karşılığı bunu müktesep hak olarak kabul etmiş.Konu tartışmaya açıldı.Ben bu işin yanlış olduğunu söyledim.Bir ibadete gidiyorsun,özel araç kullanıyorsun.Yakıtı belediyeden,soför mesaisi belediyeden.Yahu sen ibadet yapacaksan,neden devletin imkanlarını zorluyorsun?Deseler ki,mazot parasını biz verelim,şoförün mesaisini de karşılayalım bir derece.Hayır.Ücretsiz tahsis!Bir defa da da değil.30 gün ramazan ayı süresince?Encümen kararı yok ortada.Zaten encümen böyle bir karar alamaz.Böyle bir işe otobüs tahsisi yapamaz.Konu bir saate yakın tartışıldı.VE BEN BURADA SİYASETİ BİR TARAFA BIRAKIP,DEVLETİN YANINDAKİ YERİMİ ALDIM?Düşünceme odada bulunan herkes karşı çıkıyor.Bu desteği görüp karşılığını ödemek istiyorlar.O zaman dedim ki;
"bu iş böyle olmaz.Bu işi yapacaksanız,o zaman tüm otobüslerinizi çıkarın,teravih namazı 1 saat öncesi ile,namaz sonu bir saat sonrasında,tüm vatandaşa ücretsiz otobüs kaldırın.Madem öyle,onlar da diledikleri camiide ibadet yapsınlar!Bunlar sütlü keçinin oğlağı mı ki farklı muamele görüyorlar.Madem populizm yapacaksınız ben size kralının yolunu gösteriyorum".Tabii millete ücretsiz otobüs bütçeye yük!NETİCEDE SÜLEYMANCILARIN DİLEĞİ REDDEDİLDİ.SONRA NE Mİ OLDU?BU KARAR İKİ GÜN UYGULANDI,ÜÇÜNCÜ GÜN AKŞAMI SÜLEYMANCILARA OTOBÜS TAHSİSİ YAPILDI.
ÜLKÜDAŞLARIM BU OLUR MU?NEDİR BİR OTOBÜS BELEDİYE İÇİN?AMA MESELE BU DEĞİL.bir ibadete çıkar katılması ,menfaat temini onların ayıbı;onlara bu tavizi vermek de bizim ayıbımız.Bu gördüğümüz küçük bu olay.Ya perde gerisinde sağlanan karşılıklı çıkarlar;temin edilen menfaatler?Bir cemaatin böyle bir taleple gelmesi ne kadar doğru?Oy için istediklerinin verilmesi ne derece doğru?Belediye otobüs tahsisi yapar yeri geldiğinde.Bir sürü fakir okullar var.Çanakkaleyi görmek istiyorlar gidemiyorlar.Tamam gerekirse mazot parası da alma götür çocukları.Ya bu ne?Parayla oynayan bu adamlara verilen taviz ne?İşte işler böyle yürüyor bu ülkede.Bu zihniyette olan adamların teravihleri,buna izin verenlerin aldığı oylar onlara mubarek olsun!Başka ne diyeyelim?
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Sal Haz 06, 2006 5:17 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Şimdi anlatacağım olay da,ülkede bazı din görevlilerin perişan hallerini ve sakat mantıklarını göstermek bakımından çok önemlidir.Yukarıda anlattığım olayla ayni yıl içinde olmuştur.Yıl1999 ama hangi ay olduğunu hatırlamıyorum.Ama hatırladığım bir şey var,kutlu duğum haftasından 15 gün falan önce idi.
Gene böyle belediye başkanı,yardımcısı ile oturduğumuz bir gün,il müftüsü geldi.Kendisinin görüşme talebi varmış.İçeri buyur edildi.Selam sabahtan hemen sonra sayın müftümüz söze girdi.İsteği şu.1-Kutlu doğum haftası nedeniyle,şehir içi ulaşımın o hafta süresince ücretsiz olması.2-Şehrin en lüks Otelinin restoranında,250 kişilik seçkin bir topluluğa(bu topluluğu kendisi belirlemiş)yemek verilecek,bunun faturasını belediyenin ödemesini istiyorlar!
Belediye başkanı ile yardımcısı şaşkın şaşkın bakıyorlar.Teklif bunları şaşırttı ve hayret düşürdü.Adamı kırmadan,işi reddetmeyi hedefliyorlar,ama müftü efendi gayet pişkin,uzun açıklamalar yapıyor.
