Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - NURCULUK VE FETHULLAH GÜLEN TARİKATI
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4 ... 40, 41, 42  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Bu başlık kilitlenmiştir; cevap yazamaz, iletileri değiştiremezsiniz 3. sayfa (Toplam 42 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
EgE
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Mar 14, 2003
İletiler: 1129
Şehir: EGE DENİZLİ

İletiTarih: Cum Tem 23, 2004 2:17 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

@leyligüzel, ilk önce sanki ülkücüymüssün gibi girdin aramiza, sonra nurculari fett. gülenleri bize met etmeye kalkisdin, bizi yönlendirmeye calistin ama basarili olamayinca ve sana bizler tarafindan gercekler ACI gelince sonunda nurcu oldugunu acikladin. Simdide halen ayni seyleri zirvalayip duruyorsun burda. Git sen nurcu sitelerine tarikatcilarin sitelerine orda istedigin kadar öv onlari ama buraya bulasdirma! Ülkücü olupta ayni anda nurcu olunmaz! Yoktur böyle birsey kendini kandirabilirsin ama bizi kandiramazsin! Senin beynin epey bir yikanmis, gözlerin o bicim boyanmis ve güzelcene bir kafanida ütületmissin sen arkadas! Umarim dogru yolu bulursun. Elbet kendine göre bulmussundur dogru yolu ve kendini hakli görüyorsundur simdi (malum beyin yikamasi), hatta maksat spor olsun giciklik olsun diye yapiyorsun, milleti birbirine düsürmek amacin ama sana birsey diyeyimmi? Elinde kalir SIFIR!

Yürrüüüü ;-)
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
bidost
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jul 21, 2004
İletiler: 280

İletiTarih: Cum Tem 23, 2004 8:39 am    ileti konusu: göktürklerde din Alıntıyla Cevap Gönder

II. ESKİ TÜRKLERDE İNANÇ SİSTEMİ VE DİN

Eski Türkler’in dini, Gök-Tanrı dinidir. Gök-Tanrı düşüncesinin, toprağa yerleşmiş topluluklardan daha çok avcılık, çobanlık ya da hayvancılıkla geçinen göçebe topluluklara özgü olduğu bilindiğinden, bu inancın kökeni, Asya bozkırlarına bağlanmıştır. Türk tarihi ve kültürüyle ilgili araştırmalarıyla tanınmış bilim adamlarına göre Gök-Tanrı inancı bütün Türklerin ana kültüdür. Bu kült, Hunlar, Tabgaçlaı, Göktürkler, Uygurlar gibi eski Türk topluluklarında inanç sisteminin başında yer alır.

Orhun yazıtlarında, Türk Tanrı inancının temelleriyle ilgili bazı bilgilere rastlanmaktadır. Tonyukuk yazıtında birçok kez adı geçen Tangri ya da Tengri, daha çok “ulusal” bir tanrı niteliği taşır: Göktürkler’in Çin’den ayrılarak bağımsız bir devlet kurmaları (680-682), Tengri’nin isteğiyle gerçekleşmiş kabul edilir; Hakan’ı Türklere Tanrı vermiş, halk hakanı terk edince Tanrı tarafından cezalandırılmıştır. Yani Tanrı Türk ulusunun hayatı ve geleceği ile ilgilenen bir ulu varlık durumundadır.

Gök-Tanrı ( Kök-Tengri) kavramının eski Türk inanışında önemli bir yer tuttuğu konusunda daha somut örnekler de vardır: Hun Hakanı Mete (İ. Ö. 170 dolaylarında) Çin hükümdarına yazdığı bir mektupta, kendisini tahta Gök-Tanrı’nın çıkardığını bildirmiş, Gök’ün yardımıyla ve kendi askerlerinin ve atlarının çabalarıyla çevresindeki 26 devleti ve ( Gansu’dan kuzey Tibet ile batı Türkistan’a kadar uzanan bölgede ) bazı halkları yenerek Hun’laştırdığını belirtmiştir. Görüldüğü gibi, günümüze kalan belgelerde, devletin başına kağanı Gök’ün getirdiği belirtilmiş, devletin ve insanların yönetimi de Gök’e mal edilmiştir: Tanrı Türk’ün yaşamına doğrudan karışır, buyruklar verir, iradesine boyun eğmeyenleri cezalandırır, insanlara bağışladığı iktidar (kut) ve kısmeti (ülüğ) değerini bilmeyenlerden geri alır. Şafak söktüren (tan üntürü) ve bitkileri oluşturan da “Ulu Tanrı”dır. O, yaşam verici ve yaratıcıdır, ölüm de Tanrı’nın iradesine bağlıdır.

Bütün bu inanışlar, Gök-Tanrı’nın “eşi ve benzeri olmayan, insanlara yol gösteren, onların varoluşuna hükmeden, cezalandıran ve ödüllendiren bir ulu varlık olduğunu” ortaya koymaktadır.

Eski Türk inanç sisteminin Gök-Tanrı dışında bir başka özelliği de Atalar Kültüdür. Ölmüş atalara saygı, onlar için kurban kesilmesi, ataerkil ailede baba egemenliğinin belirtisi sayılmaktadır. Asya Hunları’nda her yılın mayıs ayı ortalarında atalara kurban sunulduğu bilinmektedir. Eski Türkler’de en büyük kurban, bozkırlı Türk’ün kutsal bir duyguyla benimsediği “at”tır. Eski Türk bölgelerinde özellikle Altay’lardaki kurganlarda birçok at iskeleti bulunmuştur. Atalarla ilgili kalıntıların kutlu sayılması, mezarlara yapılan tecavüzlerin sert şekilde cezalandırılmasından da anlaşılmaktadır : Batı tarihçilerine göre Attila’nın ikinci Balkan seferinin nedenlerinden biri, Hun hükümdar ailesine ait mezarların Margus ( Belgrat dolaylarında, Tuna kıyısındaki kent-kale ) piskoposu tarafından açılarak soyulmasıdır. Hunlar’ın büyük bir hakaret saydıkları bu işe piskoposu sevk eden etken, eski Türkler’in erkek ölüleri silah ve değerli eşyalarıyla; ölen başbuğları altın ve gümüş koşumlu atlarıyla; kadınları da süs eşyaları ve mücevherleriyle birlikte gömmeleriydi. Bunun nedeni, Eski Türkler’in, öbür dünyada ikinci bir hayatın varlığına ve ruhların sonsuza kadar yaşadıklarına inanmalarıydı.

Eski Türkçe’de (Göktürkçe, Uygurca) “ruh” için can anlamına gelen “tin” sözcüğü kullanılıyordu. Bu aynı zamanda “soluk” demekti. Ölüm, soluğun kesilmesi, ruhun bedenden ayrılıp uçması biçiminde düşünülüyordu. Bu yüzden de bazen “öldü” yerine “uçtu” denir, ruhları öbür dünyaya göç eden ataların, orada rahatsız edilmemeleri, iyi yaşamaları gerektiğine inanılırdı. Bu nedenle Eski Türkler’de mezarları gizleme geleneği yoktur, aksine özellikle büyüklerin özel mezarları yapılıp, üzerlerine bir yapı (bark) yapılmış, barkın iç duvarları ölünün yaşarken katıldığı savaş sahnelerini gösteren resimlerle süslenmiştir. Ayrıca mezarın ya da mezar yapısının üstüne “balbal”lar dikilmiş, sıradan kişilerin mezarlarına da, belirli olması için tümsek biçimi verilmiştir.

Eski Türkler’de “ruh”ların insan biçiminde düşünülmesi söz konusu olmadığı için, tapınmaya ilişkin putlara da rastlanmaz. Türkler gizli güçleri olduğuna inandıkları doğa olgularına kutsallık vermekle yetinmişlerdir. Doğada gizli güçlerin bulunması inancı, Orhun yazıtlarında “yer-su” (yarsub) terimiyle yansıtılmıştır. Bu açıdan yer-su “kutsal” sözcüğüyle nitelendirilmiştir. Genellikle bu tür inançlarda maddi yaşam koşullarının, ekonomik ve toplumsal etkenlerin rol oynadığı kabul edilmektedir. Orhun yazıtlarında, Türkler’in yararına çalışan manevi güçler anlamında kullanılan yer-su sözcüğüne oldukça sık rastlanır. Eski Türkler’de kutsallık “ıduk” kavramıyla dile getirilmiş, özellikle Göktürkler’de sular, dağlar ıduk sayılmlştır. Her boyun her obanın bir kutsal dağı olmuş, bu dağ ıduk olarak benimsenmiştir.

Gök-Tanrı’ya sunulan bütün kurbanlar, adaklar ilgili dağa götürülerek orada törenle, şölenle gereği yapılmıştır. Orta Asya Türkleri arasında en yüce, en kutsal sayılan dağ “Ötüken”dir. Ötüken yalnız dağ değil aynı zamanda bir ormandır. Türkler ona büyük saygı göstermiş, adaklar sunmuş, kurbanlar kesmişlerdir. Kurban, iyi ruhların sembolü ve yerinin gökyüzünde olduğuna inanılan “Bay Ülgen” için kesilmişse başı “doğu”ya, kötü ruhların sembolü ve yeraltında olduğuna inanılan “Erlik” adına kesilmişse “batı”ya çevrilir.

Dağların yanı sıra bazı tepeler, ormanlar, sular, ateş, gök gürültüsü, ay ve güneş de kutsal sayılmıştır: Bizans elçisi Zemakhos Orta Asya’da Batı Göktürk sınırına vardığında, Türkler’in onu ve arkadaşlarını alevler üstünden atlatarak kötü ruhlardan arındırdıklarını belirtmiştir. Hunlar döneminde güneş, ay, yıdız kültleri (daha sonra 6. - 8. yy.larda Türk toplulukları arasında değerlerini yitirmişlerdir) de rol oynamıştır; Hun hükümdarı her sabah doğan güneşe, gece de dolunaya saygısını belirtirdi. Ayrıca Gök-Tanrı’nın yanı sıra yer de büyük önem taşımıştır. Ancak, eski Türk belgelerinde geçen “yer” sözcüğüyle toprağın kastedilmediği, tanrısal gücün öğelerinden biri olarak “yer”i, tanın kültürüne bağlı topluluklardaki “toprak tanrısı” ile karıştırmamak gerektiği. Eski Türk dinine göre “yer”in de Tanrı tarafından yaratılmış olduğu araştırıcılar tarafından belirtilmektedir.

