Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - GAZİLERİMİZİN DURUMU...
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
kaganos
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jan 02, 2005
İletiler: 1034
Şehir: TÜRKİYE

İletiTarih: Cmt May 27, 2006 7:46 pm    ileti konusu: GAZİLERİMİZİN DURUMU... Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli Kardeşlerim,



Tempo Dergisi; Gazilerimiz ile görüşme yapmış,

Gazilerimizi en çok üzen..onları kahreden olay neymiş biliyormusunuz?

Onlara öncelik vermemiz gereken günlük yaşam yerlerinde...

Bu önceliği onlara vermeyip...


'' benim için mi gazi oldun!..!!

Otobüse bindiklerinde....


''Geldi yine beleşçiler''... lafları....

Onları kahrediyormuş.....


Bu gazilerimizden birini yakınen tanıyorum....


Benim bulunduğum binada oturuyor....


Onunda başına gelen buna benzer bir olaydı...

Bir sosyal tesise girmek istemiş.....


Canı soğuk bir şey içip biraz dinlenip...

Tekerlekli sandalyesi ile gitmekmiş...

Ama kapıdaki görevli tarafından içeri alınmamış....


Hemde o acı cümleyi duyarak.....


Bana ne ! benim için mi! gazi oldun'.....


2-3 tane teröristen korkup , belediye otobüsünden inen.. gözlerinin önünde TÜRK bayrağını ..otobüsü yaktırıp ..Gazilere bu lafları eden şerefsizlere .. onları yetiştiren ana babalara lanet olsun...


Değerli kardeşlerim,


Bu konuda çok şey yazmam gerekiyor....

Ama şu an ellerim titriyor.....


Bu yazıyı kadir21 kardeşime bırakıyorum.....


Sizlerden ricam böyle bir olayla karşılaşırsanız....

Sinirlerinize hakim olun.....

Sakın olaki.. tepki vermeyin....

Bu lafları eden kişiyi takip edip..adresini... ismini cismini.. ne halt olduğunu buradan bana iletmeniz...

Bunu önemle rica ediyorum......



O İTLERE.. BU VATANIN 30 KUPONA ALINMADIĞI

HATIRLATILACAKTIR.....





Saygılarımla.


saygılarımla.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Cmt May 27, 2006 8:22 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

İLK BEŞ DAKİKA VE BİR ÖMÜR

............ ili kırsalında teröristlerin dur ihtarına ateşle karşılık vermesi sonucu çıkan çatışmada .... güvenlik görevlisi şehit oldu.

Ya da

............ ilinde devriye görevini yerine getiren ........ aracına açılan ateş sonucu ......... güvenlik görevlisi şehit oldu.Ya da

Ya da

............ ili kırsalında teröristlerce döşenen mayının patlaması sonucu ..... asker yaralandı

Bu nasıl başlar biliyor musunuz?

Hava o kadar sıcaktır ki beyninizdeki sıvının buharlaşıp uçtuğunu düşünürsünüz. Oluştuğu anda kuruyup giden ter damlacıklarından geriye kalan tuzlar yüzünüzün ve hatta elbisenizin her yanını kaplamıştır.

Avucunuzun içindeki ter, yüzünüzdeki gibi kolay kurumadığı için elinizdeki tüfeğinizin metal kısmı avucunuzun içinde vıcık, vıcık oynar. Ter ile ıslanan çeliğin kokusu avucunuzun içine ve elinizi sürdüğünüz her yere siner.

Önünüzde yürüyen adamın, ayağının kuru toprakla her temas edişinde çıkan toz, ağzınızın kupkuru olmasına ve zor nefes almanıza sebep olur.

Sırt çantanızın askı kayışları yüzünden omuzlarınızı hissetmezsiniz. Kült ağrıları ancak çantayı sırtınızdan çıkardığınızda fark edersiniz.

Bastığınız her taş parçası, her çalı ve bir ayağınızın kaplayabildiği her yeryüzü parçasından çıkan sesi duyarsınız.

