Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - “Dinlerarası diyalog” cemaat–memaat meselesi değil
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Bu başlık kilitlenmiştir; cevap yazamaz, iletileri değiştiremezsiniz 6. sayfa (Toplam 7 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
sonkurt45
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 10, 2005
İletiler: 33

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 12:49 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Yazımda dikkat edersen bazıları diyorum hepsini kastetmiyorum. Ben kırkıncı hocanın cemaatini, osman demirci cemaati tanımışlığım var. Memleketim erzurumda olduğu için az çok ne olduklarını biliyorum.

şimdi niye sana gülünecek ve acınacak olan sensin dediğimi anlamışsındır umarım.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
berr
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 12, 2005
İletiler: 18

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 12:51 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Nurcu Müslümanlar ve Narcı Kafirler
http://www.hakikat.com/dergi/82/buay82.html
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et ICQ
ozbeken
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 24, 2004
İletiler: 566

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 12:52 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Anam ben sana laf etmedim ki bana gülüyosun acıyosun.
Bak bakaım yazında hepsini mi kast etmişsin bir kısmını mı :

Alıntı:
Maalesef arkadaşlar bazı nur cemaatleride fetullah gülene sıcak bakmaya başladı. Bunlardan biriside Yeni ASYA cemaati


AYrıca Osman Demirci vefat etti. Kırkıncının da Suffa vakfı var. Onların Yeni asya ile alakaları ne ?
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
sonkurt45
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 10, 2005
İletiler: 33

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 12:54 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Kardeş koalisyondur diyon ama ben onların arasında 1 sene kaldım ne olduklarını bilirim.
Bu neye benzer bilirmisin ülkücüler arasında koministti savunana benzer. Siz onu orada tutarmısınız. bu koalisyonda aynen ona benzer. koalisyonla kurulan partiler var ama aynı kararlara imza atar. Bilmem anlatabildim mi?
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
ozbeken
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 24, 2004
İletiler: 566

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 12:57 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Ya ne güzel mantık. ben sana diyorum ki Abdulkadir Badıllı abi www.ittihad.com.tr de dinler arası diyalogun olamayacapını hatta iki gün önce f. gülenin küresel barışa doğru eserinde geçen kısmı reddeden bir yazı yazdı .

Bunlar tarikat olmadıkları için bu tür birlikteliker oluyor.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
sonkurt45
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 10, 2005
İletiler: 33

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:00 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:

AYrıca Osman Demirci vefat etti. Kırkıncının da Suffa vakfı var. Onların Yeni asya ile alakaları ne ?


Bak kardeş senin benimle ilgili bir yaran mı var bilmiyorum?
Osman demircinin vefat ettiğini biliyorum. Kırkıncı Hocayı medresede ziyaret ettim sene 1994.

Yazıyı iyi okumadığın belli oluyor. Oku öyle yaz.
Burada sadece Yeni Asya cemaatini kastettiğimi görmedin.

KIRKINCI HOCA İLE OSMAN DEMİRCİYİ KASTETTİĞİMİ NEREDEN ÇIKARDIN YAHU?
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
dagdeviren
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Apr 04, 2004
İletiler: 61

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:02 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

sevgili yorukhasan , ısrarla söylüyorum amacım polemik yapmak değil , ısrarla benim yazdıklarıma , cevap verme zorunluluğunu da anlayabilmiş değilim.

Bana nurculuk hakkında verdiğin bilgiler için şükranlarımı sunuyorum çünkü 3 senem onların içinde geçti. Kimin diyaloğu destekleyip desteklemediğini ve nurcuların kaç kol olduğunu sanıyorum senden iyi bilirim.

Ancak konu bu değil , konu nurcuların içinde Diyaloğu Bediüzzaman hazretlerinin risalelerine delil gösterip , küfrü hoşgörü haline getirenlere sergilenecek tavırdır.