YARADILIŞ EFSANESİ

Orta Asya Türkleri’nin yaradılış efsanesine göre, tanrıların en yükseği, insanoğlunun atası olan Tengere Kayra Han (ya da Bay Ülgen), “kişi”yi, onun aracılığı ile de yeryüzünü, dağları, vadileri yaratmış; “kişi”nin kendisine baş kaldırması üzerine, ona “Erlik” adını vererek ışık evreninden yeraltı atmış, yerden dokuz dallı bir ağaç büyüterek her dalında bir cins insan yaratmıştır. Orhun yazıtlarında da, Türk evrendoğum inanışı hakkında: “Yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer yaratıldığında, ikisi arasında insanoğlu yaratılmış” cümlesine rastlanmaktadır. (Uze Kök Tengırü, asra yağız kılındıkta, ikin ara kişioğlu kılınmış). Bu cümleden bazı araştırmacılar, Kök Tengri deyimiyle bir tek yüce Tanrı’nın değil, doğrudan “mavi gök”ün kastedildiğini; Kök Tengri deyimiyle “Ulu Tanrı” kastedilseydi, “yaratanın da aynı zamanda yaratılmış olması” gibi çelişkinin söz konusu olacağını belirtmektedirler.

KIYAMET

Altaylar’da dünyanın sonlu olduğu günün birinde yıkılacağı inancı vardır. Bu inanca göre, yeryüzü yaşamı sürekli değildir; günün birinde sona erecek ve insanlar, hayvanlar, bitkiler yok olacaktır. Bu sona doğru insan soyunda azalma başlayacak, suçlar çoğalacak, günahlar alıp yürüyecek, insanlarda tanrı korkusu kalkacaktır. İyilik simgesi Bay Ülgen’le, kötülük simgesi Erlik arasında oluşacak büyük savaşın sonunda, Bay Ülgen dışında bütün savaşanlar ölecektir. Bay Ülgen bütün canlıların öldüğünü, yeryüzünde kendisinden başka kimse kalmadığını görünce “kalkın ey ölüler” diye bağıracak, bu çağrı üstüne bütün ölüler yattıkları yerden kalkacaktır. Şaman inancındaki “insanların yeniden dirilmesi” anlamına gelen “kalkancı çağ” (kalıcı çağ) budur.

TEK TANRICILIK MI?

Bugüne kadar ele geçen belgeler ve yapılan araştırmalara göre, Gökün Türk inanç sisteminde en önemli yer aldığında birleşilmiştir :

Hunlar’ın dininde, insanların yaşamını etkileyecek yüksek varlıklar ( kutsallar ) bulunması yanı sıra, bunlara dua etme, kurban verme ve törenler düzenlemeden oluşan bir kült söz konusudur; en çok Gök’ten söz edilmekte, en önemli nitelik ve görevler ona yüklenmekte, yalnızca O’nun buyruklarına uyulması gerektiği belirtilmektedir. Ancak, belgelerin eksikliğinden dolayı Gök’e tanınan bu önceliğin gerçek bir tektanrıcılık olup olmadığı aydınlatılmamıştır.

Eski Türk dini, güneş, ay, yıldızlar yerine Gök’le simgelenen “Tanrı” inancına dayanmakta, diğerleri ikinci derecede kutsal sayılmaktadır. Dolayısıyla Gök-Tanrı dini Türkler’e özgü bir inanç sistemi olduğunda birleşilmektedir. Gök-Tanrı’nın aynı zamanda yüksek ahlak özellikleri taşıdığına inanılmıştır. Araştırıcılara göre, arı bir Gök kültü bulunan Hunlar’da gerçek bir dinle karşılaşılmakta, Göktürkler’de ise Gök-Tanrı bütünüyle manevi bir “güç” durumuna gelmektedir.

Gök-Tanrı dininin Türkler’e özgü bir inanç olduğu, “tanrı” (tengri) sözcüğünden anlaşılmaktadır: Bu sözcük belirli fonetik farklarla ( Başkırtça dışında ) bütün Türk lehçelerinde yer almasının yanı sıra, birçok Asya topluluğu dillerine giren ortak bir kültür öğesidir ; Türkçe olan “Tanrı” sözcüğü en açık biçimde Çince yazılmış bir metinde Hun imparatoru Mete’nin unvanları arasında geçmektedir.

Bazı Türkologlar, eski Sümer dilinde tanrı sözcüğü ile aynı anlama gelen “dingir” sözcüğü arasındaki bağın ; günümüzden 5000 yıl kadar önce Mezopotamya’da yaşayan Sümerler’le, onlardan 2500 yıl sonra Çin’in kuzeyinde yaşayan Hunlar’ın dilindeki sözcüğün aynı kökten gelemeyeceğini ileri sürmüşlerse de; Sümerler’in Asya’dan Mezopotamya’ya göç etmiş bir halk oldukları göz önüne alındığında, “tanrı” sözcüğünün Sümer dilinde de varolma olasılığı yüksektir.

Yukarıda yer alan tüm anlatımlarla genel eğilim ; eski Türk dininin, yeri gökyüzünde olan ve cisimleşmemiş (maddeleşmemiş) bir “tek tanrı” inancına dayandığı doğrultusundadır.


bizler her zaman zaten tek tanrıya inanmış bir ırkız ve sonuca bakıldığında türkler islamiyeti kabul etmemek için 400 yıl boyunca savaşmışlar buna mukabil adi ve şerefsiz arap acem ermeni ve kürt toplulukları kız verme enişte kayın gibi ilişkileri ile türk ırkının içine sızarak bizim islamiyeti kabullenmemizi sağlamışlar ve bu geçiş cok yumşak bir sekilde olmuş buna mukabil yaşam alanında kullanılmış fakat devlet işlerine soklumamıştır. (bunu yunus emre mevlana bektaşi veli evliya çelebide görebilirsiniz) ne zamanki hilafet arabistan çöllerinden osmanlının içine sokulmaya çalışılınca din ve dil emperyalizmi bundan sonra başlamış ve duraklama ile çöküş bununla birlikte gelmişti. Bizim ecdadımız yemende ırak kutulamarede savaşırken o din kardeşi dediğimiz acem arap ve kürt köpekleri bizim hiç bir dövüşte bile bileğini sökemedikleri bozkurtlarımızın kanlarını içmek için italyan ingiliz fransız pisliklerine çanak gererek bizleri tepside sunmaya çalışmış ve bizi din kardeşiyiz gibi vartavallıklara da sunmuşlardı. Su anda bozkutlarımız misaki milli sınırları içinde hür ise bunu rahmetli atamıza borçluyuz. Fakat adi şerefsizler hala bizi rahat bırakmadıkları gibi yine bizi parçalamaya devam etmektedirler. Bunlar ödlek fare gibi yaparlar yapmadık derler yapmazlar yaptık derler yani bir tür takiyecidirler (kürt, arap, acem) buna mukabil calıştığım yer türkiyede olup bir cok ingiliz vardır her seferinde bir şey soracakalarında ingilizce biliyormusun derler bende bilmediğimi ve bilmek te istemediğimi söylerim bununla ilgilide bizlere ingilizce kurslar düzenlenmektedir ve gitmemde her seferinde de ihtar alırım ulan benim şerefsizler benim toprağıma geleceksin benim ülkemin parasını yiyeceksin birde bana ingilizce konuşmayı direttireceksin. bir fransız nasıl ülkesinde diğer dilleri kullanmıyorsa ben de kullanmam kardeşim herkez dilini şu veya bu şekilde dikte etmeye çalışıyor biz ise aman bilelim lazım olur diye kendi özümüzü unutuyoruz. kuranı kerimin dili arapçaymış benim tanrım öyle yüce bir tanrıdır ki bütün dinleri ve dilleri kabul eder tanrım dediğimde beni anlar bugün bill gates eğer windowsu ingilizce yapmış olsaydı ve açılışında yüce isa gibi din sömürüsü yapmış olsaydı ve bunu ticari değilde emperyalizmin adına yapsaydı su anda toplumların hali ne olurdu bir düşünsenize onun için dilimize ve özümüze sahip cıkalım dunyada en büyük silah suanda toplumların kanıdır ve su ana kadar türk ırkının amerikada laboratuvarlarda çözülemeyen tek geni de türk genidir. buna sahip cıkalım ve bu silahımızı muhafaza edelim

HEPİMİZ YÜZYILLAR BOYU İSLAMİYETİ KABULLENMİŞİZ HATTA YUKARIYI OKUMUŞSANIZ BİR ÇOK ÖRF ADETİMİZİ PEYGAMBER EFENDİMİZ HADİSLERE YERLEŞTİMİŞTİR. ÖBÜR DİNLERE BİR BAKIN HEPSİNDE NEVRUZ VARDIR AMA HEPSİ KENDİNE YANDAŞ TOPLAYABİLMEK İÇİN BU HASSAS KONULARA YERVERMİŞ BUNA MUKABİLDE KÜRTLER NEVRUZ BİZİM DİYE SAHİP CIKMIŞ YURTDIŞINDADA YANDAŞ TOPLAMIŞLARDIR ESAS NEVRUZ TÜRKLERİNDİR AMA BİZ HURAFELERE TAKILMAKTAN ADETLERİMİZİ UNUTUR HALE GELDİK. TABİKİ MÜSLÜMANIM VE BU BENİM CETLERİMDEN GELEN VE BENİM DE SAHİP OLDUĞUM EN BÜYÜK DEĞER YALNIZ BENİM İSLAMİYET ANLAYIŞIMDA VE YAŞAM ŞEKLİMDE HEP GÜNAHA DAYALI HEP SEVABA DAYALI OLGULARIN YERİNE YÜCE YARADANIMIN BANA VERMİŞ OLDUĞU KANIMA SAHİP ÇIKMA İLKESİ YATAR ARAP KİMKİ BANA FETVA VERSİN ACEM KİMKİ BEN ETEK YALAYAYIM KÜRT KİMKİ ONDAN KORKAYIM SON YAPILAN ARAP TERÖRİSTLERİN YAPTIKLARINDA BİLE SİNSİLİK VAR BİZ TÜRKLER İSE BÖYLE DEĞİLİZ VE BÖYLE OLMAYIZ KANIMIZ NE İSE DİLİMİZ ODUR YEGANE TEMELİMİZ DE DİNİMDİR KANINI KORUYAMAYAN BİR MİLLET DİLİNİ KORUYAMAYAN BİR MİLLET DİNİNİDE KORUYAMAZ VE KENDİ KENDİNE YÖNETEMEZ BUNUN ENGÜZEL ÖRNEĞİNİ KUBİLHANDA GÖREBİLİRİZ. MÜSLÜMANLIK BİR OLGUDUR BİR İLİM VE FEN DİNİNİR TANRIM OKU DEMİŞ (arapça oku DEMEMİŞ) AMA BİZE ARAPÇA OKUTMAYA ÇALIŞIYORLAR VE ARAPÇA BİLMEZSEN BİLMEDİĞİNDEN KORKUTMAYA ÇALIŞIYORLAR BEN İLMİHALLERİ OKUYORUM 6 TANE İLMİHAL BİR BİRİNE BENZEMİYOR O ZAMAN TANRI AKIL VERDİM DEMİŞ SÜZECEKSİN VE İŞİNE GELDİĞİNDE TEKNOLOJİ HARAM DEYİP İŞİNE GELDİĞİNDE TEKNOLOJİNİN TÜM NİMETLERİNDEN YARARLANMIYACAKSIN ÖZÜN SÖZÜN BİR OLACAK TAKİYE YOK ARKADAŞ ÖZÜNE DÖNÜP HESAP VERECEKSİN ARAP KÜRT ÇIĞIRKANLIĞI YAPMAYACAKSIN YILANDA BİR CANDIR AMA SİNSİDİR BELKİ SEVİMLİDE GELİR BESLİYE BİLİRSİNDE AMA SONKUNCA ANLARSIN NE MELUN OLDUĞU

arkadaşlar başınızı ağrıttım kusura bakmayın

tanrı türkü korusun ve yüceltsin
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
bidost
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jul 21, 2004
İletiler: 280