Yürüdüğünüz yerdeki her Ağustos böceğinin sesini, dallardaki kuşları, yüzünüzün etrafında ürkütücü devriye uçuşları yapan arıların kanat seslerini, ağzınıza ve yüzünüze ya da herhangi bir yerinizdeki küçük yaraların üzerine konmaya çalışan sineklerin vızıltılarını, ayağınızı bastığınız yerden havalanan yeşil çekirgenin küçücük cüssesine rağmen çıkardığı tok kanat sesini en ince ayrıntısına kadar duyarsınız.

Sonra, kendi teçhizatınızın ve önünüzdeki arkadaşınızın ve arkanızdaki arkadaşınızın teçhizatlarının çıkardığı düzensiz seslerin her birini ayrı ayrı duyarsınız.

Ve aynı anda önünüzdeki arkadaşınızın nefes alışlarını duyarsınız, öksürmesini ve hapşırmasını da duyarsınız.

Telsizinizden çıkan seslerin ve cızırtıların her biri ayrı ayrı katılır bu senfoniye.

Ter ve tozun birleşmesinden oluşan kaygan çamur, postalın içindeki tüm ayağınızı kaplamıştır, çoraplar önce su toplayıp sonra patlayan yerlere adeta bir deri gibi yapışmıştır.

En çok yapmak istediğiniz şey ayaklarınızı yıkayıp, çoraplarınızı değiştirmektir. Ama bu çok büyük bir lükstür o anda. Çünkü...
Çünkü hangi çalının dibinde, hangi kayanın arkasında sizi beklediğini bilmediğiniz ihaneti arayıp bulmanız ve yok etmeniz gerekmektedir.

Bütün masumların hayatı ve huzuru size emanet diye, öğretmenler bayrak direğine asılmasın diye, kundaktaki bebekler kurşunlanmasın diye, binlerce yıllık emanete halel gelmesin diye kahpeliği ve ihaneti yok etmeniz gerekmektedir.

Çünkü bunun için bayrağın, silahın, namusun ve şerefin üzerine yemin etmişsinizdir.

Çünkü önemli olan ayağınız değil, ülkeniz, bayrağınız ve onurunuzdur.

İşte bu yüzden lükstür ayak yıkamak, çorap değiştirmek. İşte bu yüzden senfoniye dönüşmüştür bütün o düzensiz sesler güruhu. Sonra!..
Sonra birden tüm sesler kesilir, bıçağın dalı kestiği gibi, makasın kâğıdı, pensenin bir hoparlör kablosunu kestiği gibi... Bir anda... Kuşların sesleri, arıların ve sineklerin vızıltıları, çekirgenin kanat sesleri hepsi bir anda biter.

Gözlerinizi açtığınızda önünüzdeki arkadaşınızı değil, gökyüzünü görürsünüz, yere düşmüş olduğunuzu anlamanız birkaç saniye sürer.

Tek hissettiğiniz kesif bir barut ve yanık et kokusudur, yüzünüzün toprak parçalarıyla kaplandığını fark edersiniz, temizlemek için çalışmazsınız.

Arkadaşlarınızın bağırarak koşuşturduğunu görür ama kulağınızdaki çınlama ve uğultudan seslerini duyamazsınız. Sesleri yavaş yavaş duymaya başladığınızda ayağa kalkmaya çalışırsınız ama başaramazsınız.
Yine birkaç saniye sonra arkadaşlarınızın sesleri arasında “mayın” kelimesini ayırt eder ve kalkmaya çalıştığınızda ayağınızdaki yoğun ağrıyı fark edersiniz.

Ayağınız yoktur ama yine de ağrıdığını hissedersiniz.

Ne olduğunu anlamak için baktığınızda ise parçalanmış pantolonunuzun ve kopmuş ayağınızın farkına varırsınız. İşte her şey o anda başlar.

Avazınız çıktığı kadar bağırırsınız. Sonra, nefesiniz biter. Sonra, yeniden nefes alırsınız ve yeniden bağırmaya başlarsınız. Sonra yine nefesiniz biter ve yeniden, yeniden ve yine...

Yanınıza ilk gelen arkadaşınız size, “fazla bir şey yok, sadece küçük bir yara” gibi telkinlerde bulunur. Ama siz arkadaşınız konuşurken de, helikopterle hastaneye götürülürken de artık bir ayağınızın olmadığını biliyorsunuzdur. Hep bir soru çınlar kafanızın içinde “neden ben, neden ben, neden ben ?”

