Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - Akp den bir yeni Marifet !!! A.GÜL !!!
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Pts Haz 20, 2005 11:58 pm    ileti konusu: Akp den bir yeni Marifet !!! A.GÜL !!! Alıntıyla Cevap Gönder

HÜKÜMET'TEN HIRİSTİYAN TARİKATI'NA 12 TRİLYONLUK ARSA

AKP, Fenerbahçe Orduevi'nin yanındaki araziyi Papazlara verdi

150 yıllık tartışmalı arazi, Danıştay'ın kararına rağmen, Hıristiyan tarikatına verildi. Arazinin intifa hakkını Asompsiyon Rahipleri adlı Hıristiyan tarikatına veren Bakanlar Kurulu kararı 15 Haziran 2004'te imzalandı. Dışişleri Bakanlığı, "eleştirilerin önüne geçmek için araziyi vermeliyiz" yönünde görüş belirtti.



Fransa tarafından yasadışı ilan edilen Hıristiyan misyoner tarikatına İstanbul'un en güzel yerinde 12 trilyonluk arazi verildi.
Osmanlı Devleti'nde misyonerlik faaliyetlerinin yoğunlaştığı dönemde İstanbul'a gelen Fransız rahiplerine İstanbul'da tahsis edilen arazinin davası sonuçlandı. İslamcı gelenekten gelen AKP Hükümeti, Kadıköy Fenerbahçe Orduevi'nin yanındaki araziyi Asompsiyon Rahipleri'ne verdi. Arazinin intifa hakkını Asompsiyon Rahipleri'ne bırakan Bakanlar Kurulu kararı, 15 Haziran 2004'te imzalandı. Üzerine intifa hakkı tanınan rahip temsilci görevinden ayrıldığı için şimdi kilisenin yeni bir yetkili ataması bekleniyor.

2003 FİYATLARIYLA 12 TRİLYON

Geçtiğimiz yüzyılın başında Fransa'da yasadışı ilan edilen bu Rahipler Topluluğu, faaliyetlerini İstanbul'da sürdürdü. Padişah Abdülmecit tarafından kendilerine tahsis edilen bu taşınmazı, üzerine eklentiler yapıp, büyük bir kısmını özel bir şirkete kiralayarak tahsis amacının dışında kullanmaya başladılar. Sözkonusu taşınmaz üzerinde halen, kilise binası, papaz evi, kilisenin diğer eklentileri ile spor sahası, yüzme havuzu kompleksi, otopark, futbol ve oyun sahaları, tenis kortları, gazino binası ve ekleriyle turistik amaçlı tesisler var.
Bu Rahipler Topluluğunun İstanbul dışında bir faaliyeti olmadığı gibi Türkiye'de de cemaati yok. Kiliseye gidip gelen üyeleri bulunmuyor. Takdir Komisyonunca tespit edilen değeri, 2003 yılı fiyatlarıyla yaklaşık 12 trilyon lira. Takdir komisyonlarının, tapu kayıtları gözönüne alınarak değer tespiti yaptıkları biliniyor. Tapudaki kayatlarda ise neredeyse tüm araziler, değerinin altında gösterilir. Bu nedenle uzmanlar anılan arazinin değerinin 50 trilyon olduğunu belirtiyorlar.

OLAYIN HUKUKİ SÜRECİ

Olayın hukuki süreci Türkiye'nin AB ile ilişkilerindeki çıkmazı gözler önüne sermesi bakımından dikkate değer.
Arazi, Padişah Aldülmecit zamanında yayımlanan bir fermanla Asompsiyon Rahipleri'ne tahsis edilir. Tapuda "Ruhban Medresesi ve Manastır ve Mabet" vasfıyla kayıtlı bulunan arazi 22 Kasım 1943 tarihli kadastro tespitine dayalı olarak Rahipler Topluluğu adına tescil ettirilir.
Fakat, 1990'lı yıllarda bu yerin, Lozan Antlaşması ile öngörülen esaslar göz ardı edilerek amacı dışında kullanılması nedeniyle dava açılır. Açılan tapu iptali, tescil ve muarazanın men'i davaları sonucunda, Kadıköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce, taşınmazın tapusunun iptaline, bir kısmının Hazine adına, bir kısmının ise "Ruhban Medresesi ve Manastır ve Mabet" vasfıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tesciline karar verilir. Karar 05 Nisan 1993 tarih ve E.1990/992, K.1993/262 sayısı ile yasa yollarından geçerek kesinleşir.

LOZAN'DAN YARARLANAMAZ

Mahkemece yapılan incelemede ilginç sonuçlar ortaya çıkar. Asompsiyon Rahipleri, Fransız Dışişleri Bakanlığı'ndan alınan bilgilere göre; 1845 yılında Fransa'da dini bir topluluk olarak kurulduğu, Fransız devleti tarafından yasadışı ilan edildiği anlaşılır.
Vatikan'a yazılan yazıya verilen cevapta ise bu dini topluluğun Vatikan tarafından 1853 yılında mezhep olarak tescil edildiği, 1857 yılında da statüsünün Roma tarafından kabul ve tescil edildiği belirtilir. Ancak Fransa devleti tarafından tescil edilmiş ve tanınmış bir kuruluş olmadığından Lozan Antlaşması ve eki mektuplarda tanınan haklardan yararlanmasına da olanak bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Asompsiyon Rahipleri, mahkeme kararı üzerine "dini hürriyetleri"nin ihlal edildiğini öne sürerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvururlar.