İletiTarih: Cum Tem 23, 2004 11:20 am    ileti konusu: segili kızıl elma Alıntıyla Cevap Gönder

kızılelmaCcC demiş ki:
SIRF TÜM HAYATINI İSLAMİYETE ADAYAN GENÇLİĞİN PERİŞAN OLMAMASI İÇİN HAYATINI ZİNDANLARDA GEÇİREN 70 YAŞINDAKİ İNSANI DAĞ BAŞINA ATIP ONU ZİNDANLARDA ÇÜRÜTEN SIRF İSLAMİYETE HİZMET ETTİĞİ İÇİNMİDİRKİ BU KADAR SAİDİ_NURSİ H.z. laf atıyorsun.sen kimsin ya nesin necisin islamiyet hakkında ne biliyorsun nurcular hakkında ne biliyorsun.bir gün bunun tokadını yersin ama ne zaman bakalım.sizin gibi ülkücü geçinen yobazlarla aynı davayı güttüğüm için lanet ediyorum.Saidi nursi h.z.leri Kürt olarak dünyaya gelmiş bir Allah dostdur.senin ne haddine ona laf atmaya.sen bilirmisinki 2.dünya savaşında kuvayi milliye albayı olduğunu bilirmisin at üstünde şavaştığını sen bilirmisin ruslara esir düştüğünü sana yazmaya bile tiksiniyorum.
Allahım senin gibi okumuş ! cahillerin elinden bu devleti kurtarsın.
Sen Peygamberimizede arap olduğu için laf atarsın sen kimsin be neden böyle bilmeden konuşuyorsun.Allahım seni affetmesin rezili rüsva etsin
birde naaşına ceset dersin vay Allah aşkına bilmeden bir konu hakkında yorum yapma.herkes islamiyetin düşmanı olduğu bu devirde bir ülkücü !olarak kendini tanımlıyorsun bari koministler gibi islamiyete hizmet edenleri yerden yere vurma.onun içindirki Saidi nursi hz.lerine milletvekilliği teklif edilmiş demi vatan hainlerine teklif edilir vekillik.
SAİDİ NURSİ sendende bendende herkesten daha TÜRKTÜ.
SANA LANET OLSUN.başka sözüm yok.




önce delikanlı olup laflarını dikkat edeceksin sen türklüğü öyle ezbere ağzına alma burada konuşacaksın yeşil koministler gibi sinsice mesaj atmayacaksın özele oldum sen kürt olabilirsin ve ya arap bunun yanında nurcuda olabilirsin suleymancıda ama önce insan ol ve sözün özün burada olsun herkez kim olduğumuzu bilsin bozkurt itten korkmaz ve sisnsi değildir senin gibi

arkadaşlar adam özelden yazmışta okuyalım diye buraya yapıştırdım bilgi paylaşıldıkça güzeldir





2.dünya savaşında kuvayi milliye albayı olduğunu bilirmisin at üstünde şavaştığını sen bilirmisin ruslara esir düştüğünü sana yazmaya bile tiksiniyorum.

sen hala okumayı tamamlamışsın imamlardan duydukarını buraya aktarana kadar önce tanrımızın söylediği güzel söze kulak ver ey kulum sana akıl verdim bu akıl herkezde var

2. si ikinci dünya savaşında kuvaiye milliye yoktu ki nasıl albay olsun

3. kendisi yandaşları ile birlikte yurdışındaki emperyalist yandaşlarına(suanda senin fettulah hocan gibi) kendisine kürt süvari alay komutanı yakıştırması yaparak yalakalanmak mı şahsiyet ülkeyi satmakmı şahsiyet.

4. ben kütüğü göstersem o bile milletvekili olur diyen kişimi türk. insanlarla dalga geçmek merak etme onunla birlikte olan adnan menderes su anda ulke ne durumdaysa yakında daha kötüsü akp hükümetinin sonunda olacak uyan türk olunmaz doğulur

İSLAMİYETE ADAYAN KİŞİ DEYİP DURMUŞSUN İRANLILARDA İSLAMİYETE ADAMIŞ FALANCALARDA FİLANACALARDA BEN İŞİN ÖZÜNDEYİM BENİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN TÜRKLÜĞÜM EĞER BU IRKÇILIKSA TÜRKÇÜLÜK BEN IRKÇIYIM RAHAT ETTİNMİ ARKADAŞIM
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
bidost
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jul 21, 2004
İletiler: 280

İletiTarih: Cum Tem 23, 2004 12:07 pm    ileti konusu: BUDA COK SEVİLEN HOCALARI FETTULLAH EFENDİYE AİT DÖKÜMANLAR Alıntıyla Cevap Gönder

Tarikat şeyhinin sağlık durumunun kötüye gittiği komşularının ifadesiyle pekişiyor. Komşularının verdiği bilgilere bakılırsa Gulen son dönemde hastaneye bile gidemeyecek kadar rahatsız. Doktorlarının kendisinin kaldığı eve geldiği ifade ediliyor. Kendisiyle konuşmaya çalıştığımız kalp doktoru Dr. Cleaveland, hastası hakkında detaylı bilgi vermenin hasta-doktor ilişkilerindeki gizliliği zedeleyeceğini bildirirken, durumunun heyecana hiçte tahammül göstermediğini ve bu yüzden kendisine tansiyonunun yükselmemesi için Türkiye’den haberleri seyretmemesini tavsiye ettiğini bildirdi. Bu da akıllara şu soruyu getiriyor “Acaba hastasının durumu gerçekten o kadar hassas mı?” Hatırlarsınız bir kaç ay evvel tarikat lideri Fethullah Gülen aniden ambulansla hastahaneye kaldırılmıştı. Buda müritleri arasında korku ve üzüntüye sebep olmuştu.

Bilindiği gibi Fethullah Gülen, ''laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu'' gerekçesiyle 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesinin 1. fıkrasının birinci cümlesine göre, 5 yıldan 10 yıla kadar ağır hapis istemiyle yargılanıyor.

Gerçek Fethullah Gülen’i devletin istihbarat birimlerinin hazırladığı raporlar da görmek gerekmektedir. Raporlara göre;

“Fethullah Gülen, alışılmış 'Din Adamı' profilinden uzak, din adına farklı söylemleri bulunan kimi zaman 'Sfenks' kadar sessiz, kimi zaman Atatürk'ü övmeye gerek duyan, kimi zaman 8 yıllık eğitime destek verecek kadar reformcu, rejim yandaşı ve aydın bir düşünür, kimi zamanda farklı dinlerin temsilcilerine dünya barışı adına çağrılar yapacak, hatta Papa ile fikir teatisinde bulunabilecek kadar da enternasyonal yanı güçlü biri olarak görüntüler vermektedir. Tarikat mensupları da baş imam Fethullah Gülen'den aldıkları fetvalar doğrultusundaki davranışları ile kendi düşüncelerinin zıttı olanlara karşı 'hile mübahtır' yöntemi ile tedbirler geliştirmektedirler.

Fethullah Gülen'in yeterli bir din eğitimine ve bilgisine sahip olduğu kuşkuludur. Ama, dini bütünüyle bilmeyen fakat itikatlı olduklarına inanan insanları etkileyebilecek noktayı iyi keşfetmiş, üstün bir zeka sahibi olduğu söylemleri de gündemdedir. Din bilgesi olmayı gerektirmeyen dini hikayeleri, ıstırap yüklü ses tonu eşliğinde, sohbetlerinde gözyaşı suyu ile kişilerin manevi alanlarına nüfuz edecek şekilde anlatan ve kişileri istediği yöne sevk etmeyi başarması birçok entelektüel kesimin kendisinden etkilenmesini sağlamıştır.

Gençlerimizin ülke menfaatleri ve değerleri açısından hangi noktalarda bulundukları, nihai hedeflerinin ne olduğu tam olarak belirlenmiş olanlarla kamufle yeteneğine sahip bulunan çeşitli maskeler ve kamuoyu desteğiyle yollarına devam etmekte olan ve üzerindeki 'giz' perdesi tam olarak kaldırılmamış masumane görünümlü kimi organizasyonların çekim alanlarına girmelerine mani olabilecek ölçülerde uyarmadığımız ve yeterli bilgilerle teçhiz edemediğimiz de bir başka gerçektir. Böyle olduğu içindir ki gençlerimiz halen birtakım kişi ya da legal ve masumane görünümlü gruplaşmaların etkinliğini artırmada bu kişi veya örgütlerin hedefledikleri noktalara ulaşma ve bu yöndeki planlarını hayata geçirmeleri konusunda cazibe merkezi olmaya devam etmektedirler.

Polis akademileri
Gençlerimiz üzerinde oynanan bu oyunlardan da anlaşılacağı gibi devletin bazı önemli mevkileri ile birlikte teşkilatımız bünyesinde bulunan başta Polis Koleji ve Akademisi olmak üzere, birçok eğitim kurumumuz adı geçen tarikatın ilgi alanına girmiş teşkilatlanmaları adeta bir sistematiğe bağlanmış gibi devam etmektedir.

Fethullah Gülen cemaatinin devlet içindeki yapılanması alışılmış örgütlenme modelinin dışındadır. Tarikata göre; makamlar öncelikli, kişiler ikinci plandadır. Bu nedenle kişiler makamlara tercih edilmekte ve gerekirse ya da herhangi bir nedenle güç durumda kalındığında kişiler feda edilerek yerlerine hazır tutulan kendilerinden olan kişilerin getirilmesi için yoğun çaba sarf edilmektedir. Mümkün olmaması halinde mevcut bürokrat ya da siyasetçilere hoş görünmek suretiyle kendi tabirleriyle 'Kullanabildiğin sürece ya da sana zarar vermeyecekse istifade et' taktiği ile yönetim kademelerini kontrol altında tutmaya çalışmaktadırlar.

