Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - Flas Haber Ülküdaslarim !!!
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Pzr Tem 31, 2005 7:38 pm    ileti konusu: Flas Haber Ülküdaslarim !!! Alıntıyla Cevap Gönder

Anasayfa Son Güncelleme 18:01
31.07.2005
PKK, Kerkük’te büro açıp, flama astı
İhsan DÖRTKARDEŞ, (DHA)


Türkiye'nin Kuzey Irak’a olası sınırötesi operasyonu tartışılırken, PKK, ABD’nin kontrolündeki Irak’ta Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Kerkük kentinde büro açarak, örgütü ve sözde ’demokratik konfederalizm’i simgeleyen flamalar astı.

Kerkük’ten yayın yapan Türkmeneli televizyonu, Kerkük’ün merkezinde PKK’lıların büro olarak kullandığı binanın üstünde örgütü simgeleyen flama ile Abdullah Öcalan’ın 21 Mart’taki Nevruz sırasında ‘kuruluşunu ilan ettiği’, Türkiye, Irak, İran ve Suriye’deki Kürtleri tek çatı altında toplayan sözde ’demokratik konfederalizm’i simgeleyen flamaların yan yana asıldığını görüntüledi.

Büyük bir telsiz anteninin de göze çarptığı binaya Amerika ve diğer müttefik güçlerinin hiçbir müdahalede bulunmadığı belirtildi.

’TÜRKİYE DİKKATLE İZLİYOR’

Türkmeneli televizyonunun haberinde ayrıca, İmralı’da ağırlaştırılmış ömürboyu hapse mahkum edilen Öcalan’ın posterlerinin de Kerkük’teki bazı yerlerde asılı olduğu ifade edildi.

Türkmeneli televizyonu, ABD’nin yanı sıra geçici Irak yönetiminin terör örgütleri listesinin ilk sıralarında yer alan PKK’nın bu kadar açık faaliyet göstermesinin Türkiye tarafından dikkatle izlendiğini vurguladı. Irak Başbakanı İbrahim Caferi’nin Ankara’ya yaptığı ziyarette PKK ile mücadele sözü verdiği, ABD’nin de örgütün Kuzey Irak’taki faaliyetlerinin durdurulacağına dair Ankara’ya defalarca teminat verdiği hatırlatıldı.


Osman Aras 31.07.2005 - 17:51
Arkadaslar oyle vuralim yikalim ile olmuyor hersey. Tum dunyayi karsimiza almak var isin icinde bu bizi yillarca geriye goturur ve hatta belki donulmesi imkansiz bir bataklik bizim icin Irak'a girmek. Eger sizin dediginiz gibi savasmak herseyin cozumu degil. Akillica davranmaliyiz.



samsunlu almanyadan 31.07.2005 - 17:33
iraki bagimsizliga sürükleyen ABD simdide pkk`lilarin yeniden örgütlenmesine göz yumuyor.türkler ise akp lideri erdogana asiri güvendikleri icin bir gün bunun bedelini aci ödeyecek.ABD`nin dediginden cikmayan türkiye,ileride daha büyük problemler yasayabilir,bu yüzden türkler hem ABD`den hem de avrup...devamı



ali ertürk 31.07.2005 - 17:30
türkiye herşeyden haberdar ama elinden gelen birşey olmaz. çünki herşey planlanmış .ve bir oldu bittiyle kurdistanıda kurdular . bunlardan herkezin haberi var


Yorum Sayısı: 3 / 66 Yorumlarınızı Yazınız diğer yorumlar >>>


Kaynak Hürriyet








10:55 31 Temmuz 2005 / Pazar



PKK, Kerkük’te büro açıp flamalar astı!