DIŞİŞLERİ ELEŞTİRİDEN KORKTU

Bu başvuru üzerine, Dışişleri Bakanlığı'nca hazırlanıp ilgili tüm idarelere gönderilen bilgi notunda; rahiplerin vatandaşı oldukları devletlerin bu başvuruya müdahil olarak katılması durumunda söz konusu başvurunun Türkiye aleyhinde adeta bir devlet başvurusuna dönüşeceği, verilecek bir ihlal kararının, ağır bir tazminat hükmü yanında, ülkemizde bulunan başka gayr-ı müslim toplulukları benzer başvurularda bulunma yönünde özendirici bir rol oynayacağı şeklinde gerekçeler belirtilerek başvurunun "dostane çözüm" ile sonuçlandırılmasının, Türkiye aleyhinde pek çok eleştirinin önüne geçeceği, dostane çözüm konusunda tutum belirlemek açısından Bakanlıklarında yapılan toplantıda ortaya çıkan mutabakat çerçevesinde görüş bildirilmesi istenmiştir.
Bu çerçevede görüş oluşturulur ve Rahipler Topluluğuna "dostane çözüm" önerilir. Yapılan teklif Rahipler Topluluğu tarafından kabul edilince, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce 26308/95 sayılı bu başvurunun kayıttan düşürülmesine, gereğinin takibi için kararın Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne gönderilmesine karar verildi.

İŞTE "DOSTANE ÇÖZÜM"

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nce teklif edilen ve Rahipler Topluluğu'nca kabul edilip AİHM'nin 14 Aralık 2000 tarihli kararıyla onanan bu "dostane çözüm" anlaşması şu hükümleri içeriyor:
- Söz konusu taşınmaz üzerinde, Rahipler Topluluğu'nu temsilen kendi aralarında belirlenecek bir "sayın rahip" adına kaydı hayatla (ölünceye kadar) intifa hakkı tesis edilecektir. Lehine intifa hakkı tesis edilen bu rahibin ölümü halinde, Rahipler Topluluğu'nu temsilen göreve yeni ve daha sonra gelecek diğer rahip/rahipler için de aynı koşullarla bu hak geçerli olacak ve devam edecektir
- Taşınmazın dini amaçlarla kullanılan bölümü için tesis edilen intifa hakkı bedelsizdir. Ticari amaçlarla kullanılan bölümlerinden elde edilecek gelirin yüzde 40'ı, bu yerlerin intifa hakkına karşılık olmak üzere (yüzde 30'u Maliye Bakanlığı'na, yüzde 10'u da Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne) verilecektir.
- Mahkemece Rahipler Topluğunun Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ödemesine karar verilen, 41.670 ABD Doları alacaktan ve faizlerinden vazgeçilecektir.

DANIŞTAY REDDETTİ

Rahipler Topluluğu temsilcisi ile bir araya gelen yetkililer, "dostane çözüm" anlaşması çerçevesinde taşınmazın intifa hakkının rahiplere devri için "Tapu Sicil Müdürlüğü'nde Düzenlenecek Resmi Senede Yazılacak Hususlar"ı belirlediler. Bu çerçevede yasalara göre, Danıştay'dan 4353 sayılı yasanın 30. maddesi uyarınca uygun görüş istendi.
Danıştay 1. Dairesi, 18 Nisan 2003 tarih ve E.2003/44, K.2003/49 sayılı kararıyla idarenin bu istemini, hukuka uygunluk ve idari yarar bulunmadığı sonucuna vararak reddetti.

HÜKÜMET ONAYLADI

Hükümet, Danıştay 1. Dairesi'nin bu kararına Danıştay İdari İşler Kurulu nezdinde itiraz etti.
Danıştay İdari İşler Kurulu'nun 30 Aralık 2003 tarih ve E.2003/36, K.2003/50 sayılı kararıyla Hükümet, sorumluluğuyla baş başa bırakıldı.
Hukuksal boyutlarıyla böyle özetleyebileceğimiz bu olay, Türkiye'nin yargı yetkisini AİHM'ne devretmek üzere bulunduğunun göstergesi olarak kayıtlara geçti. Üstelik Hükümet, bu hukuki süreç sonunda, kendi ülkesinde dahi yasadışı kabul edilen bir Hıristiyan tarikatına trilyonlarca liralık araziyi AB'ye uyum için teslim etti.




kaynak:http://www.aydinlik.com.tr/
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
reisim25
Özel Üye
Özel Üye



