Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - HAZIR OLUN BOZKURTLAR SOROS VE EKİBİ İSTANBULA GELMİŞ
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
zafergizlenci
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: May 04, 2005
İletiler: 53
Şehir: KOZAN

İletiTarih: Sal Haz 07, 2005 12:42 pm    ileti konusu: HAZIR OLUN BOZKURTLAR SOROS VE EKİBİ İSTANBULA GELMİŞ Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:
Türkiye'de gıda ve finans sektöründe yatırımları olan ABD'li ünlü spekülatör George Soros, baş
danışmanlığını yaptığı Quantum Fonu'nun yatırımcılarıyla birlikte İstanbul'a geldi. Edinilen bilgiye göre, temasları kapsamında Açık Toplum Enstitüsü Danışma Kurulu Üyeleri ile biraraya gelecek olan Soros, 8 Haziran Çarşamba günü Çırağan Sarayı'nda düzenlenecek ''ABD'nin dünyada nasıl daha iyi bir rolü olabilir'' başlıklı konferansa katılacak.SAMANYOLU HABER

Evet ülkücü doslarım Soros ve onun desteklediği vakıfların ülkemizde ne gibi faaliyetler yürüttüğünü hepimiz çok iyi biliyoruz ve ne kadar planlı ve programlı çalıştıklarıda aşikar ama bir şeyi unutuyorlar biz TÜRK İSLAM ÜLKÜCÜSÜ BOZKURTLAR varoldukça başıraya ulaşamayacaklar ve bu ortamda Bozkurt net'e ve bizlere büyük görevler düşüyor biz ne kadar teşkilatlı olursak onlar o kadar şaşıracaklar ve yok olacaklar .

BAŞBUĞ ATATÜRK'ÜN SÖYLEDİĞİ GİBİ :

GELDİKLERİ GİBİ GİDECEKLER
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Alper_Tunga72
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Feb 04, 2005
İletiler: 665
Şehir: TC-İzmir

İletiTarih: Sal Haz 07, 2005 1:18 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Soros'un gelişi akp'ye önemli bir mesaj niteliği taşıyor.Hükümet, Soros'un Türkiye'de dallanıp budaklanması için yeterince taviz ver(e)medi(!)
Üstelik 1 mart faciası da(bizler için zafer)hala akıllarında.
Bu ziyaretten sonra daha 'liberal' söylemler duymaya,basında akp hükümetini eleştiren yazıları okumaya hazırlıklı olmak gerekir.Tabii neden eleştirecekleri malum;'yeterince' taviz veril(e)miyor !!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Sal Haz 07, 2005 10:06 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Soros,un gecmisi,ni za önce okudum yahudi asilli macar,mis!


Als Kind jüdischer Eltern überstand Soros die Deportationen des II. Weltkrieg nur Dank falscher Papiere und glücklichen Umständen. Als 1946 die Rote Armee in Ungarn einmarschierte, floh George Soros nach London um dort ein Studium an der London School of Economics and Political Science zu absolvieren. Nach erfolgreichem Abschluss emigrierte er 1956 in die USA um dort an der Wallstreet zu arbeiten. Bereits im Jahr 1969 übernahm Soros die Verantwortung für einen Hedge-Fonds, der außerhalb der USA, in Curaçao, beheimatet war.
kaynak:http://www.hedgefonds24.de/george-soros.html






SOROS TÜRKİYE´DE YARDIM ETTİĞİ MEDYA KURULUŞLARINI AÇIKLAYACAK
22.01.2004 15:37

Tempo Dergisi´nde yeralan habere göre dünyaca ünlü işadamı George Soros´un Türkiye´de maddi destek sağladığı kurumlar bu ay belli olacak. Şeffaflık çerçevisinde yapılan açıklamayla merak edilen bazı konularda aydınlığa kavuşacak.


