Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - AKP'NİN SİYASİ AHLAKI VARMI?
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: 1, 2  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 2 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
doğusefiri
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Mar 11, 2004
İletiler: 8
Şehir: DANİŞMENDLİLERİN BAŞKENTİ NİKSAR

İletiTarih: Per Nis 01, 2004 2:50 pm    ileti konusu: AKP'NİN SİYASİ AHLAKI VARMI? Alıntıyla Cevap Gönder

AKP’nin Siyasî Ahlâkı Var mı?
AKP’nin Adalet Ölçüsü: Adalet Terazisi Yerine Nalıncı Keseri

Hem partilerinin birinci adını “adalet” koyanların, hem de “adalet” kelimesini günlük siyasî tüketimlerinin aslî unsuru hâline getirenlerin mesuliyetleri de, mükellefiyetleri de son derece ağırdır. Bunları yakından tanımayanların adaletten hiç şaşmayacaklarına inanmaları da çok normaldir. Hele adalete susamış bir toplumda adalet ve kalkınma safsatasına efsane olarak inanmak isteyenlerin fazlalığı hiç kimseyi şaşırtmamalıdır.
Kolektif psikolojimizin bu aktüel boyutuna, tarihî bir veçhe eklemek de mümkündür. Hem dinimizin temel direklerinden birini, hem de başarılı Osmanlı idare sanatının temel hususiyetlerinden birini adalet oluşturur. Velhasıl, adalet iddiasının kolektif şuuraltındaki karşılığı, hem ulvî hem de tarihî bir derinliğe sahiptir.
Peki, adaletle içli dışlı siyasî figürlerin “adalet iddiaları”nın bir mânâ ifade edebilmesinin ön şartı nedir? Zira, her adalet dağıtma ve adaletli yönetme iddiasının sahiciliğine ve ciddiyetine inanmak aldatıcı olacaktır. “Mafya”nın bir iddiasının da, adalet dağıtmak olduğunu unutmamak lâzım gelir.
Tekrar ilk sualimizin önümüze diktiği birinci meseleye dönersek, adalet iddiasını telaffuza lâyık olanları zannediyorum şu şekilde tefrik ermek mümkün: Böyle bir iddianın sahiplerinin, her şeyden evvel dürüst, doğru ve güvenilir insan olma ehliyetine haiz olması şarttır. Bir başka şekilde ifade etmem icap ederse, güvenilir, dürüst ve samimi olmayanların adalet iddiaları, aldatmaca ve kandırmacadan ibarettir.
Yazı serimizin geçen haftaki ilk bölümünde Tayyip efendinin Kıbrıs mevzuunda tefsire meydan bırakmayacak şekilde ne kadar dürüst, samimi ve güvenilir olup olmadıklarını gösterdiğime inanıyorum. Seçim öncesindeki hükümete “Kıbrıs’ı satmak istiyorlar” suçlamasını lâyık gören Tayyip efendinin, bugün kendi iktidarının Kıbrıs tezgâhtarlığı için hangi suçlamayı yapabileceğini hayal etmek bile imkânsızdır.
Biliyorum, bu yazdıklarımdan ve yazacaklarımdan iktidar kapıkulları gibi, küresel emperyalizmin hizmetkârları da bir hayli rahatsız olacaktır. Küresel egemenlerin stepnesi olmanın verdiği kibir ve küstahlık ile emperyal değişim ve devşirme stratejisinin trafik polisliğini yapmak, geçici ve aldatıcı bir iktidardır. Küresel efendilerinin insanların gözlerine ve midelerine oynayarak şekil vermeye çalıştıkları hipnotize birey(ciliğ)e dair ahlâk ve adalet kusurlu moda fikir ve söylemler, er veya geç millî ve haysiyetli vicdanların gayretleriyle mahkûm edilecektir. Unutmayın ki, AKP’ye derin değişim ve derin demokrasi adı altında çizdiğiniz popüler güzergâhın sonu da farklı değildir.
AKP’nin siyasî kaderi ve kabri meselesini bir başka yazıya bırakarak, asıl mevzuumuz “adalet”e geri dönüyorum.
Kıbrıs’tan Kuzey Irak’a, millî ve üniter yapının korunmasından yoksulluğun yok edilmesine kadar bütün millî davaları samimiyetle sahiplenmek yerine, onlarla davalı hâle gelenlerin “adalet iddiaları”nın bir mânâsı var mıdır?
Peşinen söyleyeyim. Millî davalar, öyle “statüko şeytanı taşlama” numaralarıyla geçiştirilemeyecek kadar derin mevzulardır ve ağır mesuliyetleri vardır. Hele Avrupa Birliği’ne bir nevi sığınma hakkı karşılığında Kıbrıs’ı paketlemeye kalkışanların, her iki dünyada da ağır bedeller ödemesi mukadderdir.