Başkandan izin istedim söz için.Ve ardından sazı aldım.Kendisine şunları söyledim.
"Sayın Müftü efendi,bildiğiniz şekilde bu şehirde şehir içi ulaşımı özelleştirilmiş olup,bu hizmet halk otobüsleri tarafından yerine getirilmektedir.Bir belediye başakanı,bu birliğe nasıl otobüslerin 1 hafta ücretsiz çalışmasını teklif edebilir?Bunlar bu işten ekmek yiyorlar.Hadi belediye başkanı bunlara baskı yaptı,diyelim ki akaryakıtı da karşıladı.Bu adamları 1 hafta kazançtan mahrum etmenin,peygamber sevgisi ile ne alakası var?Size belediye bu işi yapmıyor diyorlar.Israr ediyorsunuz?Bununla neyi amaçlıyorsunuz?Bir anma günü,bazı insanları mutlu ederken,bazı insanların zararına sebep mi olmalı?Böyle bir zorlama,kutlamak istediğiniz haftanın,kişinin özellikleri ve öğretileri ile ne derece çakışıyor?Gelelim yemek meselesine.NEDEN O MEKANDA,NEDEN BELİRLEDİĞİNİZ KİŞİLERLE?Bu belediye seçimleri kazndığında,belediye başkanı kendi cebinden halka açık yemek verdi.Bunun maliyetini biliyoruz.Ne vardı yemekte,çorba,etli kurufasulye,pilav ve karılmış helva:Bizde töredir.Yemek çok önemlidir.Bu hafta dolayısıyla bir yemek verilmesini uygun görmüşseniz,bu yemeği halka açık verelim.bAŞKANIN VERDİĞİ YEMEKTE 20.000 KİŞİ VARDI.ŞİMDİ 30.000 olsun.Neticede,devletin kasasından çıkanı yine millet yesin.Neden 250 kişi için bu işi yapıyor ve oteli düşünüyorsunuz?Belediyenin yeri var.Kursun masaları,getirsin kazanları,yer ayni anda 7000 kişiye yemek vermeye müsait.Böyle bir kutlama,haftanın ruhuna daha uygun düşmez mi?"
Neymiş,şehrin elit tabakasını(deyim aynen kendisine aittir)dine ısındıracakmış.Laf salatasından başka bir şey değil.Müftü efendi kıpkırmızı olmuş bir şekilde,teklifi reddederek çekip gitti!Belediyeyi kullanarak,onun imkanlarıyla şahsi popülizm!Belediye başkanı bana o gittikten sonra dedi ki;"Allah senden razı olsun.Beni bayağı sıkıntıya soktu.Ama sen çok açık konuştun".
Değerli ülküdaşlarım.Bunlar yukarıdaki başlığa uygun düşen,bu devletin önemli noktasındaki insanları yaptıkları gaflara güzel bir örnektir.Eğer din adamları da bu tür uygulamalara girerse bu ülkenin hali işte bu olur.Devleti idare edenlerde trübünlere oynama,el sırtından kurban kesme,ne kadar yakışıksız iş varsa,siyasetin içerisine girmiş.Bu düzende ne milletvekili ne de belediye reisi olunur.Sistem diyet üzerine oturtulmuş.Bir yerlere getiriliyorsun ve bunun bedelini,devlet kasasından ödüyorsun.Hayır!Olmaz böyle bir anlayış.Tüyü bitmedik yetim hakkı edebiyatı yapılıp,bu haltların yenilmesi,en büyük samimiyetsizlik örneğidir.