Işık tarikatı
'Işık tarikatı' olarak adlandırdığımız Fethullah örgütlenmesinin yol göstericilik ve irşad edicilik şeklinde tanımlanan yapısının dışında; Fethulllan Gülen'in kendi deyimi ile 'Dava adamı ne muzafferiyetinde ne de mağlubiyetinde tavrını değiştirmez... Her yüce davada, yerinde sebat edip cepheyi koruma bir yiğitlik nişanesidir' tarzındaki karakter telkini ile 'İbni Erkanı (IŞIK) evlerinde yetiştirmeden sabırla pişirip olgunlaştırmadan yapılacak her şey ham hayaldir' şeklinde mensuplarına ihtiyat telkin eden, söylemleri gibi birçok beyanı ışığında 'IşIk tarikatına' geçirilmiş örgütsel yapı ortaya çıkacaktır.

Marksist literatürde, genelde 'Militan' olarak adlandırılan tiplerin yetiştirilmesindeki telkin ve inandırma yöntemleri ile Fethullah GÜLEN'İn 'IŞIK EVLERİ' ya da 'Işık kışlaları' diye tanımladığı ve 'Bayrak yere düşmüştür oradan kaldırılmalıdır' şeklinde örtülü olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan önceki döneme gönderme yaptığı ve büyük bir titizlikle gizlemeye çalıştığı hedefi için 'Hizmet insanı gönül verdiği dava uğrunda; kandan, irinden dar yolları geçip gitmeye azimli ve kararlı; varıp hedefine ulaştığında da sahibine verecek kadar olgun ve yüce yaratıcıya edepli ve saygılı, muvaffakiyetinden ötürü alkışlayacağı kimseleri de putlaştırmayacak' şeklindeki izahı hem mücadelenin tarzını anlatmaya, hem de lidere tabi olmak suretiyle ondan irşad ve emir beklemeyi telkin ettiği açıkça ortadadır.

Hedef: Teokratik rejim
Esasında; yazının ekindeki rapordan da anlaşılacağı gibi, Fethullan GÜLEN'in kitaplarında gerçek niyetini gizlemek için kullandığı bazı kelimelerin yerine, gerçekte onun niyetini ihtiva eden sözcükleri koyduğumuzda çok kullandığı, ancak ne olduğunu bir türlü izah etmediği 'Hedef'inin gelecekte zümre hakimiyetini hedefleyen teokratik bir rejim olduğu hemen anlaşılmaktadır.

Şeriat yerine İslam, Cumhuriyet dönemi yerine talihsiz dönem veya karanlık ya da upuzun hicranlı dönem, militan yerine hizmet erleri ya da Işık erleri veya Işık süvarileri, laik kesimler yerine karşı cephe veya hasım cephe, Cumhuriyet dönemi yöneticileri yerine o kafalar, Atatürk dönemi ya da İsmet İNÖNÜ dönemi yerine mabede giden yolların kapatıldığı zaman dilimi, şeriat düzeni yerine hedef, Atatürk yerine deccal şeklinde deyimler 'hedefinin' ne olduğunu açıklamaya yeterlidir.

'Devleti ele geçirin'
Tarikat liderinin 1950'li yıllara atıfta bulunarak Said-i Nursi'yi 'karşı cepheye aksiyoner tavır almamak' gerekçesiyle üstü kapalı eleştirerek '...50'li yıllardan bu yana tam 40-45 yıl geçmiştir. O dönemde, 10 yaşında olanlar, şayet mevsimi geldiğinde üniversite okusalardı, şimdi zirvelerde ya da zirveleri zorlayan konumlarda olacaklardı. 20 yaşında olanlar 60-65 yaşında olacaklardı ki bu da onların başbakanlar, reis-i cumhurlar seviyesinde en olgun dönemlerini yaşıyor olmaları demekti' ifadesi ile devleti diğer önemli mevkileriyle en üst düzeyde ele geçirmeyi amaçladığı anlaşılmaktadır.

'... Bir yandan hasım cepheyi mükemmel işleyen haber alma teşkilatıyla içinden tanırken, öte yandan da hasım cephenin aynı faaliyetleri kendi içimizde sürdürmesine müsaade edilmemeli' tarzındaki mantalitesi ile de emniyet ve istihbarat birimlerini ele geçirme teşebbüsündeki niyeti açıkça ortaya çıkmaktadır. Yazının ekinde pasajlar şeklinde alınan ve konunun bütününden kopmama düşüncesi ile verilen bilgiler okunduğunda Fethullah Gülen'in nelere özlem duyduğu net olarak anlaşılacaktır.

Eyüp Kayar'ın sözleri
Örgütsel yapının ekli raporda da görüleceği gibi genel hatları bizzat Fethullah Gülen tarafından çizilmiştir.

Işık tarikatı'ndan koparak bir televizyonun 'Ceviz Kabuğu' adlı programında kamuoyuna yönelik itiraflarda bulunan, ancak, hakkında şu ana kadar herhangi bir işlem yapılmayan Eyüp Kayar isimli şahsın, Fethullahçılık (ışık tarikati) örgütlenmesi ile ilgili yaptığı açıklamalar genel hatlarıyla şu ana kadar yapılan inceleme ve araştırmaları teyit eder beyanlar olması bakımından büyük önem taşımaktadır.

Eyüp Kayar'ın beyanları özetlendiğinde, 'Işık Evleri cemaat mensuplarının yaşadığı evler, hücre evleri mahiyetinde, Fethullah Gülen'e göre kapılarına kilit vurulmuş zaviyelerin, kışlaların, tekkelerin görevini yapan evlerdir. Bu evlere giriş ve çıkışlar mümkün olduğunca gizlilik içinde yapılır. Işık evlerinden sorumlu bir ev imamı vardır. Bu imamlar 6 ayda veya 1 yılda değişir. Evin maddi girdisi ve çıktısıyla ilgilenir yukarıdaki imamlara rapor verir. Bu evlerde genelde 4-5 kişi yaşar. Umumiyetle kiralanır. Evlerde insanlara yaklaşım tarzları özellikle öğretilir. Fethullah Gülen'in sesi ve görüntülü kasetleri izlenir. Lise ve üniversite öğrencileri katılır.

Cemaatin üç kolu
Cemaat üç saç ayak üzerine kurulmuştur. Işık evler, ağabeyler ve talebeler. Yeni ilişki kurulan öğrenciler ders çalışmak bahanesiyle evlere davet edilir, öğrencilere dersleri konusunda yardımcı olunur. Zamanla bu öğrencilere sesli ve görüntülü kasetler izletilir ve Fethullah Gülen'in kitapları okutturulur.

Cemaat 1992 yılından sonra çok hızlı gelişmeye başladı. Cemaat 'Söyleyemiyorsan söylet' taktiği çerçevesinde cemaat liderine herkes hüsnü kabul göstermeye, hoşgörü ile bakmaya başladı.

Bayrak yere düşmüştür, ayaklar altına alınmıştır. Tekrar bu bayrağın yerden kaldırılması ellere alınması omuzlarda taşınması, uzaya götürülmesi meselesini bu cemaat yapacaktır. Fethullah Gülen ve cemaati hiçbir lakabı kabul etmezler. Her zaman radikal İslam'dan farklı olduklarını vurgularlar. Biz farklıyız radikal islamcılardan farklıyız, bize hoşgörü ile davranmazsanız radikal islam güçlenir.

Cemaatin en güçlü olduğu eğitim öğretim kurumları, Işık Evleri, yurtlar, kolejler, Finans kurumları, Esnaflar, Holdingler, Talebeler, mesleki örgütlenme şeklinde de Doktorlar, Öğretmenler, Avukatlar, Polisler gibi.

Siyaset alanında da örgütlenme vardır fakat bu sempatizan bazındadır. Basın-yayın alanında cemaat çok güçlüdür. Zaman, Sızıntı, Yeni ÜMİT, Ekoloji, Aksiyon, STV, Burç FM gibi örgütlenmeler vardır. Ayrıca prodüksiyon şirketleri vardır.

Kadın kolları örgütlenmesi vardır. Kadın cemaat mensuplarına Şakirde, erkek cemaat mensuplarına Şakirt denir.

Eğitim ve öğretimde başıçeken Işık Evleri'dir. Işık Evleri kökünü Hz. Muhammed devrinden alır. Fethullah GÜLEN bu evleri Işık Evleri olarak niteler, vaazlarında ve kitaplarında bu evlere İbn-i Erkam evleri der. İbn-i Erkam sahabedir. Hz. Muhammed'i herkesin dışladığı bir vakitte evine almıştır. İbn-i Erkam evlerinde yetişmeden, sabırla pişip olgunlaşmadan yapılan her şey ham hayaldir. Bu evler cemaatin hücreleri durumundadır.

Her evin bir programı vardır. Her iş bu program dahilinde yapılır. Atatürk'e ait hiçbir kitap okunmaz ve okutulmaz. Fethullah Gülen'e mehdi nazarı ile bakılır. Mehdi ahir zamanda bayrağın yere düştüğü vakitte zuhur edecek ve beklenen cemaatin başına geçerek bayrağı kaldıracak. Cemaat içinde Atatürk için, Beton Kemal, Musti, Kefere, Deccal, Öküz aleykümselam gibi ağır lakaplar kullanılır.

Tek isteği şeriat
Devletin Anayasal nizamını değiştirerek yerine şer'i esaslara dayalı bir İslam devleti kurmayı hedeflediği değerlendirilen Fethullah Gülen ve yandaşları, 28 Şubat Kararları'nın alınmasından sonra ve özellikle soruşturma ile ilgili yazışmaların başlaması ile birçok örgüt evini boşaltmış, örgütsel yapılanmaya zarar vermemek için faaliyetlerini mevzii koruma kuralına uyarlamışlardır.


Endişe verici
Şu anda birçok örgüt mensubu ve talebeleri aile evlerinde örgütsel faaliyetlerini sürdürmektedirler. Gülen örgütlenmesinin ekonomik boyutu da göz önüne alındığında, gelecekte ülkemizi bekleyen tehlikenin büyüklüğü endişe verici boyuttadır.”

okuyalım okuyalım arkadaşlar bunlara önlem alalım
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
bidost
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jul 21, 2004
İletiler: 280

İletiTarih: Cum Tem 23, 2004 3:16 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

RiSALE-i NUR DEDiKLERi

ONSOZ : Islam aleminde yer alan pek cok cemaat ve tarikatin aksine nurcular "kitapli" bir topluluktur. Onlarin yazari "Said-i Nursi" olan, Risale-i Nur isimli bir kitaplari vardir; bu kitabi , onun yazilma sartlarini ; nurculuk ve gelisimi cercevesinde ve cesitli yazarlardan alintilar yaparak islemeye calisacagiz. Konuk defterimize cogu nurcu (sanki okuyunca fikrimizin degisecegine olan buyuk inanclarindan olsa gerek ) "Risale-i Nur" u hic okumadigimizi, bilmeden, anlamadan onlari karaladigimizi yazdilar, bize kufur, hakaret, beddua ettiler, onlara cevap vermedik. (sadece gelen diger ziyaretcilere saygisizlik olmamasi icin kufurlerini sildik) Oysa iyi biline ki biz "Risale-i Nur" u surekli, cok iyi, satir satir okuyanlardaniz. WM

YAZARINDA IS YOK KI ESERI BIR SEYE BENZESIN.....Risale-i Nur yazari Said, duzenli bir ogrenim gormemis , cevresindeki yaslilardan Kuran okumayi, biraz da Arapcayi ogrenmis, daha sonra "Teali-i Kurdistan Cemiyeti" uyeleri arasina katilmis, ozellikle Dervis Vahdeti'nin cikardigi "Volkan" dergisinde dini savunan yazilar yayimlamisti. Bu evrede Sultan II. Abdulhamid'in ilgisini cekince gozaltina alinmis, bir sure TOPTASI TIMARHANESINDE yatirilmistir.