Tutkun Akbaş takbas@dbr.com.tr ***** “ABD'de orta sınıfın ve yoksulların aleyhine zenginleri kayıran ve devletle büyük şirketlerin habis ittifakını temsil eden Bush'un doktrini, 'Amerikan üstünlüğü' görüşüne dayanıyor. ABD'nin dünyanın egemen gücü olduğunu, bu egemenliğin bütün uluslararası anlaşmaların önüne geçtiğini savunuyor. Dinsel köktencilik ile piyasa köktenciliğini buluşturan bu 'yeni muhafazakâr' görüşler, sosyal Darwinciliğin kaba bir versiyonudur. Bunlar terk edilmeli ve 'halkların egemenliği'ni esas alan yeni bir sistem kurulmalı.” Bu sözler dünyanın en spekülatif ismi ünlü borsa spekülatörü George Soros’a ait. Adı bu kez ABD Devlet Başkanı George W. Bush’a karşı açmış olduğu ‘savaş’la gündemde. Macar, Musevi asıllı, 74 yaşındaki, 7 milyar dolarlık servetin sahibi George Soros’un, yaşadığı ülkenin binlerce kilometre uzağındaki ülkelerde bile adı gündeme geliyor. Yönettiği paralar, tüm dünya borsalarını hop oturtup hop kaldırıyor. Dünyanın en büyük borsa spekülatörü yalnızca ekonomiyle ilgili değil. İngiltere’de okuduğu yıllarda, hocası olan açık toplum felsefesinin mimarı Karl Popper’ın büyük hayranı. O nedenle ABD’de merkezi bulunan ve tüm dünyada yaygın olan Açık Toplum Enstitüsü’nün de kurucusu. İşi yalnızca borsalarda paradan para kazanmak olmayan, ‘acımasız bir kapitalist’ olmakla yetinmeyen Soros, kendince bir toplum mühendisliğinin de peşinde. Adı o kadar fazla konuşuluyor ki, Gürcistan’daki darbede bile onun izine rastlandı. *** Türkiye direktörü: Hakan Altınay *** Dünyanın en tartışmalı ismi bu kez de Türkiye’de gündemde. Türk ekonomisine olan ilgisini daha da ileriye götürdüğü anlaşılan Soros, Türkiye’de bir temsilcilik açtı. George Soros’un Türkiye’deki adresi Açık Toplum Enstitüsü. Bu kurum ‘Türkiye ofisi’ olarak faaliyet gösteriyor. Merkezin de koordinatörlüğünü bir Türk, Hakan Altınay yürütüyor. Soros’un enstitüsünün danışma kurulu başkanı ise Can Paker. Peki George Soros, Türkiye’de neler yapıyor? Buradaki Türklerle Soros’un nasıl bir ilişkisi var? Sorunun öncelikli muhatabı Açık Toplum Enstitüsü’nün Direktörü Hakan Altınay. Kendisiyle yapılan telefon görüşmesinde röportaj teklifini kabul etmedi. Ancak önemli bir bilgiyi aktardı. Bugüne kadarki Türkiye faaliyetleri hiç de açık olmayan kurum, ocak ayı sonunda çok önemli bir toplantı düzenliyor. Bu toplantıda bugüne kadar Türkiye’de yürütülen faaliyetlerin raporu kamuoyuna sunulacak. Kimlere ne kadar yardım yapıldı, hangi Türklerle işbirliğine girildi gibi önemli bilgiler bunlar... Şaibeli isim Soros’un faaliyetleri açık bir şekilde yürütülecek. Konunun bundan sonraki kritik noktası ise yapılan yardımların bundan böyle açık ve şeffaf olacağı. Kurumdan yardım alanlar bu duruma hazır mı? İşte bu çelişki de enstitünün Danışma Kurulu Başkanı Soros’un yakın arkadaşı Can Paker tarafından yanıtlanıyor: “Bundan sonra da verdiklerimizi bilsinler diyeceğiz. Bu bilgiler web sitemizde yer alacak. Yani herkes ona göre alsın, korkuyorsa destek almasın.” *** Soros’un yakın arkadaşı: Can Paker *** Şu ana kadar Soros tarafından Türkiye’ye yatırılan paranın rakamı net değil. Çünkü açıklanmıyor. Ancak birtakım iddialar var: Geçen yıl 1 milyon 73 bin dolar para fonlandığı gibi. Açık Toplum Enstitüsü 5 amaç için çalışıyor. Bunlar siyasi reform, AB, medya, cinsiyet, bölgesel eşitsizlikler ve sivil toplum. Dolayısıyla Türkiye’de bu alanda faaliyet gösteren kurumların bu fonlardan yararlandırıldıkları biliniyor. Açık Toplum Enstitüsü’nün danışma kurulunda yer alan isimlerin temsil ettiği kurumlar, aslında bu paraların hangi kurumlara dağıtıldığını da gayet iyi ortaya koyuyor. Öncelikle şunu belirtmek gerek. Soros’un fonlarından en fazla yararlanan kurum TESEV. Can Paker’in başında olduğu kurumun birçok çalışmasına destek veriliyor. Zaten Paker, Tempo’ya yaptığı açıklamada desteğin kimlere gittiğini de açıkladı. Bu kurumların isimleri şöyle: TESEV, Açık Radyo, Açık Site, Bianet, Umut Vakfı, AÇEV, Tarih Vakfı, Avrupa Hareketi. Soros’un Türkiye’deki Açık Toplum Enstitüsü’nü danışma kurulunda yer alan isimlerse şunlar: Hakan Altınay (Direktör), Can Peker (Türk Henkel Genel Müdürü, TESEV Başkanı, TÜSIAD Haysiyet Divanı Üyesi), Nebahat Akkoç (Diyarbakır'da kurulu Kadın Araştırmaları Merkezi Vakfı yöneticisi), Şahin Alpay (Gazeteci-yazar), Murat Belge (Yazar), Üstün Ergüder (Boğaziçi Üniversitesi’nin eski rektörü), Osman Kavala (Kavala Grubu'nun sahibi), Ömer Madra (Açık Radyo'nun kurucusu, Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi), Nadire Mater (Gazeteci), Oğuz Özerden (Bilgi üniversitesi kurucusu). *** Mater: Hiç para almadım *** Tempo’nun ünlü spekülatör George Soros’un Türkiye bağlantıları olarak adı geçen Türklerle yapmak istediği görüşmelerin büyük bir kısmı red cevabı ile karşılandı. Ancak Bianet adlı internet sitesini yöneten gazeteci Nadire Mater telefonla kısa bir bilgi vermekle yetindi. Mater, Açık Toplum Enstitüsü’nün Danışma Kurulu’nda bir süre yer aldığını ancak şimdi kurulda bulunmadığını söyledi. Mater, “Açık Toplum Enstitüsü’nün Danışmanlar Kurulu’nda yer aldım. Tabii ki George Soros’un olduğunu biliyorum. Herkes biliyor, gizli bir şey değil. Şu anda bundan fazlasını konuşmaya zamanım yok. Ben hiçbir maddi destek almadım. Danışma Kurulu rotasyonlu yapılıyor ayrıca” dedi. Türk Henkel Genel Müdürü, TESEV Başkanı Can Paker ise tüm açıklığıyla sorularımızı yanıtladı. Ocak ayı sonunda yapılacak olan büyük toplantı hakkında bilgi verdi. Bugüne kadar George Soros’un Türkiye’deki bağlantıları hep iddialar düzeyinde tartışıldı. Gizli saklı projelerin adamı, spekülatif spekülatörün marifetleri Türkiye’de Açık Toplum Enstitüsü tarafından açıklanacak. Bakalım ortaya çıkan tablo kimlerin canını sıkacak? ********* KUTU: 1 ********* Açık Toplum Enstitüsü Danışma Kurulu Başkanı Can Paker: *** “Demokrasi adına katkısı olacak” *** - Ne gibi faaliyetleriniz var? George Soros’la nasıl bağlantınız oldu? Ben TESEV’in başkanıyım. Onlar TESEV’i takip etmişler. Kendileri geldiler, “Biz size destek olmak isteriz” dediler. Biz de peki dedik. Yalnız ben George Soros’u burada ağırlamıştım. Artık bir dostluğumuz var denebilir Soros’la. Bu arada ben TESEV’i destekledikten sonra kendisini davet ettim. - TESEV’e destek ne zaman başladı? Üçüncü yıldayız şu an. Bu yıl da devam etti. - Ne gibi bir destek alıyorsunuz? Biz TESEV’de kendi olanaklarımızla 600 bin dolar bulursak, 500 bin dolarını da Açık Toplum Enstitüsü veriyor. - George Soros adı tartışmalı. Son olarak Bush’u iktidardan indirmek için kolları sıvamış. O başka bir şey. Onun kendi bileceği bir iş. - Yugoslavya’da, Gürcistan’da iktidarları devirmekle de adı gündeme geldi. “Gürcistan’da öyle bir şey yapmadım” diyor. Yapmış olsa, halkın yüzde 90’ının oy verdiği bir adamı getirmiş oluyor, çok demokratik bir iş yapmış oluyor bu durumda. O adam dünyadaki bütün demokrasileri destekliyor. Bütün sivil toplumu destekliyor. - Bush ile yaşadığı çatışma için yorumunuz nedir? Bush’un demokrat ve katılımcı olmadığını, ABD için tehlikeli olduğunu düşünüyor. - Türkiye’de açık toplum ve demokrasinin gelişmesinde Soros’un bir katkısı olacağına inanıyor musunuz? Tek başına olamaz ki. Yarın Türkiye’deki demokrasi belirli bir noktaya geldikten sonra bunun çok büyük payı da Soros’a aittir diyemezsiniz. Böyle bir şey olmaz ama onun da sivil toplum ve demokrasiye desteğiyle bir miktar katkısı olacaktır. - Görüşüyor musunuz Soros’la? Görüşüyorum tabii. Yılda bir veya iki kez yüz yüze görüşüyorum. - Türkiye’ye nasıl bakıyor Soros? Türkiye’yi çok önemsiyor. Türkiye’nin demokratik olmasını çok önemsiyor. - Türkiye’yi bir yatırım alanı olarak görüyor mu? Onu kendisiyle hiç konuşmam. Hiç iş konuşmam. Ben işadamıyım ama onunla iş yapmam. Ben Açık Toplum Enstitüsü’nün Danışma Kurulu Başkanı’yım aynı zamanda. - Ocak ayı sonunda Türkiye’deki faaliyetlerin bir raporu mu sunulacak? Tabii. - Peki biraz ayrıntı verebilir misiniz? Türkiye’de kimlere destek verildi? Veremem. TESEV’e destek bile bizden geçmez, direkt New York’tan gelir. Kimlere destek olunacağına Türkiye’de karar verilmez. - Peki Soros, Türkiye’ye ne kadarlık bir fon ayırdı. Bu rakamı verebilir misiniz? İnanın bilmiyorum, bilsem söylerim. O toplantıda kimlere verdiğimizi de söyleyeceğiz. Bundan sonra da verdiklerimizi bilsinler diyeceğiz. Bu bilgiler web sitemizde yer alacak. Yani herkes ona göre alsın, korkuyorsa almasın destek. - Daha önce Açık Radyo’ya ve Tarih Vakfı’na destek olunmuş. Hâlâ devam ediyor mu? Biraz somut isim alabilir miyim? Niye vereyim ki? Size neden böyle bir gazetecilik avantajı tanıyayım. - Belki çabamızı bilgi vererek takdir ederseniz. AÇEV’e verildiğini biliyorum. - Açık Toplum Enstitüsü’nün linkler bölümünde yer alan kurumların hepsine verilmiş midir? Tabii tabii, verilmiştir. ******** KUTU: 2 ******** Kimdir? / George Soros - 1930 yılında Macaristan'ın Budapeşte kentinde doğdu. - 1947'de İngiltere'ye göçtü, London School of Economics’ten mezun oldu. - 1956’da ABD'ye taşındı ve kurduğu uluslararası yatırım fonundan büyük bir servet kazandı. - Bugün, 30'u aşkın ülkede bulunan vakıflar ağını fonlamakta. - Soros, Orta Avrupa Üniversitesi ve Uluslararası Bilim Vakfı'nın da kurucusu. - ‘Finansın Simyası’, ‘Sovyet Sistemini Açmak’, ‘Demokrasiyi Sağlamlaştırmak’, ‘Soros, Soros Üzerine Yazıyor’, ‘Evrensel Kapitalizm Krizde’, ‘Açık Toplum: Küresel Kapitalizmin Reforme Edilmesi’ ve ‘Amerikan Üstünlüğü Balonu: Amerikan Gücünün Kötüye Kullanımını Önlemek’ adlı kitapları var. - Soros, Quantum Fonu Grubu’nun baş yatırım danışmanı olan Soros Fund Management LCC'nin Başkanı.