İster din adına,ister yoldaş ve yandaşlar adına devlet imkanlarının sağa sola peşkeş çekilmesi,haramilikten başka bir şey değildir.Bu konuya yine devam edeceğim.Bunlardan çok rahatsız olanlar çıkacak.Fincancı katırları ürkecek.Bizim sinirlerimizi bozmaya çalışacaklar.Ama başaramıyacaklar.Bu pis çarkın nasıl döndüğünü,bu ülkede işelerin nasıl yürüdüğünü,tek tek ne biliyorsam,ne gördüysem açıklamaya devam edeceğim.Bu,benim bu devlete,bu millete yapacağım son görev olacak.İnşaallah,milletimin üzerimdeki haklarını bu şekilde kısmen öder,ve diğer aleme biraz hafiflemiş olarak giderim.Allah'a emanetsiniz.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Bedii
Özel Üye
Özel Üye



Kayıt: Aug 22, 2003
İletiler: 119

İletiTarih: Sal Haz 06, 2006 6:09 am    ileti konusu: Kadir21 Alıntıyla Cevap Gönder

Şu gökkubbe altında, ALLAH'a ibadet (!) adına KAMU malını hortumlayan ve bir miktar siyasi menfeat için, buna bu develet- millet -malı hortumcularına; beytulmal hırsızlarına göz yuman, çanak tutan... insanlardan daha zalim kim olabilir?!...
Ne diyelim, ne söyleyelim....
Olanları anlatmakta ve yapılan işlerin vahametini izah etmek için kelime bulmakta gerçekten de çok zorlanıyoruz. Çünkü hiç bir söz ve hiç bir sözcük bu vahşeti bu dehşeti anlatmak, izah etmek ve dolayısıyle paylaşmak için yetmiyor.
Burada bir defa daha tekrarlamak istiyoruz:
şu veya bu şekilde- o maksatla-bu maksatla- devlet-millet-malını kendi çıkarları için kullananların ve bunu da "DİNE HİZMET- ALLAH'a kulluk" maskesi altında yapanların, her iki dünyada on tırnağımız yakalarında olacaktır.
Bütün bunlardan sonra, yazılan ve söylenen şeylerin, doğru olmaması, (veya en azından eksik olması), için cenab-ı MEVLA'ya dua ediyoruz.
Bunları -din adına yapılan bu .....i Eğer KADİR Bey gibi "EMİN" bir dostttan, duymamış okumamış olsaydık; hakikaten inanıp inanmamakta tereddüt ederdi. Çünkü akıl almıyor, vicdan kabul etmiyor...Nasıl.. nasıl olur....
ALLAH ALLAH....
Offff...
Yazıklar olsun!
Çok kötü.
Değer mi be!...
Üç günlük dünya için; insan bu kadar.......be!...
Damarında Türk kanı, yüreğinde İslam imanı taşıyanlar ve temsil ettiği DAVA nın harcında, tulasında; temelinde, çatısında beş bin Ülkücü şehidin kanı,canı, hayatı olduğunu bilen insanlar, bunu nasıl yaparlar ve böyle bir duruma nasıl nasıl müsemaha gösterebilirler!
Siyaset mi bu....
Türk milliyetçisi, siyaseti böyle mi anlar, böyle mi yapar!..
haydi talep edenler ediyor..Ya verenler!!...
Olmuyor dostlar, olmuyor...
İnsanlık, İslam'lık ve Türk'lük bu değil!!
Öldükten sonra dirilmeye, mahşere ve mahşerdeki hesaba inanan insan böyle yapmamalı. Şartlar ne olursa olsun; doğru ve dürüstlükten ayrılmamalıdır.
Şanlı atalarımız:"ZİLLETLE YAŞAMADANSA, IZZETLE ÖLMEK ÇOK DAHA İYİDİR" demişler.
Işığa varmak için, karnalık yollar seçilmez, izbeliklerden geçilmezdi, değil mi??
Temiz kaynaklara ulaşmak niyetiyle, her tülü kirli pis suların içileceğini size kim söyledi...
Din adına d.....n başka bir şey olmayan bu fetvayı kimden almıştınız??
"DAR-I HARP" çilerden değil mi??..
ÜLKÜCÜ, nasıl olur da bu insanların bu din, iman, itikat.. bezirganlarının tesirinde kalır, söz ve sohbetlerini dinler...verdikleri fetva(?!) ile hareket eder!!
Olacak şey mi bu ALLAH aşkına!!
AHHH düzen ahhhh!!!
Ahhh bozuk düzenin bin bir niyetli, bin bir suratlı ve bin bin yüzlü düzenbazları ahhh!!!
ALLAH belanızı versin e mi!!
Benim gökteki melekleri, imrendirecek ahlak ve edebe( TÜRKLÜK GURUR VE ŞUURUNA, İSLAM AHLAK VE FAZİLETİNE) sahip olan kardeşlerimi, DAVA arkadaşlarımı ne hale getirdiiz görüyor musunuz?!..Başarınızla-başardıklarınızla- artık övünebilirsiniz....