NUR SOZU NEREDEN GELIYOR? Nur sozcugu sonradan Kuran'in "Nur" adli bolumunden alinmistir. Ners/Nurs sozcuklerinin bozulmusu degildir. Yazilarina "Risale-i Nur " denmesinin nedeni de Kuran'in adi gecen bolumudur. Nitekim kendisi de bir YENI KURAN yazma amacini guduyordu. Said-i Kurdi (Nursi) nin 114 yazisi (risale) vardi. Bu sayi gelisi guzel degildir. KURAN 114 BOLUMDUR. (sure) Onun bu gizli dusuncesi acikliga kavusunca , diger muslumanlarin tepkisini cekmemek icin yazilarinin sayisi 130 dolaylarina yukseltilmistir. Ancak yalnizca (anilar haric) Risale-i Nur adi verilen , Kuran'in sozde cagdas bir yorumu olarak gosterilen bolum 114 kesimden olusur. Buna ragmen Said-i Nursi yetersiz ARAPCA bilgisi nedeniyle Kuran'daki butun sureleri yorumlayamamistir. Risale ve sure sayilarinin uyumu yukarida acikladigimiz sozde yeni din ve yeni Kuran yaratma cabasindan kaynaklanmaktadir.

NURCULARIN TEMEL GOREVLERI : Simdi de kisaca Nurcularin gorevlerine, ilkelerine bir goz atalim:

A- Said-i Nursi adi cevresinde tartismadan , elestiriye sapmadan toplanmak, kesinlikle ona baglanmak , onu savunmak.

B- "Risale-i Nur" u okumak , okuma bilinmiyorsa okutup dinlemek.Bir nurcunun evinde Kuran olmayabilir ama Risale-i Nur bulundurmaya mecburdur.

C- Hangi kosullar altinda olursa olsun , Said-i Nursi 'yi savunmak ; onun butun eksikliklerden arinmis , yuce, ulu bir kisi oldugunu yaymak, baskalarini buna inandirmak , bu yolda elinde avuncunda ne varsa hepsini dusunmeden tuketmek.

D- Tartismalara girmemek, asiri olaylara karismamak, ozellikle KADINDAN , KIZDAN uzak durmak, onlarin arasina katilmamak , onlari aralarina almamak.

E- Said-i Nursi'nin tanrisal kisiligi konusunda tum kuskulardan, kaygilardan uzak kalmak. Nitakim Said-i Nursi yazilarinda , Tanrisal bildirileri aciklarken "....muellife buyurdu ki..." sozlerini soyleyerek kendinin dogrudan dogruya Tanridan buyruk aldigini vurgulamistir.

F- Said-i Nursi'nin "Risale-i Nur"u islamin ozudur., YENi BiR KURANDIR. O, bunu tanrinin buyruguyla yazmis, açiklamistir., bu konu tartisilmaz, geciktirilmez.

G- Inanmis, arinmis, kendine guvenmis bir nurcunun baslica gorevi nereye giderse gitsin orada yeni bir nurcu yetistirmek , birlige kazandirmaktir.

H- Ulkenin neresinde olursa olsun nurcularin toplanarak "Risale-i nur " okumalari gerekir. Bu toplantilarda TANRI ADLARINDAN SONRA Said-i Nursinin adini soylemek gerekir. Bu ad (bilgisizler anlamasin diye) gizli bir sesle de yansitilabilir.

I- BIR ULKEDE NURCULUGA KARSI CIKANLARIN TUMU DINSIZDIR, SERİATTEN AYRILMISTIR. Nurculuk gercek muslumanliktir. Nurculuga karsi cikmak islami yikmaktir.

K- Devlet seriate dayanirsa dogru, dayanmazsa egridir. Butun devlet kurumlari seriat buyruklarina, yani Risale-i Nur bildirilerine dayanmalidir. Tum yuksekogrenim kurumlarinin adi "Medrese-i Nur" olarak degistirilmelidir, namaz kilinmayan yerde ogrenim olmaz.

NURCULUK ISLAMA, KURANA AYKIRIDIR :

1- Islam dininin kaynagi olan Kuran'da mezhep, tarikat yoktur.Kuran butunlestiricidir, bolucu degil. Oysa tum mezhepler ve tarikatlar bolucudur, ayri ayri topluluklar olusturmayi yegler.

2- Islamda butun ibadetler tanri adina surdurulur. Kuran'da adi sani gecmeyen kimseler adina degil. Oysa Nurculukta kurucusunun adi , tanri adlari yaninda anilir.

3- Islamin biricik kitabi KURAN dir. Onun yenisi, eskisi olmaz, benzeri, ornegi yazilamaz, baska bir kitap Kuran anlaminda alinamaz, yorumlanamaz. Oysa Nurculukta Risale-i Nur , "...muellifin..." gibi Kuran yerine de okunabilmektedir. Bu tutum seriate gore buyuk suc (Kufr-u kebir) dir ve olumu gerektirir.

4- Kuran'da butun inananlarin kardes olduklari , tanrinin butun evrenin yaraticisi oldugu bildirilir, insanlar arasinda ustunluk-asagilik ayrimi gozetilmez. Oysa Nurculukta Said-i Kurdi ustun yaratilisli, tanriyla dolaysiz iliski kuran bir kimse diye nitelenir.

5- Kuran'a gore ibadet belli bir duzene gore , alcak gonulluce surdurulur. Nurculukta degisik kiliklara burunmek , oldugundan baska turlu gorunmek, elde degnek (asa) bulundurmak, vs vardir. Bu tur davranislar islama aykiridir, yasaktir.

6- Islam'da belli bir sinif yoktur, butun insanlar esittir. Oysa Nurculukta "Nur talebesi" denen ozel bir topluluk, ayri bir sinif vardir.

7- Islam'da ibadet aciktir, gizli kapakli degildir. Nurculukta ise gizlidir, toplumun gozunden uzaktir, ice kapalidir. Nitekim ulkemizde nurcularin olusturduklari topluluklarin hepsi gizlidir.

RISALE-I NURDAKI SACMALIKLAR

Said-i Nursi, "Sikke-i Tasdik-i Gaybi" adli risalesinde kendi yazilarini Kuran ile ozdes sayar, kendini tanriyla konusan peygamberle es tutar. Nitekim soyle bir yorum getirir: " Risale-i Nur" u Allah Kuran-i Kerim'de imzalamistir. Basta Hz. Muhammed olarak Hz. Ali, Abdulkadir Geylani, Muhyiddin Arabi ve oteki buyukler de Risale-i Nur'a imza koymuslardir." Bu sozler boyle duzgun degil, karmasik, daginik niteliktedir.

Said-i Kurdi Isparta'da yazdigi lemalarda sunlari soyluyor: " Risale-i Nur girdigi her yeri kutsallastirmis, bu arada Isparta'ya mubareklik kazandirmistir....Risale-i Nur Isparta'ya butun illerin uzerinde bir dindarlik meziyeti kazandirmistir." Ozetlenen bu fikirlerde yazar kendinin bulundugu yerin kutsallastigini soylerken, ustu kapali olarak Tanrisal bir niytelige burundugunu vurgulamaktadir. Oysa ki Islam dinine gore sadece TANRI KUTSALDIR , IL, ILCE "MUBAREK" OLMAZ.

Kendi kendini "mubarek" diye niteleyen Said-i Nursi, "Sonmez Risalesi"nde su sozlerle "Risale-i Nur" u ovmektedir: "Risale-i Nur Kuran'in aynasidir, bir mucize niteligindedir." Islam dininde peygamber "benden mucize beklemeyin..." derken bizim mubarek yazarimiz yazilarini bir yandan Kuran'la karsilastiriyor, bi yandan da "mucize" diye niteliyor. Yine ayni risalenin bir baska yerinde soyle diyor: "...Risale-i Nur 'a kimse karsi koyamaz, onunla boy olcusemez, ona denk tutulamaz." Bu sozler onceleri Kuran icin soylenmisti, onun BIR BENZERININ YAZILAMAYACAGI VURGULANMISTI.

Said-i Nursi'ye gore "Risale-i Nur" kendisine Tanri'nin istegi uzerine dolaysiz olarak indirilmistir. "Bediuzzaman cevap veriyor , 1960" adli yazida : "Risale-i Nur , Said-i Nursi'ye Allah tarafindan verilmistir" denmektedir. Islam dinine gore ise tanri 4 peygambere kitap indirmistir. Aksini iddia etmek sapkinliktir.

Yine Nursi'nin "Mesnevi-yi Nuriye" adli yazisindan , ozetleyerek sunlari aktaralim: " Risale-i Nur , Kuran'in bir mucizesi oldugundan herseyde bir marifet penceresi acmistir. Bu kitap, Kuran'a ait bir sirri cozerek bir yillik bir isi bir saatte bitirecek duruma gelmistir...Risale-i Nur, Musa peygamberin asasi gibi nereye degdiyse oradan su cikarmistir."

Islam dinine gore basta insan olmak uzere, butun yaratiklar kendi dillerince Tanrinin adini anarlar. Bizim said ise bakin bu konuda ne der: "Risale-i Nur'u sadece kuslar degil, gokte ve havada bulunan tum varliklar alkislar."

Said-i Nursi yazilarinin cogunda kendini kimi yerde ustu kapali, kimi yerde cok acik olarak peygamberle karsilastirir. Tanriyla dolaysiz konustugunu vurgular. Onun "Hizmet Rehberi" dedigi yazisindan gelisiguzel birkac bolumcugu ozetleyerek aktaralim: "...Ama onda ( Risale-i Nur'da) yazilanlar Kuran'in malidir. Hepsi Allahtandir...Peygamberimiz Kuran-i kerim'in sadece bir tercumani idi. Ustat ta (Said-i Kurdi) Risale-i Nur'un sadece bir tercumani gibidir.

"Iman Hakikatleri" baslikli yazisinda soyledikleri urperticidir: " Risale-i Nur peygamberimizin risaletini yani peygamberliginin bir mirasini ustada verir."