kaynak:http://www.medyatava.net/haber.asp?ID=11354
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
zafergizlenci
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: May 04, 2005
İletiler: 53
Şehir: KOZAN

İletiTarih: Per Haz 09, 2005 7:44 am    ileti konusu: akp desteği hak ediyor mu ? Alıntıyla Cevap Gönder

AK PARTİ DESTEĞİ HAK EDİYOR"




ABD'li ünlü spekülatör ve yatırımcı George Soros, ''Bence AK Parti demokrasiye inanıyor. Önceki hükümetlerden daha dürüst, yolsuzluk daha az ve desteği hak ettiğine inanıyorum'' dedi. Soros, Çırağan Sarayı'nda ''ABD'nin Dünyada Nasıl Daha İyi Rolü Olabilir'' başlıklı bir konferans verdi ve soruları yanıtladı.
Soros, ''Dünyada milliyetçilik yükselirken Türkiye niye Avrupa idealine bağlı kalmalı?'' şeklindeki soru üzerine, Avrupa'ya dönük olmanın Türkiye'nin ulusal çıkarlarına, Türk halkının çıkarlarına hizmet edeceğini söyledi. Soros, ''bu yolda ısrarlı davranırsa, Avrupa toparlanacaktır, Türkiye'nin AB'ye üyeliğine ehil olduğunu kabul edecektir'' diye konuştu.

Soros, yatırımlarla ilgili soruyu yanıtlarken, Türkiye'nin yatırım açısından cazip ülke olduğunu söyledi. Kendisinin artık yatırım kararlarında aktif rol oynamadığını ifade eden Soros, ''Ama genel strateji olarak, Türkiye'ye karşı olumlu bakış açımız var'' ifadesini kullandı.


2005-06-08 15:07:32

Evet dostlarım adam gelir gelmez atıp tutmaya başladı tabi ki bunda çok sevdiği AKP li gönüldaşlarının payı yok değil çok dikkat etmemiz gereken bir dönem Biz ÜLKÜCÜLER olayları an be an takip edib tedbirlerimizi almalıyız bunun içindir ki birbirimize her zamankinden çok ihtiyacımız var ve ben yine tekrarlıyorum bu forumda tartıştıklarımızı
yüz yüze tartışmak ve tanışarak kaynaşmak biz daha güçlü kılacaktır ALLAH TÜRK İSLAM ÜLKÜCÜLERİNİN yardımcısı olsun

Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
cemersever
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: May 01, 2005
İletiler: 224
Şehir: TÜRKİYE

İletiTarih: Per Haz 09, 2005 10:59 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

biz hazırız SOROS HAZIR MI?
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et YIM MSNM ICQ
Reis_41
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jun 09, 2005
İletiler: 20
Şehir: Kocaeli Ülkü Ocakları

İletiTarih: Per Haz 09, 2005 11:11 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Geleceği varsa göreceği de vardır. Unutmasın ki Türk Devleti elbet bir gn cezalarını verecek ve bu soysuzları yeryüzünden silecektir.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder MSNM ICQ
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Per Haz 16, 2005 10:08 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

SOSYOKRİTİK
30 MAYIS 2005








“GENİŞ ÖLÇEKLİ

ÇÖKERTME PLANI”NDA

TSK AYAĞI



“Merkezi Vuruş”a Programlı

Bir Ön Müdehale;

“TSK’ya Virüs Bulaştırma”



30 Mayıs 2005







“Soros Körfezi’ne Yanaştırılan En Son Gemi; Türkiye” başlığıyla yayınladığımız Soros Dosyası’nda sözü edilen “Ekonomi Eksenli Türkiye Operasyonu”, aslında birçok alanda sessizce yürütülen “küresel hamleler”in bağlı bulunduğu bir “merkezi vuruş” konumunda. Ancak ekonomi eksenli bu “matematik vuruş”la hedefi tamamen indirebilmek için zeminin sorun yaratan tüm “direnç unsurları”ndan temizlenmesi de şart!

İşte bu “altın kural” sebebiyledir ki; üzerinde çalışılan temel satıh olan Türkiye’nin ekonomi piyasalarında yapılacak “Soros Operasyonu” öncesi sorun çıkarabilecek bir çok “direnç noktası” uzun bir süreden beri törpülenmeye uğraşılıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin “yüce değerler”ini ve “devletin bekası”nı sembolize eden Türk Silahlı Kuvvetleri ise bu “müdehale noktaları”nın en başında yer almakta.

Bu nedenle SESAR olarak, TSK’ya “bilinçli olarak enjekte edilen pasifizasyon tesirli virüs” bulaştırma girişimlerine detay vermeyi amaçlayan bu raporla; “Türkiye üzerinde yürütülen geniş ölçekli tarihi operasyonlar”ın tüm ayaklarına bütün olarak yaklaşılması gerektiği gerçeğinin altını bir kez daha önemle çiziyoruz.