İhsan DÖRTKARDEŞ DHA

TÜRKİYE’nin Kuzey Irak’a olası sınırötesi operasyonu tartışılırken, PKK, ABD’nin kontrolündeki Irak’ta Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Kerkük kentinde büro açarak, örgütü ve sözde ’demokratik konfederalizm’i simgeleyen flamalar astı.
Kerkük’ten yayın yapan Türkmeneli televizyonu, Kerkük’ün merkezinde PKK’lıların büro olarak kullandığı binanın üstünde örgütü simgeleyen flama ile Abdullah Öcalan’ın 21 Mart’taki Nevruz sırasında ‘kuruluşunu ilan ettiği’, Türkiye, Irak, İran ve Suriye’deki Kürtleri tek çatı altında toplayan sözde ’demokratik konfederalizm’i simgeleyen flamaların yan yana asıldığını görüntüledi.
Büyük bir telsiz anteninin de göze çarptığı binaya Amerika ve diğer müttefik güçlerinin hiçbir müdahalede bulunmadığı belirtildi.

’TÜRKİYE DİKKATLE İZLİYOR’

Türkmeneli televizyonunun haberinde ayrıca, İmralı’da ağırlaştırılmış ömürboyu hapse mahkum edilen Öcalan’ın posterlerinin de Kerkük’teki bazı yerlerde asılı olduğu ifade edildi.
Türkmeneli televizyonu, ABD’nin yanı sıra geçici Irak yönetiminin terör örgütleri listesinin ilk sıralarında yer alan PKK’nın bu kadar açık faaliyet göstermesinin Türkiye tarafından dikkatle izlendiğini vurguladı. Irak Başbakanı İbrahim Caferi’nin Ankara’ya yaptığı ziyarette PKK ile mücadele sözü verdiği, ABD’nin de örgütün Kuzey Irak’taki faaliyetlerinin durdurulacağına dair Ankara’ya defalarca teminat verdiği hatırlatıldı.









© 2005 Milliyet
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Pzr Tem 31, 2005 8:47 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

ANALİZ 29 Temmuz 2005





ZORUNLU BİR UYARI;

“TSK NE YAPIYOR?”



29 Temmuz 2005







Son dönemde Türkiye’yi en çok şaşırtan kurum,

ne yazık ki Türk Silahlı Kuvvetlerimiz!



1876 sonrası tarihi gelişmelerin neredeyse aynen tekerrür ettiği günümüz Türkiye’sinde “milletin ortak aklının tecelli ettiği yer” olarak TSK’mızın duruşu şüphesiz hayati öneme sahiptir!

Bir Türkiye Cumhuriyeti hükümeti mi, yoksa II. Abdülhamit’e hallini arza giden heyetin dinamiklerinin hükümeti mi olduğu bir türlü kestirilemeyen Ak Parti Hükümeti rotasını şaşırdığında; TSK’nın, bir deniz feneri işlevi görerek Anayasa’nın, milletin ve tarihin kendisine yüklediği vazifeyi yerine getirmesini beklemek millet olarak en temel hakkımızdır!

Ayrıca orduyu

bir müdehaleye,

bir darbeye,

bir anti-demokratik bir tutuma yöneltmek

şeklinde bir düşüncemiz asla söz konusu değildir, olamaz da!

Ancak paşalarımızın, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni tekrar okumasını ve aşağıdaki satırlar üzerinde düşünmesini önermek de yine en temel hakkımızdır!



“İstiklâl ve Cumhuriyet’ine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren (Türk Askeri'nin başına çuval geçirilmesi ve PKK terörü gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür...) ve hile (AB normları, çağdaş ordu ve demokrat paşalar görünümü altındaki pasifizasyon gibi önemli noktalar da yine çoğaltılabilecek örneklerdir...) ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.”





Dolayısıyla hemen her makamda bulunan

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi;

bir duvar süsü değil,

“UYARI SİSTEMİ”dir!



Şimdi Ak Parti Hükümeti’ne bu açıdan bir bakınız!

57., 58. ve 59. hükümetler ile buna benzer örnekleri de

bu açıdan bir daha değerlendiriniz lütfen!

Hatta tüm kuvvet komutanları kendi tutumlarını

“Gençliğe Hitabe Mihengi”ne vurabilirler!

Bakalım bunları yaptıktan sonra da hala



“Türkiye’nin şu anki durumunun

Gençliğe Hitabe ile ne ilgisi var?”

cümlesini kurabilecek misiniz?



Lütfen milletin size emanet ettiği koltukları derhal terk ediniz

ya da gereğini yapınız!

Bunu millet ve devlet için yapmayacaksanız,

kendi onurunuz için yapın!