Kayıt: Mar 25, 2005
İletiler: 779
Şehir: TR

İletiTarih: Sal Haz 21, 2005 7:28 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Olayın doğruluk derecesini bilmiyorum.
Ancak böyle bir şey çok sessiz ve sedasız olmamalı diye düşünüyorum. Talan malımı dğıtıyor AKP yoksa yeni bir Fener rum patrikhanesi peşindemi?
biz ne yapıyoruz, eğer doğruysa aksiyorn olarak planımız ne, kim ilgilenecek?
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Sal Haz 21, 2005 9:55 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

reisim 25 kardesim

tahkim ve yabancilara topak satisi konusunda bir sürü gazetelerde haber cikti ,hatta bir ara cok ilginc bir haber cikti http://www.aksiyon.com.tr/
de arsiv de aradim ama maalesef bulamadim ,bor maden ile bilmem neydi hem de Ankara ya yakin cevreler yabancilar cok sayi toprak aliyormus ,ve bizim Askerler köylülere devamli sorarmis arsa larini yabancilara satan var mi diye ?!!!
Bu Serefsiz akp den her Hain lik beklenir ülküdasim artik hic birsey beni sasirtmiyor
Bunlardan ne BIR ümüdüm vardi ne olabilir,ama bu kadar Vatan hainlikta
küstahca ortaya sermesi bile beni endise ediyor !!!

SAYGILAR
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
reisim25
Özel Üye
Özel Üye



Kayıt: Mar 25, 2005
İletiler: 779
Şehir: TR

İletiTarih: Çar Haz 22, 2005 7:27 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Sayın Gönüldaşım;

AKP'nin Milli bir iktidar olmadığı belli ve aşikar.
Ben A. Gül daha temiz görünüyordu. Ancak icraatlarına bakınca ve ermeni, rum, meseleleri hakkında verdiği tavizleri ve konuşmalarını gördükçe etlerim dikenleniyor ve kahroluyorum.


AKP resmen biten ve cenazesi kaldırılmak üzere hazırlık yapılan AB kapısında artık Türk İnsanından vakit çalmak ve giderayak bu Şanlı ama Şanssız milletten daha ne kadar çaldırabilir ve gavura daha neler verebilirimin hesabını yapmaktadır.

Hala bu kör adamlar AB nin çok ciddi bir dağılma sürecinde olduğunu göremiyorlarsa, AB'nin ciddi bir hristiyan topluluğu olduğunu bilemiyor ve bizdeki bölücü kürtleri onların beslediği ve desteklediğini göremiyorlarsa zaten bunlar salaktır.
Görüyor ve bizi oyalama yoluna gidiyorlarsa da HAİN lerdir.

Türk'ün gururunu hiç kimswenin kapılarında bekletmek sureti ve yalvarmak suretiyle incitmeğe hakkı yoktur.

Ancak artık, eminiz ki bu adamlar TÜRK olamazlar, çünkü utanmaları ve bizimle ÜLKÜ birlikleri yok.
Saygılarımla
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
alperen7575
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Mar 02, 2005
İletiler: 48
Şehir: TR

İletiTarih: Çar Haz 22, 2005 11:14 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bunlar ne ki elerinden gelsi vatanı satar bu hükümet . Ne kadar basiretsiz olduğunu bizbiliyoruz. Tüm vatandaşlarımızın öğrenmesi gerek ve bize düşende bu uğurda savaş vermek. Allaha emanet olun
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Cum Haz 24, 2005 1:12 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

REISIM25

kardesim buldum arsivde oku mutlaka !!!

SAYGILAR SELAMLAR














Kazan'da Trona savaşları



Sayı: 488 - 12.04.2004 | Birol Uzunay-Selçuk Uysal - b.uzunay@aksiyon.com.tr


Madenler, Türkiye"de kaderine terk ediliyor ama yabancılar bu fırsatı kaçırmıyor. Yabancı şirketlerin maden ararken toprak satın almaları birçok şaibeyi beraberinde getiriyor. Ankara'nın şirin ilçesi Kazan'da trona avcıları cirit atıyor. Ankara"ya sadece kırk kilometre uzaklıkta olan Kazan ilçesine bugünlerde bir hâller oldu. Yakın zamana kadar Ankaralıların bile pek bilmediği Kazan"a İngiltere"den, Amerika"dan yabancılar geliyor; Türkiye"den bürokratlar, askerler ilçede denetim yapıyor. Kazan halkına ise iki soru soruluyor: "Toprağını satıyor musun?", "Toprağını sattın mı?" Kazan"ın fakir köylerine bir yandan toprağı sat baskısı yapılırken diğer yandan "toprağını satma, köyünü kurtar" telkini yapılıyor.

Kazan ilçesinin kıraç topraklarının bugünlerde değer kazanmasının nedeni ise bölgede tespit edilen trona madeninin göz kamaştıran rezervleri... Maden yasasındaki değişiklikler ve AB uyum yasalarıyla yabancıların toprak edinebilmesi için getirilen düzenlemelerin etkisiyle Kazan"ın ürün vermez, yol geçmez topraklarına talipli yağıyor. Köylüler şaşkın; toprağını satan ayıplanıyor ama satmayan da "Ne yapacağım ben bu bayırı?" diyor.