Şimdi tekrar soruyorum: Böylesine can alıcı millî meselelerde devamlı fikir değiştiren, şehit kanlarıyla sulanmış ata yadigârı toprakları pazarlamaya çalışan bir siyaset esnafı, ne kadar dürüst, güvenilir ve samimidir? Adalet talep ve iddiaları da, tıpkı Kıbrıs mevzuunda olduğu gibi, sakın kendi siyasî ikballeri ve emelleri için olmasın?
Meseleye daha yakından bakarak öyle olup olmadığını hep birlikte görelim. Görelim ki, adaletsizlik yapmayalım.
AKP iktidarına gözü kapalı destek verenler, iktidara yanaşıp nemalanmak isteyenler, Semih Temizyürek ne diyeceğini biliyoruz diye de heveslenmeyin! Zannettiğiniz gib, iktidar olur olmaz AB efendinizin adını kullanarak kişiye özel kanunlar çıkarıp Tayyip’i rahatlattığınızı, Belediye reisliği dönemindeki dosyaları hasır altı ettirmek için Danıştay’da iyi bir lobicilik faaliyeti yürüttüğünüzü yazmayacağım. Bu alanlarda, yani adalete külâhını ters giydirmekte bayağı maharetli olduğunuz, Anayasa Mahkemesi, Yüksek Seçim Kurulu ve Diyarbakır DGM nezdindeki üstün başarılarınızdan belli oluyor. Bütün bunları, bu dünyada hâlledilmiş sayılsalar bile, öbür dünyada önünüze geleceği için yaradana havale ediyorum.
Şimdi size, bu nevi “adaletle ilgili iddialar” yerine, yine kendi beyanları ve cambazlıklarına dayalı güvenilirlik, doğruluk ve dürüstlük testi tatbik edeceğim. Bu sefer, hukuk, yargı ve adalet sistemiyle alâkalı tavır ve ifadelerinin nasıl bir derin değişime (mutasyona) uğradığını ispat edeceğim. Ne de olsa dersimiz adalet, delillerin sağlam olması gerekiyor.
Bugünlerde kavram sarhoşu danışmanının yeni mucidi “derin demokrasi” terimine dünyayı ilk kez keşfediyormuşçasına sevinmelerini bir kenara bırakıp, biz de adaletle ilgili şifrelerini çözmek istiyoruz. Böylelikle Adalet ve Kalkınma Partisi’nin adaleti nasıl kodlamaya çalıştığını öğrenmek mümkün olacak.
Hisar dostları, son günlerde “yasama dokunulmazlıkları” tartışmalarının da gündemden düşmediğini hatırlayacaklardır. Hatta adalet ve kalkınma için parti kuranlar, bu vesileyle yargıya hiç güvenmediklerini fırsat buldukça açıklamaktan çekinmiyorlar. Anayasa hukukçuluğu resmen tescilli olan komisyon başkanı bir milletvekilinden grup başkan vekillerine kadar birçok parti temsilcisi aynı söylemi ezbere tekrar edip duruyorlar.
Aynı zamanda, Cumhurbaşkanı’na alaycı ve imâlı göndermeler yapmaktan zevk alıyorlar. En son olarak AKP’nin Meclis Grup Başkan vekillerinden biri Cumhurbaşkanı’nın bir muhalefet partisi gibi çalıştığını dile getirmiş bulunuyor. Yeni hâliyle Tayyip’i daha da sevmiş olan Belediye ve cemaat zengini gazeteler de Cumhurbaşkanı’na karşı iktidarın dış destekçileri olarak birleşik bir cephe oluşturmuş durumdalar.
Meseleye doğrudan müdahil olmaya, müsaadelerinizle ikincisinden başlamak istiyorum.
AKP’nin iktidara gelir gelmez boy hedefi hâline getirdiği, gazeteci yarenleriyle birlikte linç kampanyası başlattığı Cumhurbaşkanı hakkında acaba dün ne düşünüyorlardı? Linç kampanyasını organize eden eski İslâmcı-yeni AB’ci medya Cumhurbaşkanı dün överken bugün sövüyordu?
Hemen ilk belgemi konuşturuyorum. Dünkü “Başbakan” bugün dışişlerine bakan Abdullah efendi muhalefette iken bakın neler de biliyormuş:
“Hükümetin içine sindirmesi gereken şey; karşılarında ciddi, hukukun üstünlüğüne inanan ve dürüst bir Cumhurbaşkanı’nın olmasıdır.” (Milliyet, 23 Ağustos 2000)
Evet, zamanın iktidarıyla Cumhurbaşkanı arasında yaşanan veto meselesi karşısında AKP’nin elebaşılarından Abdullah efendi böyle buyuruyor. Aynı dönemde AKP kuyruğuna takılmaktan basın ahlâkını unutan Yeni Şafak, Akit (Vakit) ve Zaman gibi gazetelerin manşetleri ise “Noter değil, Cumhurbaşkanı”, “Ahmet Necdet Sezer hükümete hukuk doktorası yaptırdı” şeklindeydi.
Şimdiki belgem ise iç ve dış destekçilerinin dört gözle beklediği AKP iktidarının daha tam mânâsıyla teşekkül etmediği bir dönemden. Yani, 3 Kasım seçimlerinin birkaç gün sonrasından. AKP’nin “üçüncü adamı” kadim millî irade mücahidi (bu boyutu bile tartışmalı) Bülent Arınç efendi dün arkasına sığınıp göklere çıkardığı Cumhurbaşkanı’na ilk kılçığı atıyor:
“Cumhurbaşkanı’nın toplumla ilişkisi olmamış, siyaseti ve özgürlükleri genişleten davranış sergilemeli. Surat asmamalı, dinlemeli ve elini uzatmalı.” (Radikal, 18 Kasım 2002)
Anlaşılan Bülent efendi de erken iktidar sarhoşluğu ile beyninin gerisindekileri kontrolsüz şekilde dışarı vuruyor. Ne yaparsınız, bunlar AKP’liler ve bunların adalet anlayışı bu. Daha iktidar koltuğuna oturmadan, gelişmeleri beklemeden düne kadar göklere çıkardıkları bir şahsiyeti yerin dibine sokup çıkarmaktan zevk alıyorlar.
Şimdi yine soruyorum: Dün ak dediğine, bir çırpıda kara diyebilen, yargısız infazdan zevk alan bir zihniyetten adalet beklemek, beyhude bir çaba değil midir?
Bu sualim karşısında; “hayır, meseleyi hemencecik kestirip atamazsınız, verdiğiniz deliller yeterli değil” diyenler olabilir. Siyasî imanı bu derece kuvvetli olanları ikna etmek kolay değil. Ama, iktidar ile muhalefet dönemleri arasında böylesine derin uçurumlar yaratanların şifrelerini çözüp adalet kodlamalarının nasıl yanlış yapıldığını göstermek bizim vazifemiz.
Siyasî imanı yüzünden yukarıdaki deliller yetersiz diyenlerin, yeni deliller karşısında ne yapacaklarını merak ediyorum. İyi okusunlar, onlara Tayyip efendinin yargı hakkında söylediklerinden bir bölüm aktarıyorum.
Tarih 21 Mart 2002, Tayyip efendi AKP Genel Başkanı olarak gazetecilerin suallerini cevaplandırıyor. Bir gazetecinin “isim vermeden gayri ahlâkî yollardan size çelme takmaya çalışanlar olduğunu söylediniz. Bunlar siyasî rakipleriniz mi, yoksa yargı içinde mi?” sualine aynen şu cevabı veriyor:
Tabiî ki, siyasî istikbâlleri tehlikede olanlar, genelde. Bir de tabiî ki rant çevreleri. Yargıyı bunun dışında tutuyorum. Yargı bizim en çok güvendiğimiz yerlerden biridir.” (Yeni Şafak, 22 Şubat 2002)
AKP genel başkanının bu net cevabını doğru ve samimi kabul eder isek, bugün yargı hakkında söylenenleri ne yapacağız? Dün yargıya çok güvenenlerin, bugün hiç güvenmemelerini nasıl izah edeceğiz? Yoksa “dün dündür, bugün bugündür felsefesi”ni bayrak yaptıklarına inanmamız mı gerekecek?
Yine, “parti yöneticilerinin ve milletvekillerinin değerlendirmeleri AKP’nin resmî görüşü değildir, referansı anayasa olduğunu iddia eden bir parti olarak yargıya tabiî ki güveniyoruz” diyenler çıkabilir. Bunlar için bir alıntı da “adalet” bakanları Cemil Çiçek’ten yapacağım. Kafasının içi ve siyasî evveliyatı zigzaglarla dolu olan Cemil Çiçek, millî olana tabiî alerjisi olan Neşe Düzel’e verdiği mülâkatta şu tespiti yapıyor: “Bu koltuktan bakınca, adalet sistemi konusunda sizden daha karamsarım.” (Radikal, 17 Şubat 2003)
Vesikalı teslimiyetçi Düzel’den daha karamsar bir “adalet” bakanı... Vay anasını be!
Şimdi cevap verin bakalım! Muhalefette iken yargıya güvenen bir partinin, tek başına iktidarda iken yargıya güvenmemesinin herhangi bir izahı var mıdır? Yoksa, yargıyı kendi adamlarıyla doldurmadan yargıya güvenmeyecekler iddiası tamamen doğru mu?
Sakın “tövbe haşâ!” demeyin. Çünkü, bu sefer, dün söyledikleriniz tamamen aldatmaca ve kandırmacadan ibaret olur. Bugün söyledikleriniz ise şüpheli hâle gelir. Ama, “bizim göbek adımız, zaten aldatmaca ve kandırmaca” derseniz, bilemem...
Velhasıl değerli dostlar, bu AKP’li idareci tayfasının dürüstlük anlayışı gibi, adalet ve hakkaniyet anlayışı da böyle! Görülen odur ki, AKP’nin siyasî ahlâk lügâtinde, “adalet terazisi”nin yerinde “nalıncı keseri” tarif ediliyor. Dürüstlük, tutarlılık ve samimiyet gibi kelimeler de, muasır modaya uyup derin değişim kurbanı olmuşlar.
Nerden mi çıkarıyorum? Daha hâlâ anlamayan kaldıysa benim de yapacağım fazla bir şey yok! İki haftadır adamlara kendilerini tarif ettiriyorum. Hadi bana inanmıyorsunuz diyelim. Bari ümit bağladığınız Tayyip ve şürekâsına inanın!..