ZİRA SÖZ KONUSU VAHİM DURUMUN

SÜRDÜRÜLEMEZ OLUŞU

GÜN GİBİ ORTADADIR !






AKP Hükümeti - TSK İlişkileri








28 Şubat Süreci’nden olumsuz etkilenen ve bir anda din - devlet ilişkisi konusunda taraf haline gelen TSK ile bugünkü AKP Hükümeti’nin verdikleri fotoğraf çok uyumlu gözükmektedir.

Nitekim Genelkurmay Başkanı Özkök; “Hükümetle ilişkileriniz nasıl?” sorusuna karşılık mevcut ilişkileri “şiir gibi” diyerek nitelendirmiştir. “Şiir gibi” nitelemesi, Başabakan Recep Tayyip Erdoğan’ı olumlayan ve destekleyen bir içeriğe sahiptir.

28 Şubat Süreci’nin dayanaklarının ne kadar sanal olduğu ortaya çıkınca ve sürecin akabinde 1999 Seçimleri ile işbaşına gelen 57. Hükümet zamanında meydana gelen depremler ve ekonomik krizler Türk Devlet Yapısı’nı zedeleyince TSK daha temkinli olmaya ve siyasi erke müdahale etmemeye yönelmiştir.

28 Şubat’ta “şeriat gelecek” endişesi ile alaşağı edilen Refah - Yol Koalisyonu’nun “en belalı ismi” kabul edilen Orgeneral Çevik Bir; bugün AKP Hükümeti’nin danışmanlarındandır.

28 Şubat’ta Necmettin Erbakan’ın teşebbüs etmediği herşeye bugün teşebbüs eden Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığında “bir ortakla seyreltilmemiş güya dinci bir iktidar”da yolsuzluklar, hırsızlıklar, ihanet ve peşkeşler ayyuka çıkmıştır ama şimdi hiçbir tehlike yoktur (!) ...

Tehdit algılamaları köreltilmiş yeni yetmelerden oluşan bir siyasal erkin peşine takılarak en yakın müttefikini kaybetmiş TSK’dan da “çıt” çıkmamaktadır!

28 Şubat’ın generali Çevik Bir’e dönüp “Hani bunları şeriat geliyor diye indirmiştin? Şimdi niye danışmanlıklarını yapıyorsun?” diye soran etik değerleri kuvvetli bir komuta kademesi de yoktur!

“Bütün komutanları bir şekilde bağladık, artık TSK’yı tesirsiz hale getirdik!” diyen başbakana; “Yani TSK, Tayyip Silahlı Kuvvetleri mi oldu?” diye soran danışmana hak vermemek mümkün değildir!

Nihayetinde Kuzey Irak’ta, Kıbrıs’ta, Türkiye’nin doğu ve güneydoğusu’nda, Telekom, Tüpraş, Petkim, Erdemir’de ve daha başka alanlarda kaybettiklerinin farkında olmayan TSK’nın AKP Hükümeti ile ilişkileri gayet iyi gitmektedir.

Vatanı sadece sınırlardan ibaret sanan bugünkü kuvvet komutanları ve Genelkurmay Başkanı’na “ABD’nin vatan tanımı”nı öğrenmelerini tavsiye etmek yerinde olacaktır.

Neticede 28 Şubat’ta Refah - Yol’a müdahale etmek ne kadar yersiz ve yanlışsa; bugün AKP Hükümeti’ne müdahale etmemek de bir o kadar yanlıştır.



· Türk Amerikan İlişkileri giderek aleyhimize dönerken,

· Başbakan’ın ifadesinin aksine Türkiye’de bölgesel, etnik ve dinsel milliyetçilik alıp başına giderken (sadece AKP’lilerin bile şikayet ettikleri 3K’ya - Karadenizliler, Kayserililer ve Kürtler - bakmak yeterli),

· Devletin en önemli kurumları özelleştirme adına peşkeş çekilirken,

· Kemal Derviş’e yaptıklarının hesabı sorulmazken,

· Türkiye tasfiye edilirken,

· Atatürk’ün deyişiyle “ülkenin bütün kaleleri zaptedilmiş” ve Ordu da “terhis” edilme aşamasına gelmişken,

yaptığı tehdit algılamaları ile ünlü askeri heyetten

“tıss” yok..!