Hastanede geçen aylar, tedavi ve terapilerde geçen yıllar sonunda, dizkapağınızın on iki santim altından takılı olan ve her akşam yatarken veya banyoya girerken çıkarıp kenara koyduğunuz takma bacak artık bir uzvunuz olmuştur.

Ama bunun önemi yoktur çünkü bu fedakârlığınız sayesinde vatan var olacaktır. Sizin bir bacağınızın ne önemi vardır ki!

Artık koşamayacak olmanızın, yazın herkes gibi havuza, denize giremeyecek olmanızın da hiç önemi yoktur. Vatan sağ olsun yeter.

Sonra birilerinin, sizin ödediğiniz vergilerle Fransız televizyonlarında, uğruna yarım kaldığınız vatan hudutlarını hiçe sayan programlara finans sağladığını okursunuz. Aynı dillerin bundan pişmanlık duymadıklarını söylediklerini de okursunuz.

Pamuk’ları, Dink’leri, okursunuz, Bizans çocuğuyum diyenleri duyar, Ali Kemallere tanık olursunuz, “koçlar gibi satanları” görürsünüz. .

Türk Bayraklarının yakıldığını, görürsünüz. Başlarına çuvallar geçirilip aşağılanarak elleri arkalarından bağlanan Türk askerlerini görürsünüz.

Bu aşağılanmaya cevap verecek tankların motor seslerini, helikopterlerin kanat seslerini, piyadelerin intikam yeminlerini duymayı beklersiniz ama duyamazsınız.

Onun yerine hainlerin cesetlerinin üstüne örtülen çaputlara “bayrak” diyenleri görürsünüz, “uçaklarını çek”, “valiyi çek” diyen başkanları ve karşılarında kekeleyen riyaseti görürsünüz.

Buda yetmez Türk askerlerinin kendi mahkemeleriniz tarafından,”çete” diye suçlandığını, yargılandığını görürsünüz.

Yok, yok bu da yetmez. Askere, polise, öğretmene ateş eden, yol kesip soygun yapan, köy yakan, okul yıkan, mayın döşeyen teröristlerin sadece “ben bir şey yapmadım” demelerinin esas kabul edilip, “suçsuz” sıfatıyla serbest bırakıldığını görürsünüz.

Susanları, konuşması gerektiği halde susanları görürsünüz, konuşanlar her konuştuğunda, kekeleyenler her kekelediğinde ve susanlar her sustuğunda siz yeniden vurulursunuz, yeniden ölürsünüz her defasında.

Gövdenizden o toprağa akan kan, bu defa içinize akar, inandıklarınıza, uğrunda savaşarak kendi kanınızı akıtmak pahasına tertemiz tuttuğunuz değerlerinize akar.

Sizin kaya arkalarında, çalı diplerinde aradığınız ihanet gelir aklınıza, o mayınları yerleştiren eller gelir. Sorgulamaya başlarsınız: ”Biz bu ihaneti doğru yerde mi aradık, kuyruğunda dolaştığımız yılanın başı, hep gözümüzün önünde miydi yoksa?”diye sorarsınız kendinize.

Onlara verilen maaş’ın sizin vergilerinizden ödendiğini, içinize sindiremezsiniz, uykularınız kaçar, neden bu vatanı sizin kadar sevmediklerini düşünürsünüz.

Bu vatan onların da vatanı değil mi?

Onlar da, tıpkı benim gibi namusun ve şerefin üstüne yemin etmedi mi? diye sorarsınız kendi kendinize.

Sinirlenirsiniz, üzülürsünüz, on beş yaşında bir askeri okul öğrencisi iken her adımda söylediğiniz, beyninize ve yüreğinize nakşettiğiniz sözler gelir aklınıza;”VATAN, SANA CANIM FEDA”

Geri kalan tüm hayatınızın ilk beş dakikası, böyle başlayacak işte ve hayatınız böyle devam edecektir. Son nefesinize kadar savaşacaksınız ihanetle, her şeye ve herkese rağmen, bu yolda ölene ya da bu ihaneti bitirene kadar.

Siz diyorum, çünkü bu vatan için bedel ödeyen insanların neler yaşadığını, neler hissettiğini, size rağmen ve sizin için neler yaptıklarını, neler yapabileceklerini bilin istiyorum. Okuduğunuz ya da televizyonda duyduğunuzdan daha fazladır yaşananlar.