Acizane şana şu kitabı tavsiye ediyorum , Oku Ve Okut , sonra gel karşılılı mülahaze ederiz , vaktimizi laf yerine hizmetle geçirsek sanıyorum daha iyi olur.


http://www.hakikat.com/nur/risaleler/narci/icnarci.html

Selam hidayete tabi olanlara olsun..
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
ozbeken
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 24, 2004
İletiler: 566

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:04 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:
yorukhasan kardeş
gülünecek vede acınacak olan sensin.
inanmıyorsan git incele yeni asya gazetesini bak nasıl bakıyorlar dinler arası diyaloga
hristiyanlara bakışını kendin oku. belki sana bir fikir verir


Bu yazıyı sen yazmadın de mi ?

Cemaatler bir şahs-i manevidir. İçinde milyonlara baliğ olan insanlar vardır. Cemaatten bir kişinin sözüne bakıp tümünü tekfir etmenin, kafirlikle suçlamanın manası var mıdır ?

Sapla samanı birbirine ayırt etmeden, biz şu kadar içlerinde kaldık demeyle tüm nurcuları biliriz demeyle bu işler olmuyor.

Mızraklı İlmihal de Ehl-i Sünnetten olmanın şiarı ehl-i kıbleyi tekfir etmemektir yazdığını bilmiyor musunuz ?
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
ozbeken
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 24, 2004
İletiler: 566

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:12 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Dağdeviren ;

Alıntı:
Selam hidayete tabi olanlara olsun..


Selamınla zaten bizlere bakışını gösteriyorsun. Bu Efendimizin kafir devlet başkanlarına kullandığı selamdır. Helal olsun sizlere.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
sonkurt45
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 10, 2005
İletiler: 33

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:12 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:

Cemaatler bir şahs-i manevidir. İçinde milyonlara baliğ olan insanlar vardır. Cemaatten bir kişinin sözüne bakıp tümünü tekfir etmenin, kafirlikle suçlamanın manası var mıdır ?


Senin benimle sorunun olduğunu şüphelerim arttı.
Biz insanları İmamları ile çağıracağız diyor ALLAHU TEALA imam nereye peşindekiler oraya imamı kafir ise CEHENNEME HEP BERABER CEHENNEME GİDERLER İMAMI MÜMİN İSE cennete giderler(İMAMLARININ YOLUNDA GİTTİĞİ SÜRECE). Bunun anlaşılmayan yanı ne?

Eğer cematin başındakiler böyle laflar edenler varsa o cemaatin sonunu hayra yormak mantık işimidir. Böyle laf eden ve buna rağmen cemaatte kalmaya devam eden bu fikri peşinen kabul etmiş olur.

KURANI KERİMİ AÇ VE OKU.

SAPTIRICI ÖNDERLERİN

VE ONLARA TÂBİ OLANLARIN MAHŞERDEKİ

DURUMLARI

Her asrın insanı yaşadığı devirde kime tâbi olduysa onunla mahşere çağırılacaktır.

Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

“İnsan sınıflarından her birini biz o gün imamlarıyla beraber çağıracağız.” (İsrâ: 71)

Hazret-i Ali -radiyallahu anh- Efendimiz bu Âyet-i kerime hakkında “İmamdan murad, herkesin yaşadığı asrın önderidir.” buyurmuşlardır.

Herkes dünyada kimin bayrağı altında bulunmuşsa, kime uymuş, kimleri rehber edinmişse, ahirette de onun bayrağı altında bulunacaktır.

Rehber edindiği, peşine düşüp gittiği lideri nereye götürürlerse onlar da oraya gidecek. Dünyada olduğu gibi ahirette de bir ve beraberdirler. İyiler iyilerle beraber cennette, kötüler kötülerle birlikte cehennemde olacaklardır.

Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:

“Firavun kıyamet gününde milletine öncülük eder, onları cehenneme götürür. Gittikleri yer ne kötü yerdir!” (Hud: 98)

“Onlar bu dünyada da, kıyamet gününde de lânete uğratılırlar. Ne kötü yerdir onların götürüldükleri yer!” (Hud: 99)

Ne kötü bir ikramdır onlara takdim edilen! Ne kötü bir bağıştır verilen!

Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:

“Onları ateşe çağıran imamlar kıldık. Kıyamet günü onlar yardım görmeyeceklerdir.” (Kasas: 41)

“Bu dünya hayatında biz onların peşine bir lânet taktık (daima lânetle anılacaklardır.) Kıyamet gününde ise onlar çirkinleştirilip iğrenç kimselerden olacaklardır.” (Kasas: 42)

İyilerin arkasında gidenler, saadet-i ebediyeyi kazanmaya vesile oldukları için liderlerini överek ve ona dualar ederek büyük bir mutluluk içinde Cennet-i alâya doğru yürüyeceklerdir. Saptırıcı liderlerin peşine takılanlar ise felâket-i ebediyeye düşmelerine sebep oldukları için onlara büyük bir kin ve öfke duyacaklar, düşünmeden körü körüne ardına sürüklendikleri önderlerine lânetler yağdıracaklar, beddualar edeceklerdir.

Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:

“Hepsi birbiri ardından cehennemde toplanınca, sonrakiler öncekiler için ‘Ey Rabbimiz! Bizi saptıranlar işte bunlardır. Bunlara ateşten bir kat daha fazla azap ver!’ derler.

Allah da ‘Zaten hepsinin azabı kat kattır, fakat siz bilmezsiniz.’ buyurur.” (A’raf: 38)

“Öncekiler de sonrakilere derler ki:

Sizin bize hiçbir üstünlüğünüz yok. O halde siz de kazandıklarınıza karşılık tadın azabı!” (A’raf: 39)

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Kıyamet gününde insanlar bir araya toplanır, Rabbimiz ‘Her kim neye tapmışsa onun ardına düşsün.’ buyurur. Artık kimi güneşin, kimi ayın, kimi tağutların (kodamanların) peşine düşüp gider.” (Buhari. Rikak: 52)

Allah-u Teâlâ bu gibi kimselere azabını hatırlatarak kendi katına geldikleri zaman hor ve hakir olarak birbirleri ile çekişip tartışacaklarını haber vererek Âyet-i kerime’sinde şöyle buyuruyor:

“Sen o zâlimleri Rabblerinin huzurunda durduruldukları zaman, suçu birbirine atıp dururken bir görsen!” (Sebe: 31)

Hep birbirini suçlayacaklar, hep birbirlerini kınayacaklar... Hiç birisi suçu üzerine almak istemeyecek.

Başkalarının peşlerinde körü körüne giden, bu hususta kendilerini uyarmak isteyen münevver insanları dinlemeyen kimseler, o gün hakikatı apaçık gördüklerinde; liderlerinin suret-i haktan görünerek her şeyi nasıl ters gösterdiklerini, o kodamanlara uydukları için nasıl bir felâkete düşürüldüklerini ve azabın hazır vaziyette kendilerini beklediğini müşahede ettiklerinde pek büyük bir hasret çekecekler.

Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

“İçlerinde zayıf sayılanlar (tâbi olanlar, peşlerine takıldıkları o) büyüklük taslayanlara ‘Siz olmasaydınız biz inanmış olacaktık.’ derler.” (Sebe: 31)

Zehirli propagandalarının kendilerinin kâfir olmalarına sebep olduğunu söylemek isterler.

Fakat onlar da kendilerine uyanlar gibi büyük bir azapla karşı karşıya bulunuyorlar, hepsi de aynı girdabın içindeler.

Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

“Büyüklük taslayanlar ise zayıf sayılanlara (kendilerine tâbi olanlara) ‘Size hidayet geldi de, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, kendiniz suçlu idiniz’ derler.” (Sebe: 32)

Yani onlara şunu demek isterler:

Biz sizi sadece davet ettik. Siz ise hiç bir mesned, hiç bir delil olmaksızın bize uydunuz. Allah’ın dinini, ahkâmını, emir ve yasaklarını arkanıza ittiniz.

Biz sizin gibi binlerce insanı peşimize takmaya zorlayacak bir kuvvete sahip değildik. Siz isteseydiniz bizi bu işten alıkoyardınız. Siz bize bağlılık göstermeseydiniz, bağışlarınızla, yardımlarınızla, hediyelerinizle desteklemeseydiniz, bizi kimse tanımazdı.