DOĞU SEFİRİ HAKTAN YÜZBAŞIOĞLU
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Pzr Ağu 28, 2005 1:58 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

hatirlatma
saygilar
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
turk_neferi
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Apr 08, 2005
İletiler: 869
Şehir: türkiye

İletiTarih: Pzr Ağu 28, 2005 4:02 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

akpnin tabiki siyasi ahlakı yok.onlar söylediklerini verdikleri sözleri yerine getirmek yerine hep vadettiklerinin tersini yaptılar.ve siyasi ahlakı çökerttiler.şehitlerimizi hiçe sayar gibi hep pkk yandaşlığı yaptılar.şehitleri savunan mhpyi sürekl kan üzerinden siyaseti yapmakla suçladılar.ve siyaseti kötü emellerine alet ettiler.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Pzr Ağu 28, 2005 7:26 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

turk_neferi demiş ki:
akpnin tabiki siyasi ahlakı yok.onlar söylediklerini verdikleri sözleri yerine getirmek yerine hep vadettiklerinin tersini yaptılar.ve siyasi ahlakı çökerttiler.şehitlerimizi hiçe sayar gibi hep pkk yandaşlığı yaptılar.şehitleri savunan mhpyi sürekl kan üzerinden siyaseti yapmakla suçladılar.ve siyaseti kötü emellerine alet ettiler.



ÜLKÜDASIM

BUNUNLA YETINMEYIP DINI SÖMÜRÜSÜ YAPIP MILLETTIN ANASINI AGLAT;ILAR ARTI YILLARCA DOGRU DÜRÜST YAPILMAYAN SIYASETIN SONUC LARI DIR BUNLAR !!!

ALLAH;BELA LARINI VERSIN

BIRSEY DEMIYORUM

SAYGILAR
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
Beydil
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Aug 27, 2005
İletiler: 23
Şehir: Türkiye

İletiTarih: Pzr Ağu 28, 2005 7:41 pm    ileti konusu: Vardır Demek Büyük Bir Yanlıştır Alıntıyla Cevap Gönder

HİÇ BİR ŞEKİLDE SİYASİ AHLAKI OLAMAZ YAPTIKLARI SADECE OY PEŞİNDE KOŞMAK BUNUN İÇİN ŞEHİTLERİ ARKA PLANA İTİP DOĞUDA Kİ KÜRT NUFUSUNDAN OY KAPABİLMEK İÇİN MİLLETİN MİLLİ DEĞERLERİNİ HİÇE SAYDILAR...

CEVAP VERENLERE İSE KAN PEŞİNDE KOŞTUKLARINI İDDA EDİP KARŞI TARAFI HEMEN ASİMİLE EDİP KONUYU KAPATTILAR SAĞOLSUN MEDYADA BU GÖREVİ İYİ YAPIYOR....

KIBRISI SATARAK AB GİRMEYİ HAYAL EDİP BİZ AVRUPA BİRLİĞİNE GİRECEĞİZ DİYEREK AKLI BİR KARIŞ HAVDA OLAN GENCİMİN OYUNU ALIYORLAR KIBRISIN STRATEJİK KONUMUNU DÜŞÜNÜNCE ORTADOĞUYA HAKİM OLABİLME İHTİMALİMİZ SIFIRA İNİP AVRUPAYA PEŞKEŞ ÇEKİLDİ DOĞRUYU SÖYLEYEN SAYIN RAUF DENKTAŞIN BIRAKIN DOĞRULARINI BİR YANA KIBRIS İÇİN KANINI AKITMIŞ ÖLDÜRÜLEN BİNLERCE TÜRKÜN HESABINI KİME VERECEK AB? TÜRK HALKINA MI ?

ŞUANDA TÜRKİYEYİ RAHATSIZ EDEN ADI MALUMU BİLİNMEYEN BİR DEVLETİDE TANIRLAR NEDE OLSA OY GELECEK BİR YERDEN ADAM OLSUNLARDA IRAKTA ÇIKARILAN PETROLDA Kİ HAKLARINI ALSINLAR...HAK ALMAK YERİNE TAVİZ ÜSTÜNE TAVİZ VERMESİ ÜLKEYİ BÜYÜK BİR KAOSA SÜREKLEDİKLERİ BELLİ....