Yani aslında gazetelerin iç sayfalarındaki, minicik karelerde okuduğunuz;

“...ili kırsalında teröristlerce döşenen mayının patlaması sonucu, bir güvenlik görevlisi yaralandı!” haberi aslında o kadar da kısa değildir.

Sizin, daha okuduğunuz gazetenin arka sayfasına geçerken unuttuğunuz, falanca mankenin otel odası maceralarına, ya da uyuşturucu komasından ölen oğluna “şehit” deyip Türk bayrağı örten kadının haberine ayırdığınızdan daha uzun zaman ayırmadığınız bu küçük haber, birileri için bir ömür boyu sürecek ve asla unutulmayacaktır.

Ve siz unuttuktan sonra da başka birileri, “ne için?” dendiğinde “vatan için” diyecekleri fedakârlıklarını size rağmen yapmaya devam edeceklerdir.

Sizin uyuşmuşluğunuza, duyarsızlığınıza rağmen, sizin rahatlığınıza, sizin vicdanlarınıza rağmen bu kahramanca fedakârlıklar ve bu ilk beş dakikalar yaşanmaya devam edecektir.

Asla unutmayınız başınızın üstündeki egemenlik örtüsünün payandası kopan bacaklar, bedeli ise size rağmen bu vatan için akan kanlar, feda edilen canlar, sıcak yuvalarını, babalarının yüzlerini unutan küçücük çocuklarını düşünmeden vakfedilen hayatlardır.

Ne kadarını anlayabilirsiniz veya anlamak sizin umurunuzda mı bilmiyorum, ama birileri bunları yaşadı, birileri hala yaşıyor ve emin olun yaşlı dünya döndükçe, Türk vatanı ve Türk Bayrağı için birileri daha tüm bunları yaşayacak.

Gördüğünüz gibi size bir hayli uzak bir yaşam biçimi bu. Masalarda oturup “aydınca” sohbetler etmeye hiç benzemiyor değil mi?

Bir an için bile olsa kendinizi onların yerine koyasınız diye “siz” diyerek yazdım, sizin onlardan biri olamayacağınızı biliyorum.

“Siz” kim misiniz?
Siz kendinizi çok iyi biliyorsunuz!
Biz de, biz de sizi çok iyi biliyoruz.
“Siz” de bilin ki biz asla unutmayacağız.
“VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN

Oktay Yıldırım
Güneydoğu Gazisi Emekli Astsubay
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Pzr May 28, 2006 7:44 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Hakikaten;bırakın Türklüğü;insanlıkla bağdaşmayacak bir durum.Yanlız ben böyle bir olaya tesadüf edersem,o kadar sabırlı olacağımı sanmıyorum.Şimdi biraz daha yazarsam ağzımdan başka bir şeyler çıkacak!İyisi mi burada bırakalım.Bunları söyleyen adamın mutlaka kanı bozuktur ve böyleleriyle anladıkları dilden konuşmak gerekir.Ve bu gizli de yapılmamalı ki,bir emsal teşkil etsin,herkesin içerisinde bunlar önce sözle rezil edilmelidir.Utanacak kadar ar damarları var ise ne ala.Yoksa,gersini kendisi bilir!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Pts May 29, 2006 12:09 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Kagonos ağabey;
komşunuz olan sayın gazimiz,
yunanistandaki bir sosyal tesise girmek isterken mi o sözlere muhatap olmuş ?

Anlamakta zorlanıyorum...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Pts May 29, 2006 12:47 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder



Böyle insanların kanı bozukluktan ileri bunlar para için vatan bile satabilecek kişiliğe sahip kişilerdir

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE diyemiyen sefil ve şerefsiz kişiliksiz insanlardır.

vefasız hayırsız şerefsizlerdir..........

gerekse gazilerimizi omuzlarda tasımamız gerekirken gazilerimize yapılanlara bir bakınız

bunları yapanlar hiç okula gitmemiş mi?
gitmişte bunlara egitim, ahlak ve tarih bilinçi verilmemiş mi?

Dünya nasıl bir yol alıyor artık nereye gidiyor bu gençlik ve orta yas...