Yüce HALIK iyilerin yardımcısı ve kötülerin de ıslahcısı olsun.

Hüda'nın birliğine emanet olunuz.

Tanrı Türk'ü Korusun ve yüceltsin!...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Sal Haz 06, 2006 7:06 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bu miletin kurtluşu temizsiyaset ve dürüst liderle olacaktır.

Temiz siyaset, dürüst siyasetçilerle mümkündür ve bizde liderimize güveniyoruz.
Liderimiz sayın DEVLET BAHÇELİ'nin bu konudaki duruşu ve düşünceleri
başta biz ülkücüler olmak üzere şu an kendini lider sanneden tüm siyasilere örnek olmalıdır.
O halde nedir? sayın BAHÇELİ'nin farkı:
Bunu küçük bir misalle açıklamak gerekirse şu olaya bakalım ve bu günkü iktidarın tavrına bakarsak siyasetin nasıl kirletildiğini daha iyi anlarız.
Devlet Bahçali, üç buçuk yıl milletvekilliği yapmasına rağmen kıyak emeklilik diye bilinen haktan yararlanmamıştır. Kendisine, bu emekliliğin bir hak olduğu hatırlatıldığında. "Biz temiz siyasetten bahsediyoruz. Kendisine, bu emekliliğin bir hak olduğu hatırlatıldığında. "Biz temiz siyasetten bahsediyoruz. Kendimizin böyle bir işe bulaşması doğru olur mu?" sorusuyla karşılık vermiştir.
Temiz siyaset, dürüst siyasetçilerle mümkündür.
Devlet Bahçeli, 1999 seçimlerinden sonra Türk halkına bir açıklama yapmıştı: Başka partilerden milletvekili transfer ederek haksız iktidar olmak istemediklerini söylemişti.
Bu bir ilkedir. çıkmıştır.
BUNA KARŞILIKakp çok büyük iddialarla kurulmuş, iktidara gelirken halka çok büyük vaatlerde bulunmuştur.
Ama seçimin üstünden üç yıl geçtiğinde AKP'de halkın desteğini kaybetme sürecine girmiştir. Nedir bunun asıl gerekçesi?
PEYGAMBERİMİZ H.Z MUHAMMET (S.A.V) şöyle buyuruyor:"Kafirlerin iktidarı bile eğer adil ise sürebilir. Ama müminlerin iktidarı, eğer adaletsiz ise mutlaka yok olur!"
Demek ki, iktidarların uzun ömürlü olması adaletli, tarafsız, halkın bütününü kucaklayan bir anlayışa sahip olmalarına bağlı. Değilse, en küçük adaletsizliklerin bedeli, halkın desteğinin çekilmesi ile ödenir.

Tayyip Erdoğan, seçim meydanlarında verdiği sözlerin hiç birini hükümetin gündemine almamış, alamamıştır. Meclis Başkanı Arınç'ın "Bu iş bizim için bir namus borcudur!" sözleri hala kulaklarımız da çınlamaktadır. Bu iş dediği, başörtüsü meselesinin çözümüdür.
Başörtüsünü çözüp çözmemeleri bizim meselemiz değil, halkın meselesidir. Halk, meydanlarda verilen söz ve edilen yeminlerin sonunun ne olacağını merakla beklemektedir.
Dokunulmazlıkların kaldırılacağını söyleyenlerde AKP yöneticileridir. Yolsuzlukların hesabının sorulacağını açıklayanlarda AKP'liler ve özellikle Tayyip Erdoğan'dır. Ne var ki, Tayyip Erdoğan bakanlık koltuğuna oturduğu arkadaşlarının yargıya hesap vermesini engellemektedir.
Söz ağızdan çıkar! Hz. Ali diyor ki: "Söz ağızdan çıkmadan sahibinin esiridir, ağızdan çıktıktan sonra sahibi, sözünün esiridir!"
Demek ki, AKP zihniyetinin seçim meydanlarında ki söylemleriyle kişilikleri arasında yüzseksen derece karşıtlık varmış!...
Böyle bir zihniyetle Türkiye'de ne temiz siyaset zemini oluşturulabilir, ne dürüst siyasetçi yetişebilir! Yetişemez. Çünkü kirli siyaset dürüst siyasetçileri de etkiler.