İNŞALLAH ERKEN BİR SEÇİM OLURDA BİZLERDE CEVABIMIZI VERİRİRİZ..

UYUMAYAN TÜRKLER OLARAK....
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder MSNM
turk_neferi
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Apr 08, 2005
İletiler: 869
Şehir: türkiye

İletiTarih: Pts Ağu 29, 2005 8:44 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

siyaset;yapabileceğin şeyleri vadetmek,muhaliflerin gücünün yetmeyeceği şeyleri ben yaparım demek ve yapmaktır.türkiyeyi düze cıkaracam diyipte satmak değildir.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
adigek
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 25, 2005
İletiler: 474

İletiTarih: Pts Ağu 29, 2005 2:59 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

AKP'nin siyasi degil sahsi ahlaki yoktur! Yoksa liderleri Kurt meselesi benim meselem diyemez.
ki nolu baskanlarida Avrpa'ya "evet Kibrisi taniyacagim" deyip, ayni gun yurda donup ben oyle birsey demedim diyemez halkin gozunun icine bakarak.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kaganos
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jan 02, 2005
İletiler: 1034
Şehir: TÜRKİYE

İletiTarih: Pts Ağu 29, 2005 4:45 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli kardeşlerim,
Bir kere siyaseti dine alet ettikleri sürece ,bunların ahlaki bir siyaset yaptıkları söylenemez...
Kusura bakmayın arkadaşlar ama bunlar işi camilerde bitiriyorlar...
Araştırdığım kadarı ile cami imamlarının çoğu AKP taraftarı ..
önümüzdeki seçimlerdede bu imamlar AKP'ye çalışacaklar....
Köylerimizde ,televizyonun günah olduğunu söyleyen köyler var bugün ülkemizde ...ve bu köyleri resmen köyün imamı yönetiyor...
O köylüye birşey anlatmak istediğinizde sizi dinlemiyor bile...
Bizim imam ne derse o doğrudur diyor...
Böyle bir ülke yapılanmasında sağlıklı demokrasi ve siyasetten söz edilebilir mi?
Ben bu işin böyle gittiği takdirde , akp'nin yine iyi bir oy alabileceğini düşünüyorum...
Çünkü para onlarda ,cami onların elinde,imamlarda onlardan...
belki yanlış düşünüyorum ..ama benim fikrim bu... yorumlarınızı saygı ile bekliyorum....
saygılarımla.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Alper_Tunga72
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Feb 04, 2005
İletiler: 665
Şehir: TC-İzmir

İletiTarih: Pts Ağu 29, 2005 4:58 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Akepe'nin sahtekarlık konusundaki başarısını göz önünde bulundurursak çok doğru bir yorum.Aynen katılıyorum..

Bu ülkede 50 yıldır biçimsel ve oligarşik demokrasi var.Yani sadece bölücü-şeriatçı takımının lehine işleyen.Atatürk'ün getirmek istediği demokrasiyle, 'her mahalleye bir milyoner' vaad eden demokrasinin hiçbir benzerliği yoktur..
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Pts Ağu 29, 2005 10:12 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Akepede siyaset diye bir şey yok ki bunun ahlakı mevcut olsun.Akepe siyasi düşünceler bazında ortaya bir şeyler,bir program koyarak iktidara gelmedi.Akepe bu noktaya referans ve propaganda ile geldi.Açın programlarını,şu ülke için ab dışında somut bir programları yok.O da niyetlerini gizlemek için bir numara.Özal hükümet programlarından alıntı kötü bir kopya ve yuvarlak laflar.Zaten iki kazı gütmekten aciz kadrolarıyla ne siyaseti yapacak?Bu ülke nasıl kalkınır?Hiç fikirleri yok.İşsizlik nasıl önlenir?Bu konuda hiçbir vaat ve çalışmaları yok.Dış siyaset?Dökülüyorlar.İç siyaset?Yalan,pembe tablo,ülkenin bütünlüğünün tartışmaya açılması.Asayiş huzur?Sıfır.Suçlarda patlama var.Polis görev yapamıyor.Askeriye,ab tehdidi ile eli kolu bağlanmış,yetkileri kısıtlı.Tarım?Sıfırlandı.Yatırım?Hiç yok.Şantiyeler kapalı.
Eğitim?Hali ortada.Üniversite sınavlarında sıfır çekenler,iktidarlarında katlandı.Meslek liseleri sayelerinde bitirildi.
Hepsini bir tarafa bırakın.Suçlu bir chp li belediye başkanı hakkında yasal soruşturma yapmıyor.O partinin lideriyle irtibata geçmeden,kapalı kapılar ardında muhalefetin şaibeli belediye başkanı ile bire bir görüşme yapıyor.Bunun siyasi ahlakla bağdaşır yanı var mı?İmam hatipleri ortaya koyup,yök'ü çıldırtıp meslek liselerinin cezalandırılmasına sebebiyet vermesinin hangi ahlakla bağlantısı var?Enflasyonu düşük gösterip,işçiye memura sözde zam yapmanın hangi ahlakla alakası var?Bu hortumlanan paraları tahsil edememesinin hangi ahlakla ilgisi var?Partizanlık yapmanın,ihaleleri akepeli müteahhitlere davetiye ilevermesinin,ülke kit lerini üç kuruşa yabancılara peşkeş çekmesinin,ülke topraklarının yabancılara satılmasının,orman arazilerine göz dikmenin,belediyelerde vurgun va talanın son hızla devam etmesine göz yummanın,rant getirecek illerde Albayrak gurubu elemanlarının belediye başkanı seçtirlmesinin hangi ahlak anlayışıyla ilgisi var?Milli davaları aleyhimize çevirmenin,her dayatılanı kabul etmenin hangi ahlakla ilgisi var?Hiç bir şey yapanadan,beceremeden,yıllarca orada oturmanın hesaplarını yapmanın,ülkeyi daha beter borçlandırmanın,sözde müttefik bir ülkenin bir başka ülkenin işgali hakkındaki ahlaksız teklifleri üzerine at pazarlığı yapmanın hangi ahlak anlayışı ile ilgisi var?
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
kerkuk_turk
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 06, 2004
İletiler: 855