Yabancı maden şirketleri köylüleri toprak satmaya ikna etmek için bazen gıda yardımı yapıyor, bazen cami yaptırıyor, bazen de köylere doktor getiriyor. Askerlerin ve kamu görevlilerinin ise ucuz ve denetimsiz toprak satışına karşı tek bir silahları var: "Aman vatan toprağını satmayın!"

İlk bakışta yabancı şirketlerin trona aramasında ve çıkarmasında hiçbir problem yok; hatta yarar bile var. Çünkü Türkiye, değeri milyar dolarla ifade edilen çorak toprakları feda etmiş durumda. Ancak Kazan havzasında yabancı şirketlerin gizli toprak almaları, toprağını vermeyen köylüleri tehdit etmeleri ve bor madeninin çıkartılmasında yaşanan hileli raporlara benzer vakıalar, madencilik sektörünü endişeye sevk ediyor.

Endüstriyel ürünlerin oluşumunda hayati önem taşıyan trona madeni Kazan"da çıkartılıp piyasalara sürülürse Avrupa ve Amerika arasındaki endüstri savaşları kızışacak. Fakirlikten kurtulma duygusu ile vatan toprağını satma duygusu arasında sıkışan Kazanlıların ve Türkiye"nin inişli çıkışlı trona öyküsü ülkemizin bir bilinmezini aydınlatıyor.

Kazan"ın tronası dünya cam ve deterjan

fiyatlarını etkileyebilir

Trona endüstriyel bazda dünyada sadece Amerika"da bulunduğu zannedilen bir maden. Suda çok kolay erime özelliği sebebiyle yüzey tabakalarda pek rastlanmayan ve tespit edilmesi çok zor olan bu maden genellikle bor ve lityum tuzlarıyla birlikte bulunuyor. Trona soda külüne dönüştürülmek suretiyle cam, deterjan, kağıt, demir, çelik, alüminyum, tekstil ve kimyasal maddelerin üretiminde kullanılıyor. Tronanın oluşturduğu soda külünün hayati önem taşıdığı sektörler ise cam ve deterjan sanayii... Trona madenlerinin çıkarılması konusundaki en küçük çalışma anında cam ve deterjan fiyatlarına yansıyor; çünkü 1 ton cam üretimi için 200 kg soda külüne ihtiyaç var.

Avrupa"nın hiçbir ülkesinde trona madeni yok; Güney Amerika ve Çin gibi ülkelerdeki trona madenlerini çıkarmak ise neredeyse imkansız. Türkiye 650 milyon ton olduğu tahmin edilen trona rezerviyle Amerika"nın en büyük rakibi. Endüstriyel ürünlerin üretiminde hayati önem taşıyan trona madeninin tek rezerv ülkesi olan Amerika, Türkiye"deki trona madenlerinin işletmeye açılmasılya özellikle cam ve deterjan sanayiindeki "belirleyici" rolünü azaltmak zorunda kalacak. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tam 34 ülke endüstri ürünlerinin üretiminde Amerika"ya bağımlı olmamak için sentetik soda külü üretiyor. Türkiye de Amerikan şirketlerinin soda fiyatlarına getirdiği fahiş zamlardan kurtulmak için Mersin"de Şişecam"a bağlı bir fabrikada sentetik soda külü üretiyor.

Trona tüm dünyada 34 milyon tonluk tüketimi ile yaklaşık 5 milyar dolarlık bir pazara sahip. Türkiye yapacağı yatırımlarla bu pazarın 2 milyar dolarını çok kısa bir süre içinde ele geçirebilir; çünkü Amerika"nın Avrupa sanayi ülkelerine uyguladığı kotalar yine Avrupa"da üretilen sentetik sodanın pahalılığı ve Uzak Asya pazarının bu konuda aç olması ticari avantajlar arasında sayılıyor. Ankara Kazan ve Beypazarı"nda çıkartılacak trona madeniyle sadece Türkiye"nin değil bütün dünyanın cam ve deterjan fiyatları değişebilir.

1979"da bulundu, 1997"ye kadar unutuldu

Trona madeninin Türkiye"de büyük bir rezervininbulunduğun, 1979 yılında tespit edildi. Beypazarı"nda bulunan ilk trona madenleri 1983"te devlet tekeline alınarak Etibank"a devredildi. Aynı tarihte dünya Trona tekellerini oluşturan Avrupa ve Amerikan şirketleri FMC WYoming Corporation, Solvay ve Rio Tinto, Etibank ile resmi görüşmelere başlayarak trona çıkartılmasında gönüllü olduklarını bildirdiler. İlerleyen yıllarda Canadian Oxy firması da Türkiye"deki trona madenine yoğun ilgi gösterdi. Kamu yönetiminin isteksizliği ve yabancı şirketlerin kendi aralarındaki rekabet trona madenlerini gündeme taşımaya yetmedi.

1997"de dönemin başbakanı Necmettin Erbakan, muhalefetteyken seslendirdiği "İşletin trona madenini, ödeyin devletin borcunu" söylemini hayata geçirmek için harekete geçti ve soda külü kavramını Türkiye"nin gündemine bir kez daha soktu. Uzakdoğu gezisinde Malezyalı ve Singapurlu firmalarla Türkiye"deki soda yataklarının işletilmesi konusunda ön anlaşma yapan Erbakan"ın girişimlerinin sonunda dönemin madencilikten sorumlu bakanı Teoman Rıza Güneri trona madenlerinin üstünde basın toplantısı yaparak yabancı şirketlere gözdağı vermişti.