Türk Silahlı Kuvvetleri

Üzerinden Yürütülen

“Özgüven Saldırıları’’



TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ; TÜRKİYE CUMHURİYETİ’Nİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ YAPAN TÜM “MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLER’’İN ODAKLANDIĞI BİR YÜCE KURUM VE BAĞIMSIZ TÜRKİYE DEVLETİ’NİN “GÜÇ VE BEKA’’SINI TEMSİL EDEN “EN ÖNEMLİ KUVVET MERKEZİ’’DİR.

DOLAYISIYLA BÖYLESİ BİR HASSAS KURUMUN KAMUOYUNA TELKİN EDECEĞİ EN UFAK BİR “ÖZGÜVEN EKSİKLİĞİ’’ TÜM TOPLUMSAL YAPIYI EN SERİ VE EN KUVVETLİ ŞEKİLDE ETKİLEYECEK VE ÜLKE ÜZERİNDE YÜRÜTÜLEN “GENİŞ ÇAPLI PASİFİZASYON HAREKETİ’’NE DE ÖNEMLİ ÖLÇÜDE DESTEK SAĞLAYACAKTIR.

Ve başta Türk Toplumu’nun “kültürel geçmiş’’i ile TSK’nın “yüce misyon ve kimlik’’ine ters düşecek böylesi bir planın uzun süreden beri ülke üzerinde yürütüldüğünü görebilmek de o kadar zor bir iş değil! Zira kamuoyunda zaman zaman sakız haline getirilen “şeffaf yönetim anlayışı’’, bu alandaki “derin çalışmalar’’a da süratle yansımış durumda. “Küresel talimatlar gayet şeffaf yöntemlerle kitlelere iletilir ve tüm global mesajlar açıklıkla kamuoyu ile paylaşılır!’’ şeklinde... Yani her türlü “küresel mesaj“ açıktan ve hatta Türk Silahlı Kuvvetleri gibi bir kurum üzerinden bile verilebiliyor bugün! “Bir gerçeği gizlemenin en iyi yolu; o gerçeği söylemektir.’’ Ifadesi de sanırız oldukça iyi işliyor burada...

Söz konusu bu “acı ve öfke veren tespit’’in somut açılımları ise; son dönemde kamuoyunda sıkça tartışılan ancak daha çok alkışlayarak tepki verilen “üst düzey TSK yetkilileri’’nin son derece “samimi açıklamalar’’ında ve “AB Kozu’’ üzerinden yürütülen “şantaj senaryoları’’nın TSK ayağında mevcut...



GENELKURMAY BAŞKANI ÖZKÖK’ten

“Küresel Ekonomi – Küresel Güvenlik Dengesi”



Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün 20 Nisan 2005’te Harp Akademileri Komutanlığı’nda yaptığı ve kamuoyunda “İlk defa bir genelkurmay başkanı bu kadar detaylı açıklamalarda bulundu!’’ diyerek popülarize edilen “Yıllık Değerlendirme Konuşması’’nı 28 Nisan’da “yorumsuz’’ olarak sunmuştuk sizlere. Zira “son derece açık olan küresel işaretler’’e ışık tutmak adına bir “tersten okuma’’ yapmaya gerek duymaksızın değerlendirmeyi kamuoyuna bırakmıştık. Ancak “sanal medya rüzgarı’’ ve temeldeki “Soros Operasyonu’’ ile süratle bir yerlere taşınmak istenen Türkiye’yi gözlemledikçe bu “tersten okumalar’’a biraz daha detay vermekte fayda olduğunu düşünüyoruz.



ABD İle “Ortak Beklentiler’’



Orgeneral Hilmi Özkök; Ege Krizi’nden Kıbrıs’a, Ermenistan Sorunu’ndan PKK’ya kadar bir çok önemli noktaya değindi bu konuşmada. Ama şüphesiz en önemli açıklamaları “küresel dengeler’’ ve “Türkiye – ABD İlişkileri’’ konusunda oldu.

ABD ile Türkiye arasında yansıtıldığı gibi bir “kriz ortamı’’nın olmadığını dile getiren Özkök, “Türkiye’nin ABD’ye, ABD’nin de Türkiye’ye ihtiyacı vardır. Türkiye ABD ilişkileri pek çok bölgesel sorun karşısında ortak beklentiler ve kaygıları paylaşmaktadır.’’ dedi. Sayın genelkurmay başkanımız böylesi “ferahlık veren bir açıklama’’da bulununca bizler de oldukça rahatladık tabi! Demek ki Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi dahilinde ortak çıkılacak topraklardan bize de oldukça “iyi bir hisse’’ düşecek! Zira bu “ortak beklentiler ve ortak kaygılar’’ söylemi çıksa çıksa buraya çıkar!

Oysa içinde bulunduğumuz dönemde ABD’yle en net ifade ile bir “körler sağırlar diyaloğu’’ yaşanmaktadır. Zira ABD ile ilişkiler konusunda ne hükümet, ne de devletin diğer birimleri gerçekleri ifade etmemekte ve dış ilişkilerde sürekli bir “bahar havası görüntüsü’’ yaratılmaya çalışılmaktadır. Oysa ilk elden temin edilen tüm bilgiler, aradaki sorunun şiddeti konusunda daha da kuşku duyulmasına sebep olmaktadır. Devlete ve hükümete bağlı birimlerin ABD’yi, ABD’nin benzer birimlerinin de Türkiye’yi doğru okuyamadığını ve her iki tarafın da yarım bilgilerle “total değerlendirmeler’’ yaptıklarını aynel yakin biliyoruz.

Bu ABD ve Türkiye’ye yönelik “endirekt okumalar’’; yani suyunun suyu şeklinde ve yanlış bilgiler temelinde yapılan değerlendirmeler elbette ki iki ülke arasındaki sorunlu ilişkileri tamiri zor bir hale getiriyor. Ortaya çıkan en sakıncalı sonuçlardan bir diğeri ise; tıpkı Erdoğan gibi konuşan Özkök’ün bu durumunun, ABD ile ilgili bilgi kaynaklarının hükümetle aynı olduğunu göstermesi ve sonuçta Türkiye’nin “çok ince bir dezenformasyon’’a tabi tutulduğunun görülmesidir.

Türkiye’nin son dönemde ABD ile iletişimde kullandığı akslar maalesef “spekülatif akslar’’dır. Türkiye yine son dönemde alışılmış irtibat ve iletişim kanallarını devlet ciddiyeti içinde yeniden kullanmazsa, ABD ile o “ortak beklentiler’’in gerçekleşmesi de imkansızdır! Zira “ortak beklentiler’’ ancak “reel ilişkiler’’le realize edilebilir..!



