Bozkurt NET

[sedatdere]

Bİz Türklüğü bir iftihar vesilesi olarak kabul etmeyenlerin Türkiye Cumhuriyeti’nin hafife alınmasını da Türk Milleti’nin yok farzedilmesini de önemsemeyeceklerine inanmışızdır.

Eğer Abdullah Gül Türk Milleti’ni ve Türkiye Cumhuriyeti’ni önemsiyor olsaydı, 10 yıldan beri Yunan Hava Yolları’nın emrine tahsis ettiği uçakla bütün dünyayı dolaşarak Türkiye Cumhuriyeti’ni ona-buna şikâyet eden şu rum patriğinin haddini aşmasına mani olurdu.
Bartholomeos, kendine verilmeyen yetkileri kullanarak, iki yunanlının yanısıra Amerika, İngiltere, Finlandiya ve Yeni Zellanda’dan hepsi yunan asıllı olan toplam 6 papazı Sen Sinod Meclisi üyeliğine tayin ettiğinde Abdullah Gül “konunun Dışişleri Bakanlığı tarafından incelendiğini” söylemişti.

Aradan yaklaşık ikibuçuk ay geçti. Şimdi “meselenin diyalog ve hukukî düzenlemelerle çözümlenmesi lazım geldiğini” söylüyor.

Bana öyle geliyor ki, Barzani’nin milisleri yarın Amerikan kuvvetlerinin desteğinde Hakkari’yi işgâl eder veya Yunan denizcileri Gökçeada’ya çıkarma yaparsa bu adam gene sorunun diyalog ve hukukî düzenlemelerle çözümlenmesi yolunda beyanatlar verecektir.

Kiminle diyalog kuracaksınız efendi?

Bu adam ne zamandan beri Dışişleri Bakanları’nın muhatabı oldu ki, onunla diyalog kurmaktan bahsediyorsun sen?
Eğer iddia ettiğiniz gibi hristiyanlarla ilgili düzenlemelerde Lozan Antlaşması’nı esas alıyorsanız Lozan’a göre Rum Patriği’nin muhatabı Eyüp Kaymakamı’dır, Bakan değil!

Yukarıda kaydettiğim gibi; aslında bütün mesele Türklüğün bir iftihar meselesi olarak kabul edilmeyişinde düğümleniyor.
Eğer Türklük iftihar vesilesi olarak kabul edilseydi, bu patrik kimseyi iplemeden Lozan Antlaşması’nı paspas gibi çiğneyebilir miydi hiç?

Bence asıl facia Abdullah Gül’ün CHP Milletvekili Atilla Başoğlu’na verdiği şu cevapta aranmalıdır. Diyor ki;

- Fener Rum Patrikhanesi’nin statüsünü belirleyen, hak ve yetkilerini düzenleyen herhangi bir yazılı metin yoktur.
Bir Dışişleri Bakanı’nın böyle konuşabilmesi millî meselelere duyarsızlığın tipik bir örneğidir.

Nasıl olmaz?

Lozan’dan başka iki metin vardır bu konuda:

1) Patrikhane’nin statüsü İstanbul Valiliği tarafından hazırlanan 1092/6-12 sayı ve 1923 tarihli tezkere ile belirlenmiştir. Bu tezkereye ve Lozan’ın hükümlerine göre Patrikhane bir Türk kurumudur. Dolayısıyla bütün memurları Türk yetkililerin onayıyla tayin edilir ve Türkiye’nin denetimine tâbidir.

2) 25.7.1970 tarih ve 7-1066 sayılı tüzüğe göre de Patrik, Bakanlar Kurulu’nun izni olmadan hiçbir uluslararası faaliyete katılamaz.

O halde Abdullah Gül’den cevap bekliyorum:

- Bu Türk düşmanı papazın uluslararası faaliyette bulunmasına siz mi izin veriyorsunuz? Yoksa Patrik sizi yok mu farzediyor?




ABDULLAH GÜL'E CEVAPLARINIZI BEKLİYORUM GARDAŞLAR SEVGİLİ ÜLKÜDAŞLAR...

[turhanbey]

kardeş bunların alayı papaz hemde kıdemli

[kadir45]

Arkadaşımız Sedat Dere'nin,tarih sayı vererek işaret ettiği düzenlemeleri bilmiyen Bakan ve bürokratlarının;o makamları işgal etmeye hakları yoktur.Ben Bakan ile bürokratlardan açıklama bekliyorum.Sizin bunlardan haberiniz yok mu?Varsa niye buna göre davranmıyorsunuz.Var da aksine davranıyorsanız,sizin yargı önüne çıkarılmanız lazım.Nedeni ne olursa olsun;bu Milleti küçük düşürüyorsunuz.Ben çok merak ediyorum sizin hangi kültüre sahip olduğunuzu.Öğrenciyken kimleri okudunuz siz?Siz hiç Ömer SEyfettin diye bir yazar duydunuz mu?Bunun okul kitaplarına girmiş "pembe incili kaftan " hikayesini okumadınız mı?Orada Muhsin Çelebi isimli bir şahsın,devlet göreviyle,İran seferinden önce padişahın mektubunu götürdüğü zaman,küstah şah'a nasıl davrandığını,neler söylediğini okumadınız mı?Ecdadımızın,ve bu Cumhuriyeti canıyla ,kanıyla kuranların kemiklerini sızlatıyorsun Bakan.İktidar olacağım hırsıyla,bu ne idüğü belirsiz bu papaz bozuntularını ne hakla muhatap alıyorsun?Bu nasıl devlet adamlığı?Senin ve hükümetinin bu tür davranışları bizleri rencide ediyor.Varımızı yoğumuzu vereelim şu borçları kapatalım ama bu zillet ve meskeneti yaşatmayın bize.Ama biliyorum ki bunu da yapsak yine ayni davranışları göstereceksin.Siz bunu kendinize vazife edinmişsiniz bir kere.Seni ve hükümetini şiddetle protesto ediyor,istifaya davet ediyorum.Milletin önüne çıkın ve af dileyin,sonra da gidin.Ülkeye yapacağınız en büyük hizmet bu olur.