1983"ten 1997"ye kadar Etibank"la birçok kez pazarlık görüşmesine oturarak trona madenlerinin işletmesini almak isteyen yabancı şirketler ise 1997"de üst üste raporlar hazırlayarak "Türkiye"de trona madeninin olmadığını ispatlamaya" çalıştı. Madenin Türkiye"de olduğu ispatlanınca da "Bunu siz çıkaramazsınız, bu tronanın üzerinde çok büyük bir su tabakası var, bu özel bir teknik gerektirir, siz bunu yapamazsınız"" diyen pek çok rapor hazırladılar; bugünse trona cevheri yeryüzüne çıkartılabiliyor ve gereken yatırımlar için hiçbir doğal engel bulunmuyor. Avrupa"nın en büyük trona şirketlerinden Solvay Grubu 1983 ile 1997 arasında sürekli "Size gerekli teknolojiyi biz vereceğiz" dese de Etibank"ın tüm başvurularına olumsuz cevap verdi.

Yabancı şirketlerin kötü niyetli rapor hazırladığına kanaat getiren 1997"nin madenlerden sorumlu devlet bakanı Teoman Rıza Güneri, kıt imkanlara rağmen Beypazarı"nda bizzat soda üretimi için Necmettin Erbakan"ın da katıldığı şaşaalı bir açılış düzenlemişti. Avrupa ve Amerika Türkiye üzerinden trona savaşı yapıyor. Dünya soda (trona) üretiminin devi Amerikalı firmaların Beypazarı ve Kazan"daki soda yatakları ile ilgili stratejisi Avrupa pazarı ile yakından ilgili. ABD"nin toplam 11 milyar tonluk üretiminin 7 milyar tonu iç pazarda tüketilirken, 4 milyar tonu ihraç ediliyor. ABD, 4 milyar tonluk ihracatının 1 milyar tonunu Latin Amerika ülkelerine, 500 milyon tonunu Japonya"ya, 1.5 milyon tonunu Uzakdoğu ülkelerine yapıyor. ABD, Avrupa pazarına ise sadece 200 milyon ton soda satabiliyor. Avrupa ve Amerika soda külünün satışında acımasız bir rekabet halindeler; Türkiye"de işletilecek bir trona madeni Avrupa"yı Amerika"ya karşı avantajlı hale getiriyor. Çünkü Avrupa, soda ihtiyacını sentetik üretimle sağlıyor ve ABD"ye bağımlı olmak istemiyor. Avrupa sentetik yollardan üretilen sodanın ton maliyeti için 200 dolar harcıyor; oysa doğal yollardan elde edilen soda için sadece 60 dolarlık maliyet yeterli.

Avrupa"nın soda külü üretim kapasitesinin neredeyse tamamı Solvay isimli Belçika merkezli çok uluslu şirkete ait. Solvay"i İngiliz Brunner Mond isimli şirket takip ediyor.

2003 yılında trona işletme ruhsatı alan ve Türkiye"de trona aramak için tam 20 milyon dolar harcayan İngiliz kökenli Rio Tinto (Türkiye"de Riotur ismiyle faaliyet gösteriyor), trona için neden Türkiye"yi tercih ettiğini açıklarken ABD ile aralarındaki savaşı da kısmen belirtmiş oluyor. Riotur"un işletme projesi raporlarında şu cümlelerle anlatılıyor: "Türkiye"de Kazan ilçesinin trona için hedef seçilmesinin nedeni başta Batı Avrupa cam pazarlarıdır. Batı Avrupa"nın dışında Güney Amerika ve Uzakdoğu pazarları Kazan için alternatif bölgelerdir."

Yardım yapılıp "tarla satın" deniliyor

Ankara"ya sadece 40 kilometre mesafedeki köylerde yabancı şirket temsilcileri köylülere toplantılar düzenleyerek yardım yapıyor, bu bölgelerin çok yakında Ankara"nın en lüks semti olacağını müjdeliyor. Riotur isimli şirketin Türk avukatları, "Devlet bu arazileri nasıl olsa istimlak edecek, siz şimdiden para kazanmaya bakın" uyarısını yapıyor. Ankara"nın hemen yanı başında yer alan İncirli köyünde, tarlalarına fiyat biçen avukat ile köylüler arasında arbede bile çıkmış.

Riotur"un Türkiye temsilciliğini arayıp, yardım ya da tehdit yoluyla köylülerden toprak satın almak isteyip istemediklerini sorduğumuzda şu cevabı aldık: "Madeni toprak altında arayacağız. Dolayısıyla da çok büyük araziler almayacağız. Dünyanın en büyük şirketlerinden birinin elemanları kimseyle itişmez."