Ne demişler: "İsin yanında duran is, misin yanında duran mis kokar."
Ama bugünkü iktidarın yaydıgı pis kokular tüm ülkeyi sarmıştır ve bunlardan bir an evvel kurtulmamız gerkmektedir.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
günay
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 28, 2004
İletiler: 4

İletiTarih: Çar Haz 07, 2006 9:04 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Kitaplar arasına dolaşırken güzel bir yazı ile karşılaştım. Bu yazıda DİNDAR ile DİNCİ kavramları karşılaştırılıyor ve bu iki mefhum arasındaki fark anlatılıyordu. Büyük bir keyifle okudum ve müstefit oldum. Müellifine dualar gönderdim. Daha sonra,
buraya, bozkurt.net’e gelip-giden; okuyan ve yazan kardeşlerimin bu çalışmadan haberdar olmalarını, istedim. Bu maksatla adı geçen eseri aşağıya aldım.
Düşünce ve fikirlerini TÜRK oyucuları ile her yerde her zaman cömertçe paylaşan Yaşar Nuri Öztürk Bey’e, buradan teşekkür ediyorum.



DİNDAR VE DİNCİ

“Hep söyledim ve söylemeye devam ediyorum: Dindar Allah'ın rahmeti, dinci ise Allah'ın musibetidir.
Dinci, dindarın kıymetini bilmeyenlere, Allah'ın musallat ettiği kara bir beladır.
Toplumumuzun temel sıkıntılarından biri işte bu dindar-dinci ayrımında kilitlenmiş bulunuyor.
Bu ülkeyi yönetenler, yıllar ve yıllar, dindar üretemediler, kendi emeği ve gayretiyle dindar olabilenlerin de kıymetini bilmediler. Onların bu basiretsizliği, insan sömürmeyi en verimli meslek bilenler tarafından fark edildi ve alabildiğine boş kalan meydana korkunç bir dincilik sanayii kuruldu.
Dincilik; dini, gelir-çıkar aracı yapan bir sanayi koludur. Tarihin en verimli ama en zalim iş kollarından biridir dincilik.
Dinci ise bu sanayi kolunu meslek edinmiş olanın adı-unvanıdır.
Şimdi bu sanayi, ülkemizin gırtlağını sıkıyor... Nedir dindar ve nedir dinci? Ana hatlarıyla söyleyelim:
Dindar, her şeyden önce, dini Allah'a varmanın, O'nun hoşnutluğunu kazanmanın, daha iyi ve daha yetkin insan olmanın yolu ve kurumu bilen ve bu anlayışla yaşamaya çalışan insandır. Bunun içindir ki dindarın temel meselesi daha iyiye ve daha güzele ulaşmaktır. Bu inanç ve anlayışla sürekli iyilik ve hayır üretir. Din ona "İnsana hizmet Allah'a hizmettir" dediği için o hep başkalarına bir şeyler verebilmenin gayreti içinde olur.
Bu ruh hali onu, şerde pasif kalmakla yetinmenin ötesine geçirir ve dindar, sürekli bir biçimde hayırda aktif olmanın yollarını arar.
Bir tür varoluş sebebi olan bu hayırda aktivite, dindarı toplum için "Allah'ın rahmeti" durumuna getiren temel unsurdur.
Dindar, kendisinin iyi ve rahat olmasıyla işinin bittiğini kabul etmez; başkalarının da iyi ve mutlu olup olmadığını sürekli gözler. Bu ruh hali dindarı, "Kendin için sevip istediğini, başkaları için de sevip istemedikçe mümin olamazsın" noktasına getirir.
Ve bunun içindir ki dindar, hiç şaşmadan ve aksatmadan dürüst olur. İkiyüzlülük dindarın hayatına
asla giremez. Çünkü ikiyüzlülük sadece imanı şirke bulaştırmakla kalmaz, dünyayı da berbat eder.
Dincinin hayatında ise "İyi ve güzel şeyleri sadece kendin için iste, başkalarının bunlara sahip olmasını önle!" ilkesi yürürlüktedir. Dinci, başkalarının mutlu olmasından, cennete girmeye müsait hale gelmesinden akıl almaz biçimde rahatsız olur. Burun içindir ki dincinin en büyük sıkıntı kaynağı, dindarın varlığıdır. Çünkü dindar, başkalarının mutlu olmasını, cennete gitmesini sevinçle karşılamanın da dinin gereği olduğunu söylemektedir. Bu söylem dinciyi acayip şekilde sinirlendirmektedir.