İletiTarih: Sal Ağu 30, 2005 7:21 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

kadir21 demiş ki:
Akepede siyaset diye bir şey yok ki bunun ahlakı mevcut olsun......,sözde müttefik bir ülkenin bir başka ülkenin işgali hakkındaki ahlaksız teklifleri üzerine at pazarlığı yapmanın hangi ahlak anlayışı ile ilgisi var?


KADIR21 KARDESIMIN YAZISININ ALTINA BENDE IMZAMI ATARIM
YUKARIDAKI ALINTI HERSEYI ACIKLIYOR
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
sait_ccc
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Apr 02, 2004
İletiler: 8
Şehir: Bursa

İletiTarih: Per Eyl 01, 2005 12:58 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

s.a tayad lılar imralıya yürüyecekler.bırakın ahlakı bunlar kimseyi tanımıyorlar.ab pesinde ülkeyi köpek ettiler.en son diyarbakır'da yaptığı acıklamalardan sonra bölücüler iyice coştu.emin olun ki apo itinin serbest bırakılmasını isteyecekler.ve çok büyük bir kalabalıkla gelecekler.basbakan okudu ya şiirde MEMLEKET İSTERİM diye daha bu şiirin arkasına ağıt bile yakıcaz vatanımız diye.VATANI SATANI ANKARADA ASARIZ
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Per Eyl 01, 2005 11:10 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

--------------------------------------------------------------------------------

01.09.2005
Emin ÇÖLAŞAN
Milletin sofrası... Milletin resepsiyonu

ecolasan@hurriyet.com.tr

GÜNLERDEN bir gün Atatürk’ün sofrasında ülke sorunları tartışılıyor. Ortam kalabalık. Milli eğitim konularıyla çok yakından ilgilenen Dr. Reşit Galip de sofrada.

Reşit Galip, eğitimdeki uygulamaları ve Milli Eğitim Bakanı Esat Bey’i sert bir biçimde eleştiriyor. Atatürk kızıyor:

‘Esat Bey benim hocamdır ve kendisi burada yok. Onun hakkında bu sözleri söyleyemezsin.’

Tartışma büyüyor. Atatürk, Reşit Galip’ten sofrayı terk etmesini istiyor.

Reşit Galip kabul etmiyor ve yerinden kalkmıyor. Sözü şu:

‘Burası sizin değil, milletin sofrasıdır... Ve Cumhuriyet döneminde eleştiri yapmak serbesttir.’

Bunun üzerine Atatürk sofradan kalkıyor. Herkes şaşkın. Hemen ardından yaverler haber getiriyor:

‘Lütfen herkes kalsın. Gazi Hazretleri sofranın kendileri varmış gibi devamını arzu buyurdular.’

Aradan bir süre geçiyor. Günün birinde Atatürk, sofrayı terk etmeye çağırdığı Reşit Galip’i Milli Eğitim Bakanı yapıyor. Kendisine o konuyu anımsatanlara da ‘Çok akıllı bir genç, eğitimi düzeltir’ diyor.

Anlattığım gerçek bir olaydır ve pek çok kitapta yer alır. Bu olayda aklımda kalan en kilit cümle şudur:

‘Burası sizin değil, milletin sofrasıdır.’

***

30 Ağustos akşamı Ankara’da Genelkurmay’ın resepsiyonu var. Özellikle Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt, gazetecilerin karşısında mertçe, aslanlar gibi konuşuyor, PKK terörünün iç ve dış boyutlarını irdeleyip başımızdaki çok ciddi tehlikelere dikkat çekiyor.