Allah’ın dinini arzu ve heveslerinize uydurmak için değiştirmek isteyenleri baştacı yapıyordunuz. Size her türlü suç ve günahı işleme ruhsatı verebilecek, haramı helâl yapacak kimselere yüksek payeler veriyordunuz. Şimdi ise suçsuz olduğunuzu iddiaya kalkışıyorsunuz. Halbuki bu günah ve isyanda hepimiz ortağız.

Onların verdiği cevabı da Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde beyan buyuruyor:

“Zayıf sayılanlar (tâbi olanlar) da (peşlerinden gittikleri) o büyüklük taslayanlara ‘Hayır, gece gündüz bizi aldatıyordunuz. Bize Allah’ı inkâr etmemizi, O’na ortaklar koşmamızı emrediyordunuz.’ derler.” (Sebe: 33)

Gece gündüz kendilerine tuzak kurduklarını, yaldızlı ve parlak laflarla aldatarak hülyalara daldırdıklarını, doğru yolda olduklarını telkinle kandırdıklarını söyleyecekler.

Neticede uyanlar da uyulanlar da bu karşılıklı suçlamaların kendilerine bir fayda sağlayamayacağını anlayacaklar. Aslında her iki taraf da suçlu. Önderlerin hem kendi günahları var, hem de saptırıp yoldan çıkardıkları kimselerin günahları var. Diğerleri ise hem kendi günahlarının cezasını çekecekler, hem de onlara körü körüne uymalarından ötürü mesuldürler.

Kendileri için hazırlanan azabı gördüklerinde kelimelerle ifade edilemeyen elem ve nedamet duyarlar.

“Bunlar azabı gördüklerinde pişmanlıklarını içlerine atarlar, ettiklerine içleri yanar.” (Sebe: 33)

Hakk’ı, hakikatı red ve inkâr eden bu nasipsiz mahluklar, işledikleri günahların cezasını çekecekler, ektiklerini biçip ettiklerini bulacaklar.

Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:

“Biz o kafirlerin boyunlarına demir boyunduruklar takarız. Onlar ancak yapmış olduklarının cezasını çekerler.” (Sebe: 33)

“Onlar hesaba çekileceklerini hiç ummuyorlardı.” (Nebe: 27)

Avam güruhu, dünyada iken lider kabul ederek hayvan sürüsü gibi körü körüne peşlerinde sürüklendikleri kimselerin ahiretteki zillet ve meskenetlerini, ne kadar sefil bir duruma düştüklerini gördüklerinde onlara şöyle derler:

“Biz size uymuştuk, sizin bağlılarınızdık şimdi siz Allah’ın azabından zerrece bir şey olsun savıp, bizi koruyabilecek misiniz?” (İbrahim: 21)

Kendilerine ne emretmişlerse emirlerini tutmuşlar, onlara uydukları için zaten bu acı sonuca varmışlar.

Bütün yetkileri, makam ve mansıpları dünyada kalan, yaptıkları tahrip ve tahriklerin, sapma ve saptırmaların cezası ile karşı karşıya bulunan önderler bu sözler karşısında mahçup olurlar, acziyetlerini itiraf ederler ve derler ki:

“Eğer Allah bizi doğru yola eriştirseydi, biz de size doğru yolu gösterirdik.” (İbrahim: 21)

Orada ister istemez Allah-u Teâlâ’nın yüce kudretini kabul ve itiraf ediyorlar. Halbuki bir imtihan sahnesi olan dünyada iken, hem kendileri kabul etmiyorlardı, hem de arkalarına taktıkları kimselere kabul etmemelerini telkin ederek şirke sürüklüyorlardı.

“Şimdi artık sızlansak da sabretsek de birdir, kaçıp sığınacak bir yerimiz yoktur.” (İbrahim: 21)

Artık iş bitmiş, iş işten geçmiştir.

“O halde o gün hepsi azapta müşterektirler.” (Saffat: 33)

---------------------------------------------
SAPTIRICI ÖNDERLER VE

ONLARA TÂBİ OLANLARIN CEHENNEMDEKİ DURUMLARI

Dünyada iken şer kapısını açıp onun tellallığını yapan, kendilerine tâbi olanları yoldan çıkarıp saptıran küfür liderleri; kendilerine uymalarından gurur duydukları kimselerle beraber o gün cehenneme atılırlar.

Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:

“Allah’ın nimetini nankörlükle karşılayanları ve (peşlerine taktıkları) toplulukları helâk olacakları yere, yaslanacakları cehenneme götürenleri görmedin mi?” (İbrahim: 28)

“Allah ‘Sizden önce geçmiş cin ve insan toplulukları ile beraber ateşe girin!’ der.” (A’raf: 38)

Allah-u Teâlâ şeytanı ve onun şaşırtıp yoldan çıkardıkları kimseleri cehenneme koyacağını vâdetmişti.

Öncekiler ve sonrakiler hepsi birleşirler. Hep beraber cehenneme girdiklerinde birbirlerinden son derece nefret duyarlar, birbirlerine lânet yağdırırlar.

“Her ümmet (topluluk) girdikçe kardeşine (kendini saptıran yoldaşına) lânet eder.” (A’raf: 38)

Saptırıcı önderlerle onlara şuursuzca uyan şakşakçılar bir araya gelince husumet ve karşılıklı tartışmalar başlar.

Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

“Hepsi birbiri ardından cehennemde toplanınca, sonrakiler öncekiler için ‘Ey Rabbimiz! Bizi saptıranlar işte bunlardır. Bunlara ateşten bir kat daha fazla azab ver!’ derler.” (A’raf: 38)

Hırlaşmalar ve ithamlar işte böyle başlar. Körükörüne peşlerinden sürüklendikleri ve felâket-i ebediyeye düşmelerine sebep oldukları önderlerine Allah-u Teâlâ’dan “Ey Rabbimiz!” diye başlayarak, kat kat cezalar vermesini isterler.

Çünkü onlara uydukları ve kafirlikte peşlerinden gittikleri için sapıklığa düşmüşler, onların açtığı çığırda yürüdükleri için cehenneme müstehak olmuşlar.

Allah-u Teâlâ onların bu isteklerine şu şekilde mukabele eder:

“Zaten hepsinin azabı kat kattır, fakat siz bilmezsiniz!” (A’raf: 38)

İstedikleri kat kat azap hem kendileri için hem de onlar içindir. İki taraf da sapıklıkta ortaktır. Kitleleri bâtıl yollara sürükleyen küfür liderleri hem kendi kâfirliklerinden, hem de başkalarını doğru yoldan saptırdıklarından ötürü; körü körüne bunların peşinden sürüklenenlere de hem kâfir olduklarından, hem de gönül rızası ile sapık liderleri taklit etmelerinden dolayı iki kat azap edilecektir.

Uyan da uyulan da birbirlerinden karşılıklı kuvvet almışlar, şirretliklerini beraberce yapmışlardır. Şimdi ise hem kendileri için hem de şuursuzca kabullendikleri fırkalar için ne kadar acıklı azaplar karşılarına çıkmıştır.

Allah-u Teâlâ’nın bu beyanı üzerine öncekiler sonrakilere şöyle derler:

“Sizin bizden üstünlüğünüz yoktur, kazandığınıza karşılık azabı tadın!” (A’raf: 39)

Sapık önderler bunu tâbilerine yürek soğutma yoluyla söylerler. Çünkü onlar liderlerinin azaplarının iki kat olmasını istemişlerdi.

Orada buna benzer suçlamalar ve lânetleşmeler sürüp gider. Hiç birisi suçu üzerine almak istemez. Ceza yapılan işin cinsinden olduğu için, dünyadaki mâlâyâni tartışma ve suçlamalar orada da devam eder.





Allah-u Teâlâ saptıranlarla sapanların cehennemdeki pek hazin manzaralarını tasvir edip, ibretli bir tablo halinde akl-ı selim sahiplerinin gözleri önüne sermektedir.

Allah’ı ve O’nun dinini bırakıp bâtıl sistemlerin kurbanı olanlar cehennemin alt derecelerinde birbirleriyle hasımlaşır, mesuliyeti birbirine atmaya çalışırlar.