Olamaz da!




Hazine Bulan Türk Düşmanları




Genelkurmay Başkanı Özkök’ün demokratik kişiliği Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasal yetersizliği ile birleşince ortaya çıkan resimin alıcıları o kadar memnun ve şaşkınlar ki!

Şaşkınlığın sebebi ise bulunan ganimetin büyüklüğü ve zahmetsizce elde edilişinden şüphesiz...

Türkiye gibi bir ülkeyi bu kadar ucuza kapatmak herkese küçük dilini yutturacak kadar akıl almaz bir iş!

Ülke adına ise hazin ve vahim bir durum...

Komuta kademesi, “bu ahval ve şeriat altında dahi” Osmanlı’nın son döneminde basireti ve feraseti bağlanan paşaların rehaveti ve sorumsuzluğu içinde AKP Hükümeti’nin işini kolaylaştırırken; millet ve devletin sonunun hazırlanışını da sadece seyrediyor!

Dolayısıyla bugünkü hükümet ve komuta kademesi; tüm düşman ve rakipler tarafından olağanüstü bulunarak takdir ediliyor.

Atatürk’ün bugünkü komuta kademesi hakkında ne söyleyeceğini merak edenlere ise; “NUTUK” adlı eseri yeniden okumaları tavsiye olunur...



Saygılar…

SESAR
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Pzr Tem 31, 2005 8:50 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

ANALİZ 30 TEMMUZ 2005













ÖZELLEŞTİRME

(YAĞMALAMA)




SÜRECİNDEN ÇIKAN SONUÇ;



“GEMİ BATMAYA YÜZ TUTTU!’’



TÜRKİYE’NİN SAHİPLERİ NEREDE?



30 Temmuz 2005












“Kurtarma’’ süsü vererek, esasen gemiyi batırıp eldeki malları “yağmalama’’ girişiminin önünü açmaya çalışanların vizyona koyduğu “aşağılayıcı süreç’’; artık iyice çığrından çıkmıştır!

Kendi hayalici geçmişini aklamak için Türkiye Cumhuriyeti’nin Yüce Meclisi’ni şahsına aracı kılmaya çalışarak “kendini aklama yasası’’ çıkartmaya kalkacak kadar “ilginç’’ bir isime teslim edilen özelleştirme süreci, Türkiye’yi Türksüzleştirme Politkası’nın ekonomi ayağını sağlamlaştırabilmek adına son sürat götürülmektedir!

Atatürk’ün 1933’te kurdurduğu Sümerbak için “Sümerbank’ı tarihten sileceğiz, devlet sanayici olamaz!’’ diyen ve “Gelsinler! Yerlisi de gelsin yabancısı da gelsin! Cebine parayı koyan gelsin! Parayı veren düdüğü çalacak! Parayı verene babalar gibi satarım!’’ şeklinde akla hayale sığmayan açıklamalar yapan isim; nice kan ve gözyaşı üzerine kurulmuş “Onurlu’’ Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “İlginç’’ Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’dır!

Ortaya koyulan gerekçe ise;

“ekonomiyi düzlüğe çıkarma’’ sözde savıdır.

O halde soruyoruz; Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşu sıralamasında 10.4 milyar YTL ile ilk sıraya yerleşen TÜPRAŞ’ı elden çıkararak mı kurtaracaksınız ekonomiyi?

İşte bu noktada Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlık garantisi olan TSK’ya dönerek;

“İktidar koltuğuna oturup devlet adamı sözde cüppesine bürünerek kamufle olmaya çalışanlar adeta “Batan geminin malları bunlaaaaar!’’ diyerek ülkeyi parti parti satışa çıkarırken sizler ara ara yaptığınız “sıcak’’ açıklamaların ötesinde ne yapıyorsunuz?’’

demek de en doğal hakkımızdır!



***



TÜPRAŞ'ın cirosu 16.1 milyar Dolar’dır ve TÜPRAŞ, yıllık toplam 27.6 milyon ton petrol işleme kapasiteli 4 rafineriye sahiptir. Hazine katkısı ise 8.2 milyar Dolar’a ulaşmış durumdadır.

TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesi ile devletin eline geçecek olan nakit ise 2 milyar Dolar olacaktır. Ve bu miktara sonrasında vergiler de eklenecek ancak kuruluşun hazineye olan yıllık katkısının birilerine hediye edilecek olan 20 yıllık bedeli ise 164 milyar Dolar’ı geçecektir. Yani TÜPRAŞ’ı elden çıkaracak olan devlet, 20 yıl içinde 164 milyar Dolar kaybetmiş olacaktır!

Yapılmak istenen açıktır! Daha önce ihale süreci son derece şüpheli olan SEKA Kağıt Fabrikası kimlere peşkeş çekildi ise; eldeki göz dolduran diğer kurumlar da aynı mantıkla ya yerli yandaşlara ya da işbirliği içinde olunan yabancı odaklara verilip, güya devlet sanayici olmaktan kurtarılarak rahatlatılacaktır..!

Peki ya elden çıkarttığınız özel teşebbüsler ve toprak satışlarından sonra devletin varlığı tehlikeye girdiğinde ne yapacaksınız?

Tabi bu soruyu söz konusu yağmalama (özelleştirme) politikasını güdenlere yöneltmek bir hayli mantıksız olacaktır, zira zaten amaç devleti aciz bırakarak küresel güç odaklarına yaranmaktır!



TÜRRAŞ gidiyor, ERDEMİR gidiyor...



Türk Telekom ise hem ekonomik kayıp, hem de milli güvenliği tehdit hanesine yazılıyor. Zira hiçbir ülkede devletin telekom şirketi “uluslararası güvenlik’’ gerekçesi ile özelleştirmeye tabii tutulamıyor...

Ve ilginçtir, hükümet dışında yer alan gözler “özelleştirme süreci’’ni objektif (çıkarsız) bir bakış açısıyla değerlendirip “Özelleştirme sürecini elimize geçeni satmak şeklinde yorumlayıp bu mantıkla gidersek Arjantin’e döneceğiz!’’ derken kabine içinden ilginç bir isimden de bu tepkiye destek geliyor...

Zira Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener de “Özelleştirme bu hızla giderse Arjantin’e döneriz!’’ şeklinde bir açıklamada bulunmuş ve Ak Parti Hükümeti’nin “Ortak politikamızdır!’’ diyerek ortaya koyduğu yağmalama mantığının o kadar da ortak olmadığını ortaya koymuştur.

Ya da şu anki popülaritesi yüksek olsa da Yüce Divan süreci kaçınılmaz olan bu mantığın ortağı olmanın pek de akıllıca bir nokta olmadığını gösterir bir örnek olmuştur...








Özelleştirme Furyası



“Özelleştirme” ekonomik dengeyi sağlayabilmek adına zaman zaman başvurulan bir cansimidi midir, yoksa içerideki işbirlikçilerin, “küresel aktörler”in ülkeyi daha rahat kuşatabilmeleri adına uygulamaya koydukları bir “soygun planı” mıdır?

Tüm önyargılardan sıyrılarak bu sorunun sağlıklı yanıtına ulaşabilmek için zaman zaman köpürtülen özelleştirme denizine daha yakından bakmak zaruri olsa gerek…

Ve son dönemlerde, tıpkı Arjantin tarihi krizi öncesinde yapıldığı gibi fazlasıyla hızlandırılan özelleştirme sürecinden ya da furyasından önemli bir kesit...




TÜPRAŞ




16 Kasım 1983’te kurulan, 18 Haziran 1984’te Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) bağlı bir şirkete dönüşen; ve İzmir İpraş, İzmir Aliağa, Kırıkkale ve Batman Rafinerisi olmak üzere 4 büyük rafineriye sahip olan TÜPRAŞ elden çıkartılmak istenmektedir.

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın TÜPRAŞ’ın % 51 hissesini blok olarak satmayı düşündüklerini açıkladığı tarih ise Haziran 2003’tür.

Her yıl kar eden, ihracatta Türkiye’nin ilk on kuruluşu ve dünyanın da 400 büyük şirketi arasında yer alan ve ödediği yüklü miktarda vergi ile bütçeye katkı yapan TÜPRAŞ’ı özelleştirmek isteyen Unakıtan’ın, o süreçte kendisine yöneltilen bir soruya verdiği cevapsa ilginç...