Terör örgütüne katkıda bulunan Danimarka gibi bazı ülkeleri isim vererek eleştiriyor.

Bu tür bir araya gelmeler, özellikle 30 Ağustos resepsiyonu, komuta kademesi için iyi bir fırsattır. Gazeteciler onların çevresini kuşatır, sorular sorar ve yanıtlar gelir.

Askerin mesajları kamuoyuna bir sohbet havası içerisinde verilmiş olur.

Aynı resepsiyonda bazı gazeteciler, Genelkurmay Başkanı’na da sorular yöneltiyor. Başkan fazla bir şey söylemiyor. Akıllarda kalan cümleleri şu:

‘Birileri bizimle hükümetin arasını bozmak istiyor. Ben hükümetten son derece memnunum!’

Geçenlerde söylediği bir laf vardı. ‘Terörle mücadeleyi kısıtlı imkánlarla sürdürüyoruz’ demişti. Bu arada o sözünü de ‘düzeltmek istediğini’ belirterek şöyle diyor:

‘Ben imkánlarımız kısıtlı da olsa terörle mücadele ediyoruz demek istedim. Bu sanki hükümete karşıymış gibi değerlendirilmek istendi!’

Anlaşılıyor ki Genelkurmay Başkanı tarafından káğıttan okunan o sözler de yanlış anlaşılmış! Zaten Türkiye olarak başımıza neler geliyorsa, bu ‘yanlış anlaşılmalardan’ geliyor!

***

Sevgili okuyucularım, şimdi size konunun bir başka -ve benim açımdan ilginç- boyutunu aktarayım. Günün birinde Emin Çölaşan’ın İslamcı basınla, tesettürlü Başbakan ve bakan eşleri ile aynı kefeye konulacağını, Genelkurmay’da gazeteciler için düzenlenen toplantılara, brifinglere, çağrılmayacağını, hem de bunun Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılacağını aklımın ucundan geçirmezdim.

30 Ağustos resepsiyonuna da çağrılı değildim.

Öteki çağrılı olmayanlar, İslamcı basın ve tesettürlü eşler idi.

Niçin çağrılmamıştım?.. Çünkü çeşitli zamanlarda Hilmi Özkök’ü eleştiren yazılar yazmıştım!

Şimdi çok net görüyorum ki, davet sahibi Genelkurmay Başkanı bu gibi konularda eleştiriye tümüyle kapalıdır. Dahası, olmaması gereken bir biçimde duygusal davranmaktadır.

Dün Dr. Reşit Galip’in, hem de Atatürk gibi bir dev adama söylediği sözü anımsadım: ‘Burası sizin değil, milletin sofrasıdır.’

Hilmi Özkök’ü görme olanağım olsaydı kendisine şöyle derdim: ‘Paşa, orası sizin değil, milletin 30 Ağustos resepsiyonudur.’

***

Yine 30 Ağustos gecesi. Aynı saatlerde Recep Tayyip Erdoğan televizyonlarda ‘Ulusa Sesleniş’ programında konuşuyor. Yazılı bir metni okuyor. Bir zafer bayramı gecesi!

Böyle önemli bir ulusal bayram gününde sadece hükümet propagandası yapıyor, Türkiye’yi ‘cennete’ çevirdiklerini iddia ediyor!

Konuşurken arkasında bir Türk bayrağı, Atatürk resmi, ya da zafer gününü anımsatacak bir tek simge, belirti yok! Konuşmasında bu konulara bir tek sözcükle olsun değinemiyor. Milyonlarca insanımız gibi ben de kendisinin bu ‘unutkanlığını’ hayretle, dehşetle, ibretle izliyorum.

Şu ortamda tek tesellim, Genelkurmay Başkanı ile hükümetin arasının böyle iyi olması. Yoksa hapı yutmuş olurduk!

***

(Emin Çölaşan’ın notu: Genelkurmay Başkanlığı dün bu yazının yazılmasından sonra bir açıklama yaptı ve Genelkurmay Başkanı’nın hükümetle aralarının çok iyi olduğuna ilişkin olarak dün gazetelerde yer alan sözleri söylemediğini bildirdi.Takdir sizindir!)
_________________
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
Babayigit86
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: May 29, 2005
İletiler: 25
Şehir: izmir

İletiTarih: Per Eyl 01, 2005 11:40 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Ülküdaşlarım.....
Bu konuya uygun akşam gazetesinde bir haber okudum.
Buyrun size Akepe....


Müthiş iddia: AK Parti Üç Hilal'e göz dikti !

AK Parti Hükümeti, MHP’nin oylarını alabilmek için yeni stratejiler geliştiriyor.


