Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - “Dinlerarası diyalog” cemaat–memaat meselesi değil
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7  

Yeni Başlık Gönder   Bu başlık kilitlenmiştir; cevap yazamaz, iletileri değiştiremezsiniz 7. sayfa (Toplam 7 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
dagdeviren
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Apr 04, 2004
İletiler: 61

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:25 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Allah aşkına bu alınganlık neden ? ne istiyorsunuz da bulamıyorsunuz , anlamış değilim.

Allahın selamını gönderiyoruz , selam ateistlere mi olsun demek gerek ? Hiç mi kuran tefsiri okumadınız açın bakalım ayet ne anlama geliyor.

Allahın selamını allahın sevdiği ve seçtiklerine göndermek suç mu ?

Bu kadarına da pes , zaten özbeken benim yazmadığım bir cümleyi kopyalayıp ben yazmışım gibi yorum yapmış

Ne diyeyim , Rabbim şaşırtmasın , hidayet versin..


....

Artık selamdan da vazgeçtim i kalbi kırılmasın diye...


Ayrıca beyan dergisi yazılarına bir bakın bakalım yazının sonunda ne yazıyorlar..

http://www.beyan.com.tr/arsiv/1999/sayi5/tahlil.htm


..
...


En son dagdeviren tarafından Per Tem 14, 2005 1:33 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
sonkurt45
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 10, 2005
İletiler: 33

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:31 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:

Artık benim ÖMER ÖNGÜT cemaatinden hiç kimse ile konuşmayacağım.

Sizler verdiğiniz selam ile bizlere kafir dediniz. Forumdaki herkese sizden olmayan herkese kafir dediniz. Mevzumuz bitmiştir.

Efendimizin kafirlere yazdığı mektubta kullandığı selamlaşma biçimini bizler için kullanarak bizlere kafir dediniz.


Kendi kendine gelin güvey olmak diye ben buna derim.
Sen kendini kafir olarak görüyorsan eyvallah o senin sorunun.
Görmüyorsan niye gocunuyorsun.

Ayeti kerimeden esinlenmiş bir yazıyı ALLAHU TEALA MÜMİNLERE seslenmemişmidir.

Hidayete ermişlere selamı değilmidir. Hidayete ermemişlere KURANI KERİMDEKİ HİTABINA BAK İSTERSEN
GENELİNİ SÖYLELEYİM: Ey Kafirler, Gafiller vb.. şeklinde kafirlere hitap ediyor.

ÖMER ÖNGÜT cemaatinden biri yazdığı zaman illaki bir kulp
bulacaksınız. Konumuz neydi nerelere çekildi.

EL İNSAF

SON SÖZÜM DİYALOGU SAVUNANLAR İMAMI RABBANİNİN 163 VE 165 MEKTUBUNA CEVAP VERSİNLER ÖYLE KONUŞALIM.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
sonkurt45
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 10, 2005
İletiler: 33

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:35 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:

Sen o yazdığın ayetlere kelime manası ver de bir ilmini görelim.

Müslümanın selamlaşma biçimi o ayetler mi ? Sİz din de yeni bidatler mi icad ediyosunuz ?


Bidat çıkaran kim. müslümana selam nasıl verilir bizde biliriz. AMA ALLAHU TEALANIN HİTABI SENİ NİYE BU KADAR RAHATSIZ ETTİ BİLMİYORUM.

GOCUNANIN ELBET BİR DERDİ VARDIR.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
ozbeken
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 24, 2004
İletiler: 566

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:42 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Peygamberimiz (sav)'in Mısır'da Mukavkıs'a Gönderdiği Mektup

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla, Allah'ın kulu ve Resulü Muhammed'den, Kıbtilerin Büyüğü Mukavkıs'a. Allah'ın Selamı; hidayet yoluna girmiş bulunanların üzerine olsun. Buna göre Ben, Seni tam bir İslam daveti ile çağırıyorum. İslam'a gir. Sonunda emniyet ve selamet içinde olursun. Bunun karşılığında Allah sana iki defa sevab verecektir. Şayet bundan kaçınacak olursan bütün Kıbtilerin günahı senin üzerinde toplanacaktır’

Diğer mektup örneklerini de yazayım mı ? Sen çaktırmadan bana kafir de. Sonra bu alınganlık ne de ? Allah Rasulu, Efendilerin Efendisi bu tür bir selamlaşmayı kimler için kullanmış ? Kafirler için.

E biz Allah'ın selamını verdik. 1400 sene içinde bu tür selamlaşma ümmetin içinde var mı ? Yapılmış mı ? Evet var. EVet yapılmış. Kafirlere karşı.

Sonra da niye alınıyorsunuz deyin. İyi iş valla. Sen beni dinimden et. KAfir çıkar. Sonra da niye kızıyosun de.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
sonkurt45
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 10, 2005
İletiler: 33

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:51 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:

Allah'ın Selamı; hidayet yoluna girmiş bulunanların üzerine olsun

Kendi kendine itiraf ediyor.
Diyorki ALLAHIN SELAMI HİDAYETE ERMİŞ OLANLARA (YANİ MÜSLÜMAN OLANLARA ) OLSUN DİYOR.

DAHA NE İSTİYORSUN.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
dagdeviren
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Apr 04, 2004
İletiler: 61

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:53 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Şimdi beyan dergisinde Ebubekir Hoca bu yazıda bize ve size çaktırmadan kafir mi diyor yani ?


Tahlil

Ebubekir Sifil

Alıntı:

Mezhepsizlik Niçin Dinsizliğin Köprüsüdür?

Bismillahirrahmanirrahim

Bilindiği gibi “Mezhepsizlik Dinsizliğin Köprüsüdür” sözü, yirminci ........
.........
.........
.........

........hikmetli bir söz olduğunu en anlaşılır bir biçimde ortaya koymaktadır.

Selam, hidayete tabi olanlara...



http://www.beyan.com.tr/arsiv/1999/sayi5/tahlil.htm

İşte buna Pes denilir doğrusu...


...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
tarikakinci
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 14, 2005
İletiler: 27

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:54 pm    ileti konusu: gazibaba Alıntıyla Cevap Gönder

gazibaba yasin kardeşimize ve onun inandığı nur tv de çıkan Allah dan ve Kuran dan bahseden bir Allah dostuna şarlatan demen hoş değil seni yemine davet ediyorum ayrıca diyanetin kaynak göstermen doğru değil çünkü peygamber farsça kelime kuranda peygamber kelimesi geçmez nebi ve resul kelimesi geçer bütün fitnede burdan çıkar şeytan çok zeki insanlar kavram kargaşası ile birbirlerine küfür kafir saldırırken o kıs kıs gülüyor tam onun istediği gibi

kısacası kendine ve ilmine çok güveniyorsun benim gibi birçok genç nur tv yi seyrediyor Allah dan kurandan bahseden bir insana bu kadar haksızlık yapılmaz istediğn yere gelip kuran üstüne yeminleşmeye hazırım Allah ın laneti yalancının üstüne olsun


ALLAHIN İMTİHANI

Allahu Teala buyuruyor ki:
Sana tartışmadan kaçıyorsun diye pespaye bir uslupla sataşanlar var. De ki:
Benim Resulümle tartışabilmek için mutlaka asgari bir ilme sahip olmak lazımgelir. Birinci İhtarın ilk 3 tavzihinin (açıklamasının) yanlış olduğunu ispat edemeyen, bu seviyenin altındadır.
De ki:
AZİZ TÜRK MİLLETİ, BU SEVİYESİZ SALDIRILARIN SAHİPLERİ EĞER BİRİNCİ İHTARIN İLK 3 TAVZİHİNİN AKSİNİ İSPAT ETMEK İÇİN HAREKETE GEÇERLERSE, 2 SONUÇ DA ONLARIN HAYRINA OLACAKTIR.
İHTARLARI SANA BİZ YAZDIRDIĞIMIZ İÇİN.
1- AKSİNİ İSPAT ETMEK MÜMKÜN OLMAYACAKTIR. O ZAMAN BİR KISMI ALLAHA RUHLARINI ULAŞTIRMAYI DİLEMEK ZORUNDA KALACAKLAR VE CEHENNEMDEN KURTULACAKLARDIR. SENDEN AF DİLEYECEKLERDİR.
2- AKSİNİ İSPAT ETMEK MÜMKÜN OLMAYACAKTIR. DİĞER KISMI İNATLA BİZE RUHLARINI ULAŞTIRMAYI DİLEMEYECEKLERDİR. GİDECEKLERİ YER CEHENNEMDİR. AMA ONLAR SENİN MEHDİ RESULÜMÜZ OLDUĞUNDAN VE ONLARIN İHATA EDEMEDİĞİ BİR RABBANİ İLME SAHİP OLDUĞUNDAN EMİN OLACAKLARDIR. BUNLAR DİĞER İHTARLARI DA ÇÜRÜTMEYE ÇALIŞIRLARSA UMULUR Kİ BİR KISMI DAHA KURTULUR.

EY TÜRK MİLLETİ, ŞAHİT OLUN!
BİZ DE SİZİNLE BERABER ŞAHİTLERDENİZ.

YEMİNE DAVET

Allah bizim MEHDİ, İMAM, HALİFE ve
RESUL olduğumuzu söylüyor. Biz de Allahın emriyle sizlere bunları ilan ediyoruz. Siz de Hayır, değilsin diyorsunuz.
Öyleyse iki taraftan biri yalan söylüyor.
Kimin yalancı olduğunu Allaha soralım.
Biraraya gelelim. Kuranları açalım, elimizi Al-i İmran Suresinin 61. ayeti üzerine koyalım ve Allahın laneti yalancının üzerine olsun diyelim. Aleyhimizdeki o yazıları yazanlar ve şeytanın işbirlikçileri, hepinizi Allahın huzurunda ve Türk Milletinin huzurunda yemine davet ediyoruz.
Bugüne kadar bu konuda çok insan öldü. Önce Mehmet Erol, sonra Yıldırım Çavlı, sonra 2 kameraman, sonra İktibas Dergisinin sahibi Ercüment Özkan, sonra merkezi Gölcük olan zelzelede aleyhimizde olan birçok kişi
Hatırlatmamız emrolunduğu için ölenleri hatırlatmak zorundayız.
Bekliyoruz.