Risale-i Nur'un "Hizmet Risalesi" bolumunde gecen su sozler de ilginctir: "Risale-i Nur'a karsi cikilamaz (itiraz) . yapilacak her itiraz en ulu kisilerden , Kutbu'l Azam'dan da gelse aldirirs edilmemeli...." Islam inanclarinda Kuran bildirilerine karsi cikilamaz, Kuran elestirilemez, Kuran konusunda gundeme gelebilecek bir itiraz kesinlikle suctur. Islam dunyasinda peygambere "Kutbu'l Azam " denir. Bu cercevede Risale-i Nur'un Kuran ile eslestirildigi gayet aciktir.Bu tutum ıslam dinine gore buyuk suctur. Oysa Risale-i Nur yazari buna aldiris etmez..!!

Said-i Nursi'nin YENI KURAN YAZMA tutkusuna bir kac ornek: Kuran-i Kerim ve Risale-i nur Rahman ve rahim olan Allah'in bir indirisidir." Kuran-i Kerim ve Risale-i Nur'un indirilisi aziz ve hakim olan Allahtandir....iste o nur hem Kuran-i Kerim dir hem de Risale-i Nurdur...." " Risale-i Nur'un 129 parcasi Kuran'dan uzanan elektrik telinin ucuna takilan 129 elektrik lambasi gibidir...Bu oyle bir kitaptir ki insanlari karanliktan isiga cikarsin diye sana indirdik (Secde suresi ) ....Said-i Nursi'ye gore bu ayetlerdeki nur , yani ISIK sozuyle anlatilmak istenen yine Risale-i Nur'dur.. Bu oyle bir kitaptir ki sen onunla insanlari Risale-i Nur'un isigina cikarasin diye sana indirdik. "Allah'a cagiran , guzel isler yapan ve ben muslumanlardanim diyen kimsenin sozunden daha guzel ne olabilir (Fuss. suresi 33. ayet)" ...Said-i Nursi'ye gore : Hicbir sozun kendisininkinden daha guzel olamayacagi "soz" , Risale-i Nur kulliyatindan olan "Sozler" adli risale yani kitaptir. Ayetle iste bu kitap anlatilmak istenmis ve ovulmustur. Allah'a cagiran, guzel isler yapan ve ben muslumanim diyen Said-i Nursi'nin "Sozler" adli kitabindan daha guzel ne olabilir? . Bu alintilar iyice okunursa Islam dininin ozellikle Kuran'in ne gibi carpik yorumlara ugratildigi Said-i Nursi'nin Kuran'i bile kendi sozlerine, eylemlerine tanik gosterdigi, Risale-i Nur'un Kuran'da bile anildigi, bir Tanri buyrugu diye tanitilmak istendigi kolayca anlasilir.

Said-i Nursi "Nur Meyveleri" adini verdigi yazisinda soyle diyor: "Risale-i Nur okumak veya yazmak alim olmak icin yeterlidir, baska bilgiye gerek yoktur. " Bu abartili lafa su yorumu getirecegiz: bunalmadan Risalelerini sonuna kadar okuyan bir kisinin bilim degil "seriat getirme , bagnazlik, yobazlik" emellerinden baska bu kitapta bulabilecegi pek bir sey de yoktur. Gerisi bir zir delinin duzensiz, karmakarisik sayiklamalari, sanrilari, hezeyanlarindan ibarettir.

Said-i Nursi bir yazisinda " Risale-i Nur Kuran-i kerim'in en hakiki tefsiridir. Risale-i Nur, kendisine hizmet edenleri en basta nur talebelerini mutlak cennete goturecek " demektedir. Oysa Islam dinine gore kimin cennete gidecegini sadece tanri bilir. Kuran'da "Kuran okuyanlar cennete gidecek " denmemistir. Ortacag Avrupasinda kiliseler varlikli kimselere buyuk gelirler karsiliginda "cennet satarlardi" Burada da benzer davranis gorunuyor, insanlar ayni cikar ugruna kandiriliyor.

NURCULAR NEDEN KENDILERINE CEMAAT DERLER? Nurculukta nedense "tarikat" sozcugu kullanilmaz. Nurcular kendi topluluklarina "cemaat" derler. Bu bir kandirmacadir. Kendilerine cemaat demelerinin nedeni belli: Islam inanclarina gore bu dini secen topluluga CEMAAT denir. peygamberin cevresinde toplanan, Kuran'a baglanan kimselerin birligi cemaattir. Said-i Nursi de yeni bir din kurdugunu ileri surdugunden ona bagli topluluga cemaat demistir.

NURCULAR CEVAP VERIN
1- Said-i Nursi "Risale-i Nur" da gecen sozlerinin tanridan geldigini, esin kaynaginin tanri oldugunu savunmaktadir. Bu sav , onun dolaysiz olarak , Tanri ile iliski kurdugu anlamina gelmektedir. Peki Tanri ile dolaysiz iliski kuran kimselere PEYGAMBER denmez mi? Butun peygamberlerin one surdugu savlar boyle degil mi? Boyledir. Oyleyse , durup dururken peygamber oldugunu savunana ne derler?

2- Said-i Nursi yine orneklerden anlasildigina gore KURAN yazma yolundadir. "Risale-i Nur" tanrisal esinlerle butunlesen "kutsal kitap" tir, ona karsi cikilamaz, degistirilemez, elestirilemez. Bu niteliklerin hepsi KURAN icin gecerlidir. Oysa yazdigi kitaba ustu kapali olarak KURAN dir diyen kisiye ne derler?

3- Said-i Nursi Islam'i savunurken, onun getirdigi kosullardan birine bile uymuyor. Bu kisi ve devami niteligindeki FETHULLAH aile birliginden yoksundurlar. Tanrinin bu konudaki buyrugunu yerine getirmemis, peygamberin sunnetine baglanmamistir. Bu nedenle nurcularin buyuk bolumu evlilikten kacinmaktadir. BIR HAYIRSEVER NURCU BIZE NEDEN EVLENMEDIKLERINI, KADINDAN NE SEBEPLE KACINDIKLARINI ACIKLASIN......

4- "Risale-i Nur" okumakla actiginiz tum okullarin, ISIK EVLERININ , yurtlarin , orada calisanlarin, yenilen ve icilenlerin gideri karsilanamaz. Yeni gorkemli yapilarin, konutlarin yapilmasina , bu okullarin yurtlarin acilmasina kisisel yardimlar yetmez. Burada DEGIRMENIN SUYU NEREDEN GELIYOR?" sorusu butun agirligiyla karsimiza cikiyor. Kaypaklik, demogoji huylarinizi bir kenara birakin da soyleyin: SIZI KIM VEYA KIMLER BESLIYOR?

5- Yillardir hayalini kurdugunuz serri esaslara gore yonetilen ama bayindir bir ulkeyi nasil gerceklestireceksiniz? Cagdas bir toplumu ustelik onlarca milyon insandan olusan buyuk bir birikimi yonetmek icin yalnizca "Risale-i Nur" okumak yeter mi? Tum toplumsal kurumlarin yonetimi, duzenlenmesi, yasatilmasi, gelir-gider islemleri, denetimi hangi ilkelere gore uygulanacak? Cagdas dunyada icine kapanip kendi basina yasayabilen bir devlet yoktur. Uluslararasi iliskiler, sozlesmeler, anlasmalar hep cagin anlayisina, uygarligin gidisine goredir. TURKIYE BUNLARIN DISINA CIKARSA BUNLARI YADSIRSA KOMSULARIYLA HANGI KOSULLAR ALTINDA BIRLIK DUZEN KURABILECEK?

buda bu konuyla ilgili topladığım enson döküman
artık bu konuyu tartışmaya açalım ve bu kişiler prim vermeyelim
tenrı türkü korusun
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
bozkurtalpaslan
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 25, 2004
İletiler: 7
Şehir: TÜRKİSTAN

İletiTarih: Pzr Tem 25, 2004 3:07 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

SAİD NURSİ ve FETHULLAH GÜLEN... TÜRKİYEDE HALA BU İKİ İSLAM DÜŞMANINI SAVUNAN İNSANLAR VAR VE BUNLARIN ARASINDA TÜRK-İSLAM ÜLKÜCÜLERİ DE VAR... NE KADAR ACI DEĞİL Mİ? İNANIN NE KADAR ÜZÜLÜYORUM BİLEMEZSİNİZ... EHL-İ SÜNNET İTİKADINA AYKIRI BİR SÜRÜ HAREKETİ OLAN BU İKİ İSLAM DÜŞMANINI TARTIŞMAMIZ BİLE KOMİK VE İÇLER ACISI BİR DURUM... ÇÜNKÜ TARTIŞMA OLMASI İÇİN İKİ FARKLI GÖRÜŞ OLMASI LAZIM... OYSA BU ADAMLAR HAKKINDAKİ TEK GÖRÜŞ ONLARIN İSLAM DÜŞMANI OLDUGU OLMALIDIR... AMA GERÇEKLER GÜN YÜZÜNE ÇIKARILAMIYOR.. SAYGILAR...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
bidost
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jul 21, 2004
İletiler: 280

İletiTarih: Pts Tem 26, 2004 7:44 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

AMA GERÇEKLER GÜN YÜZÜNE ÇIKARILAMIYOR.. SAYGILAR...[/quote]



niye çıkmıyor biliyormusun ülküdaşım bu kişiler sinsi şekilde içlere sızmaya çalışıyorlar ve bizim en hasas noktamız olan dinimi bizden daha iyi bildiklerini ve hatip olarak eğitildikleri için bizi içten yok ediyorlar ve biz seyirci jalıyoruz kavga etmeye çalışsan sana evet cok haklısın gibi okşayıcı laflar soyluyorlar ama öbür taraftan iğneyi batırıyorlar benim bunların içinde bir tana lise hocam vardı şimdi en yüksek kadrolarda samanyolunda tanrı biz kurtları onların eline düşürmesin bizi it yerine bile koymazlar oyun oynarlar bu oyunlara gelmeyelim


tanrı türkü korusun
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kurt_ata
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jul 16, 2004
İletiler: 166
Şehir: TURAN-ADIYAMAN

İletiTarih: Pts Tem 26, 2004 4:54 pm    ileti konusu: saidmirza dan alıntı... Alıntıyla Cevap Gönder

kendileri faşist olmadıklarını söyleyen iki yüzlü bölücüler, iftira atmayı sanat haline getirmiş nankör şerefsizler....
siz bilmezmisiniz Allah katında üstünlük takvadadır, türklükte , kürtükte değil.
siz bilmezmisinz Peygamber efendimizin veda hutbesinde "arabın arap olmayana hiçbir üstünlüğü yaoktur. ancak Allah katında takvası üstündür."