Türkiye Cumhuriyeti’nin Maliye Bakanı olan Kemal Unakıtan’a, TÜPRAŞ’a talip olanlar arasında Rus Petrol Devi Lukoil’in de bulunduğu hatırlatılarak “Bu Rus şirketi, TÜPRAŞ’ın % 51’ine tek başına sahip olursa vermeyi düşünür müsünüz?” diye soruluyor.

Sayın Maliye Bakanı’nın yanıtı ise son derece profesyonel! “Parayı getiren ihaleyi kazanırsa elbet alır! Sınırlamamız yok! Parayı getiren ister Rus olsun ister başkası! İhale kurallarına uyana TÜPRAŞ’ı satarım!”

Sonuçta ülkede, Türkiye’nin ihtiyacı olan 30 milyon tonluk petrol ürününü tümüyle yabancıların yönetimine bırakmaktan hiçbir rahatsızlık duymayan maliye bakanları oldukça; “özelleştirme”nin, Türkiye’yi Türksüzleştirme Politikası’nda en etkili yöntemlerden biri olmaya devam edeceği de son derece açıktır.



Aksi taktirde,



ü sermayesi 250 katrilyon 419 trilyon 200 milyar olan,

ü % 65.8’i devlete % 34.2’si ise özel teşebbüse ait olan,

ü her yıl 500 büyük sanayi kuruluşu arasında ilk sıralara yerleşen,

ü cirosu 16.1 milyar Dolar’ı, hazine katkısı ise 8.2 milyar Dolar’ı bulan,

ü AB ülkeleri ile rekabet edebilen teknoloji ve nitelikli işgücü ile Avrupa’nın 5. büyük rafineri şirketi durumunda yer alan,

ü yıllık toplam 27.6 milyon ton petrol işleme kapasiteli 4 rafineriye sahip olan



TÜPRAŞ’ın 29 Nisan 2005’te açıklanan ihale sürecine mukabil elden çıkarılışına bir anlam yükleyebilmek mümkün olamayacaktır...

Neticede şu çok açıktır ki; “özelleştirme olgusu” ekonomideki açığı kapatmak adına sergilenen bir ekonomik denge hareketi değil, sergilenen IMF odaklı ekonomi politikalarının önemli bir uzantısıdır.



Öyle ki;

ü T.C. Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, IMF’in “Özelleştirme hareketinizi yönlendirecek bir ekip kurun!” direktifinden sonra kurgulanan bir idare merkezidir.

ü Yabancı firmalarla sağlanan danışmanlık anlaşmaları ise; yine “küresel irade”nin IMF’in ağzından Türkiye’ye ilettiği “Özelleştirmede size yol gösterecek Amerikan ve İngiliz danışmanlık şirketleriyle hemen anlaşma yapın!” direktifinin bir sonucudur.

ü Anlaşmalar için Türkiye’ye önerilecek liste de hazırlanmış ve Roth Schild, Meryill Lynch, Morgan Guaranty, Chase Manhattan, WRA, Arnold & Porter, T. Chase İnvestment, Soloman Brothers, Price Waterhouse, Mc Kinsey Company, White & Case ve Mc Kenzie gibi yandaş firmalardan oluşan liste içinden, ayrıca özelleştirilecek kurumların başına da danışmanlar yerleştirilmesi istenmiştir.



Bu “danışmanlık” hizmetlerinin karşılığı ise yine talimat sahiplerinin yüksek himayelerinde milyon Dolar’lar üzerinden belirlenerek; Türkiye, hem kendi kalelerini birilerine hediye eden, hem de üste para veren bir saf ülke pozisyonuna düşürülmüştür.

Zira ne ilginçtir ki; ihaleler ya kapalı usul yapılmakta, ya da açık olsa bile yerli yatırımcılardan ziyade yabancı müteşebbislerde kalmaktadır... Ve süreç bununla da kalmamakta, ihaleleri alan yabancı yatırımcıların altından farklı ülkelerin istihbarat servisleri çıkmaktadır...