SON SÖZ

Bu durumda Bize bunca iftira atan sizler:
1- İnsanları Kurandaki İslamın 7 safhasını yaşamaktan menetmeye çalışmıyor musunuz?
2- Onların Allaha ulaşmayı dilemelerini engellemiş ve onları cehenneme mahkum etmiş olmuyor musunuz?
3- Kendiniz cehenneme mahkum etmiyor musunuz?
4- Allaha ve Resulüne karşı savaş vermiyor musunuz?
5- Şu anda sizler şeytanı temsil etmiyor musunuz?

Eğer Allah, Bize hakikatleri öğretmemiş olsaydı, Biz de sizlere açıklamamış olsaydık.
Gideceğiniz yer neresi olacaktı acaba?
Ey Bize bunca iftiraları, Allahın İHTARLARINI incelemeye, araştırmaya gerek görmeden ve yürekleri sızlamadan yakıştıran kardeşlerim!
Allaha ruhunuzu ulaştırmayı dilemediğinize göre,

Sizler küfürde değil misiniz?

2/BAKARA-257:
Allahu veliyyullezine amenu, yuhricuhum minez zulumati ilen nur(nuri), vellezine keferu evliyauhumut tagutu yuhricunehum minen nuri ilaz zulumat(zulumati), ulaike ashabun nar(nari), hum fiha halidun(halidune).
Allah, amenu olan (Allaha ulaşmayı dileyen) o kimselerin dostudur. Onları (onların nefslerinin kalplerini) zulümattan nura çıkarır. O kafir kimseler ki; onlar tagutun (şeytanın) dostlarıdır. Onlar (onların nefslerinin kalpleri) nurdan zulümata çıkarılırlar. İşte onlar, ateş halkıdır. Onlar, orada ebedi kalıcıdırlar.
34/SEBE-20:
Ve lekad saddaka aleyhim iblisu zannehu fettebeuhu illa ferikan minel muminin(muminine).
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece müminleri oluşturan bir fırka (Allaha ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tabi oldular.

Hüsranda değil misiniz?

10/YUNUS-45:

Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesu illa saaten minen nehari yete arefune beynehum, kad hasirellezine kezzebu bi likaillahi ve ma kanu muhtedin(muhtedine).
Ve o gün (Allahu Teala), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allaha mülaki olmayı (Allaha ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrana düştüler (nefslerini
hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimse(ler) olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allaha ulaştıramadılar).

Dalalette değil misiniz?

13/RAD-27:

Ve yekulullezine keferu lev la unzile aleyhi ayetun min rabbih(rabbihi), kul innallahe yudillu men yeşau ve yehdi ileyhi men enab(enabe).
Ve kafirler: Ona, Rabbinden bir ayet (mucize) indirilse olmaz mı?derler. Muhakkak ki; Allah, dilediği kimseyi dalalette bırakır ve Ona yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir) de.

Tagutun kulu değil misiniz?

39/ZUMER-17:

Vellezinectenebut tagute en yabuduha ve enabu ilallahi lehumul buşra,
fe beşşir ıbad(ıbadi).
Onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinab ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar) ve Allaha yöneldiler (Allaha ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!

Şirkte değil misiniz?

30/RUM-31:

Munibine ileyhi vettekuhu ve ekimus salate ve la tekunu minel muşrikin(muşrikine).
Ona (Allaha) yönelin (Ona ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
30/RUM-32:

Minellezine ferraku dinehum ve kanu şiyea(şiyean), kullu hızbin bima ledeyhim ferihun(ferihune).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dinlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.

Allahın ayetlerin gafil değil misiniz?

10/YUNUS-7:

İnnellezine la yercune likaena ve radu bil hayatid dunya vatmeennu biha
vellezine hum an ayatina gafilun(gafilune).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allaha ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar ayetlerimizden gafil olanlardır.

Ve gideceğiniz yer cehennem değil mi?

10/YUNUS-7:

İnnellezine la yercune likaena ve radu bil hayatid dunya vatmeennu biha
vellezine hum an ayatina gafilun(gafilune).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allaha ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar ayetlerimizden gafil olanlardır.
10/YUNUS-8:

Ulaike mevahumun naru bima kanu yeksibun(yeksibune).
İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).


İfade ve uslubunuzdan ve de öfkenizden ne kadar huzursuz ve mutsuz olduğunuz belli değil mi?
Ve bu kafa ile giderseniz ne dünya saadetine ne cennet saadetine ulaşamayacağınız kesin değil mi?

Ve ALLAHIN HİDAYETÇİSİNE,
Ve Onun eliyle sunduğu HİDAYET REÇETESİNE,
Ve ALLAHA karşı KÜFRAN-I NİMETTE DEĞİL MİSİNİZ?

Bunların hesabını ALLAHA nasıl vereceksiniz Benim zavallı, bahtsız kardeşlerim?
Allah sizleri affetsin.
Dualarımızla
İskender Ali M.İ.H.R
MEHDİ. İMAM. HALİFE. RESUL
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
ozbeken
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 24, 2004
İletiler: 566

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:56 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bak canımın içi satır satır izah edeyim :

Kime yazılmış mektub ?
Mukavkısa.

Mukavkıs müslüman mıdır ?
Hayır. Kıbtidir.

Efendimiz sahabesine nasıl selam vermiş ?
Esselamu aleykum veya Selamun Aleykum şeklinde

Mukavkısa nasıl selam vermiş ?
Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun. (Yani sen müslüman olmadığın için senin üzerine olmasın )

Demek ki neymiş ? Sizin selamlaşma usulünüz karşıdaki kafir ise veya başka bir dinden ise kullanılmış . Anlatabiliyor muyum ? Anlamak mı istemiyorsun ? Oyununuz ortaya çıktı. Sİze göre size tabi olmayanlar kafir.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
ozbeken
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 24, 2004
İletiler: 566

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 1:58 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Al işte. Sen benimle uğraşacağına bununla uğraş. Sonkurt. Biz seninle bir şeyde hem fikiriz : " MUHAMMED_ÜL ARABİ " sav. Allah'ın son resuludur. Ama bak tarikakinci neler diyor ?
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
dagdeviren
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Apr 04, 2004
İletiler: 61

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 2:04 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

birde bana açıklama yaparmısınız bu yazı için sayın Hocam..!!

http://www.beyan.com.tr/arsiv/1999/sayi5/tahlil.htm


Tahlil

Ebubekir Sifil

Alıntı:

Mezhepsizlik Niçin Dinsizliğin Köprüsüdür?

Bismillahirrahmanirrahim

Bilindiği gibi “Mezhepsizlik Dinsizliğin Köprüsüdür” sözü, yirminci ........
.........
.........
.........

........hikmetli bir söz olduğunu en anlaşılır bir biçimde ortaya koymaktadır.

Selam, hidayete tabi olanlara...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
berr
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 12, 2005
İletiler: 18

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 2:06 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bir selam sizi neden bu kadar rahatsız etti anlamadım.

Bir forum sayfasını günde kaç kişi ziyaret ediyor bilmem farkındamısınız.

Bunların hepside müslümanmı....?

Burayı eminim diyalogçusuda ziyaret ediyor kafiride müslümanıda... müslüman ile kafiri ayırt edip yollanan selam ne güzeldir.Allah razı olsun eğri ile doğruyu ayırandan.

Selam hidayete tabi olanlara olsun
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et ICQ
sonkurt45
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 10, 2005
İletiler: 33

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 2:10 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Yahu bırakın bu sapığı ALLAH AŞKINA.
MEHDİ RESUL İDDAE EDEN SOYTARIYA CEVAPTIR

GERÇEK MEHDİ’NİN ALÂMETLERİ

Ahirzamanda, kıyâmetin kopmasına çok az bir zaman kala Allah-u Teâlâ’nın ümmet-i Muhammed’in başına gönderdiği bir komutan olan Hazret-i Mehdi, adil bir idareci, dirayetli bir önder, şecâatli bir kumandandır. O doğrudan doğruya Resulullah Aleyhisselâm’ın vekâletini taşıyacak, onun hilâfetini, onun vazifesini yapacak. Garip duruma düşen İslâm’ı, gariplikten kurtarmaya çalışacaktır. Çünkü bunun için gönderilecek. Allah-u Teâlâ onu muzaffer edecektir.

Mehdi; kelime olarak hidayet kökünden gelir. Allah’ın hidayetine ermiş mânâsını taşır, Allah’ın izniyle hidayete erdirecek mânâsını da ifade eder.

Mehdi Aleyhisselâm hakkında çok sayıda Hadis-i şerif nakledilmiştir. Alimler bunu mütevatir kabul ederler. Resulullah Aleyhisselâm’dan beri, müslümanlar ahir zamanda, Ehl-i beyt’e mensup bir zatın çıkıp dini güçlendireceğine, adaleti hâkim kılacağına, müslümanların ona tâbi olup İslâm beldelerinde hâkimiyet kuracağına, bu kimseye Mehdi deneceğine inanmış ve bu âli zâtın gelmesini beklemektedirler.

Hadis-i şerif’lerde ifade edildiğine göre İsa Aleyhisselâm ile Mehdi Aleyhisselâm aynı zamanda çıkacak ve Hazret-i İsa, Hazret-i Mehdi’ye yardımcı olacak, birlikte Deccâl’i öldüreceklerdir. Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın Mehdi’nin arkasında namaz kılacağı rivayet olunmuştur.

Bugüne kadar “Mehdiyim” diyenlerin hepsi şeytanın kuklasıdır, maskarasıdır. Bu çıkanlar yalancıdır, sahtedir, soytarıdır. Gelecek olan Hazret-i Mehdi’nin alâmetlerini Hadis-i şerif’lerden öğreniyoruz.