Böyle bir durumda sakin olmak mümkünse olunur elbet ama sakin olunacagını sanmam
gerekenin o an yapılması gerekir benim şahsi görüsüm

söylediği sözün bedelini o an ödemeli ve elbet o an ona ödeten biri var olacaktır orada
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
Blanc_Loup
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jan 06, 2006
İletiler: 15

İletiTarih: Pts May 29, 2006 8:43 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Ama genede herkezin kalbindeki bir gazi bakın önemsenmemesine rağmen ne yapmış
İzmir kurtuldu, çok tatlı bir yorgunluk üstlerinde..
Ankara'ya hareket edecekler. Trene binerler kompartımana çekilirler.
Ertesi gün kompartımanin kapısını çalar yaveri.
Açar yorgun, bitkin, kravatını yıkamaktadır Atatürk.
Yaveri:
"Paşam bu ne hal? hiç uyumadınız herhalde..
Niye böylesiniz" der.
"Ya çocuk.. Kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşsunuz.

Kolumu yastık yaptım, ağrıdı, setremi yastık yaptım, üşüdüm. Bende uyumadım kalktım" der.
Yaveri:
"Aman Paşam! Birimize haber vereydiniz hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik" der.

Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan'ın verdiği tarihi cevap....

Der ki...:
"Geç farkettim, hepiniz en az benim kadar yorgundunuz.

Hiçbirinize kıyamadım.

Önemli olan benim uyumam değil, milletimin rahat uyuması

Ağlamamak mümkün değil böyle bir sevda var bizim bütün gazilerimizde ama günümüzün amerikaye özenip türkiyeyi küçümseyen,avrupanın köpeği olmak isteyen,fetullahcıların baskısı altında kalıp esir hayatı yaşamaya çalışanlar

ama o üstün gazimizin biraz daha sevgisi

--------------------------------------------------------------------------------

Ingiliz krali 7. Edward, Istanbul'a Atatürk'ü ziyarete geldigi zaman > > >Atatürk kendisine bir aksam ziyafeti vermisti. Ziyafetten önce: > > > > >- "Bana Ingiltere sarayinda verilen ziyafetlerin nasil


> >oldugunu bilen birini ya da bir asçi bulunuz!" dedi. > > > > > >Sonunda bu sofra düzenini bilen bir kisiden ögrenerek > > >sofrayI o biçimde düzene koydular. Kral, aksam sofraya oturunca > >kendini kral sarayinda sanarak memnun oldu. > > >Atatürk'e dönerek "Sizi kutlar ve size tesekkür ederim. > > >Kendimi Ingiltere'de sandim." diyerek memnuniyetini

bildirdi. > > > > > >Sofraya hep Türk garson! lar hizmet etmekteydi. Bunlardan biri > > >heyecanlanarak elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandi. > > >Yemekler de halilara dagildi. > > >Türk konuklar utançlarindan kipkirmizi kesildi. > > >Ancak Atatürk Kral'in kulagina egilerek > >
"Bu ulusa her seyi ögrettim, ancak usakligi ögretemedim!"
dedi. > > >Sofradaki herkes Atatürk'ün zekasina hayran olmustu

şimdi buta bu ülkeye şeriyatı kurup atatürkü yok etmek isteyenlere gitsin

Rahmetli Gazi''yi bize nasıl tanıttılar, nasıl& Bugün, artık son nefesini "Saat kaç?" diye değil (ölüm ânında yanında bulunanların şahadetiyle), "Ve Aleykümselam!" diye verdiğini kesinkes öğrendiğimiz Rahmetli Gazi''ye ait iki hatırayı daha Yusuf Koç ve Ali Koç kardeşlerin son çalışmaları "Başbuğ Atatürk" adlı eserlerinden sizlerle paylaşacağız.

Bakalım iftiracı vicdanlar tövbe edecekler mi?

"Memleketin her tarafında çetin bir mücadele ve mukavemet başlamıştı. Ankara bir kurtuluş burcu ve Mustafa Kemal''in adı bir bayrak olmuştu. Antep, mücadele günlerinin acı bir devresiydi. Memlekette istiklâl şuurlaşmış, topyekûn bir vuzuh kazanmıştı.