Ülkenin bu pozisyona düşmesine sebep olan “irade yoksunu sözde siyasi irade”nin inisiyatifi ile kurulan Özelleştirme İdaresi ise; kurumun “uluslararası eğitimli” üst düzey yöneticileri tarafından gerçekleştirilen basın toplantıları ile nerede ne kadar özelleştirme yapıldığını “onurla” kamuoyu ile paylaşmaktadır.



Yapılan 26 Mayıs 2005 tarihli basın açıklamasının gösterdiği rakamlar ise şöyledir;




· 2003 Yılı’ndan bu yana 65 işletme ve şirketin özelleştirilmesi gerçekleştirilmiş ve bu kapsamdaki kuruluşlara verilen yetki çerçevesinde yapılan ihaleler sonucu 800 adet gayrimenkul satışı yapılmıştır.

· Özelleştirme uygulamalarından, 2004 Yılı’nda 1.5 milyar ABD Doları, 2005 Yılı’nın ilk 5 aylık döneminde ise 1.3 milyar ABD Doları olmak üzere son iki yıllık süreç içinde 3.2 milyar Dolar nakit girişi sağlanmıştır.



Bu “onurla” ifade olunan ve özelleştirme süreci olarak zikredilse de esasen bir “sömürgeleştirme süreci” olan maratonun, örneği verilen TÜPRAŞ dışında şüphesiz birçok halkası daha söz konusudur...

Özelleştirme süreci tamamlanarak Türksüzleştirilen Türk Telekom ise Saudi Oger adlı Arap şirketinde kalarak neredeyse elden çıkarılmış gibidir.

55 bin çalışanı olan, yani 250 bin kişiye ekmek sağlayan, personeli kalifiye eleman statüsünde olup teknolojik alt yapısı yeni durumda bulunan, kar eden ve katma değer oluşturan, dünya sıralamasında 13. sırada yer alan, 2004 Yılı itibarıyla net karı 2.5 katrilyon olan ve kamuya aktardığı kaynak ise 5.6 katrilyon olan böylesi bir kurumun özelleştirilmesinin ekonomi alanında doğuracağı soru işaretleri bir yana bırakılıp, konunun milli güvenlik kısmına gelinir ise şöyle bir ilginç örneği vermek yerinde olacaktır...






Amerikan Telekom Şirketi’ni

Bir Türk Şirketi Alabilir miydi?







Alman Telekom Şirketi, bir Amerikan Telekom şirketi olan Voice Stream’i ele geçirmek ister ve 24 milyar Dolar’lık bir rakam teklif eder. Ancak Amerika’da hiçbir yabancı hükümete veya temsilciye telekom işletme ruhsatı verilmez. Dolayısıyla bu teklif üzerine, söz konusu yasanın yumuşatılması tehlikesini sezerek bundan son derece rahatsız olan Amerikan Senatörü Ernest Hollings, Amerikan Telekom Şirketi Voice Stream’in Almanların eline geçme ihtimaline şiddetle karşı çıkarak, derhal yasanın yumuşatılma ihtimalini tamamen ortadan kaldıracak hukuki çalışmalara girişir.

Yani Amerika son 66 yıldır telekom pazarlarını yabancılara açmamaktadır ama biz ne ilginçtir ki gayet büyük bir rahatlıkla Türk Telekom’u da yabancı ellere teslim etmenin eşiğindeyiz.

Ayrıca üçüncü dünya ülkesi olmayan bir ülkede ilk defa bir telekom şirketi yabancılara satılmış ve onların inisiyatifine terk edilme yoluna gidilmiştir.

Bununla birlikte AB ülkelerinde telekom ihaleleri halka arz edilmekte, geriye kalan kısımları ise yerli müteşebbislere devredilmekte ve yabancılara satılmamaktadır.

AB üyesi olmak için inatla direten Türkiye ise; ne hikmetse AB ülkelerinin bu prensiplerinden ders almak yerine, tam aksi bir tutumla “kritik noktaları” yabancıların kontrolüne bırakarak onlara bir servis altyapısı sağlama yoluna gitmektedir.