“Batılı Değerler’’

İle

“Uyumlu Türkiye’’



Türkiye'nin, Batı’nın değerlerini kendi değerleriyle uyumlu bulan bir ülke olduğunu dile getiren Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, “AB’ye üyelik süreci’’ ile ilgili olarak da şöyle konuştu; ''Batı’nın yıllar süren bir süreç içerisinde oluşturduğu ekonomik ve siyasi birliğine, biz yıllar önce talip olduk. Şimdi AB'nin askeri birliğinin de oluşmakta olduğunu izliyor ve ona da katılmayı arzu ediyoruz. Türkiye'nin menfaati AB'nin asli üyesi olmakta yatmaktadır.” Bu noktada “AB Üyeliği” adına bizden istenilenleri tekrar tekrar hatırlatmaya bilmiyoruz gerek var mı…

Sonuçta ya karşımızda “kafası hayli karışık bir komutan fotoğrafı’’ var; ya da bir çok “dengeyi tutturmaya çalışan nafile gayret sahibi bir yönetici profili’’... Eğer bu açıklama politik değilse; o zaman bu değerlendirme “tehdit algılaması en hafif ifade ile flulaşmış bir komutan’’ın, daha net bir ifadeyle ise “pasifizasyon operasyonlarından fazlasıyla nasibini almış olan bir yönetici’’nin değerlendirmesidir... Hem Türkiye olarak “yöneten değil yönetilen yöneticiler”e alıştırılmış bir millet olmaya zorlanışımız da yeni bir gelişme değil zaten…





“Küresel Ekonomi’’den

“Küresel Güvenlik’’e



“Küresel karar mekanizmasında rol alan küresel aktörleri, aynı zamanda dünyadaki güvenlik ve istikrarın da baş aktörleri olarak niteleyebiliriz. Dünyadaki istikrar ve dengeleri sarsan büyük olaylar aslında bu aktörlerin çeşitli alanlarda karşı karşıya gelmelerinin bir sonucudur. Bu büyük olayları ölçeğine göre; bölgesel ve küresel kırılmalar olmak üzere ikiye ayırabiliriz.’’ diyen Hilmi Özkök, konuşmasında “ekonomideki küreselleşme”ye parallel “güvenlik stratejileri”nin de küreselleşmek durumunda olduğuna vurgu yaptı. Bu “derin ve reel saptama”nın tersten okuması ise olsa olsa şöyle olur; “Küresel ekonominin önlenemez gidişi karşısında, izleyeceğimiz uslu güvenlik stratejileri ile global yöntemleri uygulamaya talip olmak durumundayız.” Yani taşeronluğa…





Genişleyen İşbirliği İmkanları



“ABD ve Türkiye; Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu ve Orta Asya’yı kapsayan geniş bir coğrafyada barış, istikrar ve güvenliğin sağlanması için birlikte çalışmaktadır. Türkiye’nin Avrasya ve Orta Doğu Coğrafyası’nın kesişme noktasında bulunması ABD’nin bölgesel faaliyetlerinde Türkiye’nin güçlü bir ortak olarak kabul edilmesine yol açmaktadır. Türkiye’nin doğu ve güneydoğu komşuları arasında tek demokratik ve laik ülke olması da bu alanda ABD ile işbirliği imkanlarını arttırmaktadır.’’ şeklinde devam eden konuşmanın bu “işbirliği’’ kısmı da oldukça sorunlu aslında. Zira bir çok konunun olduğu gibi bu “işbirliği’’nin de tam olarak nereye çıktığı pek net değil... Hele ki son zamanlarda sıklıkla yinelenen “stratejik ortaklık’’ ifadesi de dikkate alınırsa, bu “işbirliği’’ ve “ortaklık”ın Türkiye’yi hangi “açmazlar’’la başbaşa bırakacağını düşünüp “kaygı’’ duymamak olanaksız gibi...

“Genişleyen işbirliği imkanları’’nın Türk Yönetimi tarafından “daralan bir işbirliği sistemi’’ne dönüştürülmesi de bir diğer önemli nokta. Zira Türkiye, “avantajlı bir coğrafi konum’’a ve “askeri düzlem’’de olduğu gibi bir çok alanda “üst düzey bir donanım”a haiz olmasına rağmen; bu “pozitif unsurlar’’ maalesef kuvveden fiile eriştirilememektedir. Hal böyle olunca da, Türkiye elinde bir çok “avantajlı kart” bulunan bir ülke edasıyla “uluslararası ilişkilere yönelik analizler” yaparken; ABD de Türkiye’ye alternatif ülkeler ve üsler bulma arayışlarına hız veriyor. Dolayısıyla şu an sadece bir temenni ifadesi olan “genişleyen işbirliği imkanları” açıklaması bu zorlu patikada hedefe varmaya yardımcı olacak mı bilinmez ama; Türkiye’nin kendi “avantaj ve dezavantajlar”ı ile “attığı ya da atmadığı adımlar”ı tekrar gözden geçirmesi gerektiği de hayli önemli bir gerçek! Örneğin elde tutulan o “avantajlı kartlar”ın “gerçek birer koz” oldukları ne denli kesin acaba? Elimizde tuttuğumuz Almanya, Fransa, İsrail ve Rusya gibi o “önemli kartlar” sakın “sanal” olmasın..? Bu ihtimal düşünülürse, ABD ile Afganistan ve Kafkasya noktalarında en azından şimdilik sorunsuz görünen ilişkiler yumağı; Irak ve Kıbrıs’ta yaşanan ve ilerleyen dönemlerde daha da karmaşık bir hal alması kuvvetle muhtemel olan “açmazlar” ile çok daha “sorunlu bir yapı”ya bürünebilir.



“Tam Bağımsızlık”ı

Tartışmaya Açan General; BAŞBUĞ



Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un son dönem açıklamaları ise Genelkurmay Başkanı Özkök’ün açıklamalarını aratmayacak cinsten. Zira “tam bağımsızlık’’ gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin “olmazsa olmaz’’ı olan bir “milli değer’’in sayın komutanca tartışmaya açılır hale getirilmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 3. maddede ihlal yapıldığı için Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın adil yargılanmadığı yönünde verdiği kararla ilgili olarak “Biz bu konuda tarafız!’’ açıklamasını yapma gereği duyması pek de olağan gelişmeler sayılmaz hani!

"21. Yüzyıl ilişkiler ağında tam bağımsızlık kavramı üzerinde de düşünmek zorundayız. Ulusların egemenlik haklarının belirli bir alanını, kendi arzusu ve kendi iradesi ile o kuruluşun karar mekanizmalarında yer alması kaydıyla ve o kuruluştan kendi arzusuyla çekilebilmesi mümkün olduğu sürece, uluslararası bir kuruluşa devretmesi acaba tam bağımsızlığı zedeler mi? Sanırım bu soruyu tartışmalı ve bir uzlaşıya varmalıyız." diyerek kamuoyunu “ilginç bir uzlaşı”ya davet eden Başbuğ’a sözünü ettiği “karar mekanizması”nın hangi mekanizma olduğunu sormak sanırız zaruri bir edim. Zira bu mekanizma içinde alınan kararların kimlerin çıkarlarına hizmet ettiği ve bu süreçte Türkiye’nin “ulusal çıkarlar” noktasında alacağı yara bizleri son derece yakından ilgilendiriyor! Ayrıca bu önemli noktanın “birileri”ni çok fazla ilgilendirmiyor olması da..!

Ve Nutuk’tan küçük bir alıntı; "Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas, ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla temin olunabilir."





“Biz Tarafız!’’