şimdi bir insanı Kürt olduğu için aşağılamak, milliyetçiliğn neresiyle bağdaşır bre ahmak! senin yaptığın bölücülükten başka bir şey değil...
Bediuzzaman'ın şu sözleri kulaklarında çınlasın:
"Müslüman olmayan türk olamaz. müslümanlıktan çıkan veya müslüman olmayan türkler, türklüktende çıkmıştır.
"Türkler bin sene islamiyete bayraktarlık yapmış , içinde binlerce evliya, asfiya yetiştirmiş mübarek bir nesil..."
siz bunu bilmezsin, İttihat ve terakki Abdülhamid Han'ı devirirken, Bediuzzaman hz.lerini mahkemeye alırlar ve "sen şeriat istiyormuşsun, biz şeriat isteyenleri asarız" sözüne Said Nursi şu cevabı verir. "şeriatın bir rüknüne bin başım olsa feda etmeye hazırım" der. hayatı her zama ndışardan gelen komünist , yahudi, dönmelerin dinimizi yok etmek için oluşturdukları komitelere karşı mücadele etmekle geçmiş ve bu uğurda bütün rahatından taviz vererek, Hapis, Sürgün, Eziyet üçgeninde çilekeş bir hayat vererek " milletin hastalığı imandadır. çaresi takviye ile olur" diyerek, bir cerrah gibi Türk milletini dehşetli bir dinsizlik propagandası ile karşı karşıya olduğu bir zamanda Risale-i Nur ederlerini yayarak, milyonlarca insanın imanını kurtarmıştır. Bugün senin müslüman isen, onun ve etrafına toplanığı fedakar insanların gayretleri ile çektiği azaplar neticesinde imanlı bir türk olarak yaşadığını bilmelisin. Bu uğurda Mustafa Kemal'i bile karşısına almıştır.

Türkün en meşhur milliyetçileri "Necip Fazıl, Osman Yüksel Serdengeçti, Osman Bölükbaşı ] gibi milliyetçiler Bediuzzaman'ın talebeleri olduğunu..

Bugün Vakit gazetesinde yazarlık yapan milliyetçi kardeşimiz Abdurrahim Karakoç Bediuzzaman'ı sıksık methettiğini bilir misiniz?

Başbuğ Ömer Öngüt bakın Bediuzzaman hakkında ne demiş,



Bediüzzaman Said-i Nursî -Kuddise Sırruh-:

Fethullah Gülen senelerdir Bediüzzaman Hazretleri’nin yolunda olduğunu söylüyor.

Halbuki Bediüzzaman Hazretleri’nin imanına bir bakın, bir de küfrü hoş gören bunların durumuna...:

Bediüzzaman Hazretleri kimdir?

O öyle bir zât-ı âlidir ki, Hazret-i Allah zâhiri ilimle, tarikat ilmiyle, mârifetullah ilmiyle mücehhez kılmıştı. O Allah-u Teâlâ’nın sevdiği, seçtiği veli kullarındandı. Bediüzzaman Hazretleri bir iman abidesi idi. Nûr saçan kandildi. Hayatı boyunca Allah-u Teâlâ’nın ve Resulullah Aleyhisselâm’ın emir ve hükümlerine candan bağlı idi. Her cefaya katlandı. Ve fakat bu cefalar onun imanını arttırmaktan, azmini çoğaltmaktan başka bir şeye yaramadı.

Ona tâbi olanlar, onun ahlâkını alanlar da yine aynı öyledir. Onlar hapishaneden hapishaneye giderdi, fakat her çıkan iman ile gürlerdi. Onları hiçbir şey yıldırmadı. Canını verdi, fakat imanını vermedi.

Hiçbir zaman haksızlığa boyun eğmedi. Canını hiçe saydı. Dinde, imanda asla en küçük taviz vermedi. Dünyaya asla meyil etmedi. Dünyaya hiçbir zaman iltifat etmedi. Allah-u Teâlâ’nın iman ile küfür arasındaki berzahına daima dikkat ederdi. Koyduğu hudutları muhafaza ederdi. Bunu en büyük ve en mühim vazife sayardı. Hakk ve hakikatı bildirmek için, bütün ömrünü bu yolda ve bu uğurda geçirdi. İman edenler için güzel bir nümune idi.

Ömrünü bu nûrlu yolda geçirdiği gibi, iman edenler için de güzel bir iz bıraktı. Öylesine güzel bir iz ki, Resulullah Aleyhisselâm’ın izinde idi. Nûr kaynağı ancak Resulullah Aleyhisselâm’dır.

Her işte o “Sirâcen münîrâ = Nûr saçan kandil” (Ahzab: 46) Âyet-i kerime’sinden nasibi kadar nûr alırdı. Ve o nûru saçardı. Bütün gayesi imanı kurtarmak idi. Allah-u Teâlâ’nın dostlarına, velilerine nasıl tazim edilmesi gerektiğinin izahını yapardı.

Bunlar ise “Devir tarikat devri değil, tarikatlar misyonunu yitirmiştir.” diyorlar. Bunlara en güzel cevabı Bediüzzaman Hazretleri bizzat kendisi vermektedir. Bu sözleri ile dahi onun yolundan ayrılmışlardır.



Bediüzzaman Hazretleri’nin tarikat hakkında Mektubat adlı eserinin 29. Mektubundaki 3. Telvih’te şu beyanları ne kadar arza şayandır... Bunun hakikatını öğrenmek için bu mektubu tetkik etmek lâzımdır:

“Madem Adalet-i İlâhiyye böyle hükmeder ve hakikat dahi bunu hak görür, tarikat, yani Sünnet-i seniyye dairesinde tarikatın hasenatı seyyiatına kat’iyyen müreccah olduğuna delil: Ehl-i tarikat, ehl-i dalâletin hücumu zamanında imanlarını muhafaza etmesidir. Adi bir samimi ehl-i tarikat, sûrî, zahiri bir mutefenninden daha ziyade kendini muhafaza eder. O zevk-i tarikat vasıtasıyla ve o muhabbet-i evliya cihetiyle imanını kurtarır. Kebairle fasık olur, faat kâfir olmaz; kolaylıkla zındıkaya sokulmaz. Şedit bir muhabbet ve metin bir itikad ile aktab kabul ettiği bir silsile-i meşayihi, onun nazarında hiç bir kuvvet çürütemez. Çürütemediği için, onlardan itimadını kesemez. Onlardan itimadı kesilmezse, zındıkaya giremez. Tarikatta hissesi olmayan ve kalbi harekete gelmeyen, bir muhakkik âlim zât da olsa, şimdiki zındıkların desiselerine karşı kendini tam muhafaza etmesi müşkülleşmiştir.

Bir şey daha var ki; Daire-i takvâdan hariç, belki daire-i İslâmiyetten hariç bir suret almış bazı meşreblerin ve tarikat namını haksız olarak kendine takanların seyyiatiyle, tarikat mahkum olamaz. Tarikatın, dini ve uhrevi ve ruhani çok mühim ve ulvi neticelerinden sarf-ı nazar, yalnız Âlem-i İslâm içindeki kudsi bir rabıta olan uhuvvetin inkişafına ve inbisatına en birinci, te’sirli ve hararetli vasıta tarikatlar olduğu gibi, âlem-i küfrün ve siyaset-i hıristiyaniyyenin, Nûr-u İslâmiyeti söndürmek için müdhiş hücumlarına karşı dahi, üç mühim ve sarsılmaz kal’a-i İslâmiyyeden bir kal’asıdır.

Merkez-i Hilafet olan İstanbul’u, beşyüz elli sene bütün âlem-i hıristiyaniyyenin karşısında muhafaza ettiren, İstanbul’da beşyüz yerde fışkıran envâr-ı Tevhid ve o Merkez-i İslâmiyedeki ehl-i imanın mühim bir nokta-i istinadı, o büyük camilerin arkalarındaki tekkelerde “ALLAH, ALLAH!” diyenlerin kuvvet-i imaniyeleri ve Mârifet-i ilâhiyyeden gelen bir muhabbet-i ruhani ile cuş u huruşlarıdır.

İşte ey akılsız hakimiyet-füruşlar ve sahtekâr milliyet-perverler! Tarikatın, hayat-ı içtimaiyenizde bu hasenesini çürütecek hangi seyiatlardır, söyleyiniz?..” (29. Mektup)



Buradan da anlaşılıyor ki; imanı kurtarmak ancak şeriat, tarikat ve hakikatla kaim olduğunu bu zât beyan etmiştir.

Ve yoldan çıkan bu gibi kimseleri de çok güzel belirtiyor.

Asla kimseden para dilenmezdi. Her lokmasının helâl olmasına dikkat ederdi. Çünkü Allah-u Teâlâ’nın emirlerine, hükümlerine sımsıkı bağlı idi.



Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri II. Mektubunda; para toplayan nurculara da şöyle sesleniyor:

“O mezkûr ve malûm talebesinin hediyesine karşı cevaptan bir parçadır.

Bana bir hediye gönderdin, gayet ehemmiyetli bir kaidemi bozmak istersin. Ben demiyorum ki: “Kardeşim ve biraderzadem olan Abdülmecid ve Abdurrahman’dan kabul etmediğim gibi senden de kabul etmem.” Çünkü sen onlardan daha ileri ve ruhuma daha yakın olduğundan, herkesin hediyesi reddedilse, seninki bir defaya mahsus olmak üzere reddedilmez. Fakat bu münasebetle o kaidemin sırrını söyleyeceğim.

Şöyle ki:

Eski Said minnet almazdı. Minnetin altına girmektense ölümü tercih ederdi. Çok zahmet ve meşakkat çektiği halde kaidesini bozmadı. Eski Said’in, senin bu biçare kardeşine irsiyet kalan şu hasleti ise, tezehhüd ve sun’i bir istiğna değil, belki dört beş ciddi esbaba istinat eder.

Birincisi; Ehl-i dalâlet, ehl-i ilmi, ilmi vasıta-ı cer etmekle itham ediyorlar, “İlmi ve dini kendilerine medar-ı maişet yapıyorlar” deyip insafsızcasına onlara hücum ediyorlar. Bunları fiilen tekzip lazımdır.

İkincisi; Neşr-i hak için enbiyaya ittiba etmekle mükellefiz. Kur’an-ı Hakim’de, Hakkı neşredenler “Benim mükafatım âlemlerin Rabbine aittir.” (Yunus: 72, Hud: 29, Sebe: 47) diyerek insanlardan istiğna göstermişler. Sûre-i Yasin’de “Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun, ancak onlar doğru yoldadırlar.” (Yasin: 21) cümlesi, meselemiz hakkında çok manidardır.

Üçüncüsü; Birinci sözde beyan edildiği gibi, Allah namına vermek, Allah namına almak lazımdır. Halbuki, ekseriya ya veren gafildir, kendi namına verir, zımnî bir minnet eder. Ya alan gafildir; Mün’im-i Hakkiye ait şükrü, senâyı zâhîrî esbaba verir, hatta eder.