O zaman ilkokulun ihtiyari sınıfındaydım. Bir sabah okula geldiğim zaman çocukların bahçede toplanmış olduğunu gördüm. Din dersleri muallimi Hafız Halil Efendi''nin konuşacağını söylediler. Halk da okulun bahçesinde toplanmıştı. Az sonra Hafız Halil Efendi kürsüye çıktı. Titrek fakat heyecanlı bir sesle:

''- Din kardeşlerim, sizi Şeyh Sunusî Hazretlerinin bir tebşiri için buraya topladım'' dedi ve şu vakayı anlattı:

''- Şeyh Sunusî Hazretleri bir gece Peygamberimizi rüyasında görmüş ve koşup elini öpmek istemiş. Peygamber kendisine sol elini uzatmış, buna şaşıran ve mahzun olan Şeyh, Peygambere hitaben:

- Ya Resulâllah niçin sağ elinizi vermediniz? Diye sual edince şu cevabı almış:

"Sağ elimi Ankara''da Mustafa Kemal''e uzattım."

Bu rüyayı anlatan Hafız Halil Efendi''nin elleri, çenesi ve dili titriyordu. Gözleri dolu doluydu; hitabesi kalabalığı etkilemişti. Birden gür ve imânlı bir sesle:

-Ey ahali, Mustafa Kemal muzaffer olacak, Peygamber Efendimizin sağ eli onun elindedir. Buna iman edin!.. diye haykırdı ve kürsüden indi.

Sonradan öğrendiğime göre, Merhum Hafız Halil Efendi bu rüyayı camide va''zetmiş ve onu imanlı tefsirlerle tamamlamıştır."

"Avni Altıner, Her Yönüyle Atatürk, s. 153-155)


***

İstiklal Harbi günlerinde, Sakarya Meydan Muharebe''lerinin en kritik dönemlerinde, top seslerinin Ankara''dan duyulmaya başlandığı ve Büyük Millet Meclisi''nin Kayseri''ye nakledilmesinin bile düşünüldüğü günlerde Atatürk, günlük çalışmalarının büyük bir kısmını yürüttüğü ve bugün müze olarak değerlendirilen Ankara Tren İstasyonundaki evde, bir sabah erken kalktığı bir sırada Çavuş Ali Metin''e:

Acele olarak Fevzi Paşa''yı telefonla ara, bul ve hemen buraya gelmesini söyle. Diyor.

Ali Metin, Fevzi Paşa''yı telefonla arayıp bulduğunda, Fevzi Paşa da Atatürk''ün yanına gelmek üzere, hemen evden çıkmakta olduğunu söylüyor. Fevzi Paşa Atatürk''ün yanına girince, Atatürk ona bir kâğıt kalem uzatıp:

Bugün gördüğün rüyayı yaz ve bana ver, diyor.

Kendisi de bir kâğıt kalem alıp aynı şekilde o gün gördüğü rüyayı, Fevzi Paşa''ya vermek üzere yazmaya başlıyor. Yazma işi bittikten sonra, her iki Paşa da karşılıklı olarak yazdıklarını alıp okuyorlar ve okuma işi bittikten sonra birbirlerine bakıp sevinçle gülümsüyorlar.

Her ikisinin de yazdıklarını kendi kâğıtlarından okuyan Ali Metin, her iki kâğıtta da şu rüyanın yazılmış olduğunu görüyor:

Hz.Peygamber (s.a.v) Efendimiz, Hacı Bayrâm-ı Velî''ye diyor ki:

"-Mustafa''ya söyle, korkmasın, sonunda zafer onların olacak."

Bilindiği gibi, aynı gecede rüyalarında Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizi, Hacı Bayrâm-ı Velîye bu sözleri söylerken gören o iki muzaffer kumandanın o günkü isimleri, ''Mustafa Kemal'' ve ''Mustafa Fevzi''dir.
(Ahmet Gürtaş, Atatürk ve Din Eğitimi, s.160-161)