Özellikle de Riotur, İncirli, Kınık, Fethiye Bayat, İlyakut ve Mülk köylerinde halkın gönlünü kazanmak için oldukça uğraşıyor. Ramazan"da Kazan ve çevresindeki yüzlerce aileye gıda ve giyecek yardımı yapılmış. İncirli Köyü"ndeki caminin inşaatı İngiliz Rio Tinto şirketinin yardımıyla ilerliyor! Riotur yetkililerine niçin Kazan"a yardım yapıyorsunuz da Mamak"a yapmıyorsunuz sorusunu yönelttiğimizde ise şu cevabı aldık: "Yerel yönetimlerle işbirliğine giderek halka yardım dağıttık. Bunda ticari bir amaç yoktu. Köy konağında bir toplantı da düzenledik." Riotur, Kınık köyüne içme suyu getireceğine söz vermiş ve çalışmaları hemen başlatmış; ancak çevrede içme suyu kaynağının olmaması Rio Tinto"yu amacına ulaştıramamış. Köy misafirhanelerine, köy odalarına yapılan yardımlar ve özellikle de köylere getirilen doktorlar, köylülerin büyük takdirini kazanıyor.

"Arazin çorak" muamelesi

Toplam 29 bin nüfusu olan Kazan"ın 47 bin hektarlık alanında 36 köyü, 7 mahallesi bulunuyor. Trona madeni için önemli olan arazi ise yaklaşık 28 bin dönüm. Bu alanın daha çok köylülerin mülkiyetinde olması yabancı maden şirketlerini köylülerle iyi anlaşmaya zorluyor.

Riotur"un raporlarına göre Kazan beldesiyle İncirlik ve Fethiye köylerinde 30 kilometrekarelik bir alanda yoğun olarak trona cevheri bulunuyor. Yapılan uzun hesaplamalarla bir metrekarelik toprak üzerinden 10 bin dolar para kazanmak mümkün. Kazanlı köylülere verilen metrekarelik toprak bedeli ise sadece 3 milyon lira. Yani bir dönüm arazi 3 milyar bile etmiyor.

Köylüler tarlalarına biçilen metrekare başına 3 milyon lirayı az bulunca şirket yetkilileri, fiyatı artırarak satın alacakları tarlaların metrekaresini 6,5 milyon liraya çıkartmış. Kazan"da oturan ve tarlasına sık sık müşteri gelen Ali Dumrul, asıl korkularının metrekare fiyatının 20 milyon liraya çıkması olduğunu belirtiyor. Ali Dumrul"a göre tarlasından alacağı 1 milyarlık ürün bedeliyle bütün yıl geçinmeye çalışan bir köylü, metrekaresini 20 milyondan satacağı tarlayla Ankara"da küçük bir dükkan açma hevesine kapılabilir ve tarlalar kısa sürede satılabilir.

Riotur"un Kazan havzasında gerçekleştirmeyi planladığı proje, resmi rakamlara sabit yatırımlar ve işletme sermayesi olarak 1.211 milyar dolar olarak yansıdı. 1.2 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirmeyi hedefleyen bir şirketin tarlaları ucuza mal etmek istemesi köylüleri tedirgin ediyor. Altındaki trona madeni hesaba katılmadan tarlaların metrekare fiyatının 3 milyon lira olduğunu belirten köylüler, şirket temsilcilerinin fiyat tespitlerinden oldukça rahatsız. Riotur yetkililerine Kazan"a biçtikleri fiyatın niçin düşük olduğunu sorduğumuzda ise şu cevabı aldık: "Fiyatlarımız gizlidir, açıklayamayız. Faaliyet alanlarımız içinde kamu alanları, orman alanları ve özel mülkiyetler var. Hukuki olarak ne gerekiyorsa onu yapıyoruz."

İncirli köyünde yaşayan Fatih Erova arazilerine gelen teklifleri değerlendirirken oldukça gerçekçi konuşuyor: "Evet bize teklifler geliyor ama şu an için düşük fiyat çekiyorlar. Biz yarı aç yaşayan köylüleriz. Yarın yüksek bir teklif getirdiklerinde neden satmayalım ki. Burada toprak satmak, almak suçsa yanımızda askeriye var, 30 kilometre uzağımızda Meclis var. Ben satarım. Yeter ki bana yüksek teklif gelsin. Şirketin sosyal faaliyetlerine hiçbir itirazımız yok. Yardımlarını hepimiz aldık."

Fethiye köyünün eski muhtarlarından Mehmet Bayrak, tarlaların satılıp köylerinin bir maden bölgesi haline gelmesiyle en çok tarım ve hayvancılık sektörünün yok olmasından korktuklarını belirterek "Biz madenden anlamayız. Belirli bir yaştan sonra bizi madende işe de almazlar. Bizim tek geçimimiz tarla ve hayvandır. Hayvanlara şimdiden ot bulmakta zorlanıyoruz. Ben sırf bu yüzden tarlaların satılmasına karşıyım."