Dindar, işte bu sebepler yüzündendir ki dinci tarafından "tavizci, sosyetenin kurtarıcısı, günahkârların papazı, burjuvazinin din filozofu, modernistlerin günah çıkarıcısı..." gibi sıfatlarla itham edilir.
Sizin anlayacağınız, rahmet ve mutluluk paylaşımı, dinciyi azaplar içine itmektedir.
Dindar için din, daha çok ve daha insanca sorumlu olmanın, daha çok paylaşmanın, daha çok fedakârlığın, daha çok mutluluk ve aydınlık getirdiği gerçeği üzerine kuruludur.
Dincide bu psikoloji tam tersine işlemektedir. Onun için din, başkalarından daha çok almanın, başkalarını daha rahat itham etmenin dokunulmaz ve eleştirilmez kurumudur. Bu yüzdendir ki dincinin elinde din bir ıstırap ve kahır kurumuna dönüşür ve insan haklarını ezip örselemenin kutsal aracı yapılır.
Dindarın dini "insan için" bir dindir. Aynen Kur'an'ın gösterdiği gibi... Dinci için ise din "insana rağmen" bîr dindir. Aynen dinci zübürlerin dayattıkları gibi...
Dindarı rüyada görmek uğur ve bereketle yorumlanır, dinciyi görmekse uğursuzluk ve felaketle...
Dinle-diyanetle ilgisi olmayan insanlar bile mahallesinde, apartmanında bir veya birkaç dindarın olmasından huzur duyar. Çünkü bilir ki başına bir dert gelse, dindar hiçbir kayıt ve şart aramadan onun yanında ve hizmetinde olacaktır. Dindar zaten bunun için vardır.
Dinciye gelince, en dindar insanlar bile mahalle veya apartmanında bir dincinin olmasını istemez. Çünkü bilir ki dinci bir şekilde fesat üretecek, ortalığı karıştırıp insanları rahatsız edecektir.
Gıybet etmek, Allah'ın kullarına suç ve ayıp bulmak, en küçük bir kızgınlık anında onları cehenneme göndermek dincinin âdeta alâmeti farikasıdır. Dinci, fesad-ı âlem ve ifsad-ı dine memur bir musibettir. Zehirli bir diken gibi, sürekli binlerinin ayağına batar. Bir dikendir ki o, ayağınıza batması için üstüne basmanız gerekmez; o bir şekilde gelip sizin ayağınızı bulur.
Kısacası dindar, Allah için iş yapıp değer üreten rahmet insandır; dinci ise Allah yerine iş yapmaya kalkan bir şerirdir.
Dindar tüm canlılar için bir rahmet, dinci ise tüm canlılar için bir zahmettir.
Dindar, "yaratılanları Yaratan'dan ötürü" sever, dinci ise yaratılanları Yaratan'dan nefret ettirmek üzere rahatsız eder. İslam'ın vicdan adamlarından biri olan Muhammed İkbal, dinciden söz ederken onun sadece dünyayı değil, cehennemi bile berbat edebilecek bir yaratık olduğuna dikkat çeker...
Dindar, ilhamını, ışığını, bir adı da Nur olan Kur'an'dan alır.
Dindar için hidayetin ve hakkın kaynağı Kur'an'dır. Dinci ise hidayet ve hakkın kaynağı olarak kendini ve kendisi gibi düşünenleri görür. Bu yüzdendir ki dincinin en çok rahatsız olduğu şey Kur'an'a yollama yapılmasıdır.
Dinci, yapay kutsal kitaplar (zübür) oluşturup bunları Kur'an'ın yerine geçirerek dini parçalara böler. (bk.Müminûn Suresi, 53; Dindar için tartışılmaz kitap tektir ve Kur'an'dır; dinci içinse, işine yarayan zübürler sayısınca tartışılmaz kitap vardır.
Dindar için tartışılmaz kişi de tektir ve Hz.
Peygamber'dir. Dinci ise menfaatlerine uyan kişi sayısınca tartışılmaz insan kabul eder.