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyorlar:

“Kıyametin kopmasına bir gün bile kalsa, Allah-u Teâlâ o günü uzatarak benim soyumdan bir kişi gönderecektir. Adı adımın, babasının adı babamın adının aynısı olacak, zulüm ve zorbalık altında inleyen yeryüzünü huzur ve adaletle dolduracaktır.” (Ebu Davud, Tirmizî)

Mehdi Aleyhisselâm’ın Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in neslinden geleceğini ve yeryüzünü adaletle dolduracağını bu Hadis-i şerif haber veriyor.

Nice asırlardan sonra Hatem’ün nebi Muhammed Aleyhisselâm’ın ümmetinden ve kendi neslinden gelecek olan bu kurtarıcının dünyaya malik olacağı haber verilmektedir.

“Yeryüzünde dört kişi malik olmuştur. İkisi mümin, ikisi kafirdir. Müminler, Zülkarneyn ve Süleyman Aleyhisselâm, kâfirler ise Nemrud ve Buhtunnasr’dır. Beşinci olarak Ehl-i Beytim’den birisi gelecek ve o da dünyaya mâlik olacaktır.” (İmam-ı Suyûtî)

İşte o zât-ı âli Mehdi Aleyhisselâm, şeriat-ı mutahhara’nın emir ve hükümlerine, tarikat-ı münevvere’nin edeb ve erkanına harfiyyen riayet edecektir. Allah-u Teâlâ’nın ahkam-ı ilâhisini, Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in sünnet-i seniyyesini yaşayacak ve yaşatacaktır.

“O zât insanlar içerisinde Peygamber’in -sallallahu aleyhi ve sellem- sünneti ile amel eder. İslâm yeryüzüne tam mânâsı ile yerleşir. Yeryüzünde yedi sene kalır, sonra vefat eder ve müslümanlar onun üzerine namaz kılarlar.” (Ebû Dâvud. 4286)

Mehdi Aleyhisselâm gelinceye kadar İslâm ümmeti parça parça olmuş, uhuvvet kalkmıştır. Alimler nefis ve menfaatlarına düşkündür. İslâm’ın kurallarını hafife alma, yok sayma yarışına girmişlerdir. Koyun postuna bürünmüşler, müslüman görünüyorlar. Halbuki, ne zamanın alimlerinde ihlas, ne de amirlerinde adalet vardır. İşte o zaman Allah-u Teâlâ beklenen kurtarıcıyı gönderir, bölük bölük olan İslâm ümmetini sancağının altında toplar, zulüm içinde inleyen yeryüzünü adaletle doldurur.

“Dünyadan bir gece bile kalsa, Allah o geceyi uzatır ve Ehl-i Beytim’den birisi gelerek dünyaya hakim olur. Onun adı adıma, babasının adı babamın adına uyar. Daha önce yeryüzü nasıl zulümle doluysa, o onu adaletle doldurur. Malı seviye üzere taksim eder ve Allah bu ümmetin kalblerine zenginlik verir. Yedi veya dokuz sene kalır. Mehdi’den sonra, artık hayat yaşamakta, bir hayır yoktur.” (İmam-ı Suyûtî)

Daha önce işkence, zorbalık, zulüm ile dolu olan yeryüzü, o geldiği zaman yedi yıl kadar adalet, emniyet ve zenginlik içinde kalacaktır. O zat-ı muhteremin şekil ve şemalini Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle tarif ediyorlar:

“Mehdî bendendir. Alnı geniş, burnu ince uzun ve ortası biraz yüksekçedir. Yedi sene hükmeder. Yeryüzü zulüm ve işkence ile dolduğu gibi, onu doğruluk ve adaletle doldurur.” (Ebû Dâvud. 4285)

Mehdi Aleyhisselâm, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in kızı Hazret-i Fatıma validemiz’in neslinden gelecektir.

“Mehdî kızım Fâtıma’nın çocuklarından ve benim ehl-i beytimdendir.” (Ebû Dâvud. 4284)

Naim bin Hammad -radiyallahu anh-ın rivayet ettiği bir Hadis-i şerif’te Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Mehdi Aleyhisselâm’ı açıkça tarif buyuruyor:

“Mehdi’nin çıkış yeri Medine’dir, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’in ehli beytindendir. İsmi Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’in ismidir. Hicret edeceği yer Beyt’ül-Makdis (Kudüs)’tir. Sakalı sıktır, gözleri sürmeli olacaktır. Dişleri parlaktır, yüzünde bir ben vardır. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’in softan bayrağı ile çıkacaktır. O bayrak dört köşeli olup dikişsizdir ve rengi de siyahtır. Onda bir hicr (hale) bulunur. O Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in vefatından beri açılmamış olup Mehdi çıkınca açılacaktır. Hazret-i Allah üç bin meleği Mehdi’ye yardım için gönderecek ve melekler O’na muhalefet edenlerin yüzüne ve arkasına vuracaktır. O, yaşı otuz ile kırk arasında olduğu halde gönderilecektir.” (İmam-ı Suyûti)

Bir diğer Hadis-i şerif’lerinde ise; Mehdi Aleyhisselâm’ın nurlu, parlak, adeta bir yıldız gibi parlayacağını haber veriyorlar.

“Mehdî neslimden bir şahıstır. Yüzü parlak yıldız gibidir.” (İmam-ı Suyûtî)

Bunun böyle olduğunu bilin, bu sahteleri bu Hadis-i şerif’in nûr ışığı altında tanıyın.

“Mehdi bizden, ehl-i beytimizdendir. Allah onu bir gecede ıslah eder.” (Kütüb-ü sitte muhtasarı: c. 17, sh: 557)

Allah-u Teâlâ onu hıfz-u himaye’sine ve tasarruf-u ilahiye’sine alacaktır. Mehdi Aleyhisselâm’ı bir gecede olgunlaştıracak. O gece onu nûr’u ile dolduracaktır. Yani Allah-u Teâlâ onu nûru ve kudsi ruhu ile destekleyecektir.

“Biz Abdülmuttalib oğullarıyız. Cennet ehlinin efendileriyiz: Ben, Hamza, Ali, Câfer, Hasan, Hüseyin ve Mehdi.” (Kütüb-ü sitte muhtasarı: c. 17, sh: 558)

Hakem bin Uyeyne -radiyallahu anh-’den şöyle nakledilir:

“Ben Muhammed bin Ali’ye dedim ki:

‘İşittiğimize göre sizden ‘bir adam’ çıkacak, bu ümmet arasında adalet yapacak.’

O dedi ki:

“Karanlık gecenin parçaları gibi olan fitnelerden önce, hayırlı ameller işlemede acele edin. O fitne geldi mi kişi mü’min olarak sabaha erer de kâfir olarak akşama girer. Mü’min olarak akşama erer de kâfir olarak sabaha ulaşır; dinini basit bir dünya menfaatine satar.” (Müslim, İman 186, 118; Tirmizi, Fiten 30, 2196)

Dinini basit bir dünyalığa satmıyorlar mı? İmam veya alim görünen bu gibi kimseler bunu yapmıyorlar mı?

Onlar dini kendilerine uydurmaya çalışırlar. Madde ve menfaat, mevki ve şöhret uğruna dinden çıktıkları gibi, başkalarını da çıkarmaya çalışırlar.

“Onlar ahiret karşılığında dünya hayatını satın alan kimselerdir.” (Bakara: 86)

Bununla da kalmayacak, Mehdiyim, hatta peygamberim diyen sahtekâr, soytarılar türeyecektir.

Bunları Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz haber vermiştir.

“Hepsi de Allah’ın peygamberi olduğunu iddiâ eden otuza yakın yalancı deccaller türemedikçe kıyamet kopmaz.” (Tirmizi)

Şimdi deccaliyet devrinin içindeyiz, en son deccale gelinceye kadar devam edecek.

“Şüphesiz ki kıyametin önünde yalancılar zuhur edecektir.” (Müslim)

İşte bu yalancılar bu zamanda mevcuttur. Onların her şeyi yalan ve dolandır.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde bu gibilerin durumunu şöyle tarif ediyor:

“Onlar hakikaten kendilerinin bir şey üzerinde bulunduklarını sanırlar. İyi bilin ki onlar yalancılardır. Şeytan onları istilâ etmiş, onlara Allah’ı anmayı bile unutturmuştur. Onlar şeytan fırkasıdır. İyi bilin ki, asıl kayba uğrayanlar şeytan taraftarı olanlardır.” (Mücâdele: 18-19)

Ey müslüman!

Şeytanın istila ettiği bu sahteler şeytan taraftarıdırlar. Onlara tabi olanda onlarla beraberdir ve şeytan fırkasındandır. Bu yalancılara kanmayın. Onları iyi tanıyın.

Hazret-i Ali -radiyallahu anh- Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e şöyle bir soru tevcih etti:

“Ya Resulellah, Mehdi bizden Al-i Muhammed’den mi, yoksa bizim gayrımızdan mı?” Buyurdular ki:

“Hayır, bilakis bizdendir. Allah bu dini nasıl bizimle başlatmışsa onunla sona erdirecektir. Ve onlar bizimle nasıl şirkten kurtulmuşlarsa, onunla da fitneden kurtulacaklardır. Allah bizimle insanları nasıl şirk adavetinden kurtararak, onların kalplerine ülfet ve muhabbet yerleştirmiş ve din kardeşi yapmışsa, Mehdi ile fitne adavetinden kurtaracak ve kardeş yapacaktır.” (Naim bin Hammâd, Taberanî)

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir diğer Hadis-i şerif’lerinde ise, Mehdi’nin açık ve kesin beş alametinden bahsediyor, ümmet-i Muhammed’e haber veriyor:

“Mehdi’nin beş alâmeti bulunur. Bunlar, Süfyani, Yemâni, semâdan bir sayha, Beyda’da ordunun batışı ve günahsız insanların öldürülmesidir.” (İmam-ı Suyûtî)

Dikkat ederseniz bunlar Allah Resulü Peygamber Efendimiz’in beyanıdır. Artık bundan sonra çıkacak bu gibi sahtekarlara kulak vermeyin, itibar etmeyin.