Öğretmen emeklisi Eyüp Sami Uslu ise köylülerin topraklarını satarken de, satmamak için direnirken de örgütlü olmaları gerektiğini belirterek "Topluca karar alacağız. Komşularla istişare edeceğiz. Sizin yaptığınız bu tesislerin ormanlara, sulara zarar verecek durumu var mı diyeceğiz. Arazi işini hep birlikte yürüteceğiz. Biri tek başına arazisini satarsa sığırını, davarını ayırır, köyden kovarız. Tek yürek olacağız. Meclis seyirci kalamaz. Birileri geliyor bize ödül dağıtıyor, tehdit ediyor, devlet ortada yok. Üç-beş adamla bizi tehdit ediyorlar. Sahipsiziz ama güçsüz de değiliz" diyor.

Sondajlar toprak ve suyun yapısını değiştirdi

Kazan ve çevre köylerinde yaklaşık beş yıldır sondaj yapılıyor. Rio Tinto"nun faaliyet raporlarından öğrendiğimize göre ise bölgede bugüne kadar 117 sondaj yapılmış. Sondaj yapılacak arazi Hazine'ye ait ise şirketin teknik elemanları işleme hemen başlıyor. Sondaj yapılacak arazi özel bir mülk ise arazi sahibiyle pazarlık yapılıyor. Fethiye köyünde yaşayan ve sütçülük yaparak hayatını kazanan Hayati Aydın kendi tarlasındaki sondaj için iyi bir pazarlık yapıp 300 milyon lira aldığını söylüyor.

İşlemler bittikten sonra restore

edeceklerini söylüyorlar

Riotur proje bitince Kazan ve çevresine 40 milyon dolarlık restorasyon yatırımı yapacağını taahhüt ediyor; ancak projenin bitmesi onlarca yıl alabilir. Şirketin sondajları şimdiden çevreyi olumsuz etkilemeye başladı. Riotur yetkililerine çevreye zarar verip vermediklerini sorduğumuzda ise şu cevabı aldık: "Biz madeni özel bir teknikle kazmadan yani çözelti yöntemiyle arayacağız. Bu yüzden de çevreye herhangi bir zarar vermiş değiliz. Bu konuda iddialıyız."

Yapılan her sondajdan sonra çevreye tonlarca su akıyor ve bu suların içindeki kimyasal maddelerden dolayı tarlalardaki ürünler zarar görmeye başlamış. Yağmur suları sondajlardan çıkan suları geniş bir alana taşıyor. Kazan"da çiftçilik yaparak geçimini sağlayan birçok köylü sondaj kuyularından sonra tarlasının çoraklaştığını iddia ediyor. Bugünlerde yaşanan en büyük korkuysa su kaynaklarına sondajlardan kimyasal atıkların sızması. Suyun tadının değiştiğini iddia eden Kazanlı Mustafa Aydın, köylülerin sadece suyun tadından anladıklarına, kimsenin yetkili bir laboratuvara suyu götürmediğine dikkat çekerek "Bu bölgede 30 binden fazla insan yaşıyor, kimse suyu tahlile götürmedi. Biz göçe mi zorlanmak isteniyoruz?" diyor.

Yabancı şirketler yeni yasayla toprak satın alabiliyor

Anayasa"nın 168. maddesi tabii servet ve kaynakların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu açıkça belirtiyor. Ancak yabancıların mal edinebilmesi için getirilen düzenlemeler ve yeni maden yasasının hükümleri, yabancıların Kazan ve Beypazarı"nda toprak alabilmesine izin veriyor. Yeni yasasıyla madencilik, yabancıların da ticaret yapabileceği bir sektör oldu. Yine yabancıların mal edinebilmesi konusunda anayasada özel bir hüküm yok. 2003 Haziran ayına kadar yabancılara mal almada kısıtlayıcı hükümler getirilmekteydi. Köylerde ise yabancıların mal edinmesi kesinlikle yasaktı. 4916 sayılı yeni kanuna göreyse yabancılar mal edinebiliyor. Anlaşmazlık durumunda uluslararası tahkim tek söz sahibi.

Bir İngiliz şirketi olan Riotur, Kazan havzasında yatırım yaptığı takdirde Hazineden teşvik maksatlı ücretsiz arsa alabilecek. Köylüleri ikna etmeye çalışan avukatların da en büyük güvencesi yabancı şirketlerin Kazan"dan Hazine arazilerini alabileceği. İkinci derece tarım arazisi iken geçen yıl üçüncü derece tarım arazi olarak kabul edilen Kazan"ın Hazine arazilerinin yatırım karşılığında yabancılara bedelsiz olarak verilebilecek olması tarlalarını satmamak için direnen köylülerin umudunu kırıyor.