Âyet-i kerime’de:

“Onlar birbirlerini suçlayıp çekişirler.” buyuruluyor. (Saffat: 27)

Öyle suçlayıcı iddiâlarda bulunurlar ki, maksatları suçu üzerlerinden atmak ve kurtulmak. Fakat ne mümkün! “Sen bizim buraya girmemize sebep oldun!” diyerek, leş üzerine üşüşen kargalar gibi üzerlerine üşüşürler.

İleri gelenlerine:

“Siz bize sağdan gelir, sûret-i haktan görünürdünüz!” derler. (Saffat: 28)

Bâtılı süslerler hak diye gösterirlerdi. Günahları sevap diyerek onlara işlettirirlerdi. Kendilerini hayrat ve hasenâta sevketmek, doğru yolu göstermek istediklerini söyleyerek onları kandırıp Allah yolundan alıkoyarlardı. En güvendikleri noktalardan yanlarına sokulur, onları ayartmaya çalışırlardı.

Kimileri de kuvvet ve tahakküm ile, sahip olduğu makamın forsunu kullanarak, halkı Allah’ın dininden uzaklaştırmak isterdi.

Bu sefer kodamanlar ileri atılırlar, haklarındaki ithamları reddederek, mesuliyeti onlara yüklemek isterler.

Ve derler ki:

“Hayır! Zaten siz inanan kimseler değildiniz.” (Saffat: 29)

Ki, sizi imandan küfre çevirdiğimize dair iddiâlarınız doğru sayılsın. İman etmek imkânınız olduğu halde yüz çevirmiştiniz, kendi isteğinizle küfrü tercih etmiştiniz.

“Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu, siz kendiniz azgın bir topluluk idiniz.” (Saffat: 30)

Serbest iradenizle sapıklığı tercih ettiniz. Bizim sizi dâvet ettiğimiz yolun doğruluğuna dair elinizde kesin bir delil de bulunmuyordu. Tercihinizi kötülüğe kullandığınız için davetimizi kabul ettiniz ve bize uydunuz.

“Artık Rabbimizin sözü bize hak oldu. Azabımızı muhakkak tadacağız.” (Saffat: 31)

Hepimiz O’nun tehdit ettiği azaba mahkum olduk, kesinlikle bu azabı tadacağız, hiç kurtuluş imkanımız yok.

“Evet biz sizi kışkırttık. Çünkü kendimiz azgındık.” (Saffat: 32)

Bizim gibi olmanız için sizi azdırmak istemiştik. Siz de sapıklığa meyliniz sebebiyle bize uydunuz. Bu hususta bizi kınamayın.

Dünyada yaptıklarının karşılığı olarak, Allah-u Teâlâ’nın kesin hükmü ahirette gerçekleşmiş olur:

“O halde o gün hepsi azapta müşterektirler. Biz suçlulara böyle yaparız.” (Saffat: 33-34)





Tâbiler cehennemde lâyık oldukları cezalarını çekerlerken zebaniler saptırıcı önderlere şöyle seslenirler:

“İşte şunlar peşinize düşüp sizinle beraber gerçeğe karşı direnenlerdir.” (Sâd: 59)

Onlar da son derece öfkeyle cevap verirler:

“Onlara merhaba yok, rahat yüzü görmesinler. Çünkü onlar da ateşe girmişlerdir.” (Sâd: 59)

Dünyada iken kendilerine uymalarından gurur duydukları kimseleri artık görmek istemiyorlar.

Buna mukabil uyruklar da onlara cevap vermekten geri kalmazlar:

“Asıl size merhaba yok! Siz rahat yüzü görmeyin! Bunu başımıza getiren sizsiniz.

Ne kötü bir durak!” (Sâd: 60)

Saptırıcı önderlere uymanın acı ızdırabını çok acı bir şekilde çeken uyruklar güruhu, kin ve intikam duyguları ile dolup taşarak Allah-u Teâlâ’ya yönelirler.