“Tam bağımsızlık kavramını esnetme girişimleri’’ ile birlikte Başbuğ’dan gelen ikinci bir adım da Teröristbaşı Öcalan’ın yeniden yargılanması konusuyla ilgili oldu. Sanki iki ülke arasında gerçekleşen krize göre konum belirleyen bir üçüncü ülke edasıyla “Biz tarafız!’’ dedi kendileri! Tabi buna da şükür! Konunun karamizahı dahi kaldırmayacak denli ciddi olduğunun elbet bilincindeyiz ancak sanırız ki; aramızda bulunduğu konumun ne anlama geldiğinin yeterince bilincinde olmayanlar var. Tabi umarız bu durum sadece bir “bilinç eksikliği’’dir.

Yüce milletimizin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığına, toprak bütünlüğüne, bayrağına velhasıl her şeyine saldıran teröristbaşına karşı kesinlikle “taraf” olunamaz! Taraflık, “eşit şartlar”ı çağrıştırır ve bir “ilişkiler demeti”ni içerir.



Sayın Başbuğ!

Ne siz, ne Türkiye, ne de TSK; teröristbaşı konusunda “taraf” olamazsınız! Bu olayın “karşı taraf”ı yoktur! Bu olayda tek “suçlu” vardır; o da ismi üzere tamamıyla intikam duygusundan haraket eden Öcalan’dır! Bu olayda “suçlunun karşısındaki taraf”; tam anlamıyla “devlet”, tüm bireyleri ile “millet”tir! “Biz tarafız!” ifadesi en hafif anlamı ile “Bizi bu işe karıştırmayın ve sorumluluk altında bırakmayın!” anlamına gelir ki; böyle bir pozisyon da talep bile edilemez!

Kısacası “Biz tarafız!” ifadesinin en net açıklaması “tarafsızlık”dır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin “bağımsızlık timsali” olan Türk Silahlı Kuvvetleri gibi bir kurum; “bitaraf olanın bertaraf olacağı gerçeği”ni en iyi özümsemesi gereken kurumların başındadır ve böylesi bir açıklama yapma lüksü de kesinlikle yoktur!

Bu ilginç açıklamalarla bir anda gündeme oturan Org. İlker Başbuğ, yakında ABD Genelkurmay Bşk. Yard. Org. Peter Pace ile biraraya gelerek “Türkiye ve ABD’nin Stratejik Bakış Açısı’’ konulu bir konferansta açıklama yapacak.

Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan Tümgeneral Abidin Ünal, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan Tümgeneral Hilmi Akın Zorlu, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan Tuğamiral Cem Gürdeniz, “1 Mart Tezkeresi’ni reddederek hata yaptık!’’ açıklamasına imza atan Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, MGK Genel Sekreteri Büyükelçi Yiğit Alpogan ile Savunma Sanayi Müsteşarı Murat Bayar’ın da (acaba niye bir “havuç sepeti”yle gidiyoruz, o da merak konusu!) katılacağı konferans; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 6 Haziran’daki olası ABD ziyaretinden 2 gün önce gerçekleşecek.

Umarız Türkiye, savunma ve dış ilişkiler konularının masaya yatırılacağı bu üst düzey görüşmelerde de; “düzeltmede hayli zorlanılan alışıldık gaflar’’la başbaşa bırakılmaz! Ayrıca orada da alıştırıldığımız üzere “teslimiyetçi ve suya sabuna dokunmayan açıklamalar” yapılmaya devam edilecek ise; doğrusu böylesi dış temasların olmaması, olmasından daha yeğdir…





Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin

“Yıpratma Amaçlı Tüm Girişimler’’e

Yönelik Tavrı Nettir!



Bu Tavır da

TARTIŞMAYA AÇILAMAZ!



Netice olarak Türk Silahlı Kuvvetleri, yürütülen “geniş ölçekli çökertme planı’’ dahilinde tıpkı “28 Şubat Süreci’’nde olduğu gibi bir “yakın markaj’’ içindedir. Bu durum, gösterimde olan işaretlere bakılarak kolaylıkla varılabilecek bir sonuç. Ancak şu da çok iyi bilinmelidir ki; Türk Ordusu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihi süreç içinde maruz kaldıkları tüm hain girişimlere aynı üslupla yanıt vermişlerdir. Yani şurası kesin ki; Türkiye’nin bu konudaki kararlılığı hiçbir şekilde “TARTIŞMAYA AÇILAMAZ!’’ Belki zaman biraz geç olabilir ama sonuç hep aynı olmuştur, olmaya da devam edecektir..!





Yolsuzluk Dosyalarında

İlginç Zamanlama!



AB dayatmalarının TSK ayağı üzerinden atılan adımlarıyla iyiden iyiye kıskaca alınan “askeri düzlem’’, şimdi de ilginç bir zamanlama ile gündeme dahil edilen “yolsuzluk dosyaları’’ ile başbaşa. Göreve geldiği günden bu yana “yolsuzlukla mücadele’’ konusunda hiçbir adım atmayan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, ne ilginçtir ki görev süresinin dolmasına çok yakın bir zamanda “yolsuzlukla mücadele’’ girişimine start verdi. Tabi kendisini yürekten destekleyen Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün “motivasyon dolu açıklamalar’’ını da unutmamak gerek. Sayın Gönül, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün soruşturmalara izin vermesini taktirle karşılıyor ve “Sayın Özkök böyle bir başlangıç yapmasaydı süreci kesinlikle işletemezdik!“ diyor. Ve Hükümet ile TSK arasında birçok konuda “paralellik arzeden açıklamalar’’ın akabinde çizilen bu “uyum tablosu’’ da, bir çok “soru işareti“ ve “kaygı“yı beraberinde getiriyor...

Ayrıca bu “ilginç zamanlama“ konusuyla birlikte “açılan dosyaların dışında kalanlar’’ takılıyor kafamıza! Acaba;



· Eski Jandarma Genel Kom. Org. Şener Eruygur,

· Eski Deniz Kuvv. Gn. Kom. Oramiral İlhami Erdil,



ile Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Güçlendirme Vakfı’na (TSKGV) ait olan HAVELSAN (Hava Elektronik Sanayii) ve G.A.T.A. (Gülhane Askeri Tıp Akademisi) dışında silahlı kuvvetler bünyesinde gerçekleştirilmiş hiçbir yolsuzluk olayı yok mu? Eğer “Bizden kendi içimizdeki pislikleri temizlemeden sağlıklı işlev görmemiz beklenmesin!’’ deniyorsa; sanırız bu “temizlik harekatı’’ da “sağlıklı yöntemler’’ ve “bütüncül bir bakış açısı’’yla gerçekleştirilip “zülf-i yar’’e de dokunulmalı!





TSK’dan Övgü Alan Kitabın

Arka Yüzü



Ve www.gata.edu.tr adresinden giriş yapılabilecek olan G.A.T.A.’ya ait web sitesinin kütüphane-kitap özetleri kısmından övgü dolu özetine rastlayabileceğiniz bir kitap; Umut Bir Yöntem Olmaz (Hope is Not a Method Random House).

1996’da yayınlanan ve 1997 Haziranı’nda da Boyner Yayınları’ndan Türkiye Piyasaları’na sürülen kitap “Soğuk Savaş Dönemi Sonrasında Taşeronlaştırılan ABD Ordusu’’na uygulanan “değişim stratejisi’’ni konu alıyor ve ABD’nin son 15 yıllık operasyonlarını deşifre ediyor. Tıpkı Sayın Soros’un “sömürü’’nün adını “demokrasi’’ koyması gibi burada da “ordu gücünün taşeron firma haline getirilişi’’ “değişim’’ adı altında pazarlanıyor.



