Bozkurt NET

[kurtoglu1919]

MELİH GÖKÇEK YAZI DİZİSİNE İLİŞKİN AÇIKLAMA

Melih Gökçek’le ilgili yazı dizisini kaleme alırken ortaya çıkan tablo üzerine aşağıdaki açıklamayı yapmayı uygun bulduk.

Amacımız Ankara’daki kirli iktidar oyunlarına dikkat çekmekti.

Çünkü tam anlamıyla bir “Ankara’nın Sırları” filmi ile karşı karşıyaydık:

Ak Partili milletvekilleri Melih Gökçek’in “nitelikli operasyonları” hakkında şaşırtıcı bilgiye sahipti. “Peki niye birşey yapılmıyor” diye sorduğumuzda alaycı bir tebessümle karşılaştık.

Mesela İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Bakanlık’ın diğer birimleri her şeyi biliyor. Ama Melih Gökçek’e dokunulmuyor, dokunulamıyor.

Yüksek Yargı’nın içinde Melih Gökçek’in işini takip eden öyle insanlarla karşılaşıyorsunuz ki diliniz tutuluyor.

Devletin güvenlik bürokrasisi ise herşeyi tam anlamı ile biliyor.

Sayın Başbakan da maalesef Melih Gökçek gerçeğine en ufak ayrıntısına kadar vakıf.

Peki o halde Melih Gökçek’e neden kimse dokunamıyor?

Cevap basit: “Belge yokmuş”.

Diğer cevabı vermeye bizim midemiz müsait değil.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, antilaiklerin (şeriatçıların) devletin içine sızmak için mesafe aldıkları yolunda açıklamalar yaptı.

Sayın Başsavcı’ya buradan sesleniyoruz;

Sayın Başsavcı;

Rejimi, laikliği, elifbeyi bile okumayı bilmeyen bir avuç düzenbazın değiştiremeyeceğinden emin olun.

Ve bir defa da rejimi, milli birliği, bağımsızlığımızı, sosyal barışı, millet ve devlet olarak varlığımızı hedef alan yolsuzluklara yönelin.

“Elimizde birşey yok” diyebilirsiniz.

Ak Parti kulislerinde dolaşanları araştırmanız yeterli.

Sayın İçişleri Bakanı;

Mülkiye Başmüfettişleri Melih Gökçek’i kurtarmaya baştan karar vermezlerse, Belediye’nin nasıl bir mekanizmaya dönüştüğünü herkes öğrenecek. Yeter ki “belge yok” mazeretinin arkasına sığınılmasın.

Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Genelkurmay Başkanı, Sayın Başbakan ve Yüksek Yargı’nın tüm ilgilileri;

Eğer “devlet ve milletin” varlığı ve devamı sizi hem göreviniz gereği, hem de bir vatandaş olarak birinci elden ilgilendiriyorsa, Anıtkabir’de yatan, Cumhuriyet’in banisi Atatürk’ü de sevindirecek adımı atın.

Cumhuriyet, rejim ve Atatürkçülük için Sayın Başsavcı, Ankara’nın tam merkezinde yerli ve yabancı misyonların gözü önünde alenen işlenen ve birçok kurumun ortak ve seyirci olduğu bu rezalete dur demenizin vakti geldi.

Sayın Başbakan’ın makam arabasına binebilen danışmanı ile Melih Gökçek arasındaki ilişkilerin açıklanması ise Başbakan’a düşen bir görev.

Şimdi bir müddet bekleyeceğiz.

SESAR bir “cerahate” dikkat çekti, neşter vurmak için yayınımıza değil, Mülkiye Başmüfettişi’nin atacağı basit bir adıma ihtiyaç var.

Herkes, her kurum üzerine düşen görevleri doğru düzgün yaparsa bu tür manzaralarla karşı karşıya kalmayız.

Eğer bu kurumlar harekete geçmez ve gereğini yapmazsa, ulaştığımız bilgileri ve susan siyasileri, susma gerekçeleriyle birlikte listesini kamuoyu ile paylaşmaktan imtina etmeyeceğiz.

Eğer Türkiye hala devlet olma iddiasında ise gereğini yerine getirir.

“Ya devlet başa, ya kuzgun leşe”.