1.2 milyar dolarlık yatırım

Trona dünyada en çok ticareti yapılan madenler arasında üçüncü sırada yer alıyor. Tronanın pazarlanabilirlik özelliği dünyanın en büyük maden şirketlerinden olan Rio Tinto için bulunmaz bir fırsat... İngiltere kökenli uluslararası bir şirket olan Rio Tinto, Türkiye"de trona faaliyetlerini Riotur ismiyle yürütüyor. Rio Tinto"nun bor madenini araştıran şirketinin ismiyse Türk Boraks olarak tescil edilmiş. Rio Tinto şirketi Türkiye"de 60 yılı aşan bir süredir bulunuyor. 1950"lerde Türk Borax ismiyle Türkiye"de bor madeni olmadığını ısrarla yayan ve bu arada da 10 bor sahası açarak bor madenine ilgisini gösteren şirket birçok kez maliye tarafından "hile yapmakla" suçlanmış. Rio Tinto/Borax yıllarca "Türkiye"deki bor madenlerinin yetersizliğini savunmuş ve özellikle de 1950 ve 1963"te etkili yayınlar yapabilmiş bir şirket. Balıkesir ve Eskişehir"de yaptığı bor çalışmalarıyla bilinen Rio Tinto"nun, Türkiye"deki diğer madenler için Cominco, Anatolia Minerals, Newmount gibi yabancı şirketlerle ortaklıkları bulunuyor. Riotur"un bugünlerdeki en büyük faaliyet alanı ise trona madeni. Trona madenini çıkartmak için gerekli tüm ruhsatları 2003"te alan ve 2048 yılına kadar trona işletme faaliyetine yatırım yapacağını açıklayan Riotur, Kazan"da trona cevherinin sadece aranması ve ön işletme ruhsatları için 20 milyon dolar harcama yaptı. Yine şirket faaliyet raporlarından öğrendiğimize göre, Riotur, Kazan"da çıkaracağı trona ile yıllık 5 milyar dolar soda külü ihracatı yapmayı amaçlıyor. Trona madenleri üzerinde uzun yıllar araştırma yapan Kadir Yılmaz ise bütün dünyada yıllık cirosu 5 milyar dolar olan bir madenin sadece bir ilçeden çıkartılacak ürünlerle nasıl 5 milyar dolar kazandırabileceğini soruyor.

Askerî üsler yabancı topraklarla çevriliyor

Tapu kanununun 35. maddesi, askeri sınırlara yakın olmaması şartıyla yabancılara toprak alma izni veriyor. Riotur"un ise Türkiye"nin en büyük askeri tesislerinden olan 4. Ana Jet Üssü"nün hemen yanında trona arama ruhsatı bulunuyor ve aynı üssün hemen yanındaki bütün arazileri yabancı maden şirketleri satın almak istiyor. Kazan ilçesi ve trona maden yataklarının yanında ayrıca Türk Havacılık ve Uzay Sanayii de bulunuyor. Askeri üssün ve Türk Havacılık ve Uzay Sanayii"nin kontrol altına alınmak istendiğini iddia etmek "komplocu" bir yaklaşım; ancak askeri üssün dört bir yanının yabancı şirketler tarafından çevrilmek istenmesi askeri çevreleri de rahatsız ediyor. Riotur"un trona projesi tam 400 kilometrekarelik bir alanı kapsıyor ve askeri üsler bu alanın tam ortasında. Kazan köylerini sık sık ziyaret edip köylülere "toprak satan" var mı sorusunu soran askerler, şimdilik hükümet düzeyinde girişimlerde bulunmadı.

Riotur"un raporlarında ise "Ana Jet Üssü ve gerekli mülki idare amirleriyle mutlaka ruhsat müzakeresi yapılmalıdır" ibaresi geçiyor.




Yazıcıya Gönder | Arkadaşına Gönder





Yorumlarınız





¬ Bunu sizler yapacaksınız [selahattin salur/10-Temmuz-2004]

¬ neden bişey yapılmıyor [güray/01-Haziran-2004]

¬ Bor şimdide Trona [Cevat Akca/31-Mayıs-2004]

¬ turkiyede neler oluyomuş böyle.. [sefa/18-Nisan-2004]

¬ İlginç bir ülkeyiz. [A.T/17-Nisan-2004]

¬ tebrik [İsmail Hakkı ÇAĞLAK/17-Nisan-2004]

¬ bir an önce.... [şükrü can/14-Nisan-2004]

¬ YAĞMAYI ÖNLEYECEKSİNİZ [Adnan Mehmedoglu/13-Nisan-2004]

{ Yorumlarınızı Paylaşın }










Bu kategorideki diğer yazılar



Kur’an öğrenme sevdası - Ayşe Adlı

Evrensel barış için ruhanî devrim - Mehmet Yılmaz

Barışa mecburuz - Abdülhamit Bilici - Saim Orhan

20 milyon insan risk altında! Korsan yemek endüstrisi büyüyor - Fatih Uğur

Devir devir Doğu Perinçek - Fuat Akyol

Kadınlar bindiği dalı kesti

27 Mayıs’ın düşündürdükleri - Ahmet Selim

İhtilal CHP’nin muazzam tazyikiyle oldu - Cemal A. Kalyoncu

27 Mayıs cinnet anıdır - Zekai Özçınar

Sinema dine sarılıyor - Kerim Balcı - Esra Demirkıran


Yazarın önceki yazıları




Kazan'da Trona savaşları - SAYI: 488









AKSİYON DERGİSİ Çobançeşme mh. Kalender sk. No:21 34530 Yenibosna/İstanbul
TLF: (0212) 639 34 50 FAX: (0212) 551 25 54 EMAIL: okur@aksiyon.com.tr
Bu site Popüler Internet Services tarafından hazırlanmaktadır.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1