Döndüncüsü; Tevekkül kanaat ve iktisat öyle bir hazine ve bir servettir ki, hiçbir şeyle değişilmez. İnsanlardan ahz-ı mal edip o tükenmez hazine ve defineleri kapatmak istemem. Rezzak-ı Zülcelale yüz binler şükrediyorum ki küçüklüğümden beri beni minnet ve zillet altına girmeye mecbur etmemiş. Onun keremine istinaden, bakiye-i ömrümü de o kaideyle geçirmesini rahmetinden niyaz ediyorum.

Beşincisi; Bir iki senedir çok emâreler ve tecrübelerle kat’i kanaatım oldu ki, halkların malını hususan zenginlerin ve memurların hediyelerini almaya mezun değilim. Bazıları bana dokunuyor, belki dokunduruluyor, yedirilmiyor, bazen bana zararlı bir surete çevriliyor. Demek gayrın malını almamaya mânen bir emirdir ve almaktan bir nehiydir.

Hem bende bir tevahhuş var. Herkesi her vakit kabul edemiyorum. Halkın hediyesini kabul etmek, onların hatırını sayıp istemediğim vakitte onları kabul etmek lazım geliyor. O da hoşuma gitmiyor. Hem tasannu ve temellükten beni kurtaran bir parça kuru ekmek yemek ve yüz yamalı bir libas giymek, bana daha hoş geliyor. Gayrın en âlâ baklavasını yemek, en murassâ libasını giymek ve onların hatırını saymaya mecbur olmak bana nâhoş geliyor.

Altıncısı; Ve istiğna sebebinin en mühimi, mezhebimizce en muteber olan İbn-i Hâcer diyor ki: “Salâhat niyetiyle sana verilen birşey sâlih olmazsan kabul etmek haramdır.”

İşte, şu zamanın insanları, hırs ve tama yüzünden küçük bir hediyesini pek pahalı satıyorlar. Benim gibi günahkâr bir biçareyi, sâlih veya veli tasavvur ederek, sonra bir ekmek veriyorlar. Eğer -hâşâ- ben kendimi salih bilsem, o alâmet-i gururdur, salâhatin ademine delildir. Eğer kendimi sâlih bilmezsem, o malı kabul etmek caiz değildir. Hem ahirete müteveccih a’mâle mukabil sadaka ve hediyeyi almak, âhiretin bâki meyvelerini dünyada fâni bir surette yemek demektir.”



Bu mübarek zât bunları ne kadar güzel görmüş ve söylemiş. İşte bu beyanında dinini dünyaya değiştiren bu gibi kimseleri tarif ediyor. Fakat o nûrlu yolunu, nûrlu izini takip edenlere hiç bir sözümüz yok
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
kurt_ata
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jul 16, 2004
İletiler: 166
Şehir: TURAN-ADIYAMAN

İletiTarih: Pts Tem 26, 2004 4:56 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

arkadaş; senin bu dediklerini Bediuzzaman zamanında Kur'an'a hizmet ettiği için onu hapislerden sürgünlere gönderen dinsziler diyordu. sende onların soyundan gelmiş olmalısın galiba, senin bu dediklerin Necip Fazıl'a ; Osman bölükbaşına, Osman yüksel serdengeçti ye bir hakarettir. bu en meşhur başbuğlarımız Bediuzzaman'ın sıkı talebeleri idi...sen yahudi uşağı olmasan bile hitler, mussolini zihniyetli bir faşist yobazsın. çünkü milliyetçilik kendi ırkından olmayanı aşağılamak değil. milletini sevmektir. sen git kongra-gel sitesine. nasıl olsa aynı zihniyettesin. aynı unsura hizmet ediyor sizin bu pis fikirleriniz!!!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
kurt_ata
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jul 16, 2004
İletiler: 166
Şehir: TURAN-ADIYAMAN

İletiTarih: Pts Tem 26, 2004 4:59 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

BİR İNSANI kÜRT DİYE AŞAĞILAYAN, TÜRK OLDUĞU İÇİN KENDİNİ ÜSTÜN GÖREN KIT BEYİNLİLERE:
İnsanların ayrı soylardan, kabilelerden yaratılması birbirlerine üstünlük taslamaları, kavga etmeleri, düşman olmaları için değildir…Tanışıp birleşmeleri, ellerindeki meziyetleri birbirlerinin hizmetine sunmaları ve görev paylaşımı içindir.
İslam ordusu öyle büyük bir ordudur ki bölümlere, cemaatlere ayrılmıştır. Bu ordudaki her insanın binlerce birlik noktası vardır; yaratanları bir, rızık verenleri bir, peygamberleri bir, kıbleleri bir, kitapları bir… bu birlikler bine kadar uzanabilir. Bu kadar birlik kardeşliği ve yardımlaşmayı emreder…
Büyük üstad Mehmet Akif, bu büyük tehlikeye dikkatlari çekmiş, yüreği yanarak haykırmıştır:

“İşte ey unsur-ı isyan, bu elim izmihlal,
Seni tahrik eden üç beş alağın ma’rifeti!
Ya neden bekliyordun bu rezil akıbeti?
Hani milliyetin İslam idi… Kavmiyetin ne!
Sarılıp sımsıkı dursaydına milliyetine.
“Arnavutluk” ne demek? Var mı şeraitte yeri?
Küfr olur başka değil kavmiyetini sürmek ileri!
Arabın Türk’e; Lazın Çerkese, yahud Kürde;
Acemin Çinliye rühçanı varmış? Nerde!
Müslümanlıkta “anasır” mı olurmuş? Ne gezer!
Fikr-i kavmiyeti telin ediyor Peygamber.
En büyük düşmanıdır ruh-i nebi tefrikanın;
Adı batsın onu İslama sokan kaltabanın!
Şu senin akıbetin bin bu kadar yıl evvel,
Sana söylenmişken şimdi doğrumudur cedel?
(SAFAHAT- ÜÇ BEYİNSİZ KAFA)

Bizim milliyetimizin hayatı ve ruhu dindir… Ruhsuz milliyet kuru , cansız bir ceset hükmündedir.

Said Nursi ye Türk düşmanı diyenler ; şu sözü kulaklarınıza küpe olsun:
“Türkler İslamın sancaktarı ve bayraktarıdır. İslam ailesinin Araplar ile birlikte büyük ağabeyidir, O büyük abi , bünyenin pazusu ve idarecisi olmuştur. Türklerin bütün iyilikleri İslamın defterindedir. Ayrı bir fazilet ve meziyet aramamışlardır”

“İla-i Kelimetullahın bayrağı olan hilal-yıldız bayrağı teali edecek.Eski şevketini bulacak İnşaallahu Teala”
(SAİD NURSİ- TARİHÇE-İ HAYAT)

Üstünlük olarak Müslümanlık yeter. Üstünlük kalitede, Allah’ın kıymet verdiği şeylerdedir.
Müslüman Türk milletinde IRKÇILIK yoktur
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
kurt_ata
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jul 16, 2004
İletiler: 166
Şehir: TURAN-ADIYAMAN

İletiTarih: Pts Tem 26, 2004 5:00 pm    ileti konusu: cemaatler Alıntıyla Cevap Gönder

Hayra hizmetlerin farklı kollardan olması ayrılıktan değildir. Hayırda ihtisaslaşmak hiç bir zaman ayrılık ve birbirini reddetme anlamına gelmez...
Bazı arkadaşlar sanki sadece kendileri hayrı biliyormuş, düşünüyormuş gibi herkesi biraraya getirme sevdasına düşerler.Halbuki hayatını hayra ve güzelliğe adamış insanları bu şekil çirkin zatlarla itham eden adamla değil insanlar, melekler bile yanyana gelmek istemez...
Hakka hizmet edenlerin aynı odada toplanmasına hem mekan hemde hikmet müsade etmez.
Hakka hizmet edenlerden hizmet metodunda değil, hizmet gayesinde birlik aranır... Maksatları bulanık olanlar, Hakkı batıl yollarla aramaya çalışanlar zaten o nurlu kafilenin dışındadır...

***AYRICA BİR MÜMİNİN "cı,cu" OLMASI MÜMLKÜN DEĞİLDİR...
BİR İNSANA BAĞLANMANIN YASAK OLDUĞU BİR DİNDE KİMSE "ocu,bucu" OLMAK İÇİN BİR ARAYA GELMEZ...
insanlar heri limde olduğu gibi bir İslam aliminden istifade etmeye çalışırlarki, bunun o türlü anlayışlarla ve din düşmanlarının ortaya attıkları zanlarla uzaktan yakından ilgisi yoktur...
Herkes hocasını sever.Kimse birilerine yaranmak için Hocası için reddiyeler okumaz, okuyamaz ve olması gereken de budur...


(ak02)
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
bozkurtalpaslan
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 25, 2004
İletiler: 7
Şehir: TÜRKİSTAN

İletiTarih: Sal Tem 27, 2004 12:47 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

kurt ata burda sana hakaret eden yokken SEN HANGİ CÜRRETLE BİZE HAKARET EDİYOSUN... HERKES HADDİNİ BİLSİN...
SAİDO da FETO da İSLAMİYET DÜŞMANIDIR...BURDA NURCU PROPAGANDASI YAPMA... BURASI BOZKURTLARIN OTAĞI...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
bozkurtalpaslan
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 25, 2004
İletiler: 7
Şehir: TÜRKİSTAN

İletiTarih: Sal Tem 27, 2004 12:52 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

bediüzzamanmış.... said nursi denen adamın kitaplarıyla beynini yıkayacağına Seyyid Ahmed Arvasi Hocamızın babası Abdulhakim Arvasi Hazretlerinin kitaplarını oku...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
bidost
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jul 21, 2004
İletiler: 280

İletiTarih: Sal Tem 27, 2004 8:36 am    ileti konusu: kurt ata ya cevap Alıntıyla Cevap Gönder

önce başındaki kurt ata ismini kaldır onun yerine (KÜRT-ATA ) flan koy
biz islamiyettende önce vardık sonrada varız ama sizin gibi din vezirganları arap vezirganlar yavuz sultan selimden sonra içimize sızdıktan sonra bizi içten parçalamaya kalktınız kurttan it olmaz it istesede kurt olmaz sen kurt gibi görünmeye çalışma arap kürt emperyalist köpeklerinin eteklerine yalamya devam et bu yol emperyalizme açılmış bir savaş olarak devam edecek şu anda eminim ki benim gibi düşünen 100 binler kurt var ama itler istedi diye kurtlar ölmez sen önce özüne dön ondan sonra o şerefsiz bölücü mandacı şerefsizleri savun tanrı oku demiş milletin ağzından yazma beyin yıkayanların sözlerinide bana satma oldumu KÜRTATA

TANRI KURDU İTE MUHTAÇ BIRAKMASIN
tanrı türkü ve turanı korusun yüceltsin
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Bu başlık kilitlenmiştir; cevap yazamaz, iletileri değiştiremezsiniz 3. sayfa (Toplam 42 sayfa)

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4 ... 40, 41, 42  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1