“Bizim Mehdimiz için iki alâmet vardır ki, Allah semavat ve arzı yarattığından bu yana böyle bir şey vaki olmamıştır. Bunlar Ramazanın ilk gecesinde ay, yarısında ise güneş tutulmasıdır. Allah semâvat ve arzı yarattığından beri böyle bir şey olmamıştır.” (İmam-ı Suyûtî)

Yine Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Hadis-i şerif’lerinde, Mehdi Aleyhisselâm’ı çok açık bir şekilde beyan buyuruyor, ümmet-i Muhammed’e tarif ediyor:

“Sizinle insanlar arasında dört sulh anlaşması olacak, dördüncü sulh, Heraklius ehlinden bir adam vasıtası ile olur ve bu yedi yıl devam eder. Bir adam ‘Ya Resulellah o gün insanların imamı kimdir?’ dedi. Buyurdu ki: ‘Evlâdımdan kırk yaşındaki Mehdi’dir.’ Yüzü parlayan yıldız gibi, yanağında siyah bir ben vardır, üzerinde kutvani iki aba bulunur. Tavrı beni İsrail ricaline benzer. Hazineleri çıkarır ve şirk beldelerini feth eder.” (İmam-ı Suyûtî)

“Mehdi’nin çıkışından önce, Ramazan’da iki kez ay tutulması olacaktır.” (İmam-ı Suyûtî)

“Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Mehdi’yi anlatırken, dilinde pelteklik olacağını ve kelimeyi telaffuz ona zor geldiğinde sağ elini sol uyluğuna vuracağını söyledi ve ismi ismimin, babasının adı babamın adıdır buyurdu.” (İmam-ı Suyûtî)

“Bir fitne görülür, bunu diğer fitneler takip eder ve birinciler sonuncuların kılıçla çatışmaya dönüşünü kamçılar ve bundan sonra bütün haramların helal sayılacağı bir fitne gelir. Sonra da hilafet, yeryüzünün en hayırlısı olan Mehdi’ye evinde otururken gelecektir.” (İbn-i Ebi Şeybe)

“Mehdi’nin çıkışından önce, şarktan parlak kuyruklu bir yıldız doğacaktır.” (İmam-ı Suyûtî)

“Bir halifenin ölümü anında (ehl-i hal ve akd arasında) ihtilaf olacak. (O zaman) Medine ahalisinden bir adam (Mehdi), kaçarak Mekke’ye gidecek. Mekke halkından bir kısmı ona gelecek ve istemediği halde onu (evinden) çıkaracaklar. Rükn-ü Yemanî ile Makam-ı İbrahim arasında ona biat edecekler. Onları (ortadan kaldırmak için) Şam’dan bir ordu gönderilecek. Ordu Mekke-Medine arasındaki el-Beyda’da yere batırılacak. İnsanlar bunu görünce Şam’ın Ebdâl’ı ve Irak ahalisinin velileri ona gelip biat ederler. Sonra Kureyş’ten, dayıları Kelb kabilesinden olan bir adam zuhur eder ve (Mehdi ve adamlarına) karşı bir ordu gönderir. Ama onlar bu orduya galebe çalarlar. Bu ordu, Kelbî’nin (ihtirasıyla çıkarılmış) bir ordudur. Bu Kelbî’nin ganimetine iştirak edemeyen zarara uğramıştır. Mehdi, malı taksim eder. Halk arasında peygamberlerinin sünnetini (ihya eder ve onun) ile amel eder. İslâm yeryüzüne yerleşir. Yedi yıl hayatta kalır. Sonra ölür ve müslümanlar cenaze namazını kılarlar.” (Ebu Dâvud: 4286, 4288, 4289)

Hadis-i şerif’ten anlaşıldığına göre, bir halifenin ölümü üzerine, yerine seçilecek kimse meselesinde seçiciler arasında ihtilaf çıkar. Zikri geçen zât yani Mehdi Aleyhisselâm, Allah-u â’lem, emirlik makamının mesuliyetinden ve fitne çıkmasından çekinerek Mekke’ye kaçar. Çünkü orası, kendine ilticâ edenlere emniyet sağlayan, mukaddes belde Harem-i şerif’tir.

Mekke halkı’nın ihlaslı salih kimseleri, onun halini anlayacaklar ve onu yalnız bırakmayacaklar. Onu evinden çıkarıp Kâbe-i muazzama’nın önünde Hacer-ü’l-Esved, Rükn-ü ile Makam-ı İbrahim arasında biat edeceklerdir. Ancak Şam’dan bir ordu gönderilerek bunlar tenkîl edilmek istenecek. Fakat ordu Mekke-Medine yolu üzerinde Beyda’da yere batırılacak. Bu kerametle Allah-u Teâlâ’nın vazifelisi olduğu anlaşılır, kıymeti ve makamı ortaya çıkar. Böylece etrafında civarın salihleri toplanır. Şam’ın ebdalları, Irak’ın sulehâsı ve ihlâs sahipleri yanına gelip biat ederler.

Sonra annesi Kelp kabilesinden olan Kureyşli birisi Mehdî Aleyhisselâm’a karşı çıkar ve hatta bir ordu hazırlar. Mehdî Aleyhisselâm ve askerleri bu orduyu bertaraf ederler, bol miktarda ganimet elde edilir.

“İnsanlar başlarında bir imam bulunmaksızın Hac ederler. Mina’ya indiklerinde etrafları, köpeklerin sarışı gibi sarılıp, kabilelerin birbirine girmesi ile büyük savaşlar olur. Öyle ki ayaklar kan gölü içinde kalır. İnsanlar endişeyle onların en hayırlısına koşarlar. Ve ona geldiklerinde onu kâbe duvarına yapışmış ağlar bir halde bulurlar.

Ben onun göz yaşlarını adeta görür gibiyim.

Ona ‘Gel sana biat edelim’ derler. O ise, ‘Yazık size, ne kadar söz bozdunuz, ne kadar kan döktünüz.’ der ve sonra istemediği halde biatlarını kabul eder. Eğer siz ona yetişirseniz ona biat ediniz, çünkü o yerde de gökte de Mehdi’dir.” (İmam-ı Suyûtî)

Mina’da birçok Hacı’nın öleceği şiddetli harpler olacaktır. Bu sıkıntılı anda insanlar Mehdi Aleyhisselâm’a koşacaklardır.

“Süfyânî, bir ordu göndererek Medine’de Beni Haşim’den kim varsa öldürülmesini ister. Beni Haşim’den ele geçirilenler öldürülür ve geride kalanlar dağlara kaçarak Mehdi, Mekke’den çıkana kadar saklanırlar. Mehdi zuhur ettiği zaman Medine’den kaçan bu insanlar Mekke’de onun etrafında toplanırlar.” (İmam-ı Suyûtî)

“Güneş alâmet olarak, doğmadıkça, Mehdi çıkmayacaktır.” (İmam-ı Suyûtî)

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz diğer bir Hadis-i şerif’lerinde muhtelif İslâm beldelerinden yedi hakiki âlimin Mekke’de buluşup Mehdi Aleyhisselâm’a biat edeceklerini haber vermektedir.

“Ticaret ve yolların kesildiği ve fitnelerin çoğaldığı zaman, muhtelif beldelerden yedi âlim, her birinin beraberinde üçyüzon küsür kişi olduğu halde, birbirlerinden habersiz bir şekilde Mekke’de bir araya gelirler.

Biri diğerine ‘Burada ne arıyorsun?’ diye sorar.

Ona şöyle derler: ‘Biz o şahsı aramak için geldik ki, fitneler onun eliyle sönebilir. Konstantiniyye onunla feth edilir. Biz onu ismi ile ve anasının, babasının ismiyle ve ordusu ile tanırız, Mekke’de olduğunu da biliyoruz.’ Bu yedi âlim bu konuda birleşirler onu ararlar ve Mekke’de bulurlar. Ve kendisine ‘Sen falan oğlu falansın’ derler. O ise ‘Ben sadece Ensar’dan birisiyim’ der. Onların elinden kurtulur. Onu tanıyan ve bilenlere anlatırlar, bunun üzerine ‘Aradığınız sahibiniz odur ve Medine’ye gitmiştir.’ denilir. Bu defa onu ararlar, halbuki o tekrar Mekke’ye dönmüştür. Onu tekrar Mekke’de bularak yine, ‘Sen falan oğlu falansın, annen de filân kızı filânedir, sende şu şu alâmetler vardır, birinci defa bizden kurtuldun, uzat elini sana biat edelim.’ derler. Bunun üzerine o ‘Ben aradığınız değilim.’ der ve tekrar Medine’ye gider. Medine’de yine aranınca tekrar Mekke’ye döner. Mekke’de kendisini Rükûn’da bularak şöyle derler: ‘Eğer biatlarımızı kabul etmezsen, bizi aramakta olan ve başında Haddam’dan birisinin bulunduğu Süfyani ordusuna karşı korumazsan, günahlarımız senin üzerine ve kanlarımız da boynuna olsun.’ derler. Bunun üzerine Mehdi, Rûkun ile Makam arasına oturur ve elini uzatarak biatları kabul eder.

