Bozkurt NET

[bozkurtum_06]

''Ana dilde eğitim''in doğuracağı neticeyi bir düşünebilsek


Dün, Nazlı Ilıcak''ın "Kürtçe meselesi" ara başlıklı yazısında Eğitim-Sen ve Hak ve Özgürlükler Partisi''nin "Kürtçe dili" yüzünden kapatılmasını tartışalım dediğini yazmış ve bugün bu görüşün vahameti üzerinde duracağımı belirtmiştim. Nazlı Ilıcak diyor ki: "Bir diğer korku, ''Türkiye''nin bölünme ve parçalanma'' tehlikesinden kaynaklanıyor.

Yıllarca yaşadığımız PKK terörü, maalesef normalleşmenin önüne set çekmekte, zihinlerdeki kuşkuların dağılmasını önlemektedir.

Ama özgür ve demokrat bir tavır alacaksak, Eğitim-Sen ile Hak ve Özgürlükler Partisi''nin Kürtçe dili dolayısıyla yargılanıp mahkûm olmalarına karşı çıkmalıyız.

Anayasa''nın 42.maddesinin 6.fıkrasında, ''Türkçe''den başka hiçbir dil eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak öğretilemez ve okutulamaz'' deniliyor.

Siyasi Partiler Yasası''nın 81.maddesinde de partilerin, propagandalarında, mitinglerinde, salon toplantılarında, Türkçe''den başka dil kullanamayacakları öngörülüyor. Sadece Ceza Kanununu değil, bunları da tartışalım." (D.B: Tercüman, 3 Haziran 2005.) (Nazlı Ilıcak''ın Türkçe meselesinde titiz olduğunu bilirim.

"Kürtçe dili" gözünden kaçmış olacak.

"Kürtçe" veya "Kürt dili" diyecekti.) "Ana dil"in manası nedir? İki manası var… Kişinin anasından öğrendiği dil neyse odur.

Bu aynı zamanda o kişinin aidiyetini de gösterir.

Resmî metinlerde kastedilen ikinci mana ise devletin resmî dilinden başka bir dil.

İşte o devletin resmî dilinden başka bir dili mekteplerde eğitim dili olarak okutursan, ikinci resmî dil için kapı aralamış olursun. Bir insan "Kürt''üm" diyorsa, o Kürt''tür, "Çarkez''im" diyorsa Çerkez, "Arnavut''um" diyorsa Arnavut, "Gürcü''yüm" diyorsa Gürcü''dür… Ama onunun etnik aidiyeti ayırıma, farklılaşmaya, başka emeller gütmeye giderse istenmeyen neticeye varır. *** Çok evvelden savunageldim: Keşke, bütün mahallî dilleri araştıracak enstitülerimiz kurulsaydı… Nasıl Hititçe, Sümerce gibi ölü dillerin kürsüleri varsa, Ermenice, Rumca, İbranice, Kürtçe, Arnavutça, Gürcüce, Boşnakça… kürsüleri de olmalıydı.

Üniversitelerimizde benim bildiğim Ermeni dili üzerine ders veren ve araştıran DTCF''de bir Doç.

Dr.

Birsen Karaca var… Onu da yetiştirebilmek için tâ nerelere gönderdik! Anadolu''da var olmuş mahallî diller kültür zenginliğimizdir.

En iyi araştırıcıların içimizden çıkması gerekirdi.

Esas olan iyi niyettir.

Kürtlerin, Zazaların, Gürcülerin, Arnavutların, Çerkezlerin… Türkiye içinde, bizim neden ayrı devletimiz yok diye ortaya çıkmaları her şeyden önce kendilerine zarardır.

Bu diller üzerine araştırmalar yapmak başka, bu dillerin varlığını bir devletin varlığı için sebep görmek başka… Devlet kendi dilini herkese öğretmek mecburiyetindedir.

Türkiye Cumhuriyetinin en büyük eksikliği, mahallî dillerle eğitim yapmamak değil, kendi dilini öğretememektir.

Mahallî dillerle eğitim pratikte hiçbir fayda sağlamaz… Öyle olsaydı, Kürtlerden önce Gürcüler ve Arnavutların ortaya çıkıp: "Ana dilimizle eğitim istiyoruz." demeleri gerekirdi.