ama gende bakın herşeyin farkında olan minicik bir insanın yazdıkları

ORTAOKUL ÖGRENCISI, OKULUNUN DUVAR GAZETESINE
>>YAZMIS. INANILMAZ GUZEL VE FARKLI BIR BAKIS AÇISI. IYI DE YAPMIS.
>>BOL MIKTARDA ILETELIM LÜTFEN...
>>
>>Bu ülkede yasayan her insanin bagimsizligini ve demokrasisini
>>borçlu oldugu insan:
>>
>>ATATÜRK...
>>
>>Gençliginde kot pantolon giyememis.
>>
>>Sevgilisinin elinden tutup hasilat rekorlari kiran bir sinema
>>filmine gidememis...
>>
>>Padisah ona Trablusgarp Cephesi'nde görev verdiginde, lüks uçak
>>sirketinin, first class koltugunda viskisini yudumlayarak görev
>>yerine gidememis...
>>
>>Halkına bagimsizlik fikrini anlatabilmek için kortej esliginde
>>Mercedes'lerle gezememis Anadolu'yu...
>>
>>Kurtulus hareketini baslatmak için 19 Mayis'ta
Samsun'a ayak basan
>>ayaginda spor ayakkabisi ya da kovboy çizmesi yokmus...
>>
>>Kazandigi her savastan sonra savas sahasina firlayip moral veren
>>mini etekli ponpon kizlar da yokmus...
>>
>>Tarih kitaplarina bakilirsa, Yunanlilari Izmir'den denize döktükten
>>sonra timsah yürüyüşü de yapmamislar...
>>
>>Ülkesinde yapacagi devrimleri, unutmamak için not alacagi bir cep
>>bilgisayari olmadigi gibi, kendisine suikast girisiminde
>>bulunacaklari da cep telefonundan öğrenememis!
>>
>>Atatürk için üzülüyorum. Dag gibi adam, bir radyo programina faks
>>çekemeden,Ismet Pasa için Safiye Ayla'dan bir istek parçasi
>>isteyemeden gitti .
>>
>>Lozan Zaferi'nden sonra veya Cumhuriyet'in ilanindan sonra arabaya
>>atlayip sabahlara
kadar korna çalip, elinde bayraklarla sokaklarda
>>tur atamadi.
>>
>>Evinin balkonuna çikip, bir sarjör mermiyi havaya sikamadi.
>>
>>Atatürk'e aciyorum...
>>
>>Sen kalk, dört kadinla evlenebilecegin bir dönemde dünyaya gel,
>>sonra degerini bilmeyip tek kadinla evlilik sistemini getir. Aaaah
>>ah...
>>
>>Çilgin diskolara gitmek, sabahlara kadar içip, içip rock yapmak,
>>
>>babasinin mersedesini alip söyle bir Emirgan turu çekmek
>>dururken...
>>
>>Bunlari yapmadi Atatürk...
>>
>>Keyif çatmadi...
>>
>>
>>
>>Tüm hayatini ülkesinin kurtulusuna ve uygarlasmasina harcadi...
>>
>>
>>
>>ISTE ONUN ICIN BÜYÜK ADAMDI ATATÜRK HER FIRSAT ELINDE
VARDI.
>>
>>O ISE SADECE BU MILLETIN BAGIMSIZLIGINI ISTEDI.
>>
>>BÜTÜN SUÇU 2 KADEH RAKI İÇMEKTI O KADAR.....
>>
>>
>>
>>Ayrica;
>>
>>- Nüfus cüzdaninda TÜRKIYE CUMHURIYETI yaziyorsa,
>>
>>- TÜRK MALI giyip, yiyip, içebiliyorsan,
>>
>>- çok sevdigimiz spor dallarinda TÜRK MILLI TAKIMLARI yarisiyorsa
>>
>>- Kendine ait bir para birimin (YTL) var ise
>>
>>- Kendine ait bir bayragin var ise
>>
>>- Kendine ait bir marsin var ise
>>
>>- Özgürce vataninin topraklarinda dolasabiliyorsan
>>
>>- Bogazini, gap'i, kapadokya'yi, manavgat'i vs. BENIM MEMLEKETIMDE
>>diye tanitiyorsan
>>
>>- Bir sezonda yüzbinlerce turisti
agirlayabiliyorsan
>>
>>- Ve bunun gibi kendi VATANINA ait seylere sahipsen ,
>>
>>
>>
>>Bunu Atatürk' e ve onun silah arkadaslarina,
>>sehitlerimize,gazilerimize borçlu oldugunu
>>
>>
>>
>>ASLA UNUTMA, UNUTTURMAYIN
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1