Allah da onun muhabbetini insanların sinelerine yerleştirir. O daha sonra gündüz aslan, gece ise âbid olan bir kavimle beraber olur.” (İmam-ı Suyûtî)

“Mehdi yatsı vaktinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem’in bayrağı, gömleği, kılıcı ve Nûr ve beyan gibi daha bir çok alametler yanında olduğu halde, Mekke’de zuhur eder. Yatsı namazını kıldıktan sonra en yüksek sesi ile şöyle hitab eder: ‘Ey insanlar, ben size Allah’ı hatırlatıyorum. Yarın mahşer gününde Allah’ın huzurunda yerinizin ne olacağını haber veriyorum. Allah-u Teâlâ size pek çok deliller ve Peygamberler göndermiş, Kur’an-ı indirmiş ve size şöyle emretmiştir: Allah’a hiç bir şeyi ortak koşmayın, Allah ve Resulüne itaati koruyun. Kur’an’ın ihya ettiğini diriltin, yasaklarını da yasaklayın ve siz Mehdi’ye yardımcılar ve destek olun. Zira dünyanın fena bulması ve zevale ermesi yaklaşmıştır. Ve bu kesindir. Ben sizi Allah’a ve Resulüne, O’nun kitabıyla amel etmeye, batılı yok edip, sünnet-i ihya etmeye davet ediyorum.’ Bu hitabdan sonra, yanında sonbahar bulutları gibi birbirinden habersiz toplanan, Bedir ehli sayısınca üçyüzonüç kadar, insanla birlikte zuhur eder. Onun ashabı gece abid, gündüz ise aslanlar gibidir. Allah, Mehdi için Hicaz toprağını feth ederek hapisteki Haşimi’lerin hepsini de kurtarır. Siyah bayraklar ise Kûfe’ye inip biat için Mehdi’ye adam gönderirler. Hazret-i Mehdi ordusunu her tarafa gönderir. Zulmü ve zalimlerin hepsini yok eder. Beldeler onun emrine girer. Allah-u Teâlâ onun elindeki Konstantiniyye’nin fethini müyesser kılar.” (İmam-ı Suyûtî)

Bu kavim Mehdi Aleyhisselâm’ın ordusudur. O ordunun erleri gündüzleri cihadda, geceleri ibadettedirler. O orduya asker olabilmek ne büyük bir şereftir.

Diğer bir Hadis-i şerif’te şöyle buyuruluyor:

“Mehdi aşure günü zuhur eder. O gün Hüseyin bin Ali şehid edilmiştir ve o Muharrem ayının onuncu cumartesi günü olmuştur. O Rûkun ile Makam arasında kaim olur. Cebrail Aleyhisselâm onun sağında, Mikail Aleyhisselâm ise solunda olur. Arzın muhtelif yerlerinden gelen taraftarları toplanırlar ve ona biat ederler. Böylece, yeryüzü daha önce zulüm ile dolduğu gibi, şimdi de adaletle dolar.” (İmam-ı Suyûtî)

Huzeyfe -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Zevra’da bir savaş olacak.”

Huzeyfe -radiyallahu anh-:

“Yâ Resulellah! Zevra nedir?” diye sorduklarında;

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle cevap vermişlerdir:

“Zevra doğuda, nehirler arasında bulunan ve ümmetimin en şerlilerinin yaşadığı bir şehirdir. Zalimler hep orada otururlar. Onlara dört çeşit belâ musallat olur. Kılıçtan geçirilir, yere batırılır, tufana maruz kalır ve hayvan suretine değiştirilirler.”

Devamla Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdular:

“Habeşliler Araplarla savaşmak isterler, ancak onlar korkup Ürdün toprağına sığınırlar. Bu arada Süfyânî üçyüz altmış süvari ile Şam’a varır ve bir ay içinde otuz bin kişi onlara iltihak eder. Süfyânî daha sonra ordusunu Irak’a gönderir ve Zevra’da yüzbin kişiyi öldürür. Nihayet Kûfe’ye varır ve onları esir ederek bir ordu daha hazırlar ve onu Medine’ye gönderir. Ancak bu arada doğuda başlarında Şuayb bin Salih Temimi’nin bulunduğu bir ordu toplanır ve düşmanlarını yok ederek Kûfe’li esirleri kurtarır.

Süfyani’nin Medine’ye gönderdiği ordu üç günlük bir işgalden sonra Mekke’ye yönelir, ancak Beyda’ya geldiğinde Allah-u Teâlâ “Ya Cebrail onları cezalandır” emri ile Cebrail Aleyhisselâm’ı gönderir ve Cebrail Aleyhisselâm bir ayağını yere vurarak bu orduyu toprağa gömer. Sadece Süfyânî’ye haber getirecek iki kişi sağ kalır. Bu iki kişi Süfyânî’ye gelip durumu anlattığında o herhangi bir korku duymaz. Bu sırada Kureyş soyundan bir grup insan Konstantiniyye’ye kaçar. Ancak Süfyânî Rum büyüğüne haber göndererek bunları geri istetir. Bu kişiler ona iade edilir. Süfyani de Şam kapısında onların boynunu vurdurur.

O gün o kadar çirkin olaylar olur ki, Şam kapısında gezdirilen bir kadın mihrapda Süfyânî’nin dizlerine oturtulur. Bunu gören müslümanlardan birisi ‘Yazıklar olsun size imandan sonra küfre mi düştünüz, bu helâl değildir.’ der. Ancak Süfyânî tarafından boynu vurdurulur. Bu olayı yayan herkesin de boynu vurulur. İşte o zaman semadan şu ses duyulur: ‘Ey insanlar! Allah-u Teâlâ size münafık ve zalimlere uymayı men etmiş ve Mekke’de bulunan yeryüzündeki insanların en hayırlısı, ismi Ahmed, babasının adı Abdullah olan Mehdi’yi reisiniz kılmıştır, ona uyun ve emrini dinleyin.”

Bu sırada İmran bin Hüseyin -radiyallahu anh- ‘Hazret-i Mehdi’nin nasıl bilineceğini’ sordu. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu cevabı verdi:

“O benim evlâdımdandır. Tavrı Benî İsrail ricali gibidir, üstünde pamuktan (kutvani) iki cübbe bulunur. Sağ yanağında siyah bir ben vardır. Yüzü parlayan yıldız gibi nurludur. Kırk yaşındadır. Şam, Mısır ve Doğunun bir çok yerinden ebdallar ve ileri gelen insanlar ona gelir ve Rükun ile Makam arasında ona biat ederler. Sonra Hazret-i Mehdi, önünde Cebrail arkasında Mikail ile Şam’a doğru yola çıkar ve onun hilafetine yer, gök ehli, yabani hayvanlar, kuşlar hatta denizdeki balıklar bile sevinir. Zamanı bereketli olur, nehirler suyunu, yer verimini artırır, hazineler çıkarılıp Şam’a getirilir.

Süfyânî, dalları Hire ve Taberiye’ye doğru uzanan bir ağacın altında öldürülür. Kelp kabilesi de yok edilir. Orada imkansızlık nedeni ile de olsa bulunamayan hüsrana uğramıştır.”

“Onlar tevhid ehli olduğu halde, onlarla savaşmak nasıl doğru olabilir?” şeklindeki sualini de Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle cevaplandırmıştır:

“Onlar mürteddirler. Zira şarabı helâl sayarlar ve namazı da kılmazlar.” (İmam-ı Suyûtî)

Şimdilerde türeyen sahte mehdi de (İskender Evrenesoğlu) şarabı helâl saymakta, başı açık gezilmesine, kadınların çıplak dolaşmasına izin vermekte, namazı hafife almaktadır.

İşte Hadis-i şerif işte türeyenlerin durumu. Artık tanıyın bunları.

“Şam’ın ortasından, adına Süfyânî denilen ve kendisine tabi olanların çoğunun Kelb kabilesinden olacağı birisi çıkar. O insanları öldürür, hatta kadınların karınlarını deşip çocuklarını katleder. Sonra onunla savaşmak için bir ordu toplanır ve onu öldürür.” (İmam-ı Suyûtî)

“Medine reisi, Mekke’deki Haşimilere bir ordu gönderir, ancak Haşimiler bu orduyu hezimete uğratır. Bunun üzerine Şam’ın o günkü sahibi olan Süfyani, içinde altı yüz yabancı olan yeni bir orduyu tekrar Haşimi’lerin üzerine gönderir. Aydınlık bir gecede bu ordu çölde giderken, bir çoban farkederek ‘Vay Mekke’nin başına gelene’ şeklinde söylenirken, ordunun birden gözünün önünden kaybolduğunu görünce ‘Sübhanallah kısa zamanda nasıl da yok oldular’ diyerek onların battığı yere gelip ve yarısı yerde, yarısı yerin dışında kalmış bir yorganı yakalıyarak, çıkarmaya çalışır. Lakin çıkaramaz ve o zaman ordunun toprağa battığını anlar. Mekke reisine bunu müjdelemek için gider ve bunu duyan Mekke reisi ‘Elhamdülillah, bize kendisinden haber verilen alâmet işte buydu’ der.” (İmam-ı Suyûtî)

“Beyda’da ordunun yere batırılışı Mehdi’nin çıkış alametidir.” (İmam-ı Suyûtî)

Bu açık beyanlardan sonra hakiki, gerçek Mehdi’nin alametlerini iyi tanıyın, sahte ve soytarılara, yalancılara kanmayın.

“Kâfirler Arap yarımadasına inerler, ordular düzenlenir, halife öldürülür, dertler de büyür. Şam surları üzerinde bir münâdî ‘Yaklaşan şerden dolayı vay Arapların haline!’ der.” (İmam-ı Suyûtî)

“Hazret-i Mehdi başı üzerinde bir bulut olduğu halde çıkacak, o bulutta bir münadi, ‘Bu Allah’ın halifesi Mehdi’dir O’na tabi olun’ diye nida edecektir.” (İmam-ı Suyûtî)

“Bu fitnelerin en sonuncusu ‘Günahsız insanların’ öldürülmesidir ki, artık o zaman kendisinden herkesin razı olacağı bir gidişatta olan Mehdi çıkar.” (İmam-ı Suyûtî)

“Süfyani, Halid bin Yezid bin Ebusüfyan’ın evlâdındandır. Kafası oldukça büyüktür. Yüzünde kaşıntılı bir hastalıktan (çiçek bozuğu) eser vardır. Gözünde de beyaz bir nokta bulunur. Şam şehrinden çıkacaktır. Ona tabi olanların çoğu Kelb’dendir. Kadınların karınlarını deşip çocuklarını öldürür, kendisine karşı toplanan Kays kabilesini de iyice yok eder. (İşte o zaman) Ehl-i beytim’den Harem de biri çıkar. Onun haberi Süfyani’ye ulaşınca, Süfyani ona karşı ordusundan bir ordu gönderir. Ancak Mehdi, bu orduyu hezimete uğratır ve bunun üzerine Süyani yanındakilerden bir orduyu, ona karşı tekrar gönderir. Ancak bu ordu arzdan Beyda’ya vardıklarında yere batırılır ve kendilerinden haber getirecekler dışında kimse sağ kalmaz.” (İmam-ı Suyûtî)