Hem Gürcüce, hem Arnavutça işlenmiş dildir.

Özellikle Gürcüce edebî metinleriyle öndedir.

Ve üstelik, Gürcistan''la sınırdaşız. *** Eğitim-Sen''in kapatılması meselesi çok yeni… Bu sendika tüzüğünde diyor ki: "Toplumun bütün bireylerinin, temel insan hakları ve özgürlükleri doğrultusunda demokratik, laik, bilimsel ve parasız eğitim görmesini, bireylerin anadillerinde öğrenim görmesini ve kültürlerini geliştirmesini savunur." Unutmayın, Eğitim-Sen 155 bin üyeli bir öğretmen sendikasıdır! Bu sendika yönetimi Türk bayrağına da alerji duyar.

Daha yakın zamanda toplantılarında İstiklâl Marşı okutmadıkları ve salona Türk bayrağı asmadıkları için tenkit edilmişti.

Niyetlerinin ne olduğunu bu bile açığa vuruyor.

Anadilde eğitimin manası PKK''nın silâhla elde etmek istediği neticedir.

Bu tartışılmaz ve te''vil götürmez. Kapatılan partinin durumu da Eğitim-Sen''den farklı değildir… Şimdi sormalı: Eğitim-Sen''in niyetini bile bile davasına sahip çıkalım mı, çıkmayalım mı? Sahip çıkarsak kendimizi inkâr etmiş olmaz mıyız?! Türk''ü yok saymaz mıyız?! Hangi hürriyetlerden bahsediyoruz? Devlete ve ferde zarar veren hürriyete "hürriyet" denmez! *** Buraya kadar, dünkü yazıyla birlikte aynı gün peş peşe yazdım.

Ertesi gün Nazlı Ilıcak"Eğitim-Sen, Hak-Par ve demokrasi" başlıklı bir yazı daha yazdı.

Bu bölümün sonunda şunu söylüyor: "… sonunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu oybirliğiyle Eğitim-Sen''in kapatılması kararını verdi.

Böyle bir karar, Türkiye''nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi''nde mahkûm olması sonucunu da doğuracaktır.

Anadilde eğitim istemek ile ülkenin bölünmesini istemek aynı şeyler midir? Bu benim gözümde, başörtüsü takarak, rejimi yıkmak istiyorlar yorumuna benziyor.

" (4 Haziran 2005.) Bir: AİHM''in, bir hak yeri olmadığı defalarca görülmüştür.

İki: Eğitim-Sen''in "ana dilde eğitim" inadıyla, başörtüsünü benzetmek, akıl yolunu tıkamaktır.

Sanırım, kendisi de ertesi günü yazısını okuduğunda yanlışının farkına varmıştır.

Son bir not: N.

Ilıcak''ın yazısının çıktığı gün "Hürriyet"te Özdemir İnce de Eğitim-Sen''le ilgili bir yaz yazmıştı.

O yazının içinde sol cenahtan Işık Kansu''nun "Cumhuriyet"te çıkmış uzun bir yazısı veriliyordu.

Işık Kansu, büyük öğretmen kitlesi tasvip etmediği hâlde Eğitim-Sen''in başında bulunanların maksatlı tavrının ne manaya geldiğini anlatıyordu.

Son bir not daha: Eğitim-Sen hafta sonu Şanlı Urfa''da "Eğitim-Sen kapatılamaz!" diye bir miting yapmış, mitin PKK''nın gösterisine dönüşmüştür.

Kısaca: Nazlı Ilıcak Hanımın iyi niyetle hürriyeti (Onun sözüyle "özgürlüğü") istemesiyle Eğitim-Sen yöneticilerinin ve gibilerinin kastettikleri örtüşmüyor
10.06.2005

NOT:(YENİ ÇAĞ YAZARLARINDAN ARSLAN TEKİNİN YAZISIDIR)

[Alper_Tunga72]

Nazlı ılıcak siyasal islamcılara yeterince destek verdi,şimdi de sıra kürtçülerde...Bu kadının fikirleri dansöz gibi bir o yana bir bu yana...