Derler ki:

“Ey Rabbimiz! Bunu bizim başımıza kim getirdiyse, ateşte azabını kat kat artır.” (Sâd: 61)

Aslında burada onlara karşı duydukları kin ve nefreti dünyada iken duymaları gerekiyordu. Onlara uydukları takdirde başlarına böyle bir felaketin geleceği apaçık belli idi. Allah-u Teâlâ Kelâm-ı kadim’inde Resulullah Aleyhisselâm Hadis-i şerif’lerinde açık açık ferman buyurmuştur. İnananlar işitmişler, itaat etmişler, onlardan irtibatlarını tamamen kesmişler, Hazret-i Allah ve Resulü’nün yoluna koyulmuşlardır. Şimdi onların böyle bir sıkıntı ve dertleri yok. Şimdi onlar cennetlerde mutluluk içinde yaşıyorlar. Hakk’a ve hakikata sarılmanın, Allah yolunun yolcularının izini takip etmenin mükâfatını bol bol alıyorlar.

Onlar ise bütün uyarılara rağmen gerçeğe karşı direnmişler, hakikata kulak tıkamışlar, gözü yumuk bakmışlar. Ecel onları tam bu hallerinde iken yakalamış.

İş işten geçtikten sonra yalvarıp yakarıyorlar:

“Ey Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan bizi yoldan çıkarıp sapıtanları bize göster. Onları ayaklarımızın altına alalım da en alçaklardan olsunlar!” (Fussilet: 29)

İnsanları saptırıp yoldan çıkaranların, dinden diyanetten, ahlâk ve fazilet değerlerinden mahrum bırakanların büyük bir azaba uğrayacaklarında şüphe yoktur. Fakat Allah-u Teâlâ’nın kendilerine verdiği aklı kullanmayıp, dinin ilâhi beyanlarını dinlemeyip, bu gibi saptırıcıların gösterdikleri çıkmaz yollara sapan kimseler de onlar gibi azaba müstehak olmuşlardır. Kendilerini mazur göstermeye asla salâhiyetleri olamaz.

İçleri intikam ateşiyle yanıp tutuşmaktadır. Kahırlarından ne yapacaklarını ne söyleyeceklerini bilemezler. Bir netice vermeyeceğini bildikleri halde, değişik ifadelerle tekrar tekrar ilticâ ederler:

“Ey Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize uymuştuk, onlar da bizi yoldan saptırdılar.” (Ahzab: 67)

“Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver. Onları büyük bir lânete uğrat!” (Ahzab: 68)

Halbuki kendilerine ne emretmişlerse yapmışlar, onlara uydukları için zaten bu hale düşmüşlerdi. Şimdi ise pişmanlıklarına pişmanlık katıyorlar, Allah’a ve Resulü’ne itaat etmediklerine nedamet ediyorlar. Fakat hiç faydası yok.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde onların bu tartışmasının kesinlikle olacağını beyan buyuruyor:

“İşte cehennemliklerin birbirleriyle bu şekilde tartışmaları gerçektir, muhakkak olacaktır.” (Sâd: 64)





Gözleriyle ayan-beyan gördükleri bu azap gibi, Allah-u Teâlâ onlara amellerinin cezasını pişmanlık ve kahırla ödetecektir.

Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

“O zaman küfür öncüleri azabı görünce kendilerine uyanlardan hızla uzaklaşıp giderler ve aralarındaki bütün bağlar kopar.” (Bakara: 166)

Herkes kendi derdine düşer. Hepsi de aynı girdabın içindeler. Ektiklerini biçip ettiklerini buluyorlar.

Körü körüne uydukları sapık liderler onları yüzüstü bırakır giderler. Dünyadaki gibi baş olmak iddiasında bulunamazlar. Her şeyden vazgeçerler. Aralarındaki bütün ülfet ve muhabbet sebepleri ortadan kalkar. İttifak etmek üzere yaptıkları yeminleri ve anlaşmaları bozulur.

“Onlara uyup arkalarından gidenler ‘Ah ne olurdu, bir daha dünyaya gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşmış olsaydık!’ derler.” (Bakara: 167)

Fakat ne çare ki, o sözleri olmayacak bir şeyi temenni etmek kabilindendir.

Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:

“Böylece Allah onlara bütün yaptıklarını hasretler ve pişmanlıklar halinde gösterecektir.