İbn-i Mes’ud -radiyallahu anh- anlatıyor: “Biz, Resulullah Aleyhisselâm’ın yanında iken Benî Hâşim’den bir grub genç geldi. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- onları görünce, gözü doldu ve rengi değişti. Ben: Ey Allah’ın Resulü! Şimdiye kadar, mübarek yüzünüzde hoşumuza gitmeyen bir manzara hiç görmemiştik, (şimdi ne oldu da bizi üzen bir ifade ile karşılaşıyoruz?)” dedim. Şu cevabı verdiler:

“Biz öyle bir Ehl-i Beytiz ki, Allah bizim için dünyaya mukabil ahireti tercih etmiştir. Benim Ehl-i Beytim benden sonra bela, kaçırılma ve sürgüne maruz kalacak. Nihayet, doğu tarafından beraberlerinde siyah bayraklar olan bir kavim gelecek. Bunlar hayır (saltanat) isteyecekler, fakat istekleri yerine getirilmeyecek. Bunun üzerine onlar savaşacak. Allah onlara yardım edecek. Bundan sonra istedikleri (hükümdarlık) kendilerine verilecek. Ne var ki, onlar bunu kabul etmeyip emirliği Ehl-i Beytim’den bir adama tevdi edecekler. Bu (Emîr) de, insanlar yeryüzünü daha önce zulüm ile doldurdukları gibi, yeryüzünü adaletle dolduracaktır. Artık sizden kim o güne yetişirse kar üstünde emeklemek suretiyle de olsa onlara varsın (katılsın)” (Kütüb-ü sitte muhtasarı c. 17 sh: 556)

Bu Emr-i şerif de gösteriyor ki gerçek Mehdi Aleyhisselâm’a tabi olmak şarttır. Öyleyse şimdiden Varaka bin Nevfel’in Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimize Peygamberlik gelmeden evvel biat etmesi gibi, biz de ona biatımızı edelim ve ona tabi olalım. Zira daha henüz gelmedi.

“Muharrem ayında bir münadi semadan “Agâh olun Allah’ın seçtiği kişi falandır, onu dinleyin ve itaat edin” diyecektir ve bu çok şiddetli savaşların ve fitnelerin bulunduğu bir senede olacaktır.” (İmam-ı Suyûtî)

“Süfyani Kûfe’ye ulaştığı ve Âli Muhammed’in yardımcılarını öldürdüğü zaman Mehdi çıkar ve onun bayraktarı Şuayb bin Salih Temimi olur.” (İmam-ı Suyûtî)

“Şuayb bin Salih Temimi orta boylu, esmer, hafif sakallı olup, elbiseleri beyaz ve bayrakları siyah olan dört bin askerle çıkar. Bunlar Mehdi’nin önünde olurlar ve karşılarına çıkan herkesi hezimete uğratırlar.” (İmam-ı Suyûtî)

“Mehdi’nin bayrağında ‘Biat Allah içindir’ yazılıdır.” (İmam-ı Suyûtî)

“Yaşı küçük sakalı hafif ve sarışın bir genç çıkar, Mehdi’nin bayrağını taşır ve karşısına dağlar bile çıksa onları ezerek İlya (Kudüs)’ya kadar ulaşır.” (İmam-ı Suyûtî)

Diğer bir Hadis-i şerif’te Mansur diye bir zâtın malıyla, canıyla, ona hazırlık yapacağını ve Mehdi’nin halifeliğine yardımcı olacağı haber verilmekte, ona tabi olunup yardımcı olunması gerektiği belirtilmektedir.

“Maverâunnehr’den bir adam çıkacak, ona el-Hâris İbnu Harrâs (çiftçi) denecek. (Ordusunun) önünde Mansûr denen bir adam olacak. Bu zât Âl-i Muhammed için (malıyla, canıyla, silahıyla zemin) hazırlayacak, hilafeti mümkün kılacaktır. Tıpkı Kureyş’in Resulullah Aleyhisselâm’a mümkün kıldığı gibi. Ona yardımcı olmak ve icabet etmek her müslümana vâcib olmuştur.” (Kütüb-i sitte muhtasarı c. 15 sh. 438)

“Maveraünnehir’den bir adam çıkar, adına ‘Haris’ denir, o çok savaşçıdır. Onun önünde ise, ismine ‘Mansur’ denen birisi bulunur ve Kureyşliler Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem’e nasıl yardım etmişlerse, o da Âli Muhammed’e öyle yardım eder. Her mümine ona yardım etmek vacib olur. Yahut da ona icabet vacib olur .” (İmam-ı Suyûtî) (Ebu Davud)

Abdullah İbnu’l-Hâris İbn-i Cez’iz-Zübeydi -radiyallahu anh-dan rivayetle Resulullah Aleyhisselâm şöyle buyurmuşlardır:

“Doğudan bir takım insanlar çıkacak ve Mehdi için zemin hazırlayacak.” (Kütüb-i Sitte Muhtasarı c. 17 sh.558)

“Mehdi’den önce onun ehli beytinden doğu’da bir zât çıkar hedefi Beytül Makdis (Kudüs) olarak, o onsekiz ay omuzunda kılıç taşır, öldürür, yaralar, ancak oraya varamadan ölür.” (İmam-ı Suyûtî)

“Ashabı Kehf, Mehdi’nin yardımcıları olacaktır.” (İmam-ı Suyûtî)

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Emirdağ Lahikası isimli eserinin 259. sahifesinde Mehdi Aleyhisselâm’ın vazifelerinden şöyle bahs etmektedir:

“Mehdi Âl-i Resul’ün temsil ettiği kudsî cemaatinin şahs-ı mânevisinin üç vazifesi var. Eğer çabuk kıyamet kopmazsa ve beşer bütün bütün yoldan çıkmazsa, o vazifeleri onun cem’iyeti ve seyyidler cemaati yapacağını rahmet-i İlahiyyeden bekliyoruz. Ve onun üç büyük vazifesi olacak:


Birinci Vazifesi: Fen ve felsefenin tasallutiyle ve maddiyun ve tabiiyyun tâunu, beşer içine intişar etmesiyle, her şeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmaktır. Ehl-i imanı dalaletten muhafaza etmek ve bu vazife hem dünya, hem herşeyi bırakmakla, çok zaman tedkikat ile meşguliyeti iktiza ettiğinden, Hazret-i mehdi’nin, o vazifesini bizzat kendisi görmeğe vakit ve hal müsaade edemez. Çünki hilâfet-i Muhammediye (Aleyhisselâm) cihetindeki saltanatı, onun ile iştigale vakit bırakmıyor. Herhalde o vazifeyi ondan evvel bir taife bir cihette görecek. O zât, o taifenin uzun tasdikatı ile yazdıkları eseri kendine hazır bir proğram yapacak, onun ile o birinci vazifeyi tam yapmış olacak. Bu vazifenin istinad ettiği kuvvet ve mânevî ordusu, yalnız ihlâs ve sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şâkirdlerdir. Ne kadar da az da olsalar, mânen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.

Daha evvel arzedildiği gibi:”Bize kalem ile cihad verilmiş, ona ise kılıç ile, biçerek ifsadı kaldırma verilse gerek. Kitaplarımızı o okuyup anlayacak, sırlarını ister açar, ister açmaz.”

Naim bin Hammad -radiyallahu anh-ın Kab -radiyallahu anh-den tahriç ettiği Hadis-i şerif’te ise Mehdi Aleyhisselâm’ın öncüsü bu bayraklılar ifşa edilmiş, nasıl mücadele edeceklerinede işaret edilmiştir.

“Mehdi’nin çıkış alâmetlerinden birisi de Batı’dan başlarında Kinde kabilesinden ayağı sakat bir adamın bulunduğu bayraklıların çıkmasıdır.” (İmam-ı Suyûtî)

Mehdi Resul Hazretleri doğrudan doğruya Resulullah Aleyhisselâm’ın vazifesini yapacak. Onun vazifesi kalemle değil, kılıçla olacak. Ömrü sırf cihadla geçecek. O birşey yazmayacak, çünkü yazmaya vakti olmayacak.

“Sizin hazinenizin yanında, hepsi de bir halifenin oğulları olan üç kişi öldürülür ve bu hazine hiçbirisine nasip olmaz. Sonra doğu tarafından siyah bayraklılar çıkarak hiçbir kavmin yapmadığı bir şekilde savaş yapar ve ardından Allah’ın halifesi Mehdi gelir. Siz onun ismini işittiğinizde kar üzerinde sürünerek de olsa ona gelin ve ona biat ediniz. Çünkü o Allah’ın halifesi Mehdi’dir.” (İbn-i Mace, Hakîm)

İbni Ömer -radiyallahu anhümâ-dan rivayet edildiğine göre; Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bir gün Hazret-i Ali -radiyallahu anh-ın elinden tutarak şöyle buyurdu:

“Bunun soyundan bir genç çıkar ve arzı adaletle doldurur. Siz onu gördüğünüzde Temimi genci arayın. Çünkü o doğudan çıkacak ve Mehdi’nin bayraktarı olacaktır.” (Taberâni)

Şeyhül Ekber Muhyiddin-i İbn-i Arabi -kuddise sırruh-’nin Fütuhat’ül Mekkiye’sinin 66. babında Mehdi şöyle anlatılmaktadır:

“Allah’ın bir halifesi daha vardır ki, yeryüzü zulüm ve haksızlıklarla dolu olduğu zaman zuhur edecektir. Yeryüzünü adalet ve sükûnetle dolduracaktır. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’in yolundan gidecektir. O hiç yanılmayacaktır. Çünkü onun, görmediği yerde doğrultan meleği vardır. Hakkı ayakta tutanlara yardım edecek, dediğini yapacak, bildiğini söyleyecek, Allah ona o kadar güç verecek ki, bir gece içinde zulmü ve ehlini ortadan kaldıracak, dini ikâme edecek, İslâm’ı ihya edecek, önemsenmez bir hale geldikten sonra ona tekrar kıymet kazandıracak, onu ihya edecek. Asrında cahil, bahil ve korkak olan bir adam, hemen âlim, cömert ve cesûr olacak. Kendisine karşı geleni ve kafa tutanı perişan edecek. Dini, Resulullah’ın -sallallahu aleyhi ve sellem- zamanında olduğu gibi aynen tatbik edecek. Halis ve hakiki dinden başka hiçbir mezhep kalmayacak. Mehdi İstanbul şehrini Süfyan’ın elinden alacak. Düşmanları, ehli içtihad alimlerinin mukallidleri olacak. Çünkü onlar, Mehdi’nin kendi imamlarının tersine hükmettiğini gördüklerinde bundan hoşlanmayacaklar, fakat karşı da gelemeyecekler. Onun kılıncı kardaşlarıdır. Kılıncından korktukları için ister istemez hâkimiyetine boyun eğecekler. Onun açık düşmanları fukaha olacak. Elinde kılıncı yani kardaşları olmasa idi katliyle fetva verirlerdi. Lâkin Cenâb-ı Hak, onu keremiyle ve kılınç ile tathir edecek, onlar ona itaat edeceklerdir. Çünkü halk arasında imtiyazları kalmayacak, hatta ahkam hususunda ilimleri de azalacak. Mehdi’nin gelişiyle alimlerin hükümlerindeki ihtilâflar da giderilecek. Ondan hem korkacaklar hem de birşeyler umacaklar. Kalben ondan nefret edecekler, fakat buna rağmen ister istemez hükmünü kabul edecekler.”

Bediüzzaman Hazretleri ise Emirdağ Lahikası isimli eserinin devamında şöyle buyurmaktadır:


“İkinci Vazifesi: Hilâfet-i Muhammediye (Aleyhisselâm) ünvanı ile şeâir-i İslâmiye’yi ihya etmektir. Âlem-i İslâm’ın vahdetini nokta-i istinad edip beşeriyeti maddî ve mânevi tehlikelerden ve gadab-ı İlahiden kurtarmaktır. Bu vazifenin, nokta-i istinadı ve hâdimleri, milyonlar efradı bulunan ordular lâzımdır.


Üçüncü Vazifesi: İnkılabat-ı zamaniye ile çok ahkâm-ı Kur’aniyenin zedelenmesiyle ve şeriat-ı Muhammediye’nin (Aleyhisselâm) kanunları bir derece ta’tile uğramasiyle O zât, bütün ehl-i imanın mânevî yardımlarıyle ve ittihad-ı İslâm’ın muavenetiyle ve bütün ulema ve evliyanın ve bilhassa Âl-i Beytin neslinden her asırda kuvvetli ve kesretli bulunan milyonlar fedakâr seyyidlerin iltihaklariyle o vazife-i uzmâyı yapmağa çalışır.”

Bediüzzaman Hazretlerinin de beyanlarında olduğu gibi bütün feyz-ü kemalatı üzerinde taşıyacaktır.

Resulullah Aleyhisselâm’ın müjdelediği Hazret-i Mehdî, Resulullah Aleyhisselâm’ın soyundan, Sıddık-ı Ekber -radıyallahu anh-ın yolundan gelse gerek.

İmam-ı Rabbani -kuddise sırruh- Hazretleri de bu hususta buyururlar ki:

“Sanıyorum ki Peygamber’imizin -sallallahu aleyhi ve sellem- geleceğini haber verdiği Mehdi, velâyetin en yüksek derecesinde olacaktır. O da bu Tarikat-ı aliye’den yetişmiş ve bu silsile-i aliye’yi tamamlamış ve tekmil etmiş olacaktır.

Zira bütün velâyet yolları, bu yolun altında bulunmaktadır. Diğer velâyetinin, nübüvvet makamının kemâlâtından nasibi azdır. Bu yoldan kazanılan velâyette ise, Sıddık-ı Ekber’in yolu olduğu için, o nübüvvet makamının kemâlâtından pek çok bulunur.” (251. Mektup)

“Ebû Bekir’in kapısından başka, mescide açılan bütün kapıları kapatınız.” (Buharî)

Hadis-i şerif’ine Şeyh Es’ad Efendi -kuddise sırruh- Hazretlerimiz:

“Allah’ım! Bütün tarikatların piri kesildiği zaman Ebu Bekir’in yolunu kıyamete kadar bâkî kıl.” mânâsını vermiştir.

Bir Hadis-i şerif’te de:

“Allah-u Teâlâ benim göğsüme ne döktüyse, ben de onu olduğu gibi Ebu Bekir’in göğsüne boşalttım.” buyuruluyor.

Bu Hadis-i şerif o kadar büyük mânâ taşıyor ki “Emânât-ı ilâhi’yi ona teslim ettim.” mânâsına geliyor.

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in ahirete intikallerinden sonra, yakınlık nesebi itibarı ile bu nur Sıddık-ı Ekber -radiyallahu anh-e geçti.

Resulullah Aleyhisselam’dan sonra imanda, amelde, ihlasta, ahlakta insanların en büyüğüdür.

O nurdan en çok nasip alan zat şüphesiz ki odur. Dolayısı ile o yol böylece intikal ediyor. Yani vekilden vekile intikal ediyor. Çünkü o vekiller o nur zincirinin baklaları gibidir. Hepsi bir, birisi hepsidir.

Binaenaleyh umarız ki Mehdî Resul bu yoldan ve bu kanaldan gelse gerek.

Niçin bu yoldan ve bu kanaldan gelecek?

“Siz beşeriyet için meydana çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülüğü vazgeçirmeye çalışırsınız ve Allah’a inanırsınız.” (Âl-i imran: 110)

Âyet-i kerime’sinin tecelliyatına mazhar olunduğu için.

Bütünüyle ihsan-ı ilâhî’ye mazhar olup, kemâliyetini üzerinde toplamış olarak; sehm-i velâyete ve sehm-i nübüvvete de nâil olup onlara vâris olarak gelecek ve ümmet-i Muhammed’e bir hediye-i ilâhî olacaktır.

Yeryüzünü nuru ile doldurur. Bütünüyle küfrü ve küfür âdetlerini, her türlü sapıklığı ve bölücülüğü ortadan kaldırır.

Sahtelere gelince onlar yalancıdır, sahtedir, soytarıdır. Hazret-i Mehdi çıkıncaya kadar bundan altmış tane çıkmış olacak.

“Allah’ın Resulü olarak gönderildiğini iddia eden altmış yalancı çıkacaktır.” (İkdu’d-durer)

Taberani’nin bir rivayetinde bu yalancıların sayısının yetmiş olacağı da haber verilmiştir.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:

“Dünyanın tek günlük ömrü bile kalmış olsa Allah, o günü uzatıp, benden bir kimseyi o günde gönderecek.” (İbn-i Mes’ud)

Ebu İshâk anlatıyor: “Hazret-i Ali -radiyallahu anh- oğlu Hasan -radiyallahu anh-a baktı ve “Bu oğlum, Resulullah Aleyhisselâm’ın tesmiye buyurduğu üzere Seyyid’dir. Bunun sulbünden peygamberinizin adını taşıyan biri çıkacak. Ahlakı yönüyle peygamberinize benzeyecek; yaratılış yönüyle ona benzemeyecek” dedi ve sonra da yeryüzünü adaletle dolduracağına dair gelen kıssayı anlattı.” (Ebu Dâvud)

Ebu Hureyre -radiyallahu anh- anlatıyor: Resulullah Aleyhisselâm buyurdular ki:

“Otuz kadar yalancı Deccaller çıkmadıkça Kıyamet kopmaz. Bunlardan her biri Allah’ın elçisi olduğunu zanneder.” (Tirmizi, Ebu Dâvud)

Kıyametin büyük alametlerinden birisi de İsa Aleyhisselâm’ın yeryüzüne inmesidir. Bu husus tevatür derecesine ulaşmış, kitap, sünnet ve icma ile sabit olmuştur.

Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

“Ehl-i kitaptan her biri, ölümünden önce İsa’ya muhakkak iman edecektir. Kıyamet gününde de o, onlara şahit olacaktır.” (Nisa: 159)

İsa Aleyhisselâm’ın kıyamete yakın bir zamanda ineceğine dair Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyururlar:

“Hayatım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, çok sürmez Meryem oğlu İsa adil bir hakem olarak inecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak ve mal o kadar çoğalacak ki, onu kabul eden kimse bulunmayacak.” (Buhâri, Tecrid-i sarih: 1018)

Binaenaleyh İsa Aleyhisselam inecek ve Mehdi Aleyhisselâm’ın arkasında namaz kılacaktır. Beraberce cihad edecekler. Deccal’i öldüreceklerdir.

“İsa bin Meryem’in, arkasında namaz kılacağı kişi bizdendir.” (İmam-ı Suyûtî)

Bir diğer Hadis-i şerif’lerinde ise şöyle buyuruyorlar:

“Mehdi bu ümmettendir ve Hazret-i İsa’ya imam olacaktır.” (İmam-ı Suyûtî)

Ebu Ümame -radiyallahu anha-den şöyle rivayet edilmiştir:

“Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bize hitab etti. Deccal’i anarak şöyle buyurdu:

“Medine, körüğün demirin pasını giderdiği gibi içindeki pisliği giderir, o güne kurtuluş günü denir.”

Ümmü Şüreyk:

“Yâ Resulellah! O gün Araplar nerede?” diye sordu.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“Onlar o gün az olurlar, imamları salih bir insan olan Mehdi olduğu halde, Beytül Makdis’e sığınırlar. Orada imamları kendilerine sabah namazını kıldırmak için öne geçtiği sıra, bir de bakarlar ki İsa bin Meryem Aleyhisselâm sabah vaktinde inmiştir. Bu imam (Mehdi) İsa’yı öne geçirmek için arka arka çekilir. İsa Aleyhisselâm onun omuzlarına elini koyar ve ona der ki: ‘Geç öne namazı kıldır. Zira kamet senin için getirilmiştir.’ Bunun üzerine imamları (Mehdi) onlara namazı kıldırır.” (İbn-i Mace, Hâkim)

Hülasa-i kelam İsa Aleyhisselâm ile Mehdi Aleyhisselâm beraberce İslâm dininin muzafferiyeti için çalışacaklar. Kendilerine verilen vazifeyi bîhakk’ın yapacaklardır.