Ve şimdi sırada olan adım ise; son teklif tarihi 26 Eylül 2005 olan, yılda ortalama 7 milyon ton çelik üreterek cirosunu 6.2 milyar YTL’ye taşıyan ERDEMİR’dir...

Talipleri arasında Fransız Arcelor, Hindistan – İngiliz ortaklığındaki Mittal Steel, İngiliz – Hollanda ortaklığındaki Corus, Rus Novolipetsk ve OAO Severstal ile Amerikan US Steel şirketleri bulunan ERDEMİR’in 2004 net karı ise 790.1 milyon YTL’dir.

1987 Yılı’nda özelleştirme programına alınan ve 1990 Yılı’nda hisselerinin % 2.93’ü halka arz yoluyla, 1990-1994 yılları arasında ise hisselerinin toplam % 6.05’i İMKB’de satış yoluyla özelleştirilen ERDEMİR’in halihazırdaki % 46.12 oranındaki hissesi ise özelleştirme idaresi portföyünde yer almaktadır.

ERDEMİR’deki, Türkiye Kalkınma Bankası Hisseleri de dahil olmak üzere toplam % 49.29 oranındaki kamu hisselerinin özelleştirilmesi ise 24 Mayıs 2005’ten itibaren ilanla ihaleye çıkmıştır.

Bununla birlikte Eti Alüminyum A.Ş.’de bulunan % 100 oranındaki kamu hissesinin özelleştirilmesi ise 9 Nisan 2005 Tarihi’nde ilana çıkmıştır…

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK; “Bir memleket kağıdını kendi yapamadığı zaman ulusal kültürünü yabancı kültürüne bağlar. Kapitülasyonların en tehlikelisi de budur!” sözünü ve Albayraklar Davası’nda ihaleye fesat karıştırmaktan Başbakan Tayyip Erdoğan ile birlikte yargılanarak 2 ay 27 gün hapis, para cezası ve 1 yıl ihaleden men cezası alan Mustafa Albayrak’a 2003 Haziran’ında 1 milyon 100 bin Dolar’a teslim edilen SEKA da hatırlanacak olursa, sürecin hangi noktalara doğru götürülmek istendiğini algılamak da daha kolay olacaktır.

Fabrikanın teslim alınmasının akabinde 287 işçinin işine son veren ve diğer bir SEKA işletmesi olan Afyon şubesinde de 226 çalışanı işten atan yeni şirket sahipleri, Balıkesir ve Afyon’da mağdurlar tarafından organize edilen protesto gösterilerinden de hiçbir şekilde etkilenmemiştir.

Ayrıca bu noktada, ekonomik açığı kapatmak adına özelleştirme yapıldığını savunanlara sorulabilecek çok önemli bir sorunun da yeri gelmiştir.



SEKA Balıkesir’in satışından 3 taksit ile 1 milyon 100 bin Dolar, yani 1.5 trilyon alacak olan devlet, işinden edilen işçilere toplam 9 trilyon tazminat ödeyeceğine göre ortaya çıkan 7.5 trilyonluk zararla hangi “bütçe açığı” kapatılacak, ya da nasıl bir “ekonomik istikrar” sağlanacaktır?

Sakın “Düze çıkacağız!” söylemleri ile, alınan “küresel talimatlar” doğrultusunda “Türkiye Cumhuriyeti’nin öz kaynakları” birilerine sorumsuzca peşkeş çekiliyor olmasın!



AKP içinde önemli bir isim olan ve üstelik ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı Abdüllatif Şener’in piyasalarda geniş yankı uyandıran “Özelleştirme bu hızla giderse Arjantin’e döneriz!” çıkışı da kesinlikle gözardı edilemez bir gerçektir!



Abdüllatif Şener’in bu açıklaması; AKP’nin izlemekte olduğu yanlış politikaların kendi “derin bilinçaltlarında biriktirdiği korku”nun bir dışavurumudur!





Saygılar,


SESAR
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
ulkucu_gardas
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Aug 18, 2005
İletiler: 23
Şehir: türkiye

İletiTarih: Per Ağu 18, 2005 2:19 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

doğru söylüyorsunuz kardeşş...

ERDE BU ÜLKENİN SAHİPLERİ...

kimse yoksa biz varız ülkücü gardaşlarım..
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1