Hangi “Değişim’’?



Çağlar önce “Değişmeyen tek şey değişimdir!’’ diyen Ünlü Filozof Herakleitos gayet isabetli bir tespitte bulunmuş bulunmasına ama; mümkünse bu “değişim’’lerin altından başka şeyler çıkmasın! Zira üzerinde yaşadığımız dünya coğrafyasında tüm ilişkiler, ilginç bir “yanılsama zinciri’’üzerine kurgulanmış durumda. Ya da “yanılsatma zinciri’’... Zira siz yanılmak istemeyebilirsiniz ama “yanıltmak isteyenler’’ son derece profesyonel!

“Demokrasi’’ diye elinizi uzatmışsınız, bir de bakmışsınız altından “emperyalizm’’ çıkmış! “Bu galiba özgürlük!’’ diyerek yaklaşacak olmuşsunuz, kendinizi bir anda “kafes’’te buluvermişsiniz! Ne kadar da ilginç değil mi? “Demokrasi yemiyle sömürü’’, “özgürlük vaadi ile kafesleme’’... Hal böyle olunca, insan bu “değişim senaryolarının perde arkası’’na daha dikkatli bakma gereği duyuyor ister istemez. Ve yazık ki gözlemlenen yine aynı kurgu!

İşte Eski ABD Kara Kuvvetleri Komutanı Gordon R. Sullivan ile Michael V. Harper tarafından yazılan “Umut Bir Yöntem Olamaz” yapıtı da bu “klasik kurgu”nun “tipik bir uzantı”sı. G.A.T.A.’nın kütüphanesinde; amacı “ABD Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın 1989-1995 yıllarındaki dönüşümünü ve bu dönüşümün liderlere ışık tutan yönlerini arz etmektedir.” şeklinde tanımlanan yapıt, aslında bambaşka noktalara ışık tutan bir kitap!

Sitede anafikri “Her örgütü; öngörülmesi olanaksız bir gelecekte başarılı olmak üzere, yaratıcı ve uyumlu davranışları kendi kültüründe benimseyecek şekilde dönüştürmek mümkündür.” Ifadesi ile özetlenen yapıt; açıklamadan da anlaşıldığı üzere bir “dönüşüm süreci”ni anlatıyor. Ne var ki bu “dönüşüm süreci” Soğuk Savaş Sonrası Dönem’de ABD Ordusu üzerinde yürütülen “araçlaştırma girişimi”nin oldukça “estetik bir ifade’’si. Aslında bu “dönüştürme”nin en net ifadesi “taşeronlaştırma”! Kurulmak istenen “Sion Krallığı”na giden yolda bir adım daha sonuçta…

Ayrıca bu adım, aynı şekliyle başka zeminlere de uygulanacak bir adım. Mesela Türkiye! Neden mi? Böylesine “kilit bir coğrafya”da bu denli “donanımlı bir askeri güç” daha bulamazsınız da ondan! Yani “Kızım şimdi sana uyguluyorum ama gelinim sıra sana da gelecek!” şeklinde…

Ve bu konudaki son sözümüz de, sözkonusu sitede kitaba yönelik yapılmış değerlendirme cümleleri olsun; “Liderlik ve vizyon konuları sürekli gündemde olmasına rağmen eserin, her ikisini bilimsel bir tarzda meczederek sunması, bugün ile geleceği ilintilendirmedeki ve liderlik konusundaki iddialı yaklaşımı kitabı çekici hale getirmektedir.”…

Söz konusu “diplomatik, askeri, medyatik tüm ilüzyonlar”ı gerçekleştiren “sözde kimlikler”in “tamamıyla profesyonel” olduklarını daha önce söylemiştik sanırız… Bu da bizi “doğrulayan bir değerlendirme” olmuş sonuçta…





“BOP ve AB Köprüleri’’nden Geçerken

TSK Üzerinden Yürüyenler





İlk Adım; “Sivilleştirilen MGK’’



Asıl adı “Vaadedilmiş Topraklara Erişim Projesi’’ olan ancak “uluslararası arena’’da “Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Projesi’’ olarak sunulan bir “büyük kıskaç’’ ve bile bile talip olduğumuz bir “zorlu yol’’ Avrupa Birliği...

Bu “riskli iki kanal’’ üzerinde hareket etmeye çalışan Türkiye; bir yandan bu iki güçlükle başetmeye çalışırken, diğer yandan da “politikasızlık politikası’’ üzerinden giden bir “iktidarsız iktidar’’la yol almaya çalışıyor. Ne kadar yol alınabilirse o kadar tabi...

İşte bu “iç ve dış kuşatmalar’’ dahilinde “Türkiye’ye zorla attırılan bir adım’’ da “Milli Güvenlik Kurulu’nun sivilleştirilmesi’’ oldu. “Kalifiye bir askeri güç’’ olan Türk Silahlı Kuvvetleri; sözkonusu bu iki kanal tarafından da kullanılmak isteniyor aslında. Ne var ki; bu “donanımlı güvenlik birimi’’nin fazla dolambaçlı yollara sapmadan “istenilen adımlar’’ dahilinde sorunsuzca yönlendirilebilmesi için arıza çıkarabilecek birkaç noktanın da traşlanması gerek! İşte “Milli Güvenlik Kurulu’nun sivilleştirilerek etki ve yetkilerinin sınırlandırılması’’ da bu “traşlama girişimleri’’nden yalnızca biri. Zira reçetenin de, verilecek tavizlerin de sonu yok!

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne alınabilmesi için gereken şartlar dahilinde Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri’nin sivil olması kuralını, kurul içindeki askeri üye sayısının azaltılması adımlarının izlemesi de bu uzayan zincirin “tipik bir halka’’sı konumunda. Ayrıca 1999 Yılı’nda Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nden asker üyenin çıkartılması adımının AB tarafından istenilen değişiklikler için yeterli gelmemesi ve ilerleyen süreçte DGM’lerin komple kaldırılması durumu ile aynı şeyin askeri mahkemeler için de düşünülmesi konularının gündeme getirilmesi de diğer örnekler olarak sıralanabilir.

Sonuçta hedef; “askeri yeşil’’den tamamıyla arındırılarak “sorunsuz’’ hale getirilmiş “pembe’’, yani uslu bir Türkiye...



İkinci Adım;

“MSB’ye Bağlı Bir TSK’’



AB Üyeliği için istenilen değişiklikler kapsamında Teröristbaşı Öcalan ile ilgili gündeme getirilen “istismarlar’’ da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve “terörle mücadele’’ konusunda nice şehitler vermiş Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratan konuların başında geliyor. Ancak duruma göre şekil alan bu “dönemlik şantajlar’’ın ötesinde bir hamle daha var ki; eğer gerçekleşirse ortada “askeri irade’’ namına hiçbir şey kalmayacak. Bu “verimli hamle’’ ise; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanarak tamamıyla “siyasi irade’’nin eline teslim edilmesi adımı...