Sahtelere ise bu vazifeyi kim veriyor? Şeytan... Ve onlar şeytanın yardımcısı, askeridirler. Bunlar çıkacak fakat biz bu mevzuda da Hadis-i şerif’lerin ışığı üzerinde ümmet-i Muhammed’e gerçek Mehdi’nin alametlerini belirtiyor ve izah ediyoruz.

“Mehdi yedi sene iki ay birkaç gün hüküm sürecektir.” (İmam-ı Suyûtî)

“Âhir zamanda bir halife gelecek, malı taksim edecek, saymayacaktır.” (Müslim: 2914)

“Ehli beytimden birisi yedi yıl hüküm sürüp, daha evvel zulümle dolu olan arzı adaletle doldurmadıkça bu dünya bitmez.” (İmam-ı Suyûtî)

“Ehli Beytimden birisi çıkar ve sünnetimi söyler. Allah ona yağmur indirir ve yeryüzü ona bereketini çıkarır. Daha önce zulüm ve cebirle dolu olan dünya, adalet ve nefasetle dolar. Yedi yıl bu ümmete hükmeder ve Beytül-Makdis’e iner.” (Taberâni)

Bütün bu hadisatın olması ahirzamanda olacaktır. O zaman artık fitne ve fesat artmış son haddini bulmuş olur.

Sevbân -radiyallahu anh-dan rivayete göre Resulullah Aleyhisselâm şöyle buyurmuşlardır:

“Ümmetim için saptırıcı imamlardan korkarım. Ümmetim arasına kılıç bir kere girdi mi, artık kıyamet gününe kadar kaldırılmaz. Ümmetimden bir kısım kabileler müşriklere iltihak etmedikçe, ümmetimden bir kısım kabileler putlara tapmadıkça kıyamet kopmaz. Ümmetimde otuz tane yalancı çıkacak hepsi de kendisinin peygamber olduğunu iddia edecek. Halbuki ben peygamberlerin mührüyüm (sonuncusuyum) ve benden sonra peygamber de yoktur. Ümmetimden bir grup hak üzerinde olmaktan geri durmaz. Onlara muhalefet edenler onlara zarar veremezler. Allah’ın (kıyamet) emri, onlar bu halde iken gelir.” (Kütüb-i Sitte Muhtasarı c.13 sh. 425)

Hadis-i şerif’te:

“Benden sonra halifeler bulunacak. Halifelerden sonra emirler, emirlerden sonra krallar, krallardan sonra da zalim idareciler olacak. Daha sonra Ehl-i Beytimden bir adam çıkacak, yeryüzü zulümle doldurulduğu gibi onu adaletle dolduracak. daha sonra onun yerine Kahtanî ümmetin başına geçirilecek. Beni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, bu ondan aşağı değildir.” (Taberâni)

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in bu Hadis-i şerif’inde beyan ettiği Kahtânî Cehcah’tır. Çok kıymetli bir kimse olup Mehdi Resul Hazretlerinden sonra çıkacak ve onun yolunu tutacaktır.

Diğer bir Hadis-i şerif’te şöyle buyuruluyor:

“Cehcah denilen bir adam melik olmadıkça günlerle geceler gitmez.” (Müslim: 2911)

Çok büyük dirayet sahibi ve temizleyici olacak ve bütün dünyayı koyun güder gibi güdecek, hükmünü yürütecek.

“Zalimlerden sonra Cabir gelir, sonra Mehdi, sonra Mansur, sonra Selâm ve en sonra da Emirül Usub gelir.” (İmam-ı Suyûtî)

Bu çıkanlar sahtedir. Bu çıkan ilk değil, sonuncusu da değil. Bundan sonra da çok çıkacak.

Hadis-i şerif’te:

“Ümmetimden yalancılar deccaller vücuda gelir.” buyuruluyor. (Münavi)

Yalancı ve deccalden maksat, dıştan insanları irşad ve ıslah etmek sıfatıyla görünüp, gerçekte ise halkı ahkâma uymaktan alıkoyanlardır.

“Ümmetimin arasından otuz tane yalancı çıkacak ve kendilerinin peygamber olduklarını iddia edeceklerdir.

Oysa ki ben peygamberlerin sonuncusuyum ve benden sonra artık peygamber gelmeyecektir.” (Buharî)

Bir de bu sahte Mehdi “bana vahyolunuyor” diyerek peygamberliğini ilân etmektedir.

Bu gibi yalancıları Kelâm-ı kadim’inde hem yalancı, hem zâlim diye nitelendiriyor.

Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

“Allah’a karşı yalan uydurandan ve kendisine hiç bir şey vahyedilmediği halde ‘Bana da vahyolundu.’ diyenden de ‘Allah’ın indirdiği âyetler gibi ben de indireceğim.’ diyenden daha zâlim kim olabilir?

Bu zalimler ölüm dalgaları içinde can çekişirken, melekler de ellerini uzatmış ‘Haydi canlarınızı teslim edin, Allah’a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve Allah’ın âyetlerine karşı kibirlilik taslamanızdan ötürü, bugün siz horlayıcı alçaltıcı bir azabla cezalandırılacaksınız!’ derken bir görsen!” (En’am: 93)

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde:

“Cenab-ı Allah’a itaat et ki akıllı denmeye şâyan olasın.” buyuruyorlar. (Münâvî)

Hazret-i Allah ve Resulü’ne isyan edenlerde akıl yoktur, onlara deli nazarı ile bakılır. Zaten bu adamın da deli raporu olduğu bilinmektedir.

Kendilerinin resul olduğunu söyleyen bu yalancılar, bir peygamberin “Nebi” olmadan “Resul” olamayacağını bilemeyecek kadar cahildirler. Gerçekten şeytan onlara bu yalanı süslü göstermiş, onları gururları aldatmış.

Âyet-i kerime’de:

“O çok aldatıcı şeytan sizi Allah’a karşı mağrur etmesin.” buyuruluyor. (Lokman: 33)

Kendi nefislerini bilip tanıyamadıkları için Hazret-i Allah ve Resulü’nü de bilemezler. Çünkü onlar gerçekten kara cahildirler.

“İnsan bizim kendisini kerih bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki, şimdi o apaçık bir hasım kesilmektedir.” (Yasin: 77)

Âyet-i kerime’sinde beyan buyurulduğu üzere; Yaratan’ın niçin yarattığını, neden yaratıldıklarını bilmedikleri için Yaratan’a hasım kesildiler.

Hazret-i Allah onları:

“Kalplerinde hastalık bulunanlar ve inkâr edenler.” olarak vasıflandırmaktadır. (Müddessir: 31)

İlâhi emir ve hükümleri, bilgisizlik sarayı olan nefislerine soracaklarına ve şeytana uyacaklarına, Hazret-i Kur’an’a kulak verip itaat etselerdi bu rezil duruma düşmezlerdi.

Bir Âyet-i kerime’de:

“Yolun doğrusunu göstermek ancak Allah’a aittir.” buyuruluyor. (Nahl: 9)

Yolun doğrusunu Allah-u Teâlâ tayin eder, mahlukun hükmü yoktur.

Daha evvel şöyle arzedilmişti:

“Önümüzde çok büyük hadiseler, çok büyük sıkıntılar, çok büyük harpler var. Şimdiden Hazret-i Allah’a ve Resulü’ne dönmeye bakın.

Bir Hadis-i şerif’te şöyle buyuruluyor:

“Dünyanın geniş vakitlerinde, yani sıhhat ve servet, asayiş ve emniyet gibi esbab-ı istirahat mükemmel olduğu bir zamanda Cenab-ı Hakk’a ibadet ve taat ile kendini takdim et ki, muzayakalı bir zamanda seni lutf ile yad buyursun.” (Ahmed bin Hanbel)

Zira Mehdi Aleyhisselâm ancak ihlas sahiplerini ordusuna alacaktır. Gerçekten bir imam gelecek, fakat fakirin tahminine göre bu zamana daha 30-40 sene var. Nasibi olan bu hakiki imamı görür. Çıktığı zaman tereddütsüz biat edin.”

Şu kadar varki İsa Aleyhisselâm’ın da geleceği Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’ler ile arzedildi. Ona ve Mehdi Aleyhisselâm’a gönülden teslim olup biat etmek şarttır.

Çünkü Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde onun hakkında şöyle buyuruyor.

“Bakalım imamınız kendinizden olduğu halde Meryem oğlu İsâ yanınıza indiği zaman durumunuz nasıl olur?” (Buhari. Tecrid-i Sarih: 1406)

Herkes imtihan olacak, böylece iman ile küfür ayrılacak.

Allah-u Teâlâ kime o lütuf nûr’unu koymuşsa ona tabi olacak, kime koymamışsa olmayacak.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
dagdeviren
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Apr 04, 2004
İletiler: 61

İletiTarih: Per Tem 14, 2005 2:19 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Sayın tarikakinci , bu mevzular buraları aşar , biz senin sayın abilerinle bu meseleleri birkaç forumda tartışmıştık ta , onlar havluyu bırakıp gitmişlerdi , gel seni oraya götüreyim de , bir zahmet istifade et..

Sonra dersine çalışıp dönersin , Rabbimiz size de hidayet versin inşaallah..

http://www.tevhidweb.net/viewtopic.php?t=12701&postdays=0&postorder=asc&start=60

http://www.islamforum.net/showthread.php?t=375&page=6&pp=10

http://www.dinibilgiler.org/BirBileneSoralim/Peygamberimiz/18-NebiVeResulNedir.htm
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Bu başlık kilitlenmiştir; cevap yazamaz, iletileri değiştiremezsiniz 7. sayfa (Toplam 7 sayfa)

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1