Onlar cehennemden çıkmayacaklardır.” (Bakara: 167)

“Tat bakalım! Hani sen kendince çok üstün, çok şerefli bir kimse idin!” (Duhan: 49)

İkaz edildikleri halde bu ikazlardan nefret duyanlar var ya, iman ettikleri saptırıcı imamlarla cehenneme girdikleri zaman ne kadar pişmanlık duyacaklar.

“Ah keşke dinleseydik! Hazret-i Allah’a ve Resulü’ne iman etseydik. Allah-u Teâlâ’nın dâvetçisi bize hep O’nun kelâmını önümüze çıkarıyordu. Fakat biz azgınlar bu âyetlerden ikrah ederdik. Çünkü sizin dininize girmiştik. Meğer o ne güzel bir dâvetçiymiş, keşke uysaydık! Şimdi ise sizden ikrah ediyoruz. Bu azgın ve alevli ateşler içerisine, size uymamız, yolunuzda bulunmamız ve çalışmamız sebebiyle girdik.” diyecekler.

Onların boyunlarına demir halkalar takılır, yetmiş arşın uzunluğunda zincirlere vurulur. O bir lânet halkasıdır, o lânet halkası ile kaynar suya da atılırlar.

Aslında o lânet halkası onlara daha dünyada iken takılmıştır. Zira onlara Allah-u Teâlâ ve melekler, peygamberler ve salih kullar kıyamete kadar lânet etmişlerdi.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:

“Bu dünya hayatında biz onların peşine bir lânet taktık (daima lanetle anılacaklardır.)

Kıyamet gününde ise onlar çirkinleştirilip iğrenç kimselerden olacaklardır.” (Kasas: 42)
Zira onlar İslâm dininden çıktılar, din kurucu oldular.
----------------------
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
ozbeken
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 24, 2004
İletiler: 566

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:15 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Artık benim ÖMER ÖNGÜT cemaatinden hiç kimse ile konuşmayacağım.

Sizler verdiğiniz selam ile bizlere kafir dediniz. Forumdaki herkese sizden olmayan herkese kafir dediniz. Mevzumuz bitmiştir.

Efendimizin kafirlere yazdığı mektubta kullandığı selamlaşma biçimini bizler için kullanarak bizlere kafir dediniz.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
sonkurt45
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 10, 2005
İletiler: 33

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:18 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Selam hidayete tabi olanlara olsun..

Alıntı:

Selamınla zaten bizlere bakışını gösteriyorsun. Bu Efendimizin kafir devlet başkanlarına kullandığı selamdır. Helal olsun sizlere.


cahile ne anlatsan azdır. Bunun Kuranı Kerimdeki ayet olduğundan dahi haberi yok.

"Selâm olsun hidayete tâbi olanlara!”
(Tâhâ: 47)

“Selâm olsun O’nun beğenip seçtiği kullarına!”
(Neml: 59)
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
ozbeken
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 24, 2004
İletiler: 566

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:20 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Sen o yazdığın ayetlere kelime manası ver de bir ilmini görelim.

Müslümanın selamlaşma biçimi o ayetler mi ? Sİz din de yeni bidatler mi icad ediyosunuz ?
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
yorukhasan
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 08, 2005
İletiler: 438
Şehir: türkiye

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:22 pm    ileti konusu: esselamün aleyküm ve Rahmetullah Alıntıyla Cevap Gönder

sizler bizi kafirlikle suçladınız bundan sonra üstadımın dediği gibi Ömer öngüt bizim için bitmişti ben şahsım adına verdikleri selamı bile almamaya kararlıyım bundan sonra bu forumda sizin yazdıklarınıza cevap vermiyorum bizi cahiliyet ve küfür ile suçladınız ama bilmelisizki kötü söz sahibine aittir ve bundan sonra hatta hiç bir zaman benim ve üstadımın ve kardeşlerimin muhatabı olarak bile görmüyorum sizleri allah 8 azze ve celleye ) emanet olun kardeşlerim s.a

En son yorukhasan tarafından Per Tem 14, 2005 1:25 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM
Yeni Başlık Gönder   Bu başlık kilitlenmiştir; cevap yazamaz, iletileri değiştiremezsiniz 6. sayfa (Toplam 7 sayfa)

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1