İşte o zaman gelsin “eline bir küresel icazet tutuşturulup iktidar koltuğuna oturtulan oyuncular’’ eşliğinde kolayca yürütülüveren “siyonist planlar’’, gelsin “yeni dünya düzenleri’’ ve “Avrupa Standartları’na taşınmış ancak sesi soluğu kesilivermiş bir Türkiye’’...



Havanda Su Döven Bir Garip Ülke; Türkiye



AB Üyeliği Süreci’ndeki en kaygı verici taraf ise; şüphesiz verilen “tavizler’’e mukabil alınacak “pozitif netice’’nin hiçbir şekilde garanti olmaması. Daha önce de kerelerce altını çizdiğimiz bu husus, “uluslararası kamuoyu’’nda yapılan yeni açıklamalarla süreklilik arzetmeye devam ediyor. “AB Yolu Atina ile Lefkoşa’dan geçer!’’ diyen ve aynı zamanda da sayın başbakanın kadim dostu (!) olan Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis (ki aslında AB Yolu’nun geçtiğine inandırıldığımız ve ne menem bir yanılsama olduğunu tarihin yazacağı bu ilginç merkezlerin en başında küreselleşmenin başkenti Tel Aviv gelir!), Almanya’daki seçim süreci sonrası başbakanlığına kesin gözüyle bakılan ve Türkiye’nin AB Üyeliği konusundaki menfi görüşleri kamuoyunca yakinen bilinen Alman Hıristiyan Demokratları’nın Lideri Angela Merkel, yakın dönem Türkiye teşriflerinde “veciz açıklamalar’’ yapan ABD’li Prof. Dr. Samuel Paul Huntington ve referandumda AB Anayasası ile birlikte Türkiye’ye de “hayır’’ diyen Fransa....

Görüşler çok açık ancak Türkiye her nedense keyifle devam ediyor bu ilginç sürece! Belki de ettiriliyor demek daha doğru! Zira ABD Dışişleri Bakanı Condolleezza Rıce’ın “Türkiye’ye hayırın bedeli ağır olur!’’ şeklindeki “gaz verici açıklamalar’’ı bize pek de dostane gelmiyor açıkçası! (Çünkü karşımızda “Türkiye’ye evet demeyin!’’ diye ısrar eden bir Rice var aslında!) Tıpkı kendisinin ABD’nin Guantanamo Hapishanesi’nde Kur’an-ı Kerim’in tuvalete atılması olayına ilişkin yaptığı “üzgünüz açıklaması’’nın biz Müslümanları tatmin etmeye yetmediği gibi!

Ayrıca yakın zamanda gerçekleştirilen Türkiye ziyaretinde AB Üyeliği konusuna ilişkin alışıldık yorumlar yaparak “Türkiye AB’ye giremez!’’ diyen ABD’li Profesör S. Huntington’un Atatürk İlkeleri’nin yeniden gözden geçirilmesi gerektiği yönündeki açıklamalarına İngiliz bir tarihçiden tepki gelmesi de hayli ilginç bir gelişme! “Atatürk İlkeleri’ni yeniden değerlendirin!’’ diyen “uluslararası kamuoyu oluşturma misyonu’’ ile görevli ideolog Huntigton’a bu konuyla ilgili yanıt veren İngiliz Tarihçi Adrew Mango, “Huntington da Lincoln’den vazgeçsin o zaman! Atatürk Türkiye’nin temelini atan kişidir!’’ demiş.

Sonuçta ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın, İngiliz Tarihçi Adrew Mango ve Türkiye’nin AB üyeliğine muhalif olan Müstakbel Alman Başbakanı Merkel’e “Bu konuda yorum yapmayınız! Türkiye’nin görüşme süreci başlatılmıştır!“ diyerek uyarıda bulunan AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Verheugen’in bu açıklamları; klasik “iyi polis – kötü polis oyunu’’nun “tipik birer parça’’sı aslında. Ne var ki bu “alışıldık şaşırtmacalar’’ın orta yerinde AB ve “İsrail ile ABD merkezli küresel güçler’’ tarafından mütemadiyen çekiştirilen Türkiye, “içeride ve dışarıdaki kuvvetli dezenformasyon çalışmaları’’ ve “küresel çemberin dışına çıkamayan siyasi irade’’nin etkisiyle “kördövüşü’’ne tabi tutulmaya devam ediliyor.

Tüm bu “aleyhteki gelişmeler’’e mukabil, “Yapacağımız reformlar IMF değil, AB eksenli olacak!’’ diyen bir ekonomi bakanı ve çiçeği burnunda bir başmüzakereci; Ali Babacan...

“Küresel iradeye endeksli bir yapı olan IMF’’ ile Avrupa Birliği arasındaki bağlantılardan bu denli bihaber olan ve “uluslararası arenadaki ince kurgular’’ı bu kadar “kör bir bakış’’la değerlendiren bir ekonomi bakanına ne söylenebilir ki... Anlaşılan Sayın Babacan’ın, “El yumruğunu yemeyen, kendi yumruğunu balyoz sanır!’’ diyen atalarımızdan pek haberi yok...



SONUÇ



TÜM BU VERİLER EŞLİĞİNDE, TÜRKİYE ÜZERİNDE YÜRÜTÜLEN GENİŞ ÖLÇEKLİ ÇÖKERTME PLANI’NIN TSK AYAĞINI VE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ÜZERİNDEN İŞLERLİK KAZANDIRILAN ÇÜRÜTME OPERASYONUNU DAHA NET OLARAK GÖREBİLMEK MÜMKÜN...

SESAR OLARAK; İLERLEYEN SÜREÇ İÇİNDE SÖZKONUSU GENİŞ ÖLÇEKLİ ÇÖKERTME PLANI’NIN TSK DIŞINDAKİ DİĞER AYAKLARINA DA YAKIN PLAN VEREREK, “BUL-YAP’’IN TÜM PARÇALARINI TAMAMLAYIP TÜRKİYE ÜZERİNDE OYNANAN OYUNUN DETAYLI BİR DEŞİFRASYONUNU GERÇEKLEŞTİRMİŞ OLACAĞIZ.

BU ÇÜRÜME ZİNCİRİNİN DİĞER HALKALARI ARASINDA İSE; HUKUK, İDARE, EKONOMİ GİBİ BİR ÇOK YAPIYI İÇİNE ALAN ZEMİNLER İLE BİRLİKTE MİT, YARGITAY, DANIŞTAY, RTÜK VE CUMHURBAŞKANLIĞI GİBİ ÖZEL KURUMLAR DA YERALACAKTIR.

NETİCE OLARAK ŞU SÖYLENEBİLİR Kİ; İKTİDARSIZ İKTİDARLAR, MEDYATİK İLÜZYONLAR VE AB İLE BOP KISKACINDA EĞİLİP BÜKÜLEREK ŞEKİLLENDİRİLMEYE ÇALIŞILAN BU TÜRKİYE FOTOĞRAFI BİRAZ DAHA SÜRDÜRÜLMEYE ÇALIŞILIRSA, KORKARIZ SAYIN BAŞBAKANIN RESMİNİ ÇİZDİĞİ ANCAK BİZİM GÖREBİLMEKTE EPEY ZORLANDIĞIMIZ O “HUZUR ATMOSFERİ’’ PEK DE FAZLA SÜRMEYECEK...







Saygılar,





SESAR





bilgi@sesar.com.tr
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1