Yapılan araştırmalarda, yükselen milliyetçi akımın Milliyetçi Hareket Partisi’ni (MHP) seçim barajını geçirecek noktaya getirmesi üzerine AKP, milliyetçi oyları bünyesinde toplayabilmek için bir dizi çalışma başlattı.

3 Kasım 2002 seçimlerinde MHP tabanından bir hayli oy olan AKP, bu oyları korumak ve artırmak için yeni strateji geliştiriyor. AKP Araştırma ve Geliştirme Başkanlığı tarafından, yükselen milliyetçi trende yönelik yapılan araştırmada, hem bir durum değerlendirmesi yapıldı hem de bundan sonra partinin hangi strateji ile milliyetçi kesime seslenmesi gerektiğine ilişkin ana başlıklar belirlendi.

MHP’yi ABD ve AB Büyütüyor
AKP’nin Araştırma ve Geliştirme Başkanlığı’nın yaptığı araştırmaya göre, milliyetçi duyarlılığın yükselmesinde ABD’nin Irak’ı işgalinin önemli bir rol oynadığı, PKK’ya karşı ABD’nin gerekli mücadeleyi vermemesinin ABD’ye yönelik tepkileri artırdığı saptaması yapıldı. Araştırma, son dönemde PKK’nın siyasallaşma çabalarının AB üyesi bazı ülkeler tarafından desteklenmesi de akımın güçlendiğini ortaya koydu. Gelişmeler nedeniyle MHP’nin oylarını artırdığını kabul eden AKP kurmayları, buna rağmen MHP’nin oylarının yüzde 10’lar civarında dolaştığını belirttiler. Kıbrıs başta olmak üzere, AB yolunda atılan adımların Türkiye’deki milliyetçi kesimin tepkisine neden olduğunu tespit eden AKP kurmayları, hükümetin AB stratejisinin de halka doğru anlatılması gerektiğini ifade ettiler.

‘Kapıyı kapadım’ demekle olmaz
BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu, AKP’nin kendilerine yapmış olduğu bir teklif olmadığını söyleyerek, “BBP kuruluşundan bu yana hiçbir yolsuzluğa, hırsızlığa, entrikaya adı karışmamış Türkiye’nin en temiz kalmış, denenmemiş milliyetçi, muhafazakâr ve demokrat tek partisidir” dedi. BBP’nin ilke ve gururla yoluna devam ettiğini kaydeden Yazıcıoğlu, “Biz farklıyız, farkımız da birilerine cazip gelebilir. Ama biz milletle birlikte olmanın gereği olarak yolumuza kurumsal kimliğimizle devam ediyoruz. Bize gelmiş bir teklif yok. Bu nedenle böyle bir teklif karşısında kapıyı açık veya kapalı tutma söz konusu olamaz” diye konuştu. BBP’nin eylül ayında büyük kongresini toplayarak, iktidara ne kadar hazır olduğunu göstereceğini söyleyen Yazıcıoğlu, “Bu nedenle benim dışımdaki bir düşünceye karşı kapımı açtım, kapadım demek olmaz. Biz kurumsal kimliğimizle yolumuza devam ediyoruz. Hedefimiz de BBP’yi iktidar yapmak” dedi.

İşte planın aşamaları
1- AKP kurmayları tarafından hazırlanan “MHP’yi büyütmeme” planı üç aşamalı bir stratejiye dayanıyor. Stratejinin ilk aşaması ülkücü kesimin MHP ile tam olarak özdeşleşmemiş bazı isimlerinin partiye kazandırılması olacak. Bu çerçevede 57. Hükümet döneminde Devlet Bahçeli ile görüş ayrılığına düşerek MHP ile yollarını ayırmış bazı ünlü isimlerle de temasa geçilecek. Bu isimlerin başında Devlet eski bakanı Sadi Somuncuoğlu ve Ulaştırma eski Bakanı Enis Öksüz geliyor.

2- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır gezisi öncesi sarf ettiği ‘Kürt sorunu’ tanımlaması sebebiyle milliyetçi kesimden yükselen tepkilerin kırılması için, karşı söylem geliştirilecek. Erdoğan’ın sözlerine açıklık getirmesinin ardından bundan sonra milliyetçi duyarlılığı yüksek bölge ve illerdeki toplantılarda milliyetçi bir söylem kullanması düşünülüyor. Bu adımın, parti içindeki milliyetçi kesimi de rahatlatacağı hesaplanıyor.

3- Planın son aşamasını ise Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşları ile seçim işbirliği yapmak oluşturuyor. BBP’ye 1995 yılında ANAP’la yaptığı kontenjan ittifakının benzeri teklif edilecek. AKP, 10 kişilik bir kontenjan tanınması durumunda Yazıcıoğlu’nun teklifi kabul edebileceğini düşünüyor. Yazıcıoğlu’nun kayınbiraderi Nevzat Pakdil’in AKP’de olması da ittifakı kolaylaştıracak.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 2 sayfa)

Sayfa: 1, 2  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1