Dindar için Allah hem sayı bakımından, hem yaratıcılığı ile, hem de kuvvet ve tasarruflarıyla tektir; dinci içinse Allah sadece sayı olarak tektir. Kuvvet ve tasarruflara gelince dinci, hesap listesindeki her iş için ayrı bir yedek ilaha paye verir.
Dindar ulûhiyet (tanrılık) bahsinde Tek ve Bir kudret kabul eder; dinci ise bu konuda Allah'ın başta bulunduğu bir panteonu esas alır. Bu yüzdendir ki dincinin tartışılmaz kitapları, kişileri, kurumları, devreleri, partileri, kıyafetleri, yiyeceği-giyeceği vardır.
Dindar içinse tartışılmaz iki şey vardır: Kişi olarak Hz. Muhammed, kitap olarak da Kur'an-ı Kerim.
Dindar, düşmanlarının bile kendisinden emin olduğu kişidir. Dedik ya, o rahmet insandır. O bilir ve inanır ki bağlısı bulunduğu Hz. Muhammed hem âlemlere rahmettir, hem de Emin (güvenilir kişi) unvanına sahiptir. Dindar, muazzez Peygamberinin bu niteliklerine gölge düşürecek tavırlardan uzak durmayı hayatının en önemli işi bilir.
Dinciye gelince o, dostlarının bile güvenemediği bir kişilik yapısına sahiptir. Dindardaki ahde vefa ahlakından dincide eser bulamazsınız. Onun vefası bir tek şeyedir: Çıkarı... Dinci, çıkarına ters düşen hiçbir şeye ve hiçbir kişiye vefa göstermez. Bunun içindir ki dinciyi dost edinmek, kobra yılanı ile yatağa girmeye benzer.
Ahde vefa dinin ve dindarlığın omurga değerlerinden biridir. Ve dincinin yoksun olduğu şeylerin başında da ahde vefa gelmektedir... Bu tespitin bir uzantısı olarak:
Dindar kıymet bilir, şükran bilir insandır. Dinci ise nankördür. Yediği ekmek dizinin üstündedir, ayağa kalkınca düşer.
Dinci nankörlüğün en belirgin tecelli alanlarından biri de yaşadığı ülkeye nankörlüktür. Dincinin ibadet haline getirdiği davranışlardan biri de kendi ülkesine sövüp saymak, kendi ülkesiyle kavgalı olanlarla dostluk kurmaktır. Bu dostluğun, dine-imana şovenlerle bile kurulduğunu görürsünüz. Çünkü dinci için din-iman, onun hesabına yaradığı sürece değer taşır...
Deyim yerindeyse dinci, aynı zamanda katıksız bir soysuzdur. Kimliğini taşıdığı, çocuklarına yaşama alanı olarak bırakacağı ülkeye hakaret etmekten, ona problem çıkarmaktan asla çekinmez. Dincinin, bu nankörlüğü arlanma ve sıkılma bilmeyen bir nankörlüktür...
Dinci, Kur'an'daki "küfür" kavramının inkâr ve nankörlük olmak üzere iki anlamda kullanıldığını asla söylemez. Onun için kâfirin bir tek anlamı vardır. İnkâr eden. Bu inkâr, dincinin elinde, kendisinin kabullerini inkâr etmek anlamıyla eşitlenmiştir.
Dinci için "kâfir", dincinin "evet" dediklerinin birine veya birkaçına "hayır" diyen kişidir.
Bunun içindir ki dincinin alâmeti farikalarından biri de sürekli bir biçimde başkalarının dini-imanı hakkında hüküm vermektir. Dincinin Allah'a bırakmak istemediği şeylerden biri de işte bu hüküm verme yetkisidir. Dinci hiç durmadan insanların dini-imanı, cenneti-cehennemi hakkında fetva çıkarır. Onun için ibadet, âdeta bu fetva işidir.
Dinci, Allah'ın kulları ile uğraştığının onda biri kadar Allah'a kul olmak için uğraşsaydı dünya cennete dönerdi...
Ne ilginçtir ki dincinin iman ve mümin konusundaki fetvaları içinde, kendisinden başkasına "mümin" sıfatı verenine tarih boyunca asla rastlanmamıştır. "Mümin kimdir?" sorusunun dinci lügatte bir tek karşılığı vardır: Ben...
Dindar için- mümin, "kaalu belâdan beri" mümindir; dinci için ise mümin sıfatı, onun fetva verdiği anda başlar.
Daha çok şey söylenebilir ama bu kadarla yetiniyoruz. Ve diyoruz ki:
Türkiye, dindarın rahmetini yaygınlaştırmak, dincinin de zahmetinin nelere mâl olacağını iyi hesaplamak zorundadır. Bu rahmeti tanımaya ve o zahmetten uzak kalmaya niyeti olanların yolu "Kur'an'daki İslam"a çıkacaktır.
Bunu ne kadar erken anlarsak o kadar erken rahata kavuşuruz.

DİNDARIN İŞİ ZOR
Dindarın işi çok zor, dindarın çilesi çok büyük...
İki başlı bir çileye maruzdur dindar: İnkâr yobazının küçümseme ve horlamasından kaynaklanan çile, din tüccarı yobazın sebep olduğu kirlenme ve paslanmadan kaynaklanan çile...
Dindarın işi gerçekten zor... Hem omuzlarına bindirdiği "kozmik emanet"'in gereğini yerine getirmek zorunda, hem de dinci yobazın muazzez kavramlara sıçrattığı katranı temizlemek ve dinin tanrısal çehresini ortaya çıkarmak zorunda dindar...
İç içe çileler yükü altında dindar, iç içe berzahları geçmek zorunda: İnsan olmanın çilesi, Müslüman olmanın çilesi, dine leke çaldırmama titizliğinin çilesi, din tüccarının din bünyesinde açtığı yaraları mer-hemleme çilesi, helal lokma yemek yükümlülüğünün getirdiği çile.
Ve nihayet, yaratılmışları Yaratan'dan ötürü sevip sayma yükümlülüğünün getirdiği çile...
Dindar kin tutamaz, intikamcılık yapamaz, şehvete tapamaz; edepsizlik-yüzsüzlük vadilerinde dolaşamaz... Yani nefsinin iştahlarını tatmin gibi bir keyfi olamaz dindarın... Çünkü o, hayvanlığa prim veremez; zevk ve keyif için helal dairesinde kalmak borcundadır. Bilir ki haram dairesine sapmak fıtratı bozmaktadır.
Ve böyle bir bozulma ne din barındırır, ne iman; ne vicdan bırakır, ne irfan...
Upuzun, ipince bir sırat köprüsü üstünde yürümek zorundadır dindar...
Kutsal değerleri hayvancıl iştahlarını tatmine araç yapan "mukaddesat bezirganlarının istismarları"
yüzünden vücut bulan çile, özellikle Türkiye gibi bir ülkede, tam cehennem azabına dönüşmektedir.
Ne yapsın şu "insan olmak" borcu altında bulunan dindar, ne yapsın!
O ışık yüzlü, ak gönüllü dindar... O gecelerin bağrındaki secdeleri gözyaşlarıyla ıslatan, ağzına koyduğu her lokmanın harama bulaşıp bulaşmadığını düşündüğü için ekmeği boğazına düğümlenen dindar...
Keneden kelebeğe, doğudan batıya tüm acılardan vicdanı etkilenen dindar, her devirde hem şeytandan çekmektedir hem insandan...
Ey nur yüzlü, rahmet bakışlı dindar! Senin çilen ezelden başladı, ebede sürüp gidecektir. Çünkü senin, Rabbine doğru yol almaya ahdin var. Ve o yolun en güvenilir azığı ıstıraptır...
Ey sözlerin tümünü dinleyip de en güzeline uyan (Kur'an; Zümer Suresi, 18) gönül gözü apaçık dindar!
Yaklaş bana! Yaklaş ki sana sonsuzluğun kitabından bir teselli ezgisi ulaştırayım. İyi bilirsin, bizim susuzluğumuzu bu ezgiden başka hiçbir nimet gideremez.
"Allah'a çağırıp/yakarıp hayra ve barışa yönelik iş yapan ve 'ben, Müslümanlardanım diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır!?" (Kur'an; Fussılet Suresi, 33)
Selam sana ey ışık yüzlü dindar... Selam sana ey rahmet insan!...

Kaynak:
Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK, “Depremin Gösterdikleri (Yeni Yüzyıl İçin Uyarılar)”, Yeni Boyut Yayınları, s.159-168, İstanbul
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 3. sayfa (Toplam 6 sayfa)

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1